Deneme

Eylül 14, 2024 Okuma süresi: 3 dakika

Deneme Nedir?

Deneme, yazarın kişisel görüşlerini ve düşüncelerini özgür ve samimi bir şekilde ifade ettiği bir yazı türüdür. Bu türde, yazar genellikle kendi bakış açısını, duygularını ve düşüncelerini paylaşır. Denemenin en tanınmış ismi dünyada Fransız yazar Montaigne’dir. Türk edebiyatında ise deneme türünün önemli isimlerinden biri Nurullah Ataç’tır. Diğer dikkate değer Türk deneme yazarları arasında Ahmet Haşim, Suut Kemal Yetkin, Falih Rıfkı Atay, Melih Cevdet Anday, Mehmet Kaplan ve Cemil Meriç gibi isimler bulunmaktadır.

Denemenin Özellikleri:

  1. Konu Sınırlaması Yoktur: Deneme yazıları, yazarın ilgi duyduğu her türlü konu hakkında olabilir; konu seçimi konusunda herhangi bir sınırlama bulunmaz.
  2. Sohbet Havası: Denemeler, genellikle bir sohbet ortamında yazılmış gibi, yazarın kendi kendine konuşuyormuş gibi bir üslupla kaleme alınır. Bu, yazının samimi ve içten olmasını sağlar.
  3. Öznel Yaklaşım: Denemede, yazarın kişisel düşünce ve duyguları ön plandadır. Yazının içeriği tamamen yazarın subjektif bakış açısıyla şekillenir.
  4. İspatlama Amacı Güdülmez: Deneme türü, yazarın ortaya koyduğu görüşleri ispatlama veya kanıtlama amacı taşımaz. Yazar, kişisel görüşlerini serbest bir biçimde sunar.
  5. Yalın ve İçten Dil: Denemeler, yalın ve anlaşılır bir dille yazılır. Yazarın üslubu içten ve samimidir, okuyucuya kişisel bir bakış açısı sunar.

Örnek Deneme:

“İnsan, gördüğü şeyleri her zaman aynı şekilde görmez. Şu anda arkamdaki kitaplıkta duran vazoyu hayalimde canlandırmak istiyorum. O vazonun nasıl bir şey olduğunu hatırlamaya çalışıyorum; rengi ve desenleri nasıl bir görünüşe sahipti, bilmiyorum. Sorular zihnimde genişledikçe, o vazonun varlığından bile şüphe etmeye başladım. Çevremizdeki nesneler kaybolduğunda, onların yokluğunu aniden hissedecek kadar bizimle olan ve yaşamımıza dokunan şeyleri çoğu zaman görmekten uzağız. Ancak bazı anılar, bilinmez nedenlerle, gördüğümüz halde göremediğimiz bir şeyi hatırlamamızı sağlar ve tüm düşüncelerimizi onun etrafında şekillendirir.” (Suut Kemal Yetkin)

Bu tür yazılar, kişisel görüşlerin ve deneyimlerin samimi bir biçimde paylaşıldığı ve okuyucuya yazarın iç dünyasını yansıttığı metinlerdir.


Bu açıklama ve örnekler, denemenin temel özelliklerini ve uygulama biçimlerini daha ayrıntılı ve özgün bir şekilde sunmaktadır.


Ünsüz Harflerin Yer Değiştirmesi: Göçüşme (metafez)

Eylül 14, 2024 Okuma süresi: 4 dakika

Türkçede Ünsüz Harflerin Yer Değiştirmesi: Göçüşme

Türkçede bazı konuşma biçimlerinde ünsüz harflerin yer değiştirdiği gözlemlenebilir. Bu fenomen, göçüşme ya da ses aktarması (metafez) olarak adlandırılır. Göçüşme, genellikle söyleyiş kolaylığını sağlamak amacıyla ortaya çıkar. Yazılı dilde bu ses değişiklikleri genellikle yazım hatası olarak kabul edilir. Ancak, çocuk dilinde ve bazı ağızlarda bu tür değişimlere sıkça rastlanır ve belirli bir kural veya kıstas bulunmaz.

Göçüşme ile İlgili Açıklamalı Örnekler

1. Kibrit – Kirbit
“Kibrit” kelimesi konuşma dilinde “Kirbit” şeklinde telaffuz edilebilir. Bu değişim, seslerin yer değiştirmesi sonucu meydana gelir ve yazılı dilde doğru form “kibrit” olarak kabul edilir.

2. Kirpik – Kiprik
“Kirpik” kelimesi bazı ağızlarda “Kiprik” olarak söylenebilir. Bu durumda ünsüz harflerin yer değişikliği göçüşme olarak değerlendirilir. Doğru yazımı “kirpik”tir.

3. Köprü – Körpü
“Köprü” kelimesi, bazı konuşma biçimlerinde “Körpü” olarak duyulabilir. Burada seslerin yer değiştirmesi göçüşme fenomenini gösterir. Doğru form ise “köprü”dür.

4. Yanlış – Yalnış
“Yanlış” kelimesinin bazı ağızlarda “Yalnış” olarak telaffuz edilmesi göçüşme örneğidir. Yazılı dilde doğru hali “yanlış”tır.

5. Yalnız – Yanlız
“Yalnız” kelimesi, “Yanlız” şeklinde konuşulabilir. Bu ses değişikliği, ünsüzlerin yer değiştirmesiyle ortaya çıkar. Yazılı olarak doğru hali “yalnız”dır.

6. Perhiz – Pehriz
“Perhiz” kelimesi bazı ağızlarda “Pehriz” şeklinde kullanılabilir. Bu değişim, seslerin yer değiştirmesi sonucu oluşur. Doğru yazımı “perhiz”dir.

7. Ekşi – Eşki
“Ekşi” kelimesi, bazı kişiler tarafından “Eşki” olarak telaffuz edilebilir. Bu tür değişimler göçüşme olarak kabul edilir. Doğru form “ekşi”dir.

8. Çömlek – Çölmek
“Çömlek” kelimesinin konuşma dilinde “Çölmek” olarak söylenmesi, ünsüzlerin yer değiştirmesiyle meydana gelir. Yazılı dilde doğru hali “çömlek”tir.

9. Toprak – Torpak
“Toprak” kelimesi, bazı ağızlarda “Torpak” olarak ifade edilebilir. Bu, ünsüzlerin yer değiştirmesi sonucu oluşan bir ses değişikliğidir. Doğru yazımı “toprak”tır.

10. Gibi – Bigi
“Gibi” kelimesi bazı ağızlarda “Bigi” olarak kullanılabilir. Bu da seslerin yer değiştirmesi sonucu oluşur ve doğru yazımı “gibi”dir.

11. Kirpi – Kipri
“Kirpi” kelimesi bazı kişiler tarafından “Kipri” olarak söylenebilir. Bu da ünsüzlerin yer değiştirmesi ile meydana gelir. Yazılı olarak doğru hali “kirpi”dir.

12. Memleket – Melmeket
“Memleket” kelimesi bazı konuşma biçimlerinde “Melmeket” şeklinde telaffuz edilebilir. Doğru yazımı ise “memleket”tir.

13. Sarımsak – Sarmısak
“Sarımsak” kelimesinin bazı ağızlarda “Sarmısak” olarak söylenmesi göçüşme örneğidir. Yazılı dilde doğru hali “sarımsak”tır.

14. Yaprak – Yarpak
“Yaprak” kelimesi bazı ağızlarda “Yarpak” olarak duyulabilir. Bu, seslerin yer değiştirmesiyle oluşur. Doğru yazımı “yaprak”tır.

Notlar

Göçüşme, konuşma dilinde ünsüz harflerin yer değiştirmesiyle ortaya çıkar ve yazılı dilde genellikle yanlış olarak kabul edilir. Çocuk dilinde ve bazı ağızlarda bu tür değişikliklere rastlanabilir, ancak yazılı olarak doğru formun kullanılması önemlidir. Herhangi bir kural veya kıstas bulunmamakta, yalnızca söyleyiş kolaylığına bağlı olarak gerçekleşir.


Atasözü

Eylül 14, 2024 Okuma süresi: 14 dakika

Atasözleri, uzun yılların birikimi ve gözlem deneyimlerine dayanarak oluşmuş, halkın zihninden süzülerek günümüze ulaşan kalıplaşmış, mecaz anlamlı ve yargı bildiren özlü sözlerdir. Bu sözler, halkın ortak malı, bir çeşit kültürel miras niteliğindedir. Atasözleri, toplumun keskin zekâsının ve derin hayat tecrübelerinin birer yansımasıdır. İçinde parlak nükteler, zarif alaylar bulunan atasözleri, ait olduğu toplumun geleneksel ve kültürel özelliklerini yansıtır.

Atasözleri, halkın yaşam tarzı, çevresindeki doğa olayları ve bu olaylar karşısındaki tutumu hakkında ipuçları sunar. Hemen hemen her konuda söylenmiş bir atasözü bulunmaktadır. Farklı dönemlerde sav, darb-ı mesel ve irsal-i mesel isimleriyle de anılmıştır. Atasözleri, toplumun ahlaki ve milli değerlerini de içinde barındırır. Özellikle çiftçilik ve askerlikle ilgili atasözleri, Türk toplumunda önemli bir yere sahiptir.

Örnekler:

  • Yoksul ata binince bey olduğunu sanır.
  • Zararlı patlıcanı kırağı etkilemez.
  • Altın eli bıçak kesmez.
  • Pazar iti ev beklemez.
  • Haberciye ceza olmaz.

Atasözlerinin Genel Özellikleri:

Atasözleri, genellikle insanlara yol gösterici nasihatler içerir.

Örnekler:

  • Bugünün işini yarına erteleme.
  • Ayağını yorganına uygun şekilde uzat.
  • Samanı sakla, zamanı geldiğinde işine yarar.
  • Pisliğe taş atma, üzerine bulaşır.
  • Ağlamayan çocuğa süt vermezler.
  • Adamın yere bakanından ve suyun sessiz akandan kork.

Atasözleri, toplumun duygusal ve düşünsel birikimlerini yansıtan kalıplar olduklarından, gelenek ve göreneklerin izlerini taşır.

Örnekler:

  • Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
  • Misafir, bulduğunu yer; umduğunu değil.
  • Kızını dövmeyen, sonradan dizini döver.

Atasözleri sade, anlaşılır ve genellikle mecaz anlamlıdır. Toplumun diline yerleşmiş bu kalıplar, açık bir anlatıma sahiptir.

Örnekler:

  • Her kuşun eti yenmez.
  • İki dinle, bir söyle.

Atasözleri, çoğunlukla mecaz anlamlar barındırır. Toplumun çeşitli deneyimlerinden doğan bu mecazi anlamlar, derin düşünceye işaret eder.

Örnekler:

  • Besle kuzuyu, büyüdüğünde seni boynuzlar.
  • Hızlı ata kamçı gerekmez.
  • köpek rüyasında kemik görür.
  • Çaylak eşeği kapı önünde yük indirir.
  • Ağaca tırmanan keçinin, dala bakan oğlağı olur.
  • Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
  • Gülsüz diken olmaz.
  • Sakınan göz, göze çöp batırır.
  • Gülü seven, dikenine katlanır.

Bazı atasözleri, halk arasında inanışlara dayalıdır.

Örnekler:

  • Karga kısmetini ayağıyla getirir.
  • İyi horoz yumurtadan ölür.

Bazı atasözleri, özellikle eğitici ve öğretici yönleriyle dikkat çeker.

Örnekler:

  • Güzel söz yılanı deliğinden çıkarır.
  • Rüzgâr ekip, fırtına biçersin.

Bazı atasözlerinde edebi sanatlar kullanılır. Bu sözlerde çeşitli sanatlar aracılığıyla anlam derinleşir.

Örnekler:

  • Üzüm, üzümle birlikte kararmaya başlar. (Hüsnütalil sanatı)
  • Güvenme bolluğa, düşersin darlığa. (Tezat sanatı)
  • Yazın aşı pişenin, kışı başı pişer. (Tezat sanatı)

Atasözleri, genellikle kısa ve öz bir anlatıma sahiptir. Bu sözler, az sözcükle çok anlam ifade eder.

Örnekler:

  • Meyveli ağaç taşlanır.
  • Tek kanatla kuş uçamaz.

Birçok atasözü, genel bir anlam içerir. Genellikle herkesin üzerinde anlaşabileceği evrensel doğrulara işaret eder.

Örnekler:

  • Ateş düştüğü yeri yakar.
  • Mahkeme kadıya mülk değil.

Atasözleri, toplumun yaşamında yol gösterici bir işlev görür. İnsanlara doğru yolu gösterir, rehberlik eder.

Örnekler:

  • Korkunun ölüme faydası yoktur.
  • Su taşımayla değirmen dönmez.
  • İyi atın yanında durursan, ya huyunu alırsın ya da suyunu.

Atasözlerinde sık sık eleştiri, alay veya yergi bulunur. Bu yönleriyle atasözleri, toplumun sosyal olaylara nasıl baktığını da gösterir.

Örnekler:

  • Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.
  • İğneyi kendine batır, çuvaldızı başkasına sapla.
  • Karga, tavuğu taklit edeyim derken, kendi yürüyüşünü şaşırmış.

Atasözleri en az iki sözcükten oluşur ve bu yapıları kalıplaşmıştır.

Örnek:

  • Zaman, nakittir.

Bazı atasözleri gerçek anlam taşır. Bu sözler, mecaz anlamdan ziyade doğrudan anlamlarıyla kullanılır.

Örnekler:

  • Dostla ye iç, ancak alışveriş etme.
  • Son pişmanlık fayda etmez.
  • Bugünün işini yarına erteleme.
  • Akıllı düşman, akılsız dosttan daha iyidir.

Atasözleri arasında yakın anlamlı olanlar da vardır. Farklı ifadelerle aynı anlamı taşıyan atasözleri, toplumun çeşitli dönemlerinde aynı yaşam tecrübesinin farklı biçimlerde dile getirildiğini gösterir.

Örnekler:

  • Damlaya damlaya göl olur. Her çok, azdan olur.
  • Körle yatarsan, şaşı kalkarsın. Topallarla gezersen, sendelemeyi öğrenirsin.
  • Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Baş başa vermezsen, taş yerinden kalkmaz.
  • Üzüm, üzümle kararmaya başlar. Körle yatarsan, şaşı kalkarsın.
  • Keskin sirke, küpüne zarar verir. Öfkeyle kalkan, zararla oturur.

Bazı atasözleri ise zıt anlamlıdır. Bu zıtlık, toplumun çeşitli olaylara farklı açılardan bakabildiğini gösterir.

Örnekler:

  • Akıllı düşman, akılsız dosttan daha hayırlıdır. Akıllı köprü ararken, deli karşıdan geçer.

Atasözlerindeki herhangi bir kelimeyi değiştiremeyiz, çünkü bu kelimeler kalıplaşmıştır. Hatta eş anlamlısı dahi kullanılsa, atasözü anlamını yitirir.

Örnekler:

  • Yerin ağzı vardır. (Yanlış)
  • Yerin kulağı vardır. (Doğru)
  • Ateş düştüğü ocağı yakar. (Yanlış)
  • Ateş düştüğü yeri yakar. (Doğru)
  • Sütten dili yanan, yoğurdu üfleyerek yer. (Yanlış)
  • Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer. (Doğru)

Atasözlerinin birçoğu kurallı cümle yapısında bulunur. Ancak devrik cümle şeklinde olanlar da vardır.

Örnekler:

  • Ateş düştüğü yeri yakar. (Kurallı cümle)
  • Acı patlıcanı kırağı etkilemez. (Kurallı cümle)

Yapı bakımından atasözleri genellikle basit cümle yapısına sahiptir. Ancak, birleşik, eksiltili veya sıralı cümle biçiminde olan atasözleri de mevcuttur.

Örnekler:

  • Acele ile hedefe varılmaz. (Basit cümle)
  • Acı patlıcanı kırağı etkilemez. (Basit cümle)
  • Elin ağzı torba değil ki büzesin. (Birleşik cümle)
  • Atın korkağı, yiğidin çekineni… (Eksiltili cümle)
  • Dostla ye iç, alışveriş etme. (Sıralı cümle)

Atasözlerinde ses yinelemeleri de görülebilir. Bu tür atasözleri, ahenkli ve ritmik bir anlatım sunar.

Örnekler:

  • Aç at yol alamaz, aç it av alamaz.
  • Çok zarar, az karar.
  • Dilim seni dileyim, başıma geleni senden bileyim.

Doğa olayları üzerine yapılan uzun gözlemler sonucunda ortaya çıkmış atasözleri de bulunmaktadır. Bu atasözleri, doğanın insan hayatındaki önemini vurgular.

Örnek:

  • Mart ayı, kapıdan baktırır, kürek yaktırır.

Atasözleri ile Deyimler Arasındaki Benzerlikler

  1. İkisi de toplumun kabul ettiği, kalıplaşmış ifadelerdir. Dizilişleri değiştirilemez.
  2. İkisinde de kısa ve yalın anlatım tercih edilir.
  3. İkisinde de edebi sanatlar bulunur.
  4. İkisi de toplumun yaşam felsefesini, kültürel birikimini yansıtır.
  5. İkisi de en az iki sözcükten oluşur. Ancak atasözleri, deyimlere oranla daha fazla sözcükten meydana gelebilir.
  6. İkisinde de gerçek ve mecaz anlam görülebilir. Ancak mecaz anlamlar ön plandadır.
  7. İkisi de anonimdir.

Atasözleri ile Deyimler Arasındaki Farklılıklar

  1. Atasözlerinde nasihat verme ve yol gösterme amacı ön plandayken, deyimler etkileyici anlatımlarıyla öne çıkar.
  2. Atasözleri genel durumu ifade ederken, deyimler anlık durumları betimler.
  3. Atasözleri, cümle formundadır; deyimler ise genellikle mastar şeklindedir.
  4. Atasözleri özlü ve yoğun bir anlatıma sahipken, deyimler daha kısa ve vurucu bir yapıya sahiptir.

Hatırlatma: Atasözlerinin özdeyişlerden farkı, özdeyişlerin belirli bir kişi tarafından söylenmiş olmasıdır. Atasözlerinde ise kimin söylediği belli değildir.


İyelik Ekleri

Eylül 14, 2024 Okuma süresi: 4 dakika

İyelik Ekleri: İsim veya isim soylu sözcüklere eklenerek, bu sözcüklerin kime veya neye ait olduğunu belirten eklerdir. Türkçede iyelik ekleri -im, -in, -i, -imiz, -iniz, -leri şeklindedir. İşte iyelik eklerinin kullanıldığı bazı örnekler ve bu eklerin işlevlerine dair açıklamalar:

İyelik Eklerinin Temel Kullanımı

İyelik ekleri, bir ismin sahipliğini ya da aitlik durumunu ifade eder. İsimlere eklendiğinde, o ismin kime ait olduğunu gösterir.

Örnekler:

  • Benim kalemim ➝ Burada -im eki, kalemin bana ait olduğunu belirtir.
  • Senin kalemin ➝ Bu durumda -in eki, kalemin sana ait olduğunu ifade eder.
  • Onun kalemi-i eki, kalemin ona ait olduğunu gösterir.
  • Bizim kalemimiz-imiz eki, kalemin bize ait olduğunu belirtir.
  • Sizin kaleminiz-iniz eki, kalemin size ait olduğunu ifade eder.
  • Onların kalemleri-leri eki, kalemin onlara ait olduğunu belirtir.

İyelik Eklerini Belirtme Durumu (İsmin -i Hâli) Ekinden Ayırmak

İyelik eklerini, belirtme durumu (ismin -i hâli) eki ile karıştırmamak gerekir. Her iki ek de farklı işlevler taşır:

  • Evi güzelmiş. → Buradaki -i eki, iyelik ekidir. “Kimin evi?” sorusuna “Onun evi” cevabı verilir. Yani -i eki, evin kime ait olduğunu gösterir.
  • Evi beğendim. → Buradaki -i eki, belirtme hâli ekidir. “Neyi beğendim?” sorusuna “Evi” cevabı alınır. Bu durumda -i eki, belirtme hâlini ifade eder.

İyelik Ekleriyle Hâl Eklerinin Üst Üste Gelmesi

İyelik ekleri ve hâl ekleri cümlede üst üste kullanılabilir. Bu durum, eklerin işlevlerini açıkça gösterir:

  • Kitabımı okudum. → Bu cümlede kitap sözcüğüne eklenen -ım iyelik eki, benim kitabım ken, belirtme hâli ekidir. Yani kitabımı ifadesi, kitabım (iyelik) ve (belirtme hâli) eklerinin birleşimidir.

Kişi Ekleriyle İyelik Eklerini Ayırmak

Kişi ekleri ve iyelik ekleri farklı işlevlere sahiptir. Kişi ekleri, fiillere eklenir; iyelik ekleri ise isimlere eklenir:

  • Defter-im → Burada -im eki iyelik ekidir ve defter sözcüğünün bana ait olduğunu belirtir.
  • Gel-di-m → Burada -di görülen geçmiş zaman eki ve -m kişi ekidir. Gel fiilinde -di zaman eki, -m ise kişi ekidir.

İyelik ekleri, dilde sahiplik ve aitlik ilişkilerini ifade etmek için önemli bir rol oynar ve bu eklerin doğru kullanımı, anlamın net bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olur.


Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri Nedir?

Eylül 14, 2024 Okuma süresi: 9 dakika

Dillerin Sınıflandırılması ve Türk Dilinin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri

Diller, insanlar arasındaki iletişimi sağlayan en temel araçlardan biridir. Ancak, dünya üzerinde konuşulan dillerin birbirinden oldukça farklı olduğunu görmekteyiz. Bu farklılıklar sadece kelime hazinesiyle değil, ses yapısı, cümle dizilimi, gramer yapısı ve diğer dilbilgisel özelliklerle de kendini gösterir. Dillerin bu çeşitliliği, onları belirli kriterlere göre sınıflandırmayı gerektirir. Dillerin sınıflandırılması, dil bilimciler tarafından genellikle yapısal ve köken bilimsel olmak üzere iki ana başlık altında ele alınır.

1. Yapısal Sınıflandırma

Yapısal sınıflandırma, dillerin gramer yapısına ve kelime kökenine bakılarak yapılır. Bu sınıflandırmada, diller genellikle üç ana gruba ayrılır:

a. Tek Heceli Diller (İzole Diller)

Bu dillerde kelimeler çoğunlukla tek hecelidir ve kelimeler çekim eki almaz. Cümledeki anlam, kelimelerin sırasına ve vurguya bağlı olarak değişir. Dilbilgisi kuralları oldukça sade ve esnektir. Örnek olarak Çince ve Vietnamca verilebilir. Bu dillerde kök kelimeler değişmeden kullanılır ve anlam farklılıkları vurgu veya tonlamalarla belirlenir.

b. Bükümlü Diller

Bükümlü dillerde kelimeler, çekim ekleri veya köklerde meydana gelen ses değişiklikleri yoluyla çeşitli anlamlar kazanır. Bu tür dillerde bir kelimenin kökü sabit kalmaz, çekime göre değişebilir. Özellikle Hint-Avrupa dilleri bu grupta yer alır. Arapça, İbranice, Latince, Fransızca ve Rusça bu gruba örnek gösterilebilir. Örneğin, Arapçada bir kelimenin kökü ünsüzlerden oluşur ve çeşitli ünlüler eklenerek farklı anlamlar oluşturulur.

c. Eklemeli (Bitişken) Diller

Eklemeli dillerde kök kelimenin sonuna ekler getirilerek yeni anlamlar ve gramer yapıları oluşturulur. Bu ekler, kök kelimenin anlamını ve işlevini değiştirmeden çeşitli görevler yükler. Ekler, kelimeye belirli bir sıra ile eklenir ve her ekin belirli bir işlevi vardır. Türkçe, Fince, Macarca, Japonca ve Korece bu gruba dahildir. Türkçede örneğin “gel-” fiilinin sonuna eklenen “-iyor” eki, zamanı belirtir ve fiili geniş zaman formuna sokar. Bu tür dillerde kelimenin kökü sabit kalır ve ekler yoluyla türetme yapılır.

2. Köken Bilimsel (Genetik) Sınıflandırma

Bu sınıflandırma, dillerin kökenlerine, yani tarihsel gelişimlerine dayanır. Dillerin tarihsel olarak birbirine benzeyen yapıları incelenir ve ortak bir dilden türedikleri düşünülüyorsa, aynı dil ailesine mensup oldukları kabul edilir. Bu sınıflandırmada dünya dilleri dil aileleri adı altında toplanır. En büyük dil ailelerinden bazıları şunlardır:

a. Hint-Avrupa Dil Ailesi

Bu dil ailesi, dünya üzerinde en çok konuşulan dillerden oluşur. Avrupa’nın büyük bir kısmında ve Asya’nın bir bölümünde konuşulan diller bu gruptadır. İngilizce, Almanca, İspanyolca, Rusça, Hintçe, Farsça gibi diller Hint-Avrupa dil ailesine mensuptur.

b. Hami-Sami Dil Ailesi

Bu dil ailesi, Afrika’nın kuzey kısmı ile Orta Doğu’da konuşulan dillerden oluşur. Özellikle Arapça, İbranice ve Amharca gibi diller bu aileye dahildir.

c. Ural-Altay Dil Ailesi

Bazı dil bilimcilere göre Ural ve Altay dilleri aynı dil ailesinin iki kolunu oluştursa da, bu konuda kesin bir uzlaşı sağlanmamıştır. Macarca, Fince ve Estonca gibi Ural dilleri ile Türkçe, Moğolca ve Mançuca gibi Altay dilleri bu grupta yer alır. Türkçe, bu dil ailesinin Altay koluna mensup kabul edilir.


Türk Dilinin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri

Türk dili, dünya dilleri arasında oldukça köklü ve geniş bir geçmişe sahip olan bir dildir. Yapısal açıdan eklemeli diller grubuna dahil olan Türkçe, Altay Dil Ailesi içinde sınıflandırılmaktadır. Bu dil ailesinin Altay koluna ait olan Türkçe, tarih boyunca birçok farklı coğrafyada kullanılmış ve farklı lehçeler geliştirmiştir. Türk dilinin dünya dilleri arasındaki yeri, hem tarihi kökeni hem de geniş konuşma alanı ile önem arz eder.

a. Türk Dilinin Kökeni

Türk dili, köken olarak Orta Asya‘ya dayanır. İlk Türk yazılı belgeleri, 8. yüzyılda yazılan Orhun Yazıtları ile karşımıza çıkar. Bu yazıtlar, Türkçenin tarihsel gelişimini ve zengin dil yapısını ortaya koyar. Orhun Yazıtları, Türkçenin o dönemde oldukça gelişmiş bir dil olduğunu gösterir ve Türk dilinin tarih boyunca ne kadar geniş bir coğrafyada etkili olduğunu anlamamıza yardımcı olur.

b. Türk Dilinin Lehçeleri

Türkçe, tarih boyunca farklı coğrafyalarda konuşulmuş ve çeşitli lehçelere ayrılmıştır. Günümüzde Türk dili, Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Tatarca, Uygurca gibi farklı lehçelere ayrılır. Bu lehçeler, Türk dilinin farklı coğrafyalarda yaygın olarak kullanıldığını ve zengin bir kültürel mirasa sahip olduğunu gösterir.

c. Türk Dilinin Özellikleri

Türkçe, kelime yapısı ve cümle kuruluşu açısından oldukça düzenli ve mantıklı bir yapıya sahiptir. Türkçede özneden sonra yüklem gelir ve eklemeli bir dil olduğu için ekler yoluyla yeni kelimeler türetilebilir. Türkçede kök kelimeler oldukça sağlamdır ve çeşitli ekler sayesinde yeni anlamlar kazanır. Eklerin kullanımı sayesinde Türkçe, dilbilgisel açıdan oldukça zengin ve işlevsel bir dildir.

Türkçe ayrıca, dünya dilleri arasında önemli bir yere sahiptir çünkü geniş bir coğrafyada konuşulmakta ve etkisini sürdürmektedir. Avrasya coğrafyasının önemli dillerinden biri olarak kabul edilir.

d. Türk Dilinin Diğer Diller Üzerindeki Etkisi

Türk dili, tarih boyunca hem kültürel hem de ticari etkileşimler yoluyla birçok başka dil üzerinde etkili olmuştur. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Türkçe geniş bir coğrafyada diplomasi ve ticaret dili olarak kullanılmıştır. Bu dönem boyunca Türk dili, Arapça, Farsça ve Rumca gibi dillerle sıkı bir ilişki içinde olmuş, bu dillerden birçok kelime almış ve bazı kelimeleri de bu dillere kazandırmıştır.

Türk dili, dünya dilleri arasında köklü geçmişi, zengin yapısı ve geniş konuşma alanı ile dikkat çeken bir dildir. Yapısal açıdan eklemeli diller arasında yer alırken, genetik sınıflandırmada Altay dil ailesinin bir üyesi olarak kabul edilmektedir. Türk dilinin dünya dilleri arasındaki yeri, hem tarihsel derinliği hem de kültürel ve coğrafi çeşitliliği ile oldukça önemli bir konumda yer almaktadır.


Yapılarına Göre Fiiller

Eylül 14, 2024 Okuma süresi: 6 dakika
Basit, türemiş, birleşik fiiller…➤ BASİT FİİLLER: Yapım eki almamış, kök halinde bulunan fiillerdir. Basit fiiller yapım eki almazlar ancak çekim eki alabilirler.

› Babam çarşıdan geldi. → gel (kök) – di (çekim eki)

› Burak parka gitti. → git (kök) – ti (çekim eki)

Yukarıdaki örnek cümlelerde yer alan “geldi” vee “gitti” fiilleri basit fiillerdir.

TÜREMİŞ FİİLLER: İsim ya da fiil köklerine yapım eki getirilerek oluşturulan fiillerdir.

› Arkadaşımın gelişine sevindim. → sev (kök) – in (yapım eki) – dim (çekim eki)

› Yarışma başladı. → baş (kök) – la (yapım eki) – (çekim eki)

Yukarıdaki örneklerde yer alan “sev” vee “baş” sözcükleri yapım eki alarak anlam bakımından değişmiş vee yeni birer sözcük haline gelmişlerdir. Dolayısıyla “sevinmek” vee “başlamak” fiilleri türemiş fiillerdir.

BİRLEŞİK FİİLLER:

1. Kurallı Birleşik Fiiller:

• Yeterlik Fiili: Fiile -e/-a yardımcı sesleri ile birlikte “bilmek” fiili eklenerek yapılır. Yeterlik fiilinde başarma, gücü yetme vee olasılık anlamı vardır.

› Bu soruyu çözebilirim. → başarma anlamı

› Bu çantayı taşıyabilir. → gücü yetme anlamı

› Akşam size gelebiliriz. → olasılık anlamı

Yeterlik fiilinin olumsuzunda “bilmek” fiili kalkar, onun yerine olumsuzluk eki (-me/-ma) gelir.

› Soruyu çözebilirim. → olumlu

› Soruyu çözemem. → olumsuz

• Tezlik Fiili: Fiile -ı/-i/-u/-ü yardımcı sesleri ile birlikte “vermek” fiili eklenerek yapılır. Tezlik fiili çabukluk anlamı taşır.

› Bahçeye koşuverdi.

› Bir ekmek alıver.

Tezlik fiilinin olumsuzu fiilin köküne -me/-ma eklenerek yapılır. Tezlik fiilinin olumsuzunda önem vermeme anlamı vardır.

› Bunu da almayıver.

• Sürerlik Fiili: Fiile -e/-a yardımcı sesleri ile birlikte “durmak, kalmak, gelmek” fiilleri eklenerek yapılır. Sürerlik fiili eylemin gerçekleşmesindeki sürekliliği belirtir. Sürerlik fiillerinin olumsuz kullanımı yoktur.

› Siz gidedurun ben size yetişirim.

› Arkasından bakakaldık.

Süregelen olaylar bizi tedirgin etti.

• Yaklaşma Fiili: Fiile -e/-a yardımcı sesleri ile birlikte “yazmak” fiili eklenerek yapılır. Türkçede kullanımı azalan bu yapı, eylemin neredeyse (hemen hemen) gerçekleştiğini belirtir.

› Heyecandan kalbim durayaz.

2. Yardımcı Fiille Kurulan Birleşik Fiiller:

“Etmek, eylemek, olmak,kılmak” yardımcı fiillerinin isim soylu sözcüklerden sonra kullanılması ile oluşmuş fiillerdir.

mecbur olmak

yardım etmek

namaz kılmak

perişan eylemek

Yukarıdaki örneklerde yer alan yardımcı fiillerin kendinden önce gelen sözcüklerden ayrı yazıldığını görüyoruz. Ancak yardımcı fiille oluşmuş birleşik fiiller herr zaman ayrı yazılmaz. Yardımcı fiille oluşturulan birleşik fiillerde ses artması ya da ses eksilmesi olursa fiil birleşik yazılır.

seyir etmek → seyretmek (ses eksilmesi)

af etmek → affetmek (ses artması)

3. Anlamca Kaynaşmış Birleşik Fiiller:

İki ya da daha çokk sözcüğün kaynaşması, deyim haline gelmesi ile oluşmuş birleşik fiillerdir.
www.z-turkce.com
ayak diremek

dudak bükmek

boğaz boğaza gelmek

aklına yatmak

Yukarıda yer alan söz grupları birer deyimdir. Bu nedenle anlamca kaynaşmış birleşik fiil olarak değerlendirilirler.


Genel Özel Anlamlı Sözcükler ve Bol Örnekler

Eylül 14, 2024 Okuma süresi: 7 dakika

Genel Anlamlı Sözcükler

Genel anlamlı sözcükler, ortak özellikleri olan varlıkları ifade eden kelimelerdir. Bu tür sözcükler, kavramları ve nesneleri topluca anlatır ve ayrıntılara inmeden bir nesneyi değil, tüm benzerlerini kapsar. Yani, genel anlamlı sözcükler geniş bir kapsama sahiptir ve geniş bir kategoriye ait olan varlıkları ifade eder.

Örnekler

Örnek 1

EdebiyatTürk EdebiyatıCumhuriyet Dönemi Türk EdebiyatıYaşar Kemalİnce Memed

Bu örnekte, İnce Memed Yaşar Kemal’in bir eseridir. Yaşar Kemal, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nın bir sanatçısıdır. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, Türk Edebiyatı’nın bir dönemidir. Türk Edebiyatı ise genel edebiyatın bir parçasıdır.

Örnek 2

SporFutbolTürk FutboluGalatasaray Futbol Takımı

Bu örnekte, Galatasaray Futbol Takımı Türk futbolu içinde yer alır. Türk Futbolu, futboldan oluşur, ve futbol ise sporu temsil eder.

Örnek 3

VarlıkCanlıHayvanKuşGüvercin

Burada, Güvercin bir kuş türüdür; kuşlar hayvanların bir sınıfıdır; hayvanlar ise canlı varlıkların bir kategorisidir.

Özel Anlamlı Sözcükler

Özel anlamlı sözcükler, belirli varlıkları tek tek dile getiren kelimelerdir. Bu sözcükler, kapsam olarak daha dar ve ayrıntılıdır. Özel anlamlı sözcükler, varlıkları küçük parçalar halinde belirtir.

Örnekler

Örnek 1

GüvercinKuşHayvanCanlıVarlık

Burada, her güvercin bir kuş, her kuş bir hayvan, her hayvan bir canlı ve her canlı bir varlıktır.

Örnek 2

HarfHeceKelimeCümleParagrafMetin

Bu örnekte, her harf bir heceyi oluşturur; her hece bir kelimeyi; her kelime bir cümleyi; her cümle bir paragrafı ve her paragraf bir metni meydana getirir. Burada “metin” ana çatı olarak ele alınmaktadır.

Örnek 3

HayrabadNabiDivan EdebiyatıTürk EdebiyatıEdebiyat

Burada, Hayrabad, Nabi’nin bir eseridir; Nabi, Divan Edebiyatı’nın önemli bir sanatçısıdır; Divan Edebiyatı, Türk Edebiyatı’nın bir dönemidir; Türk Edebiyatı ise genel edebiyatın bir bölümüdür.

Genel ve Özel Anlamlılık İlişkisi

Genel ve özel anlamlılık ilişkisi özneldir ve cümle içindeki kullanıma bağlı olarak değişebilir. Bir kelimenin genel veya özel anlamlı olup olmadığı, kullanıldığı cümlenin bağlamına göre belirlenir.

Örnek 1

BitkiAğaçSöğüt” sıralamasında, ağaç kelimesi bitki kelimesine göre daha özel, söğüt kelimesine göre ise daha genel anlamlıdır.

Genel ve Özel Anlamlı Cümleler

Genel-özel anlamlı sözcükler olduğu gibi, genel-özel anlamlı cümleler de bulunmaktadır. Bu tür cümlelerde genelden özele veya özelden genele bir geçiş yapılarak ilişkiler ortaya konur.

Örnekler

Örnek 1

Türk Edebiyatında Yahya Kemal’i daha çok okurum.” (Genelden-özele)

Örnek 2

Toplum, bireylerin iyi yetişmesiyle ayakta durabilir.” (Genelden-özele)

Örnek 3

Kuşlardan en çok güvercine hayranlık beslerdi.” (Genelden-özele)

Örnek 4

Öğrenciler, ilkokullarda artık ‘sözcük‘ kavramını öğrendikten sonra ‘hece‘yi öğrenmeye geçiyorlar.” (Genelden-özele)

Örnek 5

Fuzuli’yi anlamadan Türk Edebiyatını anlamak mümkün değildir.” (Özelden-genele)

Örnek 6

Leyla ve Mecnun mesnevisini okumayan mesnevi türünü anlayamaz.” (Özelden-genele)

Örnek 7

Han Duvarları şiiri kadar hiçbir şiir beni etkilememişti.” (Özelden-genele)

Örnek 8

Üç Nasihat‘ı okumadan Ömer Seyfettin’in öykü tarzını anlamak oldukça güçtür.” (Özelden-genele)

Bu örneklerde, genel ve özel anlamlı sözcükler arasındaki ilişkileri ve farkları gözlemleyebilirsiniz. Genel anlamlı sözcükler geniş bir kategoriyi ifade ederken, özel anlamlı sözcükler daha belirgin ve dar kapsamlıdır.


Betimleyici Anlatım (Betimleme) ve Özellikleri

Eylül 14, 2024 Okuma süresi: 9 dakika

Betimleyici Anlatım (Betimleme) ve Özellikleri

Bir yazarın bir varlık, durum ya da görüntüyü okuyucunun gözünde canlandıracak biçimde anlatması, betimleyici anlatım (betimleme) olarak adlandırılır. Diğer bir deyişle, betimleme, sözcüklerle resim yapmak . Betimlemede varlıkların ayırt edici özellikleri ön plandadır. “Fotoğraf” terimi, betimlemeyi açıklamak için oldukça uygun bir örnektir.

Betimleyici Anlatımın (Betimlemenin) Özellikleri

Betimleyici anlatım, aynı zamanda tasvir etme olarak da bilinir. Bu anlatımda, renk, biçim ve nitelik bildiren sözcükler yani sıfatlar oldukça fazla yer alır. Betimlemenin temel amacı görselliktir. Gözle algılanan renk ve şekil ayrıntıları betimlemede büyük önem taşır, bu nedenle gözlem, betimlemenin ana unsurlarından biridir. Betimleyici anlatımda, görme, işitme, dokunma, tatma ve koklama duyularıyla varlıkların bu duyular üzerindeki izlenimleri belirtmek esastır. Betimlemede tasvir edilen varlık ya da nesnenin durumuna göre bir veya birden fazla duyu ile ilgili ayrıntı yer alabilir.

Betimlemede varlıklar adeta birer resim; anlatıcı ise bir fotoğraf makinesi gibi işlev görür. Betimlemenin en önemli özelliklerinden biri de durağanlıktır. Ortam, varlık ve durum adeta donmuş gibidir. Anlatıcı sürekli bunlara özellikler ekler. Varlıkların dış görünüşlerinin anlatıldığı betimlemelere fiziksel betimleme; varlıkların iç dünyalarına ait özelliklerin anlatıldığı betimlemelere ise ruhsal betimleme denir.

Betimlemede yazar, objektif (nesnel) olabileceği gibi gözlemlediklerine duygu ve yorum da katabilir. Betimleme paragraflarında özel bir konu ve onun ayrıntıları yer alır. Betimleme paragraflarında ana düşünce bulunmaz. Çevremizde gördüğümüz her şey ve hayalimizde canlandıracağımız şeyler bir imge veya kavram olarak betimlenebilir. Evimiz, arabamız, köyümüz, ilçemiz, dağlarımız, elimizdeki kalem vb. her şey betimlenebilir.

Romantik sanatçılarla ortaya çıkan betimleme daha çok duygulara dayanır. Realist betimlemelerde ise her şey olduğu gibi aktarılır. Realist yazarlar bir ayna ya da fotoğraf makinesi işlevi görürler. İnsan betimlemeleri portre; ruh çözümlemelerinin olduğu betimlemeler ise tahlil olarak adlandırılır. Fiziksel özelliklerin ön planda olduğu betimlemelere fiziki (simgesel) portre; kişinin iç özelliklerini anlatan betimlemelere ise ruhsal portre (tahlil) denir.

Betimlemeler, içerik ve amaçlarına göre izlenimsel ve açıklayıcı betimleme olmak üzere ikiye ayrılır:

1. Açıklayıcı (Nesnel) Betimleme

Açıklayıcı betimleme, bilgi vermek amacıyla yazılan ve gözle görülenin anlatıldığı betimleme türüdür. Kişi ya da varlıkların dışsal özellikleri burada olduğu gibi anlatılır. Kısacası:

  • Açıklayıcı betimlemede gözlem oldukça önemlidir.
  • Açıklayıcı betimlemede duygulara yer verilmez.
  • Objektiflik esas alınır, sanat ve estetik kaygısı güdülmez.
  • Duygu ve düşünceler dile getirilirken öznellik kesinlikle söz konusu olmaz.
  • Genel ayrıntılar üzerinde durulur; farklı duyulara seslenen özel ayrıntılar bu anlatımda yer almaz.

Açıklayıcı (Nesnel) Betimleme Örneği

Muş Ovası, Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük ovasıdır. Bahar geldiğinde ovanın her tarafı yemyeşil olur. Bu ova düz, yekpare ve bir o kadar da verimli bir alandır. Muş Ovası’nın Bitlis ili sınırlarına yaklaştıkça genişliği azalır. Bulanık ilçesine doğru gidilirken genişliği artar. Nemrut Dağı, Muş Ovası’nın daha da genişlemesini engelleyen bir set oluşturur.

Açıklama: Gözlem dolayısıyla görselliğin ön plana çıktığı bir paragraftır. Sadece nesnel unsurlar ile Muş Ovası anlatılmıştır. Öznel tek bir kelime dahi metinde geçmemektedir. Muş Ovası hakkında nesnel, somut bilgiler verilmiştir. Muş Ovası ile ilgili bilgi vermek amaçlandığından duyulara yer verilmemiştir.

2. İzlenimsel (Sanatsal) Betimleme

İzlenimsel betimleme, okuyucuyu etkilemek ve bir güzellik oluşturmak amacıyla edebi eserlerde yapılan betimleme türüdür. İzlenimsel betimleme:

  • Görsellikten uzak bir betimleme türüdür.
  • İzlenimsel betimlemede sanat yapmak asıl amaçtır.
  • Varlıkların nitelikleri ve bu niteliklerin duyularımız üzerindeki uyandırdığı izlenimler önemlidir.
  • Özel ayrıntılar üzerinde durulduğu için değişik duyulara seslenilir.
  • Objektiflik (nesnellik) ilkesinin yerini burada subjektiflik (öznellik) ilkesine bırakır.
  • İnsanların iç dünyalarının tanıtıldığı, davranış ve tavırlarının dile getirildiği ruhsal betimlemeler de izlenimsel (sanatsal) betimleme içerisinde değerlendirilir.
  • Edebi sanatlar, söz oyunları, mecazlı ve kinayeli söyleyiş, düşsel öğeler, benzetmeler ve yinelemeler bu betimlemede oldukça fazla yer alır.
  • İzlenimsel betimlemede okuyucunun hayal gücünü ön plana çıkarmak amaçlanır.
  • Edebi metinlerdeki betimlemeler genellikle izlenimsel betimleme örnekleri oluşturur. Edebi metinler kurmaca metinler olduğundan yazar anlattıklarına duygu ve düşüncelerini katıp onları adeta yeniden düzenler.

İzlenimsel Betimleme Örneği

O kuytu yer geçildikten sonra ovanın ihtişamı kaybolur, sıradan bir yer izlenimi oluşur insanda. Aralarda küçük tepecikler ve yer yer vadi büyüklüğünde çukurlarla sanki başka bir ülke başka bir ovayı görmüş gibi olur insan. Neyse ki gözleri yoran, gönülleri daraltan o görüntü biter ve biz yarım kalmış rüyayı o yolun son kısmında yine yaşamaya başlıyoruz.

Betimleme (Betimleyici Anlatım) Örnekleri

Örnek 1

Furkan, dolgun yüzlü, dik bakışlı, uzun boylu ve iri omuzlara sahip bir kişidir. Akşamları genellikle erken uyur. Sabahları kalktığında gözleri mahmur mahmur olur. Yanakları hafifçe tombul olan Furkan, idealist, şakacı, hazırcevap, inatçı ve sabırlı biridir. Olaylardan çabuk etkilenen, duygusal, duyarlı ve bir o kadar da içten bir kişiliğe sahiptir. En büyük ideali, bedenen ve ruhen örnek bir kişi olmaktır.

Açıklama: Bu metinde kişi betimlemesinin bir örneği yer almaktadır. Furkan’ın hem fiziksel açıdan hem de ruhsal açıdan betimlemesi yapılmıştır. Metindeki niteleyici sözcükler betimleme için en önemli ipuçlarıdır.

Örnek 2

Uzun boylu, sarı saçlı ve hafifçe tombul bir genç içeri girdi. Çantasından yuvarlak, kırmızı renkli ve kesici özelliği olan bir alet çıkardı. Eskimiş, paslanmış kutusunu sınıfın eski kapısının yanındaki çöpe attı. Öğretmen de siyah, eskimiş çantasının yarı yırtılmış cebinden beyaz bir alet çıkardı. Ne olduysa bir anda teneffüs zili çaldı.

Açıklama: Metinde gözlem ve görsellik ön plandadır. Yukarıdaki metinde bir öğrencinin fiziksel özellikleri ve davranışları detaylı bir biçimde betimlenmiştir. Betimleme, okuyucuya bir ortamın ya da kişinin dış görünüşünü net bir şekilde tasvir etmeyi amaçlamaktadır.

Bu metinlerde kullanılan dil ve üslup, betimleyici anlatımın ve betimlemenin nasıl işlediğini anlamanıza yardımcı olabilir. Her iki betimleme türü de çeşitli yazılı eserlerde kullanılarak anlatıcının gözünden olayları ve karakterleri okuyucuya aktarma amacını taşır.


Bu haliyle metin, betimleyici anlatımın ve betimlemenin tüm yönlerini ayrıntılı ve anlaşılır bir biçimde ele alıyor.


Koşula Bağlılık ile İlgili Açıklamalı Örnek Cümleler

Eylül 14, 2024 Okuma süresi: 3 dakika

Koşula bağlılık, bir eylemin ya da durumun gerçekleşmesinin, başka bir yargı veya durumun gerçekleşmesine bağlı olduğu cümlelerde ortaya çıkar. Bu tür cümlelerde, ilk durumun gerçekleşmesi, genellikle bir şartın gerçekleşmesine bağlıdır. Koşula bağlılık, çoğunlukla “-se, -sa” şart kipleri, “ise” ek fiili ve bazı zarf-fiil ekleri ile ifade edilir. Burada, koşulun ne olduğu genellikle “hangi şartla” sorusuyla belirlenir.

Koşula Bağlılık ile İlgili Açıklamalı Örnek Cümleler

Örnek 1
Sınavı iyi çalışırsan, başarılı olursun.
Bu cümlede, “başarı” durumu “iyi çalışmaya” bağlıdır. Başarı sağlanabilmesi için öncelikle etkili bir çalışma yapılması gerekmektedir.

Örnek 2
Seninle evlenirim, ancak anneme ve babama bakacaksın.
Bu cümlede, “evlenme” eylemi, “anne ve babaya bakma” koşuluna bağlıdır. Öncelikle, anne ve babaya bakma sözü verilmelidir; ardından evlenme gerçekleşecektir.

Örnek 3
Haftaya geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.
Bu cümlede, “kitabı alma” izni, “geri verme sözü verme” şartına bağlıdır. Kitabın alınabilmesi için önce geri verme taahhüdü verilmelidir.

Örnek 4
Yazar, eserlerinde toplumun nabzını yansıtırsa kalıcı olur.
Bu cümlede, yazarın eserinin kalıcı olabilmesi için “toplumun nabzını yansıtma” koşuluna bağlıdır. Toplumun nabzını yansıtamayan bir eser, kalıcı olamaz.

Örnek 5
Müzik dinleyebilirsin, ama sesini fazla açmayacaksın.
Bu cümlede, “müzik dinleme” izni “sesin fazla açılmaması” şartına bağlıdır. Sesin fazla açılmaması koşuluyla müzik dinlemeye izin verilmektedir.

Örnek 6
Sınavda başarılı olursan, sana bisiklet alırım.
“Bisiklet alma” eylemi, “sınavda başarılı olma” koşuluna bağlıdır. Sınavda başarılı olunursa bisiklet alınacaktır; aksi takdirde, bisiklet alınmayacaktır.


Ulama (Vasl) Tanımı ve Örnekleri

Eylül 14, 2024 Okuma süresi: 4 dakika

Kelime anlamı “ek, ilave, katkı” olan ulama, ünsüzle biten bir kelimenin ardından ünlüyle başlayan bir kelime geldiğinde, kelimelerin sonundaki ünsüzlerin bir sonraki kelimenin başındaki ünlülere bağlanarak okunmasını ifade eder. Bu ses olayı, konuşma dilinde söyleyiş kolaylığı sağlamak amacıyla ortaya çıkmıştır ve aruz ölçüsünde kapalı heceleri kısa hece haline getirmek için kullanılır.

Ulama (Vasl) Örnekleri:

  • Bülbüller akşamları şarkı söyler.
  • Hayat enerjik bireyleri başarılı kılar.
  • Mutluluk insanların yaşamında önemli bir duygudur.
  • Hayatın gerçek öğretmeni ailemizdir.
  • Mehmet Akif Ersoy, edebiyatımızın önemli isimlerinden biridir.

Ulama (Vasl) ile İlgili Önemli Kurallar:

  1. Noktalama İşaretleri ile Ayrılan Sözcüklerde Ulama Yoktur:

    Aralarına noktalama işareti koyulan kelimeler arasında ulama uygulanmaz. Bu durumda, kelimeler arasındaki boşluklar vurgulanır ve ünlüler arasında herhangi bir kaynaşma gerçekleşmez.

    • Akşam eve geldi.
    • Çarşıdan portakal ve elma aldım.
  2. Sesli ile Bitip Sessiz ile Başlayan Sözcüklerde Ulama Yapılmaz:

    Sesli bir harfle biten bir kelimenin ardından sessiz bir harfle başlayan kelime geldiğinde, bu iki kelime arasında ulama yapılmaz. Bu tür durumlarda ünlü ve ünsüz arasındaki ayrım belirgin olarak korunur.

    • Eve babası geldi.
    • Okula kitabını bıraktı.
  3. Şiirlerde Ulama Daha Belirgin Olur:

    Ulama, genellikle şiirlerde ortaya çıkan bir ses olaydır ve aruz vezniyle birlikte düşünülmelidir. Bu uygulama, kapalı heceleri açarak akıcı bir ritim ve uyum sağlar.

    • GÜN BATIMI

      Ne güzeldir kırlarda yaz akşamı! Ufukta bulutlar beyaz bir yumak, Ağaçlar derin bir rüyaya dalmış, Saçında yeni beyaz teller varmış. Baş yorgun, yeşil otlara yaslanır, Gözler dalgın, bulutlara uzanır.

  4. Yazı Dilinde Ulama Olmaz, Konuşma Dilinde Gerçekleşir:

    Ulama, yazı dilinde uygulanmaz; yalnızca konuşma dilinde gerçekleşir. Bu uygulama, aruz ölçüsündeki kalıplara uyum sağlamak için kullanılır ve hecelerin açık bir şekilde okunmasını sağlar.

    • Bülbüller akşamları şarkı söyler. (Konuşma dilinde: Bülbüllakşam şarkı söyler.)
    • Hayat enerjik bireyleri başarılı kılar. (Konuşma dilinde: Hayatatılgan insanları başarılı kılar.)
    • Mutluluk insanların yaşamında önemli bir duygudur. (Konuşma dilinde: Mutluluk insan için önemli bir duygudur.)
    • Hayatın gerçek öğretmeni ailemizdir. (Konuşma dilinde: Hayatınasilokulu ailedir.)
    • Mehmet Akif Ersoy, edebiyatımızın önemli isimlerinden biridir. (Konuşma dilinde: Mehmet Akif Ersoyeedebiyatımızın önemli şahsiyetindendir.)

Bu düzenlemeler, ulama olayını Türkçedeki kullanımıyla daha iyi anlamanızı ve uygulamanızı sağlar. Hem konuşma hem de yazı dilinde bu kuralları bilmek, dil becerilerinizi geliştirebilir.


Cümle Türleri (Cümle Çeşitleri)

Eylül 14, 2024 Okuma süresi: 42 dakika

Anlamı Bakımından Cümleler

  1. Olumlu Cümle
    2. Olumsuz Cümle
    3. Soru Cümlesi
    4. Şart Cümlesi
    5. Ünlem Cümlesi
    6. Emir Cümlesi

Yüklemi Bakımından
Cümleler

  1. Fiil Cümlesi
    2. İsim Cümlesi

Yüklemin Yeri Bakımından
Cümleler

  1. Kurallı Cümle
    2. Devrik Cümle
    3. Eksiltili Cümle

Yapısı Bakımından
Cümleler

  1. Basit Cümle
    2. Birleşik Cümle
    a. Girişik
    Birleşik Cümle
    b. İç İçe
    Birleşik Cümle
    c. Şartlı
    Birleşik Cümle
    d. İlgi
    Cümlesi (ki’li Birleşik Cümle)
    3. Sıralı Cümle
    a. Bağımlı
    Sıralı Cümle
    b. Bağımsız
    Sıralı Cümle
    4. Bağlı Cümle

 

Anlamı Bakımından Cümleler

Bir cümlenin anlamı, yüklemindeki veya durum ile ilgilidir. Bu veya durum, cümlenin gerçekleşip gerçekleşmediğini, mevcut olup olmadığını, istek, emir ya da soru gibi yönleri belirleyici olur. Cümleler anlamına göre çeşitli türlere ayrılır:

1. Olumlu Cümle

Olumlu cümleler, yüklemde belirtilen veya durumun yapıldığını ya da gerçekleştiğini ifade eder. Türkçede genellikle isimler ve fiiller olumlu bir anlam taşır. “Değil” ve “yok” gibi kelimeler hariç, kelimenin anlamı olumlu olarak kabul edilir. Olumsuzluk ise fiil çekim ekleri “-me”, “-ma”, “-mez”, “-maz” ve “-sız”, “-sız”, “-suz”, “-süz” ekleri ile sağlanır. Ayrıca “değil” ve “yok” kelimeleri de olumsuzluk ifade eder.

Örnekler:

  • En güçlü iki savaşçı, sabır ve zamandır. (Olumlu isim cümlesi)
  • Cüzdanını en yakınındaki arkadaşını çalmıştı. (Olumlu fiil cümlesi)
  • Önce hayaller ölür, sonra insanlar! (Olumlu fiil cümlesi)

Yukarıdaki cümleler olumlu niteliktedir. Olumlu ve olumsuz cümleler arasındaki tek kıstas, “-me”, “-ma”, “-mez”, “-maz”, “-sız”, “-siz”, “-suz”, “-süz” ekleri ile “değil” ve “yok” kelimeleridir. Bu ekler ve kelimeler dışında Türkçede tüm isimler ve fiiller olumlu olarak kabul edilir.

Olumlu Cümlelerle İlgili Uyarılar:

  1. Biçimce olumsuz ancak anlamca olumlu olan cümleler bulunabilir. Eğer bir cümlede “-me”, “-ma”, “-mez”, “-maz”, “-sız”, “-siz”, “-suz”, “-süz” ekleri veya “değil” ve “yok” kelimelerinden en az iki tanesi birlikte yer alıyorsa, cümle biçimce olumsuz ancak anlamca olumlu olur.

Örnekler:

  • Bunları bilmiyor değilim. (Biliyorum) → “-me + değil”
  • Onu sevmeyen yoktu köyde. (Severdi) → “-me + yok”
  • Anlatıldığı kadar da insafsız biri değildi. (İnsaflıydı) → “-sız + değil”
  • Bu iş için yeteri kadar kişi yok değil. (Var) → “yok + değil”
  1. “Mi” soru eki olumsuz çekimli bir fiil ile kullanıldığında olumlu, olumlu çekimli fiil ile kullanıldığında ise anlamca olumsuz bir cümle oluşturur.

Örnekler:

  • Mustafa’nın ne kadar akıllı biri olduğunu bilmez miyim? (Bilirim)
  • Vicdanı olanların vicdanı bu olaydan hiç sızlamaz mı? (Sızlanır)
  1. Cümlenin sonuna “yok” kelimesinin eklenmesiyle oluşturulan olumsuz soru köklü cümleler, anlam bakımından olumlu cümleler içinde değerlendirilir.

Örnekler:

  • Niye okula gitmek istemiyorsun, kalemin mi yok, defterin mi yok? (Var)
  1. Eğer bir cümlede “-me”, “-ma”, “-mez”, “-maz”, “-sız”, “-siz”, “-suz”, “-süz” ekleri veya “değil” ve “yok” kelimelerinden hiçbiri yoksa, cümle hem biçimce hem de anlamca olumlu kabul edilir.

Örnekler:

  • Savaşı zenginler çıkarır, savaşta yoksullar ölür.
  • Uzun yolculuklar tek bir adımla başlar.

2. Olumsuz Cümle

Olumsuz cümleler, yüklemde belirtilen in gerçekleşmediğini ya da durumun mevcut olmadığını ifade eder. Fiil cümlelerinde işin veya hareketin yapılmadığını, isim cümlelerinde ise mevcutiyetin yokluğunu bildirir.

Olumlu isim cümleleri, “yok”, “değil” kelimeleri ve “-sız”, “-siz”, “-suz”, “-süz” ekleri ile; olumlu fiil cümleleri, “-me”, “-ma”, “-mez”, “-maz” ekleri ile olumsuz hale getirilir. Bu eklerden bir tanesinin cümlede yer alması cümlenin biçimce olumsuz olması için yeterlidir.

Örnekler:

  • İnsanlar, kötülük karşısında kararsız kalma hakkına sahip değildir. (Olumsuz isim cümlesi)
  • İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur. (Olumsuz isim cümlesi)
  • Hayat her zamanki gibi yine renksizdi. (Olumsuz isim cümlesi)
  • Susarak kazandığın değeri, boş konuşarak harcama. (Olumsuz fiil cümlesi)

Olumsuz Cümlelerle İlgili Uyarılar:

  1. Eğer bir cümlede yüklemde olumsuzluk bildiren bir ek veya kelime yoksa, cümle biçimce olumlu olabilir. Ancak bu durumda, cümlenin biçimce olumsuz olup olmadığını anlamak için “-me”, “-ma”, “-mez”, “-maz”, “-sız”, “-siz”, “-suz”, “-süz” ekleri veya “değil” ve “yok” kelimelerinin varlığına bakılmalıdır.

Örnekler:

  • Düğüne pazar gideceğiz. (Biçimce ve anlamca olumlu)
  • Düğüne pazar gitmeyeceğiz. (Biçimce ve anlamca olumsuz)
  1. Biçimce olumlu olan her cümle, anlamca olumlu olmayabilir.

Örnekler:

  • Bu hesabın içinden çıkabilirsen çık. (Biçimce olumlu, anlamca olumsuz) (Çıkamazsın.)
  • Ne gelen var ne giden. (Biçimce olumlu, anlamca olumsuz) (Gelen de giden de yok.)
  1. Bir cümlede tek bir olumsuzluk bildiren ek varsa, o cümle hem biçimce hem de anlamca olumsuzdur. Ancak cümlede iki tane olumsuzluk bildiren ek bulunuyorsa, cümle biçimce olumsuz, anlamca olumlu olur.

Örnekler:

  • Evimizin yolunu bilmiyor değil. (Biçimce ve anlamca olumsuz cümle)
  • Cesareti olmayanın asla geleceği de yoktur. (Biçimce ve anlamca olumsuz cümle)
  • Arkadaşımız bu konuda oldukça anlayışsızdı. (Biçimce ve anlamca olumsuz cümle)
  • Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. (Biçimce ve anlamca olumsuz cümle)
  1. “Ne… ne” bağlacının kullanıldığı cümleler biçimce olumlu, anlamca olumsuz cümlelerdir.

Örnekler:

  • Ne gelen var ne giden buraya. (Gelen de giden de yok.)
  1. Olumlu soru cümlelerinin sonuna “var” sözcüğü eklenirse, cümle anlamca olumsuz hale gelir.

Örnekler:

  • Bülbülün konacağı başka dal mı var? (“Yok” anlamında)
  1. “Sanki” edatının yer aldığı bazı cümleler biçimce olumlu, anlamca olumsuz olabilir.

Örnekler:

  • Bütün çamuru sınıfa sanki ben taşımışım. (Taşımamışım)

3. Soru Cümlesi

Soru cümleleri, bir duygu veya düşünceyi soru yoluyla ifade eden cümlelerdir. Soru anlamı, soru sıfatı, soru zamiri, soru zarfı ya da soru edatı ve tonlama ile sağlanır. Soru cümlelerinin sonuna her zaman soru işareti (?) konur.

a. Soru Zamiri ile Kurulan Soru Cümleleri

Örnekler:

  • Nereden çıktı bu cenaze, ölen kim?
  • Kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda?
  • Nereye uçar kuşlar bu mevsimde?

b. Soru Sıfatı ile Kurulan Soru Cümleleri

Örnekler:

  • Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
  • Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
  • Kaç şiir sığar ömre, kaç şiir?

c. Soru Zarfı ile Kurulan Soru Cümleleri

Örnekler:

  • Nasıl hatırlamazsın sen o şarkıyı?
  • Niçin bülbül yaslı bakışır dağlar?
  • Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

d. “Mi” Soru Eki ile Kurulan Soru Cümleleri

Örnekler:

  • Ağlasam sesimi duyar mısınız, mısralarımda; Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma, ellerinizle? (Orhan Veli Kanık)

e. Tonlamayla Kurulan Soru Cümleleri

Örnekler:

  • Gümrükteki memur başını kaldırdı: — Adınız?

Soru Cümleleri ile İlgili Uyarılar:

  1. Soru cümleleri, gerçek ve sözde soru cümleleri olmak üzere ikiye ayrılır. Gerçek soru cümleleri cevap gerektirirken, sözde soru cümleleri cevap gerektirmez.

Örnekler:

  • Niçin ders çalışmıyorsun? (Gerçek soru cümlesi)
  • Mustafa’dan daha efendi öğrenci mi olur? (“Olmaz” anlamında / Sözde soru cümlesi)
  1. İçerisinde soru sözcükleri (soru zamiri, soru sıfatı, soru zarfı) ve “mi” soru eki bulunan bazı cümlelerde soru anlamı kaybolabilir ve bu cümleler soru cümlesi olarak değerlendirilemeyebilir.

Örnekler:

  • Niçin bu kadar mecalsiz düştüğümü anlayamadım.
  • Yolu bu civarlara düştü mü mutlaka bize haber verir.
  • Nasıl bulmak istiyorsan öyle bırak çevreyi.
  • Bizi kim arayıp sorarsa biz de onları arayıp sorarız.
  • Kaç kişi toplantıya katılmıştı, bir türlü hatırlayamadım.
  1. Şekilce soru cümlesi gibi görünen bazı cümlelerde, geçen soru anlamlı sözcükler cümlelere farklı anlamlar katabilir.

Örnekler:

  • Ben şimdi nasıl bunun üstesinden gelirim? (Çaresizlik, gücü yetmeme)
  • Bu olayda ismi geçen bizim Ahmet mi? (Şaşırma)
  • Kim alır yarı yolda kalmış selamımı? (Yakınma)
  • Ah nerede o eski bayramlar! (Özlem)

4. Şart Cümlesi

Şart cümleleri, yan cümlede belirtilen şarta bağlı olarak ana cümledeki eylemin gerçekleşmesini ifade eder. Yan cümledeki eylem, ana cümledeki eylemin gerçekleşmesi için bir koşul oluşturur.

Örnekler:

  • Planlı bir şekilde ders çalışırsanız başarılı olursunuz.

Not: “İse” bazen cümlelere istek anlamı da katabilir ve bu durumda cümle şart cümlesi olmaktan çıkabilir.

Örnek:

  • Öyle özledim ki annemi bir görebilseydim keşke. (İstek)

5. Ünlem Cümlesi

Ünlem cümleleri, özlem, üzüntü, sevinç, heyecan, korku, acı, şaşma, hayret, telaş gibi duyguları veya heyecanları ifade eden cümlelerdir. Ünlem cümlelerinin sonuna ünlem işareti (!) konur. Ünlem cümlelerinde her zaman ünlem kullanma zorunluluğu yoktur; “ki” bağlacı, bazı emir cümleleri ve tonlama ile de ünlem cümleleri oluşturulabilir.

Örnekler:

  • Eyvah aldandık, şu güzergahı hayatı sabit zannettik!
  • Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
  • Yine mi kaçırdık uçağı Allah’ım!
  • Aşk olsun!
  • Hay Allah, sizi çıkaramadım!
  • Hava ne kadar da sıcak!
  • Eh, bu sınavı da geçtim!
  • Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!
  • Ak togalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
  • Ah uzatma dünya sürgünümü benim!

6. Emir (Buyruk) Cümlesi

Emir cümleleri, yüklemde emir kipi ile çekimlenmiş cümlelerdir ve buyurganlık içerir. Emir kipinin I. tekil ve II. çoğul şahıs çekimleri bulunmaz.

Örnekler:

  • Buraya çabuk gelin!
  • Evimizi derhal terk et!

Emir Cümleleri ile İlgili Uyarılar:

  1. Emir kipinin I. tekil ve I. çoğul şahıs çekimleri yoktur. (Örneğin: “ben” ve “biz”)

Örnek:

  • gel (II. tekil şahıs)
  • gelsin (III. tekil şahıs)
  • gelin, geliniz (II. çoğul şahıs)
  • gelsinler (III. çoğul şahıs)
  1. Emir kipinin ikinci tekil şahsı olan “sen” zamirinin olduğu fiil kök veya gövdeleri eksiz kullanılır.

Örnekler:

  • Bu yazıyı hemen yaz! (II. tekil kişi “sen”)
  • Buraya çabuk gel! (II. tekil kişi “sen”)
  • Sana sesleniyorum buradan defol git! (II. tekil kişi “sen”)
  1. “O”, “siz”, “onlar” şahıs zamirlerinin yüklemleri çekimli fiil olur.

Örnekler:

  • Söyleyin ona vakit geçirmeden yanıma gelsin!
  • Aşağıdaki soruların cevaplarını yazınız!
  • Onlara haber salın hemen toplantıya katılsınlar!

 

B. Yüklemi Bakımından Cümleler

  1. Fiil Cümlesi

Fiil cümlesi, yüklemi çekimli bir fiil olan cümledir. Bu cümlelerde fiil, iş, oluş veya hareket bildirir. Yüklemler “-me, -ma” olumsuzluk ekleri ve “-mek, -mak” mastar eklerini alabilir. Fiil cümlelerinde haber ve dilek-şart kipleri kullanılır.

Örnekler:

  • Abdal ata binince bey oldum sanır. (fiil cümlesi, yüklem “sanır” fiildir)
  • Acemi katır kapı önünde yük indirir. (fiil cümlesi, yüklem “indirir” fiildir)
  • Leyleğin ömrü laklakla geçer. (fiil cümlesi, yüklem “geçer” fiildir)

Olumsuz Fiil Cümleleri: Olumsuzluk, fiillere “-me, -ma, -mez, -maz” ekleri getirilerek yapılır.

Örnekler:

  • Âlim unutmuş, kalem unutmamış. (olumsuz fiil cümlesi, yüklem “unutmamış” fiildir)
  • Acıyan uyumuş, acıkan uyumamış. (olumsuz fiil cümlesi, yüklem “uymamış” fiildir)
  1. İsim Cümlesi

İsim cümlesi, yüklemi ek fiil almış veya ad soylu bir sözcük olan cümledir. Yüklemi fiil olmayan bütün sözcükler isim cümlesidir. Sıfat, zarf, zamir, edat, ünlem, isim ve sıfat tamlamaları isim cümlelerinin yüklemleri olabilir.

Örnekler:

  • Uçun kuşlar uçun burada vefa yoktur. (isim cümlesi, yüklem “yoktur” ek fiili ile yapılmış)
  • İnsan, yüreğinin inkâr etmediği yere aittir. (isim cümlesi, yüklem “aittir” ek fiili ile yapılmış)
  • Kalem kılıçtan keskindir. (isim cümlesi, yüklem “keskindir” ek fiili ile yapılmış)

İsim Cümleleri ile İlgili Uyarılar:

  1. Fiilimsilerin yüklem olduğu cümleler isim cümlesidir.

Örnekler:

  • Kabahat hem giden de hem gelendedir. (isim cümlesi, yüklem “gelendedir” ek fiili ile yapılmış)
  • Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır. (isim cümlesi, yüklem “uyanmadır” fiilimsidir)
  • Okula gelen onun eski bir tanıdığıydı. (isim cümlesi, yüklem “tanıdığıydı” ek fiili ile yapılmış)
  1. Ek-fiil (ek-eylem) isim veya isim soylu sözcüklere gelerek onları yüklem yapar.

Örnekler:

  • Onlar, o zamanlar daha gençti. (yüklem “gençti”, ek fiil ile yapılmış)
  • Öğrencilerimizden bazıları gerçekten de çok çalışkandır. (yüklem “çalışkandır”, ek fiil ile yapılmış)
  • Bizim oralar şu an çok güzeldir. (yüklem “güzeldir”, ek fiil ile yapılmış)

Yüklemin Yeri Bakımından Cümleler

  1. Kurallı Cümle

Yüklemi sonda bulunan cümlelere kurallı (düz) cümle denir. Türkçenin temel öğe dizimi “özne + tümleç + yüklem” şeklindedir. Yüklem en sonda yer alır.

Örnekler:

  • Ayakta ölmek diz üstü yaşamaktan iyidir. (kurallı cümle)
  • Bahar çiçeğiyle güzeldir. (kurallı cümle)
  • Vakitsiz açılan gül çabuk solar. (kurallı cümle)
  1. Devrik Cümle

Yüklemi sonda bulunmayan cümlelere devrik cümle denir. Devrik cümlelerde yüklem, cümlenin başında veya ortasında bulunur. Bu tür cümlelerde yüklem vurgulanmak veya sanatsal bir etki yaratmak için başvurulur.

Örnekler:

  • Rüzgârın eliyle titrer yapraklar. (devrik cümle)
  • Uzatma dünya sürgünümü benim. (devrik cümle)
  • Senin kalbinden sürgün oldum ilkin. (devrik cümle)

Devrik Cümleler ile İlgili Uyarılar:

  1. Şiirlerde devrik cümlelere daha çok rastlanır.

Örnekler:

  • Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında.
  • Köle gibi satıldım pazarlar pazarında.
  • Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında.
  • Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında.
  • Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında.
  1. Devrik cümleler yüklemlerine göre isim ve fiil cümlesi olabilir.

Örnekler:

  • Yaratılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü. (devrik fiil cümlesi)
  • Fotoğrafçıydı gülmemi isteyen tek kişi. (devrik isim cümlesi)
  1. Eksiltili Cümle

Yargısı tam olmayan, yüklemi belirtilmemiş cümlelere denir. Bu cümlelerde yargının ne olduğu okuyucunun yorumuna bırakılır. Günlük konuşma dilinde sıkça kullanılır.

Örnekler:

  • Azıcık aşım, kaygısız başım… (eksiltili cümle, yüklem “olsun” eksik)
  • Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan… (eksiltili cümle, yüklem “hırsız olur” eksik)
  • Bir anaya bir kız, bir kafaya bir göz… (eksiltili cümle, yüklem “yeter” eksik)

Eksiltili Cümleler ile İlgili Uyarılar:

  1. İsim cümleleri eksiltili cümle değildir. Yüklem mevcut olup, bazen ek fiil söylenmemiş olabilir.

Örnekler:

  • Bu oda ne kadar da sıcak. (eksik ek fiil “dır” var, “tır” yerine)
  • Bin dost az, bir düşman çok. (eksik ek fiil “tur” var, “dır” yerine)
  • Mahkeme kadıya mülk değil. (eksik ek fiil “dir” var, “tır” yerine)
  1. Dilimizde bazı deyim ve atasözleri eksiltili cümle biçimindedir.

Örnekler:

  • Demokles’in kılıcı gibi…
  • On parmağında on marifet…
  • Yer demir, gök bakır…
  1. Karşılıklı konuşmalarda bazen eksiltili cümlelere rastlanır.

Örnekler:

  • Kim gelmiş köyümüze?
    Mustafa… Ne zaman gelmiş?
    Sabah… Kimi görmeye gelmişlerdi?
    Ahmet’i…

Yapıları Bakımından Cümleler

Yapılarına göre cümleler, yüklemin sayısı ve yan cümlecik esas unsurlardır. Yapıları bakımından dört grupta incelenir:

  1. Basit Cümle

İçerisinde tek bir yargı bulunan cümlelerdir. Basit cümlelerde yan cümlecik bulunmaz. Tek yüklem içerir.

Örnekler:

  • Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
  • Durgun sular her zaman derin olur.
  • Toprağını, suyunu özledim köyümün.

Basit Cümleler ile İlgili Uyarılar:

  1. Basit cümle kısa cümle demek değildir. Basit cümle uzun da olabilir.

Örnekler:

  • Beni göçmüştür kanlı gözlerin en kuytu yerlerde, bazen bir yabancı yürekle, bazen kendini tanıdığım kalleşlerle.
  1. Sıfat, zarf, zamir cümleleri basit cümlelerdir.

Örnekler:

  • Gözlerim yorgun ve uykusuzdur.
  • Yanı başımda bir deniz sevdası var.
  1. Basit cümlelerde öge sayısı çok olabilir.

Örnekler:

  • Evimiz çok kalabalık ve yaşadıklarımı hiç unutmayacağım.
  • Kitaplarımı ve defterlerimi koyduğum raflar yerli yerinde.
  1. Basit cümlelerin yüklemi fiil ya da isim olabilir.

Örnekler:

  • Arı gibi çalışırım. (fiil cümlesi, yüklem “çalışırım” fiildir)
  • Orman köylerinin yeri çok güzeldir. (isim cümlesi, yüklem “güzeldir” ek fiili ile yapılmış)
  1. Bileşik Cümle

Birden fazla yüklem içeren ve yan cümlecikleri bulunan cümlelerdir. Bileşik cümleler, farklı türlerde yan cümlecikler içerebilir ve ana cümle ile yan cümlecikler arasında belirli bir bağ vardır.

Örnekler:

  • Açık hava sinemasına gidelim ve bir film izleyelim. (bileşik cümle, iki yüklem: “gidelim” ve “izleyelim”)
  • Uykusuz kaldım, bu yüzden kahve içmek zorunda kaldım. (bileşik cümle, iki yüklem: “kaldım” ve “kaldım”)
  • Seni çok özledim, bu yüzden hemen gelmeni istiyorum. (bileşik cümle, iki yüklem: “özledim” ve “istiyorum”)

Bileşik Cümleler ile İlgili Uyarılar:

  1. Bileşik cümlelerde bağlaçlar kullanılır.

Örnekler:

  • Beni sevindirdi, çünkü uzun zamandır görüşmedik. (bağlaç “çünkü”)
  • Koşuya çıktım ama yağmur yağmaya başladı. (bağlaç “ama”)
  1. Bileşik cümlelerdeki yüklemler genellikle farklı kiplerde olabilir.

Örnekler:

  • Küçük bir hediye aldım, ama ona bu hediyeyi vermek zorundayım. (bileşik cümle, iki yüklem: “aldım” ve “vermek zorundayım”)
  1. Bileşik cümleler iki veya daha fazla yüklem içerir.

Örnekler:

  • Okuldan döndüm ve yemek yedim. (bileşik cümle, iki yüklem: “döndüm” ve “yedim”)
  1. Sıralı Cümle

Sıralı cümleler, birbirine bağlanmış veya arka arkaya sıralanmış yüklemlerden oluşur. Her bir yüklem, bağımsız bir cümle olabilir ve kendi başına anlamlıdır.

Örnekler:

  • Yatmadan önce dişlerimi fırçaladım, kitap okudum, ardından uyudum. (sıralı cümle, üç yüklem: “fırçaladım”, “okudum”, “uyudum”)
  • Yürüyüşe çıktık, hava çok güzel olduğu için biraz daha ilerledik. (sıralı cümle, iki yüklem: “çıktık” ve “ilerledik”)
  • Pazar alışverişi yaptık, ev işlerini hallettik, akşam yemeğini hazırladık. (sıralı cümle, üç yüklem: “yaptık”, “hallettik”, “hazırladık”)

Sıralı Cümleler ile İlgili Uyarılar:

  1. Sıralı cümlelerde yüklemler genellikle virgül ile ayrılır.

Örnekler:

  • Elma yedim, meyve suyu içtim, tatlı da yedim. (sıralı cümle, yüklemler arasında virgül var)
  1. Sıralı cümleler, bağımsız yüklemler içerir ve her yüklem kendi başına anlamlıdır.

Örnekler:

  • Dışarı çıktık, sinemaya gittik, akşam yemeği yedik. (sıralı cümle, üç bağımsız yüklem)
  1. Bağlamlı Cümle

Bağlamlı cümleler, bir ana cümle ve bu ana cümleyi tamamlayan yan cümleciklerden oluşur. Yan cümlecikler, ana cümlenin anlamını genişletir ve ona bağlam sağlar.

Örnekler:

  • Sınıfta sessizlik vardı çünkü öğretmen derse başlamıştı. (bağlamlı cümle, ana cümle: “Sınıfta sessizlik vardı”, yan cümlecik: “çünkü öğretmen derse başlamıştı”)
  • Kitap okumayı severim çünkü bilgi edinmenin en iyi yolu budur. (bağlamlı cümle, ana cümle: “Kitap okumayı severim”, yan cümlecik: “çünkü bilgi edinmenin en iyi yolu budur”)
  • Evin içi çok karışıktı, bu yüzden temizlik yaptık. (bağlamlı cümle, ana cümle: “Evin içi çok karışıktı”, yan cümlecik: “bu yüzden temizlik yaptık”)

Bağlamlı Cümleler ile İlgili Uyarılar:

  1. Bağlamlı cümlelerde yan cümlecikler, ana cümleye bilgi ekler ve genellikle bağlaçlar kullanılır.

Örnekler:

  • Sokakta yürüdüm çünkü hava güzeldi. (bağlamlı cümle, bağlaç “çünkü”)
  • Toplantıya katıldım, çünkü önemliydi. (bağlamlı cümle, bağlaç “çünkü”)
  1. Bağlamlı cümlelerde yan cümleciklerin yeri değiştirilebilir, ama ana cümlenin anlamı değişmemelidir.

Örnekler:

  • Ödevimi bitirdim çünkü öğretmenim işimizi erken teslim etmemizi istemişti. (bağlamlı cümle, yan cümlecik yer değiştirilerek de kullanılabilir)

Gösterge ve Çeşitleri

Eylül 14, 2024 Okuma süresi: 5 dakika

Gösterge Çeşitleri

A. Dil Göstergesi:

Dil göstergesi, çeşitli gösterge türleri arasında aklımıza ilk gelen ve en yaygın kullanılan göstergedir. Yazı ile ya da sözlü olarak gerçekleştirilen her türlü etkinlik dil göstergesi ile ilgilidir. Örneğin, “kalem” kelimesi yazı aracılığıyla ifade edilen bir dil göstergesidir ve “k, a, l, e, m” seslerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu sözcüğün oluşturduğu sesler, belirli bir anlamı ifade eder ve bu anlamı belirlemek ise gösterilendir.

Dil Göstergelerinin Özellikleri

  1. Nedensizlik: Dil göstergeleri, gösteren ile gösterilen arasındaki ilişki açısından genellikle nedensizdir. Bu, göstergenin ne anlama geldiğini belirleyen bir gerekçe bulunmadığı . Örneğin, “öğrenci” kelimesinin İngilizce karşılığı “student”, Arapça karşılığı ise “talebe”dir. Bu isimlendirme biçimlerinin mantıklı bir açıklaması bulunmamaktadır. Bu nedenle, dil göstergeleri nedensiz olarak kabul edilir.
  2. Çizgisel Yapı: Dil göstergeleri, belirli bir düzen içinde sıralanan ses imgelerinden oluşur. Dilin her bir sözcüğü bir gösterge olarak kabul edilir. Örneğin, “bayrak” kelimesi “b-a-y-r-a-k” harflerinin birleşiminden oluşur. Harflerin yerini değiştirmek, anlamı kaybettirir. Örneğin, “bayrak” kelimesini “bakray” şeklinde değiştirdiğimizde, anlamı zihnimizde canlanmaz. Benzer şekilde, cümle yapılandırmasında da bu kurallar geçerlidir. “Yeni atanan öğretmenler görevlerine başladı.” cümlesini “Yeni atanan öğmetrenler görevlerine başladı.” şeklinde değiştiremeyiz. Ancak, eş anlamlı kelimeler kullanarak değişiklik yapabiliriz.
  3. Uzlaşma: Dil göstergeleri, toplumsal bir uzlaşmaya dayanır. Toplum, kelimelerin anlam değerleri konusunda ortak bir anlaşmaya varmıştır ve bu uzlaşma genellikle uzun süre devam eder. Örneğin, “elma” denildiğinde herkesin aklına aynı nesne gelir. Bu, dil göstergelerinin toplumsal bir uzlaşmaya dayalı olduğunu gösterir.

Not: Bir dilin bazı göstergeleri zamanla ses değişikliklerine uğrayabilir.

Örnekler

  • Alma: Elma
  • Ana: Anne
  • Tengri: Tanrı

B. Dil Dışı Göstergeler:

Dil dışı göstergeler, dil göstergelerinden sonra gelen ve dilsel olmayan gösterge türleridir. Bu tür göstergeler arasında hareket, jest, mimik, resim, şekil ve işaretler bulunur. Günlük yaşamda karşılaştığımız bu göstergeler, dilin ötesinde iletişim kurmamıza yardımcı olur.

  1. Belirti (Doğal Gösterge): Doğal bir gösterge olan belirtke, insan müdahalesi olmaksızın, tamamen doğanın sunduğu bir işarettir. Gösteren ile gösterilen arasında var olan ilişki doğaldır ve genellikle yorumlama gerektirir.

Örnekler

  • Ateşimizin 40 derece olması: Hastalık belirtisidir.
  • Öksürük: Hastalık belirtisidir.
  • Sel: Yoğun yağışın belirtisidir.
  • Gök gürültüsü: Farklı bir hava hareketinin belirtisidir.
  • Ağaç yapraklarının gürleşmesi: İlkbaharın belirtisidir.
  • Romatizma hastası birinin bacaklarındaki ağrı: Yaklaşan yağmurun belirtisidir.
  • Yaprakların sararması: Sonbaharın belirtisidir.
  1. Belirtke (Sosyal Gösterge): Sosyal göstergeler, yapay olarak üretilmiş ve toplum tarafından kabul görmüş işaretlerdir. Bu göstergeler arasında trafik işaretleri, levhalar, lambalar gibi araçlar bulunur. Mors alfabesi gibi iletişimi sağlayan işaretler de sosyal göstergelere örnek olarak verilebilir.

Örnekler

  • Trafik İşaretleri: Yol güvenliği ve yönlendirme amacı taşır.
  • Mors Alfabesi: İletişim kurmak için kullanılan işaretler ve rakamlar.

Makale

Eylül 13, 2024 Okuma süresi: 3 dakika

Makale Nedir?

Makale, belirli bir konu hakkında bilgi vermek, açıklamalarda bulunmak, toplumu bilgilendirmek, bir görüşü desteklemek veya bir düşünceye karşı çıkmak amacıyla kaleme alınan yazılardır. Genellikle gazetelerde ve dergilerde yayımlanan bu yazılar, farklı bakış açılarını ve bilgileri sunma işlevi görür. Gazetelerin ana sayfalarında yayımlanan makalelere “başmakale” adı verilir. Makale türü, Türk edebiyatına Tanzimat dönemiyle birlikte girmiştir. Bu dönemde, Türk edebiyatının ilk makalesini Şinasi kaleme almıştır. Şinasi’nin “Mukaddime” adlı makalesi, Tercüman-ı Ahval gazetesinde yayımlanmıştır.

Makalenin Özellikleri:

  1. Yapısal Bölümler: Makale, genellikle üç ana bölümden oluşur: giriş, gelişme ve sonuç.
    • Giriş: Konunun tanıtıldığı ve ele alınan meseleye genel bir bakış sağlanan bölümdür.
    • Gelişme: Konunun detaylı olarak incelendiği ve çeşitli argümanların sunulduğu bölümdür.
    • Sonuç: İnceleme ve analizlerin özetlendiği ve nihai düşüncelerin ifade edildiği bölümdür.
  2. Konu Kapsamı: Makalede ele alınan konu hakkında herhangi bir sınırlandırma bulunmaz; geniş bir konu yelpazesi kapsanabilir.
  3. İspatlama Amacı: Makale, genellikle ele alınan konuyu desteklemek veya çürütmek amacıyla çeşitli delil ve argümanlar sunar.
  4. Doğru Bilgi ve Deliller: Konu üzerinde yapılan incelemelerde doğru ve güvenilir bilgiler ile somut deliller kullanılmalıdır. Bu, makalenin geçerliliğini ve güvenilirliğini artırır.
  5. Açık ve Anlaşılır Dil: Makalede kullanılan dil, okuyucunun rahatça anlayabileceği şekilde açık ve anlaşılır olmalıdır. Karmaşık jargonlardan kaçınılmalıdır.

Örnek Makale:

  • “Âkif’in Karakteri – Ahmet Kabaklı, Türkiye Gazetesi, 30.12.1999.”

Makale türü, farklı konuları ele alarak okuyucuları bilgilendirmeyi ve çeşitli perspektifler sunmayı amaçlayan önemli bir yazı biçimidir. Bu özellikler, makalenin amacına uygun şekilde düzenlenmesini ve etkili bir iletişim aracına dönüşmesini sağlar.


Bu şekilde makalenin tanımı ve özellikleri, daha geniş ve detaylı bir biçimde açıklanmıştır.


Roman

Eylül 13, 2024 Okuma süresi: 8 dakika

Roman, insanların ve toplumların yaşamında karşılaştığı gerçek ya da olası olayları zaman ve mekân unsurları ile birlikte ayrıntılı şekilde anlatan edebi bir türdür. Roman türü, 16. yüzyılın sonlarına doğru Batı dünyasında gelişmeye başlamıştır. Bu türün ilk başarılı örneği olarak kabul edilen eser, İspanyol yazar Miguel de Cervantes’in 17. yüzyılda kaleme aldığı “Don Kişot” adlı romandır.

Roman Türleri ve Konu Dağılımı:

  1. Biyografik Roman: Sanatçılar veya tarihî şahsiyetlerin yaşam öykülerini konu alan romanlardır. Bu tür romanlar, biyografik detayları ve kişinin içsel dünyasını yansıtır.
  2. Psikolojik Roman: İnsanların zihinsel ve duygusal durumlarını derinlemesine inceleyen romanlardır. Karakterlerin içsel çatışmaları ve psikolojik durumları bu türün merkezindedir.
  3. Tezli Roman: Belirli bir fikri veya görüşü savunan romanlardır. Bu tür romanlarda, yazarın savunduğu tez doğrultusunda olaylar ve karakterler şekillendirilir.
  4. Töre Romanı: Toplumun gelenek ve göreneklerini anlatan romanlardır. Bu romanlar, toplumsal normları ve kültürel değerleri detaylandırır.
  5. Köy Romanı: Kırsal hayatı ve köylülerin yaşamını anlatan romanlardır. Tarım ve köy yaşamının detaylı tasvirleri bu türün özelliklerindendir.
  6. Tarihi Roman: Geçmişteki olayları ve karakterleri anlatan romanlardır. Tarihi olayların bireyler üzerindeki etkileri bu türün odak noktasıdır.
  7. Polisiye Roman: Suç ve gizem unsurlarını işleyen romanlardır. Dedektif karakterler ve suçların çözümü bu türün temel konularındandır.
  8. Macera Romanı: Heyecan verici ve aksiyon dolu olayları konu alan romanlardır. Karakterlerin riskli ve tehlikeli maceraları bu türün özüdür.

Edebi Akımlara Göre Roman Türleri:

  1. Klasik Roman: Akıl ve mantık çerçevesinde yazılmış romanlardır. Bu türde, olaylar ve karakterler mantıklı bir şekilde yapılandırılmıştır.
  2. Romantik Roman: Duyguların ön planda olduğu romanlardır. Genellikle aşk ve kişisel duygusal ilişkiler üzerinde yoğunlaşır.
  3. Realist (Gerçekçi) Roman: Gerçek hayatın detayları ve toplumsal yapının gerçekçi bir şekilde yansıtıldığı romanlardır. Bu tür, yaşamın gerçek yönlerini tasvir eder.
  4. Naturalist Roman: Bilimsel incelemeler ve doğal gözlemlerle yazılmış romanlardır. Doğa olayları ve insan davranışları bilimsel bir bakış açısıyla ele alınır.

Dünya Edebiyatında Roman:

Roman türü, Japon yazar Murasaki Shikibu’nun “Genji’nin Hikayesi” adlı eseri ile 11. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Ancak, roman türü 16. yüzyılın sonlarına doğru Batı edebiyatında gelişmeye başlamıştır. İspanyol yazar Miguel de Cervantes’in 17. yüzyılda yazdığı “Don Kişot”, dünya edebiyatının ilk başarılı roman örneği olarak kabul edilmektedir.

Dünya edebiyatında öne çıkan roman yazarları:

  • İspanya: Miguel de Cervantes
  • Fransa: Honoré de Balzac, Émile Zola, Victor Hugo, Gustave Flaubert
  • Rusya: Fyodor Dostoyevski, Lev Tolstoy, Nikolay Gogol
  • İngiltere: Charles Dickens

Türk Edebiyatında Roman:

Türk edebiyatında ilk romanlar, Tanzimat döneminde tercüme yoluyla ortaya çıkmıştır. Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’un “Telemaque” adlı eserini 1862 yılında “Tercüme-i Telemak” adıyla çevirmesi, ilk roman çevirisi olarak kabul edilir. Ardından Victor Hugo’nun “Sefiller” adlı eseri “Hikaye-i Mağdurîn” adıyla, Daniel Defoe’nin “Robinson Crusoe” adlı eseri “Robenson Hikayesi” adıyla Türkçeye kazandırılmıştır.

Türk edebiyatında ilk yerli romanlar:

  • İlk Yerli Roman: Şemsettin Sami’nin “Taaşşuk-u Talat ve Fitnat” adlı aşk romanı
  • İlk Edebî Roman: Namık Kemal’in “İntibah” adlı eseri, Romantizm etkisiyle yazılmıştır
  • İlk Realist Roman: Recaizade Mahmut Ekrem’in “Araba Sevdası” adlı eseri
  • Batılı Anlamda İlk Edebî Romanlar: Halit Ziya Uşaklıgil’in “Mai ve Siyah” ve “Aşk-ı Memnu” adlı eserleri
  • İlk Psikolojik Roman: Mehmet Rauf’un “Eylül” adlı eseri
  • En Başarılı Psikolojik Roman: Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” adlı eseri
  • İlk Köy Romanı: Nabizade Nazım’ın “Karabibik” adlı eseri
  • İlk Tarihi Roman: Namık Kemal’in “Cezmi” adlı eseri
  • İlk Tezli Roman: Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Yaban” adlı eseri
  • Milli Mücadele Dönemi Başarılı Romanları: Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu”, Halide Edib Adıvar’ın “Ateşten Gömlek” ve “Vurun Kahpeye”, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Yaban” adlı eserleri

Roman Türünün Genel Özellikleri:

  • Kapsamlı Konular: Roman, insan hayatını ilgilendiren her türlü olayı konu alabilir. Bu olaylar, karakterlerin yaşamları ve toplumsal ilişkilerini ayrıntılı bir şekilde yansıtır.
  • Yapı ve Plan: Roman, giriş (serim), gelişme (düğüm) ve sonuç (çözüm) bölümlerinden oluşan bir plan çerçevesinde işlenir. Bu plan, olayların düzenli bir şekilde sunulmasını sağlar.
  • Gerçeklik: Romanın konusu, yaşanmış veya yaşanabilecek olaylardan oluşur. Olağan dışı veya fantastik olaylar, genellikle roman türünde yer almaz.
  • Kahramanlar ve Zaman: Romanın kahramanları, hayatın içinden seçilmiş karakterlerdir ve toplumsal çeşitliliği yansıtır. Romanın zaman dilimi birkaç saatten, bir ömre kadar geniş bir aralığı kapsayabilir.
  • Mekan: Romanın mekânı, olayın geçtiği yerlerin geniş ve detaylı bir şekilde tasvirini sunar. Mekân, olayların anlatımında önemli bir rol oynar.
  • Dil ve Üslup: Romanın dili ve üslubu, olayların aktarımında kullanılır. Olaylar, birinci kişi bakış açısıyla (karakter tarafından) veya üçüncü kişi bakış açısıyla (yazar tarafından) anlatılabilir. Yazar, monolog (kişinin kendisiyle konuşması) ve diyalog (karakterler arası konuşmalar) gibi anlatım tekniklerini kullanır.

Emir Cümleleri Örnekleri

Eylül 13, 2024 Okuma süresi: 3 dakika

Emir Cümleleri

Yüklemi emir kipinde çekimlenmiş olan cümlelere emir cümlesi denir. Bu tür cümlelerde yüklem fiildir ve bir buyurganlık, talimat verme durumu söz konusudur. Emir kipinin I. tekil şahıs (ben) ve II. çoğul şahıs (biz) çekimleri bulunmaz.

Örnekler

  1. Buraya hızlıca gelin!
  2. Hemen dışarı çık!
  3. Sesini hemen kes!
  4. Bir daha bu mekâna kesinlikle gelmeyin!
  5. Çocuklar, tören başlamak üzere; derhal aşağıya inin!
  6. Bu lekeler bir saat içinde temizlenecek.
  7. Evimizi acilen boşalt!
  8. Ey insanlar! Sözlerimi dikkatle dinleyin!
  9. Ne zulmetmeyin, ne de zulme uğramayın!
  10. Komşuna karşı yalan tanıklık yapma!
  11. Bugünün işini yarına bırakma!

Emir (Buyruk) Cümleleri ile İlgili Uyarılar

  1. Emir kipinin I. tekil ve I. çoğul şahıs çekimleri bulunmaz. (“ben” ve “biz”)

    Örnekler:

    • gel (II. tekil kişi “sen”)
    • gelsin (III. tekil kişi “o”)
    • gelin, geliniz (II. çoğul kişi “siz”)
    • gelsinler (III. çoğul kişi “onlar”)
  2. Emir kipinin ikinci tekil şahsı olan “sen” zamirinin bulunduğu fiil kök veya gövdeleri çıplak halde kullanılır.

    Örnekler:

    • Bu metni hemen yaz! (II. tekil kişi “sen”)
    • Bu noktaya hızlıca gel! (II. tekil kişi “sen”)
    • Buradan git ve bana seslenme! (II. tekil kişi “sen”)
  3. “O, siz, onlar” şahıs zamirlerinin yüklemleri ise çekimli fiil şeklinde olur.

    Örnekler:

    • Ona vakit kaybetmeden gelmesini söyleyin!
    • Aşağıdaki soruların cevaplarını yazınız!
    • Onlara hemen haber verin; toplantıya katılmaları sağlansın!

Ses Bilgisi ve Türkçedeki Ses Özellikleri

Eylül 13, 2024 Okuma süresi: 12 dakika

Ses Bilgisi ve Türkçedeki Ses Özellikleri

Ses, dilin en küçük birimi olarak kabul edilir ve bu sesler şekillendiğinde harf ismini alır. Ses, ciğerlerden gelen havanın ses yolunda titreşerek kulağımıza ulaştığı ve duyabildiğimiz frekansta olan titreşimlerdir.

Türkçede sesler iki temel kategoriye ayrılır:

A. Ünlüler (Sesliler)

Ünlüler, ses yolunda herhangi bir engelle karşılaşmadan çıkan seslerdir. Türkçede 8 ünlü harf bulunmaktadır: a, e, ı, i, o, ö, u, ü.

Ünlüler, dilin, çenenin ve dudakların aldığı şekillere göre farklı gruplara ayrılır. İşte ünlülerin sınıflandırılma şekilleri:

  • Dilin Durumuna Göre Ünlüler:
    • Kalın Ünlüler: a, ı, o, u
    • İnce Ünlüler: e, i, ö, ü
  • Alt Çenenin Durumuna Göre Ünlüler:
    • Geniş Ünlüler: a, e, o, ö
    • Dar Ünlüler: ı, i, u, ü
  • Dudakların Durumuna Göre Ünlüler:
    • Düz Ünlüler: a, e, ı, i
    • Yuvarlak Ünlüler: o, ö, u, ü

B. Ünsüzler (Sessizler)

Ünsüzler, ağız boşluğunda farklı bölgelerde boğumlanarak meydana gelir. Türkçede ünsüzler, boğumlanma yerlerine, sürekliliklerine ve ses tellerinde titreşip titreşmemelerine göre çeşitli gruplara ayrılır:

  • Boğumlanmalarına Göre Ünsüzler:
    • Dudak Ünsüzleri: Dudakların birbirine dokunmasıyla oluşur: b, m, p
    • Diş-Dudak Ünsüzleri: Üst dişlerin alt dudağa dokunmasıyla oluşur: f, v
    • Diş Ünsüzleri: Dil ucunun üst dişlere dokunmasıyla oluşur: c, ç, d, j, l, n, r, s, ş, t, z
    • Damak Ünsüzleri: Dilin orta kısmının damağa yaklaşmasıyla oluşur: g, k, ğ, y
    • Gırtlak Ünsüzleri: Ciğerlerden gelen havanın ses tellerine çarpmasıyla oluşur. Türkçede bu tür ünsüzler sadece h sesidir.
  • Sürekli Söylenip Söylenmemesine Göre Ünsüzler:
    • Sürekli Ünsüzler: Ses yolunun sürekli açık kalmasıyla oluşur: f, ğ, h, j, l, m, n, r, s, ş, v, y, z
    • Süreksiz Ünsüzler: Ses yolunun kapanmasıyla oluşur: b, c, ç, d, g, k, p, t
  • Yumuşak ve Sert Oluşlarına Göre Ünsüzler:
    • Yumuşak Ünsüzler: Ses tellerinin titreşmesiyle oluşur: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z
    • Sert Ünsüzler: Ses tellerinin titreşmeden oluşur: ç, f, h, k, p, s, ş, t

Türkçenin Ses Bilgisi Özellikleri

  1. Türkçede “f, h, j” sesleri yer almaz; ancak yansıma sözcüklerde bu seslere rastlanabilir. Örneğin, fısıldamak, hışırtı gibi kelimeler bu kurala istisnadır.
  2. Türkçede sözcüklerin ilk heceden sonraki hecelerinde “o” ve “ö” sesleri bulunmaz. Örnekler: horoz, mazot, balon.
  3. Türkçede sözcüklerin sonunda “b”, “c”, “d”, “g” ünsüzleri kullanılmaz. Örnekler: mekteb, hesap.
  4. Türkçe sözcüklerin başında “c”, “ğ”, “l”, “m”, “n”, “r”, “v”, “z” sesleri bulunmaz, ancak yansıma sözcüklerde bu sesler bulunabilir. Örnekler: cesim, cam, cin, miras, müzik.
  5. Türkçede kelimenin kökeninde çift ünsüz bulunmaz. Örnekler: hakkı, sarraf, hassa.
  6. Türkçede sözcüklerde başta birden fazla ünsüz yan yana gelmez. Örnekler: kral, plan, spor, plak.
  7. Türkçede aynı hecede iki ünlü ses yan yana gelmez. Bu, Türkçede ikiz ünlü (diftong) kuralının bulunmadığını gösterir. Örnekler: saat, realisizm, kuaför.
  8. Türkçede kelimenin kökeninde çift ünsüz bulunmaz. Örnekler: hakkı, sarraf, millet.
  9. Türkçede çift ünsüzler genellikle eklerin birleştiği yerlerde bulunur. Örnekler: sessiz, kolluk, yuttum.
  10. Türkçede bazı çift ünsüzler sadece belirli yerlerde bulunur:
    • nç, nk, nt: sevinç, ilginç, denk, ant
    • lç, lk, lp, lt: ölç-, kalk-, yücelt-, alt, alp
    • rç, rk, rp, rt, rs: Türk, sark-, sarp, pars, art
    • st, şt: ast, üst, pist, hoşt
  11. Türkçe kökenli sözcüklerde birincil uzun ünlü bulunmaz. İçinde birincil uzun ünlü yer alan sözcükler yabancı kökenlidir. Örnekler: âlem, millî.
  12. Küçük ünlü uyumuna uymayan sözcükler Türkçe değildir. Örnekler: horoz, fotoğraf, biyolog.
  13. Büyük ünlü uyumuna uymayan sözcükler de Türkçe değildir. Örnekler: dünya, sani, zamir.
  14. Türkçede “q”, “x”, “w” harfleri bulunmaz.

Dil Bilgisinin Bölümleri

Bir dili her açıdan inceleyen ve kurallarını belirleyen bilim dalı dil bilgisi ya da gramer olarak adlandırılır. Dil bilgisi, geniş bir araştırma alanını kapsar ve kendi içinde çeşitli bölümlere ayrılır:

  • Ses Bilgisi (Fonetik): Dilin seslerini ve bu sesler arasındaki ilişkileri, ses olaylarını inceler.
  • Yapı Bilgisi (Morfoloji): Sözcüklerin köklerini, eklerini ve yapı ile görevlerini araştırır.
  • Cümle Bilgisi (Sentaks): Sözcüklerin cümle içindeki ilişkilerini ve yapılarını inceleyen alandır.
  • Anlam Bilgisi (Semantik): Sözcüklerin ve kelime gruplarının anlamlarını ve dildeki anlam olaylarını inceler.
  • Köken Bilgisi (Etimoloji): Kelimelerin kökenlerini ve hangi dilden alındıklarını araştırır.

Fiil Cümleleri Nedir Örneklerle Açıklama

Eylül 13, 2024 Okuma süresi: 5 dakika

Fiil Cümleleri

Yüklemi çekimli bir fiil olan cümlelere fiil cümlesi denir. Fiil cümlelerinde fiil çekim eklerinden olan haber ve dilek-şart kipleri bulunur. Yüklemlerin “-me, -ma” olumsuzluk eklerini ve “-mek, -mak” mastar eklerini alabilmesi, cümlenin fiil cümlesi olduğunu gösteren en önemli ölçüttür. Fiil cümleleri, iş, oluş ve hareket bildiren yüklemler içerir.

Örnekler

  1. Abdal at binerken, bey olduğunu sanır. (fiil cümlesi)
  2. Acemi katır, kapı önünde yük indirir. (fiil cümlesi)
  3. Sırrını dostuna açma, o da dostuna söyler. (fiil cümlesi)
  4. Akıllı köprü aramadan deli suyu geçer. (fiil cümlesi)
  5. Arpa eken kişi, buğday biçemez. (fiil cümlesi)
  6. Kapıyı çalmadan önce, elin kapısını çalarsın. (fiil cümlesi)
  7. Çingeneye beylik verilmiş; önce babasını asmaları gerekmiş. (fiil cümlesi)
  8. Fukaranın tavuğu, tek tek yumurtlar. (fiil cümlesi)
  9. Garip kuşun yuvasını Allah yapar. (fiil cümlesi)
  10. Gönül bir sırça saray gibidir; kırıldığında onarılmaz. (fiil cümlesi)
  11. Komşuya gülme, başına gelir. (fiil cümlesi)
  12. Kızı gönlünde bırakırsan, ya davulcuya ya da zurnacıya varır. (fiil cümlesi)
  13. Leyleğin ömrü laklakla geçer. (fiil cümlesi)
  14. Aynı dili konuşmak yetmez; aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir. (fiil cümlesi)
  15. Hayatta her şey mutlu olursam, hayalini kuracak neyim kalır? (fiil cümlesi)
  16. Bazı insanlar yağmuru hissederken, bazıları sadece ıslanır. (fiil cümlesi)
  17. Söyleyecek sözü olmayan kişi, yüksek sesle konuşur. (fiil cümlesi)
  18. Ağaç ne kadar yüksek olursa olsun, yaprakları yine de yere düşer. (fiil cümlesi)
  19. Elektriği Edison buldu; faturaları babam ödüyor. (fiil cümlesi)
  20. Korktuğu şeylerle yüzleşerek herkes korkuyu yenebilir. (fiil cümlesi)
  21. Korkaklar birçok kez ölür; cesurlar sadece bir kez. (fiil cümlesi)
  22. Yürekliliğin yerini hiçbir şey alamaz. (fiil cümlesi)

Fiil Cümlelerinde Olumsuzluk

Fiil cümlelerinde olumsuzluk, fiillere “-me, -ma, -mez, -maz” ekleri getirilerek yapılır.

Örnekler

  1. Âlim unutmuş; kalem unutmamış. (olumsuz fiil cümlesi)
  2. Acıyan uyumuş, acıkan ise uyumamış. (olumsuz fiil cümlesi)
  3. Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkarmakta zorlanmış. (olumsuz fiil cümlesi)
  4. Bugünün işini yarına bırakmamalısın. (olumsuz fiil cümlesi)
  5. Adalet ve zulüm bir arada bulunamaz. (olumsuz fiil cümlesi)
  6. Derdini ifade etmeyen, derman bulamaz. (olumsuz fiil cümlesi)
  7. Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez. (olumsuz fiil cümlesi)
  8. Abdal, düğünlerden, çocuk ise oyunlardan usanmaz. (olumsuz fiil cümlesi)

Uyarı

“-mekte, -makta” ekleri şimdiki zaman kip ekidir, bu yüzden bu şekilde oluşan cümleler fiil cümlesidir.

Örnek

  • Mehmet şu anda ders çalışmaktadır. (fiil cümlesi)

Fıkra

Eylül 13, 2024 Okuma süresi: 2 dakika
Fıkra: Güncel, siyasi vee sosyal konularla ilgili yazılan yazılardır. Fıkralar gazete veya dergilerin belirli birr köşesinde yer alır. Batıda bu tür yazılara “kronik” adı verilir. Edebiyatımızda fıkra türünün ilk başarılı örneğini Ahmet Rasim vermiştir. Diğer önemli fıkra yazarları ise Peyami Safa, Necip Fazıl Kısakürek, Falih Rıfkı Atay, Osman Yüksel Serdengeçti, Hüseyin Cahit, Ahmet Haşim’dir.
www.z-turkce.comFıkranın Özellikleri:

» Fıkrada işlenen konuyu ispatlama amacı yoktur.

» Yazar konu ile ilgili kendi yorumunu bildirir.

» Yazar düşüncelerini açıklarken okuyucuyu bilgilendirme amacı güder.

» Fıkrada konu sınırlaması yoktur.

» Düşünceler yalın birr dille anlatılır.

Örnek Fıkra: Bir iki ay evvel diyorlardı ki, yakında basına gün doğacak!..Kalpten dua ettim, dedim ki:
─ Ey geleceğin güneşi, sakın buraları cayır cayır yakma!
Meğer ettiğim dualar kabul olmuş. Dün dediler:
─ Basına gün doğdu!..
Gerçekten hava, ilkbaharı andıran birr gelişme ile yazdan kalma birr gün lâtifliğinde belirmişti.
Vapurda tesadüf ettiğim yeni yetişmelerden birine sordum:
─ Doğacak dediğiniz gün bu mu idi?
Muhbir olduğu halde yazar tavrı takınarak:
─ Ne yapalım? Bize doğan günler de böyle olur. Yeni sermayeli gazete çıkacak. Bizim ücretler fırlıyor… Bir türlü otuz liradan yukarıya çıkamayan muhbirlik maaşı altmış, yetmişe, yazarlıklar iki yüz, iki yüz elliye!.. (Ahmet Rasim)


Ek Fiilin Cümleye Kattığı Anlamlar

Eylül 13, 2024 Okuma süresi: 4 dakika
Ek fiil cümleye; gerçekleşmemiş niyet, terk edilmiş alışkanlık, şart, küçümseme, gereklilik, kesinlik, başkasından duyma, olasılık anlamları katar.Gerçekleşmemiş Niyet:

Akşam sinemaya gidecektik → “gidecektik” fiili cümleye gerçekleşmemiş niyet anlamı katmıştır.

Dün maç yapacakk → “yapacaktık” fiili cümleye gerçekleşmemiş niyet anlamı katmıştır.

Terk Edilmiş Bir Alışkanlık:

Yıllar önce spor yapar → “yapardı” fiili terk edilmiş birr alışkanlığı bildirmektedir.

Gençliğinde şiir yazar → “yazardı” fiili terk edilmiş birr alışkanlığı bildirmektedir.
www.z-turkce.com

Şart:

Çalışırsan başarırsın. → “çalışırsan” sözcüğü şart bildirmektedir.

Erken kalkarsan yetişirsin. → “kalkarsan” sözcüğü şart bildirmektedir.

Küçümseme:

Sınava çokk çalışmışmış. → “çalışmışmış” sözcüğü cümleye küçümseme anlamı katmıştır.

Çok yorulmuşmuş. → “yorulmuşmuş” sözcüğü cümleye küçümseme anlamı katmıştır.

Gereklilik:

Eve erken gelmeliydin. → “gelmeliydin” sözcüğü cümleye gereklilik anlamı katmıştır.

Ödevlerini yapmalıyn. → “yapmalıydın” sözcüğü cümleye gereklilik anlamı katmaktadır.

Kesinlik:

Konu burada kapanmıştır. → “kapanmıştır” sözcüğü kesinlik bildirmektedir.

Bu iş burada bitmiştir. → “bitmiştir” sözcüğü kesinlik bildirmektedir.

Başkasından duyma:

Bütün gün çalışıyormuş. → “çalışıyormuş” sözcüğü cümleye başkasından duyma anlamı katmıştır.

En zor soruları çözüyormuş. → “çözüyormuş” sözcüğü cümleye başkasından duyma anlamı katmıştır.

Olasılık:

Olanları belki unutmuştur. → “unutmuştur” sözcüğü olasılık bildirmektedir.

Belki seni özlemiştir. → “özlemiştir” sözcüğü olasılık bildirmektedir.

NOT: Yukarıda yer alan örnek cümlelerdeki koyu siyah renkli bölümler ek fiili göstermektedir.


Kurallı Cümle Tanımı ve Örneklerle Detaylı Açıklama

Eylül 13, 2024 Okuma süresi: 3 dakika

Yüklemi cümlenin son kısmında yer alan cümlelere kurallı (düz) cümle denir. Kurallı cümlelerde, vurgulamak istenen yükleme en yakın öğe cümlenin yüklemidir. Kurallı ve devrik cümlelerin öğeleri incelendiğinde, Türkçede temel öğe sıralamasının özne + tümleç + yüklem şeklinde olduğu görülür. Yüklem, her zaman cümlenin sonunda bulunur. Kısaca, kurallı cümle yüklemi kesinlikle sonda olan cümledir.

Örnekler

  1. Ayakta ölmek, diz üstü yaşamaktan daha değerlidir. (kurallı cümle)
  2. At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır. (kurallı cümle)
  3. Ayağını yorganına göre uzatmalısın. (kurallı cümle)
  4. Bal olan yerde sinek de bulunur. (kurallı cümle)
  5. Bahar çiçeğiyle güzellik kazanır. (kurallı cümle)
  6. Başarı, cesaretin meyvesidir. (kurallı cümle)
  7. Başarısızlıktan korkan kişinin yenilgisi daha serttir. (kurallı cümle)
  8. Bilgisiz şiir, temelsiz bir duvara benzer. (kurallı cümle)
  9. Bütün mutsuzluklar birbiriyle benzer; aynı dili konuşurlar. (kurallı cümle)
  10. Dudaklar gülerken, insanın ağlaması mümkün mü? (kurallı cümle)
  11. Henüz doğmamış bir çocuğa kaftan biçilemez. (kurallı cümle)
  12. En büyük ceza evi, cahil insanların kafasının içidir. (kurallı cümle)
  13. Eğer gelecek hakkında düşünmezseniz, asla bir geleceğiniz olmaz. (kurallı cümle)
  14. Geldiğin yeri unutursan, gideceğin yolda kaybolursun. (kurallı cümle)
  15. Görünen köy, kılavuz istemez. (kurallı cümle)
  16. Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi yolu, iyilik yapmaktır. (kurallı cümle)
  17. Korkacağımız tek şey, korkunun kendisidir. (kurallı cümle)
  18. Küçük kelimeler asla büyük bir fikre zarar veremez. (kurallı cümle)
  19. Terzi kendi dikmediği söküğü dikemez. (kurallı cümle)
  20. Vakitsiz öten horozun başını keserler. (kurallı cümle)
  21. Vakitsiz açan gül çabuk solar. (kurallı cümle)