Sözcüklerde Anlam Aktarmaları
Kavramın doğrudan kendisi yerine dolaylı yoldan başka bir ifade ile anlatılması anlam aktarmaları olarak bilinir. Bu tür anlatımlar, sözcüklerin doğrudan anlamlarının ötesinde, başka bir bağlamda kullanılması yoluyla anlamın aktarılmasını içerir. Anlam aktarmalarının çeşitli türleri bulunmaktadır. İşte bu türlerden bazıları:
Dolaylama
Bir kavramı birden fazla sözcükle ifade etmek dolaylama olarak bilinir ve anlatımı estetik hale getirebilir. Dolaylama örnekleri şunlardır:
Not: Eğer dolaylaması yapılan ad ile dolaylama aynı cümlede birlikte kullanılırsa, bu kullanım dolaylama değerini kaybeder. Örneğin, “Ulu Önder Atatürk’ü andık” ve “Ege’nin incisi İzmir’e gittik” örneklerinde “Ulu Önder” ve “Ege’nin incisi” söz öbekleri dolaylama değerlerini yitirmiştir.
Anlam ve Deyim (Deyiş) Aktarmaları
İki ilgili sözcük arasında var olan benzerlik ilişkisine dayanarak birinin adının diğerine verilmesi anlam aktarmaları arasında yer alır. Örnekler:
Güzel Adlandırma
Söylendiğinde üzüntü, korku veya tiksinti uyandıran durumları daha güzel ve anlamlı sözlerle ifade etmeye “güzel adlandırma” denir. Örneğin, “Bugün o kadar çok çalışmış ki kitapları bomboş öylece duruyor” veya “Zayıflığından olsa gerek hiçbir kapıdan kolayca geçemiyor” gibi.
İkileme
Anlatımı güçlendirip pekiştirmek amacıyla, aralarında farklı anlam ilişkileri olan sözcüklerin art arda kullanılmasıyla oluşturulan söz öbeklerine “ikileme” denir. İkilemeler anlatımı daha ilgi çekici hale getirir ve akıcılık kazandırır. İkilemelere “yinelemeler” veya “tekrar grupları” da denir. Örneğin, “Eciş bücüş”, “şırıl şırıl”, “aşağı yukarı” gibi.
Deyim
Birden fazla sözcüğün anlamca birleşerek kalıplaşmasıyla oluşan, ilgi çekici ve genellikle mecazî anlam taşıyan sözlere “deyim” denir. Deyimlerin bazı özellikleri şunlardır:
Bazı gerçek anlamlı deyimler şunlardır:
Atasözü
Uzun bir gözlem ve deneyim sonucunda ortaya çıkan, kısa ve özlü, halk arasında yaygın olan sözlere atasözü denir. Atasözleri, halkın tecrübelerinden doğar, kültürü yansıtır ve yol gösterir. Atasözlerinin özellikleri şunlardır:
Öbekleşen Sözcükler
Birden fazla sözcüğün anlamca kaynaşarak kalıplaşmasıyla oluşan ifadelere “öbekleşen sözcükler” denir. Örnekler:
Argo
Kullanılan dilden bağımsız olarak aynı meslek veya sosyal sınıftan insanların kullandığı özel dile argo denir. Argo, toplumun genel düşüncesine göre küfür veya çirkin ifadeler içerebilir, ancak bu her argo sözcük için geçerli değildir. Argo kelimeler günlük dilde veya özel bağlamlarda kullanılır. Örnekler:
Somutlama
Soyut anlamları somutlaştırarak anlatmaya “somutlama” denir. Somutlama, soyut kavramları daha anlaşılır hale getirir ve somut ifadeler kullanılarak anlatımı güçlendirir. Örneğin:
Not: Somutlamanın geçerli olabilmesi için bir soyut kavramın yer alması gerekmektedir. Aksi halde sadece teşhis ve teşbihler veya istiareler söz konusu olabilir. Örneğin, “Zekanın kılıcı keskindir” cümlesinde hem soyut hem somut sözcükler bir arada bulunmaktadır; bu nedenle somutlamadan söz edilebilir.
Soyutlama
Somut bir kavramı soyut bir anlama gelecek şekilde kullanmaya “soyutlama” denir. Soyutlama, somut kavramları soyut bir biçimde ifade eder ve anlamın soyutlaşmasını sağlar. Örnekler:
Bu açıklamalar, sözcüklerin anlam aktarımı, dolaylama, deyim, atasözü, öbekleşen sözcükler, argo, somutlama ve soyutlama gibi dilbilgisel ve anlamsal kullanımlarını detaylı bir şekilde ele alarak, dilin çeşitli yönlerini anlamanıza yardımcı olabilir. Bu tür anlatımlar, dildeki zenginlikleri ve ifadelerin derinliğini keşfetmenize olanak sağlar.
Sıfat Tamlamaları
Sıfat tamlamaları, bir sıfat ile bir isim arasında kurulan söz öbekleridir. Bu öbeklerde sıfat, ismi çeşitli açılardan niteleyebilir veya belirtebilir. Sıfat tamlamasında tamlayan olarak adlandırılan sıfat, tamlanan olarak adlandırılan isimle birlikte kullanılır. İşte bazı örneklerle sıfat tamlamalarının nasıl oluştuğunu gösterelim:
Sıfat Tamlamasında Birden Çok Sıfat:
Sıfat tamlamalarında sıfat veya isim birden fazla olabilir. Bu durumda sıfatlar, isimleri birden fazla açıdan nitelendirir. İşte bu duruma bazı örnekler:
Adlaşmış Sıfat:
Sıfat tamlamalarında bazen tamlanan durumundaki isim kullanılmayabilir ve sıfat tek başına kullanılır. Bu durumda sıfat, ismin yerini alır ve çekim eki alabilir. Bu tür sıfatlara adlaşmış sıfat denir. İşte bazı örnekler:
A. Bitişik Yazılan Birleşik Kelimeler
Birleşik kelimeler, iki ya da daha fazla kelimenin bir araya gelerek anlamca bütünleşip tek bir kavramı ifade etmesi sonucu oluşur. Bu tür kelimeler, belirli kurallara göre yazılır ve anlam birliği oluşturur. Bitişik yazılan birleşik kelimeler, çeşitli gruplara ayrılır:
Ses düşmesine uğrayan birleşik kelimeler her zaman bitişik yazılır.
Örnekler:
Arapçadan dilimize geçmiş bazı kelimeler, yardımcı fiillerle birleştiğinde ikinci hecedeki ünlüler düşer ve bu birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Örnekler:
Bazı kelimeler “etmek, olmak” gibi yardımcı fiillerle birleştiğinde sondaki sesler çiftleşir. Bu tür birleşik fiiller de bitişik yazılır.
Örnekler:
Son hecesinde vurgulanmış birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Örnekler:
Benzetme yoluyla anlam değişikliği geçiren birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Örnekler:
Yeterlilik, sürerlik, yaklaşma ve tezlik fiilleri bitişik yazılır.
Örnekler:
“-di /-du / -dü, -tı / -ti / -tu / -tü” ekleriyle oluşturulan kalıplaşmış birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Örnekler:
Her iki ögesi de ek almış ve kalıplaşmış olan birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Örnekler:
Hayvan, bitki, organ veya çeşitli nesne adlarıyla kurulan ve içinde renk adları geçmeyen birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Örnekler:
Bitki, hayvan veya hastalık türlerinden biriyle renk adları birleştiğinde bitişik yazılır.
Örnekler:
Somut olarak yer bildirmeyen “üst”, “alt” ve “üzeri” sözleriyle kurulan birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Örnekler:
İki ya da daha fazla kelimeden oluşan kişi adları, soyadları ve lâkaplar bitişik yazılır.
Örnekler:
Türkçe yer adları bitişik yazılır.
Örnekler:
Şahıs adlarından oluşan mahalle, meydan, köy vb. yer adlarında unvan grubu bitişik yazılır.
Örnekler:
Kuzeydoğu, güneybatı gibi ara yönleri belirten kelimeler bitişik yazılır.
Örnekler:
“Baş” sözüyle oluşturulan sıfat tamlamaları bitişik yazılır.
Örnekler:
Bir topluluğun yöneticisi anlamındaki “başı” ile oluşturulan belirtisiz isim tamlamaları bitişik yazılır.
Örnekler:
Bu kelimelerle kurulan birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Örnekler:
Gelenekleşmiş ve yaygınlaşmış kelimeler bitişik yazılır.
Örnekler:
20. Belgisiz Sıfat ve Zamirlerin Bitişik Yazıldığı Durumlar
Belgisiz sıfat ve zamirlerden bazıları dilimizde uzun yıllar boyunca bitişik yazılma alışkanlığı kazanmıştır. Bu durum, bu kelimelerin anlamlarının kalıplaşmış bir biçimde kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Örnekler:
21. “Hane, Name, Zade, Zede” İle Oluşan Birleşik Kelimeler
Bu kelimeler, Farsça kökenli olarak dilimize geçmiş ve birleşik halde yazılmaları gelenekselleşmiştir.
Örnekler:
22. “Ev” Kelimesiyle Kurulan Birleşik Kelimeler
“Ev” kelimesiyle yapılan birleşmeler, dilimizde bitişik olarak yazılmaktadır.
Örnekler:
Uyarı: “Dershane, eczahane, hastahane, pastahane, postahane” gibi kelimelerde, “hane” kelimesindeki “h”nin yazılması gerekmektedir.
23. “Perver” ve “Perest” İle Oluşan Birleşik Kelimeler
Farsça kökenli bu kelimeler, bitişik olarak yazılmakta ve belirli bir anlamı ifade etmektedir.
Örnekler:
24. Farsça Kurala Göre Oluşan İsim ve Sıfat Tamlamaları
Farsça kökenli bu tür birleşik kelimeler, bitişik olarak yazılmakta ve anlam bütünlüğü sağlamaktadır.
Örnekler:
25. Arapça Kurala Göre Oluşan Tamlamalar ve Kalıplaşmış İbareler
Arapça kökenli tamlamalar ve kalıplaşmış ifadeler, dilimizde bitişik yazılmaktadır.
Örnekler:
26. Kanunda Bitişik Geçen veya Tescil Ettirilmiş Kuruluş Adları
Resmi adlandırmalarda bitişik yazılması gereken kuruluş adları, tescil edilmiş biçimleriyle kullanılır.
Örnekler:
27. “Oto,” “Tele,” ve “Matik” Eklentileriyle Kurulan Birleşik Kelimeler
Bu eklentilerle kurulan kelimeler, yazılışları itibariyle bitişik yazılır. İşte bu kurala uygun örnekler:
1. Yardımcı Fiillerle Oluşan Birleşik Fiiller
“Etmek,” “edilmek,” “eylemek,” “olmak,” ve “olunmak” yardımcı fiilleriyle yapılan birleşmeler, eğer ilk kelimede ses düşmesi ya da türeme yoksa ayrı yazılır. İşte örnekler:
2. Anlam Değişikliği Olmayan Birleşik Kelimeler
Birleşme sırasında kelimelerden herhangi biri ya da ikinci kelime anlam değişikliğine uğramıyorsa, bu tür birleşik kelimeler ayrı yazılır. İşte bazı örnekler:
Not: Yol ve ulaşım ile ilgili olan birleşik kelimeler genellikle ayrı yazılır.
Bilim ve bilgi kelimeleriyle kurulan birleşik kelimeler de ayrı yazılır:
3. Sıfat-Fiil Ekleriyle Oluşan Birleşik Kelimeler
Sıfat-fiil ekleri olan “-r,” “-ar,” “-er,” “-maz,” “-mez,” “-an,” ve “-en” ile yapılan sıfat tamlamaları ayrı yazılır:
4. Kişi Adlarından Oluşan Yer ve Kuruluş İsimleri
Şahıs adlarıyla oluşturulan yer isimleri ve kuruluş adları, unvanlardan hariç olarak ayrı yazılır:
5. “Dış,” “İç,” ve “Sıra” Sözleriyle Oluşan Birleşik Kelimeler
Bu tür kelimeler ayrı yazılır:
6. Somut Yer Belirten “Alt” ve “Üst” Sözleriyle Oluşan Birleşik Kelimeler
Somut yer belirten bu kelimeler de ayrı yazılır:
7. Çeşitli Sıfatlarla Başlayan Birleşik Terimler
“Alt,” “üst,” “ana,” “ön,” “art,” “arka,” “yan,” “karşı,” “iç,” “dış,” “orta,” “büyük,” “küçük,” “sağ,” “sol,” “peşin,” “bir,” “iki,” “tek,” “çok,” “çift” gibi sıfatlarla oluşturulan terimler ayrı yazılır:
Ünlü Harfler (Sesli Harfler)
Ünlü harfler, akciğerden gelen havanın hiçbir engelle karşılaşmadan ağızdan dışarı çıkmasıyla oluşan seslerdir. Bu sesler, tek başına anlam taşıyabilir ve kendi başlarına okunabilirler. Türkçede sekiz adet ünlü harf bulunur: a, e, ı, i, o, ö, u, ü.
Ünlülerin Kalınlık ve İncelik Uyumu
Türkçede ünlü harflerin kalınlık ve incelik özellikleri vardır ve kelimelerde ünlülerin uyumu, dilin fonetik yapısının bir parçasıdır. Bu uyuma göre, bir kelimedeki ünlülerin tamamının ya kalın ya da ince olması gerekir.
Örnekler:
Kalınlık ve İncelik Uyumuna Uymayan Sözcükler
Kalınlık ve incelik uyumuna uymayan durumlar belirli kurallara dayanır:
Örnekler: Boş, kaç, sev
Örnekler: Hanımeli, pazartesi, bilgisayar
Örnekler: Makine, sinema, tiyatro, gazete, model
Kalınlık ve İncelik Uyumuna Uymayan Diğer Sözcükler
Bazı Türkçe kelimeler zaman içinde değişime uğrayabilir veya belirli ekler ünlü uyumuna uymayabilir:
Örnekler: Alma → elma, kardaş → kardeş
Örnekler: Koşarken, akşamleyin, baklagiller, geliyor
Bu kurallar, Türkçede ünlülerin kalınlık ve incelik uyumuna ilişkin dikkat edilmesi gereken önemli noktaları kapsar. Dikkatli bir şekilde uygulayarak dilin fonetik yapısına uygun yazım gerçekleştirebiliriz.
Uyarı, bir kişiye belirli bir durumdan vazgeçmesi için yapılan ikazlar, tavsiyeler ve nasihatleri ifade eder. Bu tür cümlelerde genellikle bir olumsuz durumun önlenmesi amaçlanır ve kişinin bu olumsuz durumdan kurtulması için dikkatli olması gerektiği vurgulanır. Uyarı cümleleri, genellikle olumsuz bir durumu içeren ve kişinin bu duruma düşmesini engellemeyi amaçlayan cümlelerdir.
Örnek 1
“Bir daha asla evimin bahçesinden geçmeyin.”
Bu cümlede, kişinin belirli bir hareketten vazgeçmesi için yapılan bir ikaz yer almaktadır. Bahçeden geçmenin olumsuz sonuçları olabilir ve bu yüzden kişi, bahçeden geçmekten kaçınması için uyarılmaktadır. Cümlede uyarı anlamı ön plandadır, bu yüzden uyarı cümleleri arasında değerlendirilir.
Örnek 2
“Sakın bir daha deneyeceğim, deme.”
Bu cümlede, kişinin bir eylemi tekrarlamaması için yapılan bir ikaz yer almaktadır. Olumsuzluk içeren yüklem, kişiyi belirli bir eylemden vazgeçirmeyi amaçlamaktadır. Bu tür cümleler, uyarı cümleleri arasında yer alır çünkü kişinin bir hareketi tekrar etmemesi için dikkatli olması gerektiği belirtilir.
Örnek 3
“Eşyaları taşırken kırmamak için dikkat edin.”
Bu cümlede, eşyaların taşınması sırasında oluşabilecek olumsuzlukların önüne geçmek için yapılan bir uyarı bulunmaktadır. Dikkatli olma vurgusu, eşyaların zarar görmesini önlemeyi amaçlamaktadır. Bu yüzden cümle, uyarı cümleleri arasında değerlendirilir.
Örnek 4
“İlacı günde üç defadan fazla kullanmayınız.”
Bu cümlede, ilacın aşırı kullanımını önlemek amacıyla yapılan bir uyarı yer almaktadır. Olumsuzluk içeren bir emir, ilacın belirtilen dozajda kullanılmasını sağlamayı amaçlar. Bu sebeplerle cümle, uyarı cümleleri arasında değerlendirilmelidir.
Örnek 5
“Gideceğiniz mesafe kısa da olsa emniyet kemerinizi takınız.”
Bu cümlede, emniyet kemerinin takılması gerektiği yönünde bir ikaz yer almaktadır. Kısa mesafelerde bile emniyet kemerinin takılması gerektiği vurgulanarak, olumsuz bir durumun önüne geçilmesi amaçlanır. Bu nedenle, cümle uyarı cümleleri arasında değerlendirilir.
Not: Uyarı cümleleri, bir kişiyi olumsuz bir durumdan kaçınması için yapılan ikazlar ve öğütler içerir. Bu tür cümlelerde, genellikle olumsuz bir durumun önüne geçilmesi hedeflenir ve kişiye dikkatli olması gerektiği belirtilir. Bu cümleler, kişinin olumsuz bir duruma düşmesini engellemeyi amaçlayan nasihatler ve uyarılar olarak değerlendirilir.
Yansıma Sözcükler: Doğadaki Seslerin Taklit Edilmesi
Yansıma sözcükler, doğadaki seslerin taklit edilmesiyle meydana gelen kelimelerdir. Bu tür kelimeler, gerçek seslerin tıpatıp aynısını yansıttığı için dilimizde önemli bir yer tutar. İnsanlar, hayvanlar, cansız varlıklar ve çeşitli araçlarla makinelere ait seslerin yansıması, yansıma sözcüklerin temelini oluşturur. Yansıma sözcüklerde ana unsur ses faktörüdür.
Bir kelimede ses özelliği kaybolduğunda, o kelime yansıma sözcük olmaktan çıkar. Bu tür kelimeler, anlatıma estetik, renk ve canlılık katar. Örneğin, ötüşmek, kükremek, ışıldamak, ve kişnemek kelimeleri yansıma sözcük olarak kabul edilmez, çünkü bu sesler doğada yer almaz. Kuşlar gerçekte öt demek yerine cik cik sesi çıkarır.
Yansıma sözcükler, cümle içinde isim, fiil, sıfat ve zarf olarak kullanılabilir. Ayrıca, cümlede çeşitli görevleri üstlenirler.
Açık özne, cümlenin içinde doğrudan belirtilen, herkesin kolayca görebileceği bir öznedir. Bu özne, cümlenin özne görevindeki sözcük ya da sözcük grubudur ve kendisini açıkça belli eder.
Gizli özne, cümlede açıkça yazılmayan ancak fiildeki şahıs eklerinden veya yüklemden anlaşılan öznedir. Gizli özne çoğunlukla kişi zamirlerine dayanır ve cümlenin akışından kolayca çıkarılabilir.
Özne, bir cümlenin temel unsurlarından biri olup, yüklem tarafından yapılan eylemi gerçekleştiren veya durumdan etkilenen kişi, nesne ya da kavramdır. Özneler, cümle içindeki yerleşimlerine ve ifade ediliş biçimlerine göre farklı türlere ayrılır.
Eylemi doğrudan gerçekleştiren öznedir. Etken çatılı cümlelerde sıklıkla görülür.
Edilgen çatılı cümlelerde kullanılan, eylemin yapıldığı kişi veya nesneyi ifade eden öznedir. Aslında, edilgen fiilin nesnesidir ancak cümlenin öznesi gibi konumlanır. * Örnek: Kitap Ali tarafından okundu. (Kitap, sözde özne; Ali, örtülü özne)
Edilgen çatılı cümlelerde, eylemi yapanı belirten ancak cümlenin öznesi olmayan ifadeye örtülü özne denir. Genellikle “-ce” eki veya “tarafından” gibi ifadeler ile belirtilir. * Örnek: Pencere çocuklar tarafından kırıldı. (Çocuklar, örtülü özne)
Özet Tablo
Özne Türü | Tanım | Örnek |
---|---|---|
Gerçek Özne | Eylemi yapan | Ali kitap okudu. |
Sözde Özne | Eylemin yapıldığı | Kitap Ali tarafından okundu. |
Örtülü Özne | Eylemi yapanı belirten (edilgen cümlelerde) | Pencere çocuklar tarafından kırıldı. |
Önemli Notlar:
İkinci anlatım farklı bir yaklaşım :
Özne: Yüklemde bildirilen eylemi gerçekleştiren ya da isim cümlelerinde nitelendirilen varlıktır. Cümlenin temel ögelerinden biridir. Her tür sözcük ya da kelime grubu özne olabilir. Özneyi belirlemek için yükleme “Kim?” ya da “Ne?” soruları yöneltilir.
Özne ve yüklem, birlikte cümlenin en temel iki unsurunu oluşturur. Ancak her cümlede özne olmayabilir.
Öznenin en temel özelliği, hâl ekleri almamasıdır. Eğer bir kelime hâl eki alıyorsa, bu durumda nesne, dolaylı tümleç ya da zarf tümleci işlevlerinden birine dönüşmüş olur.
Öznenin hâl ekleri almadığını belirttik, ancak çoğul ekleri ya da iyelik ekleri alabilir.
Birçok farklı sözcük türü ya da sözcük grubu özne olabilir. İsimler, isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, adlaşmış sıfatlar, zamirler, ikilemeler, bağlaç öbekleri, isim-fiiller ve sıfat-fiiller özne görevini üstlenebilir.
Özne, soru cümlelerinde de karşımıza çıkar. Bu tür cümlelerde özneyi bulmak için yine “Kim?” ya da “Ne?” sorularını sormamız gerekir.
Ancak, “Ne?” sorusu her zaman özneyi bulmak için kullanılmaz. Özellikle belirtisiz nesneleri bulmak için de bu soruyu sorabiliriz. Bu durumda cümlede önce özneyi bulmak, sonra nesneyi belirlemek gerekmektedir. Bir cümlede yalnızca bir özne bulunur.
Bazı cümlelerde gerçek özne ya da sözde özne bulunmayabilir. Bu durum özellikle edilgen geçişsiz fiiller ile kurulan cümlelerde karşımıza çıkar.
Özne bazen açıklayıcı bir ögeyle birlikte kullanılabilir. Böyle durumlarda öznenin açıklayıcısı, özneyi daha net bir şekilde tanımlar.
Sıralı cümlelerde birden fazla özne bulunabilir. Bu durumda her özne farklı bir yüklemle ilişkilendirilebilir.
Bazı sıralı cümlelerde ise ortak özne kullanılır. Tek özne birden fazla yüklemle ilişkilendirilir.
Kendi zamiri, özneyi pekiştirmek için kullanılabilir. Bu tür kullanımlar cümlenin anlamını daha güçlü kılar.
Özne bazen cümlede vurgulanmak istendiğinde, yüklemin hemen önünde yer alır.
“Kimin?” ya da “Neyin?” soruları ise özneyi bulmak için kullanılmaz. Bu sorular, çoğunlukla başka cümle ögelerini bulmak için kullanılır. Özneyi bulmak için daima “Kim?” ya da “Ne?” soruları sorulmalıdır.
Bazı cümlelerde, özne aynı cümlede iki kez tekrarlanarak vurgulanabilir.
Sayıların metin içinde nasıl yazılacağı, anlamın net ve doğru bir şekilde iletilmesi için oldukça önemlidir. Aşağıda, sayıları metinlerde nasıl kullanmanız gerektiğine dair kapsamlı kurallar ve örnekler sunulmuştur.
Metin içerisinde genellikle sayılar harflerle yazılır. Bu uygulama, metni daha okunabilir ve akıcı hale getirir. İşte bazı örnekler:
Para tutarları, ölçü birimleri ve istatistiksel veriler gibi belirli konularda rakam kullanılır. Bu tür sayılar genellikle daha kesin ve net bir biçimde ifade edilmek istenir:
Saat ve dakika bildiren sayılar hem rakamla hem de yazıyla ifade edilebilir. İki yöntemi de kullanmak mümkündür:
Dört veya daha fazla basamaktan oluşan sayılar, kolay okunabilirlik açısından harflerle yazılabilir. Bu, sayıların daha anlaşılır olmasını sağlar:
Birden fazla kelimeden oluşan sayılar metin içinde ayrı yazılır:
Para ile ilgili işlemlerde, senet, çek gibi ticari belgelerde geçen sayılar harflerle yazıldığında bitişik yazılır:
Romen rakamları genellikle belirli durumlarda kullanılır:
Dört veya daha fazla basamağa sahip sayılar, okunabilirliği artırmak için üçlü gruplara ayrılır ve bu grupların arasına nokta konur:
Sıra sayıları yazıyla veya rakamla ifade edilebilir. Rakamla gösterildiğinde, rakamdan sonra nokta ya da kesme işareti eklenir:
Üleştirme sayıları genellikle yazıyla belirtilir:
Bu kurallar, metinlerde sayıların nasıl kullanılacağına dair temel bilgi sağlar ve dilbilgisi kurallarına uygun bir biçimde yazım yapmanıza yardımcı olur.
Ek Fiilin Soru Formu Nasıl Yapılır? Örnekler Ek fiilin soru hali, “mi” edatı kullanılarak oluşturulur. Bu edat, kendisinden önceki kelimeden ayrı yazılır, ancak sonraki eklerle bitişik kullanılır. Olumsuz soru cümlelerinde “mi” edatından önce “değil” sözcüğü eklenir.
Ek Fiilin (Ek Eylem) Olumlu Soru Halinin Çekimi
Şakacı mıyım?
Şakacı mısın?
Şakacı mı?
Şakacı mıyız?
Şakacı mısınız?
Şakacı mılar?
Ek Fiilin (Ek Eylem) Olumlu Soru Formu ile İlgili Örnek Cümleler
Ali gerçekten ben şakacı mıyım?
Olumsuz Soru Halinin Çekimi
Şakacı değil miyim?
Şakacı değil misin?
Şakacı değil mi?
Şakacı değil miyiz?
Şakacı değil misiniz?
Şakacı değiller mi?
Ek Fiilin (Ek Eylem) Olumsuz Soru Formu ile İlgili Örnek Cümleler
Ali gerçekten ben şakacı değil miyim?
Siz bu davranışlarınızla hiç şakacı değil misiniz?
Karşıtlık İlişkisi: Tanım ve Örnekler
Karşıtlık ilişkisi, birbirine zıt veya çelişen yargıların bulunduğu cümlelerde kendini gösterir. Bu tür cümlelerde iki durum ya da iki yargı arasındaki zıtlık ortaya konur. Başka bir deyişle, karşıtlık ilişkisi, başkalarının dilek, istek veya emirlerine ters düşme durumunu ifade eder. Bu tür ilişkiler genellikle çeşitli bağlaçlar aracılığıyla belirtilir.
Karşıtlık ilişkisinde, kelimelerden çok cümlenin tamamına odaklanmak önemlidir. Karşıtlık ilişkisi olan cümleler, genellikle benzer ifadeleri taşır. Farklılık, yazarın konuyu işleyiş biçimi ve konuya bakış açısıyla ilgilidir. Karşıtlık ilişkisi, cümlelerde genellikle ama, fakat, yalnız, ancak gibi bağlaçlarla ifade edilir.
Karşıtlık İlişkisi ile İlgili Açıklamalı Örnek Cümleler
Örnek 1
Ahmet takdir almak için çaba göstermiş, ancak yeterince çalışamadığı için bu hedefini gerçekleştirememiştir.
Bu cümlede, Ahmet’in “takdir almak” istemesi olumlu bir yargı iken, “yeterince çalışamaması” başarısızlık . İki zıt yargı arasındaki ilişki “ancak” bağlacıyla vurgulanmıştır.
Örnek 2
Yeteneği yüksek bir futbolcu olmasına rağmen, ancak yeterince antrenman yapmıyor.
Bu cümlede, kişinin “yetenekli olması” olumlu bir durum olarak öne çıkarken, “yeterince antrenman yapmaması” olumsuz bir durumdur. İki zıt durum arasındaki ilişki “ancak” bağlacıyla ifade edilmiştir.
Örnek 3
Şair, İstanbul’u şiirlerinde yaşatmayı amaçlamış, fakat üslubu bu amacına ulaşmasını engellemiştir.
Burada, “İstanbul’u dizelerde yaşatmak” olumlu bir niyeti temsil ederken, “üslubun” bu amaca ulaşmasını engellemesi olumsuz bir durumdur. Karşıtlık ilişkisi “fakat” bağlacıyla ortaya konmuştur.
Örnek 4
Zeki bir insan olmasına rağmen, ancak davranışları aptalca.
Bu cümlede, “zeki olmak” olumlu bir nitelik iken, “aptalca davranışlar” olumsuz bir özelliktir. İki zıt özellik arasındaki ilişki “ancak” bağlacıyla ifade edilmiştir.
Örnek 5
Konuyu en ince ayrıntısına kadar tasvir etmiş olmasına rağmen, ağdalı dili esere olumsuz bir etki yapmıştır.
Konuyu tasvirdeki başarı olumlu bir nitelikken, “ağdalı dil” olumsuz bir özelliktir. Karşıtlık ilişkisi, “ancak” bağlacıyla belirtilmiştir.
Not: Karşıtlık ilişkisi bazen iki bağımsız cümle şeklinde de karşımıza çıkabilir.
Örnek 1
İyilik yap denize at. / Merhametten maraz doğar.
İlk cümlede “iyiliğin” önemli olduğu ve teşvik edilmesi gerektiği ifade edilirken, ikinci cümlede “iyiliğin” kötülük getireceği düşüncesi vurgulanmaktadır.
Örnek 2
Borç yiğidin kamçısıdır. / Borç yiyen kesesinden yer.
Birinci cümlede “borçlanma” teşvik edilirken, ikinci cümlede “borçlanmanın” zararlı bir şey olduğu düşüncesi işlenmiştir. İki zıt yargı arasındaki ilişki karşıtlık olarak ifade edilmiştir.
Örnek 3
Beş parmağın beşi birbirine benzemez. / Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.
İlk cümlede genelleme reddedilirken, ikinci cümlede genelleme yapılmıştır. Bu iki cümle arasında karşıtlık ilişkisi mevcuttur.
Örnek 4
İyiliğin sonu kötülüktür. / İyilik yap denize at balık bilmezse Hâlık bilir.
Birinci cümlede “iyilik yapmanın” tavsiye edilmediği ifade edilirken, ikinci cümlede “iyilik yapmanın” teşvik edildiği görülmektedir. Bu durum karşıtlık ilişkisini doğurur.
Örnek 5
Fazla mal göz çıkarmaz. / Azıcık aşım ağrısız başım.
Birinci cümlede “hırs” ve “aç gözlülük” anlamları öne çıkarken, ikinci cümlede “kanaat” ve “yetinme” kavramları vurgulanır. İki farklı yargı arasında karşıtlık ilişkisi mevcuttur.
Örnek 6
Söz gümüşse sükût altındır. / Sükût ikrardan gelir.
İlk cümlede “konuşmanın” fazileti vurgulanırken, ikinci cümlede “susmanın” fazileti öne çıkar. Bu iki cümledeki karşıtlık, farklı kavramları ifade eder.
Örnek 7
Öfke baldan tatlıdır. / Öfkeyle kalkan zararla oturur.
İlk cümlede “öfkenin” olumlu bir şey olduğu ifade edilirken, ikinci cümlede “öfkenin” pişmanlık ve zarar getireceği düşünülür. İki zıt düşünce arasındaki ilişki karşıtlık ilişkisini oluşturur.
Not: Karşıtlık ilişkisi, zıt anlamlı sözcüklerden çok, zıt anlamlı yargılarla ifade edilir.
Yazı dili ve konuşma dili, iletişim biçimlerinin iki temel yönünü temsil eder ve her birinin kendine özgü özellikleri vardır.
Yazı Dili:
Yazı dili, belirli kurallara göre düzenlenmiş ve yapılandırılmış bir iletişim biçimidir. Bu dil türü, standart bir biçim ve yazım kurallarına bağlı olarak şekillenir. Resmi belgeler, akademik yazılar ve resmi yazışmalar gibi durumlarda kullanılır. Yazı dili, dilbilgisi kurallarına ve dilin yapısal normlarına sıkı sıkıya bağlıdır ve bu yönüyle belirgin bir yapısal disipline sahiptir. Yazı dilinde kullanılan ifadeler genellikle özenli ve düzenli bir şekilde kaleme alınır. Bu nedenle, yazı dili daha kalıcı ve az değişken olarak kabul edilir. Öğrenilmesi genellikle okul gibi eğitim kurumlarında gerçekleşir ve belirli bir öğrenim süreci gerektirir.
Konuşma Dili:
Konuşma dili ise günlük yaşamda daha yaygın bir biçimde kullanılan ve daha doğal bir iletişim aracıdır. Bu dil türü, bölgesel ve sosyal çeşitlilikleri yansıtarak, farklı yerel ağızlar ve konuşma biçimlerini içerir. Konuşma dilinde belirgin kurallar olmayabilir ve ifade biçimleri daha serbest ve spontane olabilir. Genellikle sokaklarda, ev ortamlarında veya arkadaşlar arasında yapılan sohbetlerde kullanılır. Konuşma dili, çocuklar ve bireyler tarafından çevreden öğrenilir ve bu nedenle daha doğal bir öğrenim süreci içerir. Konuşma dili, yazı diline göre daha az kalıcıdır ve zaman içinde çeşitli yerel değişiklikler ve evrimler geçirebilir.
Karşılaştırma:
Yazı dili ve konuşma dili, günlük hayatta sıklıkla kullandığımız iki farklı dil çeşididir. Her ne kadar aynı dilin farklı kullanımları olsalar da, aralarında önemli farklılıklar bulunur. İşte bu farklılıklardan bazıları:
Özetle, yazı dili ve konuşma dili, farklı amaçlar ve özellikler taşıyan iki farklı dil çeşididir. Yazı dili daha resmi ve kurallıdırken, konuşma dili daha doğal ve spontanedir. Her iki dil çeşidini de doğru ve etkili bir şekilde kullanabilmek, iletişim becerilerimizi geliştirmemiz için önemlidir.
Ek fiil, i– fiili olarak bilinen bir yapı elemanıdır ve iki ana işlevi vardır: isim ve isim soylu sözcükleri yüklem hâline getirmek ya da basit kipleri birleşik kiplere dönüştürmek. Ek fiiller, genellikle -dı, -mış, -se, -dır eklerinden oluşur. Bitişik yazıldıkları için ses uyumlarına da dikkat ederler. Bu ekler, fiillerde olduğu gibi tekil ve çoğul kişi eklerini alabilirler ve kip ekleriyle birlikte kullanılırlar. Ancak, ek fiiller yalnızca dört kipte kullanılabilir: Görülen Geçmiş Zaman, Öğrenilen Geçmiş Zaman, Geniş Zaman ve Şart Kipi. İşte her bir kip için detaylı açıklama ve örnekler:
Görülen geçmiş zaman kipinde ek fiil i+di formunda kullanılır ve -idi şeklinde görünür.
Öğrenilen geçmiş zaman kipinde ek fiil i+miş formunda kullanılır ve -imiş şeklinde görünür.
Geniş zaman kipinde ek fiil (i)+dir formunda kullanılır ve -dir şeklinde görünür.
Şart kipinde ek fiil i+se formunda kullanılır ve -ise şeklinde görünür.
1) Görülen Geçmiş Zaman Çekimi
2) Öğrenilen Geçmiş Zaman Çekimi
3) Şart Kipi Çekimi
4) Geniş Zaman Çekimi
Basit zamanlı fiillere -di, -miş, -se ekleri eklenerek birleşik zamanlı fiil oluşturulur. Bu yapı “hikâye, rivayet ve şart” olmak üzere üç farklı çekim türü sağlar.
Ek Fiilin Hikâyesi (i-di)
Ek Fiilin Rivayeti (i-miş)
Ek Fiilin Şartı (i-se, -sa)
Ek fiilin olumsuzu değil sözcüğü ile yapılır. Bu sözcük, cümlenin öğeleriyle öbekleşerek kullanılır.
Ek fiilin soru şekli mi eki ile yapılır. Olumsuz soru şekli için “değil” sözcüğü “mi” ekinden önce gelir.
Olumlu Soru Şekli:
Olumsuz Soru Şekli:
Bu açıklamalar, ek fiilin kullanımı ve çekimi hakkında kapsamlı bilgi sağlamayı amaçlamaktadır.
Dil, insanın düşüncelerini ve duygularını ifade etmenin en temel aracıdır. Ancak, dilin işlevleri, yalnızca iletişimde kullanılmasından ibaret değildir. Dilin işlevleri birden fazla açıdan ele alınarak çeşitli başlıklar altında incelenir. Bu işlevler, insanların dili kullanma amaçlarına göre şekillenir. Başka bir deyişle, dilin işlevi, dilin kullanılma amacıyla doğrudan ilişkilidir. Burada hedef kitle, dilin işlevini belirlerken en önemli unsurdur. Bir şiirle bir bilimsel makalede kullanılan dilin farklı olması, dilin işlevlerinin çeşitli olmasının bir göstergesidir. Şiir ya da roman gibi edebi eserlerde süslü, imgelerle dolu, yoğun ve sanatsal bir dil ön plandayken, bilimsel metinler sade, açık ve doğrudan bir anlatımı esas alır. İşte bu yüzden dilin işlevleri çok yönlüdür ve çeşitli alanlarda farklı biçimlerde karşımıza çıkar.
Dilin temel işlevleri şunlardır:
Dil, bilgi verme amacıyla kullanıldığında göndergesel işlevde bulunur. Burada dilin amacı, nesnel ve doğrulanabilir bilgileri iletmektir. Göndergesel işlev, dilin yalnızca göndergeyi, yani iletmek istenilen gerçekliği en açık biçimde sunmak için düzenlenmesidir. Bu işlevde kullanılan dil, duygusallıktan uzak ve öznellikten arınmış olmalıdır. Gerçeklerin ve deneysel verilerin aktarıldığı metinlerde, dil daha çok kısa, net ve doğrudan ifadelerle karşımıza çıkar. Ansiklopediler, kılavuzlar, öğretici metinler bu işlevin kullanıldığı metin türlerindendir.
Göndergesel İşlev Örnekleri:
Dil, yalnızca bilgi vermekle sınırlı değildir. Bazen göndericinin iletinin içeriğine karşı hissettiği duygu ve heyecan öne çıkar. Bu işlevde kullanılan dilde, kişisel duygular ve yoğun bir öznellik yer alır. Özellikle, korku, şaşkınlık, sevinç, üzüntü gibi duygular bu işlevin baskın olduğu yerlerde kendini gösterir. Heyecana bağlı işlev, genellikle özel mektuplarda, lirik şiirlerde veya bazı edebi eserlerdeki betimlemelerde kullanılır. Ayrıca, ünlem cümleleri bu işlevin en belirgin göstergelerindendir.
Heyecana Bağlı İşlev Örnekleri:
Şiirlerde de dil, zaman zaman heyecana bağlı işlevde kullanılır. Örneğin:
Ahmet Kutsi Tecer’den:
“Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben,
Yeter ki bir gün bana derinden
Ta derinden bir gün bana ‘Gel’ desin.”
Âşık Veysel’den:
“Yeni mektup aldım gül yüzlü yar’dan,
Gözletme yolları gel deyi yazmış,
Sivralan Köyü’nden bizim diyârdan,
Dağlar mor menekşe gül deyi yazmış.”
Bu işlevde dilin temel amacı, alıcıda bir davranış değişikliği yaratmaktır. Alıcıyı harekete geçirme işlevi, genellikle emir cümleleri veya çağrılar yoluyla kendini gösterir. Siyasi konuşmalar, reklam afişleri, broşürler gibi alıcının dikkatini çekmeye yönelik metinlerde bu işlev karşımıza çıkar.
Alıcıyı Harekete Geçirme Örnekleri:
Peygamberimizin Veda Hutbesi bu işlevin güçlü örneklerinden biridir:
“Ey insanlar! Sözlerimi iyi dinleyin, çünkü belki de bu yıl sizinle burada bir daha buluşamayacağım.”
Bu örneklerde, dilin amacı alıcıyı etkilemek ve harekete geçirmektir.
Bir iletişim sırasında kanalın çalışıp çalışmadığını öğrenmek için kullanılan işlevdir. Dil, bu işlevde iletişimin düzgün bir şekilde sürdürülüp sürdürülmediğini kontrol etmek için kullanılır. Bu işlevde soru cümleleri önemli bir yer tutar. Genellikle, “Evet” veya “Hayır” şeklinde cevaplar alınır.
Kanalı Kontrol İşlevi Örnekleri:
Bu soruların her biri, iletişimin sorunsuz bir şekilde sürdürülüp sürdürülmediğini kontrol etmek amacı taşır.
Dil ötesi işlevde, dilin kendisi hakkında bilgi verilmesi esastır. Yani burada dil, kendi yapısını açıklamak için kullanılır. Genellikle bilimsel veya eğitim amaçlı metinlerde karşımıza çıkar.
Dil Ötesi İşlev Örnekleri:
Dil, sanatsal metinlerde, yani edebi eserlerde, özel bir biçimde kullanılır. Burada amaç, yalnızca bir şey anlatmak değil, aynı zamanda bir estetik yaratmaktır. Şiirsel işlev, dilin imgeler, mecazlar, çağrışımlar yoluyla anlam derinliği kazandığı işlevdir. Şiirlerde, dilin bu işlevi sıklıkla kullanılır.
Şiirsel İşlev Örnekleri:
Ahmet Kutsi Tecer’den:
“Ne hoştur kırlarda yazın uyumak!
Bulutlar ufukta beyaz bir yumak,
Ağaçlar derin bir düşe varmış,
Saçında yeni teller ağarmış.”
Herhangi bir metin, birden fazla işlevde kullanılabilir.
Eleştiri (Tenkit) Nedir?
Eleştiri, bir edebi eserin veya düşünce yazısının başarısını ya da başarısızlığını değerlendiren ve bu konuda hüküm bildiren yazılardır. Eleştirmen, bu tür yazıları kaleme alan kişidir. Türk edebiyatında eleştiri, Şinasi’nin dil tartışmalarıyla başlamış, Tanzimat döneminde ise Namık Kemal ile Ziya Paşa ve Recaizade Mahmut Ekrem ile Muallim Naci arasındaki tartışmalar önemli eleştiri örnekleri olarak kabul edilmiştir. Cumhuriyet döneminde ise Nurullah Ataç, Cevdet Kudret ve Suut Kemal Yetkin gibi önemli eleştirmenler öne çıkmıştır.
Eleştirinin Özellikleri:
Örnek Eleştiri Yazısı:
“1977 yılında Ertem Eğilmez’in yönetmenliğinde çekilen ‘Şaban Oğlu Şaban’ filmi, Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit ve Şener Şen gibi önemli sanatçıların etkileyici performanslarına ev sahipliği yapmaktadır. Geleneksel Türk tiyatrosunun birçok özelliğini başarılı bir şekilde sahneye taşıyan bu film, yıllar geçmesine rağmen değerini korumaktadır. Yeşilçam sinemasının en keyifli yapıtlarından biri olarak kabul edilen ‘Şaban Oğlu Şaban’, günümüzde bile büyük bir beğeniyle izlenmeye devam etmektedir.”
Bu yazılar, eserleri veya düşünce yazılarını değerlendirirken, onların güçlü ve zayıf yönlerini analiz ederek okuyuculara bilgi verir ve anlayış kazandırır.
Bu açıklama ve örnekler, eleştirinin temel özelliklerini ve işlevlerini detaylı ve özgün bir şekilde sunar.
Sözcüklerin anlam ilişkileri, dilin inceliklerini anlamak açısından büyük önem taşır. Aşağıda, çeşitli anlam ilişkilerini açıklayan ders notlarını bulabilirsiniz:
Eş anlamlı sözcükler, anlamları bakımından birbirlerinin yerine kullanılabilen kelimelerdir. Eş anlamlılık, genellikle farklı kelimeler arasında anlam benzerliğini ifade eder ve bazı durumlarda, yabancı kökenli kelimelerle Türkçe karşılıkları arasında da gözlemlenebilir. Örneğin, okul ile mektep, uygarlık ile medeniyet, sözcük ile kelime, yazın ile edebiyat eş anlamlı sözcüklerdir.
Örnek:
Bazı durumlarda eş anlamlı sözcükler birbirinin yerine kullanılmayabilir. Örneğin, “bahtı kara yarim” ifadesinde “kara” kelimesinin yerine “siyah” kelimesi uygun düşmez.
Yakın anlamlı sözcükler, cümle içinde anlam bakımından birbirinin yerine kullanılabilen, ancak anlamı tam olarak örtüşmeyen kelimelerdir. Bu kelimeler benzer anlamlar taşır, ancak kullanıldıkları bağlama göre küçük farklar gösterebilirler.
Örnekler:
Bu örneklerde, “didinmek” ve “çalışmak”, “yollamak” ve “göndermek” yakın anlamlıdır.
Zıt anlamlı sözcükler, anlam bakımından birbirinin tam karşıtı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler, anlam zıtlıkları oluşturur ve bu zıtlıklar cümlelerin farklı duygusal tonlar veya anlam derinlikleri kazanmasına yol açar.
Örnekler:
Not: Zıt anlamlı sözcüklerle olumsuzluk ifadeleri arasındaki farkı anlamak önemlidir. Örneğin, “akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır” atasözünde “düşman” ve “dost” kelimeleri zıt anlamlıdır, “akıllı” ve “akılsız” kelimeleri ise olumsuzluk farkıdır.
Eş sesli sözcükler, okunuşları ve yazılışları aynı ancak anlamları farklı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler bağlamdan anlam kazanır ve doğru anlaşılabilmesi için bağlamın belirleyici olması gerekir.
Örnekler:
Düzeltme işaretiyle yazılan sözcükler eş sesli değildir. Örneğin, “hala” ve “hâlâ”, “yar” ve “yâr”, “kar” ve “kâr” gibi kelimeler eş sesli değildir.
Somut anlamlı sözcükler, beş duyu organımızla algılayabildiğimiz varlıkları anlatır. Bu kelimeler fiziksel olarak gözlemlenebilir ve dokunulabilir.
Örnekler:
Soyut anlamlı sözcükler ise beş duyu organıyla algılanamayan kavramları ifade eder. Bu kelimeler zihinsel veya duygusal durumları belirtir.
Örnekler:
Somutlaştırma: Soyut kavramlar, somut kavramlarla ifade edilerek belirginleştirilir.
Örnek:
Genel anlamlı sözcükler, ortak niteliklere sahip varlıkların tümünü veya bir kısmını ifade eder. Bu kelimeler daha geniş bir anlam yelpazesi sunar.
Örnek:
Özel anlamlı sözcükler ise bu genel kavramların daha özel birini ifade eder. Bu kelimeler belirli ve dar bir anlam içerir.
Örnek:
Nitel anlamlı sözcükler, varlıkların ölçülemeyen, ancak niteliksel özelliklerini anlatır. Bu tür kelimeler genellikle soyut niteliklere işaret eder.
Örnekler:
Nicel anlamlı sözcükler ise varlıkların ölçülebilen, sayılabilen özelliklerini ifade eder. Bu kelimeler genellikle miktar veya boyut belirtir.
Örnekler:
Bu notlar, dilin farklı anlam özelliklerini kavrayarak, sözcüklerin ve ifadelerin nasıl kullanıldığını anlamanızı kolaylaştıracaktır.
Küçümseme, bir kişiyi, bir durumu veya bir şeyi değerinin altında gösterme, önemsiz karşılama, aşağılama anlamına gelir. Bu, genellikle sözlü olarak ifade edilir, ancak bazen beden dili veya mimiklerle de anlaşılabilir. Küçümseme, kişinin özgüvenini zedeler, ilişkileri bozar ve iletişimi olumsuz etkiler.
Küçümseme, hedef alınan kişide aşağılık duygusu, özgüven eksikliği, öfke, depresyon gibi birçok olumsuz psikolojik etki yaratabilir. Ayrıca, ilişkilerde güvensizlik ve uzaklaşmaya neden olabilir.
Küçümseme, toksik bir davranış biçimidir ve ilişkileri zedeler. Bu nedenle, hem kendimiz hem de başkaları için küçümsemeyi hayatımızdan çıkarmak önemlidir.
Örnek Küçümseme Cümleleri:
Bu cümleler, açık veya gizli bir şekilde bir kişiyi aşağılar ve onun özgüvenini zedeler.
Not: Bu örnekler, küçümsemenin sadece birkaç çeşidini göstermektedir. Küçümseme, çok daha karmaşık ve çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.
Eğer bir kişi tarafından sürekli olarak küçümseniyorsanız, lütfen yalnız kalmayın ve bir uzmandan yardım alın.
Türkçede bazı kelimelerde “-a” ve “-e” ünlülerinin darlaşarak “-ı”, “-i”, “-u”, “-ü” seslerine dönüşmesi olayı ünlü daralması olarak adlandırılır. Bu ses değişimi, kök ya da gövde biçimindeki fiillerde görülür ve iki şekilde gerçekleşir:
Türkçede geniş ünlü ile biten kelimeler “-yor” eki aldığında, bu ek, geniş ünlüleri “-ı”, “-i”, “-u”, “-ü” dar ünlülerine dönüştürür.
“-ı”, “-i”, “-u”, “-ü” seslerinin, ilgili kelimenin “-yor” ekinden önce gelen “-a” veya “-e” seslerine dönüştürülerek sözcüğün yeniden okunması gerekir. Eğer bu dönüşümde anlamlı bir kök ya da gövde ortaya çıkıyorsa, ünlü daralması söz konusudur. Aksi halde, bu sesler yardımcı ünlü olarak değerlendirilir.
“Ye-“, “De-“, “Ne-” gibi öneklerin bazı kullanımlarında ünlü daralması meydana gelirken, bazılarında bu daralma gerçekleşmez. Bu kurala uymayan yazımlar, yazım yanlışı olarak kabul edilir.
Uyarı: “Deyince” ve “deyip” kelimelerindeki “y” sesi ünlü daralması oluşturmaz; bu, dilimizde bir istisnadır.
“-yor” ekinden önce gelen “-ma” ve “-me” olumsuzluk ekleri her zaman daralmaya uğrar.
“Ye-“, “De-“, “Ne-” dışında ünlü daralmasının olduğu tüm yazımlar yanlıştır.
Kaynaştırma ünsüzünden önce gelen “a” ve “e” ünlüleri ünlü daralmasına uğramaz.
Bu şekilde, ünlü daralması ile ilgili kuralları ve örnekleri tam anlamış oluruz.
Hâl ekleri, isimlere eklenerek çeşitli anlam ilişkileri kurar ve dört ana grupta incelenir. Her bir hâl eki, cümlede belirli bir rol oynar ve anlamı değiştirir.
Belirtme hâl eki, fiildeki iş, oluş veya hareketten etkilenen varlığı ifade eder. Bu eki alan sözcükler, cümlede “belirtili nesne” olarak görev yapar.
Örnekler:
Not: Belirtme hâl eki olan “-ı, -i, -u, -ü” sesleri, isim tamlaması oluşturmadan kullanılır. Eğer bu ekler “onun” gibi bir zamirin başına eklenerek anlamlı bir tamlama oluşturulabiliyorsa, bu ekler iyelik eki olarak kabul edilir. Aksi durumda belirtme hâl eki olarak değerlendirilir. Bazen bir kelimede hem belirtme hâl eki hem de iyelik eki birlikte bulunabilir.
Örnekler:
Yönelme hâl eki, isimlere yönelme, yaklaşma veya ulaşma anlamı katar. Bu eki alan sözcükler genellikle dolaylı tümleç olarak işlev görür.
Örnekler:
Bulunma hâl eki, isimlere durum, yer veya zaman bildirir. Bu eki alan sözcükler genellikle dolaylı tümleç olarak kullanılır. Ayrıca, eklendikleri sözcüğü veya sözcük grubunu zarf tümleci ve yüklem yapabilirler.
Örnekler:
Not: Bulunma hâl eki ile bağlaç ve sıfat yapan “-de, -da” ekleri birbirine karıştırılmamalıdır. Bulunma hâl eki ve sıfat yapan “-de, -da” her zaman birleşik yazılırken, bağlaç olan “da” ayrı yazılır.
Örnekler:
Ayrılma hâl ekleri, isimlere zaman, yer, karşılaştırma ve sebep anlamı katar. Genellikle eklendiği sözcüğü dolaylı tümleç yapar.
Örnekler:
Bunlardan başka bir de ismin yalın hali vardır bu eksizdir.
Yan Anlam
Yan anlam, bir sözcüğün temel anlamından uzaklaşarak kazandığı yeni anlamdır. Bu anlam, genellikle temel anlamla biçimsel veya işlevsel benzerlik taşıyan anlamlardır. Yan anlam, çoğunlukla insan vücuduna ait organ adlarının doğadaki nesnelere uygulanmasıyla oluşur. Gerçek anlamla işlevsel veya biçimsel benzerlik söz konusudur. Bir sözcüğün tek bir temel anlamı olabilirken, birden fazla yan anlamı olabilir. Yan anlamlar somut veya soyut olabilir ve bir sözcüğün zaman içinde kazandığı çeşitli anlamları ifade eder. Genel olarak, bir sözcüğün hem temel hem de yan anlamı gerçek anlam içinde değerlendirilir.
Yan Anlam Örnekleri
Yan Anlamlı Cümleler