Açıklık, Akıcılık, Duruluk, Yalınlık, Doğruluk

Eylül 17, 2024 Okuma süresi: 9 dakika

Açıklık

Cümlede tek bir anlamın olması ve anlatımın net olması, açıklık ilkesinin bir parçasıdır. Açık bir cümlede tek bir anlam çıkar; aksi halde kapalı anlatım söz konusu olur. Uzun cümleler, dil ve anlatım yanlışlıkları, anlatım bozuklukları, açıklığı engeller.

Açıklık ilkesine uygun cümleler, herkes için aynı anlamı ifade eder. Noktalama işaretlerindeki yanlışlıklar da cümlelerdeki açıklığı bozabilir. Cümlede açıklığı ortadan kaldıran faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Yerinde Kullanılmayan Sözcük veya Öğeler: Bir sözcüğün anlamına uygun yerlerde kullanılmaması, açıklık ilkesini zedeler.

    Örnekler:

    • “Geri kalmış ülkemizin bazı şehirlerine öncelik tanınacak.” Cümlede “geri kalmış” ifadesi yerinde kullanılmamıştır. Doğru hali: “Ülkemizin geri kalmış bazı şehirlerine öncelik tanınacak.”
    • “Ağrısız kulak delinir.” Bu cümlede “ağrısız” yanlış yerde kullanılmıştır. Doğru hali: “Kulak ağrısız delinir.”
    • “Okulu bitirince doktor olarak doğduğu kasabada çalışmaya başlar.” Cümlede “doktor olarak” ifadesi yanlış yerleştirilmiştir. Doğru hali: “Okulu bitirince doğduğu kasabada doktor olarak çalışmaya başlar.”
    • “Ekranlar, tekrar tekrar ölen kişileri gösteriyordu.” Cümlede “tekrar tekrar” ifadesi yanlış yerde kullanılmıştır. Doğru hali: “Ekranlar, ölen kişileri tekrar tekrar gösteriyordu.”
  • Karşılaştırma Yanlışlığı: Cümlelerden iki farklı anlam çıkabilmesi açıklık ilkesine aykırıdır.

    Örnekler:

    • “Öğretmen, çocuğuyla eşinden çok ilgilenir.” Burada iki anlam çıkmaktadır. Doğru hali: “Öğretmen, çocuğuyla eşinden daha fazla ilgilenir.”
    • “Ali maç izlemeyi Mustafa’dan çok sever.” Cümlede çift anlamlılık söz konusudur. Doğru hali: “Ali maç izlemeyi Mustafa’dan daha çok sever.”
  • Zamir Eksikliğinden Kaynaklanan Anlam Belirsizliği: İyelik zamirinin eksik olması anlam karışıklığına yol açar.

    Örnek:

    • “Sınavda başarılı olduğuna inanamadım.” Burada “senin” ya da “onun” zamirlerinin eksik olduğu anlam belirsizliğine yol açar.
  • Anlamca Çelişen Sözcüklerin Bir Arada Kullanılması: Anlamca birbirine zıt sözcüklerin bir arada kullanılması açıklık ilkesine aykırıdır.

    Örnekler:

    • “Tam seksen civarında köyün yolu kapalıdır.” Burada “tam” ve “civarında” sözcükleri çelişmektedir. Doğru hali: “Seksen civarında köyün yolu kapalıdır.”
    • “Çalış çalış baban gibi, eşek olma.” Virgül işareti, anlamı belirsizleştirir. Doğru hali: “Çalış çalış, baban gibi eşek olma.”

Akıcılık

Akıcılık, anlatımda cümlelerin pürüzsüz olmasını ve sözcüklerin kolay söylenişli olmasını ifade eder. Gereksiz ek, hece, sözcük veya söz öbeği kullanımı akıcılığı bozar. Noktalama işaretlerinin gereksiz kullanımı, bağlaç ve edatların aşırı kullanımı da akıcılığı etkiler.

Bir yazı, şekil ve anlam bakımından iyi bir şekilde yoğrulmuşsa, akıcılığa sahiptir. Akıcılık, gereksizleri dışlamayı ve duruluk ile doğruluk ilkesinin bir sonucudur.

  • Gereksiz Olan ve Sürekli Tekrar Edilen Ek, Sözcük veya Söz Öbekleri: Gereksiz ek, sözcük veya söz öbeği cümleden çıkarıldığında, cümlenin anlamında bir eksiklik oluşmuyorsa, bu unsurlar gereksizdir.

    Örnekler:

    • “Bu yol yaya yürümekle bitecek gibi değil.” Cümlede “yaya” kelimesi gereksizdir. Doğru hali: “Bu yol yürümekle bitecek gibi değil.”
    • “Türkçede, Arapça ve Farsça dillerinden gelmiş sözcükler var.” Burada “dil” sözcüğü gereksizdir. Doğru hali: “Türkçede, Arapça ve Farsçadan gelmiş sözcükler var.”
    • “Biz, onlara iki günde bir gün aşırı giderdik.” “İki günde bir” ve “gün aşırı” ifadeleri aynı anlama gelir. Doğru hali: “Biz, onlara sık sık giderdik.”
  • Noktalama İşaretlerinin Gereksiz Kullanılması: Gereksiz veya yanlış kullanılan noktalama işaretleri, anlamı değiştirir ve akıcılığı bozabilir.

    Örnekler:

    • “Hasta doktora ters ters baktı.” Virgül eksikliği anlamı belirsizleştirmiştir. Doğru hali: “Hasta, doktora ters ters baktı.”
  • Cümlelerin Gereğinden Uzun Olması: Birden fazla cümle ile anlatılması gereken düşüncelerin tek cümle ile anlatılması akıcılığı bozar.

    Örnekler:

    • “Mustafa, yarın akşam babasıyla çarşıyı gezdikten sonra eve uğrayıp bizim eve gelirse onlara evde ikramlarda bulunup sonra onları yolcu edeceğiz.” Bu cümle uzun ve karmaşıktır. Daha akıcı hali: “Mustafa, yarın akşam çarşıyı gezdikten sonra babasıyla evine uğrayacak. Mustafa ve babası bizim eve gelecekler. Biz de onlara ikramlarda bulunup, sonra onları yolcu edeceğiz.”
  • Duygu ve Düşünce Sıralamasındaki Yanlışlık ve Tutarsızlıklar: Duygu ve düşüncelerin sıralamasındaki yanlışlıklar, akıcılığı zedeler.

    Örnek:

    • “İlgili madde 180’e karşı 110 oyla genel kurulda kabul edildi.” Düşüncelerin sıralamasında bir yanlışlık vardır. Doğru hali: “İlgili madde, genel kurulda 180 oyla kabul edildi, 110 oy karşı çıktı.”

Duruluk

Duruluk, gereksiz ek, sözcük ve söz gruplarının bulunmamasıdır. Cümledeki gereksiz sözler çıkarıldığında anlamda bir daralma olmamalıdır.

  • Eş Anlamlı Sözcüklerin Aynı Cümlede Kullanılmaması: Aynı anlamı veren sözcüklerin cümlede tekrar kullanılması duruluğu bozar.

    Örnekler:

    • “Arkadaşınız henüz daha eve gitmemiş.” “Henüz” ve “daha” aynı anlama gelir. Doğru hali: “Arkadaşınız henüz eve gitmemiş.”
    • “Kulağıma eğilerek alçak sesle bir şeyler fısıldadı.” “Fısıldamak” zaten alçak sesle konuşmak anlamını içerir. Doğru hali: “Kulağıma eğilerek bir şeyler fısıldadı.”
    • “Türkçede, Arapça ve Farsça dillerinden gelmiş sözcükler var.” “Arapça” ve “Farsça” zaten dil ismidir. Doğru hali: “Türkçede, Arapça ve Farsçadan gelmiş sözcükler var.”
    • “Gizli sırlarımı aşikâr etme.” “Sır” zaten gizli şey . Doğru hali: “Sırlarımı aşikâr etme.”

Yalınlık

Yalınlık, dili süssüz, sanatsız ve anlaşılır bir biçimde kullanma durumudur. Duygu ve düşünceler kısa, açık ve kesin biçimde dile getirilir. Yalın cümlelerde edebi sanatlara başvurulmaz.

  • Yalınlık ile İlgili Örnekler:

    Örnekler:

    • “Seni içinden trenler geçen uykusuz şehirler kadar seviyorum.” Buradaki “içinden trenler geçen uykusuz şehirler” ifadesi, edebi bir anlatım içerir. Yalın hali: “Seni çok seviyorum.”
    • “Bulutların küskünlüğü bizde de duyuluyor.” Burada “bulutların küskünlüğü” edebi bir ifade kullanımıdır. Yalın hali: “Hava çok kapalı.”
    • “Tarihin derinliklerinde, kalemlerle mürekkep izlerinin ardında bir arayış var.” Burada “tarihin derinliklerinde”, “kalemlerle mürekkep izlerinin ardında” ifadeleri sanatsaldır. Yalın hali: “Geçmişte bir arayış var.”

Bu dört ilkeye dikkat ederek yazılarınızda daha etkili, anlaşılır ve akıcı bir anlatım sağlayabilirsiniz.


Yapım Ekleri ve Çekim Ekleri

Eylül 17, 2024 Okuma süresi: 54 dakika

Ekler, sözcüklerin cümledeki işlevlerini belirlemek veya sözcüklerden yeni sözcükler türetmek amacıyla kullanılan ses veya hece birimlerine verilen isimdir. Ekler, iki ana kategoriye ayrılır: yapım ekleri ve çekim ekleri.

Yapım ekleri, bir sözcük üzerine eklenerek yeni bir sözcük oluşturur. Örneğin, “göz” köküne “lük” yapım eki eklenerek “gözlük” sözcüğü oluşturulur. Bu ekler, anlam değişikliği ve türetme işlemi gerçekleştirir.

Çekim ekleri ise var olan sözcüklerin anlamını değiştirmeden, sözcüklerin dilbilgisel işlevlerini ve ilişkilerini belirler. Örneğin, “gözlük” kelimesine “-te” ekini ekleyerek “gözlükte” şeklinde bir kullanım elde ederiz. Burada çekim eki, sözcüğün hangi durumda olduğunu belirtir.

Türkçede, eklerin sıralanışında genel bir kural vardır. Öncelikle yapım ekleri kullanılır ve ardından çekim ekleri eklenir. Bu kuralın bazı nadir istisnaları bulunmakla birlikte, genellikle ekler bu sıraya göre gelir. Türkçede yer alan temel ekler şunlardır:

 

  1. YAPIM EKLERİ

    1. İsimden İsim
    Yapım Ekleri
    2. İsimden Fiil
    Yapım Ekleri
    3. Fiilden
    İsim Yapım Ekleri
    4. Fiilden
    Fiil Yapım Ekleri

    II. ÇEKİM EKLERİ

    A. İsim Çekim Ekleri

    1. Hal (Durum) Ekleri
    2. İyelik Ekleri
    3. Çokluk Ekleri
    4. Tamlayan Eki
    5. İlgi Eki
    6. Eşitlik Eki
    7. Ek-fiil Ekleri
    8. “-le” Vasıta Eki
    9. “mi” Soru Eki

    B. Fiil Çekim Ekleri

    1. Haber Ekleri
    2. Dilek Ekleri
    3. Kişi (Şahıs) Ekleri
    4. Soru Eki
    5. Ek-fiil

 

 

YAPIM EKLERİ

Yapım ekleri, eklenmiş oldukları kelimelerin anlamını değiştirerek yeni kelimeler türeten özel eklerdir. Bu ekler, isim ya da fiil köklerine veya gövdelerine eklendiğinde, onları hem anlam hem de tür açısından değiştirir. Yapım ekleri her zaman çekim eklerinden önce gelir ve bir sözcüğün yapım eki alması, onu türemiş bir kelime yapar. Aksi takdirde, bir kelime birden fazla çekim eki almış olsa da türemiş bir kelime olarak kabul edilmez. Yapım ekleri, genellikle dört ana kategoriye ayrılır:

1. İsimden İsim Yapım Ekleri

İsim kök veya gövdelerine eklenerek yeni isimler türeten eklerdir. Bu ekler şunlardır:

  • -lık: Bu ek, isimlerden yeni isimler türetir. Örneğin: “şekerlik”, “tuzluk”, “suluk”, “kışlık”, “gençlik”, “rehberlik”, “aylık”.
  • -lı: Bu ek, isim köklerinden sıfat türetir. Örnekler: “akıllı”, “ağaçlı”, “acılı”, “bilgili”, “başlı”, “paralı”, “şehirli”, “renkli”, “tuzlu”, “evli”.
  • -sız: Bu ek, bir isimden zıt anlamlı bir isim türetir. Örnekler: “evsiz”, “tuzsuz”, “eşsiz”, “susuz”, “huysuz”, “işsiz”, “yurtsuz”, “takasız”.
  • -cı: İsimlere eklenerek bir meslek veya kişinin niteliğini ifade eden isimler oluşturur. Örnekler: “aşçı”, “izci”, “dişçi”, “çaycı”, “şakacı”, “işçi”, “yolcu”, “kapıcı”, “kiracı”.
  • -daş: Bu ek, aynı köken veya özellikleri paylaşan kişileri ifade eder. Örnekler: “soydaş”, “vatandaş”, “yurttaş”, “meslektaş”, “arkadaş”, “yoldaş”.
  • -er ve -ar: Bu ekler sayılara göre sıfatlar türetir. Örnekler: “sekizer”, “üçer”, “altışar”.
  • -ıncı: Bu ek, sıralama yapan isimler oluşturur. Örnekler: “beşinci”, “dokuzuncu”, “sekizinci”.
  • -cıl: Bu ek, bir isimden yeni bir sıfat türetir. Örnekler: “evcil”, “bencil”, “otçul”, “etçil”, “insancıl”.
  • -cık: Bu ek, küçültme anlamı katar. Örnekler: “kitapçık”, “ayıcık”, “tepecik”, “kulakçık”, “kızılcık”.
  • -ce ve -ca: Bu ekler, bir şeyi ifade eden adlar türetir. Örnekler: “Türkçe”, “Arapça”, “İngilizce”, “Çatalca”, “yumuşakça”.
  • -ceğiz ve -cağız: Bu ekler, küçültme ve sevimlilik ifade eder. Örnekler: “çocukcağız”, “adamcağız”, “kızcağız”.
  • -msi: Bu ek, bir isme benzerlik anlamı katar. Örnekler: “ekşimsi”, “acımsı”, “tepemsi”.
  • -sal: Bu ek, bir isimden yeni bir isim türetir ve genellikle yer veya durum bildiren isimler oluşturur. Örnekler: “kumsal”, “evrensel”.
  • -sı: Bu ek, bir ismin niteliğini belirten sıfatlar oluşturur. Örnekler: “ipeksi”, “çocuksu”.
  • -şın: Bu ek, belirli bir özelliği ifade eden sıfatlar oluşturur. Örnekler: “sarışın”.
  • -z: Bu ek, belirli bir özelliği ifade eder ve genellikle sıfatlar türetir. Örnekler: “ikiz”, “yalnız”.
  • -ti: Bu ek, belirli sesler veya hareketleri ifade eden isimler türetir. Örnekler: “esinti”, “cıvıltı”, “cızırtı”, “çıtırtı”, “horultu”, “patırtı”, “şakırtı”, “şırıltı”.
  • -ıt: Bu ek, yaş eşdeğerleri ifade eden isimler oluşturur. Örnekler: “yaşıt”.
  • -el: Bu ek, genellikle isim türetir. Örnekler: “sözel”.
  • -çın: Bu ek, genellikle sıfat veya isimler türetir. Örnekler: “yalçın”.
  • -ki: Bu ek, bir zaman dilimi veya belirli bir yer ile ilgili isimler oluşturur. Örnekler: “yarınki”, “dünkü”, “akşamki”, “sabahki”.
  • -leyin: Bu ek, zaman zarfı oluşturur. Örnekler: “akşamleyin”, “sabahleyin”.
  • -gil: Bu ek, soyadı veya bir gruba ait isimler oluşturur. Örnekler: “Mustafagil”, “İsmailgil”.

2. İsimden Fiil Yapım Ekleri

İsim köklerine veya gövdelerine eklenerek yeni fiiller türeten eklerdir. Bu ekler şunlardır:

  • -al ve -el: Bu ekler, isimlerden fiil türetir. Örnekler: “azal-”, “düzel-”, “daral-”, “boşal-”, “çoğal-”, “körel-”.
  • -la ve -le: Bu ekler, isimlerden fiil türetir. Örnekler: “avla-”, “izle-”, “işle-”, “başla-”, “sula-”, “suçla-”, “terle-”, “taşla-”, “özetle-”.
  • -l: Bu ek, bir isme eklenerek fiil türetir. Örnekler: “doğrul-”, “alçal-”, “kısal-”, “incel-”, “sivril-”, “durul-”, “eksil-”.
  • -sa ve -se: Bu ekler, isim köklerinden fiil türetir. Örnekler: “susa-”, “garipse-”, “önemse-”.
  • -ımsa ve -imse: Bu ekler, isimlerden fiil türetir. Örnekler: “benimse-”, “kötümse-”, “azımsa-”, “özümse-”.
  • -a ve -e: Bu ekler, isim köklerinden fiil türetir. Örnekler: “boşa-”, “kana-”, “oyna-” (oyun-a), “benze-” (beniz-e).
  • -leş ve -laş: Bu ekler, isimlerden fiil türetir. Örnekler: “beyazlaş-”, “şakalaş-”, “dertleş-”, “çocuklaş-”, “taşlaş-”.
  • -lan ve -len: Bu ekler, isimlerden fiil türetir. Örnekler: “evlen-”, “izlen-”, “içlen-”, “hoşlan-”, “seslen-”, “yaşlan-”.
  • -ar ve -er: Bu ekler, isimlerden fiil türetir. Örnekler: “karar-” (kara-ar), “yeşer-” (yeşil-er), “ağar-” (ak-ar).
  • -da ve -de: Bu ekler, isimlerden fiil türetir. Örnekler: “ışılda-”, “fısılda-”, “gürülda-”, “hışırda-”, “horulda-”, “çıtırda-”.
  • -at: Bu ek, isimlerden fiil türetir. Örnekler: “yönet-”, “gözet-”.
  • -kır: Bu ek, isimlerden fiil türetir. Örnekler: “haykır-”, “sümkür-”, “fışkır-”.
  • -ık: Bu ek, isimlerden fiil türetir. Örnekler: “birik-”, “gözük-”, “gecik-”, “acık-”.

3. Fiilden İsim Yapım Ekleri

Fiil köklerine veya gövdelerine eklenerek isim türeten eklerdir. Bu ekler şunlardır:

  • -ım: Fiil köklerinden isimler türetir. Örnekler: “alım”, “akım”, “giyim”, “bakım”, “bilim”, “üretim”, “tüketim”, “yıkım”.
  • -ı, -i, -u, -ü: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “gezi”, “yazı”, “doğu”, “tartı”, “koşu”, “koku”, “sıkı”, “artı”, “sayı”, “sürü”.
  • -gı, -gi, -gu, -gü: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “silgi”, “sergi”, “vergi”, “bilgi”, “algı”, “sevgi”, “çalgı”, “saygı”.
  • -kı, -ki, -ku, -kü: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “atkı”, “baskı”, “bitki”, “biçki”, “keski”, “tutku”, “uyku”.
  • -gın, -gin, -gün, -gün: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “kırgın”, “kızgın”, “durgun”, “yaygın”, “bilgin”, “dalgın”.
  • -kın, -kin, -kun, -kün: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “bitkin”, “seçkin”, “baskın”, “düşkün”, “küskün”, “tutkun”.
  • -k: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “çürük”, “soğuk”.
  • -ık, -ik, -uk, -ük: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “açık”, “atık”, “çatık”, “sanık”, “yarık”, “kesik”, “kırık”, “bozuk”.
  • -ak, -ek: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “kaçak”, “uçak”, “durak”, “yatak”, “konak”, “korkak”, “ürkek”.
  • -ıcı, -ici, -ucu, -ücü: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “alıcı”, “bakıcı”, “tutucu”, “kalıcı”, “kurucu”, “geçici”, “satıcı”.
  • -r, -ır, -ir, -ur, -ür: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “gelir”, “okur”, “gider”, “düşünür”.
  • -t, -ıt, -it, -ut, -üt: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “taşıt”, “yakıt”, “ölçüt”, “geçit”, “umut”.
  • -ıntı, -inti, -untu, -üntü: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “esinti”, “kırıntı”, “alıntı”, “sarsıntı”, “üzüntü”.
  • -anak, -enek: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “görenek”, “olanak”, “tutanak”, “seçenek”, “gelenek”.
  • -gıç, -giç, -guç, -güç: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “dalgıç”, “bilgiç”, “başlangıç”.
  • -ce ve -ca: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “eğlence”, “düşünce”, “sakınca”, “güvence”.
  • -tı: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “kızartı”, “morartı”, “belirti”, “karartı”, “bağırtı”.
  • -maca ve -mece: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “bulmaca”, “bilmece”.
  • -kan ve -ken: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “unutkan”, “üretken”, “çalışkan”, “iletken”.
  • -ın ve -in: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “akın”, “yığın”, “tütün”, “ekin”.
  • -ga ve -ge: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “bilge”, “süpürge”, “bölge”, “dalga”, “gösterge”.
  • -gaç ve -geç: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “utangaç”, “yüzgeç”, “üşengeç”.
  • -inç: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “sevinç”, “gülünç”, “korkunç”.
  • -sel ve -sal: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “görsel”, “işitsel”.
  • -maç: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “yırtmaç”.
  • -mbaç: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “saklambaç”, “dolambaç”.
  • -e: Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “dize”, “süre”.
  • : Fiillerden isimler türetir. Örnekler: “sevinç”, “usanç”, “inanç”.

Fiilimsi (eylemsi) ekler dilimizde fiilden isim yapım ekleri olarak kabul edilir. Bunlar:

  • -me ve -ma: Bu ekler, fiillerden isimler türetir. Örnekler: “danışma”, “okuma”, “yazma”, “sevme”, “başlama”.
  • -mek ve -mak: Bu ekler, fiillerden isimler türetir. Örnekler: “yemek”, “içmek”, “çalışmak”, “gelmek”, “gitmek”.
  • -ış, -iş, -uş, -üş: Bu ekler, fiillerden isimler türetir. Örnekler: “açılış”, “bitiş”, “dikiş”, “yürüyüş”, “atış”, “gülüş”, “oturuş”.
  • -an ve -en: Bu ekler, fiillerden isimler türetir. Örnekler: “inleyen” (çocuk), “gülen” (adam), “çalışan” (işçi), “gezen” (tilki).
  • -ası ve -esi: Bu ekler, fiillerden isimler türetir. Örnekler: “yazılası” (dünya), “öpülesi” (eller), “bakılası” (fal), “kırılası” (eller).
  • -mez ve -maz: Bu ekler, fiillerden isimler türetir. Örnekler: “bitmez” (hayaller), “yaramaz” (öğrenci), “yılmaz” (bekçi), “çıkmaz” (sokak).
  • -r, -ar, -er: Bu ekler, fiillerden isimler türetir. Örnekler: “geçer” (not), “bilir” (kişi), “çalar” (saat).
  • -dik, -dük, -duk: Bu ekler, fiillerden isimler türetir. Örnekler: “tanıdık” (adam), “olmadık” (işler).
  • -ecek ve -acak: Bu ekler, fiillerden isimler türetir. Örnekler: “yakacak” (odun), “gelecek” (günler), “içecek” (su).
  • -mış ve -miş: Bu ekler, fiillerden isimler türetir. Örnekler: “geçmiş” (zaman).

4. Fiilden Fiil Yapım Ekleri

Fiil köklerine veya gövdelerine eklenerek yeni fiiller türeten eklerdir. Bu ekler şunlardır:

  • -t, -ıt, -it, -ut, -üt: Bu ekler, fiillerden yeni fiiller türetir. Örnekler: “acıt-”, “arat-”, “uzat-”, “okut-”, “beklet-”.
  • -l, -ıl, -il, -ul, -ül: Bu ekler, fiillerden yeni fiiller türetir. Örnekler: “atıl-”, “soyul-”, “çizil-”, “yazıl-”, “kırıl-”.
  • -ış, -iş, -uş, -üş: Bu ekler, fiillerden yeni fiiller türetir. Örnekler: “uçuş-”, “yazış-”, “atış-”, “itiş-”, “kaçış-”.
  • -n: Bu ek, fiillerden yeni fiiller türetir. Örnekler: “yıkan-”, “alın-”, “sevin-”, “taran-”, “sürün-”, “başlan-”, “görün-”.
  • -dır, -dir, -tır, -tir: Bu ekler, fiillerden yeni fiiller türetir. Örnekler: “açtır-”, “yazdır-”, “yaptır-”, “koştur-”, “astır-”.
  • -r, -ır, -ir, -ur, -ür: Bu ekler, fiillerden yeni fiiller türetir. Örnekler: “kaçır-”, “uçur-”, “batır-”, “şaşır-”.
  • -ar ve -er: Bu ekler, fiillerden yeni fiiller türetir. Örnekler: “çıkar-”, “kopar-”, “gider-”.
  • -ala ve -ele: Bu ekler, fiillerden yeni fiiller türetir. Örnekler: “itele-”, “silkele-”, “kovala-”, “eşele-”, “tepele-”, “durala-”.
  • : Bu ek, fiillerden yeni fiiller türetir. Örnekler: “kazı-”, “sürü-”.
  • -mse: Bu ek, fiillerden yeni fiiller türetir. Örnekler: “gülümse-”, “anımsa-”, “duyumsa-”.

 

 

 

II. ÇEKİM EKLERİ

Çekim ekleri, kelimelerden yeni sözcükler türetmeyen, ancak onlara işlev kazandıran eklerdir. Bu ekler, kelimelerin anlamını değil biçimini değiştirir ve cümlede kelimelerin üstlendiği görevleri, sayıyı, zamanı, hali, şahsı belirtir. Çekim ekleri, isim çekim ekleri ve fiil çekim ekleri olarak ikiye ayrılır.


A. İsim Çekim Ekleri

1. Hal (Durum) Ekleri
İsimlere belirtme, yönelme, bulunma, ayrılma (çıkma-uzaklaşma) anlamları katan eklerdir. Hal ekleri dört grupta incelenir:

  • A. Belirtme Hâl Eki (-ı, -i, -u, -ü): Fiildeki iş, oluş ve hareketten etkilenen varlığı gösterir ve cümlede “belirtili nesne” görevindedir.Örnekler:
    • Okulu güzelce temizlediler.
    • Kitabı bir günde bitirdi.
    • Dünyayı verseler bana onu vermem.

    Not: “-ı, -i, -u, -ü” sesleri belirtme hâl eki olduklarında tamlama oluşturmalarıyla “iyelik ekleri”nden ayrılır.

    • Evi temizledim. (Belirtme hâl eki; cümlenin başına “onun” tamlayanı getirilemez.)
    • Evini temizledim. (Birincisi iyelik eki, ikincisi belirtme hâl ekidir.)
  • B. Yönelme Hâl Eki (-e, -a): İsimlere yönelme, yaklaşma ve ulaşma anlamı katar. Bu eki alan sözcükler genellikle dolaylı tümleç görevindedir.Örnekler:
    • Sabah okula yürüyerek gitti. (Yönelme anlamında)
    • Kitabı ona aldım. (İçin, amaç ilgisi kurmuştur.)
  • C. Bulunma Hâl Eki (-de, -da, -te, -ta): İsimlere durum, yer ve zaman bildirir. Genellikle dolaylı tümleç görevinde olur.Örnekler:
    • Okulda her zaman örnek bir öğrenci.
    • Olanları annesinden evde öğrendi. (İsmi fiile bağlamıştır.)
  • D. Ayrılma (Çıkma-Uzaklaşma) Hâl Ekleri (-den, -dan, -ten, -tan): İsimlere zaman, yer, karşılaştırma ve sebep bildirir. Genellikle eklendiği sözcüğü dolaylı tümleç yapar.Örnekler:
    • İstanbuld’an güzel bir şehir.
    • Sabahtan bu işle uğraşıyor. (Zaman bildirmiş.)

2. İyelik (Tamlanan) Ekleri (-m, -n, -i, -miz, -niz, -leri)
Adlara ve ad soylu sözcüklere aitlik anlamı katan, onların neye, kime ait olduklarını belirten eklere denir. İyelik ekleri, tamlamalarda “tamlanan” kısmını oluşturur.

Örnekler:

  • Arabam (benim arabam)
  • Senin babanı gördüm.
  • Bütün bunları sizin kardeşiniz yaptı.

3. Çokluk Ekleri (-lar, -ler)
Eklendiği sözcüklere çokluk anlamı katar ve varlıkların birden fazla olduğunu belirtir.

Örnekler:

  • İnsanlar inançla yaşar.
  • Yapraklar bir bir dökülüyordu.

4. İlgi (Tamlayan) Eki (-ın, -in, -un, -ün, -im)
Ad tamlamalarında tamlayan olan sözcüğe gelerek belirtili ad tamlaması oluşturur.

Örnekler:

  • Bahçenin çiçekleri herkesi büyüledi.
  • Bizim okulumuz yeniden boyanmış.

5. İlgi Eki-İlgi Zamiri (ki)
Ek halinde bulunan bir zamirdir. Belirtili isim tamlamalarında “tamlanan” unsurunun yerini tutar.

Örnekler:

  • Seninki (senin evin)
  • Bizimki (bizim evimiz)

6. Eşitlik Ekleri (-ca, -ce, -ça, -çe)
İsim veya isim soylu sözcüklere gelerek onlara farklı anlamlar katar. Genellikle zarf tümleci görevindedir.

Örnekler:

  • Sence bu yapılanlar doğru mu? (Görelik)
  • Çocukça davranışlar sergiliyordu. (Benzerlik)

7. Ek-fiil Ekleri
İsim ve isim soylu sözcüklere gelerek onları yüklem yapar. Ek-fiil, isme geldiğinde dört şekilde yer alır.

  • Geniş Zaman: III. kişilere “-dır” eki getirilir.
    • Çalışkandır
  • Görülen Geçmiş Zaman: “-idi” eki getirilir.
    • Çalışkandı
  • Öğrenilen Geçmiş Zaman: “-imiş” eki getirilir.
    • Çalışkanmış
  • Şart Çekimi: İsim veya isim soylu sözcüklerle yan cümlecik kurar.
    • Çalışkansa

8. “-le” Vasıta Eki
İsim ve isim soylu sözcüklere gelerek çeşitli anlam ilgileri kurar. Ünlüyle biten sözcüklere geldiğinde araya “y” kaynaştırma ünsüzü girer.

Örnekler:

  • Öğrenciler sırayla içeri alındılar. (Edat tümleci)
  • Fırtınayla ağaçlar devrildi. (Sebep)

9. “mi” Soru Eki
İsim ve isim soylu sözcüklere gelir ve kendisinden önceki sözcükten her zaman ayrı, sonraki eklerle bitişik yazılır.

Örnekler:

  • Bunları bize yapan sen misin? (Soru ekidir.)

B. Fiil Çekim Ekleri

Fiillere gelen çekim ekleri, fiillerin kök ve gövdelerine gelerek fiillerin şeklini, zamanını, olumluluk-olumsuzluk durumlarını ve kişisini belirtir.

1. Haber Ekleri
Fiillere farklı zaman anlamları katan eklerdir.

  • Öğrenilen Geçmiş Zaman “-mış, -miş, -muş, -müş”
    • Ali, dün evde arkadaşına bir mektup yazmış.
  • Görülen Geçmiş Zaman “-dı, -di, -du, -dü, -tı, -ti, -tu, -tü”
    • Bütün konuları sınıfta öğretmenin gözetiminde yazdım.
  • Şimdiki Zaman “-yor, -mekte, -makta”
    • Büyük bir aşkla ve heyecanla bunları yazıyorum.
  • Gelecek Zaman “-ecek, -acak”
    • Gelecek hafta bir ziyaret için İstanbul’a gideceğim.
  • Geniş Zaman “-r, -ar, -er”
    • Her sabah düzenli olarak burada koşu yaparım.

2. Dilek (Tasarlama) Kipleri
Fiillere gereklilik, şart, soru, istek ve emir anlamı katar.

  • Gereklilik Kipi “-meli, -malıyım”
    • Başarmak için daha fazla çalışmalısın.
  • Şart Kipi “-sa, -se”
    • Bu kadar çalışkansa, bu sınavı da kazanır.
  • İstek Kipi “-e, -a”
    • Hadi gel.
  • Emir Kipi “-sın, -sin”
    • Git!

3. Kişi (Şahıs) Ekleri: Fiillere kip eklerinden sonra eklenen ve eylemi kimin gerçekleştirdiğini belirten eklerdir.

Örnekler:

  • Yazdı-m (I. tekil kişi eki): “Ben yazdım.”
  • Yazdı-n (II. tekil kişi eki): “Sen yazdın.”
  • Yazdı (III. tekil kişi eki): “O yazdı.”
  • Yazdı-k (I. çoğul kişi eki): “Biz yazdık.”
  • Yazdı-nız (II. çoğul kişi eki): “Siz yazdınız.”
  • Yazdı-lar (III. çoğul kişi eki): “Onlar yazdılar.”

Şahıs Eklerinin Cümledeki Kullanımına Örnekler:

  • “Bunları senin için geçen gün yazdım.”
  • “Niçin geçen hafta buraya gelmedin?”
  • “Bütün bunları o yaptı.”
  • “Konserde saatlerce müzik çaldık.”
  • “Yazıyı oldukça hızlı okudunuz.”
  • “Annelerinin ardından saatlerce ağladılar.”

**4. Soru Eki “mı, mi, mu, mü?”: Fiillere eklenerek büyük ve küçük ünlü uyumuna uyan, soruya dönüşüm sağlayan eklerdir.

Örnekler:

  • Yazdım mı?
  • Yazdın mı?
  • Yazdı mı?
  • Yazdık mı?
  • Yazdınız mı?
  • Yazdılar mı?

Soru Eklerinin Cümledeki Kullanımına Örnekler:

  • “Her zaman sizinle alışverişe çıkar mı?”
  • “Bunların trafik suçu olduğunu bilmiyor mu?”
  • “Yoksa yeterince çalışmıyor muyuz?”

5. Ek-Fiil: Fiillere eklenerek birleşik zamanlı fiil oluşturan ve fiil çekim eki olarak kullanılan eklerdir.

Örnekler:

  • Ağlıyordum (ağlıyor i-di-m): “Ben ağlıyordum.”
  • Ağlıyordun (ağlıyor i-di-n): “Sen ağlıyordun.”
  • Ağlıyormuş (ağlıyor i-miş): “O ağlıyormuş.”
  • Ağlıyorsa (ağlıyor i-se): “Eğer ağlıyorsa.”
  • Ağlayacakmış (ağlayacak i-miş): “Ağlayacakmış.”

Ek-Fiilin Cümle İçerisindeki Kullanımına Örnekler:

  • “Her sabah Hafız’ın mezarı başında bir bülbül ağlarmış.” (ağlar i-miş)
  • “Onu karşısında görünce sürekli gülüyordu.” (gülüyor i-di)
  • “Bizi erken saatlerde şehrin girişinde bekleyecekmiş.” (bekleyecek i-miş)
  • “Kalbi bizim için yanıyorsa vicdanı iflas etmemiştir, demektir.” (yanıyor i-se)

EKLERLE İLGİLİ ÖNEMLİ ÖZELLİKLER:

  1. Türkçede genellikle yapım ekleri önce, ardından çekim ekleri gelir. Bu kuralın bazı istisnaları olabilir. Örneğin, sıfat yapan “-de, -da” ekleri bu kuralın dışında kalabilir.

Örnek 1:

  • Yazılıdan: Yaz- fiil kökü, fiilden isim yapım eki, -l fiilden fiil yapım eki, fiilden isim yapım eki, -dan uzaklaşma hal eki. Burada, önce yapım ekleri ardından çekim ekleri gelir.

Örnek 2:

  • Evdeki: Ev-de-ki. Burada ev köken sözcüktür; -de çekim eki ve -ki sıfat yapan ektir. Burada çekim eki yapım ekinden önce gelmiştir.
  1. İsimden fiil yapım eki “-imse” ile fiilden fiil yapım eki “-imse” birbirinden ayırt edilmelidir.

Örnekler:

  • Azımsa (isimden fiil yapım eki): “Azımsa” (isimden türetilmiş fiil)
  • Özümse (isimden fiil yapım eki): “Özümse” (isimden türetilmiş fiil)
  • Anımsa (fiilden fiil yapım eki): “Anımsa” (fiilden türetilmiş fiil)
  • Gülümse (fiilden fiil yapım eki): “Gülümse” (fiilden türetilmiş fiil)
  1. “-sal” eki hem isimden isim yapım eki hem de fiilden isim yapım eki olarak kullanılır.

Örnekler:

  • Kumsal (isimden isim yapım eki)
  • İşlevsel (isimden isim yapım eki)
  • Görsel (fiilden isim yapım eki)
  • İşitsel (fiilden isim yapım eki)
  1. Bir sözcük birden fazla yapım eki veya çekim eki alabilir.

Örnekler:

  • Gözlükçülük (göz-lük-çü-lük): Birden fazla yapım eki almıştır.
  • Askılık (as-kı-lık): Birden fazla yapım eki almıştır.
  • Gezici (gez-i-ci): Birden fazla yapım eki almıştır.
  • Çocuklardan (çocuk-lar-dan): Birden fazla çekim eki almıştır.
  • Yazdılar (yaz-dı-lar): Birden fazla çekim eki almıştır.
  • Yazacaklardı (yaz-acak-lar-dı): Birden fazla çekim eki almıştır.
  1. “-i” sesi hem belirtme hal eki, hem iyelik eki hem de fiilden isim yapım eki olarak kullanılabilir. Tamlama kuruyorsa iyelik eki; kurmuyorsa belirtme hal eki olarak değerlendirilir.

Örnekler:

  • Evi yanmış. (İyelik eki): “Onun” tamlayanı başa gelebileceği için iyelik ekidir. “Onun evi yanmış.” denilebilir.
  • Evi temizledim. (Hal eki): “Onun evi temizledim.” denilemediği için -i sesi iyelik eki değil, hâl (durum) ekidir.
  • Gezigüzel geçmiş. (Fiilden isim yapım eki): Bu cümlede -i sesi yapım ekidir.
  1. “-de, -da” eki hem yapım eki hem de çekim eki olarak kullanılabilir. Sıfat yapan “-de, -da” eki yapım eki; hâl eki olan “-de, -da” ise çekim ekidir.

Örnekler:

  • Sözde özne sorulmuş. (Sıfat yapan ektir, dolayısıyla yapım ekidir.)
  • Evde ders çalışır. (Hâl eki yapan ektir, dolayısıyla çekim ekidir.)
  1. Türkçede bazı ekler yazılışları benzer olmasına rağmen, görevleri bakımından farklıdır.

Örnekler:

  • Evin direği yıkıldı. (Tamlayan eki)
  • Senin evin nerede? (İyelik eki)
  • Ekin ekme zamanı gelmişti. (Fiilden isim yapım eki)
  1. “-ler, -lar” eki hem çoğul eki hem de üçüncü çoğul şahıs eki olarak kullanılabilir.

Örnekler:

  • Sıralar bir bir temizlendi. (Çoğul eki)
  • Sabaha karşı geldiler. (III. çoğul şahıs eki)
  1. “-dan, -den” eki hem sıfat (yapım eki) hem de uzaklaşma hâl eki (çekim eki) olarak kullanılır.

Örnekler:

  • Evden yürüyerek ayrıldı. (Uzaklaşma hal eki – çekim eki)
  • Candan dostlara kocaman selamlarını iletti. (Sıfat yapan ek – yapım eki)
  1. “-me, -ma” eki hem olumsuzluk (çekim eki) hem de fiilden isim yapım eki olarak kullanılır.

Örnekler:

  • Gülme komşuna gelir başına. (Olumsuzluk eki – çekim eki)
  • İzleme komitesi maç için toplandı. (Fiilden isim yapım eki)
  1. Sıfat-fiil eklerinin birçoğu ile haber kipleri şekilce benzerlik gösterir. Cümledeki anlamdan ayırt edilebilir. Sıfat-fiil ekleri, fiilden isim yapım ekleri; haber kipleri ise çekim ekleridir.

Örnekler:

  • Gelecek günler parlak olacaktır. (Sıfat-fiil eki – yapım eki)
  • “Onlar da bir gün bize gelecek.” (Gelecek zaman kipi – çekim eki)
  • Bitmez hayallerle yaşamak zordur. (Sıfat-fiil eki – yapım eki)
  • “Bu sorunlar hiçbir zaman bitmez.” (Geniş zamanın olumsuzu – çekim eki)
  • Çalar saat kişilerin en büyük yardımcısıdır. (Sıfat-fiil eki – yapım eki)
  • “Orada sabahtan akşama müzik çalar.” (Geniş zaman kipi – çekim eki)
  • Tanıdık yüzlerle karşılaştık. (Sıfat-fiil eki – yapım eki)
  • “Onları ilk gördüğümüzde tanıdık.” (Görülen geçmiş zaman eki – çekim eki)
  • Yanmış yürekler dokunaklı olur. (Sıfat-fiil eki – yapım eki)
  • “Onun da zamanla yüreği yanmış.” (Öğrenilen geçmiş zaman kipi – çekim eki)

Vasıta Eki Nedir? Örnekli Açıklamalar

Eylül 17, 2024 Okuma süresi: 4 dakika

Vasıta Eki Nedir?

Vasıta eki, bir eylemin nasıl yapıldığını, hangi araç veya yöntemle gerçekleştiğini belirten bir ektir. Yani, bir işin nasıl yapıldığına dair bilgi verir. Bu ek, genellikle “-le” veya “-yle” şeklinde kelimelerin sonuna getirilir.

Örnekler:

  • Kalemle yazdı. (Yazma işi kalemle yapıldı.)
  • Otobüsle gitti. (Gitme işi otobüsle yapıldı.)
  • Sevgiyle baktı. (Bakma işi sevgiyle yapıldı.)

Vasıta Ekinin Görevi:

  • Eyleme Ayrıntı Katmak: Hangi araç veya yöntemle bir işin yapıldığını belirterek eylemi daha açık hale getirir.
  • Anlamı Zenginleştirmek: Cümleye farklı bir boyut kazandırır.
  • Bağlantı Kurmak: Cümledeki farklı kelimeleri birbirine bağlar.

Vasıta Ekinin Özellikleri:

  • Genellikle zarf görevinde kullanılır.
  • Bazı durumlarda deyimleşebilir (örneğin: el ele, yan yana).
  • Cümleden çıkarıldığında veya yer değiştirildiğinde cümlenin anlamı değişebilir.

Neden Vasıta Eki Kullanırız?

Cümlelerimizi daha zengin ve anlamlı hale getirmek, nasıl yapıldığına dair bilgi vermek ve okuyucuyu veya dinleyiciyi daha iyi bilgilendirmek için vasıta eki kullanırız.

Özetle, vasıta eki, bir eylemin nasıl yapıldığını gösteren önemli bir ektir. Cümlelerimize ayrıntı katarak daha canlı ve etkileyici hale gelmelerini sağlar.

Daha Fazla Örnek:

 

  • Yemeği kaşıkla yedi.
  • Çocuklar oyuncakla oynadılar.

 

 

İsim ve isim soylu sözcüklere eklenerek çeşitli anlam ilişkileri kuran bir ek türü bulunur. Bu ek, ünlü ile biten kelimelere geldiğinde araya “-y” kaynaştırma ünsüzü eklenir. Cümle içinde genellikle zarf ya da edat tümleci olarak kullanılır ve cümleye farklı anlamlar katar. Bu ek, “vasıta” anlamında “-le” şeklinde de kullanılabilir.

Örnekler:

  • Öğrenciler sırayla içeri alındılar. (Bu örnekte “-le” eki zarf tümleci olarak görev yapar.)
  • Fırtınayla ağaçlar devrildi. (Burada “-le” eki neden-sonuç ilişkisini belirtir.)
  • Öğretmenle öğrenciler sohbet ediyorlardı. (Bu örnekte “-le” eki bağlaç olarak kullanılmıştır.)
  • Uçakla İstanbul’a gitti. (Burada “-le” eki, araç veya vasıta anlamında kullanılmıştır.)
  • Kazmayla yeri kazmaya çalışıyordu. (Bu kullanımda “-le” eki alet anlamında işlev görür.)
  • Ailesiyle pikniğe gidecek. (Bu örnekte “-le” eki birlikte olma durumunu ifade eder.)
  • Sınıfını başarıyla geçti. (Burada “-le” eki, durumu ve niteliği belirtir.)

Olumsuz Cümleler ve örnekleri

Eylül 17, 2024 Okuma süresi: 7 dakika

Olumsuz Cümleler

Olumsuz cümleler, yüklemin bildirdiği işin, oluşun ya da hareketin gerçekleşmediğini anlatan cümlelerdir. Fiil cümlelerinde, iş, oluş veya hareketin yapılmadığını; isim cümlelerinde ise mevcut durumun olmadığını ifade eder. Olumsuzluk, isim cümlelerinde “yok”, “değil” kelimeleri ve “-sız”, “-siz”, “-suz”, “-süz” ekleriyle; fiil cümlelerinde ise “-me”, “-ma”, “-mez”, “-maz” ekleriyle sağlanır. Bu eklerden veya kelimelerden birinin bulunması, cümlenin şeklen olumsuz olmasına yeterlidir.

Örnekler

  1. İnsanın kendini yeterince ifade etmediği yerlerde, iletişim sağlanamaz. (Olumsuz isim cümlesi)
  2. Bu evde hiçbir şeyin tam ve yerinde olduğunu söylemek zor. (Olumsuz isim cümlesi)
  3. Hiç kimse, kendini görmek istemeyen kadar kör olamaz. (Olumsuz isim cümlesi)
  4. Gerçek bir arkadaşınız varsa, aynaya bakma ihtiyacı hissetmezsiniz. (Olumsuz isim cümlesi)
  5. Barışın kötü versiyonu, savaşın iyi olanından daha kötüdür. (Olumsuz isim cümlesi)
  6. Tuba’nın enerjisi, pek fazla güçlü değildi. (Olumsuz isim cümlesi)
  7. Derslere karşı her zaman olduğu gibi yine ilgisizdi. (Olumsuz isim cümlesi)
  8. Sakın, sustuğun değeri boşa harcama. (Olumsuz fiil cümlesi)
  9. Paranın getirdiği onurun, paranın bitmesiyle birlikte kaybolmaması için dikkat et. (Olumsuz fiil cümlesi)
  10. Kaçtığınız şeyden kaçmanız, asla mümkün olmayacaktır. (Olumsuz fiil cümlesi)
  11. Savaş meydanında, bir dansçının bulunması beklenmez. (Olumsuz fiil cümlesi)
  12. Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşıldığında yalnızlık kalmaz. (Olumsuz fiil cümlesi)
  13. Herkes cennete gitmek ister, fakat ölmektense yaşamak ister. (Olumsuz fiil cümlesi)
  14. Kelimelerin gücünü kavramadan, insanların etkisini anlamak zor. (Olumsuz fiil cümlesi)

Olumsuz Cümle ile İlgili Uyarılar

  1. Bir cümlenin yükleminde olumsuzluk bildiren ek veya kelime bulunmuyorsa, cümle biçimce olumlu; varsa, cümle biçimce olumsuzdur.
    • Örnek: “Toplantıya cumartesi günü gideceğiz.” (Biçimce ve anlamca olumlu)
    • Örnek: “Toplantıya cumartesi gitmeyeceğiz.” (Biçimce ve anlamca olumsuz)
  2. Biçimce olumlu bir cümle, anlamca her zaman olumlu olmayabilir.
    • Örnek: “Bu hesap işin içinden çıkabilirsen çık.” (Biçimce olumlu, anlamca olumsuz – Çıkamazsın.)
    • Örnek: “Ne gelen var, ne giden.” (Biçimce olumlu, anlamca olumsuz – Gelen ve giden yok.)
    • Örnek: “Bu günden sonra telefonumu sana verir miyim?” (Biçimce olumlu, anlamca olumsuz – Vermem.)
  3. Bir cümlede sadece bir olumsuzluk bildiren ek varsa, o cümle biçim ve anlamca olumsuzdur. İki olumsuzluk bildiren ek varsa, cümle biçimce olumsuz, anlamca olumlu olabilir.
    • Örnek: “Evimizin yolunu bilmiyor değil.” (Biçimce ve anlamca olumsuz)
    • Örnek: “Bu olanlardan sonra yüzüm gülmüyor değil.” (Biçimce ve anlamca olumsuz)
    • Örnek: “Cesareti olmayanın geleceği de yoktur.” (Biçimce ve anlamca olumsuz)
    • Örnek: “Hedefi yoktur umudu olmayan kişinin.” (Biçimce ve anlamca olumsuz)
    • Örnek: “Arkadaşımız bu konuda pek anlayışlı değildi.” (Biçimce ve anlamca olumsuz)
    • Örnek: “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” (Biçimce ve anlamca olumsuz)
    • Örnek: “Bozuk karakterler, hayatlarına anlam katamazlar.” (Biçimce ve anlamca olumsuz)
    • Örnek: “Ders çalışmayı bırakın gençler, yeter.” (Biçimce ve anlamca olumsuz)
    • Örnek: “Seni sevmiyorum değil, aslında seviyorum.” (Biçimce olumsuz, anlamca olumlu)
  4. “Ne… ne” bağlacının yer aldığı cümleler biçimce olumlu ancak anlamca olumsuz olabilir.
    • Örnek: “Ne gelen var, ne giden.” (Gelen ve giden yok.)
    • Örnek: “Ne doğan güne hükmüm geçer, ne de halden anlayan buluruz.” (İkisi de yok.)
    • Örnek: “Ne seni sevdim, ne Leyla’yı.” (İkisini de sevmedim.)
    • Örnek: “Ne güzel bir arabaya bindim, ne de güzel bir evim oldu.” (İkisi de olmadı.)
  5. Olumlu soru cümlelerinin sonunda “var” sözcüğü bulunuyorsa, cümle anlamca olumsuz olabilir.
    • Örnek: “Başka çalacak kapım mı var?” (Yok anlamında.)
    • Örnek: “Senden başka kimsem mi var?” (Kimsem yok anlamında.)
    • Örnek: “Bülbüllerin konacağı başka dal mı var?” (Yok anlamında.)
  6. “Sanki” edatının yer aldığı bazı cümleler biçimce olumlu, anlamca olumsuz olabilir.
    • Örnek: “Bütün çamuru sınıfa sanki ben taşımışım.” (Aslında taşımamışım.)
    • Örnek: “Sanki çocuğun bütün sorunlarını bir saatte çözmüş olacak.” (Çözemeyecek.)

“-de” Bağlacının,”-de” Ekinin Yazımı

Eylül 17, 2024 Okuma süresi: 5 dakika

“-de” Ekinin ve Bağlacının Kullanımı

Türkçede “-de” hem bir ek olarak hem de bir bağlaç olarak kullanılır. Bu iki kullanımı arasında belirgin farklar vardır ve bu farklar, anlamın ve yazımın doğru bir şekilde belirlenmesi açısından önemlidir.

1. Bulunma Hâl Eki Olan “-de”

“-de” ekinin görevi, isimlerin veya isim soylu sözcüklerin bulunma veya kalma durumunu ifade etmektir. Bu ek cümlede bir yer belirlemesi yapar ve cümleden çıkarıldığında anlam bozulmaz. “-de” ekinin yazımı daima bitişik olarak yapılır.

Örnekler:

  • Ben seni burada bekliyorum. → Burada “-de” ekinin kullanımı, “burada” kelimesi içinde bulunma durumunu ifade eder. Cümle bu ek olmadan da anlamını korur.
  • Arkadaşlarla sahada buluşacağız. → Burada “-de” ekini “sahada” kelimesinde görürüz, bu da sahada buluşma anlamını ifade eder. Ekin cümle anlamını değiştirmez.

Not: “-de” ekinin ünlü uyumuna ve ünsüz benzeşmesine uyarak “da”, “de”, “te”, veya “ta” şeklinde kullanılması mümkündür. Bu ek bitişik yazılır ve cümledeki anlamı korur.

Örnekler:

  • Bu saatte yolda, sokakta kimse olmaz. → Buradaki “-da” ve “-de” ekleri, yer belirlemesi yapar ve ayrı yazılır.

2. Bağlaç Olan “-de”

“-de” bağlacı, cümlelerde sözcükleri, sözleri veya cümleleri bağlamak amacıyla kullanılır. Bu bağlaç, genellikle cümlenin anlamını genişletir veya ek bilgi sağlar. “-de” bağlacı cümleye dahil edildiğinde anlam bozulur ve bu bağlaç her zaman ayrı yazılır.

Örnekler:

  • Seni de bekliyoruz. → Burada “-de” bağlacı, “seni” ifadesine ek bilgi sağlar ve anlamın genişletilmesine katkıda bulunur.
  • Çiçekler de çok güzelmiş. → Burada “-de” bağlacı, “çiçekler” hakkında ek bilgi verir.

Not: “-de” bağlacının ünlü uyumuna uyarak sadece “da” şeklinde yazılması gerekir. “Te” veya “ta” şekilleri kullanılmaz.

Örnekler:

  • Eve uğra da yüzünü görelim. → Burada “-da” bağlacı, iki eylemi bağlamak için kullanılır ve cümleye ek bilgi sağlar.

Not: “Ya” sözcüğüyle birlikte kullanıldığında “da” bağlacı ayrı yazılır.

Örnekler:

  • Bu kitabı oku ya da diğerini vereyim. → Burada “ya da” bağlacı, iki seçeneği bağlamak için kullanılır.
  • Akşam yola çıkalım ya da yarın gideriz. → Burada da “ya da” bağlacı, iki olasılığı ifade eder.

3. Özel İsimlerde Kullanım

“-de” bağlacının özel isimlere eklenmesi durumunda araya kesme işareti konmaz ve yazım bitişik olarak yapılır.

Örnekler:

  • Antalya’da sıcaktır şimdi. → Burada “-da” bağlacı, “Antalya” özel ismini yer belirten bir bağlamda kullanır.
  • Hasan da kaleye geçsin. → Burada “-da” bağlacı, “Hasan” ismine ek bilgi verir.

Bu kurallar, “-de” ekinin ve bağlacının doğru bir şekilde kullanılmasını ve anlaşılmasını sağlar. Bu sayede yazım ve anlam açısından tutarlılık elde edilir.


Şiirin Şekil (Biçim) Unsurları

Eylül 17, 2024 Okuma süresi: 8 dakika

Nazım Birimi, Vezin (Ölçü), Kafiye (Uyak), Redif

Nazım Birimi: Şiirin en küçük anlam bütünlüğünü sağlayan bağımsız dize gruplarına nazım birimi denir.

  • Mısra (Dize): Şiirin her bir satırını oluşturan en küçük birimdir.

    Örnek: Gözlerin bir deniz, derin ve sessiz
    Geceyi bir yıldız, ışıkla doldurur

  • Beyit: İki mısradan oluşan ve anlam bakımından bütünlük arz eden bölümlerden meydana gelir. Divan edebiyatında sıkça kullanılmıştır.

    Örnek: Gönül ne rüyadır ne de bir özlem
    Beyitlerle büyütür her bir düşünceyi

  • Dörtlük: Dört mısradan oluşan ve kendi içinde anlam bütünlüğü taşıyan bölümlerdir. Türk halk edebiyatında ve İslamiyet öncesi dönemde yaygındır.

    Örnek: Güneş doğarken dağların ardında
    Gözlerim arar seni her sabah
    Rüzgar fısıldar adını bu yollarda
    Sonsuzlukta bulurum seni, her an

  • Bent: İkiden fazla mısradan oluşan şiir bölümleridir.

    Örnek: Her bir köşede izlerin var
    Gözlerimde anıların yankısı
    Bir hüzün, bir sevda kıyısında
    Sonsuz bir arayış içinde her an

Vezin (Ölçü): Şiirin mısralarının hece sayısı veya ses değerleri açısından benzerliğidir.

  • Hece Ölçüsü: Mısraların hece sayılarının eşit olduğu ölçüdür. Hece ölçüsü ile yazılan şiirlerde “durak” olarak bilinen belirli yerlerde duraklamalar yapılır.

    Örnek: Gözlerin deniz, ışıkla dolu
    Kalbim bir kuş, uçuşta her an

  • Aruz Ölçüsü: Mısralarda hecelerin kısalık-uzunluk veya açıklık-kapalılık özelliklerine göre düzenlenmesidir. Aruz ölçüsü, Türk edebiyatına İran’dan geçmiş ve özellikle Divan edebiyatında kullanılmıştır.

    Örnek: Yüzümde iz bırakır, gözlerimde hasret
    Kalbimde bir yara, derin ve sessiz

  • Serbest Şiir: Belirli bir ölçüye veya kafiye düzenine uymadan yazılan şiirlerdir. Serbest şiirin ilk örneklerinden biri Abdülhak Hamit Tarhan’ın “Validem” adlı şiiridir.

    Örnek: Sözlerin hüzün, gözlerin yaş
    Kalbimde bir boşluk, neyleyim

Kafiye ve Redif:

  • Redif: Şiirlerde kafiye sonrasında tekrar eden aynı yapıdaki kelime ya da eklerdir.

    Örnek: Garibim namıma Kerem diyorlar
    Aslı’mı el almış harem diyorlar
    Hastayım derdime verem diyorlar
    Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben
    (Bu şiirde “diyorlar” redif olarak kullanılmıştır.)

  • Kafiye (Uyak): Mısra sonlarındaki ses benzerlikleri veya tekrarlanan seslerdir.

    Kafiye Türleri:

    • Yarım Kafiye: Mısra sonlarındaki tek ses benzerliği.

      Örnek: Koyun verdi, kuzu verdi süt verdi
      Yemek verdi, ekmek verdi et verdi
      Kazma ile döğmeyince kıt verdi
      Benim sâdık yârim kara topraktır
      (Bu şiirde “verdi” ve “kıt” kelimeleri yarım kafiye ile örneklendirilmiştir.)

    • Tam Kafiye: Mısra sonlarındaki iki ses benzerliği.

      Örnek: Kaplamış gözümün gördüğü her ufku
      Umutsuz, zifiri bir gece, bir korku
      (Bu şiirde “ufku” ve “korku” kelimeleri tam kafiyedir.)

    • Zengin Kafiye: Mısra sonlarındaki üç veya daha fazla ses benzerliği.

      Örnek: Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya
      Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!
      (Bu şiirde “angarya” ve “Sakarya” kelimeleri zengin kafiyedir.)

    • Tunç Kafiye: Kafiyeyi oluşturan kelimenin diğer mısranın sonundaki kelimenin içinde geçtiği kafiye türüdür.

      Örnek: Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
      Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
      (Bu şiirde “var” kelimesi tunç kafiyedir.)

    • Cinaslı Kafiye: Yazılış ve okunuş açısından aynı, anlam ve görev bakımından farklı olan sözcüklerle yapılan kafiyedir.

      Örnek: Niçin kondun a bülbül
      Kapımdaki asmaya
      Ben yârimden ayrılmam
      Götürseler asmaya
      (Bu şiirde “asmaya” kelimesi cinaslı kafiyedir; birinci “asma” üzüm bağı, ikinci “asma” asmak anlamındadır.)

Kafiye Örgüsü (Uyak Düzeni):

  • Düz Kafiye: a a / b b
  • Çapraz Kafiye: a b a b
  • Sarma Kafiye: a b b a
  • Mani Tipi Kafiye: a a x a
  • Koşma Tipi Kafiye: a a a b
  • Terzarima (Örüşük) Kafiye: a b a / b c b

Şiirin İçerik Unsurları:

  • Konu: Şairin eserinde anlatmak istediği ana düşünce veya olay.
  • Tema: Şiirdeki ana duygusal ve düşünsel ögeler.

Destansı (Epik) Anlatım

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 7 dakika

Epik (Destansı) Anlatım

Destan ve epik kavramlarının ne olduğuna dair ayrıntılı bir anlayış geliştirmeden önce, bu terimleri net bir şekilde tanımlamak gereklidir. Destan, bir olayın olağanüstü bir şekilde anlatıldığı uzun şiirlerdir. Epik (destansı) anlatım ise, genellikle şiirlerde, doğal ve yapma destanlarda, kahramanlık temalı mesnevilerde görülen bir anlatım tarzıdır.

Epik kelimesi, Yunanca’daki “epope” kelimesinden türetilmiştir. Tarih öncesi dönemlerde olağanüstü olayları konu alan şiirlere destan denir. Bu tür şiirlerde kullanılan anlatıma da epik (destansı) anlatım denir.

Son dönem Türk edebiyatında, Mehmet Akif Ersoy‘un “Çanakkale Destanı”, Fazıl Hüsnü Dağlarca‘nın “Üç Şehitler Destanı” ve Kayıkçı Kul Mustafa‘nın “Genç Osman Destanı” gibi eserleri, önemli yapma destanlar arasında sayılır. Bu destanlar, epik (destansı) anlatımın başarılı örnekleri olarak değerlendirilir.

Epik (Destansı) Anlatımın Özellikleri

  • Epik anlatım, olağanüstü olayların, destanların, koçaklamaların ele alındığı ve genellikle şiirlerde başvurulan bir anlatım tekniğidir.
  • Epik anlatımda, yiğitçe ve kahramanca bir üslup esas alınır.
  • Epik (destansı) anlatımda sıkça abartıya başvurulur.
  • Bu anlatımda, destan türünün yiğitçe edası belirgin bir şekilde hissedilir.
  • Olağanüstü özellikler epik anlatımda önemli bir yer tutar.
  • Epik (destansı) anlatım, genellikle eylem ağırlıklı bir anlatımdır.
  • Epik anlatım, başta destan olmak üzere hikâye, roman, şiir ve tiyatro türlerinde kullanılabilir.
  • Sözcükler genellikle yan ve mecaz anlamda kullanılır; imge, benzetme, çağrışım gibi unsurlara sıkça başvurulur.
  • Epik anlatımda, olay ağırlıklı bir anlatım bulunur ve sürekli bir hareketlilik gözlemlenir.
  • Tarihi konular ve kahramanlık öyküleri epik anlatımla işlenir. Destanlar, koçaklamalar ve milli marşlar epik anlatımla anlatılır.
  • Tarihi hadiseler ve olaylar, okuyucu kitlesinde heyecan ve coşku uyandıracak şekilde ele alınır ve bu tür durumlarda epik anlatıma başvurulur.
  • Günümüzde en çok yapma destanlarda epik (destansı) anlatıma rastlanır.
  • Dil, sanatsal bir işlevle, alıcıyı harekete geçirme amacıyla kullanılır.
  • Destansı (epik) anlatımda, betimlenen unsurlar genellikle olaylar veya tarihi şahsiyetlerdir.
  • Epik anlatımda, hitap cümleleri ve ünlem cümleleri oldukça yaygındır.
  • Destansı anlatım ile oluşturulan metinlerin yapı unsurları, gerçeklikten uzaktır.
  • Epik anlatımda kişi, yer, zaman ve olay unsurları olağanüstü nitelikler taşır.
  • Epik (destansı) anlatımda duygular genellikle kabarık ve yoğun olarak ifade edilir.
  • Epik (destansı) anlatım, öyküleyici ve betimleyici anlatımla birlikte kullanılır.

Epik (Destansı) Anlatımla İlgili Örnekler

Örnek 1

MOHAÇ TÜRKÜSÜ

Biz, o sabahın ilk atılan saflarında kanat açmıştık, Biz, o büyük hücumun tüm aşkıyla yüz atlıydık. Mohaç ufkunda görünme hevesiyle uçtuk, O meşhur ova at kişnemesiyle canlandı! Fethin parlattığı gündü; orada can verdik biz, Gül yüzlü âfet ki her busesi lale gibi, Zaferin kucağına girdik, visalinde kandık, Dünyaya veda ettik, doludizgin atıldık, En son koşumuz, asırlarca bilinsin! Göğe açılırken, son defa yarıştık, Allah’ın yolunda meleklerle karıştık. Dört nala geçtik cennet kapısından, Ebedi cedleri yakından gördük, Bir bahçedeyiz şimdi şehitlerle, Ölmüş yiğitlerle beraber, Ama bizden toprağa kalacak, Şimşek gibi hatıra nal seslerimizden!

(Yahya Kemal Beyatlı)

Açıklama: Şiirin tamamı, yiğitçe ve kahramanca bir üslupla yazılmıştır. Anlatımda abartıya başvurulmuş olup, “şehitler”, “yiğitler” gibi kelimeler epik anlatım unsurlarıdır. “Allah’a giden yolda meleklerle karıştık, cennet kapısından geçtik, ölüleri gördük” gibi ifadeler olağanüstü bir anlatımı ve abartıyı ifade eder, bu da epik anlatımın en önemli özelliklerindendir. “Şimşek gibi hatıra nal seslerimizden!” dizesinde benzetme sanatı yer alır. “Zaferin koynuna girdik, visaline kandık!” ifadesindeki mecaz anlam da şiirin epik anlatımla yazıldığının bir göstergesidir. Şiirdeki çok sayıda fiil ve hareketlilik, konunun tarihi bir olay olması ve anlatılan şeyin bir olay olması da epik anlatımın ipuçlarıdır.

Örnek 2

Avşar Ellerinin Göçü

Kalktı, göç etti Avşar elli, Ağır ağır giden eller bizimdir. Arap atlar yakından eder ırağı, Yüce dağdan aşan yollar bizimdir.

Belimizde kılıcımız Kirmani, Taşı deler mızrağımın ucu. Hakkımızda devlet bir ferman çıkarmış, Ferman padişahın, dağlar bizimdir.

Dadaloğlu bir gün kavga çıkacak, Tüfekler öter, davul zurna çalar. Nice yiğitler yere serilir, Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.

(Dadaloğlu)

Açıklama: Şiir, epik (destansı) anlatımla yazılmıştır. “Kılıç, kavga, tüfek, yiğit, ölüm” gibi kelimeler, epik anlatım unsurlarıdır. Şiirdeki yiğitçe ve kahramanca üslup, eylemlerin ağırlığı, sürekli hareketlilik ve tarihi konular, epik anlatımın belirgin özelliklerindendir.


Şiir

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 3 dakika

Şiirin Tanımı:

Şiir, sanatçının duygu ve düşüncelerini, gözlemlerini etkileyici ve estetik bir dille ifade ettiği, ahenkli bir anlatımla kafiye kullanarak ya da kafiye olmadan, ölçülü ya da ölçüsüz bir biçimde yazdığı bir edebi türdür. Şiir, dili ve ritmi kullanarak estetik bir deneyim sunar ve genellikle okuyucuda derin duygusal tepkiler uyandırır.

Baudelaire, şiirin doğasını şu şekilde açıklar: “Şiirin özü, insanın mükemmel bir güzelliği özlemesidir. Bu özlem, bir coşku ve ruhsal taşkınlık şeklinde ortaya çıkar. Bu coşku, aklın şekillendirdiği gerçeklikten farklıdır.”

Cahit Sıtkı Tarancı ise şiiri, “Kelimelerle estetik biçimler yaratma sanatıdır” şeklinde tanımlar.

Jean Cocteau, şiirin evrensel ve özsel bir dil olduğunu belirtir: “Şiir, öylesine özel bir dildir ki, başka bir dile çevrilemez. Hatta yazıldığı dile bile…”

Şiirin İçerik Unsurları:

  • Konu: Şairin eserinde anlatmak istediği temel düşünce veya olay. Şiir, genellikle bir temayı veya belirli bir durumu ele alır ve okuyucuya bu konuda bir bakış açısı sunar.
  • Tema: Şiirin temel duygusal ve düşünsel ögeleri. Tema, şiirin ana duygusunu ve şairin iletmek istediği mesajı içerir.

Ek Örnekler:

  1. Şiirin Tanımı:
    “Şiir, dilin sanatsal bir biçimde kullanılmasıdır. Sanatçı, duygu ve düşüncelerini, ritim ve uyumlu bir anlatımla ifade ederken, ölçü ve kafiye seçeneklerini kullanarak estetik bir değer yaratır.”
  2. Baudelaire’ın Görüşü:
    “Şiir, insanın yüksek bir güzellik arzusunu dile getirir. Bu arzu, ruhsal bir taşkınlık ve coşku ile ifade edilir ve aklın sunduğu gerçeklikten bağımsızdır.”
  3. Cahit Sıtkı Tarancı’nın Tanımı:
    “Şiir, kelimeleri estetik bir biçimde düzenleme sanatıdır ve bu düzenleme, duygusal bir etki yaratmak için yapılır.”
  4. Jean Cocteau’nun Görüşü:
    “Şiir, yalnızca bir dile ait olmanın ötesinde, özel bir dil olarak kabul edilir. Bu dil, başka dillere çevrilemez ve bazen orijinal dilinde bile anlaşılması zordur.”

İçerik Unsurlarına Ek Örnekler:

  • Konu Örneği:
    Bir şiir, doğanın güzelliklerini veya bir aşk hikayesini konu alabilir. Şair, bu konular üzerinden duygusal bir bağ kurar ve okuyucuya derin düşünceler sunar.
  • Tema Örneği:
    Bir şiirin teması, “insan doğası” veya “zamanın geçişi” gibi evrensel bir duygu olabilir. Tema, şiirin temel mesajını ve şairin iletmek istediği düşünceyi ifade eder.

Açıklayıcı Anlatım

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 14 dakika

Açıklayıcı Anlatım: Bilgi Verme ve Öğretme Tekniği

Herhangi bir konuda okuyucuyu bilgilendirmek ve okuyucuya bir şey öğretmek amacıyla kullanılan anlatım tekniğine açıklayıcı anlatım denir. Bu anlatım türü, belirli bir konuyu doğrudan ve anlaşılır bir biçimde açıklamayı hedefler.

Açıklayıcı Anlatımın Özellikleri

  • Açıklayıcı anlatımda, bilgi vermek ön plandadır ve bu nedenle duygu ve yorum gibi kişisel ifadeler yer almaz. Metin, objektif ve bilgi odaklı olarak yapılandırılır.
  • Dil, göndergesel işlevde kullanılır. Bu, dilin doğrudan bilgi iletme işlevini yerine getirdiği .
  • Açıklayıcı anlatımda bilgilendirme esastır; bu nedenle açık ve sade bir dil tercih edilir. Karmaşık ve süslü ifadelerden kaçınılır.
  • Sözcükler, yan veya mecaz anlamlarıyla değil, gerçek ve ilk anlamlarıyla kullanılır. Bu, anlatımın doğrudan ve anlaşılır olmasını sağlar.
  • Açıklayıcı anlatımda öznel cümleler yerine, nesnel cümleler kullanılır. Bu tür cümleler, kişisel görüşlerden bağımsız olarak bilgi sunar.
  • Açıklayıcı anlatımda varlıkların genel durumu ele alınır. Metin, konuyu kapsamlı bir şekilde tanımlar ve açıklar.
  • Açıklayıcı anlatımda, anlatımın yanı sıra ifadelerin de açık ve belirgin olması gerekir. Muğlak ifadelerden kaçınılır ve netlik sağlanır.
  • İmalı sözler, soyut kavramlar ve kişisellik açıklayıcı anlatımı bozar. Somut ve doğrudan bilgiler tercih edilir.
  • Açıklayıcı anlatımda sürekli bir somutlama söz konusudur. Konunun detaylı bir şekilde açıklanması için tanımlar, örnekler ve karşılaştırmalar kullanılır.
  • Detay ve ayrıntı, açıklayıcı anlatımın önemli unsurlarıdır. Metin, konunun çeşitli yönlerini detaylandırır.
  • Açıklayıcı anlatıma genellikle deneme, makale, fıkra ve eleştiri türlerinde başvurulur. Ayrıca, ders kitapları, ansiklopediler, ilaç reçeteleri, düşünce yazıları ve bilimsel eserler gibi kaynaklarda da bu anlatım tekniği kullanılır.

Açıklayıcı Anlatım Türüne Örnekler

Örnek 1

NABİ

17. yüzyılda yaşamış önemli bir Divan şairidir. Urfa’da doğmuş ve sonrasında İstanbul’a gelmiştir. “Şeyhü’ş Şuara” olarak bilinir, yani şairlerin şeyhi olarak anılır. Divan şiirinin en toplumcu şairi olarak kabul edilir. Dindar, olgun, temiz fıtratlı, naif ve bilgin bir kişidir. Nabi, Hikemi şiir akımının kurucusu olarak kabul edilir. Açık, etkileyici, akıcı ve pürüzsüz bir söyleyişe sahiptir. Didaktik şiirler yazmayı amaçladığı için, yani toplumcu fikirlere yer verdiği için anlaşılması güç sözleri tercih etmez. Edebi sanatlar, mazmunlar ve cinas kullanımı ise sınırlıdır. Şiirlerinde atasözleri ve deyimlerden faydalanır.

Açıklama: Bu metin, okuyucuyu bilgilendirmek ve öğretmek amacıyla yazılmıştır. Duygu ve yorum içermeyen, açık ve sade bir dil kullanılmıştır. Sözcüklerin gerçek anlamlarıyla kullanılması, cümlelerin nesnel olması ve metnin bilgi verme amacı taşımaktadır. Bu nedenle metinde açıklayıcı anlatım tekniği kullanılmıştır.

Örnek 2

YAZI DİLİ VE KONUŞMA DİLİ

Yazıda kullanılan ortak dile yazı dili denir. Bu dil, edebiyat, kültür ve kitap dili olarak da bilinir. Bir uygarlık dili olduğundan, ulus bilincine ulaşmamış topluluklarda yazı dili bulunmaz. Devletlerin yazışma dili olan yazı dili, belirli kurallara sahiptir. Yazı dilinde, tüm coğrafyaya geçerli olan kurallar bulunur. Bir ülkede tüm coğrafyada yazı dilinin esas alınması gerekir. Dil bilgisi kuralları ve noktalama işaretleri, yazı dilinde önemli özelliklerdir. Bizim yazı dilimiz, Milli Edebiyat Dönemi‘nde benimsenen İstanbul Türkçesi‘dir.

Açıklama: Bu metinde yazı dili ve konuşma dili hakkında doğrudan bilgi verilmiştir. Sözcükler gerçek anlamında kullanılmıştır ve anlatımda sade bir dil tercih edilmiştir. Sanatlı, dolambaçlı ifadelere başvurulmadan göndergesel işlevde dil kullanılmıştır. Ayrıca detaylandırma da metinde mevcuttur, bu da açıklayıcı anlatım tekniğini destekler.

Örnek 3

FİİLİMSİLER

Fiil kök ve gövdesinden türeyen, cümlede isim, sıfat veya zarf görevi üstlenen ve yan cümlecikler kuran eylem anlamlı sözcüklere fiilimsi denir. Fiilimsiler, eylem anlamlı olmakla birlikte fiil sayılmazlar. Ek almadan yüklem olamazlar. Cümledeki görevleri ad, sıfat veya zarf olarak belirlenir. Fiillerden farklı olarak, fiilimsiler olumsuzluk ve çatı ekleri alabilir. Fiilimsiler, fiilden isim yapım eklerini aldıkları için türemiş sözcükler olarak kabul edilirler.

Açıklama: Metinde dil göndergesel işlevde kullanılmıştır, yani bilgi verme amacı ön plandadır. Sözcükler, yan veya mecaz anlamda değil, gerçek anlamlarıyla kullanılmıştır. Cümlelerin nesnel olması, konunun ders kitaplarından seçilmiş olması ve açık bir anlatım tercih edilmesi, bu metnin açıklayıcı anlatım tekniğiyle yazıldığını gösterir.

Örnek 4

MADDE VE ÖZELLİKLERİ

Kütlesi, hacmi ve eylemsizliği olan her şey madde olarak tanımlanır. Bu nedenle kütle ve hacim, maddenin ortak özelliklerindendir. Çevremizde görülen hava, su, toprak gibi her şey maddedir. Maddeler doğada katı, sıvı ve gaz hallerinde bulunur. Katı halde, atomlar veya moleküller arasında çekim kuvveti oldukça güçlüdür ve her maddenin bir şekli vardır. Maddenin en kararlı hali, katı hal olarak kabul edilir.

Açıklama: Fen ve teknoloji dersiyle ilgili bir konu işlenmiştir. Metinde açıklayıcı anlatımın varlığını gösteren birçok ölçüt bulunmaktadır. Açık, anlaşılır ve pürüzsüz bir anlatım kullanılmıştır. Dil, göndergesel işlevde kullanılmıştır ve cümleler nesneldir. Sözcükler gerçek anlamlarıyla kullanılmıştır, bu da metnin açıklayıcı anlatım tekniği ile yazıldığını göstermektedir.

MASAL

Sözlü edebiyat döneminin ürünlerinden biridir. Masallarda, olağanüstü olaylarla bezeli, olağanüstü kişilerin başından geçen olaylar anlatılır. Masallarda yer ve zaman belirsizdir. Kahramanlar, insanlar ile birlikte devler, cinler, şeytanlar, cadılar ve olağanüstü yaratıklar olabilir. Masallarda eğiticilik ön plandadır; masalın sonunda iyiler ödüllendirilir ve kötüler cezalandırılır. Evrensel konular işlenen masallarda yer ve zaman belirsizdir. Yer, bazen “Kaf Dağı” olarak geçerken, zaman “evvel zaman” şeklinde tarif edilir ve zamanın tarifi yoktur. Masallar, Hindistan‘da doğmuş ve oradan tüm dünyaya yayılmıştır.

Açıklama: Bu metin, masallar hakkında okuyucuyu bilgilendirme amacı taşır. Cümleler, süslü, dolambaçlı ifadeler içermeyen ve net olan ifadelerle yazılmıştır. Sözcükler, gerçek anlamlarıyla kullanılmıştır. Kişisel görüş ve yorum içermemektedir. İmalı sözler ve soyut ifadelerden kaçınılmış, bu da metnin açıklayıcı anlatım tekniğini yansıttığını gösterir.

Uyarı: Açıklayıcı anlatım ile öğretici anlatım bazen karıştırılabilir. Öğretici anlatımda amaç, konuyu öğretmek iken, açıklayıcı anlatımda bilgi, somut bir şekilde anlaşılır hale getirilir.


Cümle Dışı Unsur

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 2 dakika

Cümle Dışı Unsurlar:

Cümlede ana öge görevini üstlenmeyen ancak cümlenin anlamına katkıda bulunan unsurlara “cümle dışı unsur” denir. Bu unsurlar, cümlede bağlaçlar, ünlemler, hitap sözcükleri ve ara sözler gibi unsurları içerir. Bu tür unsurlar, cümlenin ana anlamına ek bilgi sunar ve anlamın zenginleşmesini sağlar.

Örnekler:

  1. “Hey!” Buraya gel!

    Bu örnekte “Hey!” bir ünlem olarak cümlenin anlamına vurgu yapar ve çağrının daha etkili bir şekilde ifade edilmesini sağlar.

  2. “Oğlum!” Kitaplarını topla.

    Burada “Oğlum!” hitap sözcüğü olarak kullanılmıştır ve konuşanın hitap ettiği kişiyi belirtir, cümlenin anlamını kişisel bir bağlamda sunar.

  3. “Çocuğum!” Ödevlerini bitir.

    Bu örnekte de “Çocuğum!” hitap sözcüğü olarak, konuşanın duygusal bağını ifade eder ve talimatı daha samimi hale getirir.

  4. “Sayın Valim,” toplantıya katıldığınız için teşekkür ederiz.

    Sayın Valim,” hitap ifadesi burada cümlenin anlamına saygı ve nezaket katarak, teşekkürün daha resmi ve içten bir şekilde ifade edilmesini sağlar.

  5. “Eyvah!” Sınavın bitmesine çok az bir zaman kalmış.

    Eyvah!” bir ünlem olarak, konuşanın içinde bulunduğu duruma dair endişe veya telaşı yansıtır, cümlenin anlamına duygusal bir boyut ekler.

Bu tür cümle dışı unsurlar, cümlenin anlamını daha etkili, samimi veya duygusal bir şekilde ifade etmek için kullanılır.


Zarf Tümleci Nedir? Nasıl Bulunur? Örneklerle Açıklama

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 7 dakika

Yüklemin anlamını tamamlayan, zamanını, durumunu, miktarını, sebebini, amacını vb. çeşitli yönlerini belirten öğelere zarf tümleci denir. Zarf tümlecini bulmak için yükleme “nasıl, ne zaman, niçin, ne şekilde, ne kadar” gibi sorular sorulur. Cümlede bu sorulara cevap veren öğeler, zarf tümleci olarak adlandırılır.

Örnekler:

  • Sonuçları yeterli düzeydeydi, sınıfını geçmesini sağlayacak kadar iyiydi. (ne kadar? sorusuna cevap verir, zarf tümleci)
  • Kış aylarında, herkes serbestçe kayak yapabilecek. (ne zaman? sorusuyla bulunur, zarf tümleci)
  • Kasabadaki insanlar, bize şaşkın bir biçimde bakıyordu. (nasıl? sorusuna cevap verir, zarf tümleci)

1. Edatlarla oluşturulan zarf tümleçleri de zarf tümleci kategorisinde yer alır.

  • Müdür, okulun kapısına kadar bizi takip etti. (zarf tümleci)
  • İstanbul’a, uçakla seyahat etti. (zarf tümleci)
  • Çalışmak amacıyla başka bir ülkeye gitmiş. (zarf tümleci)
  • Problemleri çözmek üzere odasında onu çağırdı. (zarf tümleci)
  • Bize karşı hep olumlu duygular besliyordu. (zarf tümleci)
  • Sana göre uygun bir çözüm bulamadım. (zarf tümleci)
  • Ancak sen, bu sorunu çözebilirsin. (zarf tümleci)
  • Beni sadece sen anlayabilirsin. (zarf tümleci)
  • Dünden beri yağmur aralıksız yağıyor. (zarf tümleci)
  • Bilmesine rağmen, ona söylemedi. (zarf tümleci)
  • Çok çalışmasına rağmen, istediği başarıyı elde edemedi. (zarf tümleci)
  • Sabaha karşı köye vardılar. (zarf tümleci)
  • Geç kaldığı için, sınıfa alınmadı. (zarf tümleci)

2. Bir cümlede aynı türden ya da farklı türlerden birden fazla zarf tümleci bulunabilir.

  • Dün, eve arkadaşıyla geldi. (zarf tümleçleri: ne zaman? sorusuna “dün”, nereye? sorusuna “eve”, kimle? sorusuna “arkadaşıyla” cevap verir.)

3. Zarf tümleci, sıfat tamlaması, isim tamlaması, ikileme ya da bir cümle ile oluşturulabilir.

  • Sabahın erken saatlerinde beni aradı. (zarf tümleci: belirtili isim tamlaması)
  • Her sabah, bize uğrardı. (zarf tümleci: sıfat tamlaması)
  • Evlerinin girişinde, tatlı tatlı sohbet ettiler. (zarf tümleci: ikileme)

4. Yer yön bildiren sözcükler yalın halde zarf tümleci olur. Ancak ek aldıklarında farklı öğeler haline gelirler.

  • Mehmet, sessizce içeri girdi. (nereye? sorusuna yanıt olarak yer yön bildirir ve zarf tümleci olur.)
  • Bahçeye koşarak girdi. (Ek aldığı için dolaylı tümleç olur.)

5. Durum bildiren zarf tümleçleri, cümleye farklı anlamlar katabilir.

  • Seni yine arayacak. (Yineleme anlamı katar, zarf tümleci)
  • Asla arkadaşlarını terk etmez. (Kesinlik anlamı katar, zarf tümleci)

6. Zarf tümlecini bulmak için sorulan sorular, aynı zamanda zarf tümleci olarak görev yapar. Bu sorular, cümlede eksik olan bir bilgiye işaret eder ve cevapları zarf tümlecini oluşturur.

  • Nasıl geldiniz buraya? (Cevap: “Yürüyerek”, zarf tümleci)
  • Neden bu kadar geç geldiniz? (Cevap: “Servisi kaçırdığım için”, zarf tümleci)
  • Niçin okuldan erken çıktınız? (Cevap: “Sınav bittiği için”, zarf tümleci)
  • Ne için böyle düşündünüz? (Cevap: “Doğru olduğunu düşündüğüm için”, zarf tümleci)

7. Zaman bildiren sözcükler yalın halde kullanıldıklarında her zaman zarf tümleci olmayabilir. Bazı durumlarda özne olarak da görev yapabilirler.

  • Akşam, kasaba üzerine bir kabus gibi çöktü. (Bu cümlede “akşam” zarf tümleci değil, özne olarak kullanılmıştır.)

Sıfat Tamlamaları

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 8 dakika

Sıfat Tamlaması Nedir?

Sıfat tamlaması, bir sıfat ile bir ismin birlikte oluşturduğu yapıdır. Bu tamlamalarda, sıfatlar “tamlayan” olarak, isimler ise “tamlanan” olarak adlandırılır. Bir cümlede sıfat varsa, sıfat tamlaması da vardır. Sıfat tamlamaları aşağıdaki şekillerde oluşturulabilir:

1. Niteleme Sıfatlarıyla Kurulan Sıfat Tamlamaları

Niteleme sıfatları, bir ismin özelliklerini belirtir ve sıfat tamlamasının önemli bir parçasıdır. İşte bazı örnekler:

  • Çalışkan öğrenciler beyaz arabayla geldiler.
  • Güzel günler hep beraber göreceğiz.
  • Mavi gömlek sana yakışmış.
  • Yeşil penceren den bir gül at bana.
  • Tatlı sözler insanları mutlu eder.
  • Kocaman yürek ile insanlık dersi veriyordu herkese.

2. Belirtme Sıfatlarıyla Kurulan Sıfat Tamlamaları

Belirtme sıfatları, belirli bir ismi işaret eder ve belirli bir şeyi tanımlar. Aşağıdaki örneklerde belirtme sıfatlarının nasıl kullanıldığını görebilirsiniz:

  • Bu insanlar daha çalışkandır.
  • Şu elbiseyi de giyecek misin?
  • Öteki kişiler orada ne bekliyorlar?
  • Bu konuda beriki çocuk doğruyu söylüyor.
  • Diğer kişilere bir bakın, sanki bize doğru geliyorlar.
  • Bir gün hepimiz yaptıklarımızdan pişman olacağız.

3. Pekiştirme Sıfatlarıyla Kurulan Sıfat Tamlamaları

Pekiştirme sıfatları, sıfatın anlamını güçlendirir ve sıfat tamlamasında vurgulu bir etki yaratır. İşte bazı örnekler:

  • Yemyeşil araziler Muş Ovası’nı boydan boya süslemişti.
  • Bembeyaz kar güzelliği oradakileri kendisine hayran bırakır.
  • Dümdüz yolda ilerleyen kervan bir ara mola verir.
  • Bomboş sözlerle etrafındakilere yükleniyordu.
  • Eski zamandaki kişiler upuzun elbiseler giyerlerdi.
  • Sapsarı başaklar güzelliğine hayran kalmışlardı.

4. Sıfatın Tekrarı ile Kurulan Sıfat Tamlamaları

Sıfatın tekrar edilmesi, sıfatın vurgusunu artırır ve anlamı pekiştirir. İşte örnekler:

  • Kısa kısa öyküler okurum akşamları.
  • Çeşit çeşit meyveler yiyenler daha sağlıklı olur.
  • Uzun uzun kavaklar etrafa başka bir güzellik katmıştı.
  • Kara kara kaşları dikkat çekiyordu.

5. Sıfatın Tekrarıyla “mi” Ekinin Getirilmesiyle Oluşturulan Sıfat Tamlamaları

Sıfatın tekrar edilmesiyle birlikte “mi” ekinin eklenmesi, sıfatın vurgusunu artırır:

  • Sıcak mi sıcak çay içtik Erzurum’da.
  • Güzel mi güzel bir hediye almıştı arkadaşına.
  • Soğuk mu soğuk hava, dondurucu bir etki yapıyordu.
  • Tatlı mi tatlı kek, herkesin beğenisini kazandı.

6. Küçültme Sıfatlarıyla Oluşturulan Sıfat Tamlamaları

Küçültme sıfatları, nesnelerin boyutlarını küçültmek için kullanılır ve genellikle daha yumuşak bir ifade oluşturur:

  • Büyükçe bir evde oturuyorlardı.
  • Sarımtırak bayır onlara çok güzel gelmişti.
  • Mavimsi örtü masayı bir başka gösteriyordu.
  • Küçücük beyni ile bize akıl vermeye çalışıyordu.
  • İrice bir taş alıp çocuğa fırlattı.
  • Ekşimsi erik tatlı bir lezzet veriyordu.

7. Hem Niteleme Hem Belirtme Sıfatının Birlikte Oluşturduğu Sıfat Tamlamaları

Bu tür tamlamalar, hem niteleyici hem de belirleyici bir anlam taşıyan sıfatları bir araya getirir:

  • Güzel bir elbise aldı çocuğuna.
  • Yaramaz iki öğrenci okuldan atmışlar.
  • Çalışkan bazı kişiler de sınava girmemiş.
  • Temiz ilk halıyı alır.
  • Mavi şu gömlek benim olsun.
  • Sıcak bir çay içmek çok keyifli.

Uyarı:

Sıfat tamlamalarının arasında hiçbir noktalama işareti kullanılmaz.

Yanlış: Kırmızı, kazak ona çok yakışmıştı. Doğru: Kırmızı kazak ona çok yakışmıştı.


Yabancı Alıntı Kelimeler Nasıl Yazılır? Örneklerle Açıklamalı

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 8 dakika

Türkçede Batı kökenli kelimeler, Arapça ve Farsça kökenli terimler ve diğer yabancı kaynaklı kelimelerin yazımı, dilimizin kurallarına uygun olarak bazı değişikliklerle kullanılmaktadır. Bu yazıda, yabancı kelimelerin Türkçeye nasıl adapte edildiğini, hangi kuralların uygulandığını ve yazımda dikkat edilmesi gereken önemli noktaları ele alacağız.

1. Batı dillerinden gelen ve çift ünsüzle başlayan kelimeler

Batı kökenli kelimelerden bazıları, iki ünsüz harf ile başlamaktadır. Bu tür kelimelerde, ünsüzler arasına herhangi bir ünlü eklenmeden kelime olduğu gibi yazılır.

Örnekler:
grup, plan, kredi, problem, profesör, stüdyo, program, psikoloji, spor, slogan

Uyarı: Ancak bazı örneklerde, iki ünsüz arasına bir ünlü sesi eklenmiş olabilir. Bu durum yazımda da korunur.

Örnekler:
iskarpin, istasyon, istatistik, iskelet

2. Yan yana iki veya daha fazla ünsüz içeren Batı kökenli kelimeler

Batı dillerinden gelen ve içinde birden fazla ünsüz harf bulunan kelimeler de ünsüzler arasına ünlü eklenmeden yazılır. Bu kural, kelimenin orijinal yapısının korunmasını sağlar.

Örnekler:
alafranga, biyografi, paragraf, elektrik, apartman, kilogram

3. İki ünsüzle biten kelimeler

Batı dillerinden alıntılanmış ve sonu iki ünsüz harf ile biten kelimeler de olduğu gibi, ünsüzler arasına ünlü eklenmeden yazılır.

Örnekler:
film, lüks, form, slayt, modern, teyp, psikiyatr

4. Batı kökenli kelimelerdeki ‘g’ harfi

Yabancı kökenli kelimelerde yer alan “g” harfi, kelimenin orijinalinde olduğu gibi korunur. Ancak bazı özel kelimelerde bu harf, Türkçedeki kurallara uygun olarak “ğ”ye dönüşebilir.

Örnekler:
diyagram, biyografi, paragraf, monograf

Uyarı: “fotoğraf” ve “topoğraf” kelimelerinde “g” harfi, “ğ”ye dönüşerek yazılır.

5. Türkiye Türkçesine yerleşmiş yabancı kelimeler

Türkçeye mal olmuş ve yaygın olarak kullanılan bazı yabancı kelimeler, dilimize adapte edilmiştir ve Türkçe söyleyişine göre yazılır.

Örnekler:
banka, sigorta, blender, kitap, fırkateyn, kampüs

6. Çift ünsüzle biten Arapça ve Farsça kelimeler

Arapça ve Farsça kökenli olup çift ünsüz ile biten kelimelerin son iki ünsüzü arasında, Türkçede bir ünlü sesi girer ve bu şekilde yazılır. Ancak bu kural, sadece bazı kelimelerde geçerlidir.

Örnekler:
emr > emir, ilm > ilim, hükm > hüküm, sabr > sabır, fikr > fikir

Uyarı: Bu kelimelere ünlü harfle başlayan bir ek ya da “etmek, olmak, kılmak” gibi yardımcı fiiller eklenirse, son ünlü harf yazılışta ve söylenişte düşer.

Örnekler:
emir > emretmek, nutuk > nutku, şahıs > şahsı, azil > azli

7. Yabancı kelimeler ve birleşik kelimeler

Ön ek, son ek ya da edat içeren kelimeler de Türkçeye geçtiğinde kurallarına uygun bir şekilde yazılır. İki kelimeden oluşan bazı yapılar da bitişik yazılmalıdır.

Örnekler:
alelacele, ilelebet, bîçare, lâkayt, otobiyografi, telekart

8. Türkiye Türkçesine yerleşmemiş yabancı kelimeler

Türkçede yaygın olmayan fakat kullanılan bazı yabancı kelimeler, özgün biçimleriyle yazılmaya devam edilir. Bu tür kelimelerde, Türkçe kurallarına uygun bir yazım söz konusu değildir.

Örnekler:
center, pizza, by-pass, pipeline

9. Türkçede kullanılan Arapça ve Farsça isimler

Türklerin kullandığı Arapça ve Farsça kişi ve yer adları, dilimize uygun söyleyiş biçimlerine göre yazılır. Bu tür isimlerde, Türkçe kuralları uygulanarak yazım gerçekleştirilir.

Örnekler:
Ahmet, Nurettin, Mehmet, Osman, Mekke, Bağdat, Şiraz

10. Latin alfabesini kullanan dillerdeki özel isimler

Latin harflerini kullanan dillerde yer alan kişi ve yer adları, özgün halleriyle yazılır. Türkçede bu isimlerde herhangi bir değişiklik yapılmaz, orijinal halleri korunur.

Örnekler:
Beethoven, Byron, Shakespeare, Londra, Paris, Roma

Uyarı: Ancak bu özel isimlerden türetilmiş akım adları, Türkçede söyleyişe göre yazılır.

Örnekler:
Marksist, Kartezyenizm, romantizm, dadaizm, realizm

11. Yunanca isimler

Yunanca kökenli isimler, Latin harflerinin karşılıklarıyla yazılır. Ancak bazı isimler, Türkçeye farklı şekillerde yerleşmiş olabilir.

Örnekler:
Homeros, Aristoteles, Sokrates

Uyarı: Türkçede yerleşmiş olan bazı Yunanca isimler farklı şekilde kullanılmaktadır.

Örnekler:
Herodot, Pisagor, Sokrat, Eflatun

12. Rusça kökenli isimler

Rus alfabesinden gelen isimler, Latin harfleriyle ve Türkçedeki ses değerlerine uygun bir şekilde yazılır. Bu kelimelerde de Türkçedeki telaffuza uygun yazım kuralları uygulanır.

Örnekler:
Çehov, Tolstoy, Dostoyevski, Puşkin, Petersburg

13. Çince ve Japonca isimler

Çin ve Japonya kökenli kişi ve yer adları, Türkçede yerleşmiş halleriyle kullanılır. Bu isimler yazılırken tire kullanımı yapılır ve Türkçedeki okunuşuna uygun hale getirilir.

Örnekler:
Tokyo, Şanghay, Hiroşima, Sun Yat-sen

Uyarı: Çinli kişilerin adlarında soyadı, genellikle küçük addan önce gelir ve soyadlar tek hecelidir.

Örnekler:
Sun Yat-sen, Lin Yu-tan

14. Türk devlet ve topluluklarındaki özel isimler

Türk devletlerine ait yer adları ve kişi isimleri de Türkçedeki yaygın söyleyiş biçimlerine göre yazılır. Bu kelimeler, Türkçenin kurallarına uygun şekilde yerleşmiştir.

Örnekler:
Azerbaycan, Taşkent, Özbekistan, Bakü, İslam Kerimov, Cengiz Aytmatov

Bu yazıda, yabancı kökenli kelimelerin Türkçeye adapte edilmesinde uygulanan yazım kurallarını detaylı bir şekilde inceledik.


İsimden Fiil Yapan Ekler ve Örnekleri

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 8 dakika

İsim kök veya gövdelerine eklenerek yeni fiiller türeten eklere isimden fiil yapım ekleri denir. Bu ekleri alan sözcükler, fiil kök ya da gövdesi oluşturur ve isimden fiil meydana getirir.

Başlıca İsimden Fiil Yapım Ekleri

  • -al, -el: Bu ekler isimlere eklenerek fiil anlamı kazandırır.
    • azal- (azal-: miktarı, sayıyı azaltmak)
    • düzel- (düzel-: hatayı, durumu düzeltmek)
    • daral- (daral-: bir şeyin daralması)
    • boşal- (boşal-: içinin boşalması)
    • çoğal- (çoğal-: miktarın artması)
    • körel- (körel-: keskinliğin azalması)
  • -la, -le: Bu ekler isimleri fiil haline getirir.
    • avla- (avla-: avlamak, avcılık yapmak)
    • izle- (izle-: takip etmek)
    • işle- (işle-: bir şeyin işlem görmesi)
    • başla- (başla-: bir işe başlamak)
    • sula- (sula-: bir şeyin üzerine su dökmek)
    • suçla- (suçla-: suçlamak)
    • terle- (terle-: terlemek)
    • taşla- (taşla-: taş atmak)
    • özetle- (özetle-: bir şeyi özetlemek)
  • -l: İsimlere eklenerek fiil anlamı kazandırır.
    • doğrul- (doğrul-: doğrulamak)
    • alçal- (alçal-: alçak hale gelmek)
    • kısal- (kısal-: uzunluğun kısalması)
    • incel- (incel-: kalınlığın incelmesi)
    • sivril- (sivril-: köşeli, sivri hale gelmek)
    • durul- (durul-: sakinleşmek)
    • eksil- (eksil-: miktarın azalması)
  • -sa, -se: Bu ekler isimlerden fiil türetir.
    • susa- (susa-: susmak)
    • garipse- (garipse-: tuhaf bulmak)
    • önemse- (önemse-: dikkate almak)
  • -ımsa, -imse: İsim köklerine eklenerek fiil anlamı kazandırır.
    • benimse- (benimse-: kabul etmek, sahiplenmek)
    • kötümse- (kötümse-: olumsuz görmek)
    • azımsa- (azımsa-: az görme)
    • özümse- (özümse-: bir şeyi anlama, içselleştirme)
  • -a, -e: Bu ekler isimleri fiil haline getirir.
    • boşa- (boşa-: işe yaramaz hale gelmek)
    • kana- (kana-: tatmin olmak)
    • oyna- (oyna-: oyun oynamak)
    • benze- (benze-: benzeme)
  • -leş, -laş: İsimlerden fiil türeterek bu fiillere dönüşür.
    • beyazlaş- (beyazlaş-: beyazlaşmak)
    • şakalaş- (şakalaş-: şakalaşmak)
    • dertleş- (dertleş-: derdini paylaşmak)
    • çocuklaş- (çocuklaş-: çocuk gibi davranmak)
    • taşlaş- (taşlaş-: taş gibi sertleşmek)
  • -lan, -len: İsimlere eklenerek fiil anlamı kazandırır.
    • evlen- (evlen-: evlenmek)
    • izlen- (izlen-: izlenim kazanmak)
    • içlen- (içlen-: bir şeye içten yaklaşmak)
    • hoşlan- (hoşlan-: hoşlanmak)
    • seslen- (seslen-: seslenmek)
    • yaşlan- (yaşlan-: yaşlanmak)
  • -ar, -er: İsimlere eklenerek fiil anlamı kazandırır.
    • karar- (karar-: karar almak)
    • yeşer- (yeşer-: yeşil hale gelmek)
    • ağar- (ağar-: ağarmak)
  • -da, -de: İsim köklerine eklenerek fiil türetir.
    • ışılda- (ışılda-: parlamak)
    • fısılda- (fısılda-: fısıldamak)
    • gürülda- (gürülda-: guruldamış olmak)
    • hışırda- (hışırda-: hışırdamak)
    • horulda- (horulda-: horlamak)
    • çıtırda- (çıtırda-: çıtırdamak)
  • -at: İsimlere eklenerek fiil anlamı kazandırır.
    • yönet- (yönet-: yönetmek)
    • gözet- (gözet-: gözetmek)
  • -kır: İsim köklerine eklenerek fiil türetir.
    • haykır- (haykır-: bağırmak)
    • sümkür- (sümkür-: burnunu silmek)
    • fışkır- (fışkır-: sıçramak)
  • -ık: İsim köklerine eklenerek fiil türetir.
    • birik- (birik-: bir araya gelmek)
    • gözük- (gözük-: görünmek)
    • gecik- (gecik-: geç kalmak)
    • acık- (acık-: aç hissetmek)

Bu ekler, isimlerden fiil türeterek, fiil köklerinin anlamını genişletir ve yeni fiiller oluşturur.


Eksiltili Cümle Tanımı ve Örnekleri

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 7 dakika

Yüklemi eksik olan ve yargısı tam ifade edilmeyen cümlelere eksiltili cümle denir. Bu cümlelerde yüklem çoğu zaman söylenmez ya da cümlenin sonu eksik bırakılır. Cümlenin son kısmı, okuyucu veya dinleyici tarafından tamamlanmak üzere bırakılmıştır. Yani, eksiltili cümlelerde yargının tam olarak ne olduğu, muhatabın anlayışına ve yorumuna bırakılır. Bu tarz cümleler, gündelik konuşmalarda sıklıkla karşımıza çıkar. Aynı zamanda, edebi eserlerde de vurgu yapmak, bir anlamı gizemli kılmak ya da ifadeye derinlik katmak amacıyla kullanılabilir. Eksiltili cümleler, anlamın eksik bırakılması sayesinde okuyucunun zihninde bir tamamlanma ihtiyacı yaratır. Hem bu pratiklik hem de estetik özelliklerinden dolayı dilde önemli bir yere sahiptirler.

Örnekler:

  1. Ağaç ne kadar büyürse büyüsün, yaprakları en sonunda… (toprağa düşer)
    Bu cümlede, son sözcük açıkça belirtilmemiştir. Ancak dinleyici veya okuyucu, yaprakların toprağa düşeceğini tahmin edebilir.
  2. Keşke o eski günler bir daha… (geri gelse)
    Burada da “geri gelse” yüklemi gizlenmiş, fakat cümlenin anlamı açıkça tahmin edilebilir.
  3. Küçük bir tabak, temiz bir masa, mutlu bir ruh… (yeter)
    Bu örnekte yüklem eksik bırakılmıştır, ancak anlamını kolayca çıkarmak mümkündür.
  4. İyilik edersen, iyilik bulursun; kötülük edersen… (kötülük bulursun)
    Eksiltili cümle burada okuyucuya bir sonuç çıkarma fırsatı verir.
  5. Köprüyü geçene kadar ayıya… (dayı demek)
    Son kısmı eksik bırakılan bu cümlede, muhatap ayıya “dayı denmesi” gerektiğini bilir.

Eksiltili cümleler günlük dilde olduğu kadar atasözlerinde, deyimlerde ve edebi metinlerde de sıkça görülür. Dilin zenginleşmesine katkı sağlayan bu tür cümleler, kimi zaman sadece estetik bir tercih olarak, kimi zaman ise anlatımın hızlanması ve kısalması amacıyla kullanılır.

Eksiltili Cümlelerle İlgili Uyarılar:

  1. İsim cümleleri eksiltili cümle değildir. Bir cümlede yüklem, ek fiil ekleri ile kullanılmış olabilir, ancak yüklemin dile getirilmemesi onun eksiltili cümle olduğunu göstermez. Bu tür cümlelerde yüklem vardır, sadece söylenmesi gereksiz görülmüştür.

Örnekler:

  • Bugün hava oldukça sıcak. (dır)
    Burada cümlede yüklem olan “sıcak” sözcüğüne ek fiil eklenmiştir, ancak bu eksiltili cümle değildir, çünkü yüklem açıkça anlaşılabilir.
  • Müdür bey bugün çok yoğun. (dur)
    “Yoğun” sözcüğüne ek fiil eklenerek yüklem oluşturulmuştur, ama yüklem eksik bırakılmamıştır.
  • Bu şehir ne kadar da büyük. (dür)
    Ek fiil eklenmemiş olsa da cümlenin yüklemi açıktır. Burada eksiltili bir durum söz konusu değildir.
  • Dilin kemiği yok ama cürmü büyük. (tür)
    Yüklemi ek fiil ile tamlanmış bir cümle olduğu için, bu da eksiltili cümle kategorisine girmez.
  1. Dilimizde birçok atasözü ve deyim, eksiltili cümle yapısında karşımıza çıkabilir. Bu ifadelerde, dinleyici veya okuyucu, eksik bırakılan kısmı kolayca tamamlayabilir. Deyim ve atasözlerinin eksiltili cümle şeklinde kullanılması, bu yapıların anlamını pekiştirir ve vurgu sağlar.

Örnekler:

  • Kır atın yanında duran, ya huyundan ya… (suyundan kapar)
    Bu atasözünde eksik bırakılan kısmı anlamak oldukça kolaydır.
  • Az veren candan, çok veren… (malından verir)
    Yüklem eksik bırakılmış, ancak anlamı tamdır.
  • Nerede akşam, orada… (sabah)
    Gündelik hayatta sıkça kullanılan bu deyimde eksik bırakılan kısmı tahmin etmek zor değildir.
  • Tereyağından kıl çeker gibi… (kolayca yapılır)
    Bu deyimde de sonuç cümlenin sonunda belirtilmez, ancak dinleyici ya da okuyucu, bu boşluğu kendiliğinden doldurur.
  1. Şiirlerde eksiltili cümle örneklerine sıkça rastlanır. Şairler, anlamı gizemli kılmak ya da ifadeye derinlik katmak amacıyla eksiltili cümlelerden faydalanabilir. Eksik bırakılan yüklem, şiirin anlamını derinleştirir ve okuyucunun hayal gücünü harekete geçirir.

Örnekler:

  • Dalgalandığın yerde ne korku ne keder…
    Bu mısrada, yüklem belirtilmemiştir. Ancak okuyucu, şairin ne demek istediğini anlamak için bir çıkarım yapar.
  • Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
    Eksiltili cümle yapısı, bu mısranın sonuna kadar devam eder, fakat okuyucu anlamı tamamlar.
  • Toprak sarı, gökyüzü gri, ağaçlar çıplak…
    Şair, bu cümlede de yüklemi eksik bırakmış, ancak atmosferi tamamlamıştır.
  1. Karşılıklı konuşmalarda eksiltili cümle kullanımı oldukça yaygındır. Özellikle konuşma dilinde, yüklemi açıkça söylemeye gerek kalmaz. Karşı taraf, bağlamdan hareketle ne söylendiğini anlar ve cümleyi tamamlama ihtiyacı duymaz.

Örnekler:

  • — Kim gelmiş?
    — Ahmet…

    Bu konuşmada eksiltili bir yapı vardır, ancak anlam açıkça anlaşılmaktadır. Yüklem söylenmemiştir çünkü gerek duyulmamıştır.
  • — Ne zaman gelmiş?
    — Dün gece…

    Burada da yüklem eksik bırakılmıştır, ancak konuşmanın akışı içinde bu eksiklik bir anlam kaybına yol açmaz.

Eksiltili cümleler, günlük konuşmaların vazgeçilmez bir parçasıdır. Özellikle dilin pratikliği açısından büyük bir işlev görürler. Hem konuşmalarda hem de yazılı metinlerde, eksiltili cümleler ifadeyi güçlendirir ve karşı tarafın hayal gücüne alan açar.


Amaç-Sonuç Cümleleri ile İlgili Açıklamalı Örnekler

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 9 dakika

Amaç-Sonuç İlişkisi: Anlamı ve Uygulama Yöntemleri

Amaç-sonuç cümleleri, bir amaca ulaşmak için yapılan eylemleri ya da belirli bir sonuca ulaşmak için ortaya konan davranışları ifade eden cümlelerdir. Bu tür cümlelerde, eylemlerin neden yapıldığı veya hangi amaca hizmet ettiği vurgulanır. Amaç-sonuç ilişkisini anlamak için, “Hangi amaca ulaşmak için?” sorusu fiile yöneltilir. Amaç; bireylerin ulaşmak ya da gerçekleştirmek istedikleri düşünce veya hedefleri ifade eder. Bu tür ilişkileri belirtirken genellikle “için,” “diye,” “üzere” gibi edatlar kullanılır.

Püf Noktası: Eğer cümlede “için” edatı varsa, bu edat yerine “amacıyla” kelimesi getirilerek cümlenin anlamı ve yapısı korunuyorsa, bu cümle bir amaç-sonuç cümlesidir. Eğer “için” edatı yerine “amacıyla” getirildiğinde anlam bozuluyorsa, cümlede büyük ihtimalle neden-sonuç ilişkisi bulunmaktadır.

Amaç-Sonuç Cümleleri ile İlgili Açıklamalı Örnekler

Örnek 1

Öğretmenle görüşmek için okula gitti.

Bu cümlede “için” edatı yerine “amacıyla” getirilirse, “Öğretmenle görüşmek amacıyla okula gitti.” şeklinde bir cümle elde edilir. Burada hem şekil hem de anlam açısından bütünlük sağlandığı için bu cümle bir amaç-sonuç cümlesidir.

Örnek 2

Okula gelmediği için yok yazılmış.

Cümlede “için” edatının yerine “amacıyla” getirdiğimizde “Okula gelmediği amacıyla yok yazılmış.” şeklinde bir cümle oluşur ve bu anlam açısından bozuk olur. Bu durumda, cümlede neden-sonuç ilişkisi mevcuttur, çünkü “gelmemek” bir neden olarak kabul edilirken, “yok yazılmak” bir sonuçtur.

Not: Amaç-sonuç ilişkisi olan cümlelerde amaç henüz gerçekleştirilmemiştir. Ancak neden-sonuç ilişkisi cümlelerinde neden gerçekleşmiş ve tamamlanmış durumdadır.

Örnek 1

İşe gitmediği için işten atılmış.

Bu cümlede “işe gitmediği” nedeni ifade ederken, “işten atılma” sonucu ifade eder. Cümlede “için” edatı yerine “amacıyla” getirildiğinde anlam bozulur, dolayısıyla bu cümle neden-sonuç ilişkisini ifade eder.

Örnek 2

İşe gitmek için yola çıktı.

Bu cümlede “için” edatını “amacıyla” değiştirdiğimizde “İşe gitmek amacıyla yola çıktı.” şeklinde bir cümle oluşur. Burada, amaç-sonuç ilişkisi bulunur çünkü amacın henüz gerçekleşmediği ve şekilsel olarak da bütünlük sağlandığı görülür.

Örnek 3

Ders anlatmak için ayağa kalktı.

Burada “hangi amaçla ayağa kalktı?” sorusuna “ders anlatmak için” cevabı verilir. Cümlede “için” edatı yerine “amacıyla” getirilirse “Ders anlatmak amacıyla ayağa kalktı.” şeklinde doğru bir cümle oluşur. Bu, amaç-sonuç ilişkisini gösterir.

Örnek 4

Zengin olmak için sürekli çalışıyordu.

Cümlede “için” edatı yerine “amacıyla” getirildiğinde “Zengin olmak amacıyla sürekli çalışıyordu.” şeklinde doğru bir cümle oluşur. Burada amacın henüz gerçekleşmemiş olması, bu cümlenin amaç-sonuç ilişkisi taşıdığını gösterir.

Örnek 5

Annesini görmek için İstanbul’a gitmiş.

Bu cümlede “Annesini görmek” amaç, “İstanbul’a gitmek” ise sonuç kısmıdır. “İçin” edatının yerine “amacıyla” getirildiğinde cümle anlam ve yapı açısından doğru olur. Bu da cümlenin amaç-sonuç ilişkisi taşıdığını gösterir.

Örnek 6

Sınavda başarılı olayım diye bu yazıyı okuyor.

Burada “diye” edatını “için” edatına dönüştürdüğümüzde “Sınavda başarılı olmak için bu yazıyı okuyor.” şeklinde olur. Daha sonra “için” edatının yerine “amacıyla” getirildiğinde cümle “Sınavda başarılı olmak amacıyla bu yazıyı okuyor.” şeklinde doğru bir anlam taşır. Böylece amaç-sonuç ilişkisi ortaya çıkar.

Örnek 7

Teşekkür almak için son yazılılara daha çok çalıştı.

Cümlede “için” edatını “amacıyla” değiştirildiğinde “Teşekkür almak amacıyla son yazılılara daha çok çalıştı.” şeklinde olur. Anlam bozulmadan, şekilsel ve anlamsal olarak cümle doğru kalır ve bu cümle amaç-sonuç ilişkisi taşır.

Örnek 8

Çeklerini ödemek için arabasını satmış.

Bu cümlede “çeklerini ödemek” amaç, “arabayı satmak” ise sonuç kısmıdır. “İçin” edatı yerine “amacıyla” getirildiğinde cümlede amaç-sonuç ilişkisi kurulur.

Not: Amaç-sonuç ilişkisi cümlelerinde bazen bir sonucun birden fazla amacı, bir amacın da birden fazla sonucu olabilir.

Örnek 1

Amcasını ziyaret etmek ve bir iş görüşmesi yapmak için İstanbul’a gitmiş.

Burada “Amcasını ziyaret etmek” ve “iş görüşmesi yapmak” iki ayrı amaçtır. Sonuç ise tek bir eylem olan “İstanbul’a gitmek” şeklindedir.

Örnek 2

Sınavda istediğini elde etmek için hem dershaneye gidiyor hem de özel ders alıyor.

Bu cümlede “Sınavda istediğini elde etmek” bir amacıdır. “Dershaneye gitmek” ve “özel ders almak” ise bu amacı gerçekleştirmek için yapılan iki sonuç eylemidir.

Not: Bazen sonuç kısmı amaç kısmından önce gelebilir.

Örnek 1

Büyük bir aşkla yola çıkmıştı Veysel Karani, onu görmek için.

Bu cümlede “Onu görmek” amaç, “büyük bir aşkla yola çıkmak” ise sonuç kısmıdır. Burada sonuç kısmı amaç kısmından önce gelir.


Sesler (Ünlü ve Ünsüz Harfler)

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 5 dakika

Ses ve Harfler: Türkçede Temel Bilgiler

Ses: Akciğerlerden gelen havanın ses yolunda oluşturduğu ve kulağımızla işitebildiğimiz titreşimlere ses denir. Sesler, dilde anlam ifade etmek için kullandığımız temel birimlerdir.

Alfabe: Bir dildeki sesleri temsil eden ve belirli bir sıraya göre dizilmiş olan harfler topluluğuna alfabe denir. Türk alfabesi, dilimizdeki sesleri temsil eden harflerin düzenli bir biçimde sıralandığı bir sistemdir.

Harf: Bir dildeki seslerin her birini gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlere harf denir. Harf, sesin yazılış biçimidir. Türk alfabesi toplamda 29 harf içerir.

  • Büyük Harfler: A, B, C, Ç, D, E, F, G, Ğ, H, I, İ, J, K, L, M, N, O, Ö, P, R, S, Ş, T, U, Ü, V, Y, Z
  • Küçük Harfler: a, b, c, ç, d, e, f, g, ğ, h, ı, i, j, k, l, m, n, o, ö, p, r, s, ş, t, u, ü, v, y, z

Türkçede harfler, ünlüler (sesli harfler) ve ünsüzler (sessiz harfler) olarak iki ana gruba ayrılır.

Ünlü Harfler (Sesli Harfler): Akciğerden gelen havanın hiçbir engele uğramadan dışarıya çıkarak oluşturduğu seslere ünlü harfler denir. Ünlü harfler tek başına da okunabilir. Türkçede toplamda 8 ünlü (sesli) harf bulunmaktadır:

  • Kalın Ünlüler: a, ı, o, u
  • İnce Ünlüler: e, i, ö, ü
  • Düz Ünlüler: a, e, ı, i
  • Yuvarlak Ünlüler: o, ö, u, ü
  • Geniş Ünlüler: a, e, o, ö
  • Dar Ünlüler: ı, i, u, ü

Ünsüz Harfler (Sessiz Harfler): Tek başına söylenemeyen, ancak bir ünlü harf yardımıyla sese dönüşebilen harflerdir. Türkçede 21 ünsüz (sessiz) harf bulunmaktadır:

  • Sert Ünsüzler: f, s, t, k, ç, ş, h, p
  • Yumuşak Ünsüzler: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z
  • Süreksiz Sert Ünsüzler: p, ç, t, k
  • Sürekli Sert Ünsüzler: f, h, s, ş
  • Süreksiz Yumuşak Ünsüzler: b, c, d, g
  • Sürekli Yumuşak Ünsüzler: ğ, j, l, m, n, r, v, y, z

Not: Türkçede bir kelimenin son harfi b, c, d, g ünsüzlerinden biri olamaz. Yabancı dillerden alınan kelimeler, Türk dil bilgisi kurallarına uyacak şekilde değiştirilmiştir.

Örnekler:

  • ihtiyacihtiyaç
  • AhmedAhmet

Not: Ancak bazı kelimelerde bu kural, anlam karışıklığını önlemek için uygulanmayabilir.

Örnekler:

  • saç (baştaki kıllar) → sac (demir çelik ürünü)
  • haç (Hristiyanlığın sembolü) → hac (İslam’ın şartlarından biri olan ibadet)

Bu açıklamalar, seslerin ve harflerin dilbilgisi içindeki rolünü ve uyum kurallarını anlamanızı sağlayacaktır.


Mecaz Anlam

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 5 dakika

Mecaz Anlam

Mecaz anlam, bir sözcüğün gerçek anlamıyla şekil veya işlev bakımından hiçbir bağı kalmadığı durumlarda kullanılır. Mecazlı anlatımda, benzetme amacı güdülür ve sözcüğün gerçek anlamından uzaklaşarak yeni bir anlam kazandığı görülür. Bu anlam, dilin zenginliğini ve renkli ifade biçimlerini yansıtır. Mecaz anlamlar, deyim ve atasözü gibi ifade şekillerinde de karşımıza çıkabilir.

Mecaz Anlam Örnekleri

  1. Sen bizim için bir ışıksın üstadım.
    (Mecaz anlam: Yol gösterici. Burada “ışık” kelimesi, gerçek anlamında ışık olmanın ötesinde, kişiyi yönlendiren, rehberlik eden biri olarak kullanılmıştır.)
  2. Çok ağır sözlerle muhatabına yükleniyordu.
    (Mecaz anlam: Hakaret içeren. “Ağır sözler” ifadesi, gerçek anlamında fiziksel ağırlık taşımayan, ancak hakaret veya eleştiri barındıran sözler anlamında kullanılmıştır.)
  3. Komşumuz bize dün akşam soğuk davrandı.
    (Mecaz anlam: İlgisiz, sevgisiz. “Soğuk” kelimesi, gerçek anlamında fiziksel soğukluk anlamında değil, kişinin ilgisiz ve sevgisiz tavırlarını ifade eder.)
  4. Boş gözlerle etrafına bakıyordu.
    (Mecaz anlam: Anlamsız. “Boş gözler” ifadesi, kişinin bakışlarının anlamsız, boş olduğunu ifade eder; gerçek anlamında gözlerin içi boşalmış anlamına gelmez.)
  5. Mustafa bizimle olan tüm ilişkilerini kesti.
    (Mecaz anlam: Bitirmek. Burada “kesti” kelimesi, gerçek anlamında bir şeyi fiziksel olarak kesmekten ziyade, ilişkilerin sona erdirilmesini ifade eder.)
  6. Öğretmenin sorusuna ters bir cevap verdi.
    (Mecaz anlam: Alakasız. “Ters cevap” ifadesi, gerçek anlamında fiziksel bir terslik değil, soruya uygun olmayan veya alakasız bir yanıt anlamında kullanılmıştır.)
  7. Bu işte bizim sorumluluğumuz olmasaydı bu taş bize gelmezdi.
    (Mecaz anlam: Üstü kapalı söylenen dokundurucu söz. “Taş” ifadesi burada, olumsuz bir durumu ifade eden, dolaylı yoldan eleştiri anlamında kullanılmıştır.)
  8. İki göz bebeğini aynı anda kaybedince günden güne erimeye başladı.
    (Mecaz anlam: Metanetini kaybetmek. “Erimek” ifadesi, gerçek anlamında fiziksel bir erimeyi değil, kişinin moralinin ve dayanma gücünün azalmasını ifade eder.)
  9. Dünya, Suriye’de olanlara kör ve sağır kaldı.
    (Mecaz anlam: Duyarsız kalmak. Burada “kör ve sağır kalmak,” gerçek anlamında gözlerin ve kulakların işlevsiz hale gelmesi değil, olaylara karşı duyarsızlık .)
  10. O, yetim çocuklara gayet sıcak davrandı.
    (Mecaz anlam: İlgi göstermek, yakınlık beslemek. “Sıcak” kelimesi, gerçek anlamında fiziksel sıcaklığı ifade etmez; burada ilgi ve samimiyeti temsil eder.)
  11. Bütün yapılanlara karşın ne de ince davranmıştı Mustafa oysa.
    (Mecaz anlam: Nazik, anlayışlı. “İnce davranmak” ifadesi, gerçek anlamında fiziksel bir incelik değil, kişinin nazik ve anlayışlı tavrını ifade eder.)
  12. Murat Bey, bu konuda bizimle resmen oynuyor.
    (Mecaz anlam: Aldatmaya çalışmak. “Oynamak” kelimesi, gerçek anlamında fiziksel bir oyun oynamak değil, kişinin aldatma veya kandırma davranışını ifade eder.)
  13. Bu işte onun da parmağının olması bizi üzdü.
    (Mecaz anlam: Olumsuzlukta katkısı olmak. “Parmak” ifadesi burada, kişinin olumsuz bir durumun parçası olmasını ifade eder; gerçek anlamında fiziksel bir parmak değil.)
  14. Öğrencinin olanlar karşısında cesareti tamamen kırıldı.
    (Mecaz anlam: Güven kaybetmek. “Cesaretin kırılması,” gerçek anlamında fiziksel bir kırılmayı değil, kişinin özgüveninin azalmasını ifade eder.)
  15. Şu çeşmenin haline bak, su içecek tası yok; kırma insanın kalbini yapacak ustası yok.
    (Mecaz anlam: İncitmek, üzmek. Burada “kırmak,” gerçek anlamında fiziksel bir kırma değil, duygusal bir incitme anlamında kullanılmıştır.)

Alay Anlamlı Cümleler

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 6 dakika

Alay, bir durumu veya kişiyi küçümseyerek, onun kusurlu, gülünç ya da eksik yönleriyle eğlenmeyi ifade eder. Alay cümlelerinde, küçümseme ve eğlenme genellikle ses tonu, söz ve davranışlarla ortaya konur. Bu tür cümleler, bir durumu ya da kişiyi alaycı bir şekilde eleştirir veya dalga geçer.

Alay Anlamı ile İlgili Açıklamalı Örnek Cümleler

Örnek 1

“Bu köydeki herkesin anlatım bozukluklarıyla konuştuğu, sadece sunucu olmayı başarmış gibi görünüyorlar.”

Bu cümlede, anlatım bozukluklarıyla konuşan kişilerin ciddi bir iş olan sunuculuğu yapabileceğine dair alaycı bir ifade yer almaktadır. “Sunucu olmak”, “dili iyi kullanmak” ken, “anlatım bozukluğu yapmak” ise dili iyi kullanamamanın işareti olarak görülmektedir. Bu nedenle, cümlede alay anlamı taşıdığı için alay cümleleri arasında değerlendirilir.

Örnek 2

“Bu kadar disiplinsiz birini, ordunun komutanı yapmaya kalkışsanız, ne olur acaba?”

Bu cümlede, “ordu” kelimesi genellikle “disiplin” ile ilişkilendirilir. Disiplinsiz bir kişinin ordu komutanı olması ise oldukça absürt bir durumdur. Bu, disiplinsizliğin ordu gibi bir kurumda kabul edilemeyeceğini vurgulayan alaycı bir ifadedir.

Örnek 3

“Haftada sadece bir saat çalışarak Tıp Fakültesi’ni ilk denemede kazanmak mümkün.”

Bu cümlede, “Tıp Fakültesi” gibi zorlu bir bölümü kazanmanın “haftada bir saat” çalışmayla mümkün olduğuna dair yapılan açıklama, alaycı bir tutumu içerir. Tıp fakültesine giriş genellikle büyük bir emek ve çaba gerektirir, bu yüzden cümledeki alay anlamı açıkça ortadadır.

Örnek 4

“Öğretmenimiz o kadar etkili anlatıyor ki, öğrenciler derse yastıklarıyla gelmeye başladılar.”

Cümlede, öğretmenin “ders anlatma yeteneği” olumsuz bir şekilde eleştirilir. “Yastıkla gelmek”, ders sırasında uyuma veya derse ilgi göstermeme . Dolayısıyla bu ifade, öğretmenin ders anlatımındaki yetersizliğiyle alay eder ve bu yüzden alay cümleleri arasında değerlendirilir.

Örnek 5

“Gerçekten de zekâ pınarı, bir şeyi elli kez anlatmaya çalışsan bile, hiç bir şey anlamıyor gibi görünüyor.”

Bu cümlede, “zekâ” kavramı, bir şeyi anlamamakla ve defalarca anlatmakla ilişkilendirilir. Bu ifade, kişinin zekasını küçümseyen ve alay eden bir üslupla söylenmiştir. Cümlede alay anlamı barındığı için alay cümleleri içinde yer alır.

Örnek 6

“Bu soruyu ilkokul birinci sınıf öğrencileri bile kolayca yapar.”

İlkokul birinci sınıf öğrencileri genellikle temel konularda eğitim alırlar. Bu cümlede, sorunun çok basit olduğunu ve ilkokul öğrencilerinin bile çözebileceği ima edilir. Cümlede “alaycı bir küçümseme” söz konusudur ve bu yüzden alay cümleleri arasında değerlendirilir.

Alay Anlamlı Cümleler – Ekstra Örnekler

  • “Bu kadar temizlik yapmayan birinin, temizlik görevlisi olması ne kadar mantıklı!”
  • “Bütün bu karmaşayı bir kişinin çözeceğini mi sanıyorsun?”
  • “Bu kadar küçük bir bütçeyle büyük projeleri nasıl yürütebilirler ki?”
  • “O kadar basit bir şeyden mi etkileniyor, çok şaşırdım!”

Not: Alay cümleleri, genellikle bir kişinin ya da durumun eksik veya kusurlu yönleriyle dalga geçmeyi içerir. Bu cümlelerde kullanılan dil, küçümseme ve alaycı bir üslup taşır. Alay, genellikle ses tonu, söz ve davranışlarla ifade edilir ve alaycı cümleler bu tür duyguları açığa çıkarır.


İkilemelerin Yazımı Nasıldır

Eylül 16, 2024 Okuma süresi: 6 dakika

İkilemelerin yazımıyla ilgili kurallar, Türkçe dilbilgisinde önemli bir yer tutar ve doğru kullanımı sağlamak için bu kurallara dikkat etmek gerekir. İkilemelerde doğru yazım kurallarına uygun hareket edilmediği takdirde, anlam karışıklıkları yaşanabilir. Aşağıda bu kurallar detaylandırılarak ve örneklerle desteklenerek anlatılmaktadır.

1. İkilemeler ayrı yazılır.

İkilemeler, genellikle dilde vurgu ve pekiştirme amacıyla kullanılan sözcüklerdir. Bu sözcükler, birbirinin aynısı olan ya da anlam açısından pekiştirici özelliği bulunan kelimelerle oluşturulur. Önemli bir kural olarak, ikilemeler her zaman ayrı yazılır.

Örnekler:

  • adım adım, ağır ağır, sürü sürü, parça parça, tane tane, renk renk, yavaş yavaş
  • kucak kucak, kısım kısım, sessiz sessiz, sanki sanki, koca koca, temiz temiz
  • bata çıka, gide gide, eğri büğrü, karış karış, eski püskü, çoluk çocuk, serin serin
  • eğri büğrü, sağa sola, öne arkaya, yokuş yukarı, çıkış çıkış, yana yana

Burada dikkat edilmesi gereken önemli nokta, bu tür ikilemelerde iki kelimenin arasında herhangi bir noktalama işaretinin kullanılmaması gerektiğidir. Eğer noktalama işareti kullanılırsa, ikilemenin anlamı ve yazımı bozulur. Bu kurala uyulmazsa yazım yanlışına düşülebilir.


2. “m” sesiyle yapılan ikilemeler de ayrı yazılır.

Bazı ikilemeler, sözcüğün başına “m” harfi eklenerek oluşturulur. Bu tür ikilemeler de ayrı yazılmalıdır. “M” harfiyle başlayan bu tür kelimeler genellikle küçümseme ya da alay içerikli ifadeler taşır.

Örnekler:

  • kitap mitap, adam madam, kahve mahve, bardak mardak, masa masa, ders mers, yol mol
  • çanta manta, plan man, telefon mol, defter mefter, bilgisayar mal, ayakkabı makka
  • çorba morba, meyve moy, koltuk moltuk, çatal matal, yemek memek

Bu tür ikilemelerin kullanım amacı, söylenen şeyin önemsiz ya da alaycı bir şekilde ifade edilmesidir. Aynı zamanda bu tür ikilemelerin arasında da noktalama işareti kullanılmaz.


3. İsim durum ekleri ve iyelik ekleriyle yapılan ikilemeler ayrı yazılır.

Türkçede, isim durum ekleriyle veya iyelik ekleriyle oluşturulmuş olan ikilemeler de her zaman ayrı yazılmalıdır. İkilemeyi oluşturan kelimeler, farklı ekler alabilir ve bu ekler de cümlede belirli bir anlam ya da vurgu katar.

Örnekler:

  • el ele, baş başa, diz dize, göz göze, omuz omuza, yan yana, kapı kapıya
  • baştan başa, daldan dala, günden güne, yıldan yıla, iç içe, karşın karşıya, sınır sınır
  • ardı ardına, boşu boşuna, peşi peşine, sırt sırta, omuz omuza, ucu ucuna

Bu tür ikilemeler, genellikle karşılıklı veya birlikte yapılan işleri anlatmak amacıyla kullanılır. Yine, bu tür ikilemelerin de ayrı yazılması gerektiğini unutmamak önemlidir. Eğer bu kurala dikkat edilmezse, yazım yanlışı yapılmış olur.


Uyarı: Son hecede vurgusu bulunan ikilemeler bitişik yazılır.

Türkçede bazı ikilemeler, ses vurgusunun son hecede bulunması sebebiyle bitişik yazılır. Bu tür ikilemeler genellikle bir anlam yoğunluğu ya da dilde ses benzerliği oluşturmak amacıyla kullanılır.

Örnekler:

  • cırcır böceği, çıtçıt, dırdır, fırfır, fısfıs, cızbız, hımhım
  • şıpşıp, yüzgöz olmak, altüst etmek, fırfır dönmek, pırpır uçmak, şırıl şırıl
  • takır tukur, civciv, cicim, harıl harıl, patır patır, homur homur, bıcır bıcır

Bu tür ikilemelerde sözcüklerin bitişik yazılması gerektiğini unutmamak gerekir. Bu durum, ikilemelerin yazım kurallarında önemli bir istisna oluşturur.


Uyarı: Eş anlamlı ikilemelerde vurgu ikinci kelimede olur, fakat vurgu ilk heceye kaymışsa bitişik yazılır.

Eş anlamlı kelimelerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan ikilemelerde vurgu genellikle ikinci kelimenin üzerinde olur. Ancak, vurgunun ilk heceye kaydığı durumlarda bu tür ikilemeler de bitişik yazılmalıdır.

Örnekler:

  • darmadağın, karmakarışık, darmaduman, kıpkırmızı, sapsarı, kapkara, mosmor, kupkuru
  • kıpır kıpır, karmakarışık, parparlayıp, hoşturup, hapırşır, ötleme, kanap çapçıp

Bu tür ikilemelerde, ses vurgusu ikilemenin yazım biçimini etkiler ve bu vurgunun yer değiştirmesi durumunda sözcükler bitişik yazılır.


Uyarı: İkilemelerde sözcükler arasına noktalama işareti konmaz.

Türkçede ikilemelerin yazımı sırasında araya herhangi bir noktalama işareti gelmemesi gerekir. Noktalama işareti kullanımı, ikilemenin anlamını bozarak yazım yanlışı yapılmasına yol açar.

Yanlış Örnek:

  • Adım, adım merdivenleri çıkıyordu. (yanlış)

Doğru Örnek:

  • Adım adım merdivenleri çıkıyordu. (doğru)

Bu kurala uyulmadığı takdirde yazım hatası yapılmış olur. Özellikle ikilemelerin sık kullanıldığı yazılarda bu kurala dikkat edilmelidir.