Dil göstergeleri, belirli bir nedene dayanmadan, tamamen rastgele bir biçimde gelişmiş ve oluşturulmuştur. Bu göstergeler arasında, gösteren ile gösterilen arasında doğrudan bir nedensellik ilişkisi bulunmamaktadır. Başka bir deyişle, bir göstergenin anlamı ile fiziksel şekli arasında mantıklı bir bağ yoktur.
Göstergelerin Nedensizliği
Dil göstergeleri, genellikle tarihsel ve kültürel nedenlerle evrim geçirir, ancak bu evrim süreci belirli bir mantık veya nedensellik ilişkisiyle açıklanamaz. Örneğin, Türkçede “öğrenci” olarak adlandırdığımız kişi, İngilizcede “student”, Arapçada ise “talebe” olarak adlandırılır. Bu farklı isimlendirmelerin nedenleri, dilin doğuşuna ve tarihine dair derin kökenlere dayansa da, dil göstergelerinin bu tür farklılıklarının mantıklı bir izahı yoktur. Her dil kendi tarihsel ve kültürel bağlamında gelişir ve bu süreçte herhangi bir doğal nedensellik ilişkisi söz konusu değildir.
Göstergelerin Çizgiselliği
Dil göstergeleri, belirli bir çizgisel düzen içinde ortaya çıkar. Her bir sözcük, belirli ses birimlerinin birleşiminden oluşur ve bu ses birimlerinin yerleri değiştirilmeden anlamlı bir ifade elde edilemez. Örneğin, “bayrak” kelimesi, “b-a-y-r-a-k” harflerinden oluşur ve bu harflerin yerini değiştirmek, kelimenin anlamını kaybettirir. Eğer “bayrak” kelimesini “bakray” şeklinde yazarsak, kelimenin zihnimizde canlanması mümkün olmaz. Ayrıca, cümle içindeki kelimelerin yerini değiştirmek de anlam kaybına yol açar. Örneğin, “Yeni atanan öğretmenler görevlerine başladı” cümlesini “Yeni atanan öğmetrenler görevlerine başladı” şeklinde değiştirmek anlamı kaybettirir, ancak eş anlamlı kelimeler kullanılarak yapılacak değişiklikler anlamı korur.
Göstergelerin Uzlaşmaya Dayalı Oluşu
Dil göstergeleri, toplumun ortak bir anlayış ve uzlaşması üzerine kuruludur. Toplum üyeleri, belirli kelimelerin anlamlarını üzerinde anlaşmış ve bu anlamları uzun süre korumuştur. Bu nedenle, bir kelimenin anlamı zamanla değişebilir, ancak toplumun ortak kabulü sağlandığında bu değişiklikler sınırlı kalır. Örneğin, “elma” kelimesi tüm toplum tarafından aynı nesneyi ifade etmek için kullanılır ve bu anlam geniş bir toplumsal uzlaşma ile sabitlenmiştir.
Ses Değişiklikleri ile İlgili Not:
Bir dilin bazı göstergeleri zaman içinde ses değişikliklerine uğrayabilir. Örnek vermek gerekirse:
Bu tür ses değişiklikleri, dilin evrimi sürecinde meydana gelen doğal değişimlerdir, ancak bu değişiklikler bile toplumsal uzlaşmanın sağlanmasından sonra sabitlenir.
Röportaj: Tanım ve Özellikler
Röportaj, bir gazeteci veya yazarın bir kişi, kurum ya da kuruluşla yüz yüze görüşerek, kendi bakış açısına göre araştırma ve gözlem yapması, ardından bu bilgileri belgeleyip kaleme alması sürecidir. Bu tür gazetecilik, özellikle 20. yüzyılda gelişmiş ve medyanın önemli bir parçası haline gelmiştir.
Röportajın Özellikleri:
Örnek Röportaj:
─ Kitaplarınız hakkında konuşmadan önce, şunu öğrenmek istiyorum: Öykü kitaplarınız sürekli olarak yayımlanıyor. Bu kadar mı üretkensiniz? ─ Hayır, aslında çok değil. Yirmi yılı aşkın bir süredir yazıyorum. Geriye dönüp baktığımda, binin üzerinde öykü yazmışım. Ayrıca, romanlar da yazdım. Her kitabımızda yirmi beş öykü yer alıyor, bu durumda mevcut öykülerimle yirmi kitap daha rahatça çıkarabilirim, yeni öykü yazmasam bile.
─ Bu öyküler nerelerde yayımlandı? ─ Çoğunluğu Akbaba dergisinde yayımlandı. Bir kısmı da diğer dergi ve gazetelerde yer aldı. Bu öyküleri gözden geçirip gerekli düzeltmeleri yapıyorum.
─ İçeriğinde mi yoksa biçiminde mi değişiklik yapıyorsunuz? ─ Daha çok dil ve anlatımında değişiklik yapıyorum. Son kitabımda, yirmi yıl önce yazılmış öyküler bile yer alıyor. O dönemde eleştirdiğim veya alay ettiğim konuların, zamanla aynı şekilde kaldığını görüyorum. Bu nedenle, bu eski konuları günümüzde de rahatlıkla kullanabiliyorum. (Muzaffer İzgü ile Röportaj, H. Çetinkaya, Cumhuriyet, 19.08.1981)
Ek Röportaj Örnekleri:
Bu örnekler, röportaj türündeki yazıların nasıl düzenlenebileceğine dair fikirler sunar ve röportajın temel özelliklerini yansıtır.
Sıfatlarda Anlam Özellikleri
Sıfatlarda Küçültme:
Sıfatlarda küçültme, belirli ekler eklenerek yapılır ve bu ekler, sıfatların anlamını küçültür. Küçültme işlemi genellikle -cik, -cük, -ce, -imsi, -imtırak ekleriyle gerçekleştirilir. Bu ekler, tamlanan isimlerin anlamlarını küçültür veya yumuşatır. İşte bazı örnekler:
Sıfatlarda Pekiştirme:
Sıfatlarda pekiştirme, niteleme sıfatlarının anlamını kuvvetlendirmek amacıyla yapılır. Bu pekiştirme iki temel şekilde gerçekleştirilir:
Sıfatlarda Derecelendirme:
Sıfatların derecelendirilmesi, çeşitli sözcüklerle yapılır ve sıfatın anlamını artırır veya azaltır. Derecelendirme genellikle “en, çok, daha, pek” gibi kelimelerle sağlanır.
Bu örneklerle, nesnel ve öznel cümlelerin arasındaki farkları ve bunların nasıl ifade edildiğini daha iyi anlayabilirsiniz.
Yapım ekleri, sözcüklerin köklerine eklenerek yeni anlam ve türde sözcükler oluşturan eklerdir. Bu ekler, eklenilen sözcüğün anlamını ve türünü değiştirir, bu nedenle yapım eki almış bir sözcüğe “türemiş sözcük” denir. Yapım ekleri, dilin zenginleşmesine ve ifade çeşitliliğine katkıda bulunur.
İsimden isim yapan yapım ekleri, bir isim köküne eklenerek yeni bir isim türetir. İşte bu tür eklerin bazı örnekleri:
İsimden fiil yapan yapım ekleri, bir isim köküne eklenerek fiil türetir. İşte bu tür eklerin bazı örnekleri:
Fiilden isim yapan yapım ekleri, bir fiil köküne eklenerek isim türetir. İşte bu tür eklerin bazı örnekleri:
Fiilden fiil yapan yapım ekleri, bir fiil köküne eklenerek yeni fiiller türetir. İşte bu tür eklerin bazı örnekleri:
Bu açıklamalar, dilimizdeki yapım eklerinin işlevlerini ve nasıl kullanıldığını anlamanıza yardımcı olacaktır. Yapım ekleri, dilin zenginliğini artırarak anlamları daha doğru ve etkili bir şekilde ifade etmemizi sağlar.
Düşsel (Fantastik) Anlatımın Tanımı ve Özellikleri
Düşsel anlatım, olağanüstü, tamamen hayal ürünü ve kurmaca olayların dile getirildiği anlatım türüdür. Bu anlatım türü, sınırsız ve sonsuz bir hayal gücü ile oluşturulur ve genellikle fantastik özellikler içerir.
Düşsel (Fantastik) Anlatımın Özellikleri
Düşsel Anlatım ile Düşsel Olmayan Anlatımın Farklılıkları
Uyarı: Düşsel anlatım ile gelecekten söz eden anlatım genellikle karıştırılır. Gelecekten söz eden anlatımda anlatılanlar kesinlikle ileriki bir zamanda olur. Düşsel anlatımda ise zaman sınırlaması yoktur ve anlatılanlar “bir varmış bir yokmuş” şeklinde ifade edilir.
Düşsel (Fantastik) Anlatım ile İlgili Örnekler
Örnek 1
Yüzüklerin Efendisi’nden
Ey Elbereth yıldız yakıcısı,
Kristal eğimli yamaçlardan mücevherler gibi ışıkla parlayan,
Yukarıdaki cennetteki yıldızlı ordunun şanı!
Uzaktan baktığım uzak diyarlara,
ve şimdi de sana, Fanuilos,
sonsuz beyaza bezenmiş parlak ruha,
buradan denizin ötesine şarkı söyleyeceğim,
Rüzgârın ötesine ve denizden koparak.
…
Rüzgârda savrulan altın gibi yapraklar,
Ağaçların kolları kadar sayısız uzun yıllar!
Geçti yıllar hızlı yudum gibi,
Varda'nın turuncu semaları altında,
Yıldızların onun kutsal ve kraliçevari sesindeki
Şarkıya titrediği,
Batı'daki yüksek salonlardaki
Tatlı içki gibi.
…
Şimdi tutuşturucu Varda için, yıldızların kraliçesi,
Ellerini Bembeyaz Dağlar’dan bulutlar gibi yükseltti,
Ve her yer derin bir gölgeye büründü,
Ve gri ülkenin dışlarına karanlık uzanır,
Aramızdaki köpüren rüzgârlara,
Ve Calacirya'nın cevherleri sonsuza dek sisle kaplanır.
Şimdi kayıp, tüm bunlara Batı'dan kayıp
Valimar!
Açıklama: Bu metin, olağanüstü, tamamen hayal ürünü ve kurmaca bir düşsel anlatım örneğidir. Özellikle sarılmış kısımlar, düşsel anlatımın sınırsız ve sonsuz hayal gücü ile oluşturulduğunu göstermektedir. Metin, “gri ülke” gibi hayalî mekânlar, “ağaçların kolları kadar sayısız uzun yıllar!” gibi zaman ötesi ifadeler ve “Fanuilos” gibi olağanüstü karakterlerle doludur. Bu unsurlar, metnin fantastik ve hayalî doğasını vurgular.
Basit zamanlı fiiller, bir cümle içinde tek bir zaman bildiren fiillerdir. Yani, bir eylemin ne zaman gerçekleştiğini veya gerçekleşeceğini tek bir kip ile ifade ederler. Bu fiiller, Türkçede sıklıkla kullanılan ve temel iletişim için hayati öneme sahip fiil türlerindendir.
Özetle, basit zamanlı fiiller, Türkçede en sık kullanılan fiil türlerinden biridir ve günlük konuşmalarımızda büyük bir rol oynar. Bu fiilleri doğru bir şekilde kullanmak, daha etkili bir iletişim kurmamıza yardımcı olur.
Not: Basit zamanlı fiillerin yanı sıra birleşik zamanlı fiiller de bulunmaktadır. Birleşik zamanlı fiiller, iki veya daha fazla fiil kökünden oluşur ve daha karmaşık zaman kavramlarını ifade eder.
Basit Zamanlı (Kipli) Fiiller: Tanım ve Örnekler
Basit zamanlı fiiller, yalnızca bir adet haber veya dilek-şart kipi kullanılarak çekimlenmiş fiillerdir. Bu fiiller, temel bir zaman ya da kip ekinin kullanılmasıyla oluşturulur ve daha karmaşık yapılar içermeden doğrudan anlam ifade ederler.
Örnekler:
Bu tür fiiller, anlamın doğrudan ve açık bir şekilde ifade edilmesini sağlar, herhangi bir ek veya karmaşık yapı içermeden anlaşılır bir biçimde kullanılır.
Paragrafı okumamış bir kişiye sunulduğunda, paragrafın ana fikrini doğru şekilde yansıtacak kelime ya da kelime grupları, paragrafın anahtar kelimeleri olarak adlandırılır. Bu anahtar kelimeler, paragrafın temel konusunu ve mesajını kısa ve öz bir biçimde ifade eder.
Örnek:
Öğrencilere kitap okuma alışkanlığı kazandırma çabası, onlara sadece “Oku, ne okursan oku” demek gibi yüzeysel bir yaklaşım sergilemek yerine, tıpkı yemek yemeyi sevmeyen çocuklara “Ye, ne yersen ye” demek ve onları hastalık riskiyle karşı karşıya bırakmak gibi, her iki durumda da seçici ve bilinçli olunmalıdır. Beslenme alışkanlıklarında olduğu gibi, okuma alışkanlıklarında da seçici ve faydalı kaynaklar tercih edilmelidir. Aksi halde, bir sorunu çözmeye çalışırken başka sorunlarla karşılaşabiliriz.
Paragrafın anahtar kelimeleri → kitap, okuma, seçici, faydalı.
Bu anahtar kelimeleri kullanarak bir cümle oluşturduğumuzda, “Okunacak kitaplarda seçici olmak, faydalı okuma alışkanlıkları geliştirmek açısından önemlidir.” gibi bir cümle, paragrafın ana fikrini özetleyen ve yansıtan bir ifade olarak ortaya çıkar. Bu nedenle, paragrafın anahtar kelimelerini seçerken, bu kelimelerin paragrafı kısaca özetleyecek ve ana fikri açıkça belirtecek nitelikte olması gerektiğine dikkat edilmelidir.
Eğer yazımı karıştırılan sözcüklerin hangileri olduğunu merak ediyorsanız, doğru yerdesiniz. Bu yazımızda, çok sayıda kişi tarafından sıkça karıştırılan ve dolayısıyla yanlış yazılan kelimeleri detaylı bir şekilde ele aldık. Ayrıca, bu kelimelerin doğru yazılışlarını da açıklayarak size yardımcı olmayı amaçladık. Yazımızı inceleyerek, yazım hatalarını en aza indirgeyebilir ve doğru kullanımlar hakkında bilgi edinebilirsiniz.
Günümüzde milyonlarca insan, bilgisayar, akıllı telefon, tablet ya da basit bir kağıt üzerinde sürekli olarak yazılar yazmaktadır. Örneğin, günlük olarak anlık mesajlaşma uygulamalarını kullanarak mesaj göndermekte ya da bilgisayarda kelime işlemci programları (Word gibi) kullanarak çeşitli metinler oluşturmaktaız.
Bununla birlikte, bazı kelimeler yanlışlıkla yanlış yazılmakta ve bu durum bazı kişiler tarafından doğru kabul edilmektedir. Bu yazıda, yazımı karıştırılan sözcüklerin doğru yazımları hakkında bilgi alabilir ve hatalı yazımlardan kaçınabilirsiniz.
Bu rehberde ayrıca, kelimelerin doğru yazımlarını nasıl kontrol edebileceğinizi de açıkladık. Bu yöntemi kullanarak kelimelerin doğru yazımlarını öğrenebilir ve yazım konusunda herhangi bir sorun yaşamadan metinlerinizi oluşturabilirsiniz.
Bu liste, Türkçede sıkça yazım hatası yapılan kelimelerden sadece bir kısmını kapsamaktadır. Her zaman doğru yazımı öğrenmeye özen göstererek yazılarınızda bu hatalardan kaçınabilirsiniz.
Eğer kelimelerin doğru yazımları hakkında bir fikriniz yoksa, çeşitli kaynaklardan yararlanarak doğru yazım bilgilerini edinebilirsiniz. Bu sayede dil kurallarına uygun şekilde yazı yazabilir ve hata yapmadan metinlerinizi oluşturabilirsiniz. Peki, kelimelerin doğru yazımlarını kontrol etmek için hangi kaynakları kullanmalısınız?
Deyimler, genellikle mecazi anlamlar taşıyan, kalıplaşmış sözcük gruplarıdır. Günlük konuşmalarımızda ve yazılarımızda sıkça kullandığımız deyimler, dilin zenginliğini artıran ve ifade gücümüzü kuvvetlendiren yapılardır. Deyimler, bir durumu, duyguyu ya da düşünceyi anlatmak için kullanılan, genellikle birkaç kelimeden oluşan kalıplaşmış söz öbekleridir. Deyimler, anlamlarını kelimelerin tek tek anlamlarından değil, bir bütün olarak ifade ettikleri anlamdan alırlar. Bu nedenle, deyimlerin her zaman belirli bir anlamı vardır ve deyimi oluşturan kelimeler bir arada kullanıldığında özgün bir anlam ortaya çıkar.
Deyimler, hep ayrı yazılır.
Deyimler yazılırken, kalıplaşmış ifadeleri aynen kullanmak önemlidir. Deyimlerin yazımında dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır:
Doğru: “İşin içinden çıkamayınca su koyuverdi.”
Deyimleri Doğru Yazmak Neden Önemlidir?
Örnek Cümleler
Unutmayın: Deyimleri öğrenirken sadece anlamlarına değil, aynı zamanda hangi durumlarda kullanıldıklarına da dikkat etmek önemlidir.
Ek Bilgi:
Deyimler, dilin zenginliğini artıran ve düşünceleri daha etkili bir şekilde ifade etmemizi sağlayan önemli araçlardır. Doğru kullanıldığında metinlere canlılık katan deyimler, aynı zamanda kişinin dil bilgisi seviyesi hakkında da fikir verir.
Türkiibasit Akımı, Türk edebiyatında 16. yüzyılın başlarında ortaya çıkan ve divan edebiyatının Arapça ve Farsça ağırlıklı süslü dilinden uzaklaşarak, daha sade ve halk diline yakın bir Türkçe kullanmayı amaçlayan bir edebi akımdır. Bu akım, Türkçenin edebiyat dilindeki yerini güçlendirmek ve halkın daha iyi anlamasını sağlamak amacıyla ortaya çıkmıştır.
Türkiibasit akımı, Türk edebiyatında önemli bir dönüm noktası olmuş ve Türkçenin edebiyat dilindeki yerini güçlendirmesine katkı sağlamıştır. Bu akım sayesinde Türk edebiyatı, halkın daha yakından ilgisini çeken ve daha anlaşılır bir hale gelmiştir. Ancak, divan edebiyatının estetik değerlerinin tamamen yok sayılması da bu akımın eleştirilen yönlerinden biri olmuştur.
Özetle, Türkiibasit akımı, Türk edebiyatında sadelik, anlaşılırlık ve halk diline yakınlık gibi önemli değerleri ön plana çıkarmış ve Türkçenin gelişimine önemli katkılar sağlamıştır.
Bu konuyla ilgili daha fazla bilgi almak isterseniz, şu kaynakları inceleyebilirsiniz:
Türkiibasit Akımı (Basit Türkçe Akımı), adından da anlaşılacağı gibi, Türkçeyi sade ve anlaşılır bir biçimde kullanma amacını güden bir edebi akımdır. Bu akım, Türkçenin, özellikle Divan şiirinde, Arapça ve Farsça unsurlarına karşı bir tepki olarak doğmuştur. Bu nedenle Türkiibasit terimi, “basit Türkçe” anlamına gelir ve dildeki karmaşıklıklardan kaçınılmasını ifade eder.
Türkiibasit Akımı çerçevesinde, şairler Divan şiirinin klasik biçimlerini ve aruz ölçüsünü kullanmış olsalar da, şiirlerinde öz Türkçe ile yazmaya özen göstermişlerdir. Bu akımın temsilcileri, Arapça ve Farsça kökenli kelimeler ile söz gruplarını şiirlerinde kullanmaktan kaçınmış, bunun yerine halk arasında yaygın olan mecazlar, deyimler ve atasözlerine yönelmişlerdir.
Türkiibasit akımının savunucuları, bu amaçla Türkçeyi sadeleştirme çabası içinde olmuş, şiirlerinde yabancı dil unsurlarına yer vermemişlerdir. Ancak, akımın hedefleri genel olarak geniş kitleler tarafından benimsenmemiş ve bu nedenle bazı önemli şairler tarafından eleştirilmiş, hatta alay konusu olmuştur. Akım, geniş bir etki alanı yaratamamış ve kısa bir süre içerisinde etkisini kaybetmiştir.
Bu akımın öncü temsilcileri arasında Tatavlalı Mahremi, Aydınlı Visali ve Edirneli Nazmi gibi şairler öne çıkmaktadır. Ayrıca, 17. yüzyılda yaşamış olan Şeyhülislam Yahya da bu akımı desteklemiş ve bu doğrultuda oldukça sade ve anlaşılır şiirler kaleme almıştır. Ancak, bu akımın savunucuları büyük şairlerin desteklerini alamamışlar ve bu nedenle istenilen etkiyi yaratamamışlardır.
Özetle, Türkiibasit Akımı, Divan şiirinde görülen Arapça ve Farsça kökenli terimlere karşı bir tepki olarak ortaya çıkmış ve bu doğrultuda Türkçenin sadeleştirilmesini hedeflemiştir. Akım, nazım şekilleri ve aruz ölçüsü gibi Divan şiirinin biçimlerini koruyarak, dilin sadeleşmesini savunmuştur. Ancak, bu akımın yetersiz bir destek görmesi ve kısa ömürlü olması nedeniyle, geniş bir etki alanı yaratamamış ve daha geniş bir kabul görmemiştir. Sonuç olarak, Türkiibasit Akımı kısa süreli bir hareket olarak kalmış, buna karşın Mahallileşme Akımı gibi sonraki akımlara bir tür hazırlık işlevi görmüştür.
Sıfat Yapan “ki”:
“ki” eklendiği sözcüğü sıfat haline getirir ve bu kullanım bitişik yazılır. Bu durumda “ki” sıfat olarak görev yapar:
Zamir Yapan “ki”:
“ki” zamir olarak kullanıldığında, isim tamlamasında tamlananın yerini tutar ve yine bitişik yazılır:
Bağlaç Olan “ki”:
“ki” bağlaç olarak kullanıldığında, sözcükleri ve cümleleri birbirine bağlar ve ayrı yazılır. Ancak, bazı kalıplaşmış sözcüklerde bitişik yazılabilir:
NOT: “ki” bağlacı, bazı kalıplaşmış sözcüklerde bitişik yazılır. Örnekler:
Örnek Sorular:
› Aşağıdaki cümlelerden hangisinde **”ki”**nin yazımı ile ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?
A) Öyle serin bir akşamki püfür püfür esiyor.
B) Yarınki maç için biletlerimizi aldık.
C) Ne yazık ki artık kimse beni dinlemiyor.
D) Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini.
Cevap: A
› Aşağıdaki cümlelerden hangisinde **”ki”**nin yazımı ile ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?
a) Öndeki grup arayı yaklaşık on beş saniye kadar açtı.
b) Ne yazık ki artık kimsede saygı ve hoşgörü kalmamış.
c) Sanki bir gün çıkıp geliverecek.
d) Arkadaki masa biraz daha büyük, orada yiyebiliriz.
Cevap: D
Eş anlamlı (anlamdaş) sözcüklerin kullanıldığı cümleleri yazdım. Eş anlamlı kelimeleri koyu olarak belirttim.
1. Yasa – Kanun
2. Edebiyat – Yazın
3. Kafiye – Uyak
4. Koşul – Şart
5. Anlatım – İfade
6. Soylu – Asil
7. Şekil – Biçim
8. Cahil – Bilgisiz
9. Seyahat – Gezi
10. Uygar – Medeni
11. Mesut – Mutlu
12. Mektep – Okul
13. Amade – Hazır
14. Yüzyıl – Asır
15. Tecrübe – Deneyim
16. Beyaz – Ak
17. Abide – Anıt
18. Hatıra – Anı
19. Evrak – Doküman
20. İtina – Özen
21. Vazife – Görev
22. Delil – Kanıt
23. Özgür – Hür
24. İdare – Yönetim
25. Irak – Uzak
26. Fethi – Fetih
27. Tesir – Etki
28. Vakıt – Zaman
29. Parça – Bölüm
30. Ev – Konut
31. Yaşam – Hayat
32. Dramatik – Etkileyici
33. Edilgen – Pasif
34. Sade – Yalın
35. Kuşak – Nesil
Bir düşüncenin daha iyi anlaşılmasını sağlamak, anlatılanı netleştirip inandırıcılığını artırmak amacıyla somutlaştırma yaparak örnekler sunma yöntemine örneklendirme denir. Somutlaştırma, soyut kavramların veya düşüncelerin zihinde daha hızlı ve etkin bir şekilde kavranmasını sağlar. Bu yüzden örneklendirme yöntemi yazılı anlatımlarda sıkça tercih edilen bir yol olarak karşımıza çıkar.
Ankara, tarihi eserlerin şaşırtıcı bir karışımı ile doludur. Bu şehirde kerpiçten yapılmış bir duvarın hemen yanı başında İyonya tarzında bir sütun başlığı yükselir. Ahi Şerafettin’in türbesinde Greko-Romen dönemine ait aslan heykelleri durur. Bu sebeple Aslanhane adı verilen caminin mihrabında ise Hititlerin toprak ve bereket tanrıçasını simgeleyen bir yılan, meyve tasvirleri arasında kıvrılarak görünür.
Açıklama: Paragrafın ilk cümlesinde bir yargı ifade edilmiştir: “Ankara, tarihi eserlerin şaşırtıcı bir karışımı ile doludur.” Bu cümlede örneklendirme kullanılmamıştır, ancak sonraki cümlelerde somut örneklerle bu yargı desteklenmiştir. Örneklendirme, inandırıcılığı artıran bir yöntemdir. Bu örnekler Ankara’nın tarihi ve kültürel zenginliğini somutlaştırmaktadır.
Edebiyatımızda dil konusu her daim dikkat çeken ve önem verilen bir mesele olmuştur. Birçok şair ve yazar için Türkçe, vazgeçilmez bir uğraş haline gelmiştir. Bu edebi şahsiyetlerin eserleri, dilin sade, akıcı ve anlaşılır olması sayesinde içerik gücüne sahip olmuştur. Edebiyat dünyasında bu isimlerin sayısı oldukça fazladır: Yunus Emre, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Ömer Seyfettin…
Açıklama: Bu paragrafta, dilin edebiyatımızdaki yerini anlatmak için örneklendirme yapılmıştır. “Yunus Emre, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Ömer Seyfettin” gibi isimler, metni somutlaştırarak okuyucunun zihninde daha anlaşılır hale getirmiştir. Örneklendirme, bir yargıyı desteklemek için verilen isimlerle yapılan bir düşünce geliştirme yoludur.
Edebiyatımızda “aşk” teması her zaman özel bir yere sahip olmuştur. Farklı dönemlerde bu tema daha az ön plana çıkmış olsa da bazı dönemlerde edebiyatın en çok işlenen konularından biri haline gelmiştir. Aşkı eserlerinin merkezine yerleştiren yazarlar ve dönemler, adeta bu temayla özdeşleşmişlerdir. Klasik Türk Edebiyatı ve bu dönemin en önemli temsilcisi olan Fuzuli, aşk temasını en çok işleyenler arasında yer alır.
Açıklama: Paragrafta “aşk” teması işlenmiş ve ardından bu konuyu daha anlaşılır kılmak için örneklendirme yapılmıştır. Klasik Türk Edebiyatı ve Fuzuli gibi örnekler, aşk temasının edebiyatımızdaki yerini daha belirgin hale getirmektedir.
Kişilerin yaşadıkları ya da tanık oldukları olayları anlattıkları yazı türüne anı denir. Anı yazılarında geçmişe dayalı olaylar anlatılır. Anı yazarı, inandırıcılığı artırmak amacıyla belgelerden, mektuplardan ve günlüklerden faydalanır. Aynı zamanda anılar aracılığıyla bir dönemin anlayışı, siyasal yapısı ve tarihsel gerçekleri de gün yüzüne çıkarılır. Türk edebiyatında bu türe ait birçok eser bulunmaktadır: Mor Salkımlı Ev, Çankaya, Zeytin Dağı, Ömer’in Çocukluğu…
Açıklama: Paragrafta anı türü tanıtıldıktan sonra, bu türle ilgili daha somut bir bilgi vermek amacıyla bazı eserler örnek olarak sunulmuştur. Anlatılanların daha anlaşılır ve somut hale gelmesi için bu paragrafta örneklendirme yöntemi kullanılmıştır.
Roman, kişilerin başından geçen ya da geçebilecek olayları belirli bir zaman ve mekân içerisinde anlatan bir edebi türdür. Türk edebiyatında hemen her konuda romanlar yazılmıştır. Bu romanlar konularına göre farklı kategorilere ayrılmıştır. Psikolojik roman, tarihi roman, macera romanı, töre romanı, egzotik roman, polisiye roman, bilim kurgu romanları bu kategorilere örnek olarak gösterilebilir.
Açıklama: Paragrafta roman türüne dair genel bir bilgi verildikten sonra farklı roman türleri somutlaştırılmıştır. Bu paragrafta örneklendirme, okura roman türlerini daha net ve anlaşılır bir şekilde sunmak amacıyla kullanılmıştır.
Örneklendirme cümleleri, genellikle “mesela”, “örneğin”, “söz gelimi” gibi ifadelerle başlar. Bu tür ifadeler, paragrafta örneklendirme yapıldığının işaretçisidir. Ancak tam bir kural olmamakla birlikte bu sözcüklerin bulunmadığı cümlelerde de örneklendirme yapılabilir.
Örneklendirme ile tanık gösterme arasında önemli bir fark vardır. Tanık göstermede söz, örneklendirmede ise isim ön plana çıkar. Tanık gösterme, çoğunlukla bir kişinin sözlerinin alıntı yapılması yoluyla gerçekleştirilir ve bu sözler genellikle tırnak işareti içinde verilir. Örneklendirme ise doğrudan bir kişi, eser, dönem gibi isimlerin kullanılmasıyla yapılır.
Dolaylama Nedir ve Nasıl Oluşur?
Dolaylama, bir kavram veya varlıknın tek bir kelimeyle anlatılacağı yerde, birden fazla kelime kullanılarak ifade edilmesine verilen isimdir. Bu yöntem, bir kavramın doğrudan adını kullanmak yerine, çeşitli tanımlamalar ve betimlemeler yoluyla ona ulaşmayı hedefler. Dolaylama, belirli bir referans ile kavramın kendisine dolaylı yoldan ulaşılması .
Dolaylamayı oluşturabilmek için en az iki kelimenin bir arada kullanılması gerekmektedir. Toplumda belirli kavramlar üzerine bir uzlaşma sağlanmıştır ve bu kavramlar genel olarak tanımlandığı şekilde anlaşılır. Dolaylama çeşitli biçimlerde karşımıza çıkabilir:
Uyarı: Yukarıdaki örneklerde Beyaz Altın gibi terimler dolaylama anlamında kullanılmaktadır. Ancak, “kuyumcudan beyaz altın aldı” gibi cümlelerde Beyaz Altın dolaylama anlamında değildir.
Dolaylama, bir kavramı veya varlığı doğrudan adıyla söylemek yerine, onun özelliklerini, çağrışımlarını veya benzerliklerini kullanarak dolaylı yoldan ifade etmektir. Bu, dilin en güçlü ve en yaratıcı araçlarından biridir. Tıpkı bir resimde renklerin bir araya gelerek anlamlı bir bütün oluşturması gibi, kelimeler de dolaylama sayesinde yeni anlamlar kazanır ve metinlere derinlik katar.
Neden Dolaylama Kullanırız?
Dolaylamanın Çeşitleri
Dolaylama Örnekleri
Dolaylamanın Gücü
Dolaylama, dilin en güçlü silahlarından biridir. Bir kelimeyi başka bir kelimeyle değiştirmek, metnin anlamını tamamen değiştirebilir ve okuyucunun zihninde yeni çağrışımlar yaratabilir. Örneğin, “kadın” yerine “güzellik kraliçesi” demek, kadının sadece fiziksel güzelliğine değil, aynı zamanda iç güzelliğine ve çekiciliğine de dikkat çeker.
Özetle, dolaylama, dilin yaratıcı ve etkili bir kullanımıdır. Dolaylamaları kullanarak, metinlerimizi daha zengin, daha anlamlı ve daha akılda kalıcı hale getirebiliriz.
Peki, sizce günlük konuşmalarımızda dolaylamaya daha fazla yer vermeli miyiz? Neden?
Ek Notlar:
Alıştırmalar:
Bu alıştırmalar, dolaylama becerinizi geliştirmenize yardımcı olacaktır.
Dilin yanı sıra, gösterge çeşitleri günlük yaşamda çeşitli biçimlerde karşımıza çıkar. Bu göstergeler arasında hareket, jest, mimik, resim, şekil ve işaretler yer alır ve her biri belirli bir iletişim işlevi görür.
1. Belirti (Doğal Gösterge):
Bu tür göstergeler doğaldır ve insan müdahalesi olmadan oluşur. İçinde herhangi bir yapay unsur bulunmayan bu göstergeler, gösteren ile gösterilen arasında doğrudan bir nedensellik ilişkisi barındırır. Bu göstergelerin anlamları, doğrudan gözlemlerle anlaşılabilir.
Örnekler:
2. Belirtke (Sosyal Gösterge):
Belirtke, insanların iletişim kurma amacıyla geliştirdiği yapay göstergelerdir. Gösteren ile gösterilen arasında sosyal bir uzlaşma bulunur ve bu göstergeler belirli bir topluluk tarafından anlaşılır. Trafik işaretleri, uyarı levhaları ve Mors alfabesi gibi iletişim araçları bu kategoriye girer.
Örnekler:
3. İkon (Görsel Gösterge):
İkonlar, gösteren ile gösterilen arasında benzerlik ilişkisi kuran görsel göstergelerdir. Bu göstergeler genellikle haritalar, fotoğraflar, resimler ve şehir planları gibi görsel temsilleri içerir.
Örnekler:
4. Simge:
Simgeler, toplumsal bir uzlaşma ile anlam kazanan görsel biçimlerdir. Bu tür göstergelerde içerik ile şekil arasında nedensellik bulunmaz. Simgeler genellikle kültürel ve toplumsal değerlerle ilişkilendirilir ve soyut kavramları ifade eder. Simge ile ikon arasındaki fark, simgenin daha çok anlam ifade eden ve kültürel olarak belirli bir anlama sahip olmasıdır.
Örnekler:
Bu çeşitler, göstergelerin anlam ve kullanım biçimlerini anlamamıza yardımcı olur ve iletişim süreçlerinde nasıl farklı roller üstlendiklerini gösterir.
İsim Cümleleri
Yüklemi ek fiil almış veya ad soylu bir sözcük olan cümlelere isim cümlesi denir. Yüklemi fiil olmayan bütün sözcükler ad (isim) cümlesidir. İsim cümlelerinde sıfat, zarf, zamir, edat, ünlem, isim ve sıfat tamlamaları yüklem olarak kullanılabilir.
Not: “-dır” ek fiili bazen yazılmaz ama varlığı mevcuttur. Buna gizli ek fiil denir.
İkilem, iki farklı durum arasında kararsız kalmayı ifade eden bir mantık terimidir. İkilem cümlelerinde, iki seçenek arasında bir tercih yapma zorunluluğu vardır. Bu cümleler, karar verme sürecinde karşılaşılan iki alternatifin her birinin avantaj ve dezavantajlarını düşündürür. İkilem terimi, Latince kökenli “dilemma” kelimesinden türetilmiştir ve karar verme sürecindeki belirsizlikleri yansıtır.
Örnek 1
“Toplantıya ben de gitsem mi gitmesem mi karar veremedim!”
Bu cümlede “gitmek” veya “gitmemek” seçenekleri arasında kararsızlık yaşanmaktadır. “Gitmek” veya “gitmemek” arasında bir tercih yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, iki alternatifin mevcut olduğu bir ikilem söz konusudur.
Örnek 2
“Yarın akşam annemi ziyarete gitmeli miyim, gitmemeli miyim?”
Bu örnekte, “ziyarete gitmek” veya “ziyarete gitmemek” seçenekleri arasında bir tercih yapılması gerekmektedir. “Gitmek” ya da “gitmemek” durumları arasında kararsızlık yaşanır. Cümledeki iki seçenek, bir ikilem oluşturur.
Örnek 3
“Aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık.”
Bu cümlede, iki farklı çözümün her ikisi de olumsuz bir sonucu işaret etmektedir. Yani her iki seçenek de olumsuz bir duruma yol açar. Bu nedenle, cümlede bir ikilem mevcut olup karar verme sürecinde kararsızlık yaşanır.
Örnek 4
“Sinemaya gitmeli miyim gitmemeli miyim?”
Cümlede, “sinemaya gitmek” veya “sinemaya gitmemek” arasında bir tercih yapma zorunluluğu vardır. İki alternatif arasındaki kararsızlık, bir ikilem durumu yaratır.
Örnek 5
“Anadan mı yardan mı vazgeçmeliyim?”
Bu cümlede, “anadan” ya da “yardan” vazgeçme seçenekleri arasında bir karar verilmesi gerekmektedir. İki durumun her biri arasında kararsızlık yaşanır ve “acaba” kelimesi de bu kararsızlığı ifade eden bir ipucu olarak işlev görür. Bu nedenle cümle, bir ikilem örneğidir.
İkilem, iki seçenek arasında kararsızlık ve seçim yapma zorunluluğunu ifade eden bir kavramdır. İkilem cümlelerinde, her iki seçenek de kendi içinde değerlendirilir ve kişinin karar vermesi gereken durumlar ortaya konur. Bu cümlelerde, karşılıklı olarak değerlendirilen seçeneklerin her biri üzerinde düşünülür ve sonuca ulaşmada zorluk yaşanır. İkilem, kararsızlık ve tercih yapma zorluklarını yansıtır.
Ünlem, bir cümlenin başında ya da sonunda yer alarak o cümleye duygu, sesleniş ya da doğa sesleri gibi anlamlar katan kelimelerdir. Genellikle ünlem işareti (!) ile kullanılır.
Ünlemler üç ana grupta sınıflandırılabilir:
Bu grup, doğrudan bir duyguyu veya heyecanı ifade eden kelimelerden oluşur.
Örnekler:
Doğadaki canlı ya da cansız varlıkların seslerini taklit eden ünlemlerdir. Bu tür ünlemler, yansıma seslerden türetilmiştir.
Örnekler:
Bu ünlemler, aslında isim ya da fiil olan kelimelerin ünlem anlamı kazanmış hâlleridir.
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler:
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
(Necmettin Halil Onan)
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
Bir tarih ile birlikte kullanılan gün ve ay adları büyük harfle başlar, diğer durumlarda ise küçük harfle yazılır. Yani belirli bir tarih varsa büyük harf kullanılır; tarih belirli değilse küçük harf kullanılır. Eğer yıl belirli değilse ve sadece ay ve gün adları verilmişse, ay adı yine büyük harfle yazılır.
Örnekler:
Örnekler:
Örnekler: