Belirtisiz Nesne, fiil cümlesinde eylemin doğrudan etkilediği, ancak belirli bir nesneyi belirtmeyen veya tanımlamayan nesnelerdir. Belirtisiz nesneler genellikle yalnızca bir ad ya da isim soylu sözcüklerle ifade edilir ve belirli bir nesneye atıfta bulunmazlar. Bu tür nesneler genellikle belirsiz bir referansa sahip olup, cümlede yalnızca bir genel anlam taşır.
Fiil cümlelerinde öznenin yaptığı eylemden etkilenen varlık, nesne olarak adlandırılır. Nesneyi belirlemenin bazı yolları ve kuralları şunlardır:
1. Yalın Durumda Bulunan Nesne
Yalın durumda olan nesne, yükleme yöneltilen “Ne?” sorusu ile bulunur. Bu tür nesneler, fiil cümlesinde direkt olarak eylemin hedefi olur. Aşağıda bu durumu gösteren bir örnek verilmiştir:
2. İsim Cümlelerinde Nesne Bulunmaz
İsim cümlelerinde, fiil kullanımı olmadığı için nesne bulunmaz. Ancak, fiil cümlelerinde, geçişli ve ettirgen fiillerle oluşturulan cümlelerde nesne mevcut olabilir. İşte bir örnek:
3. Yüklem Sonrasında Öznenin ve Nesnenin Bulunması Gerekliliği
Yüklemden sonra mutlaka özne ve nesne bulunmalıdır. Öznenin ve nesnenin her ikisi de “Ne?” sorusuna cevap verdiği için, eğer bu iki öğe yanlış yerleştirilirse, yanlış bir analiz yapılabilir. İşte bu kuralı gösteren bir örnek:
4. Birden Fazla Belirtili veya Belirtisiz Nesne Kullanımı
Bir yüklem, birden fazla belirtili veya belirtisiz nesne alabilir. Bu durumda her bir nesne, eylemin farklı yönlerini etkiler. İşte bu durumu gösteren örnekler:
5. Edilgen Çatılı Fiillerde Nesne Bulunmaması
Edilgen çatılı fiillerle oluşturulan cümlelerde doğrudan nesne bulunmaz. Bu tür cümlelerde, geçici olarak belirtilmeyen nesne “sözde özne” olarak değerlendirilir. Örnek:
6. Çeşitli Sözcük Türlerinin Nesne Olması
Her türlü sözcük türü, söz öbeği, cümlecik veya tamlama nesne olabilir. Bu durum, nesnenin çeşitliliğini ve kullanımını gösterir. İşte çeşitli örnekler:
Bu kurallar, fiil cümlelerinde nesnenin doğru bir şekilde analiz edilmesine yardımcı olur ve cümle yapısının anlaşılmasını sağlar. Başka bir konuda yardıma ihtiyacınız var mı?
Anlam bilgisi, dilin temel yapı taşlarından biridir ve bir kelimenin çeşitli bağlamlarda nasıl kullanıldığını anlamak, dil becerilerini geliştirmek açısından önemlidir. Aşağıda, gerçek anlam, mecaz anlam, terim anlamı ve deyim anlamı hakkında kısa ve açıklayıcı notları bulabilirsiniz.
Gerçek anlam, bir kelimenin akla ilk gelen, herkesçe bilinen ve sözlüklerde yer alan en yaygın anlamıdır. Bu anlam, kelimenin günlük kullanımında ne ifade ettiğini gösterir.
Örnekler:
Mecaz anlam, bir kelimenin gerçek anlamından uzaklaşarak başka bir anlamda kullanılmasıdır. Bu tür kullanımlar genellikle soyut kavramları ifade etmek için yapılır ve kelimenin anlamında bir değişiklik veya genişleme içerir.
Örnekler:
Terim anlam, belirli bir bilim, sanat, spor veya meslek dalıyla ilgili özel bir anlam kazanan kelimelerdir. Terimler, genellikle bu özel alanlarla ilgili bilgiyi ve jargonunu içerir, dolayısıyla günlük dilde yaygın olarak kullanılmazlar.
Örnekler:
Örnekler:
Bir kelimenin terim anlamı, genellikle bağlamdan anlaşılır. Örneğin:
Deyim, iki veya daha fazla kelimenin bir araya gelerek oluşturduğu ve mecaz anlam taşıyan ifadelerdir. Deyimler, genellikle özel bir anlam içerir ve bu anlamlar genel yargı bildirmez ya da öğüt vermez.
Örnekler:
Bu tür ifadeler, günlük konuşmada yer edinir ve anlamları çoğu zaman mecazlıdır. Deyimlerin anlamları bağlam içinde belirginleşir ve sabit kalıplar halinde kullanılır.
Bu notlar, dil bilgisiyle ilgili temel kavramları anlamanızı ve kullanmanızı kolaylaştıracaktır. Bu kavramların her biri, dilin çeşitli yönlerini anlamak ve doğru bir şekilde kullanmak için önemlidir.
Birleşik sözcükler, iki veya daha fazla kelimenin anlamca bir bütünlük oluşturarak tek bir kavramı ifade eden kalıplaşmış bir yapıdır. Bu tür kelimeler, çeşitli dilbilgisel yapılar ve anlam ilişkileri aracılığıyla birleşir. Belirtisiz isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, birleşik fiiller, ikilemeler, kısaltma grupları ve kalıplaşmış çekim fiilleri gibi çeşitli ifade biçimleri birleşik kelimeleri oluşturur.
Örnekler:
Birleşik kelimeler, yazılış biçimlerine göre bitişik veya ayrı yazılabilir. Aşağıda, bitişik yazılan birleşik kelimelerle ilgili kurallar açıklanmıştır:
Örnekler:
Örnekler:
Bu kelimeler, ünlüyle başlayan bir yardımcı fiil almadığında köken biçiminde kalır (örneğin: azil, emir, hüküm).
Örnekler:
Bu kelimeler yalnızca yardımcı fiil ile kalıplaşmış birleşik kelimeler olarak bitişik yazılır.
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Eğer renk adlarından sonra “renk” kelimesi eklenirse, bu ifade ayrı yazılır (örneğin: Fildişi rengi).
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Şehir, kent, köy, mahalle vb. adlarında, birinci kelime tek başına yer adını ifade etmiyorsa bu tür yer adları bitişik yazılır.
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Edatlar, tek başlarına anlam taşımayan, ancak diğer kelimeler ve kelime gruplarıyla bir araya geldiklerinde anlam kazanan sözcüklerdir. Edatlar, farklı türdeki kelimeler veya kelime grupları arasında anlam ilişkisi kurar. Bu anlam ilişkisi, kendisinden önceki ve sonraki kelimeler veya kelime grupları arasındadır.
Türkçede sıkça kullanılan başlıca edatlar şunlardır: ile, için, kadar, gibi, ancak, göre, rağmen, sadece, başka, yalnız, üzere, dek, karşı, sonra, sanki, sıra, ötürü, öte, doğru, denli, dolayı, diye, değin, dair, değil, evvel, beri, gayri, bir, tek, karşın…
Türkçede en çok kullanılan edatlar ve açıklamaları:
“Birliktelik, araç-gereç, zaman, neden-sonuç ve durum” anlamları taşır. “İle” edatı, “-i” sesinin düşmesiyle “-le” ya da “-la” şeklinde de yazılabilir.
Örnekler:
Not: “İle” edatı ve “ile” bağlacı arasında fark vardır. “İle” edat olarak kullanıldığında, yerine “ve” bağlacı gelemeyebilir; bu cümlede anlam bozulur.
“Amaç, neden-sonuç, görecelik, hakkında, aitlik, uğruna, yolunda” anlamlarıyla kullanılır.
Örnekler:
“Karşılaştırma, eşitlik, benzerlik, ölçü, yaklaşıklık, zaman” anlamlarını ifade eder. Yönelme hâl ekiyle (-e, -a) kullanılır.
Örnekler:
Uyarılar:
Örnekler:
Örnek:
Örnekler:
“Benzetme, eşitlik, çabukluk, olasılık, karşılaştırma” anlamlarını taşır.
Örnekler:
“Miktar, yalnız, sadece, olsa olsa, sınırlandırma, ihtimal” anlamlarını ifade eder.
Örnekler:
Not: “Ancak” kelimesi cümle içinde farklı görevlerde kullanılabilir.
Örnekler:
“Karşılaştırma, uygunluk, yönünden, bakımından, görüş” anlamlarını taşır. Yönelme hâl ekiyle kullanılır.
Örnekler:
“Sadece, tek, yalnız” anlamlarını ifade eder.
Örnekler:
“Haricinde, dışında” anlamlarını taşır. Uzaklaşma hâl ekiyle birlikte kullanılır.
Örnekler:
Not: “Başka” kelimesi cümlelerde farklı görevlerde bulunabilir.
Örnekler:
“Sadece, tek” anlamlarını taşır.
Örnekler:
Not: “Yalnız” kelimesi cümlede farklı görevlerde bulunabilir. “Yalnız” yerine “ama, fakat” bağlaçları gelirse bağlaç olarak, “sadece, tek” anlamıyla kullanıldığında ise edat olarak değerlendirilir.
Örnekler:
“Zamanda yakınlık, tarz, şekil, amaç, gibilik ve şart” anlamlarını taşır.
Örnekler:
“Sonuna kadar, kadar, kadarına kadar, üst sınır” anlamlarını taşır.
Örnekler:
“Önünde, zıt, karşısında, farklı” anlamlarını taşır.
Örnekler:
“Zaman, sonrasında” anlamlarını taşır.
Örnekler:
“Ön yargı, tahmin, benzetme” anlamlarını ifade eder.
Örnekler:
“Öncelik, sıralama” anlamlarını taşır.
Örnekler:
“Neden, gerekçe” anlamlarını ifade eder.
Örnekler:
“Uzaklık, başka” anlamlarını ifade eder.
Örnekler:
“Uygunluk, doğruluk” anlamlarını taşır.
Örnekler:
“Ölçü, derece” anlamlarını ifade eder.
Örnekler:
“Sebep, gerekçe” anlamlarını taşır.
Örnekler:
“Amaç, neden” anlamlarını ifade eder.
Örnekler:
“Yakınlık, ilişki” anlamlarını ifade eder.
Örnekler:
“İlgili, hakkında” anlamlarını taşır.
Örnekler:
“Olumsuzluk” anlamlarını ifade eder.
Örnekler:
“Önce, geçmiş” anlamlarını taşır.
Örnekler:
“Sonraki, bu tarafa” anlamlarını ifade eder.
Örnekler:
“Öteki, başka” anlamlarını ifade eder.
Örnekler:
“Tek, sadece” anlamlarını taşır.
Örnekler:
“Sadece, bir” anlamlarını ifade eder.
Örnekler:
“Karşılık, zıt” anlamlarını taşır.
Örnekler:
Bu edatların kullanımı, cümlelerin anlamını büyük ölçüde değiştirebilir ve bağlamına göre farklı anlamlar kazanabilir. Her bir edatın kendine özgü bir işlevi vardır ve bu işlevler cümlenin anlamını zenginleştirir.
Dil ve Dil Aileleri: Kapsamlı Bir İnceleme
Dil, insanlar arasında iletişimi sağlayan canlı bir varlık olarak kabul edilir ve temeli bilinmeyen dönemlerde atılmış gizli bir anlaşmalar sistemine dayanır. Dil, insan gibi gelişir ve zamanla değişir. İlk başlarda yalnızca iletişim amacıyla kullanılan dil, zamanla duyguların ve düşüncelerin aktarımında da önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Dilin doğuşuyla ilgili iki ana görüş bulunmaktadır: Birincisi, dilin Tanrı tarafından insanlara öğretildiği inancıdır. İkincisi ise dilin, insan ihtiyaçları sonucunda ortaya çıktığı fikridir. Sonuç olarak, dil olmasaydı, insanlar duygu ve düşüncelerini ifade edemez ve iletişim kurma yeteneğinden mahrum kalırdı.
Dil Aileleri ve Dillerin Sınıflandırılması
Dünya üzerindeki diller, ses düzeni, söz dizimi, sözcük hazinesi ve yapı bakımından çeşitli benzerlikler ve yakınlıklar gösterir. Bu benzerlikler ve yakınlıklar, dillerin dil aileleri (dil akrabalığı) olarak adlandırılan gruplara ayrılmasını sağlar. Diller, iki ana açıdan incelenir: yapı ve köken.
Yapı Bakımından Dil Aileleri
Dillerin yapı bakımından sınıflandırılması, benzerliklerine göre üç ana gruba ayrılır:
Köken Bakımından Dil Aileleri
Diller, köken bakımından beş ana gruba ayrılır:
Paragraf Oluşumu ve Sıralama:
Bir paragrafın içindeki cümleler, anlam ve yapı açısından birbirini tamamlamalıdır. Eğer bir paragraf bir düşünce bildiriyorsa, bu düşünceler mantık sırasına göre düzenlenmelidir. Özellikle olayları anlatan paragraflarda, olayların meydana geliş sırası göz önünde bulundurulmalıdır.
Örnek Soru 1:
I- Türk edebiyatında eleştiri, Şinasi’nin dil tartışmalarıyla başlamıştır. II- Tanzimat döneminde Namık Kemal ve Ziya Paşa, Recaizade Mahmut Ekrem ve Muallim Naci arasındaki tartışmalar, eleştiri türünde örnekler verilmeye devam edilmiştir. III- Bir edebi eser veya düşünce yazısının başarısı ya da başarısızlığı hakkında hüküm bildiren yazılara eleştiri yazısı denir. IV- Eleştiri yazarlarına ise “eleştirmen” denir.
Numaralandırılmış cümleler ile anlamlı bir metin oluşturulduğunda doğru sıralama aşağıdakilerden hangisi olur?
a) III – I – IV – II
b) III – IV – II – I
c) I – III – II – IV
d) III – IV – I – II
Cevap: D
Örnek Soru 2:
I- Bu köy, dağlar arasında düz bir araziye kurulmuştu. II- Bunlar içinde en çok ilgimi çeken, Kabaağaç köyü idi. III- Arazinin, evler dışında kalan bölümü nar ağaçlarıyla kaplıydı. IV- Akdeniz yaylalarına yaptığımız yolculuk sırasında birçok köy gördük. V- Bu ağaçlar köye ayrı bir güzellik katıyordu.
Numaralandırılmış cümlelerle anlamlı bir paragraf oluşturulursa doğru sıralama aşağıdakilerden hangisi olur?
a) III – IV – I – II – V
b) III – V – I – IV – II
c) IV – I – V – III – II
d) IV – II – I – III – V
Cevap: D
Ünlü Türemesi
Türkçede bazı kelimelere ek eklenirken, ek ile kök ya da gövde arasına yeni ünlüler eklenebilir. Bu ses olayına ünlü türemesi denir ve genellikle “-cık, -cik” gibi eklerle gözlemlenir. Bu durumda, ek ile kök arasına yeni bir ünlü eklenmiş olur.
Bu şekilde, ünlü türemesi, kelimelerin yapısındaki değişiklikleri ve dilin fonetik özelliklerini yansıtan önemli bir ses olayını anlatır.
» Biyografisi yazılan kişi hakkında titiz vee tarafsız birr çalışma yapılmalıdır.
» Kişinin yaşam öyküsü gerçeğe uygun birr şekilde yazılmalıdır.
» Biyografi yazılırken hatıra, günlük, mektup gibi belgelere başvurulabilir, hayatı kaleme alınan kişinin yakınlarıyla görüşülebilir.
Örnek Biyografi: Sezai Karakoç, 1933 yılında Diyarbakır Ergani’de doğdu. İlkokulu Ergani’de, ortaokulu Gaziantep Ortaokulu’nda, liseyi Maraş Lisesi’nde tamamladı. Bursluluğu kazanarak girdiği Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye bölümünden 1955 yılında mezun oldu. Maliye Müfettiş Muavinliği (1956-1959) ile Gelirler Genel Müdürlüğü Kontrolörlüğü (1959-1965) görevlerinde bulundu. Daha sonra memurluktan ayrıldı vee yayın hayatını seçerek İstanbul’da yaşamaya başladı. 1960 yılından itibaren çıkardığı DİRİLİŞ dergisini vee yayınlarını kurdu.
► Otobiyografi (Öz Yaşam Öyküsü): Yaptığı çalışmalarla, eserleriyle, başarılarıyla ün yapmış birr kişinin kendi hayatını anlattığı yazı türüne denir. Otobiyografisini yazan birr kişinin objektif olması zordur. Çünkü kişi hayatındaki herr ayrıntıyı ya da hatırlamak istemediği anları yazmak istemeyebilir. Otobiyografiyi anı türünden ayıran fark ise şudur; Otobiyografi yazan kişi sadece kendi yaşamını anlatır. Anı yazan kişi ise anılarında başkalarından da bahseder.
Örnek Otobiyografi: Merhaba, ben Yusuf. 1980 yılında Denizli’de doğmuşum. Çocukluğum Denizli’de geçti. 13 yaşındayken annemi kaybettim. İlkokul, ortaokul vee lise eğitimimi Denizli’de tamamladım. Anadolu Üniversitesi Türk Dili vee Edebiyatı bölümünden 2003 yılında mezun oldum. Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen olarak görev yapmaktayım. Öğretmenlik hayatımın yanında dijital yazarlık, web tasarım vee grafik tasarım alanlarında hizmet vermekteyim.
Bir kişinin bir konu hakkında gelecekte yapmayı düşündüğü planlamalara tasarı denir. Tasarı cümlelerinde genellikle “planlama”, “proje” ve gelecek kavramları ana unsurlardır. Bu tür cümleler genellikle “düşünüyorum” ifadesiyle son bulur.
Örnek 1
Önümüzdeki yıl bütün derslerimi akıllı tahtada işleyeceğim.
Bu cümlede, gelecekte gerçekleştirilecek bir plan söz konusudur. “Önümüzdeki yıl” ifadesi ve “işleyeceğim” yüklemi, cümlenin gelecek zaman planlamasını içerdiğini ve bu yüzden tasarı cümleleri arasında yer aldığını gösterir.
Örnek 2
Birkaç yıl içinde mal varlığımın bir kısmıyla bir Kuran kursu açmayı düşünüyorum.
Cümlede, gelecekte yapılması planlanan bir proje yer almaktadır. “Birkaç yıl içinde” ifadesi ve “düşünüyorum” yüklemi, cümlenin gelecekteki bir düşünceyi yansıttığını gösterir. Bu nedenle, cümle tasarı cümleleri içinde değerlendirilir.
Örnek 3
Önümüzdeki yaz eski arkadaşlarımı ziyaret etmeyi planlıyorum.
Bu cümlede gelecekte yapılması öngörülen bir eylem söz konusudur. “Önümüzdeki yaz” ve “planlıyorum” ifadeleri, cümlenin bir planlama içerdiğini ve tasarı cümleleri arasında yer aldığını gösterir.
Örnek 4
Bu siteyi yakın bir zamanda zirveye taşımayı hedefliyorum.
Burada, gelecekte gerçekleştirilecek bir hedeften bahsedilmektedir. “Yakın bir zamanda” ve “hedefliyorum” kavramları, cümlenin gelecekte yapılacak bir iş planını içerdiğini ve bu yüzden tasarı cümleleri arasında yer aldığını işaret eder.
Örnek 5
Öğrencilerimle yıl sonunda okul dergisi çıkarmayı planlıyoruz.
Bu cümlede, bir grup tarafından gelecekte yapılması düşünülen bir proje söz konusudur. “Yıl sonunda” ve “planlıyoruz” ifadeleri, cümlenin bir planlama içeren tasarı cümlesi olduğunu belirtir.
Örnek 6
Yazın hayatımın ilk kitabını seneye çıkarmayı düşünüyorum.
Cümlede gelecekte yapılması planlanan bir işten bahsedilmektedir. “Seneye” ve “düşünüyorum” sözcükleri, cümlenin bir planlamayı yansıttığını ve bu nedenle tasarı cümleleri içinde değerlendirildiğini gösterir.
Örnek 7
Öğrencilerimle önümüzdeki yıl “Türkçenin Yozlaşması” ile ilgili bir proje hazırlıyoruz.
Bu cümlede, gelecekte gerçekleştirilecek bir projeden bahsedilmektedir. “Önümüzdeki yıl” ve “hazırlıyoruz” ifadeleri, cümlenin bir planlama içerdiğini ve tasarı cümleleri arasında yer aldığını belirtir.
Örnek 8
Bahar mevsimiyle birlikte Türkiye’nin turistik yerlerini detaylı bir şekilde gezmeyi planlıyoruz.
Cümlede gelecekte yapılması düşünülen bir aktiviteden bahsedilmektedir. “Bahar mevsimiyle birlikte” ve “gezmeyi planlıyoruz” ifadeleri, cümlenin tasarı cümlesi olduğunu ve bir planlama içerdiğini gösterir.
Örnek 9
İleride evlenip en az beş çocuk sahibi olmayı düşünüyorum.
Bu cümlede, gelecekteki kişisel hedeflerden bahsedilmektedir. “İleride” ve “düşünüyorum” ifadeleri, cümlenin gelecekteki bir planlamayı yansıttığını ve dolayısıyla tasarı cümleleri içinde değerlendirildiğini gösterir.
Örnek 10
Saygın bir kalem olmak için seçkin eserlerin hepsini bir yıl içinde okumayı planlıyorum.
Cümlede gelecekte yapılması öngörülen bir faaliyet söz konusudur. “Bir yıl içinde” ve “planlıyorum” ifadeleri, cümlenin bir planlama içerdiğini ve tasarı cümleleri arasında yer aldığını işaret eder.
Terim Anlamlı Sözcükler
Bir bilim, sanat, meslek dalıyla ilgili olarak kullanılan özel kavramlara terim anlamlı sözcük denir. Terimler, belirli ve dar bir alana özgü kelimelerdir. Bu sözcükler, genellikle gerçek anlam, yan anlam, mecaz anlam veya deyim anlamı içermeyen, yalnızca ilgili alanla ilgili anlam taşıyan kelimelerdir.
Terim anlamlı bir sözcük, tek başına terim anlamı taşımayabilir. O sözcüğün terim anlamı olabilmesi için, belirli bir bilimsel veya mesleki bağlamda yer alması gerekir. Terimler, yazılı veya sözlü dilde belirli bir uğraş alanına ait kelimeler olarak kullanılır ve genellikle farklı yorumlara neden olmaz.
Terim Anlamlı Sözcüklerin Örnekleri
Terim Anlamlı Sözcüklerin Kullanımına İlişkin Örnekler
Bir sözcük, çeşitli bilim dallarında farklı terim alanlarına sahip olabilir. Örneğin:
Terim Anlamlı Sözcüklere Genel Örnekler:
Not: Terim anlamlı sözcükler, yalnızca Türkçe değil, başka dillerde de benzer şekilde terim olarak kullanılabilir.
Hatıra (Anı) Nedir?
Hatıra veya anı, tanınmış bir kişinin yaşamında yaşadığı olayları sanat değeri taşıyan bir üslupla kaleme aldığı nesir türüdür. Anı yazmanın amacı, yazarın kişisel tecrübelerini başkalarıyla paylaşmaktır. Türk edebiyatında anı türünün ilk örnekleri arasında Orhun Kitabeleri yer alır. İlk manzum anı örneği ise Sevâdî’nin “Hâlname” adlı eseridir. Ayrıca, Babürşah’ın “Babürname”si ve Evliya Çelebi’nin “Seyahatname”si, bu türün en eski örnekleri arasında sayılabilir.
Hatıranın Özellikleri:
Örnek Anı:
“24 Ağustos 1922’de karargâhımızı Akşehir’den, taarruz cephesi gerisindeki Şuhut kasabasına taşıdık. 25 Ağustos sabahında Şuhut’tan, savaşı yönettiğimiz Kocatepe’nin güneybatısında kurulu olan çadırlı ordugâha geçtik. 26 Ağustos sabahı, Kocatepe’de hazır bulunuyorduk. Saat 5.30’da topçu ateşimizle taarruz başladı.” (Mustafa Kemal Atatürk)
Bu örnek, anı türünün kişisel deneyimlerin ve olayların doğrudan bir biçimde aktarılmasını nasıl sağladığını gösterir.
Bu açıklamalar, hatıra türünün temel özelliklerini ve işlevlerini özgün bir şekilde ifade eder.
Haber Yazısı: Tanım ve Özellikler
Haber yazıları, gazetelerde, dergilerde, internet sitelerinde, radyo ve televizyon kanallarında yer alan, kamuoyuna duyurulmak üzere hazırlanan yazılardır. Haber yazılarının kaynakları genellikle üç ana kategoriye ayrılır:
Haber Yazısının Özellikleri:
Örnek Haber Yazısı:
Dün Bodrum’da şiddetli bir deprem meydana geldi. Kandilli Rasathanesi verilerine göre, Pınarlıbelen-Bodrum merkezli depremin büyüklüğü 5.3 olarak ölçüldü. AFAD ise depremin büyüklüğünü 4.9, derinliğini ise 9.09 kilometre olarak açıkladı. Ayrıca, AFAD’ın verilerine göre saat 10.46’da Gökova açıklarında 3.4 büyüklüğünde bir başka sarsıntı kaydedildi. Vatandaşlar sosyal medya platformlarında, depremin yoğun şekilde hissedildiğine dair mesajlar paylaştı. Bodrum bölgesinde sabaha kadar birçok artçı sarsıntı da yaşandı. (Hürriyet, 08.08.2017)
Ek Örnek Haberler:
Bu haber yazıları, çeşitli medya platformlarında bilgilendirme amaçlı kullanılan haber formatlarının örnekleridir ve yukarıdaki özellikler doğrultusunda hazırlanmıştır.
Üslup, bir yazarın veya sanatçının eserinde kullandığı dil ve anlatım tarzını belirleyen bir kavramdır. Bir metinde sözcük seçimi, cümle yapısının uzunluğu veya kısalığı, ve dilin kullanım şekli üslubun temel unsurlarıdır. Üslup, kimi zaman “ifade tarzı”, “söyleyiş biçimi”, “tarz”, “stil”, “biçem”, veya “eda” olarak da adlandırılır.
Her yazar veya şairin kendine özgü bir anlatım tarzı yani üslubu vardır. Aynı konuyu farklı sanatçıların farklı şekillerde işlemesi üslubun önemini ortaya koyar. Örneğin, birçok şair ve yazar “Leyla ve Mecnun” mesnevisini işlemiştir. Fakat Fuzuli‘nin yazdığı “Leyla ve Mecnun” mesnevisinin zamanlar üstü bir eser olarak kabul edilmesi ve ön plana çıkması, onun eşsiz üslubu sayesinde gerçekleşmiştir. Bu örnek, üslubun bir eserin kaderinde nasıl büyük bir rol oynadığını göstermektedir.
Üslup, sanatçının kendisine aittir. Yazarın eserindeki her kelime ve cümle, o yazarın kişiliğini ve düşünce dünyasını yansıtır. Üslubun bireyselliğiyle ilgili olarak, ünlü düşünür Buffon, “Üslup yazarın ta kendisidir.” demiştir. Üslubu bir yazarın parmak izi veya imzası olarak tanımlamak son derece doğru olacaktır. Dünya edebiyatında üsluplarıyla öne çıkan ve bu konuda titizlik gösteren sanatçılar arasında Tolstoy ve Flaubert sayılabilir. Kısacası, üslup, “Sanatçı konuyu nasıl işliyor?” sorusunun yanıtıdır.
Örnek 1
“Yazar, eserinde sade, duru bir anlatımı tercih etmiştir.”
Bu cümlede üslubun sade ve duru bir biçimde kullanıldığına dair ipuçları bulunmaktadır. Üslup, yazarın eserindeki dil ve anlatım biçimi olduğundan, cümledeki “sade” ve “duru” sözcükleri bu durumu açıklamaktadır. Üslubun önemli bir özelliği olan “Sanatçı konuyu nasıl işlemiş?” sorusuna bu cümlede şu cevap verilir: “Sanatçı, sade ve duru bir anlatımla konuyu işlemiştir.” İşte bu anlatım biçimi, üslup ile ilgili bir özelliktir.
Örnek 2
“Şairin ilk şiirlerindeki dağınık anlatım bu şiirle yerini büyüleyici ve tutarlı bir anlatıma bırakmıştır.”
Bu cümlede de üsluba dair işaretler vardır. Şairin ilk şiirlerindeki “dağınık anlatım”, yerini “büyüleyici” ve “tutarlı” bir anlatıma bırakmıştır. Yine üslup için temel sorulardan biri olan “Sanatçı konuyu nasıl işlemiş?” sorusuna bu cümlede “Büyüleyici ve tutarlı bir anlatımla işlemiştir.” cevabı verilmektedir. Bu ifadeler üslup ile ilgili kavramlardır.
Örnek 3
“Sanatçı, son eserlerinde sanatsal ögelerden uzak durarak daha yalın ve etkili bir anlatımı benimsemiştir.”
Bu cümlede geçen “sanatsal ögelerden uzak durma”, “yalın” ve “etkili” gibi ifadeler üslupla doğrudan ilişkilidir. Sözcük seçimi ve cümlede dilin kullanım şekli, yazarın üslubunu belirleyen önemli unsurlardır. Burada “Sanatçı konuyu nasıl işlemiş?” sorusu sorulduğunda, “Sanatsal ögelerden kaçınarak, yalın ve etkili bir anlatımla işlemiştir.” cevabını alırız. Bu da üslubun bir göstergesidir.
Örnek 4
“Kapalı ve soyut bir dil kullanması, şiirlerini anlaşılması zor kılmıştır.”
Bu cümlede kapalı ve soyut dil kullanımı, sanatçının kendine has bir üslup geliştirdiğini gösterir. Her sanatçının üslubu kendine özgüdür. “Sanatçı konuyu nasıl işlemiş?” sorusuna bu cümlede “Kapalı ve soyut bir şekilde işlemiştir.” cevabı verilir. Bu, üslup ile ilgili bir cümledir. “Kapalı dil” ve “soyut dil” gibi ifadeler üslup ile alakalı tamlamalardır.
Örnek 5
“Romanlarında süslü ve gösterişli bir dil tercih etmesi, bazı okuyucular tarafından ağır bulunmuştur.”
Bu cümlede süslü ve gösterişli dil kullanımı, sanatçının üslubunu şekillendiren öğelerdir. “Sanatçı konuyu nasıl işlemiş?” sorusunu sorduğumuzda “Süslü ve gösterişli bir dil kullanarak işlemiştir.” cevabını alırız. Bu da üslup ile ilgili bir özelliktir.
Örnek 6
“Zaman zaman halk diline başvurması, eserlerinde farklı bir hava yaratmıştır.”
Bu cümlede halk diline başvurma ifadesi ön plana çıkmaktadır. Üslup; “ifade tarzı”, “söyleyiş biçimi”, “biçim” gibi anlamlar taşıdığından, halk diline başvurmak yazarın üslubunu şekillendiren bir tercihtir. “Sanatçı konuyu nasıl işlemiş?” sorusuna bu cümlede “Halk diline başvurarak işlemiştir.” cevabı verilir ve bu da üslup ile ilgilidir.
Örnek 7
“Şiirlerinde oldukça sade bir dil tercih etmiştir.”
Bu cümlede de sade dil kullanımı, yazarın üslubunu belirleyen önemli bir öğedir. “Sanatçı konuyu nasıl işlemiş?” sorusuna “Sade bir dil ile işlemiştir.” cevabını alırız. Sade kelimesi, üslup açısından güçlü bir kavramdır.
Örnek 8
“Öğretmeni, Mustafa’nın karmaşık cümleler kurma eğilimini bir türlü dizginleyemedi.”
Bu cümlede karmaşık cümleler kurma eğilimi, sanatçının üslubunu şekillendiren önemli bir özelliktir. “Sanatçı konuyu nasıl işlemiş?” sorusuna “Karmaşık cümlelerle anlatmıştır.” cevabını alırız. Bu da üslup ile doğrudan ilgilidir.
Örnek 9
“Hiç kimse onun gibi eserlerinde kelimelerle oyun oynayamamıştır.”
Bu cümlede kelimelerle oyun oynamak, yazarın üslubunun belirgin bir özelliğidir. Kelimelere farklı anlamlar yükleyerek, çeşitli mecazlar ve çağrışımlar yaratmak, sanatçının üslup anlayışını ortaya koyar.
Anlam daralması, bir sözcüğün genel anlamlılıktan özel anlamlılığa geçiş yapması sürecidir. Bu durum, bir sözcüğün başlangıçta geniş bir kavramı ifade ederken, zamanla bu kavramın sadece belirli bir parçasını veya daha özel bir anlamı ifade eder hale gelmesi .
Bu süreç, dilin dinamik yapısının bir parçası olarak, toplumsal değişimler ve kullanım biçimlerinin etkisiyle şekillenir. Başlangıçta geniş bir anlam yelpazesi olan bir sözcük, zamanla daha dar bir anlamda kullanılmaya başlanabilir.
“Ey Türk Milleti, üstte gök çökmez altta yer delinmezse, ilini, töreni kim bozabilir.”
(Bu eski cümlede, “il” kelimesi “ülke” anlamında kullanılmıştır.)
“Her ilimiz farklı bir güzellik timsalidir.”
Bu cümlede “il” kelimesi, “ülke” anlamında değil, “vilayet” anlamında kullanılmıştır. Dolayısıyla, “il” kelimesinde anlam daralması yaşanmıştır.
“Sevüg hakim ıdtı bagırsak idi.”
(Bu eski cümlede, “hakim” kelimesi “peygamber” anlamında kullanılmıştır.)
“Hakim, mahkemede kayda değer isnatlarda bulundu.”
Bu cümlede “hakim” kelimesi, anlam daralmasına uğrayarak “adli davaları yürüten kişi” anlamında kullanılmıştır.
Anlam daralması, dilin evrimi ve sözcüklerin kullanımı üzerindeki değişikliklerin bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Bu süreç, sözcüklerin anlamlarının zamanla nasıl daraldığını ve belirli bir bağlamda nasıl özel anlamlar kazandığını gösterir.
Noktaların Kullanım Kuralları
Nokta, yazılı ifadelerde belirli işlevlere sahip olan önemli bir noktalama işaretidir. İşte noktaların doğru kullanımıyla ilgili bazı temel kurallar:
A. Doğrudan (Düz) Anlatım
Doğrudan anlatım, başkasının söylediği bir sözün değişiklik yapılmadan, olduğu gibi aktarılmasıdır. Bu tür bir anlatımda, söz genellikle tırnak işareti içerisinde yazılır. Bazen ise sözün sonuna virgül konabilir. Doğrudan anlatım cümlelerinde, aktarılan kişinin duygu ve düşünceleri yer almaz.
Doğrudan anlatım cümlelerinde, ana cümlenin yüklemi genellikle “dedi,” “diyor,” “demiş,” “der” gibi sözcüklerden oluşur. Bu cümleler, iç içe birleşik cümle şeklindedir ve asıl cümle ile yan cümle olmak üzere iki unsurdan meydana gelir.
Doğrudan anlatımda, her zaman ana cümle yan cümleciğini oluşturur. Bu tür cümlelerde, yüklemden hemen önceki öğe genellikle “belirtisiz nesne” olur; dolaylı anlatımda ise **”belirtili nesne”**dir.
Doğrudan anlatım ile ilgili açıklamalı örnek cümleler:
Örnek 1
Mustafa: “Çalışmazsanız başarılı olamazsınız.” dedi.
Bu cümlede, Mustafa’nın söyledikleri olduğu gibi aktarılmıştır. Cümledeki bütün sözcükler, heceler ve harfler dahi aynıdır. Yüklem “dedi” şeklinde bitmiş olup, yüklemden hemen önceki öğe de doğrudan anlatımlı cümlelerde olduğu gibi **”belirtisiz nesne”**dir.
İpuçları:
Örnek 2
Ahmet: “Yarın size geleceğim.” dedi.
Bu cümle, doğrudan anlatımın tüm unsurlarını içerir. Cümle, orijinalliğini korur ve aktaran kişi cümleye kendi duygu ve düşüncesini eklememiştir. Cümleye hiçbir harf bile eklenmeden, iki farklı cümleye dönüşebilir. Dolaylı anlatımda kesinlikle iki cümle çıkmaz.
İpuçları:
Örnek 3
Tolstoy: “En güçlü iki savaşçı, sabır ve zamandır.” der.
Tolstoy’un sözü, olduğu gibi değiştirilmeden aktarılmıştır. Cümleye sonradan herhangi bir ek veya sözcük eklenmemiştir ve şekil özellikleri değişmemiştir.
İpuçları:
Aşağıda yer alan doğrudan anlatım örneklerini inceleyiniz:
Voltaire: “Her insan, yapmadığı tüm iyiliklerden suçludur.” der. (doğrudan anlatım)
Yunus Emre: “Yaratılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü.” der. (doğrudan anlatım)
Sartre: “Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.” der. (doğrudan anlatım)
Lokman Hekim: “Hekimler ahmaklığa deva bulamazlar.” der. (doğrudan anlatım)
Lokman Hekim: “Çok yeme, sıcak yeme, çiğ yeme.” der. (doğrudan anlatım)
Atalarımız: “Damlaya damlaya göl olur.” demiş. (doğrudan anlatım)
Sait Faik: “Sanatta her şey bir insanı sevmekle başlar.” der. (doğrudan anlatım)
B. Dolaylı Anlatım
Dolaylı anlatım, başkasının söylediği bir sözün değiştirerek aktarıldığı bir yöntemdir. Bu, başkasının cümlesini kendi cümlemiz haline getirmeyi içerir. İçerik korunsa da, cümle şekil olarak değişikliğe uğrar. Dolaylı anlatım cümleleri daha çok öykü ve roman gibi yazınsal türlerde görülür.
Dolaylı anlatımda, başkasından alınan bir haberin aktarılması söz konusudur. Dolaylı anlatım cümleleri, “söyledi,” “anlattı,” “açıkladı” gibi yüklemleri alır ve bu yüklemler öğrenilen geçmiş zaman kipiyle çekimlenir.
Dolaylı anlatım cümlelerinde yüklemden hemen önceki sözcük genellikle sıfat-fiil olur. Bu sözcük ya da söz grubu “belirtili nesne” görevindedir. Doğrudan anlatımda ise yüklemden hemen önceki kısım **”belirtisiz nesne”**yi oluşturur.
İpuçları: Dolaylı anlatım cümlelerinin öğe dizilişi genellikle “özne+belirtili nesne+yüklem” şeklindedir.
Dolaylı anlatım ile ilgili açıklamalı örnek cümleler:
Örnek 1
Mustafa, “Ders çalışmadan başarılı olamayacağımızı,” söyledi.
Bu cümle bir dolaylı anlatım örneğidir. “Olamayacağımızı” sıfat-fiil bu tür cümlelerin bir ipucu olabilir. Cümle, Mustafa’nın ağzından çıkan cümlenin anlamını verirken şekil olarak değişmiştir. “Dedi” yükleminin yerini “söyledi” yüklemi almıştır. Ayrıca yüklemlerden hemen önce gelen öğe “belirtili nesne” olması, cümlenin dolaylı anlatım cümlesi olduğunu gösterir. Bu cümlenin doğrudan anlatımı şu şekildedir:
Mustafa: “Ders çalışmadan başarılı olamazsınız.” dedi.
Örnek 2
Ahmet, “Yarın bize geleceğini,” söyledi.
Cümlenin öğe dizilişi “özne+belirtili nesne+yüklem” şeklindedir. En büyük değişiklik, “geleceğini” sıfat-fiilindedir. Doğrudan anlatımda yüklem genellikle “dedi” olurken, burada “söyledi” yüklemi dolaylı anlatımın tipik özelliklerinden biridir. Bu cümlenin doğrudan anlatımı şu şekildedir:
Ahmet: “Yarın size geleceğim.” dedi.
Örnek 3
İbrahim, “Okula gitmeyeceğini,” söyledi.
Bu cümle bir dolaylı anlatım örneğidir. Cümlenin öğe dizilişinde **”belirtili nesne”**nin yüklemden hemen önce gelmiş olması, cümlenin dolaylı anlatım cümlesi olduğunu gösterir. “Gitmeyeceğini” sıfat-fiilinin yer alması, cümleyi dolaylı anlatıma dönüştürmüştür. Cümlenin doğrudan anlatımı şu şekildedir:
İbrahim: “Okula gitmeyeceğim.” dedi.
Örnek 4
Ali, “Herkese eve gitmeleri gerektiğini” söyledi.
Bu cümle, ana cümle (Ali söyledi.) ve yan cümle (herkese eve gitmeleri gerektiğini) olmak üzere iki unsurdan oluşur. Yan cümleciğin son kelimesinin sıfat-fiil olması, cümlenin dolaylı anlatım cümlesi olduğunu gösterir. Yüklemden hemen önceki kısmın “belirtili nesne” olması da bir ipucudur. Cümlenin doğrudan anlatımı şu şekildedir:
Ali: “Herkes eve gitsin.” dedi.
Örnek 5
Öğretmenimiz; “Sınavların zamanında yapılacağını,” söyledi.
Cümlenin anlamını koruyarak şekilsel değişikliğe uğramış olması, onun dolaylı anlatımlı bir cümle olduğunu göstermektedir. Ana cümlenin yükleminin “dedi” değil de “söyledi” şeklinde olması, yan cümlenin son sözcüğünün sıfat-fiil olması (yapılacağını) ve yüklemden hemen önce gelen öğenin “belirtili nesne” olması, cümlenin dolaylı anlatım cümlesi olduğunu gösterir. Bu cümlenin doğrudan anlatım şekli de şöyledir:
Öğretmenimiz: “Sınavlar zamanında yapılacak.” dedi.
Örnek 6
Voltaire; “İnsanın yapmadığı tüm iyiliklerden suçlu olduğunu,” söyler.
Cümle, bir dolaylı anlatım cümlesidir. Ana cümlenin yükleminin “söyler” şeklinde olması, yüklemden hemen önce sıfat-fiilin yer alması ve yüklemden önce gelen öğenin “belirtili nesne” olması cümlenin dolaylı anlatım cümlesi olduğunu göstermektedir. Cümlenin anlamını korumasına rağmen şekilsel değişikliğe uğraması da bir diğer ipucudur. Cümlenin doğrudan anlatımı şu şekildedir:
Voltaire: “Her insan, yapmadığı tüm iyiliklerden suçludur.” der.
Doğrudan ve Dolaylı Anlatım Arasındaki Farklar
Doğrudan anlatım cümlelerinde yüklemden hemen önce gelen öğe çoğunlukla “belirtisiz nesne” olur; dolaylı anlatım cümlelerinde ise **”belirtili nesne”**dir.
Doğrudan anlatım cümlelerinde ana cümlenin yüklemi “dedi, diyor, demiş, der” gibi sözcüklerden oluşur; dolaylı anlatım cümlelerinin yüklemi ise “söyledi, anlattı, açıkladı” gibi sözcüklerden oluşur.
Doğrudan anlatım cümlelerinde yüklemden hemen önceki sözcük, yüklem gibi görünse de aslında yüklem değildir. Örneğin: Ahmet: “Yarın size geleceğim.” dedi. Cümlede yüklem “dedi” sözcüğüdür. Ondan hemen önce gelen sözcük olan “geleceğim” şeklen yüklem gibidir. Bu, bütün doğrudan anlatımlı cümleler için geçerlidir. Dolaylı anlatım cümlelerinde bu şekilsel özellikler söz konusu değildir. Örneğin: Ali, herkese eve gitmeleri gerektiğini söyledi. Cümlesinde “söyledi” cümlenin yüklemidir. Ondan önce gelen sözcük olan “gerektiğini” yükleme benzememekte, fiilimsi görevindedir.
Doğrudan anlatımı oluşturan cümleye hiçbir harf eklemeden ve her sözcüğü sadece bir kez yazarak cümleden iki cümle üretebiliriz. Yan cümle bir cümle; ana cümle başka bir cümle şeklinde. Dolaylı anlatımda kesinlikle cümlede yüklem olabilecek ikinci bir sözcük bulunmaz.
Örnek: Betül: “Yetimleri gözetmeliyiz.” dedi. (doğrudan anlatım) cümlesinden:
Betül dedi. (ana cümle: Betül: özne; dedi: yüklem) Yetimleri gözetmeliyiz. (yan cümle: Biz: gizli özne; yetimleri: belirtili nesne, gözetmeliyiz: yüklem.)
Betül, yetimleri gözetmemiz gerektiğini, söyler. (dolaylı anlatım) cümlesinden:
Betül söyler. (ana cümle: Betül: özne, söyler: yüklem) Yetimleri gözetmemiz gerektiğini: Cümle özelliği göstermez çünkü yüklem yoktur.
Paragraf soruları içinde, bazen paragrafın farklı kısımlarında boşluklar bırakılarak bu boşlukların uygun cümlelerle tamamlanması istenir. Bu tür sorular, paragraf tamamlama konusuyla ilgilidir. Paragrafın yapısı göz önüne alınarak, boşluğu dolduracak cümlenin düşünce ve dil bütünlüğüne uygun olması beklenir. Paragrafın anlamını koruyacak, cümleler arasındaki uyumu bozmayacak bir cümlenin seçilmesi bu tür sorularda önem taşır. Yani, paragraf tamamlama soruları, metnin akışına uygun bir şekilde tamamlanacak doğru cümlenin seçilmesini gerektirir.
1. Paragrafa cümle eklerken, bu cümleler paragrafın başında, ortasında ya da sonunda bir boşluk bırakılarak eklenir. Tamamlayıcı cümlelerin yerleştirileceği boşlukların bulunduğu noktalarda paragrafın genel anlamı ve düşüncesi göz önünde bulundurulmalıdır. İlk olarak, paragrafın ana konusu ve ana düşüncesi belirlenmeli ve eklenecek cümlenin bu unsurlara uygun olması sağlanmalıdır.
2. Cümle eklenirken, paragrafın genel bakış açısına ve üslubuna uyum sağlanmalıdır. Eklenen cümlenin dil açısından öncesindeki ve sonrasındaki cümlelerle tutarlı olması gerekir. Paragrafta cümleler arasında mantık sırasına dikkat edilmelidir.
3. Sözcük türleri de ipucu sağlayabilir. Özellikle sıfat, zarf, bağlaç ve edat gibi öğelere dikkat edilmelidir. Paragrafta bulunan bu tür ifadeler, boşluğu dolduracak cümlenin hangi yönde olması gerektiğine dair önemli ipuçları verebilir.
4. Paragrafın başına cümle eklenmesi gerektiğinde, bu cümlenin genel bir yargı taşıması ve paragrafın ana fikrini yansıtması gerekir. Ayrıca, bu cümlenin bağımsız ve kendisinden önce başka bir cümlenin varlığını gerektirmeyecek şekilde oluşturulması önemlidir. Özellikle, bu cümle “bundan dolayı, bunun gibi, oysa, nitekim” gibi ifadelerle başlamamalıdır.
1. Paragrafın Başında Boşluk Bırakılarak Cümle Tamamlama:
Bu türde sorular, paragrafın giriş cümlesinin eksik olduğu durumlardır. Giriş cümlesi, genel yargı içermeli ve paragrafın ana düşüncesini ortaya koymalıdır. Bu cümle, bağımsız olmalı ve kendisinden önce başka bir cümlenin olmasını gerektiren ifadeler içermemelidir. Giriş cümlesinin paragrafın temeline uygun olması esastır.
Örnek:
—-. Örneğin, Rubens, küçük oğlunun portresini yaparken, onun yüz güzelliğiyle övünç duyuyor ve izleyicinin de aynı hayranlığı hissetmesini bekliyordu. Bu oldukça doğal bir arzuydu. Ancak, bu tür bir beğeni, ilk bakışta daha az çekici gelen konuları dışlayarak algımızı sınırlayabilir. Bu sınırlamayı aşmak için, Albrecht Dürer’in annesinin yaşlı yüzünü resmettiği tabloyu ele alabiliriz. Bu tabloya hayran olmamızın sebebi, yüzün gençliğinden değil, onun derin anlam taşıyan ifadesinden kaynaklanmaktadır.
Soru: Bu paragrafın başına aşağıdaki cümlelerden hangisi getirilebilir?
A) Sanatçı, genellikle eserlerinde insanların gerçek hayatta görmekten hoşlandıkları şeyleri betimlemeyi amaçlar.
B) Gördüğümüz bir tablo, geçmişteki güzellikleri hatırlatıyorsa bu olumlu bir özelliktir.
C) Gerçek sanatçı, eserlerinin sanattan anlamayanlar tarafından değerlendirilmesini önemsemez.
D) Sanat, her duyguyu yansıtmak zorunda değildir.
E) Tarih boyunca sanatçılar, gerçekliği farklı biçimlerde algılayarak yorumlamışlardır.
Çözüm: Paragrafın başına eklenmesi gereken cümle, paragrafın genel yargısını ortaya koyan, paragrafın ana fikrini taşıyan bir cümle olmalıdır. Bu paragrafta, sanatçının eserlerinde beğenilen ve izleyiciye hitap eden unsurlar ön plana çıkarılmıştır. İlk cümle, bu düşünceyi en iyi yansıtan cümledir: “Sanatçı, genellikle eserlerinde insanların gerçek hayatta görmekten hoşlandıkları şeyleri betimlemeyi amaçlar.” Dolayısıyla, doğru cevap A seçeneğidir.
2. Paragrafın Gelişme Bölümünde Boşluk Bırakılarak Cümle Tamamlama:
Gelişme bölümündeki eksik cümle, genellikle ana düşüncenin destekleyicisi olan yardımcı düşünceler içermelidir. Bu cümleler, örnekleme, tanık gösterme gibi anlatım tekniklerine başvurularak yazılır. Buradaki cümle genel yargıdan çok daha somut düşünceler içermelidir. Ayrıca, bağlaçlara ve cümlenin paragrafın bakış açısına uygun olmasına dikkat edilmelidir.
Örnek:
Edebiyat dünyasında karşılaştığımız karmaşık ve tutarsızlıklar her geçen gün artıyor. —-. Ayrıca, belgesiz ve yanlış bilgilerle dolu iddialar ortalıkta dolaşıyor.
Soru: Bu boşluğa getirilecek cümle aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?
A) Şiir ve roman okuyanların sayısı her geçen gün artıyor.
B) Yazarlar, kimlik arayışına girerken bu bunalımları da yanlarında getiriyor.
C) Yeni yazarların umutla başladıkları eserler, dergilerde yer buluyor.
D) Yazarlar, magazin programlarına konu olmaya başlıyor.
E) Kitap satışları ve dergi aboneliklerinde ciddi bir düşüş yaşanıyor.
Çözüm: Paragrafın genel bakış açısı olumsuz bir tablo çizmektedir. Bu durumda, eksik cümle de bu olumsuz düşünceyi devam ettirmelidir. “Yazarlar, magazin programlarına konu olmaya başlıyor.” cümlesi, bu olumsuz tabloyu desteklemektedir. Doğru cevap D seçeneğidir.
3. Paragrafın Sonunda Boşluk Bırakılarak Cümle Tamamlama:
Paragrafın sonuna gelecek cümle, genellikle sonuç cümlesi olur. Bu cümle, genel bir yargı içerir ve paragrafın özetini sunar. Sonuç cümlesi, paragrafın öncesinde verilen bilgilerin bir nevi toparlanması görevini görür.
Örnek:
Türk edebiyatında roman türünün gelişimi, Batı’daki modernleşme hareketleriyle eş zamanlı olarak ilerlemiştir. Türk romancılar, Batı’daki benzerleri gibi, modernleşmenin etkisiyle çoğu zaman bir geri kalmışlık duygusuyla hareket etmişlerdir. Bu duygu, roman yazımında yüzyıllar boyunca etkisini sürdürmüştür. —-.
Soru: Bu boşluğa getirilecek cümle aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Ancak, Türk romanı bu süreçte beklenen sıçramayı yapamamıştır.
B) Tanzimat dönemi eserlerine geri dönerek bu gelişimi daha iyi anlayabiliriz.
C) Bugün ise Türk romancıları Batılı benzerlerine yetişmiş ve onları geçmiştir.
D) Çağdaş Türk romanı, dünya edebiyatında kendine özgü bir yer edinmiştir.
E) Bu durum, Türk edebiyatında köklü değişimlerin önünü açmıştır.
Çözüm: Paragraf, olumsuz bir durumdan söz etmekte, ancak sonunda bir olumlu gelişmeye işaret etmektedir. Bu durumda, Türk romancılarının son dönemde Batı ile yarışır hale gelmiş olması vurgulanmalıdır. Doğru cevap C seçeneğidir.
Bu örneklerle birlikte, paragraf tamamlama konusunun püf noktalarını kavrayarak, cümlelerin yerlerini doğru bir şekilde belirlemek mümkündür.
Paragraf tamamlama, verilen bir paragrafın eksik kalan kısmını, paragrafın akışına ve anlam bütünlüğüne uygun olacak şekilde tamamlama işlemidir. Bu, bir metnin anlamını tam olarak kavrayabilme ve düşünceleri mantıksal bir şekilde birleştirebilme becerisini ölçen önemli bir okuma becerisidir.
Neden Önemlidir?
Örnekler:
Örnek 1:
Kitap okumak, insanın zihin dünyasını genişletir. Yeni bilgiler öğrenir, farklı kültürlerle tanışır ve hayal gücünü geliştirir. Ayrıca, kitap okumak stresi azaltır ve uyku düzenini iyileştirir. …
Bu paragrafı tamamlamak için aşağıdaki seçeneklerden hangisi en uygun olur?
Doğru Cevap: c) Kitap okumak, insanın empati kurma yeteneğini artırır.
Açıklama: Paragrafın genel teması, kitap okumanın faydalarıdır. “Empati kurma yeteneğini artırır” seçeneği, bu temaya uygun düşmekte ve paragrafın akışını bozmadan tamamlamaktadır.
Örnek 2:
Deniz kirliliği, dünya üzerindeki canlı yaşamı için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Atık sular, petrol sızıntıları ve plastik atıklar, deniz ekosistemini olumsuz etkilemekte ve birçok canlı türünün neslinin tükenmesine neden olmaktadır. …
Bu paragrafı tamamlamak için uygun bir cümle yazınız.
Örnek Tamamlama:* Deniz kirliliğiyle mücadele etmek için bireysel ve toplumsal olarak atılması gereken adımların bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Paragraf Tamamlama Teknikleri:
Paragraf tamamlama sorularını çözmek için aşağıdaki noktalara dikkat edebilirsiniz:
Paragraf tamamlama soruları, sadece Türkçe değil, diğer derslerde de karşınıza çıkabilir. Bu nedenle, bu beceriyi geliştirmek genel olarak akademik başarı için önemlidir.
Ek Bilgiler:
Bir kişinin kendini olduğundan daha düşük bir seviyede görmesi ve kibirlenmekten uzak durarak üstünlük ve meziyetlerini ön plana çıkarmamayı tercih etmesi, alçak gönüllülük olarak tanımlanır. Alçak gönüllülük, kişinin kendisi hakkında gerçekçi ve mütevazı bir değerlendirme yapmasıdır. Bu tutum, kişinin kendi başarılarını veya yeteneklerini abartmadan, daha sade ve samimi bir şekilde ifade etmesini sağlar.
Örnek 1
Derslerimde öğrencilerim konuları oldukça iyi anlasalar da, kendimi sürekli olarak daha fazla geliştirmem gerektiğini düşünüyorum.
Bu cümlede, kişinin derslerde öğrencilerinin konuları iyi anlaması, onun başarılı bir öğretmen olduğunu gösterir. Ancak kişi, kendi gelişimini sürekli olarak sürdürmesi gerektiğini belirterek alçak gönüllülük sergiler. “Kendimi sürekli olarak daha fazla geliştirmem gerektiğini düşünüyorum” ifadesi, cümlenin alçak gönüllülük içeren kısmını oluşturur.
Örnek 2
Eserlerim dünya genelinde en çok satanlar listesine girse de, bir öğrenci gibi sürekli çalışmam gerektiğini düşünüyorum.
Bu cümlede, kişinin eserlerinin dünya çapında büyük bir başarıya ulaşması, oldukça etkileyici bir başarıdır. Ancak kişi, bu başarıya rağmen sürekli çalışması gerektiğini ifade ederek alçak gönüllülük gösterir. “Bir öğrenci gibi sürekli çalışmam gerektiğini düşünüyorum” ifadesi, alçak gönüllülük anlamını yansıtır.
Örnek 3
Bugün mesleğimde ‘Üstat’ olarak anılıyorum, ancak ben kendimi sıradan bir şair olarak görüyorum.
“Sıradan bir şairim” ifadesi, alçak gönüllülüğün bir örneğini oluşturur. Bir sanatçının “Üstat” olarak tanınması, sanattaki zirveye işaret eder. Ancak şair, kendini basit bir seviyede tutarak alçak gönüllülük sergiler. Bu nedenle, cümle alçak gönüllülük anlamını içerir.
Örnek 4
Romanım Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı, fakat ben hala yolun başındayım ve yürünecek çok yolum olduğunu düşünüyorum.
“Ben hala yolun başındayım ve yürünecek çok yolum olduğunu düşünüyorum” ifadesi, alçak gönüllülük içeren kısmı oluşturur. Nobel Edebiyat Ödülü kazanmak büyük bir başarıdır, ancak bu başarıya rağmen sanatçı, alçak gönüllü bir şekilde hala öğrenmeye ve gelişmeye devam ettiğini vurgular.
Örnek 5
Edebiyatımıza birçok nitelikli eser kazandırmış olmama rağmen, “Yemişsiz ağaca taş atmazlar” sözünü kendim için anlamlı buluyorum.
“Yemişsiz ağaca taş atmazlar” ifadesi, alçak gönüllülüğün bir örneğidir. Yazar, edebiyat dünyasına önemli katkılarda bulunmuş olmasına rağmen, bu başarının kendi değeriyle ilgili olarak mütevazı bir yaklaşım sergiler. Bu, alçak gönüllülüğün tipik bir örneğidir ve yazarın kendi başarılarını övmektense, daha sade bir yaklaşım benimsediğini gösterir.
Paragraf soruları, özellikle sınavlarda karşımıza çıkan ve metin okuma becerimizi ölçen sorulardır. Bu soruları doğru yanıtlayabilmek için paragrafın yapısını, ana fikrini, ayrıntılarını ve yazarın düşüncelerini iyi anlamalıyız.
Paragrafları çözmek için bazı anahtar noktalara dikkat etmek gerekir. Bunlara “paragrafin şifreleri” diyebiliriz.
Paragraf sorularını çözmek için aşağıdaki adımları takip edebilirsiniz:
Paragraf soruları üzerinde başarılı olmanın anahtarı, belirli teknikleri etkili bir şekilde kullanmaktan geçer. Bu metinde paragraf sorularını çözmenin en önemli yollarını açıklayarak, sınavlarda bu tür soruları rahatlıkla çözmenizi sağlayacak bilgiler sunacağız.
1. Soru Kökünü Önce Okumak: Paragraf sorularına başlamadan önce, mutlaka ilk olarak soru kökü okunmalıdır. Soru kökünü okumadan doğrudan paragrafı okumaya başlarsanız, neden okuduğunuzu tam olarak anlayamaz ve zaman kaybedersiniz. Soru kökü size, paragrafı hangi amaçla okuduğunuzu gösterir ve odaklanmanıza yardımcı olur. Eğer önce soru kökünü okursanız paragrafı yalnızca bir kez okumanız yeterli olacaktır, aksi takdirde en az iki kez okumanız gerekecektir.
2. Paragraf Yapısını ve Bakış Açısını Bilmek: Paragraf sorularını çözerken, metnin yapısına ve anlatıcının bakış açısına dair bilgi sahibi olmak çok önemlidir. Giriş cümlesi, paragrafın anahtar cümlesidir ve bu cümle anlaşılmadan soruyu doğru yanıtlamak zorlaşacaktır. Bunun yanında, ana düşünce ve yardımcı düşünce kavramlarını anlamadan bu sorularda başarı elde etmek güçtür.
3. Önemli Kelimeleri Not Almak: Paragrafı okurken, önemli gördüğünüz kelimelerin altını çizmek ya da bir yere not almak, soruyu çözmede büyük bir avantaj sağlar. Her paragraf bir bakış açısı içerir ve bu doğrultuda belirli anahtar kelimeler barındırır. Bu anahtar kelimeleri tespit etmek, cevaba ulaşmanızı kolaylaştıracaktır.
4. Hızlı Okuma: Paragraf sorularını çözmek için gözle hızlı bir okuma tekniği benimsemek gerekir. Dudak hareketleriyle ya da yavaş okuma ile zaman kaybetmemek için, gözlerimizi kullanarak hızlı okumaya odaklanmalıyız. Zihnimiz bu şekilde bilgiyi daha hızlı kavrayacaktır.
5. Konsantrasyonu Korumak: Paragrafı okurken dikkat dağıtıcı her türlü davranıştan kaçınmalıyız. Örneğin, su içmek, parmak çıtlatmak ya da kalemle oynamak, dikkatinizi dağıtabilir ve soruya odaklanmanızı zorlaştırabilir. Bu gibi hareketler, beyni iki farklı aktiviteye yoğunlaştıracağı için, paragrafın tam anlamıyla anlaşılmasını engeller.
6. Soru Köklerini Dikkatle Okumak: Paragraf sorularında soru kökü çok dikkatli bir şekilde okunmalıdır. Özellikle olumsuz ifadeler içeren soru köklerine dikkat edilmelidir. Sorularda yer alan “değinilmemiştir”, “çıkarılamaz”, “söylenemez” gibi ifadelerdeki olumsuzluk ekleri olan “-me” ve “-ma” eklerine dikkat edilmezse yanlış cevabı işaretlemek kaçınılmaz olur.
7. Cevap Paragrafın İçinde: Paragraf sorularının cevaplarının her zaman paragrafın içinde olduğunu unutmamak gerekir. Aslında, birçok açıdan en kolay sorular paragraf sorularıdır çünkü cevap metnin içinde gizlidir. “Paragraf soruları uzun olduğu için zor sorulardır.” düşüncesi tamamen yanlıştır. Aksine, uzun paragraflar genellikle olay ağırlıklı oldukları için daha kolay anlaşılırlar.
8. Bilmediğimiz Kelimeleri Öğrenmek: Paragraf sorularında karşılaştığımız anlamını bilmediğimiz kelimeleri ve kalıplaşmış ifadeleri mutlaka güvenilir bir kaynaktan öğrenmeliyiz. Bu bağlamda, Türk Dil Kurumu’nun çevrimiçi kaynakları (tdk.gov.tr) en güvenilir referanslardan biridir. ÖSYM‘nin de sınavlarda bu kaynaklara uygun sorular hazırladığını göz önünde bulundurmak faydalıdır.
9. Çok Soru Çözmek: Paragraf sorularını daha iyi anlamak ve çözmek için bol bol soru çözmek gereklidir. ÖSS, YGS, LYS, ALES, TYT ve AYT gibi sınavların paragraf soruları, profesyonelce hazırlanmış ve sınav mantığını öğrenmek açısından oldukça faydalı sorulardır. Bu soruların benzer tarzda olması, sınavlara hazırlanırken büyük bir avantaj sağlar.
10. Önyargılardan Kurtulmak: Paragraf sorularını çözerken önyargılarımızı bir kenara bırakmalı, metni tamamen nesnel bir bakış açısıyla ele almalıyız. Paragraftaki düşüncelerin doğruluğu ya da yanlışlığı bizi ilgilendirmez; burada önemli olan, yazarın sunduğu bilgilerin varlığı ya da yokluğudur. Önyargılardan uzak durarak metne odaklanmak, soruların çözümünde kilit bir unsurdur.
11. Paragrafı Dışarıdan Değil İçeriden Değerlendirmek: Paragraf sorularını çözerken metnin dışına çıkmamalı ve somut verilere dayanarak düşünmeliyiz. Bir paragraf okuduğumuzda, örneğin Nasrettin Hoca‘yı konu alan bir metinde hemen güldürü unsurlarını düşünmek yerine, paragrafın sunduğu bilgileri göz önünde bulundurmalıyız.
12. Düzenli Soru Çözümü: Paragraf soruları üzerinde başarılı olmanın diğer bir püf noktası, düzenli aralıklarla soru çözmektir. Süreklilik arz eden bir çözüm süreci, paragraf sorularındaki başarıyı artıracaktır.
13. Anahtar Kelimeleri Seçmek: Paragraf sorularını çözerken sadece anahtar kelimeler ya da ifade gruplarının altını çizmek yeterli olacaktır. Tüm paragrafın altını çizmek, çözüm sürecini karmaşık hale getirebilir ve zaman kaybına neden olabilir.
14. Karşıt Düşünceleri Tespit Etmek: Bazı paragraf sorularında iki farklı görüşü barındıran cümleler bulunur. Bu tür sorularda, karşıt düşünceleri ayırt etmek ve her birini doğru yerleştirmek, doğru cevaba ulaşmada yardımcı olur.
15. Sınavın İlk Sorularına Dikkat Etmek: Eğer sınavın başında paragraf soruları bulunuyorsa, bu soruları çözmeden önce bilgi gerektiren sorulara yönelmek daha yararlı olabilir. Sınavın ilk dakikalarında konsantrasyon eksikliği, paragraf soruları üzerinde olumsuz etki yaratabilir.
16. Kalem Seçimi: Paragraf sorularını çözerken, kurşun kalem dışında bir kalem kullanmamaya özen göstermeliyiz. Böylelikle hatalarımızı kolayca düzeltebiliriz.
17. Standart İnsan Tipi: ÖSYM paragraf sorularında genellikle standart bir insan tipi oluşturur ve bu ideal tipi paragraflar üzerinden bize benimsetmeye çalışır. Bu tip insanın özellikleri şunlardır: akla ve bilime değer vermek, savaş ve sömürüye karşı olmak, doğayı korumak, hoşgörülü ve saygılı olmak gibi özelliklere sahip bir birey modelidir.
18. Düzenli Okuma Alışkanlığı: Paragraf sorularını doğru çözmenin en önemli noktalarından biri de düzenli okuma alışkanlığına sahip olmaktır. Özellikle hızlı okuma tekniklerini uygulayarak metinleri daha hızlı ve etkin bir şekilde anlayabiliriz. Bu alışkanlık, küçük yaşlardan itibaren kazanılmalı ve düzenli olarak sürdürülmelidir.
Örnek Paragraf Sorusu:
“Türkiye’de yetişen meyveler arasında elma, armut, kiraz ve çilek başlıca yer tutar. Bu meyveler hem iç tüketimde hem de ihracatta önemli bir yere sahiptir. Özellikle elma, Türkiye’nin en çok üretilen meyvesidir.”
Soru: Bu paragrafa göre Türkiye’de en çok üretilen meyve hangisidir?
Cevap: Elma
Unutmayın: Paragraf soruları, sadece bilgiyi ezberlemekle değil, metinleri anlayabilme yeteneğini ölçer. Bol bol pratik yaparak bu becerinizi geliştirebilirsiniz.
Sanatçıların veya eserlerin olumlu ya da olumsuz yönlerini incelemek ve değerlendirmek eleştiri olarak tanımlanır. Eleştiri, sadece sanat ve edebiyatla sınırlı kalmaz, genel olarak her türlü konu için geçerli olabilir.
Eleştirinin iki ana türü vardır: olumlu eleştiri ve olumsuz eleştiri. Eleştiri, genellikle öznel yargılar içerir ve günlük yaşamda, edebiyatta sıkça kullanılabilir.
Örnek 1
Yazar; eserinin konusunu zengin bir şekilde ele almışken, anlatımındaki monotonluktan kurtulamıyor.
Bu cümlede hem olumlu hem de olumsuz eleştiri vardır. Cümlenin ilk kısmında konu ile ilgili olumlu bir yorum yapılırken, ikinci kısmında anlatım ile ilgili olumsuz bir değerlendirme bulunuyor. Monotonluk, anlatımın sıkıcı ve etkisiz olduğu .
Örnek 2
Yazar; romanında karakterleri ustalıkla konuştururken, olay örgüsünde yapaylığa düşmüş.
Bu cümlede önce olumlu, sonra olumsuz bir eleştiri söz konusudur. Karakterlerin ustaca konuşturulması olumlu bir eleştiri iken, olay örgüsündeki yapaylık olumsuz bir eleştiridir.
Örnek 3
Genç şairin şiirlerinde kullandığı imgeler, ünlü şairlerin imgelerinin taklit olmaktan öteye geçmiyor.
Bu cümlede olumsuz bir eleştiri bulunuyor. Şairin özgün olmaması ve taklit yapması eleştiri konusudur.
Örnek 4
Eserinin kritik noktalarında cümleleri uzun tutmuş.
Anlatımın bozulmaması ve anlam kaymalarını önlemek için kısa ve net cümleler tercih edilmelidir. Uzun cümleler, eserdeki olumlu havayı kaybettirebilir, bu nedenle cümlede olumsuz bir eleştiri yapılmıştır.
Örnek 5
Eserleri, özgünlükten uzak, tekdüze ve kuru bir anlatıma sahiptir.
Bu cümlede olumsuz bir eleştiri mevcuttur. Özgün olmamak, başkasını taklit etmek ken, tekdüze ve kuru anlatım, eserin dil ve anlatım yönünden zengin olmadığını ifade eder.
Örnek 6
Eserleri hem içerik hem de anlatım açısından doyurucudur. En güncel konuları; açık, anlaşılır, yapaylıktan uzak, özgün bir üslupla sunar.
Bu cümlede olumlu eleştiriler bulunmaktadır. İçerik ve anlatım bakımından doyurucu olması, güncel konular ve özgün üslup olumlu özelliklerdir.
Örnek 7
Olayların akışını keserek öğüt vermesi, yazarın sürükleyici anlatımını gölge düşürmüştür.
Bu cümlede hem olumlu hem de olumsuz bir eleştiri vardır. Olay akışını keserek öğüt verme olumsuz bir eleştiri iken, sürükleyici anlatım olumlu bir değerlendirmedir.
Örnek 8
Kitap okunduğunda, yazarının ne yazacağını uzun uzadıya ölçüp biçen, bunları tartımdan geçiren sanatçılardan olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu cümlede sanatçı olumsuz bir eleştiriye maruz kalmıştır. Sanatçının titizlik göstermemesi ve kurallara bağlı kalmaması olumsuz bir yön olarak eleştirilmiştir.
Örnek 9
Konusunu günlük yaşamdan almasına rağmen, kullandığı dil ve anlatımdaki pürüzler yüzünden söyledikleri net bir şekilde anlaşılmıyor.
Bu cümlede günlük yaşam konuları içerik açısından olumlu bir eleştiri sağlarken, dil ve anlatımdaki pürüzler dil ve anlatım açısından olumsuz bir değerlendirme yapmaktadır.
Örnek 10
Yüzeysel bilgilere dayanarak yaptığı ruhbilimsel çözümlemeler, yapıtın dokusu içinde belirli bir işlev taşımıyor.
Bu cümlede olumsuz bir eleştiri bulunuyor. Yüzeysel bilgiler ve işlevsizlik, olumsuz eleştiri yapılan konulardır.
Örnek 11
Tarihsel ortamı ayrıntılarıyla yansıtamayışı, yapıtının inandırıcılığını büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır.
Eserin içeriği ile ilgili olumsuz bir eleştiri yapılmıştır. Ayrıntı eksikliği, eserin inandırıcılığını zedelemektedir.