Belgisiz sıfatlar, varlıkların sayısal belirsizliklerini ifade eden ve yaklaşık olarak tanımlayan sıfat türleridir. Bu sıfatlar, belirli bir sayıyı ya da durumu ifade etmekten ziyade, belirsizlik ya da genellik taşır. “Bir”, “birçok”, “birkaç”, “çoğu”, “kimi”, “bazı”, “tüm”, “başka”, “bütün”, “birtakım”, “hiçbir”, “herhangi bir”, “her” gibi sözcükler, isimlerle bir araya geldiğinde belgisiz sıfat oluşturur.
Yukarıdaki cümlelerde kalın yazılmış ifadeler, varlıkları kesin olarak değil, belirsiz ve yaklaşık bir şekilde ifade ettikleri için belgisiz sıfat olarak görev yapmaktadır.
Örnek 1:
Bir gün gelir sen de bizi anlarsın.
Buradaki “bir” kelimesi belgisiz sıfattır. Çünkü “bir” kelimesinin yerine “iki”, “üç” gibi sayılar getirilemez. Örneğin, “İki gün gelir sen de bizi anlarsın.” şeklinde bir cümle oluşturmak yanlış olur.
Örnek 2:
Bir günde o uzak yere ulaşmış.
Buradaki “bir” kelimesi sayı sıfatıdır. Çünkü yerine “iki”, “üç” gibi sayılar getirilerek cümle doğru hale getirilebilir: “İki günde o uzak yere ulaşmış.”
Örnek:
Kimi insanlar balıkların çeşitlerini bilir, ben ise ayrılıkların. (belgisiz sıfat)
Kimi bunu hazmedemedi, şikayet yoluna gitti. (belgisiz zamir)
Çoğu çiçekler baharda açar. (belgisiz sıfat)
Çoğu gerçeklerin farkına bile varmamıştı. (belgisiz zamir)
Belgisiz sıfatlar, dilde belirsizlik ve genellik ifade ederek cümleleri daha zengin ve etkili hale getirir. Varlıkları kesin olarak tanımlamak yerine, onların niteliklerini ve durumlarını yansıtır. Bu şekilde, okuyucuya ya da dinleyiciye daha derin bir anlam katılır.
Yer-Yön Zarfı Nedir?
Fiil ve fiilimsilerin anlamını mekân ya da yön bakımından belirten sözcüklere yer-yön zarfı denir. Bu zarflar, bir hareketin ya da eylemin nereye doğru olduğunu gösterir ve ek almadan kullanılırlar. “Nereye?” sorusuna cevap veren kelimeler yer-yön zarfı olarak görev yapar. Bu zarfların en yaygın örnekleri arasında “aşağı, yukarı, içeri, dışarı, ileri, geri, öte, beri” gibi sözcükler yer alır.
Örnek Cümleler:
Yer-yön zarfları, isim çekim ekleri aldıklarında zarf olma görevini yitirip isim haline gelirler. Yani, ek aldıklarında artık eylemi değil, bir varlığı ya da yönü ifade ederler.
Örnek Cümleler:
Yer-yön zarfları, cümlelerde yalnızca zarf olarak değil, aynı zamanda isim ve sıfat görevinde de kullanılabilir. Bu kullanım, sözcüğün cümledeki görevine ve aldığı ekler doğrultusunda değişiklik gösterir.
Örnek Cümleler:
Yer-yön zarfları, dilin ve anlatımın önemli öğelerindendir. Onlar sayesinde, fiil ve fiilimsiyle bağlantılı olan eylemlerin hangi yöne doğru gerçekleştiği belirlenir ve cümleye derinlik kazandırılır.
Soru Zarfı Nedir?
Bir cümledeki fiilleri ya da fiilimsileri soru yoluyla belirten zarflara soru zarfları denir. Bu zarflar, fiilin gerçekleşme şekli, zamanı, nedeni ya da miktarını öğrenmek için kullanılır ve cümlede soru anlamı katarlar. Başlıca soru zarfları arasında “niçin, nasıl, ne zaman, neden, ne kadar, ne, niye” gibi sözcükler bulunur.
Örnek Cümleler:
Soru zarfları, bir eylemin veya durumun niteliğini öğrenmek için kullanılır ve bu yüzden cümlelerde soru anlamı katarlar. Neden, nasıl, niçin, ne zaman gibi zarflar, olayların gerçekleşme nedenlerini, zamanını veya şekillerini sorgularken, eyleme dair daha fazla bilgi edinmemizi sağlarlar.
Bu örneklerde görüldüğü gibi, soru zarfları eylemleri ya da durumları anlamaya yönelik sorularla karşımıza çıkar ve cümlede fiili etkileyen unsurlar hakkında bilgi almamızı sağlar.
Soru zarflarının doğru kullanımı, cümlede anlam derinliği kazandırırken aynı zamanda eylemin ne, nasıl, neden ve ne zaman gerçekleştiği hakkında daha fazla bilgi verir.
Soyut Adlar (İsimler) Nedir?
Soyut adlar, beş duyumuzla algılayamadığımız, ancak varlığına inandığımız kavramları tanıtan isimlerdir. Bu tür isimler, fiziksel bir varlıkla doğrudan ilişkili değildir; daha çok düşüncelere, duygulara, zihinsel süreçlere ve değer yargılarına dayanır. Soyut isimler, genellikle ruh, akıl, inanç ve sezgi gibi unsurları içerir.
Örnek 1: Adalet
Örnek 2: Aşk
Örnek 3: Cesaret
Örnek 4: Hüzün
Örnek 5: Umut
Soyut isimler, insanların içsel dünyasını ve duygusal durumlarını anlamalarına yardımcı olan önemli kavramlardır. Bu tür isimler, dilin zenginliğini artırarak daha derin bir ifade biçimi sunar.
İşte soyut adlara dair farklı örnekler, her birini cümle içinde kullanarak:
Bu örnekler, soyut isimlerin duygu ve düşüncelerle nasıl ilişkilendirilebileceğini gösteriyor.
Eylem Adları (İsimleri) Nedir?
Eylem adları, bir fiilin isimleşmesiyle oluşan kelimelerdir. Fiilin köküne -ma, -me, -ış, -iş, -uş, -üş gibi yapım eklerinin gelmesiyle meydana gelirler. Eylem adları, eylemleri, hareketleri veya durumu ifade eden isimlerdir.
Örnek 1: Yazmak → Yazma
Örnek 2: Koşmak → Koşma
Örnek 3: Okumak → Okuma
Örnek 4: Düşünmek → Düşünme
Örnek 5: Yemek → Yeme
Eylem adları, dilin zenginliğini artıran ve eylemleri isimleştirerek anlatımı güçlendiren önemli unsurlardır.
“Ki”nin Yazımı ve Kullanım Kuralları
Türkçede “ki” ekinin üç farklı kullanımı vardır: ilgi zamiri, sıfat yapan “-ki”, ve bağlaç “ki”. Her birinin kendine has yazım ve anlam kuralları bulunmaktadır.
“Ki” eki, ilgi zamiri olarak kullanıldığında her zaman bitişik yazılır. Bu ek, belirtili isim tamlamasında “tamlanan”ın yerini tutar. Büyük ünlü uyumu ve küçük ünlü uyumu kurallarına uymaz; yalnızca “-ki” biçimindedir.
Örnekler:
Sıfat yapan “-ki”, isimlere eklenerek onlara yer ve zaman anlamı katan bir ektir. Bu ek de her zaman bitişik yazılır ve eklendiği sözcüğe sıfat niteliği kazandırır. Yer bildiren isimlere geldiğinde “-de, -da” hâl ekiyle birlikte kullanılır. Zaman bildiren kelimelerin sonuna da doğrudan gelir.
Örnekler:
“Ki” bağlacı, Farsça kökenli bir bağlaçtır ve Türkçenin cümle yapısına uygun bir şekilde kullanılır. Bu bağlaç, kelimeden her zaman ayrı yazılır ve cümlede vurgu veya bağlama amacı taşır. Cümle içinden çıkarıldığında, diğer “-ki” ekleri kadar cümle anlamı ve yapısı bozulmaz. Tek biçimi “ki”dir.
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Bu kurallar ve örnekler, “ki” ekinin doğru kullanımı ve yazımı hakkında ayrıntılı bilgi sunarak, dil bilgisi açısından dikkat edilmesi gereken noktaları açıklamaktadır.
Zamirler, isimlerin yerini tutarak cümlede kullanılır ve ismin tekrarını önler. Çeşitli türleri vardır ve her biri farklı işlevlere sahiptir. Aşağıda zamir türleri ve her birinin açıklamaları ile örnekleri bulunmaktadır.
Kişi zamirleri, kişi veya varlıkları belirtmek için kullanılan zamirlerdir. Üç temel şahıs vardır: 1. tekil, 2. tekil ve 3. tekil; ayrıca çoğul formları da bulunmaktadır.
Örnek:
İşaret zamirleri, işaret edilen varlıkları veya nesneleri belirtmek için kullanılır. “Bu,” “şu,” ve “o” gibi kelimeleri içerir.
Örnek:
Belgisiz zamirler, belirli olmayan, belirsiz varlıkları veya nesneleri ifade eden zamirlerdir. “Biri,” “herkes,” “bazıları” gibi ifadeleri içerir.
Örnek:
Soru zamirleri, soru sormak için kullanılan zamirlerdir. “Kim,” “ne,” “hangi” gibi kelimeleri içerir.
Örnek:
İyelik zamirleri, sahipliği belirtmek için kullanılır. Bu zamirler, “benim,” “senin,” “onun” gibi ifadeleri içerir.
Örnek:
İlgi zamirleri, cümlede isimleri tanımlamak için kullanılan zamirlerdir. “Ki,” “hangisi” gibi ifadeleri içerir.
Örnek:
Basit zamirler, yalnızca bir kelimeden oluşan zamirlerdir.
Örnek:
Birleşik zamirler, birden fazla kelimenin bir araya gelmesiyle oluşan zamirlerdir.
Örnek:
Öbekleşmiş zamirler, bir arada kullanılan zamir gruplarıdır. Birleşik veya sıfat tamlaması gibi düşünebiliriz.
Örnek:
Ek halinde bulunan zamirler, isimlerin sonuna eklenen zamirlerdir. İyelik ekleri veya zamirler aracılığıyla oluşturulur.
Örnek:
Zamirler, dilde önemli bir rol oynar ve cümlelerin akışını sağlamada büyük katkı sunar. Her bir zamir türü, kendine özgü işlev ve kullanımlara sahiptir.
Zamirler, isimlerin yerini tutan sözcüklerdir. Bu sözcükler, ismin yerini tutarak cümlede anlamın bozulmasını engeller ve ismin tekrar edilmesini önler. Zamirler, cümle içinde farklı görevlerde kullanılabilirler ve isim gibi çekimlenirler. Şimdi zamir çeşitlerini başlıklar altında inceleyelim.
Kişi zamirleri, konuşan, dinleyen veya hakkında konuşulan kişilerin yerine kullanılan zamirlerdir. Türkçede üç farklı kişi zamiri bulunur: birinci kişi, ikinci kişi ve üçüncü kişi.
İşaret zamirleri, bir varlığı ya da nesneyi işaret ederek belirten zamirlerdir. Türkçede “bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar” gibi işaret zamirleri bulunur. Bu zamirler, işaret ettikleri varlıkların yerine kullanılır ve hangi nesne ya da kişiden bahsedildiğini açıkça belirtir.
Belgisiz zamirler, belli bir varlığı ya da kişiyi işaret etmeyen, genel bir anlam taşıyan zamirlerdir. “Biri, bazıları, kimse, herkes, hiçbir şey” gibi belirsiz ifadeler içeren zamirlerdir.
Soru zamirleri, varlık ya da kişi hakkında bilgi almak için kullanılan zamirlerdir. “Kim, ne, hangisi” gibi zamirler bu gruptadır.
İyelik zamirleri, bir nesnenin ya da varlığın kime ait olduğunu gösteren zamirlerdir. İyelik zamirleri, “benimki, seninki, onunki” gibi şekillerde kullanılır.
İlgi zamirleri, varlıklar arasında bağ kuran ve genellikle “ki” eki ile kullanılan zamirlerdir. Bu zamirler, aitlik ilişkisi kurar.
Basit zamirler, tek bir sözcükten oluşan ve başka ek ya da sözcüklerle birleşmemiş zamirlerdir. “Ben, sen, o” gibi zamirler bu gruptadır.
Birleşik zamirler, iki sözcüğün birleşmesiyle oluşan zamirlerdir. Genellikle soru zamirleriyle birlikte kullanılır ve birleşik yapılar oluşturur.
Öbekleşmiş zamirler, birden fazla sözcüğün bir araya gelerek oluşturduğu zamirlerdir. Bu tür zamirler, genellikle bir anlam bütünü oluşturur.
Ek halindeki zamirler, isimlerin sonuna eklenerek onları belirli bir kişi veya varlıkla ilişkilendiren zamirlerdir. Genellikle iyelik ekleri veya zamirlerle oluşturulan bu yapılar, sahiplik veya aitlik bildiren eklerden oluşur. Aşağıda, ek halindeki zamirlerin tanımı ve örnekleri verilmiştir.
İyelik ekleri, bir nesnenin kime ait olduğunu gösterir. Bu ekler şunlardır:
Ek halindeki zamirler, bazen isimle birleşerek daha farklı anlamlar da ifade edebilir. Örneğin:
Ek halindeki zamirler, dilde sahiplik ve aitlik durumunu ifade eden önemli unsurlardır. İyelik ekleri, cümlelerin akışını düzenlerken, kimin neye sahip olduğunu net bir şekilde ortaya koyar. Bu tür yapılar, yazılı ve sözlü ifadelerde açıklığı artırır.
Tekil İsim (Ad) Nedir?
Tekil isimler, yalnızca bir tane varlığı ifade eden isimlerdir. Kısaca, bu tür isimler, çokluk eki olan “-ler” veya “-lar” ekini almamış ve topluluk ismi olmamış sayısal anlamda tek olan adlardır. Tekil isimler, bir nesne, varlık veya kavramı belirtirken, onun benzersizliğini vurgular.
Tekil isimler, iletişimde belirli bir nesne veya kavramın net bir şekilde ifade edilmesini sağlar. Herhangi bir cümlede, tekil isimlerin kullanımı, o cümlenin anlamını güçlendirir ve belirginleştirir. Örneğin, “Dışarıda bir çocuk oynuyor” cümlesi, yalnızca bir çocuğu tanımlarken, “Dışarıda çocuklar oynuyor” ifadesi ise birden fazla çocuğu işaret eder. Böylece, tekil isimlerin kullanımı, dilin zenginliğine katkıda bulunur.
“İle”nin Yazım Kuralları ve Kullanım Örnekleri
“İle” kelimesi, cümlede hem bağlaç hem de edat olarak yer alabilir.
Örnekler:
“İle” kelimesi, ayrı yazılabildiği gibi kelimelere bitişik de yazılabilir. Ünsüzle biten kelimelere eklenerek yazıldığında “i” ünlüsü düşer ve ünlü uyumuna uyar. Bu durumda “-la, -le” şeklinde kullanılır.
Örnekler:
Cümle İçerisinde Kullanım Örnekleri:
“İle” kelimesi, ünlü ile biten kelimelere bitişik yazıldığında araya “y” koruyucu ünlüsü girer ve “ile”nin başındaki “i” ünlüsü düşer.
Örnekler:
“İle”nin Cümle İçerisinde Kullanımı:
“İle”nin Yazılışı ile İlgili Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
Örnekler:
Cümle İçerisinde Kullanım:
Örnek:
Bu açıklamalar doğrultusunda “ile” kelimesinin doğru kullanımı ve yazımı, yazım kurallarının anlaşılması açısından büyük önem taşımaktadır.
Mastar Ekinin Kullanımı ve Doğru Yazımı
“-mek” ile biten mastar sözcüklerden sonra “-a, -e, -ı, -i” ekleri geldiğinde, “k” ünlüsü düşer ve yerini “y” kaynaştırma ünlüsü alır. Bu durumdaki sözcüklerde yumuşama yaşanmaz.
Örnekler
Mastar Ekinin Doğru ve Yanlış Kullanım Örnekleri
Mastar Eklerinin Yazılışıyla İlgili Önemli Uyarılar
Bu bilgiler ışığında mastar eklerinin doğru kullanımı, yazım kuralları açısından büyük önem taşımaktadır.
Yardımcı Düşünceler ve Ana Düşünce İlişkisi
Paragraf içinde bulunan yardımcı düşünceler, ana düşünceyi desteklemek, geliştirmek ve daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla oluşturulmuş cümlelerdir. Bu tür sorularda, genellikle paragrafın içinde yer alan yardımcı düşünceler ile dışarıda kalan düşünceler veya özellikler sorgulanmaktadır. Özetle:
Yardımcı düşünce sorularının kök cümleleri genellikle olumsuz ifadeler içerir. Sıkça karşılaşılan soru kökleri arasında “hangisine değinilmemiştir”, “hangisi çıkarılamaz”, “hangisine ulaşılamaz”, “hangisi söylenemez”, “hangisine varılamaz”, “hangisi değildir” veya “hangisi yoktur?” gibi ifadeler bulunur.
Paragrafın içinde, verilen seçeneklerle uyumlu olan yardımcı düşünceleri bulmak mümkündür. Yani, bu düşünceler paragrafın içinde açık bir şekilde yer alır. Paragraflarda tek bir ana düşünce bulunsa da, birden fazla yardımcı düşünce mevcuttur. Örnekler ve ayrıntılar, paragrafın içinde bu yardımcı düşüncelere örnek teşkil eder.
Yardımcı düşünceler, paragrafın tamamını kapsamayabilir. Ayrıca, paragraflarda yer alan yardımcı düşünceler arasında anlam ve dilsel bağlar bulunmaktadır. Bu düşünceler, ana düşüncenin netleşmesine yardımcı olan ve somutlaştıran ikincil yargılardır. Dolayısıyla, yardımcı düşünceler, her zaman ana düşünceye ulaşmamızı sağlayan araç cümleler olarak işlev görmektedir.
Yardımcı düşüncelerle ilgili sorularda, bu düşünceleri içeren cümleler mutlaka paragrafın içinde yer alır. Bu cümleler ya doğrudan yazılmış ya da bazı kelimeleri eksik veya farklı sözcüklerle ifade edilmiştir. Bu nedenle, yeterince zaman tanındığında, bu soruların cevapları paragrafın içinde tek tek bulunabilir.
Sınavlarda, en sık karşılaşılan soru türlerinden biri yardımcı düşüncelerle ilgilidir. Paragraf sorularının yaklaşık %35’i bu konuyla ilişkilidir.
Yardımcı Düşüncelerle İlgili Soru Şekilleri
Bu tür sorular genellikle şu şekilde karşımıza çıkar:
Paragraftan Çıkarılabilecek Yardımcı Düşünceler
Not: Paragrafta yer alan renklerle, seçeneklerdeki renklerin aynı düşünceyi içeren cümleler olduğu belirtilmiştir. Paragrafta hangi renk varsa, seçeneklerde de o renk bulunur.
ÖRNEK 1
Edebiyat öğretmenimizin kendine has bir öğretim yöntemi vardı. Tanınmış yazar ve düşünürlerden seçilen bir metni çoğaltır, dersten birkaç gün önce bizlere dağıtırdı. O metni tekrar tekrar okur, yazarın bakış açısını, metindeki ilginç noktaları ve dönemin edebi anlayışını keşfederdik. Derste öğretmenimiz düşüncelerini açıklamaz, gülümseyerek bizi dinlerdi ve asıl hedefe kendi çabamızla ulaşmamızı sağlardı. Böylece derslerimiz canlı ve tartışmalı bir ortamda geçerdi. Sokrat’ın, Sofokles’in, Tolstoy’un, Montaigne’in metinlerindeki bazı ifadeler hâlâ aklımda, bana hâlâ ilham vermeye devam ediyor.
Edebiyat Öğretmeni ile İlgili Çıkarılabilecek Yargılar:
Çıkarılamayacak Yargı:
ÖRNEK 2
Kuşkusuz, elektronik çağ bizlere yeni fırsatlar sunuyor. Binlerce yıllık bilgiyi teknolojinin yardımıyla küçücük “çip”lerde depolamak ve bu sayede bilgiye kolaylıkla erişmek, hem bizler hem de gelecek nesiller için oldukça değerlidir. Ancak, buna rağmen “kitap” adı verilen nesnenin hikâyesinin kısa zamanda sona ereceğini düşünmüyorum. Bu bağlamda, yayıncılığın iki farklı yolda ilerleyeceğini düşünüyorum. Bilgi yoğunluğu olan içerikler “e-kitap”larda, sanatsal yoğunluğu olanlar ise görsel açıdan çekici “butik kitaplar”da toplanacak. Hatta zamanla, kitap sahibi olmanın, koleksiyonculukla eşdeğer sayılacağını düşünüyorum.
Paragraftan Çıkarılabilecek Yargılar:
Çıkarılamayacak Yargı:
ÖRNEK 3
Ünlü bir yazar, “Yazmak için konu mu arıyorsun? Uzaklara gitmene gerek yok. Şu sokaktaki evlerden birini seç. Yeter ki, o evin insanlarını tanımaya dair bir tutkun olsun; onları anlatırken gerçeği hayal gücünle birleştirme yeteneğine sahip ol, ayrıca dilin inceliklerini tanıyıp onları kendi tarzında kullanabilme becerin olsun,” diyor. (ÖSS)
Çıkarılabilecek yargılar:
Çıkarılamayacak yargı:
ÖRNEK 4
Dil, kuralları dilbilgisi kitaplarına sığmayacak kadar karmaşık, sayısız detaylarla dolu, büyüleyici bir iletişim aracıdır. Esnek, dinamik, gelişmeye ve değişmeye açık bir sistemdir. Bu nedenle, dilin sunduğu zenginliklerin, kullanabildiğimizden çok daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum, günümüzde kullandığımız dilin, gelecekteki dilden çok daha geri planda kalacağını düşündürmektedir. Şunu ifade edebiliriz ki, bugünkü dille iletişim kurarken bir yandan da gelecek dili yaratma sürecindeyiz. (ÖSS)
Dil ile İlgili Çıkarılabilecek Yargılar:
Çıkarılamayacak Yargı:
ÖRNEK 5
İlgimi, kültürel konulara ve yaşadığım kentin tarihine yönlendirdim. Bu durum beni bir tür kedere itti; fakat bunun altında ezilmedim. Çalıştım, çabaladım ve kitaplarımı yazdım. Hayatımdan memnunum. Hiçbir arkadaşım benim için “hüzünlü” demez. “Sinirli, dinamik” diyebilir; ancak belirgin özelliğim “hüzün” değil. Olsa olsa şunu söyleyebilirler: “Kâğıdı, kalemi eline alıp yazdığında, kaleminin ucuna gelenler şunlardır.” (ÖSS)
Paragraftaki Kişi ile İlgili Çıkarılabilecek Yargılar:
Çıkarılamayacak Yargı:
ÖRNEK 6
Büyük edebiyatçılar, yalnızca eserleriyle değil, oluşturdukları imgelerle de anılırlar. Bu sanatçı, kişiliği, edebiyat bilinci ve eserleriyle kendisinden sonraki nesillere rehberlik etmiştir. Özellikle 1970’li yıllarda öykücülüğümüze yeni bir soluk kazandırmıştır. Öyküyü romandan bağımsız bir şekilde kullanmaması, edebiyat bilincinin önemli bir göstergesiydi. Günlükleri, eleştirileri ve çevirilerindeki titizliği, öykülerindeki başarısının bir tesadüf olmadığını bize açıkça göstermiştir. (ÖSS)
Çıkarılabilecek yargılar:
Çıkarılamayacak Yargı:
ÖRNEK 7
Nasrettin Hoca, fıkralarından da anlaşılacağı üzere sevecen, hoşgörülü, akıllı ve hazırcevap bir insandır. Her daim, haksızlığa uğrayanların yanında yer almış, yaşamın ağır yükleri altında ezilenlere bir gülümseme ile destek olmuştur. Nasrettin Hoca’nın fıkraları öğreticidir. Genelde kısa olup, bazen girişte yer ve zaman belirtilir; karakterler tanıtılır; ikinci bölümde Hoca’ya bir şey söylenir ve sonunda onu güldüren ama düşündüren cevabı beklenir. O son cümle, sık sık atasözüne veya deyime dönüşür. Hoca’nın çok geniş bir coğrafyada, farklı milletlerce benimsenmiş olmasını da fıkralarındaki bu özelliklere bağlayabiliriz. (ÖSS)
Nasrettin Hoca Fıkraları ile İlgili Çıkarılabilecek Yargılar:
Çıkarılamayacak Yargı:
ÖRNEK 8
Mitler, doğa güçlerini ve doğaüstü varlıkları anlatan hayal ürünü hikâyelerdir. Bu hikâyelerin simgesel ve kutsal bir yönü bulunmaktadır. Yüzyıllar boyunca bu öyküler birbirlerinden beslenerek zenginleşmiştir. Bazıları kulaktan kulağa yayılırken, kimileri yazmayı meslek edinen kişilerce yazıya geçirilmiştir. Günümüzde elimizde, her mitolojik hikâyenin, yazıya geçirenin bakış açısına göre değişen farklı anlatımları mevcuttur. (ÖSS)
Mitler ile İlgili Çıkarılabilecek Yargılar:
Çıkarılamayacak Yargı:
ÖRNEK 9
Okur, onun şiirlerini incelerken derinleştikçe yeni tatlar ve keşifler ile karşılaşacaktır. Sözün gizemli boyutlarını araştıracaktır. Şiiri yeniden şekillendirecektir. Bu bağlamda, onun şiiri herkes için erişilebilir değildir. Sanat alanı son derece geniş şiirlerdir. Tarihten felsefeye, farklı bilim dallarından alınmış unsurlar, bu şiirlerde motif olarak karşımıza çıkar. Kimi zaman bu unsurlar imgeler haline gelir; benzetmeler, mecazlar, istiareler biçiminde iç yapısını oluşturur şiirlerin. (ÖSS)
Çıkarılabilecek Yargılar:
Çıkarılamayacak Yargı:
ÖRNEK 10
Indiana Üniversitesinden bir grup araştırmacının yaptığı çalışmaya göre, uzun süre oturma durumu sergileyenlerin, her saat başında beş dakika yürümesi, bacak atardamarlarının zarar görmesini önlüyor. Otururken kalbe kan pompalayan gevşek kaslar yeterince kasılmıyor. Bu durum, kanın bacaklarda birikmesine yol açıyor ve artan kan akışının damarların genişleme yeteneğini olumsuz etkileyebiliyor. Araştırmaya göre, uzun süreli oturmanın damarların artan kan akışına karşı genişleme kapasitesini bozduğu ve bunun da kalp ile damar hastalıklarının habercisi olduğu belirtiliyor. (YGS)
Çıkarılabilecek Yargılar:
Çıkarılamayacak Yargı:
ÖRNEK 11
Şairler, ilk olarak eserlerini kendilerine beğendirmeye çalışarak işe koyulurlar. Onlar, seçimci bir tavır sergilerler. Bazen bir şiir üzerinde haftalar, hatta aylarca yoğun bir şekilde çalıştıkları olur. Bu durum, yetkinlik olarak değerlendirilebilir mi? Bence hayır; bu durum aslında titizliğin bir göstergesidir. Şiir dilini kusursuz bir biçimde kullanma hassasiyeti, şairin özünü oluşturan bir tutumdur. Günümüzde, dikkat çekmek ve sürekli görünür olmak ön planda iken, adını sıkça duyurmaktan uzak duran şairlerin hâlâ var olup olmadığını sorgulamak gerekiyor. Neyse ki böyle şairler hâlâ bulunmaktadır! (YGS)
Bu metinde bahsedilen şairlerle ilgili olarak çıkarılabilecek yargılar:
Çıkarılamayacak yargı:
SORU 12
İnsan neden şiir yazar? Havasız bir ortamda boğulma tehlikesiyle karşı karşıya kalırken, nefes alabilmek ve varlığını sürdürebilmek için içindekileri dışa vurmak amacıyla mı? İç dünyasıyla dış dünya arasında süregelen bir çatışma içinde anlaşılabilir olma kaygısı mı taşımaktadır? Şairler, görünmeyen sırları gün yüzüne çıkararak bize rehberlik mi ederler? (YGS)
Bu ifadeleri dile getiren kişi, şairlerin yazma motivasyonları arasında aşağıdakilerden hangisinin bulunmadığını belirtmektedir?
A) Hayatın sıkıcılığından kurtulma B) Kendini ifade ederek ortaya koyma C) Ruh hali ile yaşam arasındaki çatışmayı yansıtma D) Yalnızlaşmaktan kaçınma E) Hayatın farkına varılmayan yönlerini hissettirme
CEVAP: D
SORU 13
Düşünen gençler konusunda umutluyum. Üretken ve başarılı işler çıkarıyorlar ve çıkaracaklar da. Batı’daki birikimi özümseyip, ona yeni bir bakış açısı kazandırırken; kendi kültürümüzle ilgili araştırmalarını da sürdürecekler. Bu süreçte, bizi biz yapan değerlere bağlı kalarak, dünyada yaşanan olaylara duyarlı, ama onlardan belli bir mesafede durarak ilerleyecekler. Eğer bu tutumlarını sürdürürlerse, geçmişte onlardan önce yaşamış olan yol arkadaşlarını yanlarında bulacaklar. Günümüzde kesin bir sonuç alamasalar bile, gelecekte bu yolda yürüyenlere bugün attıkları adımlarla umut aşılayacaklar. (YGS)
Bu metnin yazarı, gençlerde bulunması gereken özellikler arasında aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?
A) Olumsuzluklardan ders çıkarmak B) Hedeflerine ulaşmak için kararlı bir tutum izlemek C) Dışsal gelişmelerden yararlanmak D) Gelecek nesillere rehberlik etmek E) Ulusal değerlere önem vermek
CEVAP: A
SORU 14
Denemenin temelleri Yunan ve Latin yazarlar tarafından atılmıştır; bu yazınsal tür, on altıncı yüzyılda kendine has bir biçim kazanmıştır. Fransızca “essai” kelimesinin karşılığı olan bu türün en belirgin özelliği, öne sürülen düşüncelerin ispatlanma zorunluluğu taşımamasıdır. Yazınsal sürecin bir maceraya dönüşmesini sağlayan bu türde metnin her an sürprizlere açık olması söz konusudur. Anlam, çok katmanlı bir yapıdadır. Dilin resmiyetinden uzaklaşılan bu türde anlatımda samimiyet ve rahatlık bir arada bulunur. Böylece yazar, hayatın içindeki çeşitli durumları, olayları ve gerçekleri yeni bir biçimde ortaya koyabilir. (YGS)
Bu metinde denemeyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine yer verilmemiştir?
A) Savunulanların kanıtlanması gerekmediğine B) Söylemsel özelliklerine C) Tarihsel gelişimine D) Her konuda yazılabilir olduğuna E) Öğretici yanının bulunmadığına
CEVAP: E
SORU 15
Elli yaşına geldiğimde neler öğrendim? Öncelikle sabrı öğrendim. Kendi sınırlarımı tanımayı, affetmeyi… Hayatın getirmediklerinin hesabını kimseye sormamayı… Gerekirse vazgeçmeyi, yetinmeyi… Dostluk ilişkilerimi yıpratmadan korumayı… İşte ben bunları öğrendim. (YGS)
Bu sözleri ifade eden kişi, aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?
A) Sahip olamadığı şeyler için başkalarını suçlamayan B) Yapabilecekleri ve yapamayacaklarının farkında olan C) Arkadaşlık ilişkilerini kırgınlıklar yaşamadan sürdüren D) Başkalarının sorunlarını kendi sorunları olarak gören E) Elindekiyle yetinmeyip daha fazlasını istemeyen
CEVAP: D
Paragrafta Yardımcı Düşünce ile İlgili Sorular
SORU 1
Yazar, öykülerinde genellikle eskiyle olan bağlarını koparmış, yeniliklere de uyum sağlayamayan bireylerin toplum içinde yalnızlaşma sürecini ve bu durumun çöküşe gidişini ele almaktadır. Bu, bir bakıma topluma yabancılaşmış bireylerin kaçınılmaz kaderidir. Aileyi ve toplumu ayakta tutan iç dinamikler ve ahlaki değerler kaybolmuş; bu kaybolmuşlukların yerini alması beklenen unsurlar ise bu boşlukları doldurmaktan aciz kalmıştır. Böylece toplumsal yapıda artık hiçbir şeyi yerinde bulamayan birey, bozuk bir ruh haliyle “ortalıkta dolaşmaktadır”. Bu yabancılaşmaya bazı bireyler çeşitli başkaldırı yöntemleriyle yanıt vermeye çalışırlar. Ancak bu tür bir direniş, kişiyi, hatalı işleyen toplumsal yapı içinde ezilmekten kurtaramaz. Sonuç olarak, birey, dramatik bir kurban olarak olumsuz koşullarda yaşamaktan ağır bir bedel ödemektedir.
Bu metinde tanıtılan yazar ve öykü karakterleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? (YGS)
A) Genellikle çevresinden ve değerlerinden kopmuş olan bireylerin yalnızlıklarını işlemiştir.
B) Toplumla uyum sağlayamayan, çatışma içinde bulunan bireylere yer vermiştir.
C) Kendi değerlerini savunmak yerine olayları uzaktan izlemeyi tercih eden bireyleri anlatmıştır.
D) Toplumda ortaya çıkan yeni değerlerin bireyler için eski değerler kadar işlevsel olamadığına dikkat çekmiştir.
E) Aile kurumunun yaşadığı sarsıntıları ele almıştır.
ÇÖZÜM: Yukarıdaki paragraftaki yardımcı düşünceleri bulalım: “A” seçeneğinin cevabı: “Öykülerinde genellikle eski ile bağlarını koparmış, yeni ile de uyum sağlayamamış bireyin toplum içinde yalnızlaşmasını ve bir çöküşe doğru yol alışını anlatır.” cümlesindedir; “B” seçeneğinin cevabı: “Bu, bir anlamda topluma yabancılaşmış bireylerin kaçınılmaz yazgısıdır.” cümlesindedir; “D” seçeneğinin cevabı: “Toplumu, aileyi ayakta tutan iç dinamikler, ahlaki özellikler kaybolmuş, bunların yerini alması düşünülen şeyler de bu boşlukları dolduramamıştır.” cümlesindedir; “E” seçeneğinin cevabı da “Aileyi ayakta tutan iç dinamikler, ahlaki özellikler kaybolmuştur.” cümlesindedir. “C” seçeneğindeki düşünce ise metinde yer almamaktadır. Doğru cevap “C” seçeneğidir.
SORU 2
Her dize ya da her satır, yazıldığı andan itibaren insanlara bir ileti göndermektedir. Üreten kişi, bu iletişimin nasıl okunacağına dair bir denetleme hakkına sahip değildir. Yazar, bu hakkı, eserini yayımladığı anda yitirmiştir veya kendi isteğiyle başkalarına bırakmıştır. Okuma süreci; okuyucunun kişiliğine, bilgi seviyesine, anlama ve yorumlama becerisine göre farklılık gösterir; yazıldığı esnada hedeflenenlerin gerisinde kalabileceği gibi, çok daha ötesine de geçebilir. Bu son durumda, yeniden üretme süreci devreye girmektedir. Tabii ki, ortaya çıkan ve eleştiriler içeren metnin edebi bir değer taşıması şartıyla. (YGS)
Bu metinden aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Yazarlar, okurları yönlendirmemelidir.
B) Farklı okuyucular, yazarın iletmek istediğini kendilerine göre yorumlayabilirler.
C) Her metin, çözümlemeleri yazarına ait olan bazı gizli anlamlar taşır.
D) Okurun esere karşı tutumu, kişisel birikimiyle ilişkilidir.
E) Bir eserin okur tarafından değerlendirilebilmesi için sanatsal nitelikler barındırması gerekir.
ÇÖZÜM: Yardımcı düşüncelerle ilgili sorularda, bu düşünceleri içeren cümlelerin mutlaka metnin içinde yer alması gerektiği unutulmamalıdır. Bu paragrafta “A” seçeneğinin cevabı: “Üreten kişinin, onun nasıl okunacağını denetleme, nasıl anlaşılması gerektiğini dayatma gibi bir hakkı yoktur. Yazar bu hakkı, eserini yayımladığı anda yitirmiştir veya kendi isteğiyle başkalarına bırakmıştır.” cümlesindedir; “B” seçeneğinin cevabı: “Okuma; okuyanın kişiliğine, bilgisine, anlama ve yorumlama yeteneğine, beğenisine göre değişiklik gösterir.” cümlesindedir; “D” seçeneğinin cevabı: “Okuma; okuyanın kişiliğine, bilgisine, anlama ve yorumlama yeteneğine, beğenisine göre değişiklik gösterir.” cümlesindedir; “E” seçeneğinin cevabı: “Bu son durumda, yeniden üretme söz konusudur artık. Elbette, ortaya çıkan ve eleştiriler içeren metnin bir edebi değer taşıması koşuluyla.” cümlesindedir. “C” seçeneğindeki düşünce metinde işlenmemiştir. Doğru cevap “C” seçeneğidir.
SORU 3
Bir yazar, kendi düşünceleriyle bir yazısında şöyle diyor: “Her yaş dönemi, insanı farklı kılar. Yirmili yaşlardaki insanla ellinin, altmışın, yetmişin, hatta seksenin ve doksanın insanı aynı mı kalabilir?” Elbette, farklılık gösterir. Değişim, yalnızca fiziksel özelliklerimizi etkilemekle kalmaz; esasen iç dünyamızı da sarmalar. Geçmişte pek umursamadığım olaylar ve haberler şimdi derin bir şekilde beni etkiliyor. Yargılayıcı ve eleştirel bir bakış açısıyla her şeye yaklaşıyorum. İstemeden de olsa sorunların karmaşasında kendimi buluyorum. Öfke ve üzüntü duyguları içimde kabarıyor. Dinginliğimi kaybettiğim ve ruh halim karmaşık hale geldiği bu anlarda çevremdekiler bile beni sakinleştiremiyor; tutunacak bir dal veya sığınacak bir yer arıyorum. Çözüm arayışım devam ettikçe, şiire ya da romana sığınmanın benim için daha rahatlatıcı bir seçenek olduğunu düşünüyorum. (YGS)
Bu metinden yaşlılarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Mutsuzlukları, yalnız kalışlarından kaynaklanmaktadır.
B) Farklılaştıklarının bilincindedirler.
C) Günlük gerçeklere karşı tepkilerini ortaya koyarlar.
D) Tanık oldukları durumlara yeni anlamlar kazandırırlar.
E) Kaçış ve arayış duyguları içindedirler.
ÇÖZÜM: Paragrafta yer alan yardımcı düşünceleri bulalım. Paragrafta yaşlıların ruh haline dair bilgiler yer almaktadır. “B” seçeneğinin cevabı: “Haberler şimdi derinlemesine etkiliyor beni. Yargılayıcı, eleştirel bir açıdan bakıyorum her şeye.” cümlesindedir; “C” seçeneğinin cevabı: “İster istemez sorunların sarmalında buluyorum kendimi. Öfkeleniyor, üzülüyorum.” cümlesindedir; “D” seçeneğinin cevabı: “Bakıyorum bir zamanlar hiç umursamadığım olaylar, haberler şimdi derinlemesine etkiliyor beni.” cümlesindedir; “E” seçeneğinin cevabı: “Tutunacak bir dal, sığınacak bir yer arıyorum.” cümlesindedir. “A” seçeneğinde ifade edilen düşünce, paragrafın içinde bulunmamaktadır. Doğru cevap “A” seçeneğidir.
Yardımcı Düşünce Nedir?
Yardımcı düşünceler, bir paragrafın ana fikrini destekleyen, geliştirici ya da açıklayıcı nitelikteki ifadelerdir. Bu düşünceler, metnin derinliğini artırır ve okuyucuya konuyla ilgili daha fazla bilgi sunar.
Paragrafta Yardımcı Düşünce Örnekleri
Paragrafta Yardımcı Düşünce Nasıl Çözülür?
Paragrafta Yardımcı Düşünce Taktikleri
Yardımcı Düşünce Nasıl Bulunur?
Yardımcı Düşüncelerle İlgili Sıkça Sorulan Sorular
Yardımcı Düşünce PDF ve Konu Anlatımı
İnternette yardımcı düşüncelerle ilgili çeşitli kaynaklar ve PDF dosyaları bulunmaktadır. Bu belgeler, yardımcı düşünce örneklerini, nasıl bulunacağına dair ipuçlarını ve pratik alıştırmaları içermektedir. Okul kaynakları veya kütüphaneler bu konuda zengin içerik sunar.
Sözcükte Çok Anlamlılık
Türkçe dilinde, bir kelimenin farklı anlamlar taşıyabilmesi, dilin zenginliklerinden biridir. Bu özellik, sözcükte çok anlamlılık ya da diğer adıyla “çok anlamlılık” olarak adlandırılır. Bir sözcüğün birden fazla anlamda kullanılması, dilin etkili ve ekonomik bir şekilde kullanılmasına olanak tanır. Bu çok anlamlılık, özellikle Türkçe gibi köklü ve zengin bir dilde, oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Aynı kelime, farklı bağlamlarda farklı anlamlar taşıyabilir. Şimdi bu durumu daha ayrıntılı inceleyelim.
Bir sözcüğün birden fazla anlama gelmesine “çok anlamlılık” denir. Yani bir kelimenin temel anlamı dışında, başka yan anlamları da olabilir. Bu durum, kelimenin kullanıldığı cümleye ve bağlama göre değişiklik gösterir. Örneğin, “yazmak” fiilini ele alalım. Bu kelime temel olarak bir metni kaleme almak anlamında kullanılırken, “hesaba yazmak” ya da “listeye adını yazmak” gibi yan anlamlarda da kullanılabilir.
Çok anlamlılık, hemen her sözcükte görülebilecek bir özellik olmasına karşın, bazı kelimelerde bu özellik daha belirgindir. Aşağıda, Türkçede sıkça kullanılan bazı kelimelerin çok anlamlılık örneklerini inceleyelim:
Çok anlamlılık, genellikle dilin evrimiyle ortaya çıkar. Bir kelime, ilk kullanıldığı anlamın ötesinde başka bağlamlarda da kullanılmaya başlanır ve zamanla yan anlamlar kazanır. Kelimelerin anlamları, toplumun kültürel, sosyal ve teknolojik gelişimiyle paralel olarak değişir ve genişler. Örneğin, “açmak” fiili, sadece kapalı bir şeyi açmak anlamında kullanılırken, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte elektronik cihazları başlatma anlamında da kullanılmaya başlanmıştır.
Çok anlamlılık, dilin dinamik ve zengin yapısının bir göstergesidir. Bu özellik, hem dilin etkin kullanımını sağlar hem de kelimelerin anlam derinliğini arttırır. Çok anlamlılık örnekleri, dilin sürekli olarak yenilenebilen bir yapıya sahip olduğunu ve kelimelerin zaman içerisinde farklı anlamlar kazandığını gösterir. Bu durum, hem dilin zenginliğini hem de anlatım gücünü ortaya koyar.
SÖZCÜKTE (KELİMEDE) ANLAM
A. Anlam Yönünden Kelimeler
1. Temel Anlam (Gerçek Anlam)
Kelimelerin zihinde ilk akla gelen ve en yaygın kullanılan anlamlarıdır. Bu anlam, kelimenin genel ve bilinen kullanımını temsil eder. Örneğin, göz kelimesi doğrudan görme organını ifade ederken, farklı bağlamlarda başka anlamlar da taşıyabilir. Örneğin, “pınarın gözü” ifadesinde göz kelimesi farklı bir anlam kazanır.
Gerçek Anlam Örnekleri:
2. Yan Anlam
Bir kelimenin temel anlamı dışında, cümle içinde yeni bir anlam kazanmasıdır. Bu, kelimenin gerçek anlamı ile mecaz anlamı arasında bir yerde durur. Yan anlam, kelimenin kavramsal olarak gerçek anlamına benzerlik gösterirken, şekilsel olarak bağlantısı yoktur. Örneğin, “ayak” kelimesi insan organı anlamında temel anlamdayken, “masanın ayağı” ifadesinde farklı bir anlam taşır.
Gerçek ve Temel Anlam Örnekleri:
Yan Anlam Cümle Örnekleri:
Dilimizdeki kelimeler her zaman tek bir anlam taşımaz. Cümle içindeki kullanımlarına bağlı olarak farklı anlamlar kazanabilirler. Bu bağlamda, beş duyumuzla algılanabilen kelimeler soyut anlamda kullanılabilirken, soyut kavramlar da somut anlam kazanacak şekilde cümle içinde yer alabilirler.
Somutlaşma – Somutlama:
Soyut anlamda kullanılan kelimelerin, cümle içinde somut bir anlam kazanacak şekilde kullanılması somutlama olarak adlandırılır. Somutlamanın amacı, kelimenin ifadesini güçlendirmek ve anlamını zenginleştirmektir. Bu bağlamda, somutlama genellikle insan dışındaki varlıklara insana ait özellikler atfetmek amacıyla kişileştirme sanatında kullanılır. Ayrıca, benzetme (teşbih) ve istiare (eğretileme) sanatlarında da sıkça başvurulur.
Benzetme (Teşbih): Anlamı kuvvetlendirmek için iki varlık veya kavramdan ortak özellikleri açısından zayıf olanın güçlü olana benzetilmesidir.
İstiare (Eğretileme): Benzetmenin iki temel ögesi vardır: benzeyen ve benzetilen. İstiare, bu ögelerden sadece birinin kullanılmasıyla gerçekleştirilen söz sanatıdır.
Somutlama Örnekleri:
Soyutlama – Soyutlaştırma:
Somut anlamda kullanılan kelimelerin, cümle içinde beş duyuyla algılanamayacak şekilde kullanılması soyutlama olarak bilinir. Soyutlama, duyguların algılanabilir kavramlarla açıklanması anlamına gelir. Örneğin, “Taşı alıp bana attı.” cümlesinde taş kelimesi gerçek anlamındadır, ancak “Taş kalpli bir insandı.” ifadesinde soyutlaştırılarak farklı bir anlam kazanmıştır.
Soyutlama Örnekleri:
Yakıştırmaca:
Kendine ait olmayan kavramlarla bazı kelimelerin tamlama kurmasıdır ve yan anlam olarak da değerlendirilebilir. Adı bilinmeyen kavramlarla ilgili gerçek anlama benzerlik açısından yakıştırma işlemi yakıştırmaca olarak adlandırılır.
Yakıştırmaca Örnekleri:
3. Mecaz Anlam
Bir kelimenin gerçek anlamının dışında kullanılmasına mecaz anlam denir. Mecaz anlamda kullanılan kelimeler, gerçek anlamlarından tamamen ayrılırlar. Mecaz anlamın amacı, ifade gücünü artırmak ve anlatımı renklendirmektir.
Mecaz anlam, gerçek anlamla ilgili kurulan benzetmelerden yola çıkarak kelimenin orijinal anlamından tamamen farklı bir anlam oluşturur. Örneğin, “Onun gözü yükseklerdeydi.” cümlesinde yüksek kelimesi fiziksel bir özellikten ziyade, daha fazlasını arzulama anlamında kullanılmıştır.
Mecaz anlam genellikle iki şekilde ortaya çıkar: birincisi benzetmelerle (teşbih, teşhis, istiare, mübalağa, tariz, kinaye) sağlanır; ikincisi ise mecaz-ı mürsel yani ad aktarmaları ile gerçekleşir.
Mecaz Örnekleri:
Mecaz anlam, genellikle benzetmelerle olduğu gibi açık veya kapalı istiarelerle de gerçekleştirilebilir. Edebi sanatlar içerisinde yer alan istiare, deyim aktarmaları ve ad aktarmaları bu türün en önemli örnekleridir.
4. Deyim Anlam
Bu özelliklerden hareketle, deyim; en az iki kelimenin sabit bir biçimde birleşmesiyle oluşan ve kelimelerden birinin veya her ikisinin anlam değişikliğine uğramasıyla meydana gelen mecazlı ifadelerdir.
Deyimlerin Oluşum Şekilleri:
Deyimlerle İlgili Örnek Cümleler:
Türkçede Sıkça Kullanılan Deyimler:
Deyimler, cümlenin her ögesinde yer alabilir:
5. Terim Anlam Nedir?
Belirli bir meslek alanıyla ilgili (bilim, sanat, spor, meslekler) kavramların karşılığı olarak kullanılan anlam, terim anlam olarak adlandırılır.
Terim Anlamın Özellikleri:
Terimlerle İlgili Örnekler:
6. Argo Anlam
Ortak düşünceye sahip, belirli gruplar tarafından kullanılan ve kendi aralarında anlaşmayı sağlayacak şekilde kelimelere yeni anlamlar katarak oluşturulan özel dile argo denir.
Argonun Özellikleri:
Argo ile İlgili Örnek Cümleler:
7. SOYUT ANLAM
Beş duyu organımızla (görme, işitme, tatma, dokunma, koklama) algılanamayan varlıkları ifade eden kelimelere soyut anlamlı sözcükler denir. Soyut sözcüklerin his yoluyla elde ettiği anlam, soyut anlam olarak bilinir.
Soyut kelimeler mutlaka beş duyumuzdan biriyle algılanmamalıdır. Örneğin, rüzgâr kelimesi görme, tatma veya koklama gibi duyularla algılanamaz; ancak dokunma duyusuyla hissedilebilir. Sadece bir duyuyla algılanabilen kelimeler somut sözcüklerdir ve soyut değildir. Bu nedenle, bir kelimenin soyut anlam taşıması için hiçbir duyuyla algılanamaması gerekir.
Soyut Anlamla İlgili Cümleler:
8. SOMUT ANLAM
Beş duyu organımızla (görme, işitme, tatma, dokunma, koklama) algılanabilen kelimelere somut anlamlı sözcükler denir. Bu kelimeler, en az bir duyuyla algılanıp varlıkların fiziksel özelliklerini ifade eder.
Somut Anlamlı Kelimelerin Özellikleri:
Somut Anlamla İlgili Örnek Cümleler:
9. GENEL VE ÖZEL ANLAM
Genel Anlam: Birden fazla kelimenin anlamını içinde barındıran, o türün genelini kapsayan anlamlara denir.
Özel Anlam: Sadece bir varlığı kesin ve net ifadelerle tanıtan, dar bir anlamı olan kavramlara denir.
Genel ve Özel Anlamla İlgili Örnekler:
Türkçede bazı sınav sorularında genelden özele ya da özelden genele doğru anlam soruları yer alır. Genelden özele doğru yapılan çıkarımlar tümdengelim; özelden genele doğru yapılan çıkarımlar ise tümevarım terimleriyle ifade edilir.
B. Sözcükler Arasındaki Anlam İlişkileri
Sözcükler Arasındaki Anlam İlişkileri başlığı altındaki her bir konuyu açıklamaları ve örnekleri ile birlikte bulabilirsiniz:
Tanım: Anlam olarak birbirine tamamen yakın veya aynı olan sözcüklerdir. Bu sözcükler birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Örnek:
Tanım: Anlam olarak birbirine yakın ancak tamamen aynı olmayan sözcüklerdir. İnce anlam farkları vardır. Örnek:
Tanım: Anlam olarak birbirine tamamen zıt olan sözcüklerdir. Örnek:
Tanım: Telaffuzları aynı olan ancak anlamları farklı olan sözcüklerdir. Örnek:
Tanım: Aynı sözcüğün tekrarlanmasıyla oluşturulan sözcük gruplarıdır. Vurgulama veya duyguyu artırma amacı taşır. Örnek:
Tanım: Bir sözcüğün aynı kökten türeyen farklı anlamlarda kullanılmasıdır. Örnek:
Tanım: Halkın tecrübesiyle oluşmuş, ders verici, kısa ve öz ifadelerle oluşturulan kalıplaşmış sözlerdir. Örnek:
Tanım: Bir düşünceyi doğrudan ifade etmeden, başka sözcükler veya ifadeler kullanarak anlatma yöntemidir. Örnek:
Tanım: Bir sözcüğün orijinal anlamının dışında daha geniş bir anlam kazanmasıdır. Örnek:
Tanım: Bir sözcüğün anlamının zamanla daha spesifik veya dar bir alana itilmesidir. Örnek:
Tanım: Bir sözcüğün olumsuz veya düşük anlamdan daha olumlu veya yüksek bir anlama evrilmesidir. Örnek:
Tanım: Bir sözcüğün zamanla olumlu bir anlamdan olumsuz bir anlama kaymasıdır. Örnek:
Tanım: Bir durumu, olayı veya kişiyi daha olumlu veya kabul edilebilir bir şekilde ifade etme yöntemidir. Genellikle olumsuz bir durumu yumuşatmak için kullanılır. Örnek:
Bu açıklamalar ve örnekler, sözcükler arasındaki anlam ilişkilerini daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Her bir kavram, dilin zengin ve dinamik yapısını yansıtarak iletişimde çeşitlilik sağlar.
Çatısı Yönüyle Eylemler (Fiil-Eylem Çatısı)
Eylemlerin Çatısı: Eylemlerin cümle içinde nesne alıp almamalarına veya aldıkları özneye göre gösterdikleri özellik, çatı olarak adlandırılır. Çatı açısından eylemler temelde iki ana gruba ayrılır:
Ettirgen Eylemler: Geçişli eylemlere “-r, -t, -dir” ekleri getirilerek, geçişli eylemlerin geçişlilik derecesi artırılır. Bu tür eylemler öznenin işi doğrudan yapmadığı, başkasına yaptırdığı eylemleri ifade eder. “Büyük ülkeler, küçük ülkeleri yıllarca savaştırdı.” cümlesindeki “savaştırdı” sözcüğü nesneye göre oldurgan, özneye göre ettirgen bir eylemdir. Ettirgen eylemler genellikle köklerinde birtakım değişikliklere uğrar:
Oldurgan Eylemler: Geçişsiz eylemler “-r, -t, -dir” ekleriyle geçişli hale getirilir. Nesne açısından bakıldığında, ettirgenlik ve oldurganlık tamamen ayrı birer çatı özelliği olarak kabul edilmez. Geçişsiz bir eylem önce oldurgan, ardından ettirgen yapılabilir. Örnekler:
Öznesine Göre Eylemler (Özne-Yüklem İlişkisi):
Edilgen eylemlerde bazen eylemin kim tarafından yapıldığı belirtilir, ancak bu sözler eylemin durumunu tamamlayan zarf tümleci olarak kabul edilir. Olumsuzluk eki, kip ve çekim ekleri edilgenlik eklerinden sonra gelir. Örnek: “yaz-ıl-ma-mış”
Geçişsiz edilgen eylemlerin yüklem olduğu cümlelerde, sözde özne bulunmaz. Örnekler:
Dönüşlü eylemler genellikle insanlar için kullanılır ve insanlara özgüdür. Ancak, kendi kendine gerçekleşen doğa olayları dönüşlü veya edilgen sayılmaz, etken çatılı olarak değerlendirilir. Örnekler:
Bir eylem hem dönüşlü hem işteş olamaz. İşteş eylemler genelde geçişsiz olup, bazı işteş eylemler nesne alabilir. Örnekler:
Nitelikte eşitlik bildiren işteş eylemler (örneğin “kötüleşmek, esmerleşmek, iyileşmek”) değişim ifade eder ve tek bir özne tarafından gerçekleştirilebilir, bu yüzden diğer işteş eylemlerden farklıdır.
EKLER VE YAPI BAKIMINDAN SÖZCÜKLER
Türkçede ekler, yapım ekleri ve çekim ekleri olarak iki ana gruba ayrılır. Çekim ekleri kendi içinde isim çekim ekleri ve fiil çekim ekleri olarak ikiye ayrılırken, yapım ekleri ise isimden isim yapma ekleri, fiilden isim yapma ekleri, isimden fiil yapma ekleri ve fiilden fiil yapma ekleri olarak sınıflandırılır. İsim çekim ekleri şunlardır: durum eki (veya hâl eki), tamlayan eki, iyelik (tamlanan) eki, çoğul eki, eşitlik eki, vasıta eki ve ilgi eki. Fiil çekim ekleri ise kip ve kişi (şahıs) ekleri olarak ayrılır.
Ekler, eklendiği sözcüğün esas anlamını değiştirmeksizin onu biçimlendirir ve cümlede görev kazandırır. Genellikle yapım eklerinden sonra gelirler. Ancak bazı durumlarda yapım eklerinden önce de gelebilirler. Örneğin, “anne-m-siz” örneğinde olduğu gibi.
Not: Ayrılma durumu, sebep, zaman, yer, karşılaştırma, ikileme gibi anlam ilgileri ve görevlerde bulunabilir.
Not: Bir sözcükte “-i” eki varsa, bunun durum eki mi yoksa iyelik eki mi olduğunu anlamak için o sözcüğün başına “onun” zamiri getirilir. Eğer anlam bozulmuyorsa, oradaki ek tamlanan (iyelik) ekidir. Şayet anlam bozuluyorsa ve “-i” ekini almış olan sözcük nesne görevindeyse, o ek durum ekidir. Örneğin: Evi güzelce boyamış. cümlesindeki “-i” eki durum (hâl) eki olup eklendiği sözcüğü cümlede nesne görevine sokmuştur.
Not: Önceki yazılarda işlenen ekler eylemler de çekim ekleri içerisinde değerlendirilebilir.
Not: Eylemsi eklerini de bu grupta değerlendirmek gerekir. Eylemsi ekleri, eylemlerin türünü değiştirerek onları sıfat, zarf ve ad hâline dönüştürür.
Bileşik isimler çeşitli yollarla oluşturulabilir:
Bileşik sıfatlar, yapıca bileşik bir sözcük sıfat görevinde kullanıldığında ortaya çıkar. Örnekler: açıkgöz insan, mirasyedi genç.
Not: Bir sıfat tamlamasında isimle sıfat yer değiştirilip isme bir iyelik eki getirilerek bileşik sıfat grubu oluşturulabilir. Örnek: uzun boylu adam → boyu uzun adam.
Not: Sıfat tamlamasının sonuna “-lı, -li” ekleri getirilerek bileşik sıfat grubu yapılabilir. Örnek: sarı saçlı kadın.
Not: Belirtisiz ad tamlaması sıfat görevinde kullanılırsa bileşik sıfat olur. Örnekler: vişne çürüğü gömlek, el işi örtü.
Not: Eylemsiler yardımıyla bileşik sıfat grubu yapılabilir. Örnek: Ülkesini seven, vergisini öder.
Bileşik zarf, bileşik yapıda bir sözcük zarf görevinde kullanıldığında ortaya çıkar. Örnekler: Biraz çalışın., O hep vurdumduymaz davranır.
Yardımcı eylemlerle yapılan bileşik eylemler, herhangi bir ismin, “etmek, olmak, kılmak, buyurmak, eylemek” yardımcı eylemlerinden biriyle birleşmesiyle oluşur. Bu eylemlerin yapısı “isim + yardımcı eylem” şeklindedir. Örnekler: yardım etmek, mesut olmak, kaydolmak, affetmek, af buyurmak, görünür kılmak.
Not: Yardımcı eylemler, kimi zaman bileşik fiil oluşturmadan tek başlarına bağımsız birer eylem olarak kullanılabilir.
Not: Yardımcı eylemlerle kurulan bileşik eylemlerde ses olayı olursa, sözcükler bitişik yazılır. Örnekler: hapsolmak, hissetmek.
Kurallı bileşik fiiller, iki eylemin anlamca kaynaşıp kalıplaşmasıyla oluşur. Bunlar şunları içerir:
Bu tür bileşik fiiller, isim + eylem biçimindedir ve herhangi bir ismin bir eylemle kaynaşmasıyla meydana gelir. Bu eylemler, yardımcı eylemlerle oluşturulan bileşik eylemlere benzer. Ancak, anlamca kaynaşmış bileşik fiiller her türlü eylemle yapılabilir. Yüklem durumundaki deyimler bu gruba girer. Bu tür bileşik fiillerin yazımında, bileşik fiili oluşturan her iki sözcük de anlamını yitirmişse (örneğin: elvermek, vazgeçmek, başvurmak, varsaymak, öngörmek), eylem bitişik yazılır. Eğer sözcüklerden biri ya da ikisi anlamını koruyorsa (örneğin: lâzım gelmek, yer almak, hasta düşmek, meydana gelmek, hoş görmek), bileşik fiil ayrı yazılır. Deyimler de ayrı yazılır.
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Ünlem İşaretinin Kullanımı
Ünlem İşareti ( ! ), Türkçede özellikle duygu yoğunluğu taşıyan cümlelerde kullanılan önemli bir noktalama işaretidir. Sevinç, üzüntü, korku, şaşkınlık gibi birçok duygu ifadesini güçlendirmek ve okuyucuya o duyguyu daha etkili iletmek amacıyla kullanılır. Bunun yanı sıra seslenme ve uyarı cümlelerinde, alay ve kinaye içeren ifadelere anlam katmak amacıyla da kullanılır. İşte ünlem işaretinin çeşitli kullanım alanlarına dair detaylı açıklamalar:
Örnekler:
Örnekler:
Not: Ünlem işareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra kullanılabileceği gibi, cümlenin sonunda da yer alabilir. Böylece, cümlenin tonlaması ve vurgusu farklı şekillerde ifade edilebilir.
Örnekler:
Örnekler:
Bu kurallar ve örneklerle, ünlem işaretinin Türkçedeki yeri ve önemi daha iyi anlaşılmış olur. Duyguların aktarımı ve cümle vurgusunun artırılması açısından oldukça önemli olan bu işaret, yazılı metinlerde de ifadeyi güçlendiren bir rol oynar. Aynı zamanda, doğru ve yerinde kullanımıyla alay, kinaye gibi ince anlamların da okur tarafından net bir şekilde anlaşılmasını sağlar.