Deneme Nedir?
Deneme, yazarın kişisel görüşlerini ve düşüncelerini özgür ve samimi bir şekilde ifade ettiği bir yazı türüdür. Bu türde, yazar genellikle kendi bakış açısını, duygularını ve düşüncelerini paylaşır. Denemenin en tanınmış ismi dünyada Fransız yazar Montaigne’dir. Türk edebiyatında ise deneme türünün önemli isimlerinden biri Nurullah Ataç’tır. Diğer dikkate değer Türk deneme yazarları arasında Ahmet Haşim, Suut Kemal Yetkin, Falih Rıfkı Atay, Melih Cevdet Anday, Mehmet Kaplan ve Cemil Meriç gibi isimler bulunmaktadır.
Denemenin Özellikleri:
Örnek Deneme:
“İnsan, gördüğü şeyleri her zaman aynı şekilde görmez. Şu anda arkamdaki kitaplıkta duran vazoyu hayalimde canlandırmak istiyorum. O vazonun nasıl bir şey olduğunu hatırlamaya çalışıyorum; rengi ve desenleri nasıl bir görünüşe sahipti, bilmiyorum. Sorular zihnimde genişledikçe, o vazonun varlığından bile şüphe etmeye başladım. Çevremizdeki nesneler kaybolduğunda, onların yokluğunu aniden hissedecek kadar bizimle olan ve yaşamımıza dokunan şeyleri çoğu zaman görmekten uzağız. Ancak bazı anılar, bilinmez nedenlerle, gördüğümüz halde göremediğimiz bir şeyi hatırlamamızı sağlar ve tüm düşüncelerimizi onun etrafında şekillendirir.” (Suut Kemal Yetkin)
Bu tür yazılar, kişisel görüşlerin ve deneyimlerin samimi bir biçimde paylaşıldığı ve okuyucuya yazarın iç dünyasını yansıttığı metinlerdir.
Bu açıklama ve örnekler, denemenin temel özelliklerini ve uygulama biçimlerini daha ayrıntılı ve özgün bir şekilde sunmaktadır.
Türkçede bazı konuşma biçimlerinde ünsüz harflerin yer değiştirdiği gözlemlenebilir. Bu fenomen, göçüşme ya da ses aktarması (metafez) olarak adlandırılır. Göçüşme, genellikle söyleyiş kolaylığını sağlamak amacıyla ortaya çıkar. Yazılı dilde bu ses değişiklikleri genellikle yazım hatası olarak kabul edilir. Ancak, çocuk dilinde ve bazı ağızlarda bu tür değişimlere sıkça rastlanır ve belirli bir kural veya kıstas bulunmaz.
1. Kibrit – Kirbit
“Kibrit” kelimesi konuşma dilinde “Kirbit” şeklinde telaffuz edilebilir. Bu değişim, seslerin yer değiştirmesi sonucu meydana gelir ve yazılı dilde doğru form “kibrit” olarak kabul edilir.
2. Kirpik – Kiprik
“Kirpik” kelimesi bazı ağızlarda “Kiprik” olarak söylenebilir. Bu durumda ünsüz harflerin yer değişikliği göçüşme olarak değerlendirilir. Doğru yazımı “kirpik”tir.
3. Köprü – Körpü
“Köprü” kelimesi, bazı konuşma biçimlerinde “Körpü” olarak duyulabilir. Burada seslerin yer değiştirmesi göçüşme fenomenini gösterir. Doğru form ise “köprü”dür.
4. Yanlış – Yalnış
“Yanlış” kelimesinin bazı ağızlarda “Yalnış” olarak telaffuz edilmesi göçüşme örneğidir. Yazılı dilde doğru hali “yanlış”tır.
5. Yalnız – Yanlız
“Yalnız” kelimesi, “Yanlız” şeklinde konuşulabilir. Bu ses değişikliği, ünsüzlerin yer değiştirmesiyle ortaya çıkar. Yazılı olarak doğru hali “yalnız”dır.
6. Perhiz – Pehriz
“Perhiz” kelimesi bazı ağızlarda “Pehriz” şeklinde kullanılabilir. Bu değişim, seslerin yer değiştirmesi sonucu oluşur. Doğru yazımı “perhiz”dir.
7. Ekşi – Eşki
“Ekşi” kelimesi, bazı kişiler tarafından “Eşki” olarak telaffuz edilebilir. Bu tür değişimler göçüşme olarak kabul edilir. Doğru form “ekşi”dir.
8. Çömlek – Çölmek
“Çömlek” kelimesinin konuşma dilinde “Çölmek” olarak söylenmesi, ünsüzlerin yer değiştirmesiyle meydana gelir. Yazılı dilde doğru hali “çömlek”tir.
9. Toprak – Torpak
“Toprak” kelimesi, bazı ağızlarda “Torpak” olarak ifade edilebilir. Bu, ünsüzlerin yer değiştirmesi sonucu oluşan bir ses değişikliğidir. Doğru yazımı “toprak”tır.
10. Gibi – Bigi
“Gibi” kelimesi bazı ağızlarda “Bigi” olarak kullanılabilir. Bu da seslerin yer değiştirmesi sonucu oluşur ve doğru yazımı “gibi”dir.
11. Kirpi – Kipri
“Kirpi” kelimesi bazı kişiler tarafından “Kipri” olarak söylenebilir. Bu da ünsüzlerin yer değiştirmesi ile meydana gelir. Yazılı olarak doğru hali “kirpi”dir.
12. Memleket – Melmeket
“Memleket” kelimesi bazı konuşma biçimlerinde “Melmeket” şeklinde telaffuz edilebilir. Doğru yazımı ise “memleket”tir.
13. Sarımsak – Sarmısak
“Sarımsak” kelimesinin bazı ağızlarda “Sarmısak” olarak söylenmesi göçüşme örneğidir. Yazılı dilde doğru hali “sarımsak”tır.
14. Yaprak – Yarpak
“Yaprak” kelimesi bazı ağızlarda “Yarpak” olarak duyulabilir. Bu, seslerin yer değiştirmesiyle oluşur. Doğru yazımı “yaprak”tır.
Göçüşme, konuşma dilinde ünsüz harflerin yer değiştirmesiyle ortaya çıkar ve yazılı dilde genellikle yanlış olarak kabul edilir. Çocuk dilinde ve bazı ağızlarda bu tür değişikliklere rastlanabilir, ancak yazılı olarak doğru formun kullanılması önemlidir. Herhangi bir kural veya kıstas bulunmamakta, yalnızca söyleyiş kolaylığına bağlı olarak gerçekleşir.
Atasözleri, uzun yılların birikimi ve gözlem deneyimlerine dayanarak oluşmuş, halkın zihninden süzülerek günümüze ulaşan kalıplaşmış, mecaz anlamlı ve yargı bildiren özlü sözlerdir. Bu sözler, halkın ortak malı, bir çeşit kültürel miras niteliğindedir. Atasözleri, toplumun keskin zekâsının ve derin hayat tecrübelerinin birer yansımasıdır. İçinde parlak nükteler, zarif alaylar bulunan atasözleri, ait olduğu toplumun geleneksel ve kültürel özelliklerini yansıtır.
Atasözleri, halkın yaşam tarzı, çevresindeki doğa olayları ve bu olaylar karşısındaki tutumu hakkında ipuçları sunar. Hemen hemen her konuda söylenmiş bir atasözü bulunmaktadır. Farklı dönemlerde sav, darb-ı mesel ve irsal-i mesel isimleriyle de anılmıştır. Atasözleri, toplumun ahlaki ve milli değerlerini de içinde barındırır. Özellikle çiftçilik ve askerlikle ilgili atasözleri, Türk toplumunda önemli bir yere sahiptir.
Örnekler:
Atasözleri, genellikle insanlara yol gösterici nasihatler içerir.
Örnekler:
Atasözleri, toplumun duygusal ve düşünsel birikimlerini yansıtan kalıplar olduklarından, gelenek ve göreneklerin izlerini taşır.
Örnekler:
Atasözleri sade, anlaşılır ve genellikle mecaz anlamlıdır. Toplumun diline yerleşmiş bu kalıplar, açık bir anlatıma sahiptir.
Örnekler:
Atasözleri, çoğunlukla mecaz anlamlar barındırır. Toplumun çeşitli deneyimlerinden doğan bu mecazi anlamlar, derin düşünceye işaret eder.
Örnekler:
Bazı atasözleri, halk arasında inanışlara dayalıdır.
Örnekler:
Bazı atasözleri, özellikle eğitici ve öğretici yönleriyle dikkat çeker.
Örnekler:
Bazı atasözlerinde edebi sanatlar kullanılır. Bu sözlerde çeşitli sanatlar aracılığıyla anlam derinleşir.
Örnekler:
Atasözleri, genellikle kısa ve öz bir anlatıma sahiptir. Bu sözler, az sözcükle çok anlam ifade eder.
Örnekler:
Birçok atasözü, genel bir anlam içerir. Genellikle herkesin üzerinde anlaşabileceği evrensel doğrulara işaret eder.
Örnekler:
Atasözleri, toplumun yaşamında yol gösterici bir işlev görür. İnsanlara doğru yolu gösterir, rehberlik eder.
Örnekler:
Atasözlerinde sık sık eleştiri, alay veya yergi bulunur. Bu yönleriyle atasözleri, toplumun sosyal olaylara nasıl baktığını da gösterir.
Örnekler:
Atasözleri en az iki sözcükten oluşur ve bu yapıları kalıplaşmıştır.
Örnek:
Bazı atasözleri gerçek anlam taşır. Bu sözler, mecaz anlamdan ziyade doğrudan anlamlarıyla kullanılır.
Örnekler:
Atasözleri arasında yakın anlamlı olanlar da vardır. Farklı ifadelerle aynı anlamı taşıyan atasözleri, toplumun çeşitli dönemlerinde aynı yaşam tecrübesinin farklı biçimlerde dile getirildiğini gösterir.
Örnekler:
Bazı atasözleri ise zıt anlamlıdır. Bu zıtlık, toplumun çeşitli olaylara farklı açılardan bakabildiğini gösterir.
Örnekler:
Atasözlerindeki herhangi bir kelimeyi değiştiremeyiz, çünkü bu kelimeler kalıplaşmıştır. Hatta eş anlamlısı dahi kullanılsa, atasözü anlamını yitirir.
Örnekler:
Atasözlerinin birçoğu kurallı cümle yapısında bulunur. Ancak devrik cümle şeklinde olanlar da vardır.
Örnekler:
Yapı bakımından atasözleri genellikle basit cümle yapısına sahiptir. Ancak, birleşik, eksiltili veya sıralı cümle biçiminde olan atasözleri de mevcuttur.
Örnekler:
Atasözlerinde ses yinelemeleri de görülebilir. Bu tür atasözleri, ahenkli ve ritmik bir anlatım sunar.
Örnekler:
Doğa olayları üzerine yapılan uzun gözlemler sonucunda ortaya çıkmış atasözleri de bulunmaktadır. Bu atasözleri, doğanın insan hayatındaki önemini vurgular.
Örnek:
Hatırlatma: Atasözlerinin özdeyişlerden farkı, özdeyişlerin belirli bir kişi tarafından söylenmiş olmasıdır. Atasözlerinde ise kimin söylediği belli değildir.
İyelik Ekleri: İsim veya isim soylu sözcüklere eklenerek, bu sözcüklerin kime veya neye ait olduğunu belirten eklerdir. Türkçede iyelik ekleri -im, -in, -i, -imiz, -iniz, -leri şeklindedir. İşte iyelik eklerinin kullanıldığı bazı örnekler ve bu eklerin işlevlerine dair açıklamalar:
İyelik ekleri, bir ismin sahipliğini ya da aitlik durumunu ifade eder. İsimlere eklendiğinde, o ismin kime ait olduğunu gösterir.
Örnekler:
İyelik eklerini, belirtme durumu (ismin -i hâli) eki ile karıştırmamak gerekir. Her iki ek de farklı işlevler taşır:
İyelik ekleri ve hâl ekleri cümlede üst üste kullanılabilir. Bu durum, eklerin işlevlerini açıkça gösterir:
Kişi ekleri ve iyelik ekleri farklı işlevlere sahiptir. Kişi ekleri, fiillere eklenir; iyelik ekleri ise isimlere eklenir:
İyelik ekleri, dilde sahiplik ve aitlik ilişkilerini ifade etmek için önemli bir rol oynar ve bu eklerin doğru kullanımı, anlamın net bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olur.
Dillerin Sınıflandırılması ve Türk Dilinin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri
Diller, insanlar arasındaki iletişimi sağlayan en temel araçlardan biridir. Ancak, dünya üzerinde konuşulan dillerin birbirinden oldukça farklı olduğunu görmekteyiz. Bu farklılıklar sadece kelime hazinesiyle değil, ses yapısı, cümle dizilimi, gramer yapısı ve diğer dilbilgisel özelliklerle de kendini gösterir. Dillerin bu çeşitliliği, onları belirli kriterlere göre sınıflandırmayı gerektirir. Dillerin sınıflandırılması, dil bilimciler tarafından genellikle yapısal ve köken bilimsel olmak üzere iki ana başlık altında ele alınır.
Yapısal sınıflandırma, dillerin gramer yapısına ve kelime kökenine bakılarak yapılır. Bu sınıflandırmada, diller genellikle üç ana gruba ayrılır:
Bu dillerde kelimeler çoğunlukla tek hecelidir ve kelimeler çekim eki almaz. Cümledeki anlam, kelimelerin sırasına ve vurguya bağlı olarak değişir. Dilbilgisi kuralları oldukça sade ve esnektir. Örnek olarak Çince ve Vietnamca verilebilir. Bu dillerde kök kelimeler değişmeden kullanılır ve anlam farklılıkları vurgu veya tonlamalarla belirlenir.
Bükümlü dillerde kelimeler, çekim ekleri veya köklerde meydana gelen ses değişiklikleri yoluyla çeşitli anlamlar kazanır. Bu tür dillerde bir kelimenin kökü sabit kalmaz, çekime göre değişebilir. Özellikle Hint-Avrupa dilleri bu grupta yer alır. Arapça, İbranice, Latince, Fransızca ve Rusça bu gruba örnek gösterilebilir. Örneğin, Arapçada bir kelimenin kökü ünsüzlerden oluşur ve çeşitli ünlüler eklenerek farklı anlamlar oluşturulur.
Eklemeli dillerde kök kelimenin sonuna ekler getirilerek yeni anlamlar ve gramer yapıları oluşturulur. Bu ekler, kök kelimenin anlamını ve işlevini değiştirmeden çeşitli görevler yükler. Ekler, kelimeye belirli bir sıra ile eklenir ve her ekin belirli bir işlevi vardır. Türkçe, Fince, Macarca, Japonca ve Korece bu gruba dahildir. Türkçede örneğin “gel-” fiilinin sonuna eklenen “-iyor” eki, zamanı belirtir ve fiili geniş zaman formuna sokar. Bu tür dillerde kelimenin kökü sabit kalır ve ekler yoluyla türetme yapılır.
Bu sınıflandırma, dillerin kökenlerine, yani tarihsel gelişimlerine dayanır. Dillerin tarihsel olarak birbirine benzeyen yapıları incelenir ve ortak bir dilden türedikleri düşünülüyorsa, aynı dil ailesine mensup oldukları kabul edilir. Bu sınıflandırmada dünya dilleri dil aileleri adı altında toplanır. En büyük dil ailelerinden bazıları şunlardır:
Bu dil ailesi, dünya üzerinde en çok konuşulan dillerden oluşur. Avrupa’nın büyük bir kısmında ve Asya’nın bir bölümünde konuşulan diller bu gruptadır. İngilizce, Almanca, İspanyolca, Rusça, Hintçe, Farsça gibi diller Hint-Avrupa dil ailesine mensuptur.
Bu dil ailesi, Afrika’nın kuzey kısmı ile Orta Doğu’da konuşulan dillerden oluşur. Özellikle Arapça, İbranice ve Amharca gibi diller bu aileye dahildir.
Bazı dil bilimcilere göre Ural ve Altay dilleri aynı dil ailesinin iki kolunu oluştursa da, bu konuda kesin bir uzlaşı sağlanmamıştır. Macarca, Fince ve Estonca gibi Ural dilleri ile Türkçe, Moğolca ve Mançuca gibi Altay dilleri bu grupta yer alır. Türkçe, bu dil ailesinin Altay koluna mensup kabul edilir.
Türk dili, dünya dilleri arasında oldukça köklü ve geniş bir geçmişe sahip olan bir dildir. Yapısal açıdan eklemeli diller grubuna dahil olan Türkçe, Altay Dil Ailesi içinde sınıflandırılmaktadır. Bu dil ailesinin Altay koluna ait olan Türkçe, tarih boyunca birçok farklı coğrafyada kullanılmış ve farklı lehçeler geliştirmiştir. Türk dilinin dünya dilleri arasındaki yeri, hem tarihi kökeni hem de geniş konuşma alanı ile önem arz eder.
Türk dili, köken olarak Orta Asya‘ya dayanır. İlk Türk yazılı belgeleri, 8. yüzyılda yazılan Orhun Yazıtları ile karşımıza çıkar. Bu yazıtlar, Türkçenin tarihsel gelişimini ve zengin dil yapısını ortaya koyar. Orhun Yazıtları, Türkçenin o dönemde oldukça gelişmiş bir dil olduğunu gösterir ve Türk dilinin tarih boyunca ne kadar geniş bir coğrafyada etkili olduğunu anlamamıza yardımcı olur.
Türkçe, tarih boyunca farklı coğrafyalarda konuşulmuş ve çeşitli lehçelere ayrılmıştır. Günümüzde Türk dili, Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Tatarca, Uygurca gibi farklı lehçelere ayrılır. Bu lehçeler, Türk dilinin farklı coğrafyalarda yaygın olarak kullanıldığını ve zengin bir kültürel mirasa sahip olduğunu gösterir.
Türkçe, kelime yapısı ve cümle kuruluşu açısından oldukça düzenli ve mantıklı bir yapıya sahiptir. Türkçede özneden sonra yüklem gelir ve eklemeli bir dil olduğu için ekler yoluyla yeni kelimeler türetilebilir. Türkçede kök kelimeler oldukça sağlamdır ve çeşitli ekler sayesinde yeni anlamlar kazanır. Eklerin kullanımı sayesinde Türkçe, dilbilgisel açıdan oldukça zengin ve işlevsel bir dildir.
Türkçe ayrıca, dünya dilleri arasında önemli bir yere sahiptir çünkü geniş bir coğrafyada konuşulmakta ve etkisini sürdürmektedir. Avrasya coğrafyasının önemli dillerinden biri olarak kabul edilir.
Türk dili, tarih boyunca hem kültürel hem de ticari etkileşimler yoluyla birçok başka dil üzerinde etkili olmuştur. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Türkçe geniş bir coğrafyada diplomasi ve ticaret dili olarak kullanılmıştır. Bu dönem boyunca Türk dili, Arapça, Farsça ve Rumca gibi dillerle sıkı bir ilişki içinde olmuş, bu dillerden birçok kelime almış ve bazı kelimeleri de bu dillere kazandırmıştır.
Türk dili, dünya dilleri arasında köklü geçmişi, zengin yapısı ve geniş konuşma alanı ile dikkat çeken bir dildir. Yapısal açıdan eklemeli diller arasında yer alırken, genetik sınıflandırmada Altay dil ailesinin bir üyesi olarak kabul edilmektedir. Türk dilinin dünya dilleri arasındaki yeri, hem tarihsel derinliği hem de kültürel ve coğrafi çeşitliliği ile oldukça önemli bir konumda yer almaktadır.
› Babam çarşıdan geldi. → gel (kök) – di (çekim eki)
› Burak parka gitti. → git (kök) – ti (çekim eki)
Yukarıdaki örnek cümlelerde yer alan “geldi” vee “gitti” fiilleri basit fiillerdir.
➤ TÜREMİŞ FİİLLER: İsim ya da fiil köklerine yapım eki getirilerek oluşturulan fiillerdir.
› Arkadaşımın gelişine sevindim. → sev (kök) – in (yapım eki) – dim (çekim eki)
› Yarışma başladı. → baş (kök) – la (yapım eki) – dı (çekim eki)
Yukarıdaki örneklerde yer alan “sev” vee “baş” sözcükleri yapım eki alarak anlam bakımından değişmiş vee yeni birer sözcük haline gelmişlerdir. Dolayısıyla “sevinmek” vee “başlamak” fiilleri türemiş fiillerdir.
➤ BİRLEŞİK FİİLLER:
1. Kurallı Birleşik Fiiller:
• Yeterlik Fiili: Fiile -e/-a yardımcı sesleri ile birlikte “bilmek” fiili eklenerek yapılır. Yeterlik fiilinde başarma, gücü yetme vee olasılık anlamı vardır.
› Bu soruyu çözebilirim. → başarma anlamı
› Bu çantayı taşıyabilir. → gücü yetme anlamı
› Akşam size gelebiliriz. → olasılık anlamı
Yeterlik fiilinin olumsuzunda “bilmek” fiili kalkar, onun yerine olumsuzluk eki (-me/-ma) gelir.
› Soruyu çözebilirim. → olumlu
› Soruyu çözemem. → olumsuz
• Tezlik Fiili: Fiile -ı/-i/-u/-ü yardımcı sesleri ile birlikte “vermek” fiili eklenerek yapılır. Tezlik fiili çabukluk anlamı taşır.
› Bahçeye koşuverdi.
› Bir ekmek alıver.
Tezlik fiilinin olumsuzu fiilin köküne -me/-ma eklenerek yapılır. Tezlik fiilinin olumsuzunda önem vermeme anlamı vardır.
› Bunu da almayıver.
• Sürerlik Fiili: Fiile -e/-a yardımcı sesleri ile birlikte “durmak, kalmak, gelmek” fiilleri eklenerek yapılır. Sürerlik fiili eylemin gerçekleşmesindeki sürekliliği belirtir. Sürerlik fiillerinin olumsuz kullanımı yoktur.
› Siz gidedurun ben size yetişirim.
› Arkasından bakakaldık.
› Süregelen olaylar bizi tedirgin etti.
• Yaklaşma Fiili: Fiile -e/-a yardımcı sesleri ile birlikte “yazmak” fiili eklenerek yapılır. Türkçede kullanımı azalan bu yapı, eylemin neredeyse (hemen hemen) gerçekleştiğini belirtir.
› Heyecandan kalbim durayazdı.
2. Yardımcı Fiille Kurulan Birleşik Fiiller:
“Etmek, eylemek, olmak,kılmak” yardımcı fiillerinin isim soylu sözcüklerden sonra kullanılması ile oluşmuş fiillerdir.
mecbur olmak
yardım etmek
namaz kılmak
perişan eylemek
Yukarıdaki örneklerde yer alan yardımcı fiillerin kendinden önce gelen sözcüklerden ayrı yazıldığını görüyoruz. Ancak yardımcı fiille oluşmuş birleşik fiiller herr zaman ayrı yazılmaz. Yardımcı fiille oluşturulan birleşik fiillerde ses artması ya da ses eksilmesi olursa fiil birleşik yazılır.
seyir etmek → seyretmek (ses eksilmesi)
af etmek → affetmek (ses artması)
3. Anlamca Kaynaşmış Birleşik Fiiller:
İki ya da daha çokk sözcüğün kaynaşması, deyim haline gelmesi ile oluşmuş birleşik fiillerdir.
www.z-turkce.com
ayak diremek
dudak bükmek
boğaz boğaza gelmek
aklına yatmak
Yukarıda yer alan söz grupları birer deyimdir. Bu nedenle anlamca kaynaşmış birleşik fiil olarak değerlendirilirler.
Genel anlamlı sözcükler, ortak özellikleri olan varlıkları ifade eden kelimelerdir. Bu tür sözcükler, kavramları ve nesneleri topluca anlatır ve ayrıntılara inmeden bir nesneyi değil, tüm benzerlerini kapsar. Yani, genel anlamlı sözcükler geniş bir kapsama sahiptir ve geniş bir kategoriye ait olan varlıkları ifade eder.
Örnek 1
Edebiyat – Türk Edebiyatı – Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı – Yaşar Kemal – İnce Memed
Bu örnekte, İnce Memed Yaşar Kemal’in bir eseridir. Yaşar Kemal, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nın bir sanatçısıdır. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, Türk Edebiyatı’nın bir dönemidir. Türk Edebiyatı ise genel edebiyatın bir parçasıdır.
Örnek 2
Spor – Futbol – Türk Futbolu – Galatasaray Futbol Takımı
Bu örnekte, Galatasaray Futbol Takımı Türk futbolu içinde yer alır. Türk Futbolu, futboldan oluşur, ve futbol ise sporu temsil eder.
Örnek 3
Varlık – Canlı – Hayvan – Kuş – Güvercin
Burada, Güvercin bir kuş türüdür; kuşlar hayvanların bir sınıfıdır; hayvanlar ise canlı varlıkların bir kategorisidir.
Özel anlamlı sözcükler, belirli varlıkları tek tek dile getiren kelimelerdir. Bu sözcükler, kapsam olarak daha dar ve ayrıntılıdır. Özel anlamlı sözcükler, varlıkları küçük parçalar halinde belirtir.
Örnek 1
Güvercin – Kuş – Hayvan – Canlı – Varlık
Burada, her güvercin bir kuş, her kuş bir hayvan, her hayvan bir canlı ve her canlı bir varlıktır.
Örnek 2
Harf – Hece – Kelime – Cümle – Paragraf – Metin
Bu örnekte, her harf bir heceyi oluşturur; her hece bir kelimeyi; her kelime bir cümleyi; her cümle bir paragrafı ve her paragraf bir metni meydana getirir. Burada “metin” ana çatı olarak ele alınmaktadır.
Örnek 3
Hayrabad – Nabi – Divan Edebiyatı – Türk Edebiyatı – Edebiyat
Burada, Hayrabad, Nabi’nin bir eseridir; Nabi, Divan Edebiyatı’nın önemli bir sanatçısıdır; Divan Edebiyatı, Türk Edebiyatı’nın bir dönemidir; Türk Edebiyatı ise genel edebiyatın bir bölümüdür.
Genel ve özel anlamlılık ilişkisi özneldir ve cümle içindeki kullanıma bağlı olarak değişebilir. Bir kelimenin genel veya özel anlamlı olup olmadığı, kullanıldığı cümlenin bağlamına göre belirlenir.
Örnek 1
“Bitki – Ağaç – Söğüt” sıralamasında, ağaç kelimesi bitki kelimesine göre daha özel, söğüt kelimesine göre ise daha genel anlamlıdır.
Genel-özel anlamlı sözcükler olduğu gibi, genel-özel anlamlı cümleler de bulunmaktadır. Bu tür cümlelerde genelden özele veya özelden genele bir geçiş yapılarak ilişkiler ortaya konur.
Örnekler
Örnek 1
“Türk Edebiyatında Yahya Kemal’i daha çok okurum.” (Genelden-özele)
Örnek 2
“Toplum, bireylerin iyi yetişmesiyle ayakta durabilir.” (Genelden-özele)
Örnek 3
“Kuşlardan en çok güvercine hayranlık beslerdi.” (Genelden-özele)
Örnek 4
“Öğrenciler, ilkokullarda artık ‘sözcük‘ kavramını öğrendikten sonra ‘hece‘yi öğrenmeye geçiyorlar.” (Genelden-özele)
Örnek 5
“Fuzuli’yi anlamadan Türk Edebiyatını anlamak mümkün değildir.” (Özelden-genele)
Örnek 6
“Leyla ve Mecnun mesnevisini okumayan mesnevi türünü anlayamaz.” (Özelden-genele)
Örnek 7
“Han Duvarları şiiri kadar hiçbir şiir beni etkilememişti.” (Özelden-genele)
Örnek 8
“Üç Nasihat‘ı okumadan Ömer Seyfettin’in öykü tarzını anlamak oldukça güçtür.” (Özelden-genele)
Bu örneklerde, genel ve özel anlamlı sözcükler arasındaki ilişkileri ve farkları gözlemleyebilirsiniz. Genel anlamlı sözcükler geniş bir kategoriyi ifade ederken, özel anlamlı sözcükler daha belirgin ve dar kapsamlıdır.
Betimleyici Anlatım (Betimleme) ve Özellikleri
Bir yazarın bir varlık, durum ya da görüntüyü okuyucunun gözünde canlandıracak biçimde anlatması, betimleyici anlatım (betimleme) olarak adlandırılır. Diğer bir deyişle, betimleme, sözcüklerle resim yapmak . Betimlemede varlıkların ayırt edici özellikleri ön plandadır. “Fotoğraf” terimi, betimlemeyi açıklamak için oldukça uygun bir örnektir.
Betimleyici Anlatımın (Betimlemenin) Özellikleri
Betimleyici anlatım, aynı zamanda tasvir etme olarak da bilinir. Bu anlatımda, renk, biçim ve nitelik bildiren sözcükler yani sıfatlar oldukça fazla yer alır. Betimlemenin temel amacı görselliktir. Gözle algılanan renk ve şekil ayrıntıları betimlemede büyük önem taşır, bu nedenle gözlem, betimlemenin ana unsurlarından biridir. Betimleyici anlatımda, görme, işitme, dokunma, tatma ve koklama duyularıyla varlıkların bu duyular üzerindeki izlenimleri belirtmek esastır. Betimlemede tasvir edilen varlık ya da nesnenin durumuna göre bir veya birden fazla duyu ile ilgili ayrıntı yer alabilir.
Betimlemede varlıklar adeta birer resim; anlatıcı ise bir fotoğraf makinesi gibi işlev görür. Betimlemenin en önemli özelliklerinden biri de durağanlıktır. Ortam, varlık ve durum adeta donmuş gibidir. Anlatıcı sürekli bunlara özellikler ekler. Varlıkların dış görünüşlerinin anlatıldığı betimlemelere fiziksel betimleme; varlıkların iç dünyalarına ait özelliklerin anlatıldığı betimlemelere ise ruhsal betimleme denir.
Betimlemede yazar, objektif (nesnel) olabileceği gibi gözlemlediklerine duygu ve yorum da katabilir. Betimleme paragraflarında özel bir konu ve onun ayrıntıları yer alır. Betimleme paragraflarında ana düşünce bulunmaz. Çevremizde gördüğümüz her şey ve hayalimizde canlandıracağımız şeyler bir imge veya kavram olarak betimlenebilir. Evimiz, arabamız, köyümüz, ilçemiz, dağlarımız, elimizdeki kalem vb. her şey betimlenebilir.
Romantik sanatçılarla ortaya çıkan betimleme daha çok duygulara dayanır. Realist betimlemelerde ise her şey olduğu gibi aktarılır. Realist yazarlar bir ayna ya da fotoğraf makinesi işlevi görürler. İnsan betimlemeleri portre; ruh çözümlemelerinin olduğu betimlemeler ise tahlil olarak adlandırılır. Fiziksel özelliklerin ön planda olduğu betimlemelere fiziki (simgesel) portre; kişinin iç özelliklerini anlatan betimlemelere ise ruhsal portre (tahlil) denir.
Betimlemeler, içerik ve amaçlarına göre izlenimsel ve açıklayıcı betimleme olmak üzere ikiye ayrılır:
Açıklayıcı betimleme, bilgi vermek amacıyla yazılan ve gözle görülenin anlatıldığı betimleme türüdür. Kişi ya da varlıkların dışsal özellikleri burada olduğu gibi anlatılır. Kısacası:
Açıklayıcı (Nesnel) Betimleme Örneği
Muş Ovası, Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük ovasıdır. Bahar geldiğinde ovanın her tarafı yemyeşil olur. Bu ova düz, yekpare ve bir o kadar da verimli bir alandır. Muş Ovası’nın Bitlis ili sınırlarına yaklaştıkça genişliği azalır. Bulanık ilçesine doğru gidilirken genişliği artar. Nemrut Dağı, Muş Ovası’nın daha da genişlemesini engelleyen bir set oluşturur.
Açıklama: Gözlem dolayısıyla görselliğin ön plana çıktığı bir paragraftır. Sadece nesnel unsurlar ile Muş Ovası anlatılmıştır. Öznel tek bir kelime dahi metinde geçmemektedir. Muş Ovası hakkında nesnel, somut bilgiler verilmiştir. Muş Ovası ile ilgili bilgi vermek amaçlandığından duyulara yer verilmemiştir.
İzlenimsel betimleme, okuyucuyu etkilemek ve bir güzellik oluşturmak amacıyla edebi eserlerde yapılan betimleme türüdür. İzlenimsel betimleme:
İzlenimsel Betimleme Örneği
O kuytu yer geçildikten sonra ovanın ihtişamı kaybolur, sıradan bir yer izlenimi oluşur insanda. Aralarda küçük tepecikler ve yer yer vadi büyüklüğünde çukurlarla sanki başka bir ülke başka bir ovayı görmüş gibi olur insan. Neyse ki gözleri yoran, gönülleri daraltan o görüntü biter ve biz yarım kalmış rüyayı o yolun son kısmında yine yaşamaya başlıyoruz.
Betimleme (Betimleyici Anlatım) Örnekleri
Örnek 1
Furkan, dolgun yüzlü, dik bakışlı, uzun boylu ve iri omuzlara sahip bir kişidir. Akşamları genellikle erken uyur. Sabahları kalktığında gözleri mahmur mahmur olur. Yanakları hafifçe tombul olan Furkan, idealist, şakacı, hazırcevap, inatçı ve sabırlı biridir. Olaylardan çabuk etkilenen, duygusal, duyarlı ve bir o kadar da içten bir kişiliğe sahiptir. En büyük ideali, bedenen ve ruhen örnek bir kişi olmaktır.
Açıklama: Bu metinde kişi betimlemesinin bir örneği yer almaktadır. Furkan’ın hem fiziksel açıdan hem de ruhsal açıdan betimlemesi yapılmıştır. Metindeki niteleyici sözcükler betimleme için en önemli ipuçlarıdır.
Örnek 2
Uzun boylu, sarı saçlı ve hafifçe tombul bir genç içeri girdi. Çantasından yuvarlak, kırmızı renkli ve kesici özelliği olan bir alet çıkardı. Eskimiş, paslanmış kutusunu sınıfın eski kapısının yanındaki çöpe attı. Öğretmen de siyah, eskimiş çantasının yarı yırtılmış cebinden beyaz bir alet çıkardı. Ne olduysa bir anda teneffüs zili çaldı.
Açıklama: Metinde gözlem ve görsellik ön plandadır. Yukarıdaki metinde bir öğrencinin fiziksel özellikleri ve davranışları detaylı bir biçimde betimlenmiştir. Betimleme, okuyucuya bir ortamın ya da kişinin dış görünüşünü net bir şekilde tasvir etmeyi amaçlamaktadır.
Bu metinlerde kullanılan dil ve üslup, betimleyici anlatımın ve betimlemenin nasıl işlediğini anlamanıza yardımcı olabilir. Her iki betimleme türü de çeşitli yazılı eserlerde kullanılarak anlatıcının gözünden olayları ve karakterleri okuyucuya aktarma amacını taşır.
Bu haliyle metin, betimleyici anlatımın ve betimlemenin tüm yönlerini ayrıntılı ve anlaşılır bir biçimde ele alıyor.
Koşula bağlılık, bir eylemin ya da durumun gerçekleşmesinin, başka bir yargı veya durumun gerçekleşmesine bağlı olduğu cümlelerde ortaya çıkar. Bu tür cümlelerde, ilk durumun gerçekleşmesi, genellikle bir şartın gerçekleşmesine bağlıdır. Koşula bağlılık, çoğunlukla “-se, -sa” şart kipleri, “ise” ek fiili ve bazı zarf-fiil ekleri ile ifade edilir. Burada, koşulun ne olduğu genellikle “hangi şartla” sorusuyla belirlenir.
Örnek 1
Sınavı iyi çalışırsan, başarılı olursun.
Bu cümlede, “başarı” durumu “iyi çalışmaya” bağlıdır. Başarı sağlanabilmesi için öncelikle etkili bir çalışma yapılması gerekmektedir.
Örnek 2
Seninle evlenirim, ancak anneme ve babama bakacaksın.
Bu cümlede, “evlenme” eylemi, “anne ve babaya bakma” koşuluna bağlıdır. Öncelikle, anne ve babaya bakma sözü verilmelidir; ardından evlenme gerçekleşecektir.
Örnek 3
Haftaya geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.
Bu cümlede, “kitabı alma” izni, “geri verme sözü verme” şartına bağlıdır. Kitabın alınabilmesi için önce geri verme taahhüdü verilmelidir.
Örnek 4
Yazar, eserlerinde toplumun nabzını yansıtırsa kalıcı olur.
Bu cümlede, yazarın eserinin kalıcı olabilmesi için “toplumun nabzını yansıtma” koşuluna bağlıdır. Toplumun nabzını yansıtamayan bir eser, kalıcı olamaz.
Örnek 5
Müzik dinleyebilirsin, ama sesini fazla açmayacaksın.
Bu cümlede, “müzik dinleme” izni “sesin fazla açılmaması” şartına bağlıdır. Sesin fazla açılmaması koşuluyla müzik dinlemeye izin verilmektedir.
Örnek 6
Sınavda başarılı olursan, sana bisiklet alırım.
“Bisiklet alma” eylemi, “sınavda başarılı olma” koşuluna bağlıdır. Sınavda başarılı olunursa bisiklet alınacaktır; aksi takdirde, bisiklet alınmayacaktır.
Kelime anlamı “ek, ilave, katkı” olan ulama, ünsüzle biten bir kelimenin ardından ünlüyle başlayan bir kelime geldiğinde, kelimelerin sonundaki ünsüzlerin bir sonraki kelimenin başındaki ünlülere bağlanarak okunmasını ifade eder. Bu ses olayı, konuşma dilinde söyleyiş kolaylığı sağlamak amacıyla ortaya çıkmıştır ve aruz ölçüsünde kapalı heceleri kısa hece haline getirmek için kullanılır.
Aralarına noktalama işareti koyulan kelimeler arasında ulama uygulanmaz. Bu durumda, kelimeler arasındaki boşluklar vurgulanır ve ünlüler arasında herhangi bir kaynaşma gerçekleşmez.
Sesli bir harfle biten bir kelimenin ardından sessiz bir harfle başlayan kelime geldiğinde, bu iki kelime arasında ulama yapılmaz. Bu tür durumlarda ünlü ve ünsüz arasındaki ayrım belirgin olarak korunur.
Ulama, genellikle şiirlerde ortaya çıkan bir ses olaydır ve aruz vezniyle birlikte düşünülmelidir. Bu uygulama, kapalı heceleri açarak akıcı bir ritim ve uyum sağlar.
Ne güzeldir kırlarda yaz akşamı! Ufukta bulutlar beyaz bir yumak, Ağaçlar derin bir rüyaya dalmış, Saçında yeni beyaz teller varmış. Baş yorgun, yeşil otlara yaslanır, Gözler dalgın, bulutlara uzanır.
Ulama, yazı dilinde uygulanmaz; yalnızca konuşma dilinde gerçekleşir. Bu uygulama, aruz ölçüsündeki kalıplara uyum sağlamak için kullanılır ve hecelerin açık bir şekilde okunmasını sağlar.
Bu düzenlemeler, ulama olayını Türkçedeki kullanımıyla daha iyi anlamanızı ve uygulamanızı sağlar. Hem konuşma hem de yazı dilinde bu kuralları bilmek, dil becerilerinizi geliştirebilir.
Anlamı Bakımından Cümleler
Yüklemi Bakımından
Cümleler
Yüklemin Yeri Bakımından
Cümleler
Yapısı Bakımından
Cümleler
Anlamı Bakımından Cümleler
Bir cümlenin anlamı, yüklemindeki iş veya durum ile ilgilidir. Bu iş veya durum, cümlenin gerçekleşip gerçekleşmediğini, mevcut olup olmadığını, istek, emir ya da soru gibi yönleri belirleyici olur. Cümleler anlamına göre çeşitli türlere ayrılır:
Olumlu cümleler, yüklemde belirtilen iş veya durumun yapıldığını ya da gerçekleştiğini ifade eder. Türkçede genellikle isimler ve fiiller olumlu bir anlam taşır. “Değil” ve “yok” gibi kelimeler hariç, kelimenin anlamı olumlu olarak kabul edilir. Olumsuzluk ise fiil çekim ekleri “-me”, “-ma”, “-mez”, “-maz” ve “-sız”, “-sız”, “-suz”, “-süz” ekleri ile sağlanır. Ayrıca “değil” ve “yok” kelimeleri de olumsuzluk ifade eder.
Örnekler:
Yukarıdaki cümleler olumlu niteliktedir. Olumlu ve olumsuz cümleler arasındaki tek kıstas, “-me”, “-ma”, “-mez”, “-maz”, “-sız”, “-siz”, “-suz”, “-süz” ekleri ile “değil” ve “yok” kelimeleridir. Bu ekler ve kelimeler dışında Türkçede tüm isimler ve fiiller olumlu olarak kabul edilir.
Olumlu Cümlelerle İlgili Uyarılar:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Olumsuz cümleler, yüklemde belirtilen işin gerçekleşmediğini ya da durumun mevcut olmadığını ifade eder. Fiil cümlelerinde işin veya hareketin yapılmadığını, isim cümlelerinde ise mevcutiyetin yokluğunu bildirir.
Olumlu isim cümleleri, “yok”, “değil” kelimeleri ve “-sız”, “-siz”, “-suz”, “-süz” ekleri ile; olumlu fiil cümleleri, “-me”, “-ma”, “-mez”, “-maz” ekleri ile olumsuz hale getirilir. Bu eklerden bir tanesinin cümlede yer alması cümlenin biçimce olumsuz olması için yeterlidir.
Örnekler:
Olumsuz Cümlelerle İlgili Uyarılar:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Soru cümleleri, bir duygu veya düşünceyi soru yoluyla ifade eden cümlelerdir. Soru anlamı, soru sıfatı, soru zamiri, soru zarfı ya da soru edatı ve tonlama ile sağlanır. Soru cümlelerinin sonuna her zaman soru işareti (?) konur.
a. Soru Zamiri ile Kurulan Soru Cümleleri
Örnekler:
b. Soru Sıfatı ile Kurulan Soru Cümleleri
Örnekler:
c. Soru Zarfı ile Kurulan Soru Cümleleri
Örnekler:
d. “Mi” Soru Eki ile Kurulan Soru Cümleleri
Örnekler:
e. Tonlamayla Kurulan Soru Cümleleri
Örnekler:
Soru Cümleleri ile İlgili Uyarılar:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Şart cümleleri, yan cümlede belirtilen şarta bağlı olarak ana cümledeki eylemin gerçekleşmesini ifade eder. Yan cümledeki eylem, ana cümledeki eylemin gerçekleşmesi için bir koşul oluşturur.
Örnekler:
Not: “İse” bazen cümlelere istek anlamı da katabilir ve bu durumda cümle şart cümlesi olmaktan çıkabilir.
Örnek:
Ünlem cümleleri, özlem, üzüntü, sevinç, heyecan, korku, acı, şaşma, hayret, telaş gibi duyguları veya heyecanları ifade eden cümlelerdir. Ünlem cümlelerinin sonuna ünlem işareti (!) konur. Ünlem cümlelerinde her zaman ünlem kullanma zorunluluğu yoktur; “ki” bağlacı, bazı emir cümleleri ve tonlama ile de ünlem cümleleri oluşturulabilir.
Örnekler:
Emir cümleleri, yüklemde emir kipi ile çekimlenmiş cümlelerdir ve buyurganlık içerir. Emir kipinin I. tekil ve II. çoğul şahıs çekimleri bulunmaz.
Örnekler:
Emir Cümleleri ile İlgili Uyarılar:
Örnek:
Örnekler:
Örnekler:
B. Yüklemi Bakımından Cümleler
Fiil cümlesi, yüklemi çekimli bir fiil olan cümledir. Bu cümlelerde fiil, iş, oluş veya hareket bildirir. Yüklemler “-me, -ma” olumsuzluk ekleri ve “-mek, -mak” mastar eklerini alabilir. Fiil cümlelerinde haber ve dilek-şart kipleri kullanılır.
Örnekler:
Olumsuz Fiil Cümleleri: Olumsuzluk, fiillere “-me, -ma, -mez, -maz” ekleri getirilerek yapılır.
Örnekler:
İsim cümlesi, yüklemi ek fiil almış veya ad soylu bir sözcük olan cümledir. Yüklemi fiil olmayan bütün sözcükler isim cümlesidir. Sıfat, zarf, zamir, edat, ünlem, isim ve sıfat tamlamaları isim cümlelerinin yüklemleri olabilir.
Örnekler:
İsim Cümleleri ile İlgili Uyarılar:
Örnekler:
Örnekler:
Yüklemin Yeri Bakımından Cümleler
Yüklemi sonda bulunan cümlelere kurallı (düz) cümle denir. Türkçenin temel öğe dizimi “özne + tümleç + yüklem” şeklindedir. Yüklem en sonda yer alır.
Örnekler:
Yüklemi sonda bulunmayan cümlelere devrik cümle denir. Devrik cümlelerde yüklem, cümlenin başında veya ortasında bulunur. Bu tür cümlelerde yüklem vurgulanmak veya sanatsal bir etki yaratmak için başvurulur.
Örnekler:
Devrik Cümleler ile İlgili Uyarılar:
Örnekler:
Örnekler:
Yargısı tam olmayan, yüklemi belirtilmemiş cümlelere denir. Bu cümlelerde yargının ne olduğu okuyucunun yorumuna bırakılır. Günlük konuşma dilinde sıkça kullanılır.
Örnekler:
Eksiltili Cümleler ile İlgili Uyarılar:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Yapıları Bakımından Cümleler
Yapılarına göre cümleler, yüklemin sayısı ve yan cümlecik esas unsurlardır. Yapıları bakımından dört grupta incelenir:
İçerisinde tek bir yargı bulunan cümlelerdir. Basit cümlelerde yan cümlecik bulunmaz. Tek yüklem içerir.
Örnekler:
Basit Cümleler ile İlgili Uyarılar:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Birden fazla yüklem içeren ve yan cümlecikleri bulunan cümlelerdir. Bileşik cümleler, farklı türlerde yan cümlecikler içerebilir ve ana cümle ile yan cümlecikler arasında belirli bir bağ vardır.
Örnekler:
Bileşik Cümleler ile İlgili Uyarılar:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Sıralı cümleler, birbirine bağlanmış veya arka arkaya sıralanmış yüklemlerden oluşur. Her bir yüklem, bağımsız bir cümle olabilir ve kendi başına anlamlıdır.
Örnekler:
Sıralı Cümleler ile İlgili Uyarılar:
Örnekler:
Örnekler:
Bağlamlı cümleler, bir ana cümle ve bu ana cümleyi tamamlayan yan cümleciklerden oluşur. Yan cümlecikler, ana cümlenin anlamını genişletir ve ona bağlam sağlar.
Örnekler:
Bağlamlı Cümleler ile İlgili Uyarılar:
Örnekler:
Örnekler:
Gösterge Çeşitleri
A. Dil Göstergesi:
Dil göstergesi, çeşitli gösterge türleri arasında aklımıza ilk gelen ve en yaygın kullanılan göstergedir. Yazı ile ya da sözlü olarak gerçekleştirilen her türlü etkinlik dil göstergesi ile ilgilidir. Örneğin, “kalem” kelimesi yazı aracılığıyla ifade edilen bir dil göstergesidir ve “k, a, l, e, m” seslerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu sözcüğün oluşturduğu sesler, belirli bir anlamı ifade eder ve bu anlamı belirlemek ise gösterilendir.
Dil Göstergelerinin Özellikleri
Not: Bir dilin bazı göstergeleri zamanla ses değişikliklerine uğrayabilir.
Örnekler
B. Dil Dışı Göstergeler:
Dil dışı göstergeler, dil göstergelerinden sonra gelen ve dilsel olmayan gösterge türleridir. Bu tür göstergeler arasında hareket, jest, mimik, resim, şekil ve işaretler bulunur. Günlük yaşamda karşılaştığımız bu göstergeler, dilin ötesinde iletişim kurmamıza yardımcı olur.
Örnekler
Örnekler
Makale Nedir?
Makale, belirli bir konu hakkında bilgi vermek, açıklamalarda bulunmak, toplumu bilgilendirmek, bir görüşü desteklemek veya bir düşünceye karşı çıkmak amacıyla kaleme alınan yazılardır. Genellikle gazetelerde ve dergilerde yayımlanan bu yazılar, farklı bakış açılarını ve bilgileri sunma işlevi görür. Gazetelerin ana sayfalarında yayımlanan makalelere “başmakale” adı verilir. Makale türü, Türk edebiyatına Tanzimat dönemiyle birlikte girmiştir. Bu dönemde, Türk edebiyatının ilk makalesini Şinasi kaleme almıştır. Şinasi’nin “Mukaddime” adlı makalesi, Tercüman-ı Ahval gazetesinde yayımlanmıştır.
Makalenin Özellikleri:
Örnek Makale:
Makale türü, farklı konuları ele alarak okuyucuları bilgilendirmeyi ve çeşitli perspektifler sunmayı amaçlayan önemli bir yazı biçimidir. Bu özellikler, makalenin amacına uygun şekilde düzenlenmesini ve etkili bir iletişim aracına dönüşmesini sağlar.
Bu şekilde makalenin tanımı ve özellikleri, daha geniş ve detaylı bir biçimde açıklanmıştır.
Roman, insanların ve toplumların yaşamında karşılaştığı gerçek ya da olası olayları zaman ve mekân unsurları ile birlikte ayrıntılı şekilde anlatan edebi bir türdür. Roman türü, 16. yüzyılın sonlarına doğru Batı dünyasında gelişmeye başlamıştır. Bu türün ilk başarılı örneği olarak kabul edilen eser, İspanyol yazar Miguel de Cervantes’in 17. yüzyılda kaleme aldığı “Don Kişot” adlı romandır.
Roman türü, Japon yazar Murasaki Shikibu’nun “Genji’nin Hikayesi” adlı eseri ile 11. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Ancak, roman türü 16. yüzyılın sonlarına doğru Batı edebiyatında gelişmeye başlamıştır. İspanyol yazar Miguel de Cervantes’in 17. yüzyılda yazdığı “Don Kişot”, dünya edebiyatının ilk başarılı roman örneği olarak kabul edilmektedir.
Dünya edebiyatında öne çıkan roman yazarları:
Türk edebiyatında ilk romanlar, Tanzimat döneminde tercüme yoluyla ortaya çıkmıştır. Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’un “Telemaque” adlı eserini 1862 yılında “Tercüme-i Telemak” adıyla çevirmesi, ilk roman çevirisi olarak kabul edilir. Ardından Victor Hugo’nun “Sefiller” adlı eseri “Hikaye-i Mağdurîn” adıyla, Daniel Defoe’nin “Robinson Crusoe” adlı eseri “Robenson Hikayesi” adıyla Türkçeye kazandırılmıştır.
Türk edebiyatında ilk yerli romanlar:
Emir Cümleleri
Yüklemi emir kipinde çekimlenmiş olan cümlelere emir cümlesi denir. Bu tür cümlelerde yüklem fiildir ve bir buyurganlık, talimat verme durumu söz konusudur. Emir kipinin I. tekil şahıs (ben) ve II. çoğul şahıs (biz) çekimleri bulunmaz.
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Ses Bilgisi ve Türkçedeki Ses Özellikleri
Ses, dilin en küçük birimi olarak kabul edilir ve bu sesler şekillendiğinde harf ismini alır. Ses, ciğerlerden gelen havanın ses yolunda titreşerek kulağımıza ulaştığı ve duyabildiğimiz frekansta olan titreşimlerdir.
Türkçede sesler iki temel kategoriye ayrılır:
A. Ünlüler (Sesliler)
Ünlüler, ses yolunda herhangi bir engelle karşılaşmadan çıkan seslerdir. Türkçede 8 ünlü harf bulunmaktadır: a, e, ı, i, o, ö, u, ü.
Ünlüler, dilin, çenenin ve dudakların aldığı şekillere göre farklı gruplara ayrılır. İşte ünlülerin sınıflandırılma şekilleri:
B. Ünsüzler (Sessizler)
Ünsüzler, ağız boşluğunda farklı bölgelerde boğumlanarak meydana gelir. Türkçede ünsüzler, boğumlanma yerlerine, sürekliliklerine ve ses tellerinde titreşip titreşmemelerine göre çeşitli gruplara ayrılır:
Türkçenin Ses Bilgisi Özellikleri
Dil Bilgisinin Bölümleri
Bir dili her açıdan inceleyen ve kurallarını belirleyen bilim dalı dil bilgisi ya da gramer olarak adlandırılır. Dil bilgisi, geniş bir araştırma alanını kapsar ve kendi içinde çeşitli bölümlere ayrılır:
Fiil Cümleleri
Yüklemi çekimli bir fiil olan cümlelere fiil cümlesi denir. Fiil cümlelerinde fiil çekim eklerinden olan haber ve dilek-şart kipleri bulunur. Yüklemlerin “-me, -ma” olumsuzluk eklerini ve “-mek, -mak” mastar eklerini alabilmesi, cümlenin fiil cümlesi olduğunu gösteren en önemli ölçüttür. Fiil cümleleri, iş, oluş ve hareket bildiren yüklemler içerir.
Fiil cümlelerinde olumsuzluk, fiillere “-me, -ma, -mez, -maz” ekleri getirilerek yapılır.
“-mekte, -makta” ekleri şimdiki zaman kip ekidir, bu yüzden bu şekilde oluşan cümleler fiil cümlesidir.
» Fıkrada işlenen konuyu ispatlama amacı yoktur.
» Yazar konu ile ilgili kendi yorumunu bildirir.
» Yazar düşüncelerini açıklarken okuyucuyu bilgilendirme amacı güder.
» Fıkrada konu sınırlaması yoktur.
» Düşünceler yalın birr dille anlatılır.
Örnek Fıkra: Bir iki ay evvel diyorlardı ki, yakında basına gün doğacak!..Kalpten dua ettim, dedim ki:
─ Ey geleceğin güneşi, sakın buraları cayır cayır yakma!
Meğer ettiğim dualar kabul olmuş. Dün dediler:
─ Basına gün doğdu!..
Gerçekten hava, ilkbaharı andıran birr gelişme ile yazdan kalma birr gün lâtifliğinde belirmişti.
Vapurda tesadüf ettiğim yeni yetişmelerden birine sordum:
─ Doğacak dediğiniz gün bu mu idi?
Muhbir olduğu halde yazar tavrı takınarak:
─ Ne yapalım? Bize doğan günler de böyle olur. Yeni sermayeli gazete çıkacak. Bizim ücretler fırlıyor… Bir türlü otuz liradan yukarıya çıkamayan muhbirlik maaşı altmış, yetmişe, yazarlıklar iki yüz, iki yüz elliye!.. (Ahmet Rasim)
Akşam sinemaya gidecektik → “gidecektik” fiili cümleye gerçekleşmemiş niyet anlamı katmıştır.
Dün maç yapacaktık → “yapacaktık” fiili cümleye gerçekleşmemiş niyet anlamı katmıştır.
Terk Edilmiş Bir Alışkanlık:
Yıllar önce spor yapardı → “yapardı” fiili terk edilmiş birr alışkanlığı bildirmektedir.
Gençliğinde şiir yazardı → “yazardı” fiili terk edilmiş birr alışkanlığı bildirmektedir.
www.z-turkce.com
Şart:
Çalışırsan başarırsın. → “çalışırsan” sözcüğü şart bildirmektedir.
Erken kalkarsan yetişirsin. → “kalkarsan” sözcüğü şart bildirmektedir.
Küçümseme:
Sınava çokk çalışmışmış. → “çalışmışmış” sözcüğü cümleye küçümseme anlamı katmıştır.
Çok yorulmuşmuş. → “yorulmuşmuş” sözcüğü cümleye küçümseme anlamı katmıştır.
Gereklilik:
Eve erken gelmeliydin. → “gelmeliydin” sözcüğü cümleye gereklilik anlamı katmıştır.
Ödevlerini yapmalıydın. → “yapmalıydın” sözcüğü cümleye gereklilik anlamı katmaktadır.
Kesinlik:
Konu burada kapanmıştır. → “kapanmıştır” sözcüğü kesinlik bildirmektedir.
Bu iş burada bitmiştir. → “bitmiştir” sözcüğü kesinlik bildirmektedir.
Başkasından duyma:
Bütün gün çalışıyormuş. → “çalışıyormuş” sözcüğü cümleye başkasından duyma anlamı katmıştır.
En zor soruları çözüyormuş. → “çözüyormuş” sözcüğü cümleye başkasından duyma anlamı katmıştır.
Olasılık:
Olanları belki unutmuştur. → “unutmuştur” sözcüğü olasılık bildirmektedir.
Belki seni özlemiştir. → “özlemiştir” sözcüğü olasılık bildirmektedir.
NOT: Yukarıda yer alan örnek cümlelerdeki koyu siyah renkli bölümler ek fiili göstermektedir.
Yüklemi cümlenin son kısmında yer alan cümlelere kurallı (düz) cümle denir. Kurallı cümlelerde, vurgulamak istenen yükleme en yakın öğe cümlenin yüklemidir. Kurallı ve devrik cümlelerin öğeleri incelendiğinde, Türkçede temel öğe sıralamasının özne + tümleç + yüklem şeklinde olduğu görülür. Yüklem, her zaman cümlenin sonunda bulunur. Kısaca, kurallı cümle yüklemi kesinlikle sonda olan cümledir.