Türkçede Büyük Harf Kullanımıyla İlgili Kurallar
► Cümleler büyük harfle başlar.
Cümlelerin doğru bir şekilde yazılması için büyük harf kullanımı önemlidir. Bu kurala uyarak yazılarımızı düzenli ve anlaşılır hale getirebiliriz.
Örneğin:
› İki çizgi arasındaki açıklama cümleleri büyük harfle başlamaz.
Cümle içinde parantez veya iki çizgi arasına eklenen açıklamalar, ana cümlenin başlama harfiyle aynı küçük harfle başlar.
Örnek:
› İki noktadan sonra gelen cümleler büyük harfle başlar.
İki nokta (:) kullanılarak yapılan açıklamalar, örnekler veya tanımlamalar büyük harfle başlar.
Örnek:
› İki noktadan sonra cümle ve özel ad niteliğinde olmayan örnekler sıralandığında bunlar büyük harfle başlamaz.
Eğer iki noktadan sonra cümleler sıralanıyorsa ve bunlar özel ad içermiyorsa, büyük harfle başlamazlar.
Örnek:
► Dizeler büyük harfle başlar.
Şiirlerde ve dizelerde her dize büyük harfle başlar, bu kurala uymak, şiirlerin düzenini ve anlamını korur.
Örnek:
► Özel adlar büyük harfle başlar.
Kişi isimleri, coğrafi isimler ve resmi adlar her zaman büyük harfle başlar.
Örnekler:
► Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adları büyük harfle başlar.
Bir tarih belirten ay ve gün adları, yazının başında büyük harfle yazılır.
Örnek:
› Belirli bir tarih bildirmeyen ay ve gün adları küçük harfle başlar.
Ay ve gün adları, belirli bir tarihten söz edilmiyorsa küçük harfle yazılır.
Örnek:
► Tabela ve levhalarda geçen sözcükler büyük harfle başlar.
Tabela, levha ve benzeri işaretlerdeki kelimeler büyük harfle yazılır.
Örnekler:
► Kitap, bildiri, makale gibi eserlerde; ana başlıktaki kelimelerin tamamı büyük harfle, alt başlıktaki kelimelerin ise yalnızca ilk harfi büyük olarak yazılır.
Eserlerin başlıklarında ve alt başlıklarında büyük harf kullanımına dikkat edilmelidir.
Örnekler:
► Kitap, dergi gibi yayınlardaki resim, çizelge, tablo ve benzeri şeylerin altında yer alan açıklayıcı yazılar büyük harfle başlar.
Yayınlarda kullanılan resim, tablo ve çizelgelerin açıklamaları büyük harfle başlamalıdır.
Örnek:
Türkçede ünsüz harflerle ilgili çeşitli değişim kuralları bulunmaktadır. Bu kurallar, kelimelerin yapısını etkileyen ve anlamını değiştiren önemli dil bilgisi özellikleridir. İşte ünsüz benzeşmesi, ünsüz yumuşaması, ünsüz düşmesi ve ünsüz türemesi hakkında detaylı bilgiler:
Ünsüz harfler ya da sessiz harfler, tek başına ses oluşturamayan ancak ünlü harflerle birleştiğinde anlamlı bir ses meydana getiren harflerdir. Türkçede toplam 21 ünsüz harf bulunur: b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z.
Ünsüzler, bazı özelliklerine göre kategorilere ayrılabilir:
Ünsüz benzeşmesi, sert ünsüzle (örneğin f, s, t, k, ç, ş, h, p) biten kelimelere, ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde, ekin başındaki c, d, g ünsüzlerinin sertleşmesi . Bu değişim, kelimenin telaffuzunu etkiler ve eklerin sert ünsüzlerle uyumlu hale gelmesini sağlar.
Örnekler:
Ünsüz yumuşaması, p, ç, t, k ünsüzleriyle biten kelimelere ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde bu ünsüzlerin yumuşaması . Bu değişim, Türkçede sözcüklerin daha akıcı hale gelmesini sağlar.
Örnekler:
Ünsüz düşmesi, k ünsüzüyle biten bazı kelimelere -cik, -cek gibi küçültme ekleri veya -l, -mse gibi yapım ekleri getirildiğinde k ünsüzünün düşmesidir. Bu durum, kelimenin telaffuzunu etkiler.
Örnekler:
Ünsüz türemesi, Arapçadan Türkçeye geçmiş bazı kelimelere ünlü ile başlayan bir ek veya yardımcı fiil eklenirken, kelimenin sonundaki ünsüzün türeyerek çiftleşmesi . Bu, kelimenin yazılışında ve telaffuzunda bazı değişikliklere yol açar.
Örnekler:
Bu kurallar, Türkçedeki ünsüzlerin çeşitli biçimlerde değişimini ve bu değişimlerin kelimelerin anlamını nasıl etkilediğini göstermektedir.
Deyimlerin Tanımı ve Özellikleri
En az iki sözcüğün bir araya gelerek oluşturduğu ve bu sözcüklerin çoğunlukla gerçek anlamlarından uzaklaşıp mecaz bir anlam kazanarak meydana getirdiği kalıplaşmış, özlü sözlere deyim denir. Türkçe, deyimler açısından oldukça zengindir ve dünya dilleri arasında en gelişmiş olanlardan biri olarak kabul edilir. Deyimler, halkın zekâsının ve deneyimlerinin birer ürünüdür. Deyimlerde, kesin yargı bulunmaz; bu nedenle öğüt vermez veya emir içermez. Ayrıca, deyim sözcüğü “de-“ fiilinden türetilmiştir ve “denmiş şey” . Deyimler, bir toplumun geçmişi, kültürü ve yaşam tarzı hakkında pek çok bilgi verir.
Deyimlere Örnekler
Acı konuşmak, adı duyulmak, ağzı laf yapan, akıntıya karşı kürek çekmek, arı kovanı gibi çalışmak, ateş bacayı sardı, sözü ağzından kaçırmak, birini başından atmak, ekmeğini taştan çıkarmak, dağılmak, vakti gelmek, feryadı koparmak, gözü kararmış, işi yolunda gitmek gibi deyimler dilimizde sıklıkla kullanılır.
Deyimlerin Özellikleri
Yanlış Örnekler:
Örnek Deyimler:
Örnekler:
Cümle Yapısındaki Deyimlere Örnekler:
Mecaz Anlamlı Deyimlere Örnekler:
Gerçek Anlamlı Deyimlere Örnekler:
İsim Tamlaması Şeklinde Deyimlere Örnekler:
Sıfat Tamlaması Şeklinde Deyimlere Örnekler:
Cümle Şeklinde Deyimlere Örnekler:
Örnek:
Örnekler:
Deyimlerin Cümlede Kullanımı
Deyimler, cümle içerisinde anlamı kuvvetlendiren, söylenenin daha etkili ve kısa yoldan ifade edilmesini sağlayan yapılardır. İşte bazı deyimlerin cümle içerisinde kullanıldığı örnekler:
Deyimlerin Atasözlerinden Farkı
Hatırlatma: Sınavlarda deyimlere ve deyimlerin açıklamalarına dair sorular sıklıkla karşımıza çıkar.
1. Fikir – Görüş
2. Kapı Kolu – Kapı Mekanizması
3. Köprü Ayağı – Yapı Parçası
4. Boğaz – Su Yolu
5. Çekmecenin Gözü – Bölme
6. Dere Ağzı – Toprak Birikintisi
7. Güneş – Hava Şartları
8. Burnu – Coğrafi Nokta
9. Yol – Yöntem
10. Batmak – Metaforik Anlam
11. Baş – Başlangıç Noktası
12. Baklava – Tatlı
13. Ağzına Kadar – Doluluk
14. Çırak Başı – Öğrenci
15. Toy – Tecrübesiz
16. Burnu – Ön Parça
17. Kalemin Başı – Uç
18. Manav – Sebze Meyve Satıcısı
19. Baş – Kök
20. Merdiven Ayağı – Destek
21. Yağmur – Bereket
22. Dağın Sırtı – Yükselti
23. Kör Bıçak – Kullanışsız Alet
24. Dal – Konu
25. Şişe – Kap
26. Kör Bıçak – Alet
27. Caddenin Ağzı – Başlangıç Yeri
28. Baş – Kök
29. Poşet Ağzı – Üst Kısım
Somut ve Soyut Anlamlı Sözcükler: Tanım ve Örnekler
Somut Anlamlı Sözcükler:
Somut anlamlı sözcükler, beş duyumuzdan (görme, işitme, koklama, dokunma, tatma) biriyle algılayabildiğimiz kavram ve varlıkları ifade eden kelimelerdir. Bu tür kelimeler, duyularımız aracılığıyla doğrudan deneyimlenebilir ve gözle görülebilir, kulakla işitilebilir, burunla koklanabilir, dil ile tatlanabilir ve ten ile hissedilebilir.
Örnekler:
Not: Bazı somut anlamlı sözcükler, kavramların kendisiyle doğrudan ilgili olarak algılanabilir. Örneğin, rüzgâr ve hava sözcükleri, tenimizle hissettiğimiz için somut anlamlıdır. Soğuk bir kış günü dışarıda gezdiğimizde kulak memelerimiz ve burnumuzun kıpkırmızı olması, sıcak havadaysa vücudumuzun terlemesi bu somut algılamanın örnekleridir.
Soyut Anlamlı Sözcükler:
Soyut anlamlı sözcükler, beş duyumuzla doğrudan algılayamadığımız, ancak akıl ve sezgilerimizle kabul edebildiğimiz kavramları ifade eden kelimelerdir. Bu tür kelimeler, duyularımızın ötesinde, zihinsel ve duygusal algılarla anlam kazanır.
Örnekler:
Not: Bazen somut anlamlı sözcükler mecaz yoluyla soyut anlam kazanabilir. Bu tür kelimeler, anlamları dışında kullanıldığında soyutlaşabilirler.
Örnekler:
Not: Somutlama, soyut olan bir kavramın somut bir özellik kazanmasını ifade eder ve genellikle benzetmeler veya kişileştirmelerle gerçekleştirilir.
Örnekler:
Somut sözcükler, beş duyu organımızla algılayabileceğimiz, elle tutulur, gözle görülür, duyulabilir, koklanabilir veya tadılabilen varlıkları ifade eder. Örneğin: masa, elma, kitap, su.
Soyut sözcükler ise beş duyu organımızla doğrudan algılayamadığımız, daha ziyade zihinsel olarak kavradığımız kavramları ifade eder. Örneğin: sevgi, mutluluk, özgürlük, başarı.
Cümle içindeki kullanımlarına bakalım:
Daha fazla örnek:
Neden bu ayrım önemli?
Birleşik fiiller, en az iki sözcüğün birleşimiyle meydana gelir ve bu fiillerden en az birinin fiil olması gereklidir. Birleşik fiiller, fiil yapılarına göre genellikle üç ana kategoriye ayrılır:
Kurallı birleşik fiiller, belirli kurallara göre iki fiilin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu fiil türü genellikle “fiil+fiil” yapısındadır ve dört alt türde incelenir:
Not: Yeterlilik fiilinin olumsuz şekillerinde “bil-” ekinin düştüğü görülür. Bu durum, olumsuz biçimlerin de yapıca birleşik olduğunu gösterir.
Örnekler:
Olumsuz şekli:
Bu fiiller, ad soylu bir kelime ile “etmek,” “olmak,” “kılmak,” veya “eylemek” yardımcı fiillerinin birleşimiyle oluşur. Yardımcı fiiller bazen bitişik, bazen de ayrı yazılır. Bitişik yazımda ses olayı varsa, ayrı yazımda ses değişikliği söz konusu değildir.
Örnekler:
Not: Yardımcı eylemlerle oluşturulan fiillerde anlamsal ağırlık, ad soylu kelimenin üzerindedir.
Uyarı: “Etmek” ve “olmak” yardımcı eylemleri bazen cümlelerde asıl eylem olarak kullanılabilir. Bu eylemler, aşağıdaki özelliklere sahipse asıl eylem olarak kabul edilir:
Örnekler:
Anlamca kaynaşmış birleşik fiiller, kurallara bağlı kalmadan oluşur ve üç ana şekilde sınıflandırılır:
Çekimli fiil, bir cümle içindeki eylemi ifade eden ve kişi, zaman, kip gibi gramer bilgileri taşıyan fiildir. Yani, bir eylemin kim tarafından, ne zaman ve nasıl yapıldığını belirtir.
Basitçe söylemek gerekirse, bir cümlede “ne yapıyor?”, “ne yaptı?”, “ne yapacak?” gibi sorulara cevap veren kelimeler çekimli fiillerdir.
Örneğin:
Çekimli Fiilin Özellikleri:
Çekimli Fiil Örnekleri:
Çekimli Fiilin Önemi:
Çekimli fiiller, bir dilin temel yapı taşlarından biridir. Cümlelerin anlamını belirlemede ve iletişim kurmada büyük öneme sahiptirler. Çekimli fiiller sayesinde düşüncelerimizi, duygularımızı ve isteklerimizi başkalarına doğru ve etkili bir şekilde aktarabiliriz.
Özetle, çekimli fiil, bir cümle içindeki eylemi ifade eden ve kişi, zaman, kip gibi gramer bilgileri taşıyan fiildir. Çekimli fiiller, Türkçenin en önemli yapı taşlarından biridir ve günlük konuşmalarımızda sıklıkla kullanırız.
Çekimli Fiil Nedir? Örnekler
Çekimli fiil, bir fiilin kişi ve kip ekleri alarak oluşturulan formudur. Çekimli fiiller, fiil kökü veya gövdesine eklenen kip ve şahıs ekleriyle meydana gelir. Bu yapının formülü şu şekildedir:
Fiil kökü/gövdesi + kip eki + şahıs eki = çekimli fiil
Örnekler:
Not: Çekimli fiillerde üç farklı kişi anlamı bulunur:
I. Birinci kişi – Eylemi gerçekleştiren kişi: ben, biz
II. İkinci kişi – Eylemi dinleyen veya karşısındaki kişi: sen, siz
III. Üçüncü kişi – Eylem hakkında konuşulan kişi veya kişiler: o, onlar
Örnekler:
Bu şekilde, çekimli fiiller kişinin kim olduğunu ve eylemin hangi zaman diliminde gerçekleştiğini net bir biçimde ifade eder.
Cümle ve Cümlenin Temel Öğeleri
Cümle Tanımı: Bir cümle, bir işin, oluşun, hareketin veya yargının ifadesi olan temel dil birimidir. Cümleler, dilde anlamlı ifadeler oluşturmak için kullanılan yapı taşlarıdır.
Öğeler: Bir cümlede özne, yüklem, nesne ve tümleç gibi temel yapılar, öğe olarak adlandırılır. Cümle öğeleri belirlenirken, isim ve sıfat tamlamaları, deyimler, ikilemeler ve söz öbekleri genellikle tek parça olarak ele alınır ve bu öğeler ayrılmaz. Aynı şekilde, yan cümleciklerin öğeleri de birbiriyle ayrılmaz. Cümle içindeki ikilemeler arasında noktalama işaretleri yer almaz.
Cümlenin Temel Öğeleri:
Not: Cümledeki seslenme sözcükleri cümle öğeleri arasında yer almaz ve cümle dışı ögeler olarak değerlendirilir. Bu tür sözcükler cümleden çıkarılabilir. Örneğin, “Ahmet eve gel.” cümlesinde “Ahmet” seslenme sözcüğü, cümle dışı bir ögedir ve dolayısıyla özne olarak kabul edilmez.
Not: Bu tür cümlelerde gerçek özneler de bulunabilir, ancak bu özneler cümlede açıkça belirtilmemiştir.
Not: Örtülü öznenin oluşturduğu öbek genellikle “zarf tümleci” olarak değerlendirilir.
Not: Açıklamalı öznelerin yargı içermemesi gerekir; eğer yargı bildiriyorsa, bu durum ara cümle olarak değerlendirilir.
Not: Özneler, cümlede bulunmalarına göre “açık” ve “gizli” olarak ikiye ayrılır. Açık özne cümlenin içinde yer alırken, gizli özne yüklemdeki kişi ekine dayanarak bulunur.
Not: Türkçede her türlü sözcük ve söz grubu özne olarak kullanılabilir.
Not: “Mi” soru eki, cümlede kendisinden önceki öğeyi belirginleştirir. Örneğin, “Bu sabah hoca beni sordu mu?” cümlesinde yüklem, “Bu sabah hoca mı beni sordu?” cümlesinde ise özne vurgulanmaktadır.
Cümlenin Yardımcı Öğeleri (Tümleçler):
Cümledeki yardımcı öğeler, yüklemi çeşitli yönlerden tamamlayarak anlamı zenginleştirir.
Not: Nesne, isim cümlelerinde ve geçişsiz fiilli yüklem cümlelerinde bulunmaz.
Not: Yer-yön bildiren sözcükler, durum eki almadan eylemin yönünü belirttiğinde zarf tümleci olur. Durum eki alırlarsa isim olup nesne veya dolaylı tümleç olarak kullanılır.
Not: Sonunda edat olan söz grupları her zaman edat tümleci olmayabilir. Bu gruplar yüklemi durum anlamı bakımından tamamlıyorsa edat tümleci değil, zarf tümleci olur. Ancak bazı kaynaklar edat tümlecini zarf tümleci içinde ele alır.
Not: Edat tümleçleri genellikle “gibi, için, ile” edatlarıyla kurulur.
Not: İki virgül arasındaki her kısım ara söz değildir. Ara sözde önemli olan açıklayıcı bir yönün olmasıdır.
Not: “Hava çok güzel(dir)” cümlesi eksiltili cümle değildir. Bildirme ekinin yazılmaması cümleyi eksiltili yapmaz.
Notlar:
Kaygı, bir olayın olumsuz bir şekilde sonuçlanabileceğine dair duyulan endişe . Bu tür cümleler, sürekli bir tedirginlik ve belirsizlik ifade eder. Kaygı cümleleri, gelecekteki olası olumsuz sonuçlara dair endişeyi dile getirir.
Örnek 1
“Yaptığımız bu hareketlerden sonra bize kırılacağından endişe ediyorum.”
Bu cümlede, yapılan hareketlerin olumsuz sonuçlanabileceğine dair bir endişe ifade edilmiştir. Burada “kırılmak” olarak belirtilen olumsuz sonuç, kişinin tedirginlik duymasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, bu cümle kaygı cümleleri arasında değerlendirilir.
Örnek 2
“Kullandığımız bu ağır ve süslü dil, kitabımızın satışlarını etkileyebilir.”
Cümlede, kullanılan dilin kitap satışları üzerindeki olumsuz etkisi konusunda bir endişe dile getirilmektedir. “Ağır ve süslü dil” ifadesi, satışların düşmesi ile ilişkilendirilen kaygının kaynağıdır. Bu sebeplerle cümle, kaygı cümleleri arasında yer alır.
Örnek 3
“Arabanın kapısını kilitledim ama yine de bu ıssız bölgede aracın çalınabileceğinden korkuyorum.”
Bu cümlede, arabanın çalınabileceği endişesi söz konusudur. “Issız bölgede” ifadesi, kaygının nedenini açıklar. Bu belirsizlik ve olumsuz sonuç beklentisi, cümleyi kaygı cümleleri arasında sınıflandırır.
Örnek 4
“Öğrendiklerimi sınavda unutacağım diye endişeleniyorum.”
Cümlede, öğrendiklerinin sınavda unutulması korkusu dile getirilmektedir. Bu kaygı, sınav performansıyla ilgili belirsizlik ve endişe içerir. Cümle, kaygı cümleleri içerisinde değerlendirilir.
Örnek 5
“Bu saatlerde okulda olması gerekirdi, umarım başına bir şey gelmemiştir.”
Burada, bir olayın olumsuz sonuçlanabileceği endişesi dile getirilmektedir. “Başına bir şey gelmemiştir” ifadesi, kişinin sürekli bir tedirginlik yaşadığını gösterir. Bu özelliklerden dolayı cümle kaygı cümleleri arasında yer alır.
Not: Kaygı cümleleri, kişinin belirsizlik ve endişe duyduğu durumları ifade eder. Bu cümlelerde, olumsuz sonuçların olabileceğine dair sürekli bir tedirginlik görülür.
Cümleler, her terimin anlamını ve kullanımını detaylandıracak şekilde uzatılmıştır.
1. Kist – Tıp
2. Tekst – Tiyatro
3. Jest – Tiyatro
4. Ofans – Spor
5. Ek – Türkçe
6. Doğru – Matematik
7. Logaritma – Matematik
8. Meridyen – Coğrafya
9. Masal – Edebiyat
10. Dekor – Tiyatro
11. Nota – Müzik
12. Perdeler – Tiyatro
13. Melodi – Müzik
14. Narkoz – Tıp
15. Nadas – Tarım
16. Perde – Tiyatro
17. Açık – Spor
18. Penaltı – Futbol
19. Kafiye – Edebiyat
20. Dize – Edebiyat
21. Replik – Tiyatro
Paragrafın Yapısı:
Örnek:
Bir fikir, yalnızca yazılı ya da sözlü olarak ifade edildiğinde etkili olabilir. Fikirleriniz başkalarına sunulmadıkça sadece sizin içinizde kalır ve etkisini gösteremez. Konuşmak, bireyin iç dünyasını, duygularını ve düşüncelerini paylaşarak havalandırmasına yardımcı olur. Bu nedenle, kendinizi ifade etmek için konuşmalı, sosyal bağlantılar kurmalı ve insanlarla etkileşimde bulunmalısınız.
Bu paragrafın bölümleri:
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerden hangisi bir paragrafın giriş cümlesi olabilir?
Cevap: A
Bu şekilde, her paragrafın yapısını anlayarak, giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini net bir şekilde ayırt edebiliriz. Giriş cümlesi, genellikle paragrafın ana konusunu veya ana fikrini tanıtır ve diğer bölümler bu ana fikri geliştirir ve sonuçlandırır.
Özgünlük, herhangi bir eserin ya da yaratımın çeviri olmadan, asıl ve kendine özgü olması . Yani, bir yapıtın başka bir eserden etkilenmeden, tamamen orijinal, yenilikçi ve farklı olmasıdır. Bir sanatçı, eserini oluştururken başkalarını taklit etmekten uzak durmalı, kendi özgün bakış açısını ve üslubunu esere yansıtmalıdır. Özgünlük, yalnızca içerikte değil, aynı zamanda üslup ve anlatım biçiminde de kendini gösterebilir. Kısacası, sanatçının kendine has tarzı ile oluşturduğu bir eser özgün sayılır.
Bir sanatçının eserine kendine has özgünlük damgasını vurması, o eseri kalıcı ve değerli kılar. İmza, kişinin bir eserde bıraktığı en belirgin özgünlük örneğidir. Çünkü her insanın imzası farklıdır ve bu, özgünlükle ilgili en iyi örneklerden biridir. Her bireyin imzası, onun karakterini ve yarattığı eseri yansıtan, biricik bir işarettir.
Örnek 1
“Sanatçının eserleri tamamen onun kendi imzasını taşır.”
Bu cümlede yer alan “imza” kavramı, özgünlük için en iyi örneklerden biridir. İmza, kişiyi simgeler ve her bireyin kendi imzası vardır. Hiçbir imza bir diğeriyle aynı olmaz. İmza, sanatçının eserdeki orijinalliğini, yeniliğini ve kendisini yansıtmasını ifade eder. İmzayla ilgili bu ifade, sanatın özgünlüğüyle doğrudan bağlantılıdır. İmza, kişinin eseriyle olan bağını gösterir ve bu bağ, taklit edilmez.
Örnek 2
“Eserlerinde kullandığı dikkat çekici imgeler, alışılmadık bağlantılar ve kurduğu sıra dışı söz öbekleri ile dikkat çeker.”
Bu cümlede özgünlük, sanatçının imgeleri, bağlantıları ve söz öbekleri ile farklı ve sıradışı bir anlatım sergilemesiyle ortaya çıkmaktadır. Dikkat çekmek, özgünlük sayesinde olur. Bir sanat eseri, ancak orijinal ve kendine özgü olduğunda toplumda fark yaratır. Bu da sanatçının eserlerinde farklı imgeler kullanması ve yeni bağdaştırmalar yapması ile sağlanır.
Örnek 3
“Sanatındaki asıl amacı, her ne kadar en üst seviyeye ulaşmak olsa da, içerik ve üslupta daima kendisi olarak kalmayı başarmaktı.”
Bu cümlede, bir sanatçının başarı hedefleri olsa bile, en büyük başarısının kendisi olarak kalabilmesi olduğu ifade ediliyor. Bir sanatçının özgünlüğü, sadece eserini yaratırken değil, aynı zamanda kendi içsel dünyasını ve kişiliğini esere yansıtması ile de ortaya çıkar. Kendi üslubunu ve anlatımını koruyarak sanatını icra eden sanatçı, özgün ve eşsiz bir esere imza atar.
Örnek 4
“Eserlerine kendi damgasını vurmayı başaran bir sanatçı, daima kalıcı olmayı başarır.”
Bu cümlede, bir sanatçının eserinde kendi damgasını bırakmasının önemi vurgulanıyor. Sanatçının eseri üzerinde iz bırakan şey, onun özgünlüğüdür. Taklitten uzak, farklı ve kendine has olmak, sanatçıyı ve eserini kalıcı kılar. Cümlede geçen “kendi damgasını vurmak” ifadesi, sanatçının eserinde özgün olmasını temsil etmektedir.
Örnek 5
“Eserlerinin klasikleşmesini sağlayan şey, dil ve anlatımdaki yenilikçi yaklaşımıydı.”
Bu cümlede özgünlük, sanatçının eserinde yenilikçi bir dil ve anlatım kullanması ile ilişkilendirilmiştir. Yenilik ve orijinallik, bir eserin çağlar boyunca kabul görmesini sağlayan en önemli unsurlardan biridir. Bir eser, yenilikçi ve farklı bir üslupla yazıldığında, klasikleşme potansiyeline sahip olur. Özgünlük, bu süreçte belirleyici bir faktördür.
Örnek 6
“Onun şiirleri, diğer şairlerin şiirlerini asla çağrıştırmaz.”
Bu cümlede özgünlük, bir sanatçının eserinin başka eserleri çağrıştırmaması, taklit edilmemesi anlamında kullanılmıştır. Bir sanat eseri, sadece kendine özgü olduğunda dikkat çeker ve fark yaratır. Başkasına benzememek, sanatçının eserinde özgün ve orijinal olmasının en temel göstergelerindendir.
Örnek 7
“Herkesin söylediği şarkıyı, o kendi sesiyle söylemiş, sözlerine kişiliğinin damgasını vurmuş.”
Bu cümlede, sanatçının özgünlüğü, esere kişisel bir dokunuş katması ve kendi üslubunu esere yansıtması ile vurgulanmaktadır. Sanatçının eseri, başkalarının söyledikleriyle aynı olsa bile, o esere kendi kişiliğini, üslubunu ve özgünlüğünü katmıştır.
Örnek 8
“Fuzuli’nin ‘Leyla ve Mecnun’ mesnevisini gerek içerik gerekse dil ve anlatım açısından ölümsüz kılan, eserin üzerinde herhangi bir gölgenin bulunmamasıdır.”
Bu cümlede, özgünlük kavramı, bir eserin üzerinde başka bir eserin gölgesinin bulunmaması ile ifade edilmiştir. Özgün ve taklit edilmemiş eserler, çağlar boyunca ölümsüz olarak kalabilir. Bu da eserin içerik ve üslup açısından kendine has olmasına, yeni ve farklı şeyler söylemesine bağlıdır.
Örnek 9
“Sanatında olduğu gibi, kendi toprağında yetişen bitkilere başka diyarlardan su taşımaya karşı bir tavrı vardı.”
Bu cümlede, sanatçının başka kaynaklardan beslenmeye karşı duruşu, onun özgünlüğünü koruma çabası olarak açıklanmıştır. Sanatçının kendine özgü olması, başka eserlerden etkilenmeden kendi dünyasını yaratması . Bu, sanatçının eserinde taklit veya etkilenme olmadan tamamen orijinal bir tarz sergilemesi demektir.
Özgünlük, sanatçının başkasına benzememesi, taklitlerden uzak durması ve kendine has bir üslup ve içerik yaratması . Bu özellikler, eserin kalıcılığını ve değerini artırır, sanatçıyı ise benzersiz kılar.
İkilemeler ve Özellikleri
İkilemeler, anlamı pekiştirmek, anlatımı çekici hale getirmek veya anlamı daha da güçlendirmek amacıyla aynı kelimenin, eş, yakın ya da zıt anlamlı biçimlerinin bir arada kullanılmasıyla oluşan sözcük gruplarına denir. Bu tür yapılar, dilin zenginliğini artıran ve çok yönlü anlamlar taşıyan sözcüklerdir. İşte ikilemelerin çeşitli oluşum şekilleri ve cümle içindeki kullanımları:
Bu tür ikilemelerde, aynı kelimenin tekrarı kullanılarak belirli bir anlam vurgusu yapılır:
Eş anlamlı sözcüklerle oluşturulan ikilemeler, anlamı güçlendirir:
Yakın anlamlı sözcüklerle yapılan ikilemeler, benzer anlamları bir araya getirir:
Zıt anlamlı sözcüklerle yapılan ikilemeler, karşıtlıkları vurgular:
Bu ikilemelerde, bir sözcük anlamlı, diğer sözcük anlamsızdır:
Her iki sözcük de anlamsız olduğunda kullanılan ikilemelerdir:
Bu tür ikilemeler, ses yansıması yapan sözcüklerle oluşur:
Bu ikilemeler, durum ekleri ile oluşur:
Bu tür ikilemelerde, “m” harfi eklenir:
Bu ikilemeler sayılar kullanılarak yapılır:
İsim tamlaması şeklinde oluşan ikilemeler:
“De” veya “mi” edatları kullanılarak yapılan ikilemeler:
İkilemeler farklı dil görevlerinde kullanılabilir:
Örnek:
Örnekler:
Örnekler:
Doğru: İleri geri konuşmasına kimse bir anlam veremedi.
Yanlış: İleri, geri konuşmasına kimse bir anlam veremedi.
Doğru: Ağır ağır, gide gide, kucak kucak, baş başa, diz dize, ucu ucuna, boşu boşuna, dişe diş, başa baş, içten içe, yan yana, omuz omuza, el ele, göz göze, iç içe…
Yanlış: Elele, başbaşa…
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Birleşik Zamanlı (Kipli) Fiiller: Tanım ve Örnekler
Birleşik zamanlı fiiller, birden fazla kip eki almış eylemlerdir. Bu fiiller, basit zamanlı fiillere ek fiilin çeşitli çekim eklerinin eklenmesiyle oluşur. Türkçede, beş farklı haber kipi ve dört farklı dilek-şart kipi bulunur. Bu kiplerin toplamı dokuzdur. Ancak, birleşik zamanlı kipler sadece bazı kiplerin birleşiminden oluşur. Bu nedenle, toplamda dokuz kipten sadece ikisi birleşik zamanlı fiil oluşturur.
Örnekler:
Birleşik zamanlı fiiller, kip veya zaman açısından üç ana gruba ayrılabilir:
Bu zaman türü, basit kipli fiillere ek fiilin “-di” çekimi getirilerek oluşturulur. Hikâye birleşik zamanlı fiillerde, kip veya zaman ekleri sadece iki çeşit olabilir.
Örnekler:
Bu zaman türü, basit kipli fiillere ek fiilin “-miş” çekiminin eklenmesiyle yapılır. Rivayet birleşik zamanlı fiillerde de kip veya zaman ekleri iki çeşit olarak karşımıza çıkar.
Örnekler:
Bu zaman türü, basit kipli fiillere ek fiilin “-ise” çekiminin eklenmesiyle oluşturulur. Şart birleşik zamanlı fiillerde, kip veya zaman ekleri de iki çeşit olarak belirlenir.
Örnekler:
Bu şekilde, Türkçedeki birleşik zamanlı fiiller, belirli bir kip veya zamanın rivayet ya da şart haliyle kullanımı sayesinde çeşitli anlam ve anlatım biçimlerine kavuşur.
Anlam (Zaman) Kayması: Bir fiil kipinin bildirdiği zamandan uzaklaşarak başka birr kip yerine kullanılmasıdır.» Önümüzdeki hafta Burdur’a gidiyoruz. → Bu cümlede “gidiyoruz fiili şimdiki zaman kipine göre çekimlenmiş. Ancak burada asıl kastedilen zaman, gelecek zamandır. Yani “Önümüzdeki hafta Burdur’a gideceğiz.” denilmek istenmiştir. Bu cümlede şimdiki zaman vee gelecek zaman arasında birr değişim olduğu için anlam kayması yaşanmıştır.
» Sabahları spor yapıyorum. → Bu cümlede “yapıyorum” fiili şimdiki zaman kipine göre çekimlenmiş. Ancak burada asıl kastedilen zaman, geniş zamandır. Yani “Sabahları spor yaparım.” denilmek istenmiştir. Bu cümlede şimdiki zaman vee geniş zaman arasında birr değişim olduğu için anlam kayması yaşanmıştır. www.z-turkce.com
» Hemen eve gidiyorsun. → Bu cümlede “gidiyorsun” fiili şimdiki zaman kipine göre çekimlenmiş. Ancak burada asıl kastedilen anlam, emir kipindedir. Yani “Hemen eve git.” denilmek istenmiştir. Bu cümlede şimdiki zaman vee emir kipi arasında birr değişim olduğu için anlam kayması yaşanmıştır.
» Padişah Keloğlan’a sorar. → Bu cümlede “sorar” fiili geniş zaman kipine göre çekimlenmiş. Ancak burada asıl kastedilen anlam, geçmiş zamandır. Olay geçmişte yaşanmıştır. Yani “Padişah Keloğlan’a sormuş.” denilmek istenmiştir. Bu cümlede geniş zaman vee duyulan geçmiş zaman arasında birr değişim olduğu için anlam kayması yaşanmıştır.
» Almanya’da doğdum. → Bu cümlede “doğdum” fiili bilinen geçmiş zaman kipine göre çekimlenmiş. Ancak burada asıl kastedilen anlam, duyulan geçmiş zamandır. Yani “Almanya’da doğmuşum.” denilmek istenmiştir. Bu cümlede bilinen geçmiş zaman vee duyulan geçmiş zaman arasında birr değişim olduğu için anlam kayması yaşanmıştır.
Halk Hikayesi Nedir?
Gerçek ya da gerçekliğe yakın olayların anlatıldığı, genellikle aşk ve kahramanlık temalarına dayanan, kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılan öykülere halk hikayesi denir. Halk hikayeleri, hikaye türünün en eski örneklerini temsil eder ve destanlardan modern hikayeye geçişi sağlayan metinler olarak kabul edilir.
Halk Hikayelerinin Özellikleri
Halk Hikayeleri Konuları Bakımından Üç Grupta İncelenir:
Halk Hikayelerinin Kaynakları:
Türk Halk Hikayelerinde Bölümler:
Halk Hikayeleri ile İlgili Örnekler
Örnek 1: Ferhat ile Şirin
Evvel zaman içinde bir padişahın Mehmene Banu isminde ve adını Şirin koyduğu bir kızı vardı. Şirin’in güzelliği dillere destan olduğu için padişah, onun için büyük bir köşk yaptırmak istedi. Köşkün süslemeleri için Bihzad isminde ünlü bir nakkaşla anlaşılır. Nakkaşın Ferhat isminde bir oğlu vardır ve babasıyla birlikte köşkü süslemeye başlarlar.
Şirin ve Ferhat arasında bir aşk başlar. Şirin’in dadısı bu aşkı fark eder ve Mehmene Banu, bir gün köşk için su taşıyan bir subaşıya ihtiyaç olduğunu duyurur. Suyu getirecek kişinin her istediğini yapacağını söyler. Ferhat, bunu kabul eder ve işe koyulur. Dağı kırk günde deler ve suyu getirir. Ancak Mehmene Banu, Ferhat’ı zindana atar. Ferhat, dağda bir mağara bulur ve orada yaşamaya başlar. Şirin’i göremediği için acı çeker.
Zamanla Şirin’i görmek için Ermenistan’a, yani Şirin’in yaşadığı şehre gider. Şirin, bir rüyasında Ferhat’ın bir taş üzerinde oturduğunu görüp bayılır. Ferhat, üzülerek kıyafetlerini yırtar ve çıplak kalır. Babası Ferhat’ı hayvanlarla dolu bir mağarada bulur. Ferhat’ın durumunu duyan Hürmüz Şah savaşı başlatır ve Mehmene Banu’yu yener. Mehmene Banu, Şirin’i kaçırır ve Ferhat’ın öldüğünü söyler. Ferhat, son bir hamleyle kendini ölüme teslim eder.
Şirin, Ferhat’ın ölümüne inanmaz. Ferhat’ın cenazesine gidip hançeriyle taşları deler ve onu çıkarır. Sonunda, birbirine kavuşurlar.
Örnek 2: Kerem ile Aslı
Bir zamanlar, Kerem adında bir genç vardı. Kerem, güzel bir Aslı’ya âşık olur. Aslı’nın babası, kızını Kerem’le evlendirmeyi kabul etmez. Kerem, Aslı’yı kaçırmak için dağları aşar. Kerem, Aslı’yı kaçırır, ancak bir grup kötü insan, Kerem’i yakalar. Kerem, Aslı’nın hatırı için ölümüne kadar savaşır. Aslı, Kerem’in sevgi ve cesaretini takdir eder ve sonunda ona kavuşur. Bu hikaye, aşk ve kahramanlık temasını işler.
Halk hikayeleri, anlatıcıları ve içerikleriyle, toplumsal değerlerin ve kültürel mirasın önemli bir parçası olarak kabul edilir. Hem eğlendirici hem de öğretici yönleriyle halk hikayeleri, halkın ortak belleğinde iz bırakmıştır.
İpuçları: Öznel cümlelerde sıklıkla “sıfat”, “zarf” gibi nitelik belirten sözcük grupları ve “bence”, “bana göre” gibi ifadeler kullanılır. Öznel ve nesnel cümlelerle ilgili detaylı çözümler için bu örnekleri dikkatlice incelemek yararlı olacaktır.
Öznel Cümleler ile İlgili Açıklamalı Örnek Cümleler
Örnek 1
Tiyatro, edebiyat tarihimizde herkesin beğendiği bir sanat türü olarak kabul edilir.
Bu cümlede “beğendiği” kelimesi sıfat olarak kullanılmıştır. “Beğenmek” kişisel bir kavram olup, her bireyin algısı farklı olabilir. Bir kişinin beğendiği bir şeyi başka biri beğenmeyebilir. Bu nedenle, cümlede öznellik ön plandadır ve cümle öznel cümleler arasında yer alır.
Örnek 2
Ülkemizin tarihi ve turistik yerleri turistler üzerinde derin bir etki bırakıyor.
Burada “derin” sözcüğü zarf olarak kullanılmış olup, nitelik bildirir. “Derin” kelimesinin anlamı kişiden kişiye değişebilir ve bu tür bir ifade ölçülemeyen bir yargı taşır. Cümlede öznellik belirgindir.
Örnek 3
Nazilli, güzel ve sevimli bir yerdir.
Bu cümlede “güzel” ve “sevimli” sıfatları kullanılmıştır. Öznel cümlelerde sıfatların sıkça kullanıldığı görülür. “Güzel” ve “sevimli” kavramlarının anlamı kişiden kişiye değişebilir. Dolayısıyla, bu cümlede öznellik ön plandadır ve cümle öznel olarak değerlendirilir.
Örnek 4
Romanın anlatımındaki mekan değil, betimlemedeki realist unsurların etkili olduğunu düşünüyorum.
Burada “düşünüyorum” ifadesi “görelik” anlamı taşır ve bu da cümlede öznelliği ifade eder. “Etkili” kelimesi zarf olarak kullanılmıştır ve anlamı kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bu yüzden, cümlede öznellik vurgulanmaktadır.
Örnek 5
En güzel renk kırmızıdır.
Cümledeki “en güzel” ifadesi kişisel algıya bağlıdır. Kime göre “en güzel renk” kırmızı olabilirken, bir başkasına göre bu renk beyaz olabilir. Dolayısıyla, bu cümledeki öznellik belirgindir ve cümle öznel olarak sınıflandırılır.
Örnek 6
Bu eser, bizi farklı dünyalarla tanıştırıyor ve herkesin beğenisini kazanıyor.
Cümlede “farklı” ve “beğeni” gibi kelimeler kişisel algıyı ifade eder. Her bireyin beğenisi farklı olabilir. Bu nedenle, cümlede öznellik vurgulanır ve cümle öznel olarak değerlendirilir.
Örnek 7
Türkiye’de en güzel yazlar Ege’de, en hüzünlü sonbaharlar Karadeniz’de yaşanır.
“En güzel” ve “en hüzünlü” gibi ifadeler sıfat olarak kullanılmıştır. Öznel cümlelerde sıfatlar ve zarflar oldukça yaygındır. “Güzel” ve “hüzünlü” kavramlarının anlamları kişiden kişiye değişebilir. Bu nedenle, cümlede öznellik öne çıkar ve cümle öznel olarak kabul edilir.
Bu metin, öznel cümlelerin tanımını ve örneklerini detaylı bir şekilde açıklamaktadır. Her örnekte, öznel yargının nasıl ifade edildiği ve öznelliğin nasıl ortaya çıktığı vurgulanmıştır. Başka bir konu eklemek veya detaylandırmak isterseniz, lütfen belirtin!
1. İsim Soylu Sözcükleri Yüklem Yapmak: Ek fiil isim soylu sözcükleri yüklem yaparken dört kip ekinden yararlanır;
» Görülen (Bilinen) Geçmiş Zaman: Görülen geçmiş zamanda isimlere “-idi” eki getirilerek cümlede yüklem görevi üstlenmeleri sağlanır.
Alperen çalışkan idi. → Örnek cümlede “-idi” eki “çalışkan” isminin sonuna gelmiş vee bu ismin cümlede yüklem görevi üstlenmesini sağlamıştır. Ek fiil kendinden önceki sözcüğe birleşik olarak da yazılabilir. Birleşik yazıldığında başındaki ünlü düşer. Alperen çalışkandı.
» Öğrenilen (Duyulan) Geçmiş Zaman: Öğrenilen geçmiş zamanda isimlere “-imiş” eki getirilerek cümlede yüklem görevi üstlenmeleri sağlanır.
Alperen çalışkan imiş.
Alperen çalışkanmış.
» Şart Kipi: İsimlere “-ise” eki getirilerek oluşturulur. Cümleye koşul anlamı katar. Ek fiilin koşul ekini alan sözcük cümlede yüklem görevini üstlenmez.
Hastaysa biraz dinlensin. (hasta ise)
» Geniş Zaman: Ek fiilin geniş zaman kipinde kullanılan şekli, diğer çekimlerdeki kadar belirgin değildir. Ek fiilin geniş zaman çekiminde, (üçüncü tekil vee çoğul kişiler hariç) sadece kişi ekinden yararlanılır.
1. tekil kişi: çalışkanım → kişi eki kullanılmış
2. tekil kişi: çalışkansın → kişi eki kullanılmış
3. tekil kişi: çalışkandır → ek fiilin geniş zamanı kullanılmış
1. çoğul kişi: çalışkanız → kişi eki kullanılmış
2. çoğul kişi: çalışkansınız → kişi eki kullanılmış
3. çoğul kişi: çalışkanlardır → -lar kişi ekinden sonra ek fiilin geniş zamanı kullanılmış
2. Basit Zamanlı Fiilleri Birleşik Zamanlı Yapmak: Ek fiilin görevlerinden biri de basit zamanlı filleri birleşik zamanlı yapmaktır. Bu konuyu incelemeden önce basit zamanlı fiil kavramını öğrenelim. Basit zamanlı fiil, fiilin tek birr zaman veya kip bildirecek şekilde çekimlenmesiyle oluşur. www.z-turkce.com
gider, gidiyor, gidecek, gitmiş
Birleşik zamanlı fiil ise, fiilin birden çokk kip vee zaman bildirecek şekilde çekimlenmesiyle oluşur. Basit zamanlı fiillere ek fiil getirilerek birleşik zamanlı fiil yapılır.
Her sabah erken kalk-ar–idi. → Her sabah erken kalkardı.
Yukarıdaki örnekte “kalmak” fiiline “-ar” geniş zaman eki getirilmiş vee birr tek zaman eki aldığı için bu haliyle basit zamanlı fiil olmuştur. Daha sonra ise ek fiilin “-idi” eki getirilmiş, “kalkar idi” veya diğer okunuşuyla “kalkardı” şekline dönüşmüş vee birleşik zamanlı fiil olmuştur.
BİRLEŞİK ZAMAN KİPLERİ
Hikaye Birleşik Zaman: Fiilin basit çekiminden sonra ek fiilin “idi” şekli getirilerek yapılır.
Örnek: gel-miş-idi-m → gelmiştim
gel → fiil kökü
miş → duyulan geçmiş zaman eki
idi → ek fiilin hikaye birleşik zamanı
m → kişi eki
Örnek: git-meli-idi → gitmeliydi
git → fiil kökü
meli → gereklilik kipi
idi → ek fiil
Rivayet Birleşik Zaman: Fiilin basit çekiminden sonra ek fiilin “imiş” şekli getirilerek yapılır.
Örnek: gel-ecek-imiş-im → gelecekmişim
gel → fiil kökü
ecek → gelecek zaman eki
imiş → ek fiilin rivayet birleşik zamanı
im → kişi eki
Örnek: git-meli-imiş → gitmeliymiş
git → fiil kökü
meli → gereklilik kipi
imiş → ek fiilin rivayet birleşik zamanı
Koşul (Şart) Birleşik Çekimi: Fiilin basit çekiminden sonra ek fiilin “ise” şekli getirilerek yapılır.
Örnek: bil-ecek-ise → bilecekse
bil → fiil kökü
ecek → gelecek zaman eki
ise → ek fiilin koşul birleşik çekimi
Örnek: al-malı-ise-n→ almalıysan
al → fiil kökü
malı → gereklilik kipi
ise → ek fiilin koşul birleşik çekimi
n → kişi eki
EK FİİLİN OLUMSUZU
Ek fiilin olumsuzu “değil” sözcüğü ile yapılır.
Babam evde değil.
EK FİİLİN SORU ŞEKLİ
Ek fiilin soru şekli “mi” eki ile yapılır.
Başarılı mıyım?
Öğrenci misin?
Paragraf Tamamlama:
Paragraf tamamlama, belirli bir paragrafta boş bırakılan bölgenin, paragrafın genel anlamına ve düşüncesine en uygun şekilde tamamlanmasıdır. Bu işlem, paragrafın içeriğine dikkat edilerek gerçekleştirilmelidir. Özellikle düşünce içerikli paragraflarda, boş bırakılan kısmın önceki cümlelerde ifade edilenleri sonuca bağlaması gerekir. Olay anlatan paragraflarda ise, son cümlenin olayın son bulduğunu belirtmesi önemlidir.
Örnek Soru:
Bir yazar için çocukluğunu bir yerde geçirmiş olmak ve o yerde büyümek büyük bir öneme sahiptir. Ancak çocukluk döneminde bir yerin toprağına, havasına, suyuna alışmadan başka bir yere göç etmek, iyi bir yazar olma yolunda eksiklikler yaratabilir. Bir yazar genellikle çocukluğunun coğrafyasına, tarihçesine, insanlarına, ailelerine ve söylentilerine sıkıca bağlıdır. Eğer bir yazar, bir yerde tam anlamıyla yerleşmeden başka bir yere göç ederse, köksüz ve kökensiz bir durumda kalabilir. Bu nedenle, çocukluk dönemi —————–
Bu parçanın sonuna anlam akışına göre aşağıdakilerden hangisi eklenebilir?
A) Bir yazarın en önemli kaynağıdır, yazarlık birikimlerini oluşturduğu dönemdir.
B) Farklı coğrafyalar içinde geçen bir yazarın bunları eserlerine yansıtması doğaldır.
C) Gençlik dönemi kadar olmasa da önemli bir esin kaynağıdır yazar için.
D) Acı tatlı pek çok anının yaşandığı bir dönemdir.
Cevap: A