Bir düşüncenin daha iyi anlaşılmasını sağlamak, anlatılanı netleştirip inandırıcılığını artırmak amacıyla somutlaştırma yaparak örnekler sunma yöntemine örneklendirme denir. Somutlaştırma, soyut kavramların veya düşüncelerin zihinde daha hızlı ve etkin bir şekilde kavranmasını sağlar. Bu yüzden örneklendirme yöntemi yazılı anlatımlarda sıkça tercih edilen bir yol olarak karşımıza çıkar.
Ankara, tarihi eserlerin şaşırtıcı bir karışımı ile doludur. Bu şehirde kerpiçten yapılmış bir duvarın hemen yanı başında İyonya tarzında bir sütun başlığı yükselir. Ahi Şerafettin’in türbesinde Greko-Romen dönemine ait aslan heykelleri durur. Bu sebeple Aslanhane adı verilen caminin mihrabında ise Hititlerin toprak ve bereket tanrıçasını simgeleyen bir yılan, meyve tasvirleri arasında kıvrılarak görünür.
Açıklama: Paragrafın ilk cümlesinde bir yargı ifade edilmiştir: “Ankara, tarihi eserlerin şaşırtıcı bir karışımı ile doludur.” Bu cümlede örneklendirme kullanılmamıştır, ancak sonraki cümlelerde somut örneklerle bu yargı desteklenmiştir. Örneklendirme, inandırıcılığı artıran bir yöntemdir. Bu örnekler Ankara’nın tarihi ve kültürel zenginliğini somutlaştırmaktadır.
Edebiyatımızda dil konusu her daim dikkat çeken ve önem verilen bir mesele olmuştur. Birçok şair ve yazar için Türkçe, vazgeçilmez bir uğraş haline gelmiştir. Bu edebi şahsiyetlerin eserleri, dilin sade, akıcı ve anlaşılır olması sayesinde içerik gücüne sahip olmuştur. Edebiyat dünyasında bu isimlerin sayısı oldukça fazladır: Yunus Emre, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Ömer Seyfettin…
Açıklama: Bu paragrafta, dilin edebiyatımızdaki yerini anlatmak için örneklendirme yapılmıştır. “Yunus Emre, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Ömer Seyfettin” gibi isimler, metni somutlaştırarak okuyucunun zihninde daha anlaşılır hale getirmiştir. Örneklendirme, bir yargıyı desteklemek için verilen isimlerle yapılan bir düşünce geliştirme yoludur.
Edebiyatımızda “aşk” teması her zaman özel bir yere sahip olmuştur. Farklı dönemlerde bu tema daha az ön plana çıkmış olsa da bazı dönemlerde edebiyatın en çok işlenen konularından biri haline gelmiştir. Aşkı eserlerinin merkezine yerleştiren yazarlar ve dönemler, adeta bu temayla özdeşleşmişlerdir. Klasik Türk Edebiyatı ve bu dönemin en önemli temsilcisi olan Fuzuli, aşk temasını en çok işleyenler arasında yer alır.
Açıklama: Paragrafta “aşk” teması işlenmiş ve ardından bu konuyu daha anlaşılır kılmak için örneklendirme yapılmıştır. Klasik Türk Edebiyatı ve Fuzuli gibi örnekler, aşk temasının edebiyatımızdaki yerini daha belirgin hale getirmektedir.
Kişilerin yaşadıkları ya da tanık oldukları olayları anlattıkları yazı türüne anı denir. Anı yazılarında geçmişe dayalı olaylar anlatılır. Anı yazarı, inandırıcılığı artırmak amacıyla belgelerden, mektuplardan ve günlüklerden faydalanır. Aynı zamanda anılar aracılığıyla bir dönemin anlayışı, siyasal yapısı ve tarihsel gerçekleri de gün yüzüne çıkarılır. Türk edebiyatında bu türe ait birçok eser bulunmaktadır: Mor Salkımlı Ev, Çankaya, Zeytin Dağı, Ömer’in Çocukluğu…
Açıklama: Paragrafta anı türü tanıtıldıktan sonra, bu türle ilgili daha somut bir bilgi vermek amacıyla bazı eserler örnek olarak sunulmuştur. Anlatılanların daha anlaşılır ve somut hale gelmesi için bu paragrafta örneklendirme yöntemi kullanılmıştır.
Roman, kişilerin başından geçen ya da geçebilecek olayları belirli bir zaman ve mekân içerisinde anlatan bir edebi türdür. Türk edebiyatında hemen her konuda romanlar yazılmıştır. Bu romanlar konularına göre farklı kategorilere ayrılmıştır. Psikolojik roman, tarihi roman, macera romanı, töre romanı, egzotik roman, polisiye roman, bilim kurgu romanları bu kategorilere örnek olarak gösterilebilir.
Açıklama: Paragrafta roman türüne dair genel bir bilgi verildikten sonra farklı roman türleri somutlaştırılmıştır. Bu paragrafta örneklendirme, okura roman türlerini daha net ve anlaşılır bir şekilde sunmak amacıyla kullanılmıştır.
Örneklendirme cümleleri, genellikle “mesela”, “örneğin”, “söz gelimi” gibi ifadelerle başlar. Bu tür ifadeler, paragrafta örneklendirme yapıldığının işaretçisidir. Ancak tam bir kural olmamakla birlikte bu sözcüklerin bulunmadığı cümlelerde de örneklendirme yapılabilir.
Örneklendirme ile tanık gösterme arasında önemli bir fark vardır. Tanık göstermede söz, örneklendirmede ise isim ön plana çıkar. Tanık gösterme, çoğunlukla bir kişinin sözlerinin alıntı yapılması yoluyla gerçekleştirilir ve bu sözler genellikle tırnak işareti içinde verilir. Örneklendirme ise doğrudan bir kişi, eser, dönem gibi isimlerin kullanılmasıyla yapılır.
Yorumlar
Örneklendirme, soyut bir kavramı, karmaşık bir fikri veya genel bir ilkeyi, dinleyicinin veya okuyucunun zihninde canlandırarak anlaşılır kılan temel bir retorik ve pedagojik araçtır. Sadece bir anlatım tekniği olmanın ötesinde, düşünceyi somutlaştıran, argümanı güçlendiren ve öğrenmeyi kolaylaştıran bilişsel bir köprü görevi görür. Etkili bir örneklendirme, en karmaşık teorileri bile günlük hayata indirgeyebilir ve dinleyici ile konuşmacı arasında güçlü bir bağ kurabilir.
Örneklendirmenin temel işlevi somutlaştırmadır. İnsan zihni, soyut ve genel ifadelerden ziyade somut, spesifik ve duyulara hitap eden bilgilere daha yatkındır. "Adalet" kavramı tek başına havada asılı kalırken, haksız yere hapis yatan birinin hikayesi adaletin ne anlama geldiğini veya yokluğunun ne gibi sonuçlar doğurduğunu çok daha etkili bir şekilde anlatır. Bu noktada örnek, teorik olanı pratik bir zemine oturtur. Akademik bir makalede, bir iş sunumunda veya bir derste, sunulan bilginin kalıcılığı ve anlaşılırlığı, seçilen örneklerin kalitesiyle doğru orantılıdır.
Örneklendirmenin bir diğer kritik rolü ise ikna etme sanatındaki gücüdür. İstatistikler ve veriler bir argümanın mantıksal temelini oluştururken, iyi seçilmiş bir örnek onun duygusal çekirdeğini yaratır. Örneğin, iklim değişikliğinin tehlikelerini anlatan bir konuşmada, eriyen buzullar nedeniyle yaşam alanı daralan bir kutup ayısının görüntüsü veya kuraklık yüzünden toprağını terk etmek zorunda kalan bir çiftçinin hikayesi, tonlarca karbondioksit emisyonu verisinden çok daha sarsıcı ve akılda kalıcı olabilir. Bu, örneğin, mantığa olduğu kadar duygulara da hitap ederek mesajın hedef kitle tarafından içselleştirilmesini sağlamasından kaynaklanır.
Kullanım amacına ve bağlama göre farklı örneklendirme türleri mevcuttur. Bunlardan bazıları şunlardır:
1. Gerçek Hayattan Örnekler: Tarihi olaylar, yaşanmış hikayeler, bilimsel bulgular veya güncel haberler gibi doğrulanabilir gerçeklere dayanan örneklerdir. Kredibiliteleri yüksektir ve argümana nesnel bir ağırlık kazandırırlar.
2. Hipotetik Senaryolar: "Farz edelim ki..." veya "Diyelim ki..." gibi ifadelerle başlayan, kurgusal ama mantıksal olarak tutarlı durumlardır. Gerçek bir örneğin bulunmadığı veya etik olarak tartışılamayacağı durumlarda, bir ilkenin potansiyel sonuçlarını göstermek için kullanılırlar. Özellikle felsefe ve hukuk gibi alanlarda sıkça başvurulan bir yöntemdir.
3. Anekdotlar: Genellikle kişisel deneyimlere dayanan kısa ve çarpıcı hikayelerdir. Konuşmacının samimiyetini artırır, dinleyiciyle kişisel bir bağ kurmasını sağlar ve anlatılan konuya insani bir boyut katar.
4. Benzetmeler ve Metaforlar (Analojiler): Karmaşık bir konuyu, dinleyicinin zaten aşina olduğu daha basit bir kavrama benzeterek açıklamaktır. Örneğin, bir bilgisayarın işlemcisini insan beynine benzetmek, işlemcinin işlevini anlamayı kolaylaştıran güçlü bir örneklendirmedir.
Ancak örneklendirmenin gücü, onun doğru kullanılmasında yatar. Kötü seçilmiş veya yanlış kullanılmış bir örnek, argümanı güçlendirmek yerine zayıflatabilir. En sık düşülen hata, aceleci genelleme mantık hatasıdır. Tek bir veya birkaç sınırlı örnekten yola çıkarak bütün hakkında kesin bir yargıya varmak, argümanın temelini çürütür. Örneğin, tanıştığı bir turistin kaba davranışından yola çıkarak bütün bir millet hakkında olumsuz genelleme yapmak bu hatanın tipik bir örneğidir. Ayrıca, sunulan örneğin konuyla doğrudan ilgili, açık, anlaşılır ve hedef kitlenin bilgi düzeyine uygun olması gerekir. Anlatılan konseptten daha karmaşık bir örnek vermek, amacın tam tersi bir etki yaratacaktır.
Sonuç olarak, örneklendirme, sadece bir konuyu süslemek için kullanılan bir araç değil, etkili iletişim ve öğrenmenin temel taşıdır. Soyut düşünce ile somut gerçeklik arasındaki boşluğu doldurur, fikirleri akılda kalıcı kılar ve mesajları güçlü bir şekilde iletir. Doğru kullanıldığında, bir fikri sadece "anlatmakla" kalmaz, aynı zamanda onu "gösterir" ve dinleyicinin zihninde kalıcı bir iz bırakır.
Yorum Bırak