Fiil Nedir? Fiil, iş, oluş veya hareketi belirli bir kip ve kişiye bağlayarak anlatan sözcüklere verilen isimdir. Bir kelimenin fiil olup olmadığını anlamak için, kelimenin köküne “-me” veya “-ma” olumsuzluk ekinin ya da “-mak” veya “-mek” mastar ekinin eklenip eklenmediğine bakılır. Eğer bu ekler kökten sonra eklenebiliyorsa, o sözcük fiil olarak kabul edilir. Ancak ekler kökten sonra eklenemiyorsa, o sözcük isim soylu bir sözcüktür. Fakat bazı durumlarda, bu kuralları karşıladığı halde isim olarak kullanılan kelimeler de olabilir. Bu tür kelimelerin isim mi yoksa fiil mi olduğu, cümlenin anlamına göre belirlenir. Fiiller, fiillerin kök veya gövdesindeki anlamına göre de farklı şekillerde incelenebilir.
Örnekler
Örnek Cümleler
Burada “yaz-” kökü “-mak” mastar eki ve “-ma” olumsuzluk eki alabileceği için bir fiil köküdür.
Aynı kök olan “yaz-” burada da fiil kökü olarak işlev görmektedir.
Dikkat Edilmesi Gerekenler
Bu cümlede “boya” kelimesi, nesne ismi olarak kullanıldığından isimdir. Ancak “boyadı” kelimesindeki “boya” fiil kökü olarak işlev görmektedir.
Burada da “boya” kelimesinin iki farklı kullanımına dikkat edilmelidir: Birincisi isim olarak, ikincisi ise fiil olarak kullanılmıştır.
Fiiller, bu tür temel kurallar ve analizlerle belirlenir ve anlamları cümledeki bağlamına göre netleşir.
Olumsuz Yargıyı Olumlu Biçime Dönüştürmek
Olumsuz bir düşüncenin, içerdiği anlamı bozmadan olumlu bir biçime dönüştürülmesine olumsuz yargıyı olumlu hale getirme denir. Bu süreçte, cümlenin anlamının korunmasına özen gösterilmelidir. Özellikle “de” bağlacının bile cümlenin anlamını değiştirebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Aynı zamanda, çok sayıda unsuru barındıran kelimelere dikkat edilmelidir.
Olumsuz Yargıyı Olumlu Biçime Dönüştürmek ile İlgili Açıklamalı Örnek Cümleler
Örnek 1
Sanat nesnel bir özellik taşımadığı gibi, nesnel eleştiri de mevcut değildir. (olumsuz)
Bu cümlede “yok” kelimesi olumsuzluğu belirtmektedir. Olumsuz yargıyı olumlu hale getirmek için önce “yok” kelimesini cümleden çıkarmalıyız. Bu tür cümlelerde hem anlam hem de biçim üzerinde dikkatlice durulmalıdır. Cümlenin olumlu formu:
Hem sanat eserleri hem de eleştiri her zaman özneldir. (olumlu)
Örnek 2
Hiçbir insan başarı basamaklarını bir anda tırmanmamıştır. (olumsuz)
Bu cümlede “hiçbir insan” ve “bir anda” kelimelerine odaklanmak gerekir. Cümleyi şu şekillerde olumluya dönüştürmek cümlenin anlamını bozar:
Cümlenin doğru olumlu hali:
İnsanların başarı basamaklarını tırmanmaları zaman alır. (olumlu)
Örnek 3
Güzelliği daim olan hiçbir fani yoktur. (olumsuz)
Bu cümlede “fani”, “hiçbir” ve “daim” kelimelerine odaklanmak gerekir. Olumsuz cümleyi şu şekillerde olumluya dönüştürmek yanlış olur:
Doğru olumlu cümle:
Bütün fanilerdeki güzellik geçicidir. (olumlu)
Örnek 4
Eserlerindeki dil kusurları giderilmediği için, bu kusurlar eserlerinin geniş kitlelere ulaşmasını ve kalıcı olmasını engellemiştir. (olumsuz)
Olumsuz cümleyi olumlu hale getirmek için “dil kusurları” ve “geniş kitleler” kelimelerine dikkat edilmelidir. Cümle şu şekilde olumlu hale getirilebilir:
Eserlerindeki dil kusurları giderildiğinde, eserleri geniş kitlelere ulaşır ve kalıcı olur. (olumlu)
Örnek 5
Hiçbir insan adaletsiz bir muamele ile mahkeme olmak istemez. (olumsuz)
Bu cümlede “yanlı muamele” ve “her” kelimelerine odaklanmalıyız. Cümleyi şu şekillerde olumluya dönüştürmek yanlış olacaktır:
Doğru olumlu hali:
Her insan adil bir şekilde yargılanmak ister. (olumlu)
Örnek 6
Hiçbir kadın dünyaya mutsuz gelmek istemez. (olumsuz)
Bu cümlede “hiçbir kadın” ve “dünyaya mutsuz gelmek” kelimelerine dikkat edilmelidir. Cümleyi şu şekillerde olumlu hale getirmek anlam kaymasına neden olur:
Doğru olumlu cümle:
Her kadın dünyaya mutlu olmak için gelir. (olumlu)
Fiiller, yapıları bakımından üç ana gruba ayrılır:
Basit fiiller, kök halinde bulunan ve hiçbir yapım eki almamış, tek bir sözcükten oluşan fiillerdir. Bu fiiller, herhangi bir ek veya değişiklik içermez ve bu nedenle en temel fiil türüdür.
Türemiş fiiller, eylem ya da ad köklerinden, gövdelerinden çeşitli yapım ekleri eklenerek oluşturulan fiillerdir. Türemiş fiiller, ad köklerinden türetilen, yansımalardan türetilen ve eylem köklerinden türetilenler olmak üzere üç ana kategoriye ayrılır.
Bu fiiller, ad köklerine eklenen yapım ekleriyle türetilir ve genellikle isimlerden fiil oluşturur.
Yansıma fiilleri, seslerin doğrudan etkileriyle türetilmiş fiillerdir ve genellikle doğal seslerin taklit edilmesiyle ortaya çıkar.
Bu fiiller, mevcut eylem köklerine yapım eklerinin eklenmesiyle türetilir ve genellikle fiillerin türemiş halleri olarak kullanılır.
Birleşik fiiller, en az iki sözcüğün bir araya gelmesiyle oluşan fiillerdir. Bu fiillerde, en az bir sözcüğün fiil olması gerekir. Birleşik fiiller, fiil yapı bölümünün en karmaşık konularından biridir ve üç ana başlık altında incelenir:
Kurallı birleşik fiiller, belirli kurallara göre iki fiilin bir araya gelmesiyle oluşur ve genellikle “fiil + fiil” şeklindedir. Bu tür fiiller kendi içinde dört gruba ayrılır:
Bu fiiller, eylem kök veya gövdesine “a + bil-“, “e + bil-” fiillerinin eklenmesiyle oluşur. Birinci fiilin anlamına “gücü yetme” veya “başarma” anlamını katar.
Not: Yeterlilik fiilinin olumsuz biçimlerinde “bil-” fiilinin kullanımı düşer. Örneğin, “yazamamak” (olumlu şekli: “yazabilmek”) olarak kullanılır. Türkçede “yazabilemez” gibi bir kullanım yer almaz, bu nedenle “bil-” fiili düşer.
Bu fiiller, eylem kök veya gövdesine “ı + ver-” fiilinin eklenmesiyle oluşturulur. Bu yapı, birinci fiilin anlamına “tezlik” yani “hemen” anlamını katar.
Olumsuz Şekil: Tezlik fiillerin olumsuz biçimlerinde, örneğin “yazıvermedi”, “gelivermedi” gibi kullanımlar görülür.
Bu fiiller, eylem kök veya gövdesine “a + kal-“, “e + dur-“, “e + gel-” fiil eklerinden biri eklenerek yapılır. Bu yapı, fiile “devamlılık” anlamı katar.
Bu fiiller, eylem kök veya gövdesine “a + yaz-“, “e + yaz-” fiil ekleri eklenerek oluşturulur. Birinci fiilin anlamına “az kalsın” anlamı katar. Yaklaşma eyleminin olumsuz şekli yoktur ve olumlu kullanımı yaygın değildir.
Bu fiiller, ad soylu bir sözcükle “etmek”, “olmak”, “kılmak”, “eylemek” gibi yardımcı fiillerin birleşmesiyle oluşur. Yardımcı fiiller bazen bitişik, bazen de ayrı yazılır. Birleşme durumunda ses olayı varsa fiil bitişik yazılır; ses olayı yoksa ayrı yazılır.
Not: Yardımcı fiillerle oluşturulan fiillerde, anlamsal ağırlık ad soylu sözcüğün üzerindedir.
Uyarı: “Etmek” ve “olmak” fiilleri, kimi zaman cümlelerde yardımcı fiil olmaktan çıkar ve asıl eylem olarak kullanılır. Bu fiiller aşağıdaki özellikleri taşıdığında asıl eylem olur:
Anlamca kaynaşmış birleşik fiiller, kurallar olmadan oluşur ve genellikle deyimleşmiş hallerdir.
Bu şekilde, fiillerin yapıları ve türleri daha detaylı bir şekilde açıklanmış olur.
Türkçede fiil kök veya gövdelerinden türetilmiş ve cümlede isim, sıfat veya zarf görevi üstlenebilen sözcüklere fiilimsi denir. Fiilimsiler, belirli ekler alarak çeşitli cümle ögelerinde yer alabilirler.
1. Eylem Anlamlı Olmakla Birlikte Fiil Sayılmazlar: Fiilimsiler, fiil kök veya gövdelerinden türetilmiş olsalar da, kendileri fiil olarak kabul edilmezler.
2. Ek Almadan Yüklem Olamazlar: Fiilimsiler, kendi başlarına yüklem olamazlar; belirli ekleri alarak ad, sıfat veya zarf olarak görev yaparlar.
3. Ad, Sıfat veya Zarf Görevinde Kullanılırlar: Fiilimsiler, cümlede ad, sıfat veya zarf olarak kullanılırlar. Yani, cümlede fiil gibi bir yüklem görevinde bulunmazlar.
4. Olumsuzluk ve Çatı Eklerini Alabilirler: Fiilimsiler, fiillerde olduğu gibi olumsuzluk ve çatı eklerini alabilirler.
5. Fiilden İsim Yapım Eki Aldıkları İçin Türemiş Sözcük Sayılırlar: Fiilimsiler, fiil köklerinden türediği için türemiş sözcük olarak kabul edilirler.
6. Olumsuz Eklerini Alabilirler: Fiilimsiler, olumsuzluk eklerini alabilirler ve bu ekler fiilimsi eklerinden önce gelir.
Bir sözcüğün fiilimsi (eylemsi) olabilmesi için aşağıdaki üç özelliği bir arada taşıması gerekir:
1. Kelimenin Kökeninin Fiil Olması: Sözcüğün kökeni fiil olmalıdır.
2. Belirli Ekleri Almaları: Fiilimsiler belirli ekleri alarak türetilirler. Bu ekler genellikle “-mek, -mak, -ma, -me, -ış, -iş, -uş, -üş” gibi eklerdir.
3. Bir Nesneye, Varlığa Ad Olmamaları Gerekmektedir: Fiilimsi sözcükler ad olarak kullanılmamalıdır; adlaşmış olmamalıdır.
Yanlış:
Doğru:
A. İsim-Fiil (Ad-Eylem)
Fiil kök veya gövdelerine “-mek, -mak, -ma, -me, -ış, -iş, -uş, -üş” ekleri getirilerek türetilirler. İsim-fiiller cümlede yan cümlecik kurar ve genellikle ad olarak görev yaparlar.
Örnekler:
Uyarı:
Bir sözcük ad olmuşsa, o sözcük fiilimsi sayılmaz. Örneğin, “Pembe” renkteki sözcükler fiilimsi olup, adlaşmış olanlar fiilimsi olmaktan çıkar.
B. Sıfat-Fiil (Ortaç)
Fiil kök veya gövdelerinden “-en, -esi, -mez, -r, -dik, -ecek, -miş” ekleriyle türetilirler ve genellikle sıfat olarak kullanılırlar. Sıfat-fiiller cümlede sıfat görevinde bulunur ve yan cümlecik kurar.
Örnekler:
Uyarı:
Sıfat-fiiller olumsuzluk eklerini alabilir. Bu ekler sıfat-fiil eklerinden önce gelir.
C. Zarf-Fiil (Ulaç)
Fiil kök veya gövdelerinden “-ıp, -ip, -erek, -arak, -ınca, -ince, -dıkça, -dikçe, -madan, -meden, -alı, -eli, -esiye, -asıya, -e, -a, -cesine, -casına, -dığında, -diğinde, -(i)r…-mez, -ken, -meksizin, -maksızın” gibi eklerle türetilirler. Zarf-fiiller cümlede zarf olarak görev yapar ve yan cümlecik kurarlar.
Örnekler:
Uyarı:
Zarf-fiil türeten kimi ekler, eylem anlamını yitirmiş zarflar da türetebilir. Bu durumda, zarf-fiil olmaktan çıkar.
Not:
Sıfat-fiiller de olumsuzluk eklerini alabilir, ancak bu ekler sıfat-fiil eklerinden önce gelir. Sıfatların önünde bir ismin bulunması gerekirken, sıfat-fiillerde bu zorunluluk yoktur.
Örnekler:
Özlem, bir kişiyi veya bir şeyi görme ve ona kavuşma isteğini ifade eder. Bu duygu, geçmişte yaşanan anların yeniden aynısını veya benzerini yaşama arzusunu içerir. Özlem genellikle “nostalji” ile eşdeğer olarak kabul edilir ve geçmişe olan derin bağlılığı ifade eder. Özlem cümleleri, çoğunlukla “köy”, “çocukluk yılları” ve “geçmiş” ile ilgili konuları içerir. Bu tür cümlelerde ünlem işareti (!) kullanılarak, duyguların yoğunluğu ve aciliyeti vurgulanır.
Örnek 1
“Yaylalarında köyümüzün koyun kuzu meler mi ki…”
Bu cümlede, “köy” ve “yaylalar” gibi geçmişe dair unsurlar güçlü bir özlem duygusu yaratmaktadır. “Koyun kuzu meler” ifadesi, eski zamanlarda yaşananları yeniden yaşama arzusunu ifade eder. Bu nedenle, geçmişteki anılara ve yaşantılara olan özlemi yansıtan bir cümledir.
Örnek 2
“Ah, nerede o eski bayramlar!”
Bu cümlede “Ah” ünlemi, şiddetli bir özlem ve hasret duygusunu belirtmektedir. “Eski bayramlar” ifadesi ise, geçmişteki bayramların güzelliğine duyulan derin özlemi ifade eder. Eski bayramların günümüzdeki bayramlardan çok daha güzel olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla, bu cümlede güçlü bir özlem söz konusudur.
Örnek 3
“Hani o eteklerinde gül kopardığımız dağlar.”
Burada, “dağlar” ve “gül koparma” gibi geçmiş anılar güçlü bir özlemle anılmaktadır. Cümlede, geçmişteki anıların tekrar yaşanmasını arzulayan bir özlem dile getirilmektedir. “-dı” geçmiş zaman eki de bu özlemin geçmişle ilgili olduğunu gösterir.
Örnek 4
“Annemin son bir kez elini öpebilsem!”
Bu cümlede, “anne” figürü üzerinden güçlü bir hasret ve özlem dile getirilmektedir. “Anne” figürü, genellikle en çok özlem duyulan kişilerden biridir. “Son bir kez elini öpebilsem” ifadesi, kaybedilen veya uzakta olan bir kişiye duyulan derin özlemi vurgular.
Örnek 5
“Köyümüzün baharları o körpecik kuzuları burnumuzdan tütmez mi hiç?”
Bu cümlede, “köy” ve “bahar” kavramları ile “kuzular” arasında güçlü bir özlem dile getirilmiştir. “Burnumuzdan tüten” deyimi, yoğun bir özlem ve hasret . Bu bağlamda, köydeki bahar dönemine ve o dönemdeki kuzucuklara duyulan özlem açıkça ifade edilmektedir.
Özlem, geçmişe duyulan derin bağlılık ve arzu ile karakterizedir. Bu duyguyu ifade eden cümlelerde, geçmişte yaşanan anların ve olayların ne kadar değerli olduğu vurgulanır ve bu değerlere kavuşma isteği dile getirilir.
Latin Harflerini Kullanan Dillerdeki Özel İsimlerin Yazımı
Arapça ve Farsça Kökenli Özel İsimlerin Yazımı
Arapça ve Farsça kökenli kişi ve yer adları, Türkçenin ses ve yapı özelliklerine uygun bir biçimde yazılır ve telaffuz edilir. Bu özel isimler zamanla Türkçede yerleşmiş ve kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. Örneğin; Ahmet, Bedrettin, Fuat, Mehmet, Necmettin, Nizamettin, Ömer, Rıza, Saadettin gibi kişi adları, Türkçeye uyarlanmış halleriyle bilinir. Benzer şekilde; Cezayir, Fas, Filistin, Mısır, Suudi Arabistan, Bağdat, Cidde, Erdebil, Halep, İsfahan, İskenderiye, Medine, Mekke, Şam, Şiraz, Tahran, Tebriz, Trablusgarp gibi yer adları da Türkçe fonetik yapıya uygun hale getirilmiştir. Bu adların seslendirilişi Türkçede basitleştirilmiştir ve yaygın olarak bu şekilde kullanılır.
Yunanca Özel İsimlerin Yazımı
Yunanca özel adlar yazılırken, Yunan alfabesindeki harflerin ses değerleri dikkate alınarak Türk harfleri kullanılır. Böylece bu adlar orijinal sesleriyle Türkçeye aktarılmış olur. Örneğin; Homeros, Herodotos, Euripides, Pindaros, Solon, Sokrates, Aristoteles, Platon, Venizelos, Karamanlis, Papandreu, Onasis gibi isimler, Türkçedeki karşılıklarıyla yazılır. Ancak bazı özel isimler, zamanla Türkçede farklı biçimlerde yerleşmiştir. Örneğin; Herodotos, Sokrates, Aristoteles, Platon, Pythagoras, Eukleides gibi adlar, Türkçede sırasıyla Herodot, Sokrat, Aristo, Eflatun, Pisagor, Öklid olarak bilinir ve bu biçimleriyle kullanılır.
Rusça Özel İsimlerin Yazımı
Rusça özel isimler, Rus alfabesindeki harflerin ses değerlerine uygun olarak Türk harfleri ile yazılır. Bu isimler yazılırken, Türkçenin ses özellikleri göz önünde bulundurulur. Örneğin; Bolşevik, Brejnev, Çaykovski, Çehov, Dostoyevski, Gogol, Gorbaçov, İlminskiy, İlyiç, Katayev, Klyaştornıy, Malov, Mendeleyev, Prokofyev, Puşkin, Şolohov, Tolstoy, Yeltsin gibi kişi adları, Türk harfleri ile yazılmış halleriyle kullanılır. Aynı şekilde; Moskova, Omsk, Orenburg, Petersburg, Volga, Yenisey gibi yer adları da Türkçeye uyarlanmış biçimleriyle yer alır.
Uzak Doğu Dillerindeki Özel İsimlerin Yazımı
Türk Devletleri ve Topluluklarındaki Özel İsimlerin Yazımı
Türk devletleri ve topluluklarındaki kişi ve yer adları, Türkçede yerleşmiş biçimleriyle yazılır. Bu adlar, Türkçenin fonetik özelliklerine uygun hale getirilmiştir. Örneğin; Azerbaycan, Özbekistan, Taşkent, Semerkant, Bakü, Bişkek gibi ülke ve şehir adları, Türkçeye uyarlanmış halleriyle yazılır. Aynı şekilde; Abdullah Tukay, Abdürrauf Fıtrat, Bahtiyar Vahapzade, Baykonur, Cafer Cebbarlı, Cemal Kemal, Cengiz Aytmatov, İslam Kerimov, Muhtar Avazov, Osman Nasır gibi kişi adları da Türkçede bilinen halleriyle yazılır ve bu şekilleriyle kullanılır.
Fiillerde Olumsuzluk Nasıl Yapılır? Örnekler Fiil kök veya gövdelerine, kip eklerinden önce getirilen “-me, -ma” olumsuzluk ekleri kullanılarak olumsuz fiil yapılır.
Örnekler:
Koştu: Koşmadı
Uyudu: Uyumadı
Not: Geniş zamanın olumsuz şekli “-mez, -maz” ekleriyle oluşturulur.
Örnekler:
Koşarsın: Koşmazsın
Uyursun: Uyumazsın
Türkçede olumsuzluk, çeşitli ekler, kelimeler ve yapılarla dile getirilen bir kavramdır. Bu olumsuzluk, hem fiil cümlelerinde hem de isim cümlelerinde kullanılmaktadır.
Türkçede olumsuzluk en yaygın olarak eklerle sağlanır. En bilinen olumsuzluk ekleri arasında “-mA”, “-mAz”, “-mAdAn” ve “-sIz” yer alır. Bu ekler, fiiller ve isimlerle kullanılarak olumsuz anlamlar oluşturur. Örneğin:
Bazı durumlarda olumsuzluk, eklerle değil, belirli kelimelerle sağlanır. “Değil”, “Yok”, “Hiç”, “Ne… Ne de” gibi kelimeler olumsuz anlamlar taşır. Örneklerle açıklamak gerekirse:
Türkçede olumsuzluk, ekler ve kelimelerle çeşitli şekillerde dile getirilir.
Zamir: İsimlerin Yerini Tutan ve İsim Gibi Kullanılabilen Kelimeler
Zamir, isimlerin yerini tutabilen ve isim gibi kullanılan kelimeler veya eklerdir. Zamirler, Sözcük Hâlindeki Zamirler ve Ek Hâlindeki Zamirler olmak üzere iki ana kategoriye ayrılır.
Kişi zamirleri, özellikle insan isimlerinin yerini tutan zamirlerdir. Şahıs zamirleri, konuşanın kendini, dinleyeni veya üçüncü kişileri belirtmek için kullanılır.
Örnekler:
Kişi zamirleri, isimlerin yerine geçebildikleri için, isimlere eklenen ekleri de alabilirler. Ayrıca “kendi” sözcüğü de kişi zamiri olarak kullanılır ve pekiştirme anlamı ekler.
Örnekler:
Kendi sözcüğü cümlelere pekiştirme anlamı da katabilir:
İşaret zamirleri, ismin yerini işaret yoluyla gösterir ve belirli bir şeyi işaret eder.
Örnekler:
Not: “O” ve “onlar” zamirleri hem kişi zamiri hem de işaret zamiri olarak kullanılabilir.
Belgisiz zamirler, ismin yerini kesin bir şekilde belirtmeden, belirsiz bir şekilde tutan zamirlerdir.
Örnekler:
Soru zamirleri, isimlerin yerini soru yoluyla belirten zamirlerdir. Bu zamirler, genellikle bir şeyin kimliğini veya yerini sormak için kullanılır.
Örnekler:
Soru zamirlerinin cevapları genellikle bir isim veya başka bir zamir olabilir.
İyelik zamirleri, isimlere eklenerek, o ismin ait olduğu kişiyi belirten zamirlerdir. İyelik ekleri aynı zamanda iyelik zamiridir.
Örnekler:
İyelik ekleri, kişi eklerinden farklıdır; çünkü iyelik ekleri isimlere eklenirken, kişi ekleri fiillere eklenir.
Örnek:
İlgi zamiri, cümlede daha önce geçen bir ismin yerini tutan ek hâlindeki “-ki” zamiridir. Bu zamir kendinden önceki kelimeye bitişik olarak yazılır.
Örnekler:
Türkçede bazı tek heceli kelimeler, ünlü ile başlayan ekler aldığında veya “olmak”, “etmek” veya “eylemek” gibi yardımcı fiillerle birleştiğinde ünsüz türemesi, yani ünsüz ikizleşmesi görülebilir. Bu durum genellikle Arapça kökenli sözcüklerde ortaya çıkar. Arapçadan Türkçeye geçen bu kelimeler, Arapçadaki “şedde” kavramı gereği, bir ünsüzün iki kez okunmasını gerektiriyordu. Ancak Türkçede iki ünsüz yan yana bulunamayacağı için bu kelimeler bu kural çerçevesinde uyarlanmış, ünsüz kaybına uğramıştır. Ünsüz türemesi, bu kaybolan ünsüzlerin eklerle geri dönmesini ifade eder.
SÖZCÜĞÜN ASLI | GELEN EK VEYA SÖZCÜK | DÜŞEN SES | SON ŞEKLİ |
---|---|---|---|
Hak | -ımız | -k | Hakkımız |
Şık | -ı | -k | Şıkkı |
Rab | -bi | -b | Rabbi |
Zam | -ı | -m | Zammı |
Af | -etmek | -v | Affetmek |
His | -etmek | -s | Hissetmek |
Zem | -etmek | -m | Zemmetmek |
Sır | -ını | -r | Sırrını |
Zan | -etmek | -n | Zannetmek |
Şerr | -i | -r | Şerri |
Ünsüz türemesi, yalnızca kökeninde çift ünsüz barındıran kelimelerde görülür. Eklerin eklenmesiyle ya da yardımcı fiillerle birleşmesiyle ünsüz çiftleri tekrar ortaya çıkar. Köklerde çift ünsüz bulunmayan kelimelerde ünsüz türemesi görülmez. Örneğin:
Bu şekilde kökenlerinde çift ünsüz bulunmayan kelimelerde ünsüz türemesi yaşanmaz.
Sözcüklerin (kelimelerin) dil içindeki anlamları, kullanım bağlamlarına göre çeşitlenir ve bu çeşitlenmeler dilin zenginliğini ve esnekliğini gösterir. Bu anlamları ayrıntılı olarak incelemek, kelimelerin nasıl evrildiğini ve çeşitli bağlamlarda nasıl kullanıldığını anlamak açısından önemlidir.
A. Anlam Bakımından Sözcükler
Kelimelerin aklımıza ilk gelen, doğal ve doğrudan anlamları gerçek anlam olarak bilinir. Bu anlam, kelimenin zihnimizde yarattığı ilk ve en temel imajdır. Örneğin, “kapı” kelimesi denildiğinde aklımıza gelen ilk şey, bir binanın giriş ve çıkış işlevini gören obje olacaktır. Ancak bu kelime farklı cümlelerde yan veya mecaz anlamlar kazanabilir.
Gerçek Anlamla İlgili Örnekler:
Yan anlam, bir kelimenin gerçek anlamının ötesinde, belirli bir bağlamda kazandığı yeni anlamdır. Bu anlam, gerçek anlamla ilişkili bir benzerlik veya çağrışım yoluyla oluşur. Örneğin, “baba” kelimesinin gerçek anlamı bir kişinin babasıdır; ancak “baba ocağı” ifadesinde bu kelime, kişinin doğup büyüdüğü yeri belirtir.
Yan Anlamla İlgili Örnek Cümleler:
Mecaz anlam, bir kelimenin gerçek anlamından tamamen farklı, benzetme veya çağrışımla kazandığı anlamdır. Bu anlam, kelimenin gerçek anlamı ile ilgili olmayan ancak bir benzerlik veya çağrışım yoluyla oluşan yeni bir anlamı ifade eder.
Mecaz Anlam Örnekleri:
Deyimler, iki veya daha fazla kelimenin bir araya gelerek oluşturduğu, kalıplaşmış ve genellikle mecazlı ifadelerdir. Deyimlerin anlamı, kelimelerin bireysel anlamlarından farklı olarak bir bütün olarak anlaşılır ve genellikle bir durumu veya kavramı daha etkili bir şekilde ifade eder.
Deyimlerle İlgili Örnekler:
Terim anlamı, belirli bir meslek veya bilim dalında kullanılan, o alanın özel kavramlarını ifade eden kelimelerdir. Bu terimler genellikle sadece belirli bir alanda anlaşılır ve bu alana özgü anlamlar taşır.
Terimlerle İlgili Örnekler:
Argo, belirli bir grup veya çevre tarafından kullanılan, genellikle bu çevrenin kendine özgü anlamlar kattığı kelimeler ve ifadelerdir. Argo terimler genellikle sıradan dilin dışında olup, sadece belirli topluluklar tarafından anlaşılır.
Argo ile İlgili Örnekler:
Soyut anlam, beş duyu organımızla algılanamayan, yalnızca düşünce ve duygu ile hissedilen anlamlardır. Bu anlamlar, somut varlıklarla doğrudan ilişkili değildir.
Soyut Anlamla İlgili Cümleler:
Somut anlam, beş duyu organımızla algılanabilen ve fiziksel olarak varlık gösteren anlamlardır. Bu anlamlar, doğrudan gözlemlenebilir ve ölçülebilir.
Somut Anlamla İlgili Cümleler:
Genel anlam, bir türün geniş kapsamlı tanımını ifade ederken, özel anlam daha dar ve kesin bir tanımı ifade eder.
Genel ve Özel Anlamla İlgili Örnekler:
Bu açıklamalar, sözcüklerin anlamlarını daha derinlemesine anlamak ve doğru kullanmak için temel bir rehber sağlar. Kelimelerin anlamlarının nasıl değiştiğini ve farklı bağlamlarda nasıl kullanıldığını anlamak, dil becerilerini geliştirmede önemli bir adımdır.
Basit fiiller, sadece bir kökten oluşan ve herhangi bir yapım eki içermeyen tek kelimeli fiillerdir.
En güçlü insan, kendini kontrol edebilen kişidir.
Felaketlerin üstesinden dimdik duran insan, hem soylu hem de cesurdur.
İyi ahlak, en değerli arkadaşlardan biridir.
Deneyim, öğretmenlerin en iyisidir ancak okul masrafları yüksek olabilir.
Yüz, düşüncelerin tatlı bir rehberidir.
Edremit, hoş ve çekici bir yerdir.
Tiyatro, edebiyat tarihimizde herkesin takdir ettiği bir türdür.
Bu etkileyici eser, kesinlikle herkesin beğenisini kazanacaktır.
Yazar, karmaşık konuyu büyük bir ustalıkla ele almıştır.
Dinlemeyi öğrenin; bazı fırsatlar kapıyı nazikçe tıklatır.
Doğa, her yaprağında derin anlamlar taşıyan benzersiz bir kitaptır.
Türkiye’nin en güzel şehri Ankara‘dır.
Duyarlı bir kalp için, ölümden daha zorlayıcı dertler bulunabilir.
Dünyanın en tehlikeli varlığı, yalnızca hukuk bilgisi olan hukukçudur.
Romanın en güçlü yönü, bence anlatım tarzıdır.
Endişelerden uzak olan insanlar, hayatı daha verimli yaşar.
En akıllı kişiler, gelecek kaygısı taşımayanlardır.
Bahçemizin en çekici bölgesi, çam ağaçlarının bulunduğu kısımdır.
Şehrin en büyüleyici özelliği, sessizliğiydi.
Türkiye’nin en güzel kışları, Erzurum‘da yaşanır.
Bir kitabın en ilginç özelliği, içeriğidir.
Bir yazarın üslubu, kişiliğinin en belirgin göstergesidir.
Okul yıllarının en keyifli dönemleri genellikle ilk yıllardır.
Yüzme, futboldan her zaman daha eğlencelidir.
Şiir kitapları, romanlardan daha etkileyici olduğu için daha fazla okunur.
Bahar mevsimi, tüm mevsimlerin en tatlısıdır.
Renklerin en dikkat çekeni, her zaman kırmızıdır.
Açık yürekle konuşan bir düşman, içten pazarlıklı bir düşmandan daha iyidir.
Adaletsizlik yapan kişi, adaletsizliğe uğrayan kişiden daha mutsuzdur.
Affetmek, insanlık dilinin en tatlı kelimesidir.
Affedilmenin getirdiği sıkıntı kadar kötü bir şey yoktur.
Affetmek ve unutmak, iyi insanların intikamıdır.
Affın en güzel şekli, düşmanınızı ezebilecekken affetmektir.
Altın prangalar, demir olanlardan çok daha kötüdür.
Başkalarından en fazla şüphe edenler, en güvenilmez kişilerdir.
Bir demet güzel kokulu gül, bir harman ottan daha değerlidir.
Bir gram önlem, bir kilo tedaviden daha önemlidir.
Boş bir mide, iyi bir politik danışman olamaz.
Budala meclisinde en zarif şaka, susmak olacaktır.
Cahillik, sorunlarımız için etkisiz bir ilaçtır.
Çalışmak, en onurlu iştir.
Çizik bir elmas, çiziksiz bir çakıl taşından daha değerlidir.
Çölü güzel yapan, bazı yerlerde su kuyusu bulunmasıdır.
Değişmeyen bir düzen, kötü bir düzendir.
Deneyim, bir gözlüktür ve bu sayede daha iyi görürüz.
Deve, kendi hörgücünü değil, komşusunun hörgücünü yanlış görür.
Dil yarası, ok yarasından daha şiddetlidir.
Dostluğu öldüren en tehlikeli silah, güvensizliktir.
Kuşlar, doğanın güzel çalgıcılarıdır.
Şiir, hem şairin hem de yazıldığı dönemin en etkili yansımasıdır.
Tatlı sözler, güçlü bir öfkeye karşı en etkili ilaçtır.
Dua gücü, cephede savaşan askerden daha kuvvetlidir.
Duyabileceğimiz en güzel duygu, bilinmeyen karşısındaki heyecandır.
Düşmanı affetmek, dostu affetmekten daha kolaydır.
Eğitim, yaşlılığın en iyi teminatıdır.
Gelecekten Söz Eden Anlatımın Tanımı ve Özellikleri
Gelecekten söz eden anlatım, genellikle bilim kurgu edebiyatı türündeki ürünlerde sıkça rastlanan bir anlatım biçimidir. Bu anlatımda, gelecekte gerçekleşmesi öngörülen olaylar hakkında tahminlerde bulunulur ve henüz gerçekleşmemiş durumlar hakkında öngörüler ortaya konur. Gelecek kavramı, bu anlatım türünün anahtar kelimesidir ve anlatımın temel özelliklerini belirler.
Gelecekten Söz Eden Anlatımın Özellikleri
Gelecekten Söz Eden Anlatım ile Düşsel (Fantastik) Anlatımın Benzerlikleri ve Farklılıkları
Benzerlikler:
Farklılıklar:
Gelecekten Söz Eden Anlatım ile İlgili Örnekler
Örnek 1
İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ
Çok uzak olmayan bir **gelecekte**, çok **önemli iklim değişiklikleri** ile karşılaşacağız. Deniz seviyesinin **yükselmesi** ve **buzulların erimesiyle** Antarktika kıtası **tamamen ortadan kalkacak**. Kuzey kutbunda 80-85 yıl sonra mevcut **buzullar**, karaları **etkileyecek şekilde** çözülecek. Asya'da birçok ülkede **açlık sorunu** ve **su sıkıntısı** baş gösterecek. **Su** ve **gıda savaşları** tüm dünyayı **etkileyecek**. 50 yıl sonra **küresel ısınmayla** dağların **dorukları** değer kazanacak. Herkes, **sıcak yerlerden** soğuk ve serinleyebileceği **yerlere göç edecek**. İnsanların tüm **mücadelesi**, hayatını **sürdürme** üzerine **kurulacak**. **Ağrı Dağı’nın tepesi**, İstanbul'un merkezinden daha **çok tercih edilecek**.
Açıklama: Bu metin, gelecekten söz eden bir anlatım örneğidir. Henüz gerçekleşmemiş olan iklim değişiklikleri ve bu değişikliklerin gelecekte nasıl bir etki yapacağı hakkında tahminlerde bulunulmuştur. Gelecek kavramı bu metnin anahtar terimidir ve metin, gelecek zaman kiplerinden (-ecek) yararlanarak olayların gelecekte nasıl meydana geleceğini açıklamaktadır.
Mizahi Anlatımın Tanımı ve Özellikleri
Mizahi anlatım, okuyucuyu eğlendirerek düşündürmeyi amaçlayan bir anlatım tarzıdır. Bu anlatım türü, genellikle eleştiriyi de içerir ve çeşitli toplumsal veya bireysel konuları mizahi bir şekilde ele alabilir. Mizahi anlatımın temel amacı, hem güldürmek hem de düşündürmektir.
Mizahi Anlatımın Temel Özellikleri
Mizahi Anlatımla İlgili Terimler
Mizahi anlatım, çeşitli konuları ele alabilir ve en sıradan olaylarda bile mizahi bir bakış açısıyla işlenebilir.
Mizahi Anlatımla İlgili Örnekler
Örnek 1:
Karagöz ve Hacivat
Karagöz: — Off, puff! Hacivat: — Ne oldu Karagöz’üm? Karagöz: — Canım çok sıkıldı, eğlenceli bir şeyler yapalım. Hacivat: — Tamam, aklıma bir fikir geldi. Karagöz: — Kapına tekir mi geldi? Hacivat: — Kapıma tekir değil, bir fikir geldi. Karagöz: — Söyle bakalım fikrini. Hacivat: — Bilmece soralım birbirimize, bir sen sor, bir ben sorayım. Karagöz: — Yahu, “birbirimize soralım” diyorsun. Öyle denmez, “birbirimize soralım.” Hacivat: — Tamam Karagöz’üm, tamam. Haklısın bu sefer. Karagöz: — Peki, kim soracak önce? Hacivat: — Sayışalım. Karagöz: — Sayışmayı ben yaparım, ona göre. Hacivat: — Tamam, kabul. Haydi başla. Karagöz: — Portakalı soydum, başucuma koydum, bir tekerleme uydurdum. Duma duma dum, kendimi oyunda tuttum. Seni kapının önüne koydum. Hacivat: — Ah Karagözüm, yaptın yine yapacağını. Sor bakalım. Karagöz: — Bilmece bildirmece, dil üstünde kaydırmaca. Hacivat: — Dondurma, dondurma.
Açıklama: Bu metin, güldürmeyi amaçlayan bir anlatım tarzını sergilemektedir. Mecazlı anlatım ile olaylar ve karakterler mizahi bir şekilde sunulmuştur. “Karagöz” ve “Hacivat” karakterleri, günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz tipleri temsil eder. Argo ve günlük konuşma dili kullanımı, metnin mizahi anlatım tarzını güçlendirir.
Lirik Şiir, Epik Şiir, Didaktik Şiir, Pastoral Şiir, Satirik Şiir
Örnek: Bir gece sessizliği bozan bir ses
İçimi ürperten, beni saran
Arıyorum seni yıllardır
Aşık olduğum bu sesin peşindeyim
Gün gelir, sürükler beni yorgun
Rüzgarla karışıp kaybolur
Gün gelir, adımı haykırır
Nerede olduğunu bana söyler
Sevgileri terk ettim, sana verdim
Bir gün derinden bana seslen
Elbet bir gün geleceksin
Ta derinlerden, bana sesleneceksin
(Ahmet Kutsi Tecer)
Örnek: Göçtü Avşar köyleri yavaş yavaş
Arap atları suyu yakından izler
Yüksek dağlar ve yollar bizimdir
Devlet buyruğuna göre dağlar bizimdir
Dadaloğlu’nun yarın kavga olacak
Tüfekler ötecek, davlumbazlar çalacak
Birçok yiğit yere serilecek
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir
(Dadaloğlu)
Örnek: Kitap en iyi dosttur bana
Sorduğum her soruyu yanıtlar
Çalış, doğru ol, iyi ol der
Gece uyumaz, beni erkenden kaldırır
Okul kadar kıymetlidir
Kitapları çok severim, dostum gibidir
(Fazıl Hüsnü Dağlarca)
Örnek: Güneş ufukta yavaşça yükseliyor
Köyün yüksek dağlarından serin rüzgar
Renk renk çiçekler açmış ovada
Kelebekler arasında dolaşıyor
Gece yorgun ırmak tatlı bir melodi
Herkes uyanıyor, işine koyuluyor
Bir çocuk uykuda karşı evde
Horozlar uyanması için çağırıyor
(Orhan Seyfi Orhon)
Örnek: Ormanda yetişen adam, her şeyi beğenmez
Pazar yerinde bile insanları küçümser
Medreseden kaçan, dervişlerin işini beğenmez
Selam verenleri bile reddeder
Kendini bilmez, bir cim bile vermeyecek
Camiye gitse de namazı beğenmez
Kapısında bir kul, sadece bayramda tıraş
Berberde bile beğenilecek bir şey bulmaz
(Kazak Abdal)
Noktalı Virgülün Kullanım Alanları ve Özellikleri
Bu kurallar, noktalı virgülün cümle içindeki düzeni ve anlamı güçlendiren bir işlev gördüğünü gösterir. Noktalı virgül, farklı türlerin, grupların ve sıralı ögelerin net bir şekilde ayrılmasını sağlayarak, metinlerin daha düzenli ve anlaşılır olmasına yardımcı olur.
Bir yapıt ya da sanatçı hakkında öznel ve nesnel görüş bildirmeye değerlendirme denir. Değerlendirme içeren cümlelerde sanatçının ve yapıtın iyi veya kötü yönleri ortaya konulmaya çalışılır. Değerlendirme cümleleri genellikle kişisel görüş içeren öznel cümlelerden oluşur. Genel yargılar değerlendirme sayılmaz.
Örnek 1
Yazarın son eserindeki sade, akıcı anlatımı eserine farklı bir hava katmıştır.
Bu cümlede bir sanatçı ve eseri hakkında öznel bir değerlendirme yapılmaktadır. Cümlede yapıtın olumlu yanı vurgulanmıştır. Cümle genel bir yargı içermediği için değerlendirme cümleleri arasında sayılmalıdır.
Örnek 2
Yazarın ilk romanındaki pürüzlü anlatımı bu romanla yerini herkesi büyüleyen akıcı bir anlatıma bırakmıştır.
Bu cümlede de yazar ve eseri ile ilgili olumlu bir değerlendirme yapılmaktadır. Dolayısıyla, cümle değerlendirme cümleleri arasında yer alır.
Örnek 3
Abasıyanık’ın bu hikâye kitabındaki gereksiz betimlemeleri eserindeki akıcılığa gölge düşürmüştür.
Değerlendirme cümleleri genellikle kişisel görüş içeren öznel cümlelerden oluşur. Genel yargılar değerlendirme sayılmaz. Cümlede Sait Faik Abasıyanık’ın bir hikâyesi hakkında olumsuz bir yargı vardır. Bu nedenle cümle bir değerlendirme cümlesidir.
Örnek 4
Eserinde kapalı ve soyut bir dil kullanması eserini anlaşılmaz kılmıştır.
Cümlede bir sanatçı ve eseri hakkında dil ve anlatımla ilgili olumsuz bir yargı söz konusudur. Cümle öznellik içermektedir ve değerlendirme cümleleri arasında yer alır.
Örnek 5
Eserdeki süslü ve ağdalı dil eserde verilmek istenen mesajı perdelemiştir.
Bir sanatçı ve sanatçının eserinin dil ve anlatımı hakkında olumsuz bir yargı içermektedir. Cümle özel bir yargı sunduğu için değerlendirme cümleleri arasında sayılmalıdır.
Örnek 1
Sanatçılar, eserlerinde açık bir dil kullanmalılar.
Cümlede bütün sanatçılar ve eserler hakkında genel bir görüş belirtilmiştir. Bu nedenle cümle bir değerlendirme cümlesi değildir.
Örnek 2
Roman, içeriğiyle toplumun önünden gitmelidir.
Bir yazarın romanından değil de genel roman türünden bahsedildiği için cümle değerlendirme cümleleri arasında yer almaz.
Örnek 3
Macera konusu Türk romanında çok fazla yer almaz.
Türk romanlarının birinden değil de genelinden bahsedildiği için bu cümle değerlendirme cümlesi değildir.
Örnek 4
Şiir; düşünceden ziyade duyguya seslenir.
Cümlede şiirin genel işlevinden bahsedilmektedir. Bu nedenle cümle özel bir yargı sunmadığı için değerlendirme cümleleri arasında değerlendirilemez.
Örnek 5
Fabl türünde öğüt verme amaçlandığından fablda kişileştirmeye çok fazla başvurulur.
Cümlede “fabl” türü hakkında genel bir yargı söz konusudur. Belirli bir sanatçı veya eserden bahsedilmediği için bu cümle değerlendirme cümleleri arasında yer almaz.
Örnek 1
Karabibik’te olay Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Beymelik köyünde geçer.
Bu cümlede bilgi verme söz konusudur ve olumlu ya da olumsuz bir yargı içermez. Dolayısıyla değerlendirme cümlesi değildir.
Örnek 2
Türk edebiyatının ilk yazılı tiyatro eseri Şair Evlenmesi’dir.
Kişisel bir görüş içermeyen bu cümle bilgi vermektedir ve değerlendirme cümlesi olarak kabul edilmez.
Örnek 3
Oliver Twist, Londra yakınlarındaki yoksul bir evde dünyaya gelir.
Cümlede bir yapıtla ilgili genel bir bilgi söz konusudur ve bu nedenle değerlendirme cümlesi değildir.
Örnek 4
Cemile, Cengiz Aytmatov tarafından Dünya edebiyatına kazandırılmıştır.
Bu cümlede öznel ya da nesnel bir görüş bildirilmemektedir. Bilgi verme amacı taşır ve değerlendirme cümlesi olarak kabul edilmez.
Örnek 5
Türk edebiyatında Kurtuluş Savaşı’nı anlatan ilk roman Ateşten Gömlek’tir.
Cümlede genel bilgi verilmekte olup olumlu ya da olumsuz bir yargı içermemektedir. Dolayısıyla değerlendirme cümlesi değildir.
Leyla ve Mecnun mesnevisini klasik yapan Fuzuli’nin şaşaalı üslubudur.
Kahramanlarının daha çok aydın tabakadan seçildiği bu eser özgünlük içermemektedir.
Konuşma diline eserinde yer vermiş olması esere farklı bir hava katmıştır.
Sözcük ve söz öbeklerini cümlelere ustalıkla yerleştirmesi eserine çok şey kazandırmıştır.
Tekdüze anlatımdan vazgeçmediği için eserinde sade dil kullanması eseri çekici kılmamıştır.
Eserinde uzun cümle kurması, kelimelere takla attırmaya çalışması eserin içeriğini gölgelemiştir.
Olayları anlatırken yabancı sözcüklere yer vermeyişi yazarın okuyucudan olumlu not almasını sağlamıştır.
Ninniler: Özellikleri ve Önemi
Ninni, annelerin bebeklerini uyutmak amacıyla belirli bir ezgi eşliğinde söyledikleri sözlü parçalardır. Bu parçalar, manzum nitelikte olup, çocukların psikolojik gelişimi üzerinde derin etkiler bırakabilir.
Türk edebiyatı, köklü bir ninni geleneğine sahiptir. Ninniler, Türk kadınlarının sevgi ve şefkat derinliğini, annelik duygusunun gücünü yansıtması açısından önemli bir yere sahiptir.
Bu özellikler, ninnilerin kültürel, psikolojik ve edebi değerini kapsamlı bir şekilde ortaya koyar. Ninnilerin, çocukların gelişimi ve kültürel aktarım üzerindeki etkisi, bu geleneksel parçaların önemini artırmaktadır.
Ninnilerle İlgili Örnekler
Örnek 1
Dandin dandin danadan
Doğmuş bebek anadan
Böyle güzel doğar mı?
Öyle çirkin anadan.
Örnek 2
Tilki duymasın ninni
Tilki duyarsa yavrum
Hem seni yer hem beni
Ninni yavrum ninni
Örnek 3
Ninni ninni ninnice
Akşam baban gelince
Hani yavrum deyince
Seni önüne koyunca
Öpüp garnı doyunca
Ninni yavrum ninni
Ninni ninni hu ninni
Örnek 4
Asmaya kurdum salıncak
Uyumadı gitti yumurcak
Kopuverdi salıncak
Düşüverdi yumurcak
Ninni, ninni ninni!
Örnek 5
Gökyüzünde olur ceylan
Oldum cemaline hayran
Ankara’da Hacı Bayram
O da sana himmet etsin
Allah sana birr can versin ninni
Örnek 6
Ninnilerin benim olsun
Uykularım senin olsun
Akan sular ömrün olsun
Ninni yavrum, kuzum ninni
Örnek 7
Dandini dandini damama
Kızlar gider hamama
Hamamın yolu taşlıdır
Kızım kara kaşlıdır.
Örnek 8
Dandini dandini dasdana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı
Benim oğlum lokum yer
Uyusun da yürüsün ninni
Örnek 9
Elime aldım kelebi
Dolaştım Şam’ı Halep’i
Çorum’da yatan Elvan Çelebi
O da sana himmet etsin
Allah sana ömür versin ninni
Örnek 10
Ninni de ninni demekten
Ben kesildim yemekten
Hastayım annem yürekten
Doktor gelsin frekten
Ninni benim yavruma ninni
Ninni benim kuzuma ninni
Örnek 11
Karga seni tutarım
Kanadını yolarım
Yelpazeler yaparım
Hanımlara satarım.
Uyuyacak yavrum ninni
Büyüyecek yavrum ninni
Ninni benim yavruma ninni
Örnek 12
Eve girsem ev karanlık
Dışa gitsem bağrım yanık
Herkes uyur sen uyanık
Uyusana yavrum ninni
Örnek 13
Gökte yıldız oynuyor
Gözüm yavruma doymuyor
Ellerde yavruma doymuyor
Ellerde yavru çokk amma
Benim yavrum uyumuyor
Ninni, ninni bebeğim ninni
Cümleyi söylerken, bazen cümlenin ortasına yerleştirilen ve genellikle bir ögenin açıklayıcısı ya da cümle dışı bir unsur olarak kullanılan söz veya söz öbeklerine ara söz denir. Ara söz, her daim açıklama yaptığı ögeden sonra gelir ve cümlenin genel anlamını bozmaz. Cümle içerisindeki ara söz, cümlenin akışını engellemeden anlaşılmasına yardımcı olur ve çıkartıldığında ana cümlenin anlamı değişmeden kalır.
Örneğin: “Yaşadığım şehri –Burdur’u– seviyorum.”
Bu örnekte, iki kısa çizgi arasında yer alan “Burdur’u” ifadesi bir ara sözdür. Eğer bu ifadeyi cümleden çıkartırsak, cümle şu şekilde olur: “Yaşadığım şehri seviyorum.” Bu durumda cümlede herhangi bir anlam bozulması yaşanmaz.
Ara sözler, kısa çizgi ile gösterilebildiği gibi, iki virgül arasında da belirtilebilir. Örneğin: “Yaşadığım şehri, Burdur’u, seviyorum.”
Her iki gösterim biçimi de ara sözün işlevini yerine getirir, yani açıklama yaptığı ögenin ardından gelerek cümlenin anlamını bozmadan bilgi verir. Bu tür kullanımlar, cümlenin anlatımını zenginleştirir ve belirli bilgileri vurgular.
Paragrafın yazılış amacı ve yazarın iletmeye çalıştığı temel düşünce, paragrafın ana düşüncesi olarak adlandırılır. Ana düşünce, belirli bir yargı ifade eder ve paragrafın okunması sonucunda herkesin üzerinde hemfikir olduğu ortak bir düşünceyi temsil eder.
Örnek Soru:
“Ben görüşümü değiştirdim, artık eskisi gibi düşünmüyorum.” diyen kişiler oldukça nadirdir. Günümüzde, söyledikleri eski düşüncelerine uymayan bireyler bile: “Ben değişmedim, dün de böyle düşünüyordum; değiştiğimi sananlar beni yeterince anlamamışlar.” şeklinde ifade ederler.
Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
a) İnsanlar, düşüncelerini ifade etmekte sıklıkla zorluk çekerler. b) İnsanların düşüncelerinde zamanla değişiklikler görülebilir. c) Yaşam koşulları değiştikçe insanların düşünceleri de değişir. d) Fikirleri değişse bile insanların bunu açıkça ifade etmeleri zordur.
Cevap: D şıkkındaki cümle, bu paragrafın yazılış amacını en iyi şekilde ifade etmektedir. Yazar, bu yazıyı oluştururken D seçeneğindeki cümlede yer alan mesajı okuyucularına iletmeye çalışmıştır.
Doğru cevap: D