İçerik, bir sanat yapıtının sunduğu bilgileri ve anlatılanları ifade eder. Eserde işlenen duygular, düşünceler ve hayaller bu kapsama girer ve eserin konusunu oluşturur. Kısacası, anlatılan nedir? ve sanatçı ne anlatıyor? sorularının cevapları içerik ile ilgilidir. İçerik cümleleri de, yapıtların içeriği hakkında bilgi veren cümlelerdir.
Örnek 1
“Sanatçı son eserinde köydeki çocukluk yıllarını anlatmış.”
Bu cümlede, sanatçının eseriyle ilgili içerik bilgisi verilmiştir. Sanatçı neyi anlatıyor? sorusunu sorduğumuzda “köydeki çocukluk yıllarını” cevabını alırız. Bu nedenle, cümle içerik cümleleri içinde değerlendirilir.
Örnek 2
“Şair, bu şiirinde bağımsızlığa giden yoldaki sıkıntıları ele almış.”
Bu cümlede sanat yapıtının anlattıklarına dair bilgi verilmektedir. Sanatçı neyi anlatıyor? sorusunu sorarsak, “bağımsızlığa giden yoldaki sıkıntıları” cevabını alırız. Bu da eserin içeriği ile ilgilidir. Bu yüzden cümle içerik cümleleri arasında yer alır.
Örnek 3
“Karabibik adlı eserde, bir çift öküz sahibi olmaya çalışan yalnız bir çocuk babası dul çiftçinin yaşadıkları anlatılır.”
Burada “anlatılan nedir?” sorusunun cevabı, “bir çift öküz sahibi olmaya çalışan yalnız bir çocuk babası dul çiftçinin yaşadıkları” şeklindedir. Dolayısıyla, bu cümle içerik cümleleri arasında değerlendirilir.
Örnek 4
“Reşat Nuri’nin Çalıkuşu eserinde, bir subay kızı olan Feride ile teyzesinin oğlu Kamuran‘ın aşkı anlatılır.”
Bu cümlede eserin içeriği ile ilgili bilgi verilmiştir. Sanatçı neyi anlatıyor? sorusuna “bir subay kızı olan Feride ile teyzesinin oğlu Kamuran’ın aşkını” cevabı alınır. Dolayısıyla, bu cümle içerik cümleleri içinde değerlendirilmelidir.
Örnek 5
“Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirlerinde ölüm korkusu önemli bir yer tutar.”
Bu cümlede, sanatçının işlediği ana konu olan “ölüm korkusu” ifade edilmiştir. Bu tür bilgiler içerikle ilgilidir ve bu yüzden cümle içerik cümleleri arasında yer alır.
Örnek 6
“Son romanında bir kadının hayata yeniden dönme süreci anlatılır.”
Cümlede, sanat yapıtının içeriği hakkında bilgi verilmiştir. Sanatçı neyi anlatıyor? sorusuna “bir kadının hayata yeniden dönme sürecini” cevabı alınır. Bu nedenle, cümle içerik cümleleri arasında değerlendirilir.
Örnek 7
“Fuzuli‘nin eserlerinde işlenen en önemli tema aşktır.”
Bu cümlede sanatçının odaklandığı konu “aşk” olarak belirtilmiştir. Sanatçı neyi anlatıyor? sorusuna “aşkı” cevabını alırız. Bu da içerikle ilgilidir, bu yüzden cümle içerik cümleleri arasında yer alır.
Örnek 8
“Anadolu’nun coğrafyası ve güzellikleri yazarın eserlerinde sıkça yer alır.”
Bu cümlede anlatılan “Anadolu’nun coğrafyası ve güzellikleri” ifadesi ile eserin içeriği açıklanmıştır. Sanatçı neyi anlatıyor? sorusuna “Anadolu’nun coğrafyası ve güzellikleri” cevabı alınır. Dolayısıyla cümle içerik cümleleri içerisinde değerlendirilir.
Örnek 9
“Bu eser, bir dağ köyünde yaşayan yalnız bir kadının maceralarını anlatır.”
Cümlede, sanat yapıtının sunduğu içerik “bir dağ köyünde yaşayan yalnız bir kadının maceraları” olarak belirtilmiştir. Bu nedenle, cümle içerik cümleleri arasında yer alır.
Örnek 10
“Bu son eseri, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminin bir fotoğrafıdır.”
Bu cümlede, eserin konusu olarak “Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi” belirtilmiştir. Sanatçı neyi anlatıyor? sorusuna “Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemini” cevabı alınır. Bu da içerik ile ilgilidir ve cümle içerik cümleleri arasında değerlendirilir.
İçerik cümleleri, sanat yapıtının özünü ve konusunu temel alırken; üslup cümleleri ise dil ve anlatım tarzı üzerinde durur. İçerik cümleleri “Ne anlatılıyor?” sorusunun cevabını verirken, üslup cümleleri “Nasıl anlatılıyor?” sorusunun cevabını içerir. Eserde işlenen duygular, düşünceler ve hayaller içerikle ilgiliyken; bunların işleniş şekli üslup ile ilgilidir.
Örnek 1
“Asya’nın bozkırlarında iz süren isimsiz kahramanların öyküsü son yapıtında kaleme alınmıştır.” (İçerik cümlesi)
Sanatçı neyi anlatıyor? sorusuna “Asya’nın bozkırlarında iz süren isimsiz kahramanların öyküsü” cevabını alırız. Bu da içerikle ilgilidir, bu yüzden cümle içerik cümleleri arasında değerlendirilir.
“Yazar, kahramanların öyküsünü sade, açık ve akıcı bir dil ile anlatır.” (Üslup cümlesi)
Nasıl anlatıyor? sorusuna “sade, açık ve akıcı bir dil ile” cevabını alırız. Bu cümlede dil ve anlatım tarzı ön plandadır, bu nedenle üslup cümlesidir.
Örnek 2
“Yahya Kemal’in eserlerinde İstanbul her açıdan yer alır.” (İçerik cümlesi)
Sanatçı neyi anlatıyor? sorusuna “İstanbul” cevabını alırız. Bu bilgi, eserin içeriği ile ilgilidir ve cümle içerik cümleleri arasında yer alır.
“Yazarın tekdüze anlatımı, eserin içeriğine gölge düşürmüştür.” (Üslup cümlesi)
Nasıl anlatıyor? sorusuna “tekdüze” cevabını alırız. Bu, anlatımın etkileyiciliği ile ilgilidir ve dolayısıyla cümle üslup cümlesidir.
Örnek 3
“Ünlü sanatçı, son yapıtını anılarına ayırmıştır.” (İçerik cümlesi)
Sanatçı neyi anlatıyor? sorusuna “anılarını” cevabını alırız. Bu, eserin konusu ile ilgilidir ve cümle içerik cümleleri arasında değerlendirilir.
“Yazarın soyut anlatımı ve uzun cümle merakı, yapıtını tozlu raflara mahkûm etmiştir.” (Üslup cümlesi)
Nasıl anlatıyor? sorusuna “soyut anlatım ve uzun cümle” cevabını alırız. Bu, eserin dil ve anlatım tarzı ile ilgilidir ve bu nedenle cümle üslup cümlesidir.
Lirik Anlatım
Lirik anlatım, bir eserde duyguların, düşüncelerin ve hayallerin coşkulu ve heyecanlı bir dille ifade edilmesidir. Bu anlatım tarzında sevinç, üzüntü, heyecan gibi duygular, yazarın içsel bir coşku içinde, etkileyici bir şekilde sunulur. “Coşku ve heyecana bağlı anlatım” olarak da bilinen lirik anlatım, genellikle şiir gibi edebi türlerde tercih edilen bir tekniktir.
Örnek 1
Deniz Özlemi
Gözlerimde bir damla su, denize dönüşüyor, Çöllerde kalmış gibi yanıyorum, adeta yanıyorum; Tüm denizcilerin ruhu bende yaşıyor. Başımın üzerindeki gökyüzünü bir deniz gibi görüyorum.
Nasıl yaşarım, ey deniz, senden uzak? Gözlerimde titreyen bir fenerin ışığı yanıp sönüyor. Limanın kıyısında gece boyunca sallanarak uyuyor mu? Altında çivilerle sabitlenmiş gemiler var mı?
Bir gün, nehirler gibi derin derin akarak Dağlardan ve ormanlardan sana ulaşacak mıyım? Ey deniz! Şöyle bir gün sana bakacak mıyım? Elma bahçelerinden, fındık bahçelerinden?
(Ömer Bedrettin Uşaklı)
Örnek 2
Bahar Melodisi
Titrek bir damlanın yansıması, sevincin Yüzünün solmuş yapraklarında; Keder içinde taşarken duyguların Şarkılar dudaklarından dökülür.
Hayalini işlerken sesle örgüler, Bir çini vazodan dökülen güller Gibi hayalinde şafaklar güler Buruşmuş bir çiçek parmaklarında.
Gözlerin kararan yollarda üzgün, Ve yüzün bir zambak kadar beyazdır. Süzülüp akasya dallarında gün, Damla damla erir ayaklarında.
Sesin perde perde genişledikçe, Gözlerinden sarkan geceye yağarken, Sürer eteğini silik ve ince, Bir gölge bahçenin uzaklarında.
Sen böyle kederle taşarken akşam, Derim: Dudaklarında şarkı ben olsam Gözlerinde damla ve içinde gam Eriyen renk olsam yanaklarında!
(Ahmet Muhip Dıranas)
Örnek 3
Hafız’ın Mezarı
Hafız’ın mezarının bulunduğu bahçede bir gül varmış; Her gün kanayan rengiyle açarmış. Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış, Eski Şiraz’ı hatırlatan ahengiyle.
Ölüm, huzurlu bir bahar ülkesidir bir nevi; Gönül her yerde bir buhurdan gibi yıllarca tüter. Ve serin servilerin gölgesinde kalan kabrinde, Her sabah bir gül açar; her gece bir bülbül öter.
(Yahya Kemal Beyatlı)
Örnek 4
Sürgün Ülkeden Başkente
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin, Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir uzantısı. Tüm törenler, şölenler ve ayinler dışında, Sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim, Af dilemeye geldim, affa layık olmasam da.
Dünya sürgünümü uzatma, Güneşi bahardan koparıp, Aşkın en onulmazından koparıp, Bir tuz bulutu gibi savurarak yüreğime, Ah, uzatma dünya sürgünümü benim.
Nice yorulduğum ayakkabılarım değil, Ayaklarımda belli. Lambalar eğri, aynalar akrep meleği, Zaman çarpılmış atın son hayali, Ev miras değil, mirasın hayaleti.
Ey gönlümün doğurduğu, büyüttüğü, Kuş tüyünden ve kuş sütünden, Gecelerde ve gündüzlerde, İnsanlığa anıt gibi yükselttiği, Sevgili, en sevgili, ey sevgili, Uzatma dünya sürgünümü benim.
Tüm şiirlerde söylediğim sensin, Suna dedimse sen, Leyla dedimse sensin. Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım, Salome’nin, Belkis’in. Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine, Aşikârsın sen, bellisin.
Kuşlar uçar, senin gönlünü taklit için, Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini. Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini. Ey gönüllerin en yumuşağı, en derini, Sevgili, en sevgili, ey sevgili, Uzatma dünya sürgünümü benim.
Yıllar geçti, sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta, Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında. Çatı katlarında, bodrum katlarında, Gölgelendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba. Hep Kanlıca’da, Emirgân’da, Kandilli’nin kurşunî şafaklarında.
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında, Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında, Sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim, Af dilemeye geldim, affa layık olmasam da. Ey çağdaş Kudüs (Meryem), Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha), Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi, Sevgili, en sevgili, ey sevgili, Uzatma dünya sürgünümü benim.
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında, Köle gibi satıldım pazarlar pazarında. Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında, Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında. Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında, Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda, Verilmemiş hesapların korkusuyla, Sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim, Af dilemeye geldim, affa layık olmasam da.
Sevgili, en sevgili, ey sevgili!
(Sezai Karakoç)
Örnek 5
Her düşündüğümde seni, Bir ceylan su içmeye iner.
Çayırları büyürken görürüm,
Her akşam seninle,
Yeşil bir zeytin tanesi,
Bir parça mavi deniz,
Beni alır,
Seni düşündükçe.
Gül dikiyorum, elim değdiği yere,
Atlara su veriyorum,
Ve daha çok seviyorum dağları.
(İlhan Berk)
Fiiller, zaman bakımından iki ana kategoriye ayrılır:
Bu tür fiiller, yalnızca bir haber veya dilek kipi ile çekimlenmiş olan fiillerdir. Basit zamanlı fiiller, sadece tek bir kip ekini alarak oluşturulurlar.
Bileşik zamanlı fiiller, birden fazla kip eki alarak oluşan eylemlerdir. Bu fiiller, basit zamanlı fiillere ek fiilin “-di, -miş, -ise” çekim eklerinin getirilmesiyle oluşturulur. Türkçede beş haber kipi ve dört dilek-şart kipi bulunur. Toplamda dokuz kip mevcuttur ve bunlar arasında iki tür bileşik zamanlı fiil oluşturulabilir.
Bu tür fiiller, basit kipli fiillere ek fiilin “-idi” çekimini ekleyerek yapılır. Hikâye birleşik zamanlı fiiller, zaman eklerinin iki tane olduğu fiillerdir.
Bu fiiller, basit kipli fiillere ek fiilin “-imiş” çekim ekini getirerek yapılır. Rivayet birleşik zamanlı fiillerde de iki tane kip veya zaman eki bulunur.
Bu fiiller, basit kipli fiillere ek fiilin “-ise” çekimini ekleyerek yapılır. Şart birleşik zamanlı fiillerde, iki tane kip veya zaman ekinin kullanımı söz konusudur.
Bir fiilin olumsuz hale getirilmesi, fiil kök veya gövdesine kip eklerinden önce “-me, -ma” olumsuzluk eklerinin eklenmesiyle sağlanır.
Kiplerin kendi zaman anlamından farklı olarak başka bir zamanın yerine kullanılması anlam kayması olarak adlandırılır. Bu tür fiillerde kip veya zaman ekleri, farklı bir kipin işlevini üstlenir.
Tek bir yargı içeren cümlelere basit cümle denir. Basit cümlelerde herhangi bir yan cümlecik bulunmaz ve yalnızca bir yüklem vardır. Yüklem, ya ek fiil almış isim soylu bir sözcük ya da çekimli bir fiil olabilir. Ancak bu cümlelerde fiilimsiler yer almaz. Yani, basit cümleler kesinlikle fiilimsi içermez. Tek bir yargıdan oluştuğu için bu cümlelerde temel bir anlam vardır ve başka bir yan cümleciğin eklenmesi söz konusu değildir.
Ayrıca, basit cümleler noktalama işaretleri veya bağlaçlar ile genişletilebilir, fakat yargı sayısı değişmez. Bu tür cümlelerde birden fazla yargıdan bahsedilmediği için, cümlenin anlamı basit ve nettir.
Bu örneklerde görüldüğü gibi, cümlelerde yalnızca tek bir yüklem bulunur ve yan cümlecik yer almaz. Cümlelerin yüklemleri ya ek fiil almış isim soylu sözcüklerden ya da çekimli bir fiilden oluşur. Bu cümleler net bir yargı taşır ve anlam karmaşıklığına yer verilmez.
Buna karşılık, şu örneklerde ise cümle yapısının basit cümle olmadığını görüyoruz:
Bu şekilde, basit cümlelerin yapısını ve özelliklerini anlamak mümkündür. Tek yargılı, yani sadece bir yüklem barındıran cümleler basit cümle olarak tanımlanır.
Söyleşmeye Bağlı Anlatımın Tanımı ve Özellikleri
Söyleşmeye bağlı anlatım, genellikle diyalog, monolog veya röportaj gibi karşılıklı konuşma biçimlerinde başvurulan bir anlatım türüdür. Bu anlatım biçiminde, iki veya daha fazla kişi herhangi bir konu üzerinde karşılıklı olarak konuşur ve bu konuşmalar söyleşmeye bağlı anlatım olarak adlandırılır. Bu anlatım türü, hikâyelerde, tiyatrolarda ve manzum hikâyelerde de karşılaşılabilir.
Söyleşmeye Bağlı Anlatımın Özellikleri
Söyleşmeye Bağlı Anlatıma Örnekler
Örnek 1
PARA PARA PARA
Müdür—Değerli öğretmen arkadaşlarım,
bilindiği üzere okulumuzun ihtiyaçları **giderek artmakta**, fakat gelirimiz bunu **karşılayamamaktadır**. Dolayısıyla, bu ihtiyaçların karşılanması için **acilen kaynak bulmamız gerekmektedir**.
Öğretmen—Müdürüm, IMF’den yardım **talebinde bulunsak**, bize yardım etmez mi?
Öğretmen—Kesinlikle eder. **Hiç şüpheniz olmasın**, fakat küçük bir **sorun** olacak. Bir yıl sonra IMF’nin yardım borcunu **ödemek** için okulu **satmamız gerekecek**.
Müdür—Arkadaşlar, şakanın sırası **değil**. Lütfen **ciddi** olalım.
Öğretmen—Sayın müdürüm, benim **güzel bir fikrim** var.
Öğretmen—Derslerden sonra okulun ihtiyaçları için **seyyar satıcılık** yapalım derseniz, hiç **konuşmayın**. Ben **ev kiram** için bu işi yapıyorum.
Müdür—Buyurun Hocam, **fikrinizi** alalım.
Öğretmen—Okulumuzun **çatı katı** şu an boş **değil mi**?
Müdür—Boooş.
Öğretmen—Çatı katına 20 **ranza** **düşmez mi**?
Müdür—30 **ranza** da düşer ama ne **yapacaksın** ranzayı.
Öğretmen—30 ranzayı, **üstüne** de kaliteli birkaç yatak koyduğumuzda **küçücük bir otelimiz** olur. Otel fiyatlarının yarısı kadar bir **ücret talep edersek**, **gör o zaman** para nasıl kazanılıyormuş.
Öğretmen—Bence çatı katına da gerek **yok**. Otel sadece akşamları **kullanıldığına göre**, bütün sınıfları oda **niyetine** kullanabiliriz.
Açıklama: Bu metin, iki veya daha fazla kişinin bir konu üzerinde karşılıklı olarak konuştuğu bir söyleşmeye bağlı anlatım örneğidir. Metin, bir tiyatro parçasından alınmıştır. Dil, daha çok göndergesel işlevde kullanılmıştır. Cümlelerin yalın ve kısa olması, metindeki karşılıklı diyalogların söyleşmeye bağlı anlatım ile oluşturulduğunu göstermektedir. Bu anlatım türü, karakterler arasındaki etkileşimi ve iletişimi öne çıkarır.
Durum Fiilleri Nedir? Örnekler
Durum fiilleri, öznenin kendi isteğiyle gerçekleşen, genellikle durağanlığı veya hareketsizliği ifade eden fiillerdir. Bu fiiller, çoğunlukla bir nesne almaz ve dolayısıyla “neyi?” ya da “kimi?” sorularına cevap vermezler.
Örnek Fiiller:
Örnekler:
Burada “uyuma-“ fiili, bir durağanlığı ve hareketsizliği ifade eder. Fiil, nesne almadığı ve “neyi” veya “kimi” sorularına cevap vermediği için durum fiilidir.
Bu örnekte “yürü-“ fiili, hareketsizliği ifade etmesine rağmen nesne almadığı için, “kimi” veya “neyi” sorularına yanıt veremediği için durum fiilidir.
“Ağla-“ fiili, insan iradesiyle gerçekleştiği ve geçişsiz olduğu için durum fiilidir. Fiil, nesne almadığı ve “neyi” veya “kimi” sorularına cevap vermediği için durum fiili olarak kabul edilir.
Burada “dur-“ fiili, nesne almadığı ve dolayısıyla “neyi” veya “kimi” sorularına cevap vermediği için durum fiilidir.
Bu fiiller, öznenin hareketsizliği veya durağan haliyle ilgilidir ve belirli bir nesne ile ilişkili olmadan gerçekleşirler.
Durum fiilleri, bir eylemin gerçekleşmesi sırasında öznenin içinde bulunduğu durumu veya yaşadığı değişimi ifade eden fiillerdir. Bu fiiller genellikle bir nesne almazlar ve eylemin sonucunda bir nesne ortaya çıkmaz. Yani, “neyi?” veya “kimi?” sorularına cevap vermezler.
Basitçe söylemek gerekirse, durum fiilleri bir kişinin veya bir şeyin nasıl olduğunu, ne durumda olduğunu anlatır.
Durum fiilleri, bir dilin zenginliğini ve ifade gücünü artıran önemli bir fiil türüdür. Bu fiiller sayesinde duygularımızı, düşüncelerimizi ve durumlarımızı daha net ve etkili bir şekilde ifade edebiliriz.
Özetle, durum fiilleri, bir öznenin içinde bulunduğu durumu veya yaşadığı değişimi ifade eden fiillerdir. Bu fiiller, nesne almazlar ve genellikle “neyi?” veya “kimi?” sorularına cevap vermezler. Durum fiilleri, dildeki ifade çeşitliliğini artıran önemli bir unsurdur.
Yüklem: Cümlede anlamı tamamlayan, cümleyi bir yargıya bağlayan ögedir. Cümlenin en temel ögesi olarak kabul edilir ve tek başına bir cümle oluşturabilir. Yüklemi bulmak için herhangi bir soru sorulmaz, çünkü yüklem zaten cümlenin temel yargısını oluşturur.
Yüklem, cümlede çeşitli sözcük türlerinden oluşabilir. İsimler, fiiller, isim soylu sözcükler, fiilimsiler, isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, birleşik fiiller yüklem görevinde kullanılabilir. Bu sözcükler, cümlenin anlamını tamamlar ve belirli bir yargı ifade eder.
Kurallı cümlelerde, genellikle yüklem cümlenin sonunda yer alır. Ancak yüklemin vurgu kazanması amacıyla bazen farklı pozisyonlarda da kullanılabilir.
Soru cümlelerinde de yüklem olabilir ve soru sözcüğü yükleme eklenerek anlam oluşturulabilir. Özellikle ek fiil alarak yüklem görevini üstlenen soru sözcükleriyle karşılaşmak mümkündür.
Sıralı cümlelerde birden fazla yüklem yer alabilir ve bu yüklemler ortak bir özne tarafından gerçekleştirilir. Bu tür cümlelerde yüklem, cümlede birden fazla anlamı pekiştirir.
Bazı cümlelerde yüklem, tamlama halinde olup cümlenin bütününü oluşturabilir. Bu tür cümlelerde genellikle gizli özne bulunur, çünkü cümlenin anlamı tamlamanın kendisiyle tamamlanır.
Eğer bir ifadede yargı yoksa, ne kadar uzun olursa olsun o ifade cümle değildir, çünkü yüklem olmadan bir yargı oluşmaz.
Yüklem tek kelimeden oluşabileceği gibi, bir tamlama ya da kelime grubu şeklinde de olabilir. Ancak her durumda cümlenin anlamını tamamlamak zorundadır.
Eksiltili cümlelerde yüklem bazen açıkça yazılmaz ya da söylenmez, ancak bu cümlenin yüklemsiz olduğu anlamına gelmez. Cümlenin eksik kısmı, anlamdan çıkarılır ve okuyucu tarafından tamamlanır.
Her cümlede (yan cümlecikler hariç) bir yüklem bulunur. Cümleler arasında yan cümlecik olmadığı sürece, her cümlede bir tane yüklem olmalıdır.
Sıfat-fiil ekleri de bazen yüklem olabilir. Sıfat-fiil ekleriyle oluşturulan cümlelerde, yüklem olup olmadığını anlamak için cümlenin genel anlamına bakılmalıdır.
Deyimler, cümlede anlamı pekiştiren ifadelerdir ve deyimlerle oluşturulan yüklemleri ayırmak sıklıkla yanlış anlaşılır. Ancak deyimlerin de yüklem olarak kullanılabileceğini unutmamak gerekir.
Önemli bir nokta da “değil” sözcüğüdür. Tek başına “değil” yüklem oluşturmaz, ancak diğer sözcüklerle birleşerek anlam ifade eder ve cümlenin yargısını tamamlar.
A. Birleşik Fiillerin Yazımı
Not: Yol ve ulaşım terimleri ayrı yazılır.
Not: “Bilim” ve “bilgi” sözcükleriyle kurulan birleşik kelimeler ayrı yazılır.
Not: “Yuvar” ve “küre” kelimeleriyle kurulan birleşik kelimeler ayrı yazılır.
Not: Yiyecek ve içecek adlarıyla kurulan birleşik kelimeler ayrı yazılır.
Not: Gök cisimleri ayrı yazılır.
Not: Organ veya organ yerine geçen sözcüklerle kurulan birleşik kelimeler ayrı yazılır.
Not: Zamanla ilgili birleşik kelimeler ayrı yazılır.
Fiil köklerine eklenen isim yapım ekleri, fiil köklerinden yeni isimler türetir. Bu ekler, fiil köklerine eklenerek isimler oluşturur ve fiilden isim yapma işlemini gerçekleştirir.
Bu ekler, fiil köklerinden isim türetme işlevi görür ve fiilin anlamını genişleterek yeni isimler oluşturur.
Alışılmış Bağdaştırma
Alışılmış bağdaştırma, akıl ve mantık açısından uyumlu olan bağdaştırmalardır. Bu tür bağdaştırmalar, dilde genel bir kabul görmüş, herkes tarafından anlaşılmış ve üzerinde uzlaşı sağlanmış söz veya söz öbekleridir. Bu tür ifadeler, genellikle sözlüklerde ve dilbilim kitaplarında yer almaktadır.
Örnekler:
Alışılmamış Bağdaştırma
Alışılmamış bağdaştırma, akıl ve mantık kurallarına uymayan bağdaştırmalardır. Bu tür bağdaştırmalar, mantık açısından ve genel kullanımda uyumsuzluk gösterir. Türkçede genellikle kullanılmayan, alışılmamış ve alışkanlık dışı bağdaştırmalardır.
Örnekler:
Not: Sınavlarda, alışılmış ve alışılmamış bağdaştırmalarla ilgili sıklıkla cümlelerde boşluk bırakılarak uygun sözcük veya söz öbeği ile boşlukların tamamlanması şeklinde sorular sorulmaktadır.
Örnek Cümleler
Cümle:
O hiçbir zaman ………………. fırsatları aklından çıkaramadı. Belli ki çok etkilenmişti.
Yukarıdaki cümlede boş bırakılan yere gelecek en uygun sözcük hangisidir?
A) bulunan
B) içilen
C) kaçırılan
D) işitilen
E) uygulanan
Çözüm:
Doğru Cevap: “C” seçeneğidir.
Türkçede, “n” ünsüzü ile biten bir heceden sonra “b” ile başlayan bir hece geldiğinde, “b” sesi genellikle kendisinden önceki “n” sesini “m” sesine dönüştürür. Bu ses değişikliği, dudak ünsüzleri arasında benzeşme nedeniyle ortaya çıkar. Dudak ünsüzleri, dudakların birleşmesiyle oluşur ve bu nedenle seslerin oluşum yerleri benzerdir. Bu durum, seslerin uyumlu hale gelmesini sağlar. Özellikle Farsça kökenli kelimelerde ve diğer yabancı kelimelerde bu benzeşmeye sıkça rastlanır.
1. Sünbül – Sümbül
“Sünbül” kelimesi doğru yazımıyla “sümbül” olarak düzeltilmelidir. Burada “n” sesi, “b” ile başlayan bir heceden önce “m” sesine dönüşür.
2. Tenbel – Tembel
“Tenbel” yerine “tembel” doğru yazımdır. Bu kelimede “n” sesi “b” sesi tarafından “m” sesine dönüştürülür.
3. Penbe – Pembe
“Penbe” kelimesinin doğru yazımı “pembe”dir. Burada “n” sesi, “b” ile başlayan bir heceden önce “m” sesine dönüşür.
4. Tanbur – Tambur
“Tanbur” yerine “tambur” doğru yazımdır. Bu kelimede “n” sesi “b” sesi tarafından “m” sesine dönüştürülür.
5. Muşanba – Muşamba
“Muşanba” kelimesinin doğru yazımı “muşamba”dır. Burada “n” sesi “b” sesine dönüşür.
6. Anbar – Ambar
“Anbar” doğru yazımıyla “ambar” olarak düzeltilmelidir. Bu kelimede “n” sesi, “b” ile başlayan bir heceden önce “m” sesine dönüşür.
7. Cınbız – Cımbız
“Cınbız” yerine “cımbız” doğru yazımdır. Burada “n” sesi “b” sesi tarafından “m” sesine dönüştürülür.
8. Saklanbaç – Saklambaç
“Saklanbaç” kelimesinin doğru yazımı “saklambaç”tır. “N” sesi, “b” sesine dönüşür.
9. Anber – Amber
“Anber” doğru yazımıyla “amber” olarak düzeltilmelidir. Bu kelimede “n” sesi “b” sesine dönüşür.
10. Dolanbaç – Dolambaç
“Dolanbaç” yerine “dolambaç” doğru yazımdır. Burada “n” sesi, “b” ile başlayan bir heceden önce “m” sesine dönüşür.
11. Konposto – Komposto
“Konposto” kelimesinin doğru yazımı “komposto”dur. Bu kelimede “n” sesi “b” sesi tarafından “m” sesine dönüştürülür.
12. Kanbur – Kambur
“Kanbur” doğru yazımıyla “kambur” olarak düzeltilmelidir. Burada “n” sesi “b” sesine dönüşür.
13. Kanber – Kamber
“Kanber” yerine “kamber” doğru yazımdır. Bu kelimede “n” sesi “b” sesi tarafından “m” sesine dönüştürülür.
14. Münbit – Mümbit
“Münbit” kelimesinin doğru yazımı “mümbit”tir. Burada “n” sesi, “b” ile başlayan bir heceden önce “m” sesine dönüşür.
15. Çenber – Çember
“Çenber” yerine “çember” doğru yazımdır. Bu kelimede “n” sesi “b” sesi tarafından “m” sesine dönüşür.
16. Çarşanba – Çarşamba
“Çarşanba” kelimesinin doğru yazımı “çarşamba”dır. Burada “n” sesi “b” sesine dönüşür.
17. Perşenbe – Perşembe
“Perşenbe” doğru yazımıyla “perşembe” olarak düzeltilmelidir. Bu kelimede “n” sesi “b” sesi tarafından “m” sesine dönüşür.
Uyarı 1: Özel isimlerde dudak ünsüzleri benzeşmesi kuralı uygulanmaz.
Örnekler:
Uyarı 2: Birleşik sözcüklerde dudak ünsüzleri benzeşmesi (n-b çatışması) kuralı geçerli değildir.
Örnekler:
Dudak ünsüzlerinin (b, m, p) oluşumu sırasında dudaklarımızın birleşmesi gerekir. Bu nedenle bu sesler dudak ünsüzleri olarak kabul edilir. “n” sesi ise damak ünsüzü olduğundan, dudak ünsüzleriyle birleşmez. Bu, seslerin nasıl oluştuğunu anlamak için bir deney yaparak da görülebilir.
Söz Öbekleri ve Anlamları: Yansıma Sözcükler, İkilemeler, Atasözleri, Deyimler ve Özdeyişler
Yansıma Sözcükler:
Yansıma sözcükler, doğadaki seslerin taklit edilerek türetilmiş kelimelerdir. Bu tür kelimeler, belirli bir sesin insan kulağındaki karşılığını temsil eder.
Örnekler:
İkilemeler:
İkilemeler, anlamı güçlendirmek, vurgulamak veya etkileyici kılmak amacıyla kullanılan söz öbekleridir. Çeşitli şekillerde oluşturulabilirler:
Oluşum Şekilleri:
Not: İkileme içindeki sözcükler arasına noktalama işareti koyulmaz.
Atasözleri:
Atasözleri, anonim (söyleyeni bilinmeyen), kalıplaşmış ve genellikle öğüt veren özlü sözlerdir.
Örnekler:
Deyimler:
Deyimler, iki veya daha fazla kelimeden oluşan, belirli durum veya duyguları kısa ve özlü bir şekilde anlatan kalıplaşmış ifadelerdir.
Örnekler:
Atasözleri ve Deyimlerin Ortak Özellikleri:
Atasözleri ve Deyimlerin Farklılıkları:
Özdeyişler (Vecizeler):
Özdeyişler, düşünce, duygu veya ilkeleri kısa ve öz bir şekilde ifade eden, genellikle bir kişiye ait olan ifadelerdir.
Örnekler:
Bir cümle yapısı içerisinde birden fazla yargının bulunduğu, yani yan ve temel cümleciklerin birleşiminden meydana gelen cümlelere birleşik cümle denir. Birleşik cümleler, yapılarında tek bir yüklem içerir, fakat cümle içerisinde birden fazla yargı barındırırlar. Bu yargılardan biri yan cümlecik, diğeri ise temel cümlecik olarak adlandırılır. Bu yapıyı anlamak için “yan cümlecik” ve “temel cümlecik” kavramlarının ne anlama geldiğini bilmek önemlidir. Bir birleşik cümle, basitçe şu formülle ifade edilebilir:
Birleşik cümle = Yan cümlecik + Temel cümlecik
Temel cümlecik, bir cümlenin çekimli fiile veya ek fiil almış bir ad soylu sözcüğe sahip olan ana yargısına verilen addır. Temel cümlecik, cümlenin asıl anlamını ve yargısını taşıyan bölümüdür.
“Yağmur durunca dışarı çıktı.”
Bu cümlede “dışarı çıktı” kısmı temel cümleciktir. “Durunca” ise yan cümlecik olarak cümleye ek anlam katmaktadır.
Başka bir örnek daha verecek olursak:
“Çalışırsan başarırsın.”
Burada ise “başarırsın” cümlenin temel cümleciğidir ve “çalışırsan” kısmı yan cümleciği oluşturur. Böylelikle birleşik cümle oluşmuş olur.
Yan cümlecik, cümlenin bir öğesi olarak görev yapar ve genellikle fiilimsi, dilek-şart kipinde fiil ya da bir aktarma söz içerir. Yan cümlecik, temel cümleciğe ek bir anlam veya şart katar. Yan cümlecik, cümlenin öznesi, nesnesi, zarf tümleci gibi işlevlerde bulunabilir. Yan cümlecik yüklemi, fiilimsi ya da çekimli bir fiil olabilir.
“Onu çizip bitirdi.”
Burada “çizip” yan cümlecik olarak kullanılmıştır ve temel cümlecik “bitirdi” dir. “Çizip” kelimesi bir fiilimsi olduğu için yan cümleciği oluşturur.
Bir başka örnek:
“Akşam size mutlaka uğrarım, demişti.”
Bu cümlede, “demişti” kısmı yan cümlecik olup, aktarma söz olarak kullanılmıştır. Temel cümlecik ise “uğrarım” kısmıdır.
Birleşik cümleler, farklı yapıları nedeniyle çeşitli kategorilere ayrılır. Bunlar dört ana başlıkta incelenir:
Girişik birleşik cümleler, içinde fiilimsi bulunan cümlelerdir. Yan cümlecik, fiilimsinin olduğu bölümdür, temel cümlecik ise yüklemi içeren bölümdür. Yan cümlecik temel cümleciğin bir öğesi olabilir ya da cümledeki işlevine göre farklı görevler üstlenebilir.
“Vazgeçenler sadece kaybedenlerdir.”
Bu cümlede, “vazgeçenler” sözcüğü bir sıfat-fiil eki almıştır ve yan cümleciktir. Yüklemin bulunduğu kısım olan “kaybedenlerdir” ise temel cümleciktir.
“Abdal ata binince, bey oldum sanır.”
Bu cümlede yan cümlecik, “Abdal ata binince” kısmıdır ve “-ince” zarf-fiil eki ile oluşmuştur. Temel cümlecik ise “bey oldum sanır” kısmıdır.
Bir cümlede kaç tane fiilimsi varsa o kadar yan cümlecik bulunur.
“Gözyaşlarını silerek yürürken düşüp yaralanmış.”
Bu cümlede üç yan cümlecik vardır: “silerek”, “yürürken” ve “düşüp” fiilimsileridir.
Şartlı birleşik cümleler, yan cümleciğin temel cümleye şart anlamı katmasıyla oluşur. Yan cümlecik, genellikle “-se, -sa” şart kipi eki alır ve temel cümleye bağlanır. Ana cümleyi zaman, şart, sebep veya benzetme açısından tamamlar.
“Ne doğrarsan kaşığında o çıkar.”
Bu cümlede, “ne doğrarsan” kısmı yan cümleciği oluşturur ve şart kipi ekiyle temel cümleye bağlanır.
“Çalışırsan sınavı kazanırsın.”
Bu cümlede de “çalışırsan” yan cümleciktir ve şart kipi eki ile temel cümleye bağlanmıştır.
Başka bir kişinin sözünün, olduğu gibi aktarılmasıyla oluşan birleşik cümlelere “iç içe birleşik cümle” denir. Bir cümle içerisinde, başka bir cümle öğe olarak yer alır ve iki cümle birbirine bağlanır.
“Ben seni anlıyorum, dedi.”
Burada, “anlıyorum” cümlesi yan cümleciktir ve temel cümlenin belirtisiz nesnesi olarak görev yapmaktadır. Temel cümleciğin yüklemi “dedi”dir.
“Ahmet, ‘Seninle görüşmek istiyorum‘ dedi.”
Bu cümlede, aktarılan söz yan cümleciktir ve temel cümleye eklenmiştir.
“Ki” bağlacıyla kurulan birleşik cümlelere ki’li birleşik cümle denir. Farsçadan dilimize geçen “ki” bağlacı, çekimli fiillerden sonra gelir ve yan cümleciği temel cümleye bağlar.
“Dürüst ol ki herkes sana güvensin.”
Bu cümlede, “dürüst ol” kısmı yan cümleciktir ve “ki” bağlacıyla temel cümleye bağlanmıştır.
“Emanete sahip çık ki münafık olmayasın.”
Burada da “emanete sahip çık” kısmı yan cümlecik olup, “ki” bağlacı ile temel cümleye bağlanmıştır.
Bu şekilde, birleşik cümlelerin farklı türlerini ve bu türlerin cümlede nasıl görev yaptığını anlamış oluruz.
Herhangi bir olay veya duruma duyguların katıldığı anlatımlar, yorum cümleleri olarak adlandırılır. Bu tür cümlelerde kişisellik ve öznellik belirgindir. Yorum cümleleri, bir olay veya duruma dair kişisel görüşleri ve duygusal değerlendirmeleri içerir.
Örnek 1
Artık hayallerimin suya düşeceğinden kaygılanmıyorum çünkü onlar, düşe düşe yüzmeyi öğrenmişler. (Cemal Süreya)
Bu cümlede, kişisel duygular ve öznellik öne çıkmaktadır. “Hayallerin suya düşmesi” ve “hayallerin düşe düşe yüzmeyi öğrenmeleri” ifadeleri, kişisel görüş ve duyguları yansıttığı için yorum cümlesi olarak değerlendirilir.
Örnek 2
Dürüstlük, kıymetli bir mülktür; ucuz insanlarda bulunmaz. (Balzac)
“Dürüstlük” soyut bir kavramdır ve soyut kavramlar genellikle nesnel ölçütlerle değerlendirilmez. Cümlede “Dürüstlük, kıymetli bir mülktür” ve “ucuz insanlar” ifadeleri kişisel görüşler içerdiği için cümle yorum cümlesi olarak kabul edilir.
Örnek 3
Kadınlar zayıftır ama anneler güçlüdür. (Victor Hugo)
Bu cümlede, “kadın” ve “ana” kavramları üzerinden yapılan değerlendirme kişisel bir bakış açısını yansıtır. “Ana”nın çocuk sahibi olduğu için daha duyarlı ve güçlü olduğu düşüncesi, kişisel yorumları içerir. Bu nedenle, cümle yorum cümleleri arasında yer alır.
Örnek 4
Bahar mevsiminde duygular sel gibi akar.
Cümlede “duyguların sel gibi akması” ifadesiyle, bahar mevsimiyle ilişkili olarak kişisel duyguların etkisi anlatılmaktadır. Bu tür bir anlatım, kişisel bir görüş ve duygusal değerlendirme içerir, dolayısıyla yorum cümlesidir.
Örnek 5
Ne zaman bir düş kursam, ertesi gün hayal kırıklıklarını toparlıyorum. (Murathan Mungan)
Bu cümlede “düş kurmak” ve “hayal kırıklıklarını toparlamak” ifadeleri kişisel deneyim ve öznelliği yansıtır. Kişinin kişisel görüşleri ve duygusal durumları, yorum cümlesinin temelini oluşturur.
Örnek 6
Sesini hatırlamıyorum bile ama söyledikleri hala aklımda. (İlhan Berk)
“Söyledikleri hala aklımda” ifadesi, duygu ve kişisel izlenimleri yansıtır. Bu tür bir anlatım kişisel görüşleri ve duygusal bir atmosferi ifade eder, bu yüzden yorum cümlesi olarak kabul edilir.
Örnek 7
Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına der. (Kemalettin Kamu)
“Gönlümü yayla yaptım” ifadesi, kişisel bir görüşü ve öznelliği içerir. Şairin sanatsal bir ifadeyle gerçekleştirdiği bu yorum, kişisel bir bakış açısını yansıtır ve yorum cümlesi olarak değerlendirilir.
Örnek 8
Zaman, en iyi yazardır. Her zaman mükemmel sonları yazar.
“Zaman” kavramı etrafında yapılan bu değerlendirme, kişisel bir görüşü ve öznelliği içerir. “Mükemmel sonlar yazmak” ifadesi, kişisel bir yorumdur ve bu cümle yorum cümleleri arasında yer alır.
Örnek 9
Beraber ağlamaktaki tatlılık kadar hiçbir şey kalpleri birbirine bağlamaz. (Rousseau)
Cümlede “beraber ağlamaktaki tatlılık” ve “kalpleri birbirine bağlamak” ifadeleri, duygusal bir değerlendirmeyi içerir. Bu tür bir anlatım kişisel bir yorum yapar ve bu nedenle yorum cümlesi olarak kabul edilir.
Örnek 10
Meğer susmak; insanın içiyle konuşmasıymış, geç fark ettim. (K. Tazeoğlu)
“İnsanın içiyle konuşması” ifadesi, kişisel bir görüş ve öznelliği içerir. Bu tür bir yorum, kişisel duyguları ve deneyimleri yansıttığı için yorum cümlesidir.
Farklı bir dünyayla karşılaşırsınız onun bu son eserinde.
Bu cümlede “farklı bir dünyayla karşılaşmak” ifadesi kişisel bir gözlem ve değerlendirmeyi yansıtır. Bu tür bir ifade kişisel yorumları içerir.
Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra ya da hayallerdeki ümittir.
“Hayat yaşandığı kadar vardır” ifadesi, kişisel bir değerlendirme ve öznelliği içerir. Bu tür yorumlar kişisel görüşleri ifade eder.
Ay ninniler söylüyordu Dünya’ya, Güneş ağabeyi uykudayken.
“Ay ninniler söylüyordu” ifadesi, kişisel bir hayal gücünü ve duygusal anlatımı yansıtır. Bu tür bir yorum kişisel görüşleri ifade eder.
Uçsuz bucaksız gökyüzünde kanat çırpan martıların seyrinde gönül huzura ererdi.
“Uçsuz bucaksız gökyüzünde martıları izlemek” ifadesi, kişisel bir duygusal deneyimi anlatır. Bu tür yorumlar kişisel duyguları ve gözlemleri yansıtır.
Yeryüzünde biten her hayat için gökyüzünde bir melek ağlar.
“Gökyüzünde melek ağlar” ifadesi, kişisel bir duygusal yorum ve gözlemi içerir. Bu tür anlatımlar kişisel görüşleri yansıtır.
Hasret kapımda nöbet tutar.
“Hasret kapımda nöbet tutar” ifadesi, kişisel bir duygusal durumun ve öznelliğin ifadesidir. Bu tür bir yorum kişisel görüşleri içerir.
Gözler yaşarmadıkça gönüllerde gökkuşağı oluşmaz. (Cheney)
“Gözler yaşarmadıkça gönüllerde gökkuşağı oluşmaz” ifadesi, kişisel bir duygusal gözlem ve yorum içerir. Bu tür bir ifade, kişisel görüşleri ve duygusal değerlendirmeleri yansıtır.
Eğer aşk için kelime gerekseydi, dilsizler nasıl sevecekti. (Edward)
“Dilsizlerin sevmesi” ifadesi, kişisel bir görüş ve duygusal yorum içerir. Bu tür bir ifade, kişisel gözlemleri ve duygusal değerlendirmeleri yansıtır.
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın. Sussan acıtır; konuşsan kanatır! (Oğuz Atay)
“Kelimelerin cam kırıkları gibi olması” ifadesi, kişisel bir duygusal gözlem ve yorum içerir. Bu tür bir anlatım, kişisel görüşleri ve öznelliği yansıtır.
Hazin hazin esiyordu sonbahar rüzgârları.
“Sonbahar rüzgârlarının hazin esmesi” ifadesi, kişisel bir duygusal gözlem ve yorum içerir. Bu tür anlatımlar kişisel duyguları yansıtır.
Acıya kahkaha atabilmek bir sanatsa eğer ben çok pahalı bir tabloyum. (Bukowski)
“Acıya kahkaha atabilmek” ifadesi, kişisel bir duygusal yorum ve gözlemi içerir. Bu tür bir anlatım kişisel görüşleri ve öznelliği yansıtır.
Benzetme, iki kavram, olay ya da durumun birbiriyle ilişkilendirilerek anlatılmasına denir ve bu anlatım biçimi özellikle düşünceyi somutlaştırmak ve daha anlaşılır kılmak amacıyla kullanılır. Benzetmenin temel amacı zayıf olanı daha güçlü bir şeye yaklaştırmak, bu sayede anlatımı daha etkili ve akılda kalıcı hale getirmektir. Benzetme yaparken genellikle “gibi, tıpkı, sanki, adeta” gibi ifadeler tercih edilir. Benzetme çoğunlukla cümle düzeyinde yer alır ancak bazı paragraflarda da bu anlatım yoluna başvurulabilir. Benzetme, anlatımı güçlendirmek ve netleştirmek amacıyla kullanılan en önemli tekniklerden biridir.
Bir benzetmede genellikle dört ana unsur bulunur: benzeyen, benzetilen, benzetme yönü ve benzetme edatı. Bu unsurların tamamı bir arada kullanılır. Ancak bazen benzetme yönü ve edatı, anlatımın doğallığı içerisinde yer almayabilir. Benzetme yapılırken, anlatılmak istenen asıl şey benzeyen unsur olup, benzetilen ise onu açıklamak amacıyla kullanılır. Benzetme, okurun zihninde canlandırmak istediği düşünceyi somutlaştırır ve etkili bir şekilde aktarılmasını sağlar.
Benzetme ile İlgili Örnekler
“Bilmiyorum duygularım beni hangi derin uçurumlara sürükleyecek. Hangi yoldan devam edeceğimi kestiremiyorum. İnsan neden hisleriyle boğuşur, neden onların derinliklerinde kaybolur? Bence bunun nedeni hayata anlam katmasıdır. Duygularım bir kasırga gibi içimde esip coşarken, hayat da daha renkli bir hâl alır benim için. Öyleyse neden hislerimizi köreltemiyoruz ki? Bırakalım hislerimiz özgürce süzülsün, adeta bir balık gibi engin denizlerde yüzsün.”
Açıklama: Bu paragrafta yazar düşüncelerini daha anlaşılır ve canlı kılmak için benzetme yöntemine başvurmuştur. “Duygularım bir balık gibi okyanusların derinliklerinde yüzsün.” ifadesinde, duygular ile balık arasında bir benzetme yapılmıştır. Burada balık, denizde özgürce dolaşan bir varlık olarak duygulara benzetilmiştir ve bu benzetme, duyguların serbestçe hareket etmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
“Türkülerimiz… Bazen derin bir sızı, bazen mutluluğun kaynağı. Eskiden bir Kerkük türküsü, bir Erzurum türküsüyle sabahlara uyanırdık. Zaman zaman da Nizip yöresine ait türküler ruhumuzu okşardı. Her türlü kötülükten uzak, yürekleri birleştiren bu türküler, tıpkı şairin dediği gibi ‘Ana sütü gibi saf ve temiz’dir. Türküler, ruhumuza ana sütü gibi hayat veren, bizi hayata bağlayan değerlerdir.”
Açıklama: Bu paragrafta, türküler ile ana sütü arasında bir benzetme yapılmıştır. Ana sütü, insan hayatında saf ve temiz olan, hayata bağlayan bir unsur olarak bilinir. Yazar, bu saflık ve temizliği türkülerle özdeşleştirerek onların da aynı şekilde ruhu besleyen, yaşama bağlayan unsurlar olduğunu anlatmak istemiştir.
“Hayatın akışına karşı adeta bir yaprak gibi savruluyoruz. Bazen sert bir duvara çarpıyoruz, bazen de rüzgârın önünde savrulup gidiyoruz. Hiçbir zaman istediğimiz yönde ilerleyemiyoruz. Neden mi? Çünkü yeterince çaba sarf etmiyoruz. Hayatı rüzgârsız düşünmek elbette mümkün değil. Ancak insanlar, emek ve gayretle bu rüzgârın yönünü değiştirebilirler. Öyleyse neden bir kuru yaprak gibi hafif ve savunmasız olalım ki? Rüzgârın önünde savrulup gitmeyelim.”
Açıklama: Bu örnekte, insanların hayat karşısındaki zayıflığı, bir yaprağın rüzgârda savrulmasına benzetilmiştir. Yaprak, doğada rüzgârın önünde çaresizce sürüklenen bir varlıktır ve bu benzetmeyle, insanın hayatın karşısında çaba göstermediği takdirde aynı şekilde savrulacağı anlatılmak istenmiştir.
“Toplumda kömür gibi kapkara gözlü insanlar ya da hilal gibi düzgün kaşlı bireyler olabilir. Ancak asıl önemli olan, sabırda Eyüp gibi insanların bulunmasıdır. O, durmuş bir saat misali zamandan şikâyetçi olmayan biriydi. İnsan, rüzgâr gibi hızla akan zamanın içinde sabırla ilerlemelidir. Çünkü her insan fanidir ve bir gün bu dünyadan göçüp gidecektir.”
Açıklama: Bu paragrafta birden fazla benzetme yapılmıştır. Gözler, siyah renklerinden dolayı kömür ile; kaşlar ise düzgünlüklerinden dolayı hilal ile benzetilmiştir. Ayrıca, sabırlı bir insan Hz. Eyüp’e, durgun bir zamanı anlatmak için de durmuş bir saate benzetme yapılmıştır. Bu cümleler, okurun zihninde anlatılanları daha somut ve etkileyici hale getirmek için kullanılmıştır.
“Ülkemizin can damarı olan o geniş ovale doğru yaklaşıyorduk. Hangi ova mı? Elbette ki Çukurova’dan bahsediyorum. Bahar geldiğinde güzelliğiyle insanı büyüleyen o görkemli yer. Çukurova, yine göz kamaştırıcı görünüyordu; sanki beyaz bir at gibi zarif ve süslüydü bu mevsimde. O uçsuz bucaksız coğrafya, rüyalara giren bir diyar gibi masalsıydı.”
Açıklama: Bu paragrafta, Çukurova güzelliği ve zarafetiyle beyaz bir ata benzetilmiştir. Beyaz at, zarif, güzel ve dikkat çeken bir varlık olarak seçilmiştir ve bu benzetmeyle Çukurova’nın doğasının aynı özelliklere sahip olduğu anlatılmak istenmiştir.
Bu örneklerde görüldüğü gibi, benzetme ile anlatılan şeyler daha anlaşılır ve zihinde canlanacak bir hale getirilir. Bu sayede anlatılmak istenen düşünce daha etkili bir şekilde aktarılmış olur.
Öğretici Anlatım: Bilgilendirme ve Yönlendirme Tekniği
Bir konuda okuyucuyu bilgilendirmek, düşündürmek, yönlendirmek ve ikna etmek amacıyla kullanılan anlatım tekniğine öğretici anlatım denir. Bu anlatım biçimi, genellikle belirli bir bilgi vermek ve okuyucuyu konu hakkında bilinçlendirmek amacı taşır.
Öğretici Anlatımın Özellikleri
Öğretici Anlatımla İlgili Örnekler
Örnek 1
DİL BİRLİĞİNİN ÖNEMİ
Bir millet, aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarındaki dil, tarih, ülkü, gelenek ve görenek birliği ile tanımlanır. Bir toplumun millet olarak adlandırılabilmesi için, o toplumda ortak bir dil konuşulması, tarihi bir geçmişe sahip olmaları, gelecekte birlikte yaşama arzusunu taşımaları ve ortak duyguları paylaşmaları gerekmektedir. Millet olmanın ve birlikte yaşamanın temeli, dil, kültür ve geçmişin birikimi ile atılır.
Fertleri birbirine bağlayan ve milletin oluşumunu sağlayan temel unsur kültürdür. Kültürün en önemli parçalarından biri dildir. Eğer dil olmazsa, milletler de dağılır, tıpkı harcına çimento katılmadan örülmüş tuğlaların dağıldığı gibi. Nasıl ki tuz yiyeceği korursa, dil dini, din de milleti korur. Diline sahip çıkmayan milletler, kendi değerlerinden koparak egemen milletlerin sömürgesi haline gelir. Dil, bir milletin hem kalbi hem de zihnidir. Unutulmamalıdır ki, kalbi duran ölür, zihnini yitiren delirir.
Bu nedenle, dil, insanları bir arada tutan ve aralarındaki iletişimi sağlayan tek araçtır. Dil, milletin birlik ve bütünlüğünü sağlayan en güçlü bağdır. Dil; geçmişi bugüne, bugünü ise yarınlara bağlar. Bir milletin dili, onun tarihi ve kültürü ile iç içedir. Bu yüzden, millet için gerekli olan her şey dilde saklıdır. Dilsiz bir millet tarihin hiçbir döneminde varlığını sürdürememiştir. (kamudanhaber.com)
Açıklama: Bu metin, okuyucuyu bilgilendirmek, düşündürmek ve yönlendirmek amacıyla yazılmıştır. Metin, kelime oyunları içermeyen, sade ve açık bir dil kullanılarak yazılmıştır. Geniş zaman kipinin tercih edilmesi ve metnin akademik özellikler taşıması, bu metnin öğretici anlatım tekniğiyle oluşturulduğunu gösterir.
Örnek 2
İLİM KENDİN BİLMEKTİR
İlim, ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
Okumaktan murat ne
Kişi Hak’kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru ekmektir
Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme
Eğer Hak bilmez isen
Abes yere gelmektir
Dört kitabın mânâsı
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır
Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Mânâsı ne demektir
Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir
(Yunus Emre)
Açıklama: Bu şiir, okuyucuyu ikna etmek, düşündürmek, yönlendirmek ve nasihat vermek amacıyla yazılmıştır. Şiir, yazıldığı döneme uygun olarak sade, açık ve pürüzsüz bir dil kullanımı içerir. Şiirin dizelerinde geniş zaman kipinin kullanılması, şiirin öğretici anlatım tekniğinden faydalanarak yazıldığını gösterir.
İlgi (tamlayan) eki, ad tamlamalarında kullanılan ve tamlayan olan sözcüğe eklenen bir ektir. Bu ek, belirtili ad tamlaması oluşturarak cümlelerde anlam bütünlüğü sağlar.
Kullanım ve Örnekler:
İlgi eki, “ben” ve “biz” kişi zamirlerine geldiğinde “-im” şeklini alır, ve yine bir isim tamlaması oluşturur.
İlgi eki olan “-im” ve iyelik eki olan “-ım, -im, -um, -üm” sıklıkla karıştırılabilir. Bu karışıklığı önlemek için “tamlayan” ve “tamlanan” unsurlarına dikkat edilmelidir.
İlgi eki, isim, zamir ve sıfat-fiil sözcükleri edatlara ve fiillere bağlayabilir.
Türkçede, ad görevli bir sözcüğe “-ki” ekinin getirilmesiyle oluşturulan ilgi zamiri, belirtili isim tamlamalarında “tamlanan” unsurunun yerini tutar. Bu zamir eklendiği sözcüğe her zaman bitişik yazılır ve büyük küçük ünlü uyumuna uymayan tek biçimi “-ki”dir.
“Dünya”, “Güneş” ve “Ay” sözcüklerinin yazımı, cümle içindeki kullanım alanlarına göre değişiklik gösterir.
Büyük harfle yazılır: Bu sözcükler, gök cisimleri olarak kullanıldığında büyük harfle yazılırlar. Örneğin:
Küçük harfle yazılır: Bu sözcükler, mecazi anlamda veya günlük hayatta kullanıldığında küçük harfle yazılırlar. Örneğin:
Özetle:
Önemli Not:
Örnek Cümleler:
Neden Önemlidir?
Unutmayın: Bu kuralı öğrenerek, “Dünya”, “Güneş” ve “Ay” sözcüklerini doğru şekilde kullanabilirsiniz.
Örnek: Alperen çalışkan idi. → Örnek cümlede “-idi” eki “çalışkan” isminin sonuna gelmiş vee bu ismin cümlede yüklem görevi üstlenmesini sağlamıştır. Ek fiil kendinden önceki sözcüğe birleşik olarak da yazılabilir. Birleşik yazıldığında başındaki ünlü düşer. Alperen çalışkandı.
• Öğrenilen (Duyulan) Geçmiş Zaman: Öğrenilen geçmiş zamanda isimlere “-imiş” eki getirilerek cümlede yüklem görevi üstlenmeleri sağlanır.
Örnek: Alperen çalışkan imiş. → Alperen çalışkanmış.
• Şart Kipi: İsimlere “-ise” eki getirilerek oluşturulur. Cümleye koşul anlamı katar. Ek fiilin koşul ekini alan sözcük cümlede yüklem görevini üstlenmez.
Örnek: Hastaysa biraz dinlensin. (hasta ise)
• Geniş Zaman: Ek fiilin geniş zaman kipinde kullanılan şekli, diğer çekimlerdeki kadar belirgin değildir. Ek fiilin geniş zaman çekiminde, (üçüncü tekil vee çoğul kişiler hariç) sadece kişi ekinden yararlanılır.
1. tekil kişi: çalışkanım → kişi eki kullanılmış
2. tekil kişi: çalışkansın → kişi eki kullanılmış
3. tekil kişi: çalışkandır → ek fiilin geniş zamanı kullanılmış
1. çoğul kişi: çalışkanız → kişi eki kullanılmış
2. çoğul kişi: çalışkansınız → kişi eki kullanılmış
3. çoğul kişi: çalışkanlardır → -lar kişi ekinden sonra ek fiilin geniş zamanı kullanılmış
2. Basit Zamanlı Filleri Birleşik Zamanlı Yapmak:
Ek fiilin görevlerinden biri de basit zamanlı filleri birleşik zamanlı yapmaktır. Bu konuyu incelemeden önce basit zamanlı fiil kavramını öğrenelim. Basit zamanlı fiil, fiilin tek birr zaman veya kip bildirecek şekilde çekimlenmesiyle oluşur.
gider, gidiyor, gidecek, gitmiş
Birleşik zamanlı fiil ise, fiilin birden çokk kip vee zaman bildirecek şekilde çekimlenmesiyle oluşur. Basit zamanlı fiillere ek fiil getirilerek birleşik zamanlı fiil yapılır.
Her sabah erken kalk-ar–idi. → Her sabah erken kalkardı.
Yukarıdaki örnekte “kalmak” fiiline “-ar” geniş zaman eki getirilmiş vee birr tek zaman eki aldığı için bu haliyle basit zamanlı fiil olmuştur. Daha sonra ise ek fiilin “-idi” eki getirilmiş, “kalkar idi” veya diğer okunuşuyla “kalkardı” şekline dönüşmüş vee birleşik zamanlı fiil olmuştur. www.z-turkce.com
BİRLEŞİK ZAMAN KİPLERİ
► Hikaye Birleşik Zaman: Fiilin basit çekiminden sonra ek fiilin “idi” şekli getirilerek yapılır.
Örnek: gel-miş-idi-m → gelmiştim
gel → fiil kökü
miş → duyulan geçmiş zaman eki
idi → ek fiilin hikaye birleşik zamanı
m → kişi eki
Örnek: git-meli-idi → gitmeliydi
git → fiil kökü
meli → gereklilik kipi
idi → ek fiil
► Rivayet Birleşik Zaman: Fiilin basit çekiminden sonra ek fiilin “imiş” şekli getirilerek yapılır.
Örnek: gel-ecek-imiş-im → gelecekmişim
gel → fiil kökü
ecek → gelecek zaman eki
imiş → ek fiilin rivayet birleşik zamanı
im → kişi eki
Örnek: git-meli-imiş → gitmeliymiş
git → fiil kökü
meli → gereklilik kipi
imiş → ek fiilin rivayet birleşik zamanı
► Koşul (Şart) Birleşik Çekimi: Fiilin basit çekiminden sonra ek fiilin “ise” şekli getirilerek yapılır.
Örnek: bil-ecek-ise → bilecekse
bil → fiil kökü
ecek → gelecek zaman eki
ise → ek fiilin koşul birleşik çekimi
Örnek: al-malı-ise-n → almalıysan
al → fiil kökü
malı → gereklilik kipi
ise → ek fiilin koşul birleşik çekimi
n → kişi eki
Kanıtlayıcı Anlatımın Tanımı ve Özellikleri
Kanıtlayıcı anlatım, herhangi bir düşüncenin veya konunun doğruluğunun çeşitli açılardan okuyucuya veya dinleyiciye ispatlanmaya çalışıldığı anlatım biçimidir. Bu tür bir anlatım, ikna, inandırma, kabul ve benimsetme kavramlarıyla da açıklanabilir. Kanıtlayıcı anlatımın amacı, ileri sürülen düşüncenin ispatlanmasıdır.
Kanıtlayıcı Anlatımın Özellikleri
Kanıtlayıcı Anlatımın Örnekleri
Örnek 1
Şiirin başka bir dile çevrilip çevrilmeyeceği uzun zamandır tartışılmaktadır. Şiirin kendine özgü yapısı nedeniyle, çevirisinin zor olduğunu söylemek mümkündür. Anlamın okur merkezli olması, bir dildeki ses ve biçemin diğer dilde yakalanmasının zor olması, dillerin sözcüklerinin her zaman birbirini karşılamaması şiir çevirisini zorlaştıran etkenlerdir. Jean Cocteau, “Şiir, öyle ayrı bir dil ki başka hiçbir dile çevrilemez hatta yazılmış göründüğü dile bile.” sözüyle bu gerçeği ortaya koymaktadır.
Açıklama: Bu parçada yazar, “şiirin yapısı nedeniyle çevirisinin zor olduğu” düşüncesini işlemiştir. Bunu inandırıcı kılmak için, aynı doğrultuda düşünen Jean Cocteau’nun sözünden yararlanarak tanık olarak göstermiştir. Yazar, ayrıca örneklere başvurarak düşüncesini ispatlamaya çalışmaktadır.