Türkçe, dünya dilleri arasında yapı açısından sondan eklemeli bir dil olarak tanımlanır. Köken açısından ise, Ural-Altay dil ailesinin Altay dilleri grubunda yer alır. Yapı yönü itibarıyla eklemeli bir dil olan Türkçede, çekim ve türetme işlemleri genellikle son ekler aracılığıyla gerçekleştirilir.
Ekler, Türkçenin dünya dilleri içindeki yeri hakkında en belirgin bilgiyi sağlayan unsurlardır. Türkçede ekler, yapım ekleri ve çekim ekleri olmak üzere iki ana kategoriye ayrılır. Genellikle, yapım ekleri önce gelir, ardından çekim ekleri kullanılır. Yapım ekleri, dört ana gruba ayrılır: isimden isim yapım ekleri, isimden fiil yapım ekleri, fiilden isim yapım ekleri ve fiilden fiil yapım ekleri.
Türkçede yapım ekleri ve çekim ekleri, kelimenin kökünü değiştirmeden eklenir. Ancak, iki kelimede kök değişebilir. Örneğin, “ben” sözcüğü yönelme hali eki aldığında “bana” şeklini alırken; “sen” sözcüğü “sana” biçiminde dönüşür.
Ekler açısından oldukça zengin bir dil olan Türkçede, yeni kelimeler ekler aracılığıyla türetilir. Örneğin, göz, gözlük, gözlükçü ve gözlükçülük kelimeleri bu türetme sürecinin birer örneğidir. Ayrıca, Türkçede tamlayan ve tamlanan sözcükler arasındaki sıralama da belirgindir; yani tamlayan önce gelir, tamlanan ise sonra gelir. Örneğin, okulun bahçesi, güzel bahçeler ve kırk hadis gibi ifadelerde bu kurala uyulur.
Sıfatlar, genellikle isimlerden önce gelir. Örnekler arasında mavi elbise, bir kitap ve çalışkan insanlar yer alır. Türkçede çeşitli soru ekleri bulunur; bu ekler soru sıfatı, soru zarfı, soru zamiri ve soru edatı olarak karşımıza çıkar. Örneğin, hangi insan? (soru sıfatı), kim geldi? (soru zamiri), nasıl yazdı? (soru zarfı), geldi mi? (soru edatı) gibi kullanımlar mevcuttur.
Türkçe sözcüklerde, kalınlık-incelik ve düzlük-yuvarlaklık uyumu kurallarına uyulur. Diğer bir deyişle, Türkçe sözcüklerde büyük ve küçük ünlü uyumu gözlemlenir. Türkçede ortak ekler de bulunur; bu ortaklık, özellikle Türkçe ve Macarca dilleri arasında daha belirgin bir şekilde kendini gösterir.
Not: Türkçenin dünya dilleri arasındaki yeri ile ilgili detaylar, ekler ve kelime yapılarına dair bilgilerde daha açık bir şekilde görülebilir.
Kesme İşaretinin Kullanımı
Kesme İşareti ( ‘ ), Türkçede özel adlara, sayılara, kısaltmalara ve bazı eklemelere gelen ekleri ayırmak amacıyla kullanılır. Ayrıca, kesme işareti seslerin düşmesini belirtmek ve bazı dil yapılarındaki özel durumları vurgulamak için de kullanılır. İşte kesme işaretinin Türkçede kullanımına dair detaylı açıklamalar:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnek: Dün sahilde tek başına yürüyordu onu gördüm. Düşünceli bir hali vardı.
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Bu kurallar ve örneklerle kesme işaretinin işlevi daha da belirgin hale gelmiş olur. Hem yazım hatalarını önlemek hem de dilin doğru ve etkili kullanımını sağlamak açısından kesme işaretinin kullanımına dikkat edilmelidir.
Azımsama, bir şeyi miktar veya nicelik açısından yetersiz bulma . Azımsama cümlelerinde sayısal veriler ön plandadır ve genellikle somut, nesnel kişilere veya objelere odaklanılır. Azımsama, nitelik bildirme anlayışının tam tersidir.
Not: Azımsama ile küçümseme arasındaki farkı daha iyi kavrayabilmek için “nicelik” ve “nitelik” kelimelerinin anlamlarını incelemeniz faydalı olacaktır.
Örnek 1
“Bir avuç parayla kaliteli bir ev alınamaz.”
Bu cümlede, “bir avuç para” ifadesi nicelik açısından yetersizlik vurgusu yapar. “Bir avuç para” ifadesi gerçek bir miktarı ifade eder. Dolayısıyla, bu cümle azımsama kategorisine girer, çünkü somut bir nicelik üzerinden değerlendirme yapılmıştır.
Örnek 2
“Üç kilo etle bir mahalleyi doyurmak imkansızdır.”
Bu cümlede miktar açısından yetersizlik ifade edilmiştir. “Üç kilo et” ifadesi gerçek bir miktarı ifade eder ve somut, nesnel bir veriyi belirtir. Bu nedenle cümle bir azımsama cümlesidir.
Örnek 3
“Bir saatlik çalışma ile başarıya ulaşmak mümkün değildir.”
Bu cümlede “bir saat” ifadesi gerçek bir zaman dilimini temsil eder. Cümlede somut, sayısal veriler üzerinden bir yetersizlik durumu açıklanmaktadır. Bu tür cümleler, azımsama cümleleri olarak değerlendirilir.
Örnek 4
“Bu kadar az okuyucu ile sanat eserleri sürdürülebilir olmaz.”
Bu cümlede nicelik açısından bir eksiklik söz konusudur. “Az okuyucu” ifadesi gerçek anlamda kullanılmış ve somut bir sayısal veriye işaret edilmiştir. Dolayısıyla, bu cümle de bir azımsama cümlesidir.
Örnek 5
“Beş kuruşa üç köfte veren olmaz.”
Burada “beş kuruş” ifadesi belirli bir miktarı ifade eder ve bu miktarın yetersiz olduğunu belirtir. “Üç köfte” ifadesi de somut bir öğedir ve bu cümle bir azımsama örneğidir.
Örnek 6
“Bu kadar az seyirciyle tiyatro oyunları başarılı olamaz.”
Cümlede “bu kadar az seyirci” ifadesi miktar açısından yetersizliği ifade eder. Bu nedenle, cümle azımsama cümleleri arasında yer alır.
Küçümseme, bir kişiyi veya şeyi hor görme, aşağılamaya yönelik bir tutumdur. Birine değer vermemek, onu küçük görmek veya önemsememek olarak tanımlanabilir. Küçümseme, genellikle kibirli bir tutumu ifade eder ve bir kişinin veya şeyin yeterliliğini sorgular.
Örnek 1
“Bu basit soruyu ilkokul öğrencisi bile çözebilir.”
Bu cümlede bir aşağılama söz konusudur. Cümlede, sorunun basitliği vurgulanarak, çözüm yeteneği düşük olan kişilere atıfta bulunulmuş ve bir küçümseme anlamı ortaya konmuştur.
Örnek 2
“Bir başarı belgesi almakla kişi lider olmaz.”
Bu cümlede, davranışa odaklanma ve bir kişinin becerilerini yeterli görmeme durumu ifade edilmiştir. “Yönetici olmak” ifadesi, bir başarı belgesiyle elde edilemeyecek bir özellik olarak küçümsenmiştir.
Örnek 3
“Bir plaketle şair olduğunu düşünüyorsan, yanılıyorsun.”
Bu cümlede, şair olmanın sadece bir plaketle elde edilemeyeceği vurgulanarak, plaketin gerçek başarıyı temsil etmediği ifade edilmiştir. Bu nedenle, bu cümle küçümseme anlamı taşır.
Örnek 4
“Bu düşünceyle iyi bir öğrenci olamazsın.”
Bu cümlede “kafa” ifadesi gerçek anlamının dışında kullanılmış ve kişinin düşünce yapısı küçümsenmiştir. “Bu kafayla” ifadesi, kişinin yeterliliklerini küçümsemeyi ifade eder.
Örnek 5
“Birkaç kitap okuyarak hatip olduğunu zannediyorsan, yanılıyorsun.”
Bu cümlede, bir kişinin birkaç kitap okuyarak kendisini hatip olarak görmesi küçümsenmiştir. “Hatip olmak” gibi bir özellik, sadece birkaç kitap okumakla elde edilemeyecek bir nitelik olarak değerlendirilmiştir.
Örnek 1
“Üç kitap okuyarak kelime dağarcığımızı zenginleştiremeyiz.” (azımsama)
“Üç kitap okuyarak adam olunmaz.” (küçümseme)
Örnek 2
“Bu kadar az öğrenciyle dershaneler işleyemez.” (azımsama)
“Bu problemi okumamış kişiler bile çözebilir.” (küçümseme)
Ses Bilgisi: Ses, Harf ve Alfabe
Ses:
Ses, akciğerlerden gelen havanın gırtlak yolunda meydana getirdiği titreşim olarak tanımlanır. Titreşen hava, ses telleri tarafından üretilir ve bu ses, çeşitli biçimlerde algılanır ve duyulur. Sesin yazıdaki karşılığına ise harf denir.
Harf ve Alfabe:
Bir dildeki harflerin belirli bir sıraya göre dizilmesiyle oluşturulan bütün, alfabe olarak adlandırılır. Türk alfabesi, 1928 yılında Latin harfleri temel alınarak kabul edilmiştir. Bu kabul kanununda ilk olarak “i” ve “ı” harfleri belirtilmiş olsa da, yaygın kullanımda “ı” harfi “i” harfinden önce gelir.
Türk alfabesi, Latin harfleri temel alınarak şu şekilde düzenlenmiştir: a, b, c, ç, d, e, f, g, ğ, h, ı, i, j, k, l, m, n, o, ö, p, r, s, ş, t, u, ü, v, y, z
Ünlü (Sesli) Harflerin Nitelikleri:
Ünlüler, çıkış yeri ve dilin durumuna göre kalın ve ince olarak sınıflandırılır. Kalın ünlüler: a, ı, o, u; ince ünlüler: e, i, ö, ü olarak belirlenir. Dudak durumuna göre düz ünlüler: a, e, ı, i; yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü şeklindedir. Ağzın açıklığına göre geniş ünlüler: a, e, o, ö; dar ünlüler: ı, i, u, ü olarak ayrılır.
Ünlülerin Sınıflandırılması:
Türkçe kökenli kelimelerde uzun ünlü bulunmazken, Arapça ve Farsça kökenli kelimelerde uzun ünlüler görülebilir. Örnekler: şa’ir, numune, iman. Ancak zamanla bazı uzun ünlüler kısalmıştır. Örnekler: beyaz, ruh, hiç, rahat. Bu kelimeler, alındıkları dillerde uzun söylenir.
Not: Uzun ünlüler genellikle yazıda gösterilmez. Ancak uzun ünlülü kapalı hecelerle biten kelimelere ünlü ile başlayan bir ek alındığında ya da yardımcı eylemlerle kullanıldığında, açık duruma dönüşen hecenin ünlüsündeki uzunluk tekrar ortaya çıkar. Örnekler: esas-esasen, hayat-hayatı, kanun-kanunî, ruh-ruhum, usul-usulü, vicdan-vicdanen. Bazı kelimelerde bu durum gözlemlenmez. Örnekler: beyaz-beyazı, meydan-meydana.
Not: Uzun ünlüler genellikle yazıda gösterilmez. Ünlü ile başlayan ekler ya da yardımcı eylemlerle birlikte uzun ünlüler tekrar görünebilir. Örnekler: ooh, ahh.
Düzeltme İşaretinin Kullanım Yerleri:
Türkçede Altı Çeşit Hece Vardır:
Sözcüğün ilk hecesinde kalın bir ünlü varsa diğer hecelerdeki ünlüler de kalın olur; ince bir ünlü varsa diğer hecelerdeki ünlüler de ince olur. Bu duruma büyük ünlü uyumu denir. Örnekler: adım, boyunduruk, üzengi, yüzük.
Not: Büyük ünlü uyumuna aykırı bazı Türkçe kelimeler de vardır. Örnekler: anne, dahi, elma, hangi, hani, inanmak, kardeş, şişman. Bu kelimeler, halk dilindeki değişikliklerden dolayı büyük ünlü uyumunu kaybetmiştir.
Not: Büyük ünlü uyumu alıntı kelimelerde aranmaz. Örnekler: ahenk, badem, ceylan, çiroz, dükkan, fidan, gazete, hamsi, kestane, limon, model, nişasta, selam, pehlivan, tiyatro, viraj, ziyaret.
Not: Birleşik kelimelerde büyük ünlü uyumu aranmaz. Örnekler: çekyat, hanımeli.
Not: -gil, -ken, -leyin, -(m)tırak, -yor ekleri büyük ünlü uyumuna uymaz. Örnekler: akşamleyin, baklagil, geliyor.
Not: -daş eki bazı durumlarda büyük ünlü uyumuna uymaz. Örnekler: meslektaş, gönüldaş.
Not: -ki aitlik eki büyük ünlü uyumuna uymaz. Örnekler: yarınki, akşamki, onunki.
Not: Büyük ünlü uyumuna girmeyen kelimelere ekler getirilirken son hecenin ünlüsüne uygun kalınlık-incelik uyumu sağlanır. Örnekler: adaletli, annesi, kardeşlik.
Not: Son ünlüleri kalın olan bazı alıntı kelimeler ince ünlülü ekler alabilir. Örnekler: alkol – alkolü, hakikat – hakikati, helak – helakimiz, saat – saate.
Küçük Ünlü Uyumu (Düzlük-Yuvarlaklık Uyumu):
Küçük ünlü uyumu iki yönlüdür:
Küçük ünlü uyumunu aşağıdaki şekilde ezberlemek kolay olabilir: a, e, ı, i >>> a, e, ı, i o, ö, u, ü >>> a, e, u, ü (ya da o, ö, u, ü)
Not: Alıntı kelimeler büyük ünlü uyumuna uymaz. Örnekler: buldozer, çim, diksiyon, disk, egzotik, kim, kit, şamdan, spor, stil, şoför, stilize.
Not: Bazı özel adlar ve terimlerde büyük ünlü uyumuna uyulmaz. Örnekler: cömbüş, anestezi, cümle, profil, şemsiye, sistem.
Not: İşlevsellik veya biçim bozukluğuna yol açan uzun ünlülerin bulunduğu yerlerde yuvarlak ünlüler kısa ünlülerle değiştirilebilir. Örnekler: absürd, otel, servis.
Not: Ek getirilen kelimelerde uzun ünlüler yazıda gösterilmez. Ancak yardımcı eylemlerle birlikte uzun ünlüler tekrar görünebilir. Örnekler: sayın, basın, vatandaşlar.
Not: Çekim ekleri alındığında uzun ünlüleri kısalabilen bazı kelimeler vardır. Örnekler: vatan – vatanda, kanun – kanunda.
Sözlüklere Göre Uzun ve Kısa Ünlü:
Not: Uzun ünlülerin bazı kelimelerde kısaltılması yaygındır. Örnekler: beyaz – beyazı, hava – havası.
Not: İç içe geçmiş eklerdeki uzun ünlüler de kısalabilir. Örnekler: ev – evim, sabah – sabahın.
Emredici (Yasaklama İçeren) Anlatım
Emir cümleleri, bir işin yapılması veya bir davranışın gerçekleştirilmesi için yönlendirme ve zorunluluk içeren anlatım biçimidir. Bu tür cümlelerde, belirli bir eylemi yerine getirme veya davranışta bulunma zorunluluğu öne çıkar. Emredici anlatım, sözlü ya da yazılı metinlerde, bir eylemin gerçekleştirilmesini yönlendiren ve zorunlu kılmaya yönelik öneri ve talimatları ifade eder.
Emir Cümlelerinin Özellikleri
Emredici Anlatım ile İlgili Örnekler
Örnek 1
Şeyh Edebali’nin Osmanlı Devletinin Kurucusu Osman Gazi’ye Vasiyeti
“Ey Oğul!
Beysin! Bundan böyle öfke bize, uysallık sana… Güceniklik bize, gönül almak sana… Suçlama bize, katlanmak sana… Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana… Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana… Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana… Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana… Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…
Ey Oğul!
Yükün ağır, işin zorlu, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın, hak yoluna yararlı etsin, ışığını parıldatsın ve uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtirmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşların kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize vaat edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.”
Açıklama: Metin, alıcıyı harekete geçirme işlevinde bir dil kullanımı içerir. Nasihat, öğüt verici özellikler metnin emredici anlatım ile oluşturulduğuna işaret eder. Sürekli olarak II. tekil kişi olan “sen” zamirine hitap edilmesi ve cümlelerde fiillerin emir kipinde kullanılması, metnin emredici anlatım özelliğini gösterir.
En az iki varlık, kavram veya olayın benzer ya da farklı yönlerinin çeşitli açılardan ortaya konulmasına karşılaştırma adı verilir. Bir düşünceyi geliştirme yollarından biri olan karşılaştırma, bir konuyu somutlaştırmak ve daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla yapılır. Karşılaştırma, genellikle karşıtlıklar veya benzerlikler üzerinden yapılır ve okuyucuyu belirli bir sonuca götürmeyi hedefler. Karşılaştırma yapılırken, önemli unsurlardan biri de varlıklar arasında bir yargıya ulaşmaktır.
Karşılaştırmanın başlıca özellikleri şunlardır:
Örnek 1
Edebiyat dünyasında iki tür şiir bulunur: Sesleriyle ve sese dayalı üsluplarıyla öne çıkan şiirler ve imge dünyalarıyla, betimledikleri dünyalarla belirginleşen şiirler. İlk tür şiir, okuyucuyu sesleriyle etkisi altına alır ve kişiyi adeta kendine esir eder; ikinci tür şiir ise okuyucuyu özgür bırakır ve ona kendi sesini bulmasını sağlar. Birinci tür şiir kolayca taklit edilebilir, ancak ikinci tür şiiri taklit etmek son derece zor bir iştir. (ÖYS)
Açıklama: Bu paragrafta iki tür şiir karşılaştırılmaktadır. İki şiir türü, özellikleriyle somutlaştırılmış ve okuyucuya daha iyi anlaşılması için detaylandırılarak sunulmuştur. Aynı varlıkların farklı yönleri karşılaştırılarak aralarındaki farklar ortaya konulmuştur. Parçada geçen “ise” bağlacı ise karşılaştırmanın yapıldığına dair bir ipucu sunmaktadır.
Örnek 2
Fuzuli, eserlerinde aşkı farklı bir şekilde işler ve onu tüm boyutlarıyla ele alır. Aşkın acısıyla kıvranmasına rağmen, bu acıdan büyük bir haz duyduğunu söyler. Onun işlediği aşk, maddi bir aşk değil, tam anlamıyla ilahi bir aşktır. Aşkın verdiği acıdan şikâyet etmez. Ancak, Divan edebiyatındaki birçok sanatçı aşkı daha tek yönlü işler. Onların işlediği aşk, daha çok maddi bir aşk olup, sevgiliye ulaşamamanın verdiği acıyla şikâyet ederler. Aşk acısı onları adeta mahvetmiştir.
Açıklama: Bu paragrafta, Fuzuli’nin aşk anlayışı ile Divan edebiyatındaki diğer sanatçıların aşk anlayışları karşılaştırılmaktadır. Fuzuli’nin aşkı daha ilahi ve manevi bir boyuta sahipken, diğer sanatçılar maddi ve dünyevi aşkı işler. Aralarındaki bu farklar, karşılaştırmanın temelini oluşturmaktadır. Paragrafta geçen “ise” bağlacı, iki farklı anlayışın karşılaştırıldığını belirtir.
Örnek 3
Divan Edebiyatındaki nesir, Arap ve İran edebiyatının etkisi altında gelişmiş bir nesir türüdür. Bu türde, konu ya da düşünceden çok söyleyiş güzelliği önemsenir. Divan nesrinde cümleler oldukça uzun olup, noktalama işaretleri kullanılmamıştır. Ağır bir dil kullanılarak, Arapça ve Farsça tamlamalar yoğun bir şekilde tercih edilir. Öte yandan, günümüz edebiyatındaki nesir ise Batı edebiyatının etkisi altında gelişmiştir. Günümüz nesrinde, noktalama işaretleri oldukça önemlidir ve paragraf düzeni dikkate alınır. Cümleler, Divan nesrine oranla çok daha kısadır ve dil, herkesin anlayabileceği kadar sade ve akıcı bir yapıdadır.
Açıklama: Bu paragrafta, Divan edebiyatı nesri ile günümüz edebiyatı nesri karşılaştırılmıştır. İki farklı nesir türü üzerinde yürütülen karşılaştırmada, farklılıklar vurgulanarak bu iki türün özellikleri açıklanmıştır. Parçada geçen “ise” bağlacı, karşılaştırmanın ipuçlarından biridir.
Örnek 4
Kış mevsiminden hiç hoşlanmam. Soğuk hava şartları, ulaşım zorlukları, yiyecek ve giyecek eksiklikleri gibi sorunlar kış aylarında insanlara birçok zorluk yaşatır. Ancak, yaz mevsimi böyle midir? Yazın asla üşüme gibi bir sorununuz olmaz, donma korkusu yaşamazsınız. Bu yüzden, kat kat giysi giymenize gerek kalmaz. Ayrıca, yiyeceklerimizin büyük bir kısmı yaz mevsiminin ürünlerinden oluşur. (ÖSS)
Açıklama: Bu paragrafta, kış ve yaz mevsimleri farklı açılardan karşılaştırılmaktadır. Yazar, kışın getirdiği zorlukları vurgulayarak, yaz mevsiminin avantajlarını sıralamaktadır. Parçada geçen “oysa” kelimesi ise, karşılaştırmayı netleştiren bir bağlaç olarak kullanılmıştır. Bu bağlaç, yazarın düşüncesini geliştirirken karşıtlık kurduğunu göstermektedir.
Bu örneklerde görüldüğü gibi, karşılaştırma yöntemi kullanılarak varlıklar, kavramlar veya olaylar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar ortaya konularak düşünceler daha somut hale getirilmektedir. Karşılaştırmalar, okuyucuya bir konuda sonuca ulaşma imkanı verirken, aynı zamanda anlatımı geliştirme ve zenginleştirme imkanı sunar.
Hâl (Durum) Ekleri
Hâl ekleri, isimlerin cümledeki görevini ve durumunu belirleyen eklerdir. Bu ekler beş ana grupta incelenir:
İsmin hiçbir hâl (durum) eki almamış biçimidir.
Örnekler:
kitap, masa, kalem
Bu kelimeler yalın hâlde bulunur.
NOT: Yalın hâl, hâl eki almamış isimlerin şeklidir. Bununla birlikte, isimler çoğul eki, iyelik eki veya tamlama ekleri alabilirler.
Örnekler:
kitabım, masamız, kalemler
Bu kelimeler de yalın hâldedir çünkü hâl ekleri içermemektedir. “Kitap” ve “masa” sözcükleri iyelik eki alırken, “kalem” sözcüğü çoğul eki almıştır.
İsmin “-ı, -i, -u, -ü” belirtme eklerinden birini aldığı durumdur.
Örnekler:
kitabı, masayı, kalemi
İsmin “-a, -e” yönelme eklerinden birini aldığı durumdur.
Örnekler:
kitaba, masaya, kaleme
İsmin “-da, -de, -ta, -te” bulunma eklerinden birini aldığı durumdur.
Örnekler:
kitapta, masada, kalemde
İsmin “-dan, -den, -tan, -ten” ayrılma eklerinden birini aldığı durumdur.
Örnekler:
kitaptan, masadan, kalemden
NOT: Hâl eklerini içeren sözcükler başka çekim veya yapım ekleri de alabilirler. Hâl ekleri, diğer eklerden önce ya da sonra kullanılabilir.
Örnekler:
okul-da-ki
Bu kelimede “-da” eki bulunma hâli ekidir ve “-ki” eki ilgi ekidir. Ayrıca, bu sözcüğün yalın hâlinde bir yapım eki bulunmaktadır.
Türkçede bazı cümleler, doğrudan ifade edilmeyen fakat cümlenin anlamından çıkarılabilecek farklı yargıları da içerir. Bu tür cümlelerde, doğrudan belirtilmeyen ancak cümlenin anlamı doğrultusunda çıkarılabilecek ek bilgiler “örtülü anlam” olarak adlandırılır.
Örtülü anlamlı cümlelerde genellikle “de” bağlacının kullanıldığı görülür.
Örnekler:
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerden hangisinde örtülü anlam bulunmamaktadır?
a) Yoğun kar yağışı, köy yollarına da zarar verdi.
b) Ayşe’nin yaptığı tatlıları herkes çok beğeniyor.
c) Ahmet yine toplantıya geç kaldı.
d) Kapı kartımı unuttuğum için beni de içeri almadılar.
Cevap: B
İsim Tamlamaları:
Bir ismin neye ait olduğunu ya da neyin parçası olduğunu belirlemek için başka bir isimle tamamlanan söz gruplarına isim tamlaması denir. Bir isim tamlamasında, ilk unsur “tamlayan”, ikinci unsur ise “tamlanan” olarak adlandırılır.
Belirtili İsim Tamlaması:
Belirtili isim tamlamalarında, tamlayan durumundaki kelimeler ilgi eklerini (-ın/-in/-un/-ün, -(n)ın/-(n)in/(n)un/(n)ün, -im) alır. Tamlanan durumundaki kelimeler ise iyelik eklerini (-ı/-i/-u/-ü, -(s)ı/-(s)i/-(s)u/(s)ü, -im, -in) alır. Bu tür tamlamalarda tamlayan, tamlananın kime ya da neye ait olduğunu belirler. Ancak bu ait olma durumu geçici olabilir ve aynı tamlanan başka isimlerle de kullanılabilir.
NOT: Belirtili isim tamlamasında tamlayan ile tamlanan arasında başka bir kelime de bulunabilir.
Belirtisiz İsim Tamlaması:
Belirtisiz isim tamlamasında, tamlayan herhangi bir ek almazken, tamlanan kelime iyelik eki (-ı/-i/-u/-ü, -(s)ı/-(s)i/-(s)u/(s)ü, -im, -in) alır. Bu tür tamlamalarda tamlayanın tamlanana ne ölçüde ait olduğu kesin olarak bilinmez. Bu nedenle “Belirtisiz İsim Tamlaması” olarak adlandırılır.
NOT: Belirtisiz isim tamlamasında tamlayan ile tamlanan arasına başka bir kelime giremez.
Zincirleme İsim Tamlaması:
Zincirleme isim tamlamasında, en az üç isim bulunur. Bu tür tamlamada, tamlayan ya da tamlanan, hatta her ikisi birden bir isim tamlaması oluşturur.
Türkçede birleşik sözcüklerin yazım kuralları, sözcüklerin doğru bir şekilde bitişik yazılmasını sağlar. İşte bu kurallar ve örnekler:
Ses düşmesine uğrayan birleşik sözcükler bitişik yazılır. Bu durum, genellikle sözcüklerin birbiriyle birleşmesiyle ortaya çıkar.
Bazı Arapça kökenli kelimeler, etmek, edilmek, eylemek, olmak, olunmak gibi yardımcı fiillerle birleştiğinde ses değişimine, ses düşmesine veya ses türemesine uğrar ve bitişik yazılır.
-a, -e, -ı, -i, -u, -ü zarf fiil ekleriyle yapılan tasvirî fiiller bitişik yazılır. Bu fiiller genellikle belirli bir eylemi ifade eder.
Bir veya iki ögesi emir kipiyle kurulan kalıplaşmış birleşik sözcükler bitişik yazılır. Bu tür sözcükler genellikle günlük dilde kullanılan terimlerdir.
-an/-en, -r/-ar/-er/-ır/-ir, -maz/-mez, -mış/-miş sıfat-fiil ekleriyle kurulan kalıplaşmış birleşik kelimeler bitişik yazılır.
İkinci kelimesi -dı (-di, -du, -dü, -tı, -ti, -tu, -tü) kalıplaşmış belirli geçmiş zaman ekleriyle kurulan birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Her iki kelimesi de -dı (-di, -du, -dü, -tı, -ti, -tu, -tü) belirli geçmiş zaman veya -r / -ar / -er geniş zaman eklerini almış ve kalıplaşmış bulunan birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Somut olarak yer bildirmeyen alt, üst, üzeri sözlerinin sona getirilmesiyle kurulan birleşik kelimeler bitişik yazılır.
İki veya daha çok kelimeden oluşmuş kişi adları, soyadları ve lakaplar bitişik yazılır.
İki veya daha çok kelimeden oluşmuş il, ilçe, semt gibi yer adları bitişik yazılır.
NOT: Şehir, köy, mahalle, dağ, tepe, deniz, göl, ırmak, su, çay vb. kelimelerle kurulmuş sıfat tamlaması ve belirtisiz isim tamlaması kalıbındaki yer adları da bitişik yazılır.
Kişi adları ve ünvanlarından oluşmuş mahalle, meydan, köy gibi yer ve kuruluş adlarında, ünvan kelimesi sonda ise gelenekleşmiş olarak bitişik yazılır.
Ara yönleri belirten kelimeler bitişik yazılır.
Ev kelimesi ile kurulan birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Hane, name, zade kelimeleriyle oluşturulan birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Zede ile oluşturulmuş birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Arapça ve Farsça kurala göre oluşturulan sözler bitişik yazılır.
Kanunda bitişik geçen veya bitişik olarak tescil ettirilmiş olan kuruluş adları bitişik yazılır.
Renk adlarıyla kurulan bitki, hayvan veya hastalık adları bitişik yazılır.
Sözcüklerden her ikisi veya ikincisi birleşme sırasında anlam değişimine uğradığında bu tür birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Dilimizde her iki ögesi de asıl anlamını koruduğu halde yaygın bir biçimde gelenekleşmiş olarak bitişik yazılan kelimeler bulunmaktadır:
Bu kuralları ve örnekleri dikkate alarak, birleşik kelimeleri doğru bir şekilde bitişik yazabilirsiniz.
Satır Sonunda Kelime Bölme Kuralları (Türkçe Yazım Kuralları)
Türkçede satır sonlarında kelimelerin bölünmesi yaygın bir durumdur, ancak bu işlem yapılırken belirli kurallara dikkat edilmesi gerekmektedir. Satır sonunda kelimeler hecelere göre bölünür ve kesinlikle heceler bölünemez. Hecelerin yanlış bölünmesi, anlam karışıklığına neden olabilir ve okuyucunun metni anlamasını zorlaştırabilir. Aşağıda, bu konudaki önemli kurallar ve ayrıntılı açıklamalar yer almaktadır.
Not: Bu tür bir kullanımda kelimenin yarıda kaldığını ifade etmek için kısa çizgi (-) kullanılır. Kelimenin diğer yarısı bir sonraki satıra taşınır. Bu kurala uyulmadığı takdirde anlam kaymaları yaşanabilir ve okuyucu metni yanlış anlayabilir.
Bu tür örneklerde kelimenin hecelerine dikkat edilerek bölünmesi, doğru anlamın korunmasını sağlar. İlk hece tam olarak yazılmalı ve devamındaki hece ünsüzle başlamalıdır. Bu kural hem tekil kelimelerde hem de birleşik kelimelerde geçerlidir.
Doğru:
Bu örneklerde görüldüğü gibi tek harf satır sonunda ya da başında bırakılmaz. Bu kural, kelimelerin doğru şekilde bölünmesini ve okuyucunun kelimeyi anlamakta zorlanmamasını sağlar.
Bu örneklerde, kesme işareti ( ‘ ) kullanıldığında kelimenin devamının bir sonraki satırda olduğu anlaşılır. Kısa çizgi eklenmesine gerek yoktur. Bu kullanım, özellikle özel adlara gelen eklerde yaygındır ve doğru yazımı sağlar.
Sonuç: Satır sonunda kelime bölme işlemi, Türkçede hecelere göre yapılmalıdır. Kelimenin bölündüğü yerin doğru olması, hem anlamı korur hem de metnin akıcı bir şekilde okunmasını sağlar. Kısa çizgi ve kesme işaretinin doğru kullanımı, bu süreçte büyük önem taşır. Metinlerin düzgün ve kurallara uygun yazılması, okuyucunun metni daha rahat ve anlaşılır bir şekilde takip etmesine yardımcı olur.
Tartışmacı Anlatımın Tanımı ve Özellikleri
Tartışmacı anlatım, bir konuda karşıt görüşlerin sergilendiği ve yazarın kendi görüşünü doğru olarak kabul ettirmeye çalıştığı anlatım tekniğidir. Bu anlatım biçiminde, yazar öncelikle yanlış olduğunu düşündüğü düşünceyi belirtir. Daha sonra, bu görüşe katılmadığını ifade eder ve kendi görüşünü çeşitli açılardan zenginleştirerek savunur.
Tartışmacı Anlatımın Özellikleri
Tartışmacı Anlatımın Örnekleri
Örnek 1
Bir kitabı okumaya, kitapla ilgili yazılmış eleştiriler okunduktan sonra başlamak gerektiği yaygın bir görüş olarak kabul edilir. Bu görüşün savunucuları son zamanlarda sayıca fazla olabilir. Ancak bu görüşün doğru olduğunu düşünmüyorum. Eleştirmenlerin her zaman nesnel davranabileceğini düşünmüyorum. Ön yargılarla yapılmış eleştiriler, kitabın okunmamasına neden olabilir. Bir eserin özelliği, sadece sayfalarının karıştırılmasıyla ortaya çıkar. Bu nedenle, okuyucunun kitabı okuması, eleştiri metnini okumaktan daha önemlidir.
Açıklama: Bu paragrafta tartışmacı anlatımın temel özellikleri görülmektedir. Sohbet havası içinde ilerleyen tartışma, iki farklı düşüncenin tartışılması, açık ve anlaşılır bir dilin kullanılması, yazarın görüşünü soru-cevap yöntemiyle işleyişi, tüm bu özellikler tartışmacı anlatım tekniğini ortaya koyar. Önce durum tespiti yapılmış, ardından yanlış görüş dile getirilmiş ve nihayetinde yazar, bu görüşe katılmadığını ifade edip kendi görüşünü ispatlamaya çalışmıştır.
Örnek 2
Şiir yazarken şairin etkileyicilik amacı gütmemesi gerektiği görüşü bazı kişilerce savunulmaktadır. Peki, şairin neyi esas amaç olarak kabul etmesi gerekmektedir? Estetik duygulardan uzak bir anlam ve etkileyicilikten yoksun bir üslupla şiir yazılabileceğini düşünebilir miyiz? Bence bu düşünülemez. Şiirde kafiye, redif ve diğer şekilsel özellikler belirli bir ölçüde önemli olsa da, günümüz okuru artık bu özellikleri aramamaktadır. Bu özellikler, yalnızca eski halk edebiyatı zevkini arayanları tatmin eder. Günümüzde en çok satılan şiir kitaplarına baktığımızda, çoğunun serbest ölçüyle yazıldığını görmek bu noktada yeterli bir göstergedir.
Açıklama: Bu paragrafta iki farklı düşünce yer almaktadır: “Şiirde biçim mi öz mü ön plandadır?” Yazar, soru-cevap şeklinde düşüncesini işlemekte, bir sohbet havası ile konuyu dile getirmektedir. Önce bir durum tespiti yapılmış, sonrasında katılmadığı görüş ifade edilmiştir. Yazar, kendi görüşünü beyan ederek ve inandırıcı bir şekilde sunmaya çalışmıştır. Bu yaklaşım, tartışmacı anlatımın özelliklerini göstermektedir.
Örnek 3
Lise müfredatında edebi metinler dersinin tamamen kaldırılması gerektiği düşünülmektedir. Bunun olumlu bir yönü olabilir mi? Ben bu düşüncenin doğru olmadığını savunanlardanım. Edebiyat, asla sanattan uzak düşünülemez. Edebiyat dersinde sadece noktalama işaretleri veya yazım kurallarını ezberleyen bir öğrenciyi başarılı saymak mı, yoksa yalnızca sınavlarda başarılı olanları mı önemsemek gerektiğini mi düşünmeliyiz? Elbette her iki durum da önemlidir, ancak bunlar temel amaç olmamalıdır. Amaç, sanat ve estetik kavramlarına ulaşmak olmalıdır. Yani, edebiyat demek, sanat demek olmalıdır, başka bir şey değil.
Açıklama: Bu paragrafta edebiyat dersinin içeriği üzerine bir tartışma söz konusudur. Yazar, soru-cevap yöntemiyle düşüncesini işlemekte ve bir sohbet havası ile konuyu ele almaktadır. Önce bir durum tespiti yapılmış, ardından yanlış olduğu düşünülen görüş dile getirilmiş ve nihayetinde yazar, doğru olduğunu düşündüğü görüşü ifade ederek bunu kanıtlamaya çalışmıştır. Bu yapı, tartışmacı anlatım tekniğini göstermektedir.
Fiillerde Kip: Zaman ve Anlam Özellikleri ile Fiil Çeşitleri
Fiillerin zaman ve anlam özelliklerine göre çeşitli eklerle farklı biçimlere dönüşmesine “fiil kipleri” denir. Fiil kipleri, fiillerin ifade ettiği anlamı ve zaman dilimini belirler.
Dilek Kipleri
Dilek kipleri, fiillere istek, şart, emir, dilek veya gereklilik gibi anlamlar katan kiplerdir ve genellikle belirgin bir zaman ifadesi içermezler.
Örnekler:
Dilek Kiplerinin Kategorileri:
Gereklilik Kipi:
Bu kip, fiilin yapılmasının veya gerçekleşmesinin zorunlu olduğunu ifade eder. Fiil kök veya gövdesine -meli/-malı eki eklenerek oluşturulur.
Örnekler:
Gereklilik Kipindeki “Sor” Fiilinin Çekimlenmesi:
Dilek-Şart Kipi:
Bu kip, bir dilek veya şart ifade eder. Fiil kök veya gövdesine -se/-sa eki eklenerek oluşturulur.
Örnekler:
Dilek-Şart Kipindeki “Gör” Fiilinin Çekimlenmesi:
İstek Kipi:
Bu kipte, fiilin yapılması istenir. Fiil kök veya gövdesine -e/-a eki eklenerek kullanılır.
Örnekler:
İstek Kipindeki “Bil” Fiilinin Çekimlenmesi:
Emir Kipi:
Bu kip, fiilin bir emir şeklinde yapılmasını ifade eder. Bu kipin özel bir eki yoktur ve sadece emir bildiren durumlarda kullanılır. 1. tekil kişi için çekimlenemez.
Örnekler:
Emir Kipindeki “Koş” Fiilinin Çekimlenmesi:
Bu bilgilerle fiillerin kiplerine dair daha iyi bir anlayışa sahip olabilirsiniz. Fiil kipleri, dilde çeşitli anlam ve niyetleri ifade etmek için önemli bir rol oynar.
Betimleyici Anlatım (Betimleme-Tasvir):
Betimleyici anlatım, varlıkların kendine has ve ayırt edici özelliklerinin, okuyucunun zihninde canlı bir şekilde canlanmasını sağlamak amacıyla resim çizer gibi anlatılmasıdır. Bu anlatım türü, varlığın veya olayın çeşitli niteliklerini ayrıntılı bir biçimde sunarak okuyucunun gözünde net bir imaj oluşturmaya çalışır.
Betimleme yaparken kullanılan bazı duyular şunlardır:
Betimleyici anlatımda gözleme büyük önem verilir. Yazar, betimleme yapacağı varlığı kendi gözlemlerine ve bakış açısına göre değerlendirir. Bu sayede, betimlenen varlık okuyucunun zihninde belirgin ve etkili bir şekilde canlanır.
Betimlemenin iki türü vardır:
İnsanlarla ilgili yapılan betimlemelere “portre” denir. Portreler, kişinin iç dünyasını anlatan “tahlil” (ruhsal portre) ve kişinin dış görünüşünü anlatan “simgesel betimleme” (fiziksel portre) olarak ikiye ayrılır.
Örnek: “Yöre, ulaşılması zor olan kayaların üzerindeki kale ve kilise kalıntıları, asma köprüleri, dik yamaçlarındaki ahşap evleri, nadir bulunan orkideleri ve rengârenk kelebeklerin eksik olmadığı çiçekleriyle keşfedilmeyi bekleyen bir yer olarak dikkat çeker. Yakınlardaki Barhal köyü ise Altıparmak Dağları’nın ötesinde, en yüksek nokta olan Marsis Tepe’nin karşısında kendinden emin bir şekilde yer alır. Naznara ve Amanezget mahalleleri, bozulmamış mimari dokusuyla dikkat çekerken, Barhal aynı zamanda başta Karagöl olmak üzere buzul gölleriyle de göz alıcı bir görüntü sunar. Öküz, Davar ve Deniz gölleri ise yörenin diğer estetik unsurlarıdır.”
Öyküleyici Anlatım (Öyküleme):
Öyküleyici anlatım, bir anlatıcının tasarlanan veya yaşanmış bir olayı başkalarına sözlü veya yazılı olarak aktardığı anlatım türüdür. Bu tür anlatım, hikaye, roman, anı, söyleşi gibi türlerde kullanılır ve olayların, kişilerinin, yerlerinin ve zamanlarının detaylı bir şekilde sunulmasını içerir. Öyküleyici anlatım, betimleyici anlatım gibi olayları okurun gözünde canlandırmayı hedeflese de, zamanın akışı içinde devam eden olayları ve karakterleri içerir. Bu, bir film ile bir fotoğraf arasındaki fark gibi düşünülebilir; filmde hareket ve akış vardır, fotoğraf ise hareketsizdir.
Örnek: “Genç mühendis, yeni işinin heyecanını yaşarken, geceyi huzursuz bir şekilde geçirmiş ve sabahı zor etmişti. İştahsızca birkaç lokma bir şey atıştırıp, akşam özenle ütülediği elbiseleri giyerek evden çıkmıştı. Yeni aldığı ayakkabılar ilk adımlarında ayağını rahatsız etmeye başlamıştı. Ancak, hayalini kurduğu meslekte çalışma fırsatını elde etmiş olmanın mutluluğu her şeye değerdi.”
Açıklayıcı Anlatım:
Açıklayıcı anlatım, okuyucuya bilgi vermek, bir konuyu açıklamak ve öğretmek amacıyla kullanılan bir anlatım tekniğidir. Bu tür anlatımda, açık ve anlaşılır bir dil kullanılarak nesnel yargılarla bilgi sunulur. Genellikle bilimsel eserlerde ve ders kitaplarında bu anlatım tekniğine rastlanır.
Örnek: “Ahmet Hamdi Tanpınar, Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmenliğe başlamış bir şairdir. Aynı zamanda roman, öykü yazarı, çevirmen, makale yazarı, deneme yazarı ve edebiyat tarihçisidir. İlk romanı olan ‘Mahur Beste’, 1944 yılında Ülkü Dergisi’nde yayımlanmış, kişisel yaşamından kesitler bulunan ‘Huzur’ adlı romanı ise 1949 yılında yayımlanmıştır. ‘Beş Şehir’ adlı önemli deneme çalışması, Ankara, İstanbul, Konya, Bursa ve Erzurum’u anlatarak 1946 yılında kitap olarak basılmıştır.”
Tartışmacı Anlatım:
Tartışmacı anlatım, yazarın çeşitli görüşleri ele alarak okuyucuyu kendi görüşüne ikna etmeye çalıştığı anlatım tekniğidir. Bu anlatım türünde yazar, kendi görüşünün daha geçerli olduğunu ve diğer görüşlerin neden eksik veya yanlış olduğunu tartışır.
Örnek: “Bizde her şeyin aynı anda ve aynı yerde öğretilmesi gerektiği düşüncesi yaygındır. Ancak bu yaklaşımın ne kadar gerçekçi olduğu tartışmalıdır. Eğitimde daha etkin bir yaklaşım, herkesin yetenek ve ilgisine uygun konuları, uygun yer ve zamanda öğrenmesini sağlamak olacaktır. Bu sayede, bireyler daha derinlemesine bilgi ve uzmanlık sahibi olabilirler.”
Birinci Kişili Anlatım:
Birinci kişili anlatım, yazarın olayın içindeki karakterlerden biri olduğu ve bu karakterin gözünden olayları anlattığı bir anlatım türüdür.
Örnek: “Uzun bir yaz tatilinden sonra okulların açılacak olmasının verdiği heyecanla, o gece pek uyuyamamış, sabahı zor etmişti.”
Üçüncü Kişili Anlatım:
Üçüncü kişili anlatım, yazarın olayları dışarıdan gözlemleyerek ve olayların akışına dışarıdan bakarak anlattığı bir anlatım türüdür.
Örnek: “Alperen, uzun bir yaz tatilinden sonra okulların açılacak olmasının verdiği heyecanla o geceyi pek uyuyamayarak geçirmiş ve sabahı zor etmişti.”
Fiiller, bir eylemi, durumu veya oluşu ifade eden kelimelerdir ve farklı zaman dilimlerinde, çeşitli durumları anlatmak için farklı kiplerde kullanılırlar. Kip (veya zaman kipleri), fiillerin zamanını ve anlamını belirleyen eklerdir. Bu ekler, fiilin ne zaman gerçekleştiğini veya gerçekleşmesi gerektiğini ifade eder. Türkçede fiillerde kullanılan kipler iki ana gruba ayrılır: haber kipleri ve dilek kipleri.
Haber kipleri, fiilin yapılma zamanını ve niteliğini bildiren kiplerdir. Fiil kök veya gövdelerine haber kipi ekleri eklenerek yapılır. Haber kipleri beş ana grupta toplanır:
Dilek kipleri, fiillere istek, şart, emir, dilek veya gereklilik anlamları katan kiplere denir. Bu kipler belirgin bir zaman anlamı taşımazlar ve genellikle eylemlerin yapılması için çeşitli istekleri veya gereklilikleri ifade ederler. Dilek kipleri dört ana grupta incelenir:
Fiillerdeki kipler, dilde zaman ve anlamı net bir şekilde ifade edebilmek için oldukça önemlidir. Haber kipleri, bir eylemin hangi zaman diliminde gerçekleştiğini belirtirken; dilek kipleri, çeşitli dilek, istek veya gereklilikleri ifade eder. Bu kipler, Türkçede anlamı ve zamanı doğru bir şekilde belirlemek için kullanılır ve dilin zenginliğini artırır.
Yay Ayraç ( ) Kullanım Kuralları
Yay ayraç (parantez), yazılı anlatımda ek bilgi vermek, açıklama yapmak veya metne farklı anlamlar kazandırmak amacıyla kullanılan önemli bir işarettir. Kullanıldığı yere göre cümlenin anlamını güçlendirir, açıklık getirir ya da metinle ilgili ek bilgileri sunar. İşte yay ayraç kullanımının farklı şekillerini açıklayan maddeler ve örnekler:
Örnek:
Not: Yay ayraç içinde bulunan, yargı bildiren cümlelerin sonuna uygun noktalama işareti koyulmalıdır. Bu sayede, ayraç içindeki cümle tamamlanmış olur.
Örnek:
Örnekler:
Örnek:
Örnek:
Örnek:
Örnek:
Örnekler:
Örnekler:
Yay ayraç, yazılı anlatımda hem açıklayıcı hem de düzenleyici bir rol oynar. Özellikle ek bilgilerin verilmesinde, hareketlerin anlatılmasında ve alıntıların doğru bir şekilde sunulmasında oldukça işlevseldir. Bu işaretin doğru ve yerinde kullanılması, metnin anlaşılabilirliğini artırır ve okuyucuya daha net bir okuma deneyimi sunar.
Tırnak İşaretinin Kullanımı
Tırnak işareti ( ” ” ), Türkçede özellikle başka bir kişiden alıntı yapılırken, özel bir vurgu yapılmak istendiğinde, eser ve yazı başlıklarının belirtilmesinde kullanılan önemli bir noktalama işaretidir. Tırnak işareti, yazılı metinlerde hem alıntıların doğru bir şekilde aktarılmasını sağlar hem de dikkat çekilmesi gereken ifadelere vurgu yapar. İşte tırnak işaretinin kullanımına dair ayrıntılı açıklamalar ve örnekler:
Örnekler:
Not: Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan noktalama işareti (nokta, soru işareti, ünlem gibi) tırnak içinde kalmalıdır. Bu kural, alıntının doğru ve tam bir şekilde aktarılmasını sağlar.
Örnek:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Not: Eser, kitap ya da dergi adları tırnak işareti yerine eğik yazıyla (italik) da yazılabilir. Bu kullanım, özellikle daha resmi ya da akademik yazılarda tercih edilir.
Örnek:
Örnekler:
Örnek:
Tırnak işaretinin bu kullanımları, hem yazının doğruluğunu hem de anlatılmak istenen mesajın vurgulanmasını sağlar. Özellikle akademik ve edebi yazılarda, alıntılar ve eser adlarının doğru şekilde belirtilmesi büyük önem taşır.
Kısa ve Uzun Çizgilerin Kullanımı
Kısa Çizgi ( – )
Örnek: Noktalama işaretleri konusunu daha dik- katli takip etmek, örneklerle kurallar ara- sındaki ilişkiyi iyi kurmak, doğru yorumla- mak gerekir.
Yukarıdaki örnekte, satıra sığmayan “dikkatli,” “arasındaki” ve “yorumlamak” kelimeleri bölünerek yazılmış ve satır sonlarına kısa çizgi eklenmiştir.
Örnek: Küçük bir sürü -dört inekle birkaç koyun- köye giren geniş yolun ağzında durmuştu. (Ömer Seyfettin)
Örnek: Dur(kök) – ak(ek) Aşçı(gövde) – lar(ek)
Örnekler: Fiil Kökleri: Al- Dur- Gör-
Fiil Gövdeleri: Başar- Okut- Yazdır-
Örnekler: İsim Yapma Ekleri: -ak -den -ış
Fiil Yapma Ekleri: -ımsa- -la- -tır-
Örnekler: A-raş-tır-ma Ku-yum-cu-luk Prog-ram
Örnekler: Denizli-Muğla yolu Türk-Alman ilişkileri 05.00-07.00 arası Türkçe-Almanca sözlük
Not: Cümle içinde sayı adlarının yinelenmesinde araya kısa çizgi konmaz. Örnek: Toplantıya üç beş kişi geldi.
Örnek: 10-1=9
Örnek: Bugün hava sıcaklığı -2° C olacakmış.
Uzun Çizgi ( — )
Örnek: Frankfurt’a gelene herkesin sorduğu soru şunlardır: — Eski şehri gezdin mi? — Rothschild’in evine gittin mi? — Goethe’nin evini gezdin mi? (Ahmet Haşim)
Örnek: Sıtkı Bey — Kaleyi kurtarmak için daha güzel bir çare var. Gerçekten ölecek adam ister. İslam Bey — Ben daha ölmedim. (Namık Kemal)
Not: Konuşmalar tırnak içinde verildiğinde uzun çizgi kullanılmaz.
Bu açıklamalar, kısa ve uzun çizgilerin kullanımını ve işlevlerini anlamanıza yardımcı olacaktır.