Cümlede Anlam İlişkileri

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 5 dakika

“Eş anlamlı, yakın anlamlı, zıt anlamlı cümleler; sebep-sonuç, amaç-sonuç, koşul-sonuç ve karşılaştırma cümleleri gibi cümle türlerini detaylı bir şekilde ele alalım:

Eş Anlamlı Cümleler

Eş anlamlı cümleler, genellikle birbirinin yerine kullanılabilecek kelimelerle oluşturulmuş ve anlam bakımından benzerlik taşıyan cümlelerdir. Bu tür cümleler, belirli bir anlamı ifade etmenin farklı yollarını sunar.

Örnekler:

  • “Daha önce de bu olayla karşılaşmıştım.” → “Vaktiyle böyle bir olay benim başımdan geçmişti.”
  • “Konuyu genel hatlarıyla ele aldık.” → “Konuyu ayrıntılara girmeden işledik.”
  • “Eğitimin amacı kaliteli insanlar yetiştirmektir.” → “Eğitimde maksat nitelikli bireyler kazandırmaktır.”

Yakın Anlamlı Cümleler

Yakın anlamlı cümleler, birebir aynı anlamı taşımamakla birlikte, benzer anlamlar ifade eden ve aynı konu etrafında dönen cümlelerdir. Bu tür cümleler, belirli bir bakış açısını veya yaklaşımı paylaşır.

Örnekler:

  • “Öğretimin yanında eğitim ihmal edilmemelidir.” → “Eğitimsiz bir öğretim, zarardan başka bir işe yaramaz.”
  • “Klasik eserleri okumaya en çok kendi yazdıklarımı tekrar ettiğim zamanlarda ihtiyaç duyarım.” → “Çağını aşmış eserleri okumak, yaratıcılığı teşvik eden bir etkinliktir.”
  • “Ben sadece gül alıp gül satan bir yazar olmadım.” → “Bir eserde hem güzellikler hem de eksiklikler yer almalıdır.”

Karşıt Anlamlı Cümleler

Karşıt anlamlı cümleler, aralarında anlam bakımından zıtlıklar bulunan, ifade ettikleri düşünce yönünden birbirine zıt olan cümlelerdir. Bu tür cümlelerde genellikle konu üzerinde farklı bakış açıları bulunur.

Örnekler:

  • “Herkes her alanda başarılı olamayabilir.” → “Çok çalışırsan başaramayacağın şey yoktur.”
  • “Romanda anlatılan ne kadar çekici olursa olsun onu değerli kılan anlatımıdır.” → “Romanın önemini artıran dil değil, konudur.”

Sebep-Sonuç Cümleleri

Sebep-sonuç cümleleri, bir eylemin neden yapıldığını ve sonucunu belirten cümlelerdir. Bu tür cümlelerde sebep her zaman önce gelir, sonra sonuç ortaya çıkar. Sebep-sonuç ilişkisini anlamak için “neden?” sorusu sorulur.

Örnekler:

  • “Yoğun kar yağışı nedeniyle yollar kapandı.” → Sebep: Yoğun kar yağışı; Sonuç: Yollar kapandı.
  • “Sınavdan düşük puan alınca çok üzüldü.” → Sebep: Sınavdan düşük puan almak; Sonuç: Üzülmek.

Amaç-Sonuç Cümleleri

Amaç-sonuç cümleleri, bir eylemin hangi amaçla yapıldığını ve bu eylemin sonucunu belirten cümlelerdir. Amaç-sonuç ilişkisini anlamak için “hangi amaçla?” sorusu sorulur.

Örnekler:

  • “Sağlıklı ve zinde olmak için spor yaptı.” → Amaç: Sağlıklı ve zinde olmak; Sonuç: Spor yapmak.
  • “Seni göreyim diye çok bekledim.” → Amaç: Seni görmek; Sonuç: Uzun süre beklemek.

Sebep ve Amaç Arasındaki Fark:

  1. Sebep-sonuç cümlelerinde önce sebep meydana gelir, ardından sonuç ortaya çıkar. Amaç-sonuç cümlelerinde ise amaç, eylem gerçekleştirildikten sonra gerçekleşir.
    • “Araba kirlendiği için onu yıkadım.” → Sebep: Araba kirlendi; Sonuç: Araba yıkandı.
    • “Araba temiz olsun diye onu yıkadım.” → Amaç: Arabanın temiz olması; Sonuç: Araba yıkandı.
  2. Amaç-sonuç cümlelerinde, yükleme “hangi amaçla?” sorusu sorularak anlam bulunur.

Koşul (Şart)-Sonuç Cümleleri

Koşul-sonuç cümleleri, temel yargının gerçekleşmesinin belirli bir şarta bağlı olduğu cümlelerdir. Koşul, gerçekleşmesi gereken durumu ifade ederken, sonuç ise bu koşulun gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkan durumu ifade eder.

Örnekler:

  • “Dürüst olursan kızmayacağım.” → Koşul: Dürüst olmak; Sonuç: Kızmamak.
  • “Sınavı kazanırsan o hediyeyi alacağım.” → Koşul: Sınavı kazanmak; Sonuç: Hediyeyi almak.

Karşılaştırma Cümleleri

Karşılaştırma cümleleri, birden fazla olay, kavram, durum veya kişinin benzer veya farklı yönlerini ifade eden cümlelerdir. Bu cümleler genellikle karşılaştırma yaparak benzerlik veya farkları ortaya koyar.

Örnekler:

  • “Alperen de senin gibi başarılı ve çalışkan bir öğrenci.” → Karşılaştırma: Alperen ile senin başarı ve çalışkanlık durumun.
  • “Serdar da kardeşi kadar yetenekli bir sporcu.” → Karşılaştırma: Serdar’ın yetenekleri ile kardeşinin yetenekleri.
  • “Bu ev diğerine göre daha geniş.” → Karşılaştırma: Bu evin genişliği ile diğer evin genişliği.”

Cümlenin Öğeleri Nedir Örnekli Konu Anlatımı

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 18 dakika

Cümlenin Öğeleri Nedir? Cümlenin Öğelerinin Özellikleri

CÜMLENİN ÖĞELERİ

Tanım: Bir duyguyu, bir düşünceyi, bir isteği, bir hareketi, durumu, tam ve eksiksiz olarak anlatan kelime ya da kelime gruplarına cümlede öge denir. Yargı bildirmek, bir eylemin ya da bir durumun kip ve şahıs eki bildirecek şekilde ortaya konmasıdır.

  • Öge: Cümleyi oluşturan bölümlerin her birine öge denir. Anlamlı ve doğru cümleler kurmaya yarayan bölümlerdir.
  • Bir cümlede öge bulunurken önce yüklem, daha sonra özne bulunur.

1. Yüklem

Cümlede iş, oluş, hareket bildirmeyi yüklenen ya da cümleyi bir yargıya bağlayan kelime ya da kelime grubudur. Yüklem, bir kelimeden oluşabileceği gibi birden fazla kelimeden de oluşabilir.

a) Çekimli fiiller:

Örnek: Bugün çok ders çalıştım.
Yüklem: çalıştım

b) İsim tamlamaları:

Örnek: Beni arayan Türkçe öğretmeni idi.
Yüklem: öğretmenimdi

c) Sıfat tamlamaları:

Örnek: Ahmet, tanıdığım en dağınık adam dı.
Yüklem: adamdı

ç) Edat grubu: Edatlar tek başına yüklem olamaz.

Örnek: Bu yapılanlar senin iyiliğin içindi.
Yüklem: iyiliğin içindi

d) Zamirler:

Örnek: Sana yardım eden hep bendim.
Yüklem: bendim

e) Fiilimsiler:

Örnek: Her gün yaptığı tek iş uyumaktı.
Yüklem: uyumaktı

f) Deyimler:

Örnek: Memleket, burnumda tütüyor.
Yüklem: tütüyor

g) Birleşik fiiller:

Örnek: Maçtan sonra hemen banyo yaparım.
Yüklem: yaparım

2. Özne

Yüklemde bildirilen iş, oluş, hareket ve eylemi gerçekleştiren ögeye özne denir. Cümlenin öznesini bulmak için yükleme “kim” ve “ne” soruları sorarız.

Örnek: Ali dün akşam geldi. (kim geldi → Ali)

Babam bize para verdi. (kim verdi → babam)

Çantamda kalem var. (ne var → kalem)

Kitabım kayboldu. (ne kayboldu → kitabım)

  • İnsanlar için “kim,” diğer varlıklar için “ne” sorusu sorarız.
  • Her cümlenin öznesi olacak diye bir şart yoktur. Öznesiz cümleler de olabilir.

Örnek: Geniş kapıdan içeri girildi.
Yer tamlayıcısı, zarf tümleci, yüklem

  • Özne olan kelime(ler) cümlede hiçbir hâl eki almadan kullanılırlar. Herhangi bir hâl eki alırlarsa özne değil; nesne, dolaylı tümleç veya zarf tümleci olurlar.

Örnek: Ahmet bugün geldi. (özne)

Ahmet’ten bugün aldım. (yer tamlayıcısı)

Ahmet’i pazarda gördüm. (belirtili nesne)

  • Özne, çokluk ekini ve iyelik eklerini alabilir.

Örnek: Kitaplar masanın üzerinde duruyor. (özne)

Dedemin gözlüğü kayboldu. (özne)

  • Gizli Özne: Her cümlenin öznesi olması gerekmez. Bazen özne belli olur ama cümlede yazılmaz. Böyle öznelere gizli özne denir. Gizli özne seçeneklerde gösterilmez.

Örnek: Dün gece beni aramış. (O → gizli özne)

Okula yarın gideceğim. (Ben → gizli özne)

Yarın idmanlara başlıyoruz. (Biz → gizli özne)

Ne zaman geleceksin? (Sen → gizli özne)

  • Sözde Özne: Bazen özne işi yapan değil de işten etkilenen öge olabilir. Buna sözde özne denir.

Örnek: Banka soyuldu. Camlar silindi.
Sözde özne, yüklem, sözde özne, yüklem

  • Tabiat olaylarında sözde öznelik durumu yoktur.

Örnek: Hava birdenbire açıldı. (cümlesinde “hava” sözcüğü sözde özne değil, gerçek öznedir.)

Sürekli yağmur yağardı. (yağmur → gerçek özne)

Güneş yarın açacak? (güneş → gerçek özne)

3. Yer Tamlayıcısı (Dolaylı Tümleç)

Yüklemin yöneldiği, bulunduğu, çıktığı yeri bildirir. “-e, -de, -den” eklerini alır. Fiile sorulan “neye, kime, nereye; neyde, kimde, nerede; neyden, kimden, nereden” sorularıyla buluruz.

Örnek: İstanbul’dan Azerbaycan’a taşındık.
Yer tamlayıcısı, yer tamlayıcısı, yüklem

Seni bugün sinemada gördüm.
Nesne, zarf tümleci, yer tamlayıcısı, yüklem

  • -e / -de / -den eki alan her sözcük yer tamlayıcısı değildir. Burada asıl önemli olan fiile sorulan sorulardır.

Örnek: Beni ayakta karşıladılar. (nasıl)
Nesne, zarf tümleci, yüklem

Birden ağlamaya başladı. (ne zaman)
Zarf tümleci, yer tamlayıcısı, yüklem

Akşama sizde olurum. (ne zaman)
Zarf tümleci, yer tamlayıcısı, yüklem

  • “Nereye” sorusuna verilen cevap yer-yön zarfıysa öge de zarf tümleci olur.

Örnek: Adam dışarı çıktı.
Özne, zarf tümleci, yüklem

Adam dışarıya çıktı.
Özne, yer tamlayıcısı, yüklem

  • Soruların ve cevapların aynı ekleri alması zorunluluğu, yer tamlayıcısının diğer ögelerle karışmasına engel olur.
  • Yer soran soru kelimeleri de dolaylı tümleçtir.

Örnek: Bu elbiseyi nereden aldınız?

Benim kalemim kimde kalmış?

  • -e/-den hâl eki “için” edatı görevinde kullanılıyorsa ya da sebep bildiriyorsa zarf tümleci kurar.

Örnek: Korkudan kızın dili tutulmuştu.

Babasıyla kavga ettiğinden eve uğramıyor.

  • Yer tamlayıcısını bulmak için sorulan “Neyden?” sorusu ile zarf tümlecinin sorusu olan “Neden?” sorusu birbirine karıştırılmamalıdır.

Örnek: Bu düşünceleri okuduğu kitaplardan edinmiş.
(Neyden? → yer tamlayıcısı)

Sıkıntıdan ne yapacağını şaşırmış.
(Neden? → zarf tümleci)

4. Nesne

Yüklemde bildirilen ve öznenin yaptığı işten doğrudan etkilenen ögedir. İkiye ayrılır:

a) Belirtisiz nesne: Yükleme sorulan “ne” sorusunun cevabıdır.

Örnek: Annem iki kilo portakal aldı. (ne aldı?)
Özne, belirtisiz nesne, yüklem

  • Özneyle nesnenin karıştırılmaması için yüklemden sonra ilk bulunan öge özne; ikincisi ise nesne olduğu unutulmamalıdır.

Örnek: Kumar pek çok aile yıkmıştır.
Özne, belirtisiz nesne, yüklem

  • Belirtisiz nesne daima yüklemden hemen önce gelir. Yüklemle belirtisiz nesne arasına “de, dahi, bile” edatlarından başka bir kelime giremez.

Örnek: Her hafta kitap okurum.

Bu günlerde herkes böyle şeyler anlatıyordu.

b) Belirtili nesne: Yükleme sorulan “kimi, neyi” sorularının cevabıdır. “-i” hâl eki alır.

Örnek: Fatma babasını özlemiş. (kimi özlemiş?)
Özne, belirtili nesne, yüklem

Mehmet, kitabını kaybetti. (neyi kaybetti?)
Özne, belirtili nesne, yüklem

  • -ı/ -i ekini alan her sözcük nesne değildir.

Örnek: Defteri kayboldu.
Özne, yüklem

5. Zarf Tümleci

Yüklemin zamanını, durumunu, miktarını, yönünü belirten ögedir. Yükleme sorulan “nasıl, niye, neden, niçin, ne kadar, ne zaman, ne zamandan beri” sorularıyla buluruz.

Örnek: Babam dün akşam gelmedi.
Özne, zarf tümleci, yüklem

Hepsi geri dönmüş.
Özne, zarf tümleci, yüklem

  • “Dün gece geldi.” cümlenin türüne göre zarf tümleci, kelime türü olarak “dün” sözcüğü ise sıfattır.
  • Bazı zarflar ek aldıklarında zarf olmaktan çıkar, zarf tümleci oluşturmazlar.

Örnek: Yarın benimle gelir misin? (zarf)

Yarını bekleyemem. (isim)

  • “Ali gel.” cümlesinde “Ali” seslenme ünlemi olduğu için cümle dışı unsurdur. Bu cümlede “sen” kelimesi gizli özne, “gel” kelimesi ise yüklemdir.

6. Vurgu

Cümlenin en önemli ögesine vurgu denir. Vurgu cümlede özellikle belirtilen ögedir. Vurgu cümlede değişik yerlerde olabilir:

a) Yüklemden önce gelen öge vurgudur.

Örnek: Bugün beni annem aradı.

Annem bugün aradı beni.

Annem aradı beni bugün.

b) “de” bağlacından önce gelen öge vurgudur.

Örnek: Sen de yarın bizimle gel. (vurgu: özne)

Annen bize de gelsin. (vurgu: yer tamlayıcısı)

  • Soru cümlesinin içinde “de” bağlacı bulunuyorsa vurgu soru ekinden önceki ögedir.

Örnek: Sen de bugün mü işe gitmedin?

c) Soru cümlelerinde vurgu, soru sözcüklerinin kendisi olur.

Örnek: Ne zaman annen seni aradı? (zarf tümleci)

Kim bugün seni aradı? (özne)

Seni bugün arayan kimdi? (yüklem)

  • İçinde soru sözcüklerinin bulunduğu ama soru anlamı bulunmayan cümlelerde vurgu yüklemden önce gelen ögedir.

Örnek: Ne zaman geleceğini arkadaşlarıma söylemedi.
Dolaylı tümleç

ç) Soru anlamı “-mı/-mi” ekiyle sağlanırsa vurgu bu eklerden önce gelen öge olur.

Örnek: Seni mi bugün annen aradı? (nesne)

Seni bugün annen aradı mı? (yüklem)

Yarını mı kaldı. (özne)

  • Yüklem başa gelene kadar vurgu yüklemden önce gelen öge, yüklem başa geldiğindeyse vurgu yüklemin kendisi olur.

Örnek: Aradı beni bugün annem.


Cümlenin Öğeleriyle İlgili Özellikler

  1. Bir ögenin arasına başka öge girebilir.

Örnek: Adamın gecekondu bölgesinde evi vardı.
Dolaylı tümleç

  1. Deyimlerin fiilleşmesine dikkat edilmelidir.

Örnek: Çocuk öğretmenin gözüne en sonunda girdi.
Özne, yüklem, zarf tümleci, yüklem

  1. Bağlaçlar cümlenin ögesi değildir.

Örnek: Ahmet ile Ali geldi.
Cümle dışı unsur

  1. Bazı ögeler iç içe geçebilir.

Örnek: Sinemanın akşam ışıkları yanmıştı. (sinemanın ışıkları → özne; akşam → zarf tümleci)

  1. Bir öge, tek bir kelimeden oluşabileceği gibi, bir kelime öbeğinden de oluşabilir.

Örnek: Yaşlı adam duvar dibinde diz çöktü.
Özne, yer tamlayıcısı, yüklem

  1. Ögelere ayırmada tamlamalar, deyimler ve birleşik fiiller bölünmez.
  • Ara Söz: Bir ögenin açıklayıcısı olan söze denir. Ara sözün başında ve sonunda virgül (,) ya da kısa çizgi (-) kullanılır.

Örnek: Dün annem, benim her şeyim, beni aradı.

Bugünlerde Gölcük’ü, o felaket şehrini, gördüm.

Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz.

  • Hiçbir ögenin açıklayıcısı olmayan ara sözler de vardır.

Örnek: Bu adam, seni temin ederim, mükemmel biridir.

Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz.

  • Cümle Dışı Unsur: Yükleme sorulan soruların hiçbirine cevap vermeyen sözcüklere cümle dışı unsur denir.

Örnek: Beyler, hepiniz buraya gelin.
Cümle dışı unsur, özne, yer tamlayıcısı, yüklem

  • Ünlem, hitap sözcükleri cümle dışı unsurdur.

Eyvah, babam geldi!
Cümle dışı unsur, özne, yüklem


Sözcüklerde Yapı Örneklerle Tüm Konu Açıklamaları

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 58 dakika

Sözcüklerde Yapı: Kökler ve Türleri

Türkçe dilinin yapısının anlaşılabilmesi için öncelikle “kök” kavramının bilinmesi gerekmektedir. Türkçe, Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna ait bir sondan eklemeli dildir. Bu yapı, eklerin köklerden sonra geldiği bir dil sistemini ifade eder. Türkçe kelimeler üç ana bileşenden oluşur: kök, gövde ve ek.

Kök

Bir sözcüğün eklerden arındırılmış, anlamlı ve bölünemez en küçük parçasına kök denir. Kök, sözcüğün temel anlamını taşıyan kısımdır ve başka bir kelimeden türetilmemiş, yapım eki almamış haliyle bulunur. Kök belirlenirken, eklerin çıkarılmasıyla geriye kalan kısmın, kelimenin kökü olduğu anlaşılır.

Örnekler:

  1. Kitapçı
    Bu sözcüğün kökü “kitap”tır. “Kitap” kelimesi, bir anlam ilişkisi içinde “kitapçı” kelimesinin kökü olarak işlev görür. “Kitap” kelimesi, “kitapçı” kelimesindeki anlamı oluşturur.
  2. Beyazlık
    “Beyazlık” kelimesinin kökü “beyaz”dır. Burada “beyaz” kelimesi, “beyazlık” kelimesindeki anlamı ifade eder. “Beyaz” ile “beyazlık” arasında anlam ilişkisi bulunmaktadır.
  3. Koşucu
    “Koşucu” kelimesinin kökü “koş-” fiil köküdür. “Koş-” köküne eklenen “-cu” yapım eki, “koşucu” kelimesini oluşturur. “Koş-” fiil kökü, “koşucu” anlamındaki temel köktür.
  4. Gözlük
    “Gözlük” kelimesinde kök “göz”dür. “Göz” ve “gözlük” arasında anlam ilişkisi bulunur; “gözlük”, gözün üzerine takılan bir araçtır.

Köklerin Özellikleri

  1. Türkçede Köklerin Yeri:
    Türkçede kök, genellikle sözcüğün başında bulunur ve ekler kökün sonuna gelir. Örneğin, “yazılı” kelimesinde kök “yaz-“tır ve ekler bu kökün sağına eklenmiştir.
  2. Köklerin Korunması:
    Kökler ek aldığında, kökler genellikle değişmez. Ekler kökün anlamını bozmadan eklenir. Örneğin, “gezici” kelimesindeki kök “gez-” fiil köküdür ve ekler bu kökün anlamını değiştirmeden eklenir.Uyarı: Türkçede kökler, sadece yönelme hali eki aldığında değişir. Örneğin, “ben” kelimesi yönelme hali eki aldığında “bana” olur ve kök “ban” olarak değişir.

Kök Türleri

Kökler genellikle dört ana grupta incelenir: Fiil kökleri, İsim kökleri, Sesteş kökler ve Ortak kökler.

  1. Fiil Kökleri:
    Fiil kökleri, iş, oluş, durum ve hareket bildiren köklerdir. Bir kökün fiil kökü olup olmadığı, “-mek, -mak” mastar ekini veya “-me, -ma” olumsuzluk ekini alıp almadığı ile anlaşılır.Örnekler:
    • Yüzmek
      “Yüz-” köküne “-mek” mastar eki eklenmiştir. “Yüz-” kökü, bu fiil kökünü oluşturur.
    • Koşmak
      “Koş-” köküne “-mak” mastar eki eklenmiştir. “Koş-” kökü, bu fiil kökünü oluşturur.
  2. İsim Kökleri:
    İsim kökleri, nesne, varlık veya kavramları belirtir. İsim kökleri, “-mek, -mak” mastar eklerini veya “-me, -ma” olumsuzluk eklerini almaz.Örnekler:
    • Çiçek
      “Çiçek” kelimesinin kökü “çiçek”tir. Mastar veya olumsuzluk ekleri eklenemez.
    • Kedi
      “Kedi” kelimesinin kökü “kedi”dir. Bu kök, mastar veya olumsuzluk eklerini almaz.
  3. Sesteş Kökler:
    Sesteş kökler, aynı yazılış ve söyleyişe sahip ancak farklı anlamları olan köklerdir. Bu kökler arasında anlam ilişkisi bulunmaz.Örnekler:
    • Yaz
      “Yaz” kelimesi mevsim anlamında veya yazma eylemi anlamında kullanılabilir. Bu iki anlam arasında doğrudan bir bağlantı yoktur.
    • Gül
      “Gül” kelimesi hem bitki adı hem de gülme eylemi . Bu iki anlam arasında bir ilişkilenme bulunmaz.
  4. Ortak Kökler:
    Ortak kökler, isim ve fiil olarak kullanılan kökler arasında anlam ilişkisi bulunan köklerdir. Bu kökler arasında her zaman bir anlam bağı vardır.Örnekler:
    • Sarı
      “Sarı” kelimesi hem renk hem de sararmak anlamında kullanılabilir. Bu köklerin arasında anlam ilişkisi bulunur.
    • Boya
      “Boya” kelimesi hem renk maddesi hem de boyama eylemi . Burada iki anlam arasında bir anlam bağı vardır.

Bu açıklamalar, Türkçede köklerin nasıl belirlendiğini ve köklerin çeşitlerini anlamanızı sağlayacaktır. Köklerin doğru şekilde anlaşılması, dil bilgisi ve kelime yapılarının anlaşılması açısından önemlidir.

 

 

Sözcüklerde Yapı ile İlgili Temel Kurallar

Sözcüklerin yapısını anlamak için bazı önemli kurallar vardır. Bu kurallar, kelimelerin kökenlerini, gövdelerini ve türemiş halleri hakkında bilgi verir.

1. Yansıma Sözcükler

Yansıma sözcükler, genellikle eylem bildirmeyen ses taklitleri olarak kullanılır ve isim kökü olarak kabul edilirler. Bu tür kelimeler, doğrudan bir eylemi ifade etmeden, seslerin veya ses olaylarının taklit edilmesiyle oluşur.

Örnekler:

  • Çıt: Hafif bir ses çıkaran, ince bir patlama sesi.
  • Şıp: Suya düşme sesi veya bir şeyin hızlıca geçtiği ses.
  • Kıkırd: Küçük bir gülme sesi veya mırıltı.
  • Çıtırt: İnce bir şeyin kırılma veya çatlama sesi.
  • Vız: Yüksek hızda geçen bir şeyin çıkardığı ses.
  • Pat: Ani ve yüksek sesle patlama.

2. Köklerin Hece Yapısı

Kökler, tek heceden oluşabildikleri gibi birden fazla heceden de oluşabilirler. Bu, köklerin yapısal çeşitliliğini ve kelime oluşumunda ne kadar esneklik sağladığını gösterir.

Örnekler:

  • Elma: Üç heceden oluşan kök “elma”, bu kökün kendisi bir isim köküdür.
  • Koş: Tek heceden oluşan “koş”, bir fiil köküdür.
  • Köprü: İki heceden oluşan kök “köprü”, bu kelimenin kökenidir.

3. Gövde ve Yapım Eki

Sözcük köklerine yapım ekleri eklenerek türetilen yeni kelimeler gövde olarak adlandırılır. Gövde, kök ve eklerin birleşiminden oluşur. Bir kelimenin yapım eki almış hali, o kelimenin gövdesidir ve bu gövdeler isim gövdesi ve fiil gövdesi olarak ikiye ayrılır.

Örnekler:

  1. Kütüphane
    Bu kelimenin kökü “kütüphane”dir. Bu sözcük, türemiş bir isim gövdesidir ve “kütüphane” kelimesine “-de” gibi ekler eklenemez.
  2. Koşul
    “Koşul” kelimesinin kökü “koş-” fiil köküdür. Bu kök, “-ul” ekini alarak “koşul” şeklinde türetilmiştir ve bir fiil gövdesidir.

Gövde Türleri

Sözcüğün aldığı yapım ekine bağlı olarak, kelimenin türü belirlenir. Gövdeler iki ana grupta incelenir:

  1. Fiil Gövdesi:
    Eylem bildiren gövdeler fiil gövdesi olarak kabul edilir. Fiil gövdesi, belirli bir eylemi veya hareketi ifade eder ve bu tür gövdeler genellikle eylem bildiren köklerden türetilir.Örnekler:
    • Yüzdür: Fiil gövdesi olan “yüz-” köküne “-dür” eklenmiştir.
    • Koştur: Fiil kökü “koş-” üzerine “-tur” eklenerek türetilmiştir.
  2. İsim Gövdesi:
    Eylem bildirmeyen, ad soylu gövdeler isim gövdesi olarak adlandırılır. Bu gövdeler genellikle nesne, varlık veya kavramları ifade eder.Örnekler:
    • Kalemlik: “Kalem” köküne “-lik” ekinin eklenmesiyle türemiş isim gövdesidir.
    • Ekmekçilik: “Ekmek” kökünden türemiş ve “-çilik” ekini almış isim gövdesidir.

Not:

Bir kelimenin gövdesi, aldığı yapım ekleri ile belirlenir. Son ek, kelimenin gövdesini oluşturur. Dolayısıyla, bir kelimenin isim veya fiil gövdesi olup olmadığını anlamak için, kelimenin aldığı en son ek dikkate alınır.

Bu kurallar, kelime yapılarını daha iyi anlamanıza ve Türkçede kök ve gövde ilişkilerini çözümlemenize yardımcı olacaktır.

 

Yapısı Bakımından Sözcükler

Türkçede sözcükler, yapısal özelliklerine göre üç ana kategoriye ayrılır. Bu kategoriler, kelimelerin oluşturulma süreçlerini ve içeriklerini anlamamıza yardımcı olur. İşte bu üç temel kategori:

1. Basit Kelimeler (Sözcükler)

Basit kelimeler, kök formundaki sözcüklerdir ve bu tür kelimeler herhangi bir yapım eki almazlar. Ancak, çekim ekleri alabilirler. Basit kelimeler, bir kökten türememiş, başka bir kelime ile birleşmemiş ve eklenmiş olan çekim eklerini barındıran kelimelerdir. Yani, köklerine ek olarak sadece çekim ekleri eklenmiş olabilirler.

Örnekler:

  1. Yazdılar
    • “-dılar”: Geçmiş zaman eki ve III. çoğul şahıs eki.
  2. Kitap
    • Sadece kök olan “kitap” kelimesi basit bir kelimedir.
  3. Koşuyorlar
    • “-uyor”: Şimdiki zaman eki.
    • “-lar”: III. çoğul şahıs eki.
  4. Okumalısın
    • “-malı”: Gereklilik kipi eki.
    • “-sın”: II. tekil şahıs eki.
  5. Gidecekmiş
    • “-ecek”: Gelecek zaman kipi eki.
    • “-miş”: Öğrenilen geçmiş zaman eki.
    • “-ler”: III. çoğul şahıs eki.
  6. Görüyorsanız
    • “-yor”: Şimdiki zaman eki.
    • “-san”: Şart kipi eki.
    • “-ız”: II. çoğul şahıs eki.
  7. Çocuklarımızdan
    • “-lar”: Çoğul eki.
    • “-ımız”: İyelik (tamlanan) eki.
    • “-dan”: Uzaklaşma hâl eki.

Basit Kelimelerle İlgili Cümle Örnekleri

  1. Çocuklardan bahsettiğimizde, ağaçların büyüleyici hikâyelerini anlatacaklardı.
    • “-lar”: Çoğul eki.
    • “-dan”: Uzaklaşma hâl eki.
    • “-ın”: İlgi (tamlayan) eki.
    • “-i”: Belirtme hâl eki.
  2. Mustafa’nın babası sizleri kitaplardan tanımıştı.
    • “-nın”: İlgi eki.
    • “-ı”: İyelik eki.
    • “-ler”: Çoğul eki.
    • “-dan”: Uzaklaşma hâl eki.
    • “-mış”: Öğrenilen geçmiş zaman eki.
  3. Kuşlardan baharın güzel günlerini, annelerimizden hayatın temiz yönlerini okuyalım.
    • “-lar”: Çoğul eki.
    • “-dan”: Uzaklaşma hâl eki.
    • “-ın”: İlgi (tamlayan) eki.
    • “-i”: Belirtme hâl eki.
  4. İnsanların dünyalarını evlerinden az çok biliyoruz.
    • “-lar”: Çoğul eki.
    • “-ın”: İlgi (tamlayan) eki.
    • “-ları”: İyelik (tamlanan) eki.
    • “-den”: Uzaklaşma hâl eki.
    • “-yor”: Şimdiki zaman kipi eki.
    • “-uz”: I. çoğul şahıs eki.

Not: Yabancı kökenli kelimeler Türkçeye uyarlanmış şekilleriyle basit kelime olarak kabul edilirler, özellikle Türkçede yapım eki almadıkları sürece. Bu tür örnekler arasında “telefon,” “bina,” “televizyon” gibi kelimeler bulunur.

 

 

 

 

 

2. Türemiş Kelimeler (Sözcükler)

 

Türkçede türemiş kelimeler, kök kelimelere eklenen yapım ekleri aracılığıyla oluşturulan ve kökten türetilmiş yeni kelimelerdir. Bu türemiş kelimeler, hem anlam hem de tür bakımından değişiklik gösterebilir ve çeşitli biçimlerde sınıflandırılabilirler. Bu yazıda türemiş kelimelerin yapısı ve bu kelimeleri oluşturan yapım ekleri detaylı bir şekilde ele alınacaktır.

Türkçede, kelimeler türemiş olduklarında köklerine çeşitli yapım ekleri eklenerek yeni anlamlar kazanır. Bu ekler, kök kelimenin anlamını değiştirdiği gibi, onun türünü de değiştirir. Türemiş kelimeler, isimlerden fiil, fiillerden isim ve diğer türevler oluşturulabilir. Türemiş kelimeler, kök ve yapım eki (veya ekleri) şeklinde yapılandırılır ve bu yapı, kelimenin anlamını ve türünü etkiler.

Türemiş kelimeleri anlamak için yapım eklerini iyi bilmek gerekir. Yapım ekleri, bir kelimenin anlamını değiştirir ve yeni kelimeler türetir. İşte türemiş kelimeler ve başlıca yapım eklerinin ayrıntılı açıklamaları:

1. İsimden İsim Yapım Ekleri

İsim köklerine veya gövdelerine eklenen yapım ekleri, yeni isimler türetir. Bu ekler sayesinde isimler, anlam ve biçim açısından farklı kelimelere dönüşür. İşte bazı örnekler:

  • -lık: Bu ek, isimlere eklendiğinde yeni isimler oluşturur. Örnekler: gözlük (göz+lük), çocukluk (çocuk+luk), şekerlik (şeker+lik).
  • -lı: Bu ek, isimlere eklenerek özellik belirten veya aidiyet ifade eden isimler türetir. Örnekler: akıllı (akıl+lı), ağaçlı (ağaç+lı), evli (ev+li).
  • -sız: Bu ek, isimlere eklendiğinde olumsuzluk veya eksiklik belirten isimler oluşturur. Örnekler: evsiz (ev+sız), tuzsuz (tuz+suz), eşsiz (eş+sız).
  • -cı: Bu ek, isimlere eklendiğinde bir meslek veya iş belirten isimler türetir. Örnekler: aşçı (aş+çı), çaycı (çay+cı), kapıcı (kapı+cı).
  • -daş: Bu ek, isimlere eklendiğinde anlamdaşlık veya ortaklık ifade eden isimler oluşturur. Örnekler: arkadaş (arka+daş), meslektaş (meslek+taş).
  • -cı: Aynı zamanda eşyaları veya nesneleri ifade eden isimler de türetir. Örnekler: kitapçı (kitap+çı), simitçi (simit+çi).
  • -çe: Bu ek, isimlere eklenerek yer isimleri veya adlar türetir. Örnekler: Türkçe (Türk+çe), Arapça (Arap+ça).

2. İsimden Fiil Yapım Ekleri

İsim köklerine eklenen yapım ekleri, yeni fiiller türetir. Bu fiiller genellikle isimlerin özelliklerini veya niteliklerini ifade eder. İşte bazı örnekler:

  • -al, -el: Bu ek, isimlere eklenerek fiil türetir. Örnekler: azal-(az+al), düzel-(düz+el), daral-(dar+al).
  • -la, -le: İsimlere eklenerek fiil türetir. Örnekler: avla- (av+la), başla- (baş+la), sula- (sul+la).
  • -l: İsimlere eklenerek fiil türeten bir ek olup, anlam değişikliği sağlar. Örnekler: doğrul- (doğru+l), kısal- (kısa+l).
  • -sa, -se: Bu ek, isimlere eklenerek fiil türetir. Örnekler: susa- (sus+sa), önemse- (önem+se).
  • -ımsa, -imse: İsimlerden fiil türetir. Örnekler: benimse- (benim+se), kötümse- (kötü+mse).

3. Fiilden İsim Yapım Ekleri

Fiil köklerine eklenen yapım ekleri, yeni isimler türetir. Bu ekler sayesinde fiiller, isimleşir ve farklı anlamlar kazanır. İşte bazı örnekler:

  • -ım: Bu ek, fiillerden isimler türetir. Örnekler: alım (al+ım), bilim (bil+im), ölüm (öl+üm).
  • -ı, -i, -u, -ü: Fiil köklerine eklenerek isimler oluşturur. Örnekler: gezi (gez+i), yazı (yaz+i), örtü (ört+ü).
  • -gı, -gi, -gu, -gü: Fiil köklerine eklenerek isimler türetir. Örnekler: silgi (sil+gi), sergi (serg+i), övgü (öv+gü).

4. Fiilden Fiil Yapım Ekleri

Fiil köklerine eklenen yapım ekleri, yeni fiiller türetir. Bu ekler, fiil köklerine eklenerek anlam ve eylem çeşitliliği sağlar. İşte bazı örnekler:

  • -t, -ıt, -it, -ut, -üt: Fiil köklerine eklenerek yeni fiiller oluşturur. Örnekler: acıt- (acı+t), arat- (ara+t), akıt- (akıt+).
  • -l, -ıl, -il, -ul, -ül: Fiil köklerine eklenerek yeni fiiller türetir. Örnekler: çözül- (çöz+ül), atıl- (at+ıl).
  • -ış, -iş, -uş, -üş: Fiil köklerine eklenerek yeni fiiller oluşturur. Örnekler: uçuş- (uç+uş), yazış- (yaz+ış).
  • -n: Fiil köklerine eklenerek fiil türetir. Örnekler: yıkan- (yıka+n), alın- (al+ın).
  • -dır, -dir, -tır, -tir: Fiil köklerine eklenerek yeni fiiller oluşturur. Örnekler: açtır- (aç+t), yazdır- (yaz+dır).

Bu eklerin her biri, Türkçede türemiş kelimelerin çeşitliliğini ve zenginliğini sağlar. Kelimeler üzerindeki bu yapım eklerinin, anlamları ve kelime türlerini nasıl değiştirdiğini anlamak, dil öğreniminde önemli bir adımdır.

Türemiş Kelimeler ile İlgili Cümle Örnekleri

Örnek 1

Estetik, eğitimli, sadık karakterlerle bezeli bir kavramdır.

  • Estetik (türemiş kelime)
    estetik: isim kökü, -ik: isimden isim yapım eki
  • Eğitimli (türemiş kelime)
    eğitim: isim kökü, -li: isimden isim yapım eki
  • Sadık (türemiş kelime)
    sadık: isim kökü, -k: sıfat eki
  • Karakterlerle (türemiş kelime)
    karakter: isim kökü, -ler: çokluk eki, -le: isimden isim yapım eki, -de: bulunma hali eki
  • Bezeli (türemiş kelime)
    bezek: isim kökü, -li: isimden sıfat yapım eki
  • Kavramdır (türemiş kelime)
    kavram: isim kökü, -dır: ek-fiil geniş zaman eki

Buradaki tüm kelimeler, yapım eki veya eklerini kullanarak türetilmiştir.

Örnek 2

Bilgili, deneyimli, yabancı dil bilen, dayanışmayı anlayan arkadaşlarına seslendi.

  • Bilgili (türemiş kelime)
    bilgi: isim kökü, -li: isimden sıfat yapım eki
  • Deneyimli (türemiş kelime)
    deneyim: isim kökü, -li: isimden sıfat yapım eki
  • Yabancı dil (türemiş kelime)
    yabancı: isim kökü, -ca: isimden sıfat yapım eki, dil: isim kökü
  • Bilen (türemiş kelime)
    bil-: fiil kökü, -en: fiilden isim yapım eki (sıfat-fiil eki)
  • Dayanışmayı (türemiş kelime)
    dayanışma: isim kökü, -yı: belirtme hali eki
  • Anlayan (türemiş kelime)
    anla-: fiil kökü, -yan: fiilden sıfat-fiil yapım eki
  • Arkadaşlarına (türemiş kelime)
    arkadaş: isim kökü, -lar: çokluk eki, -ına: yönelme hali eki
  • Seslendi (türemiş kelime)
    ses: isim kökü, -len: fiilden fiil yapım eki, -di: görülen geçmiş zaman eki

Bu cümledeki tüm kelimeler, yapım eki veya eklerini kullanarak türetilmiştir.

Örnek 3

Çocukça davranışları olan yaşlı, cesaretsiz, endişesiz, kaygısız kişileri izliyordu.

  • Çocukça (türemiş kelime)
    çocuk: isim kökü, -ça: isimden sıfat yapım eki
  • Davranışları (türemiş kelime)
    davran-: fiil kökü, -ış: fiilden isim yapım eki, -ları: çokluk eki, -ı: belirtme hali eki
  • Olan (türemiş kelime)
    ol-: fiil kökü, -an: fiilden sıfat-fiil yapım eki
  • Yaşlı (türemiş kelime)
    yaş: isim kökü, -lı: isimden sıfat yapım eki
  • Cesaretsiz (türemiş kelime)
    cesaret: isim kökü, -siz: isimden sıfat yapım eki
  • Endişesiz (türemiş kelime)
    endişe: isim kökü, -siz: isimden sıfat yapım eki
  • Kaygısız (türemiş kelime)
    kaygı: isim kökü, -sız: isimden sıfat yapım eki
  • Kişileri (türemiş kelime)
    kişi: isim kökü, -ler: çokluk eki, -i: belirtme hali eki
  • İzliyordu (türemiş kelime)
    iz: isim kökü, -le: isimden fiil yapım eki, -yor: şimdiki zaman eki, -du: görülen geçmiş zaman eki

Bu örneklerde yer alan kelimeler, türemiş kelimelerdir.

Örnek 4

Sevgi dolu liderler, plansız ayrıldılar.

  • Sevgi (türemiş kelime)
    sev-: fiil kökü, -gi: fiilden isim yapım eki
  • Dolu (türemiş kelime)
    dol-: fiil kökü, -u: fiilden isim yapım eki
  • Liderler (türemiş kelime)
    lider: isim kökü, -ler: çokluk eki
  • Plansız (türemiş kelime)
    plan: isim kökü, -sız: isimden sıfat yapım eki
  • Ayrıldılar (türemiş kelime)
    ayır: fiil kökü, -dıl: fiilden isim yapım eki, -ar: görülen geçmiş zaman eki, -lar: çokluk eki

Yukarıdaki tüm kelimeler, yapım eki veya eklerini kullanarak türetilmiştir.

Örnek 5

Sınıf sayısının arttığı okullarda yüksek kaliteli eğitime yönelmeliyiz.

  • Sınıf (türemiş kelime)
    sınıf: isim kökü, -sı: iyelik eki, -n: kaynaştırma ünsüzü
  • Arttığı (türemiş kelime)
    art-: fiil kökü, -tı: fiilden sıfat yapım eki, -ğı: iyelik eki
  • Okullarda (türemiş kelime)
    okul: isim kökü, -lar: çokluk eki, -da: bulunma hali eki
  • Yüksek kaliteli (türemiş kelime)
    yüksek: isim kökü, -li: sıfat yapım eki, kalite: isim kökü, -li: isimden sıfat yapım eki
  • Eğitime (türemiş kelime)
    eğit-: fiil kökü, -im: fiilden isim yapım eki, -e: yönelme hali eki
  • Yönelmeliyiz (türemiş kelime)
    yönel-: fiil kökü, -meli: gereklilik eki, -y: kaynaştırma ünsüzü, -iz: birinci çoğul şahıs eki

Bu cümledeki tüm kelimeler, türemiş kelimelerdir.

Örnek 6

Gezi yazıları hazırlamak bilgi gerektirir, dikkat isteyen yazılardır.

  • Gezi (türemiş kelime)
    gez-: fiil kökü, -i: fiilden isim yapım eki
  • Yazıları (türemiş kelime)
    yaz-: fiil kökü, -ı: fiilden isim yapım eki, -lar: çokluk eki, -ı: belirtme hali eki
  • Hazırlamak (türemiş kelime)
    hazır: isim kökü, -la: isimden fiil yapım eki, -mak: fiilden isim yapım eki
  • Bilgi (türemiş kelime)
    bil-: fiil kökü, -gi: fiilden isim yapım eki
  • Gerektirir (türemiş kelime)
    gerek-: fiil kökü, -tir: fiilden fiil yapım eki
  • Dikkat (türemiş kelime)
    dikk-: fiil kökü, -at: isimden isim yapım eki
  • İsteyen (türemiş kelime)
    iste-: fiil kökü, -en: fiilden sıfat-fiil yapım eki

Buradaki tüm kelimeler, türemiş kelimelerdir.

Örnek 7

Türemiş kelimeleri analiz eden öğrenciler okuldan yorgun ayrıldılar.

  • Türemiş (türemiş kelime)
    türe-: fiil kökü, -miş: fiilden sıfat-fiil yapım eki
  • Kelimeleri (türemiş kelime)
    kelime: isim kökü, -ler: çokluk eki, -i: belirtme hali eki
  • Analiz eden (türemiş kelime)
    analiz: isim kökü, -le-: fiilden fiil yapım eki, -eden: sıfat-fiil yapım eki

 

 

Birleşik Sözcükler

Birleşik sözcükler, iki veya daha fazla kelimenin bir araya gelerek yeni bir anlam oluşturduğu yapılardır. Bu tür sözcükler, dilde bir kavramı ifade etmek veya yeni bir anlam yaratmak amacıyla oluşturulur. Birleşik sözcükler, farklı kelimelerin ses düşmesi, ses türemesi veya anlam kayması ile kalıplaşarak birleştiği yapılardır. Özellikle belirtisiz isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, birleşik fiiller ve kalıplaşmış fiiller bir araya geldiğinde, anlamı farklı olan yeni sözcükler meydana gelir.

Birleşik sözcüklerin oluşumunda, sözcüklerin ses ve anlam bakımından değişime uğradığı görülür. Bu tür sözcükler, çeşitli kurallar ve kalıplar çerçevesinde bir araya gelir ve tek bir kavramı ifade eder hale gelir. Örneğin, bir fiille bir isim veya sıfatın birleşimi, yeni bir isim ya da fiil ortaya çıkarabilir. Birleşik sözcüklerin oluşum şekilleri çok çeşitlidir ve dilin doğal akışı içinde, günlük yaşamda sıklıkla kullanılır.

Birleşik Sözcüklerin Çeşitleri

Birleşik sözcükler yapılarına göre iki ana grupta incelenir: birleşik isimler ve birleşik fiiller. Her iki grup da farklı kurallar çerçevesinde oluşur ve yeni bir anlam ifade eden kelimeler meydana getirir.

A. Birleşik İsimler

Birleşik isimler, en az iki kelimenin bir araya gelerek oluşturduğu, yeni bir kavramı karşılayan sözcüklerdir. Bu tür isimler farklı şekillerde oluşabilir ve dilde çeşitli nesneleri, yerleri, durumları ya da kavramları tanımlamak için kullanılır.

1. İsim Tamlaması Şeklinde Oluşan Birleşik İsimler

İsim tamlamaları, iki ismin bir araya gelmesiyle oluşturulan yapılardır. Bu yapılar genellikle belirtisiz isim tamlaması şeklinde karşımıza çıkar ve yeni bir anlam kazanır. Belirtisiz isim tamlamalarında, birinci isim ikinci isme anlam bakımından bağlıdır, ancak aralarında tamlama eki bulunmaz.

Örnekler:

  • Yıldız + tozu = Yıldıztozu: Gökyüzündeki yıldızlardan oluşmuş gibi görünen ince partiküllere verilen ad.
  • Ay + ışığı = Ayışığı: Geceleri ayın yaydığı ışık.
  • Balık + adam = Balıkadam: Dalgıçlık yapan veya su altında çalışan kişi.
  • Çiçek + sepeti = Çiçeksepeti: Birçok çiçeğin bir arada düzenlendiği çiçek aranjmanı.
  • Kır + bahçesi = Kırbahçesi: Şehir dışındaki geniş alanlarda kurulan parklar veya bahçeler.

Bu tür birleşik isimler, belirli bir nesne veya durumu ifade ederken, iki ismin birleşiminden doğan yeni anlamlarıyla dikkat çeker.

2. Sıfat Tamlaması Şeklinde Oluşan Birleşik İsimler

Sıfat tamlamaları, bir sıfatın bir isimle birleşmesi sonucunda oluşur. Sıfat, ismin özelliklerini belirtir ve bu birleşim sonucunda anlamı değişen ya da genişleyen yeni sözcükler meydana gelir.

Örnekler:

  • Sarı + çizme = Sarıçizme: Rengi sarı olan çizme.
  • Büyük + şehir = Büyükşehir: Geniş ve kalabalık nüfusa sahip şehirler.
  • Uzun + yol = Uzunyol: Uzak mesafeye sahip yollar.
  • Küçük + baş = Küçükbaş: Küçük yapılı hayvanlar, koyun veya keçi gibi.
  • Kara + çam = Karaçam: Belirli bir tür çam ağacı.

Bu birleşik isimler, sıfatların belirttiği özelliklerle isimlerin anlamını genişletir ve dilde sıkça kullanılır.

3. Birleşik Sıfatlar Şeklinde Oluşan Birleşik İsimler

Birleşik sıfatlar, iki sıfatın bir araya gelerek yeni bir isim veya sıfat oluşturduğu durumlardır. Bu tür yapılar genellikle sıfatın anlamını güçlendirir ve yeni bir kavramı ifade etmek için kullanılır.

Örnekler:

  • Birkaç: Az sayıda, birkaç tane .
  • Birçok: Çok sayıda, fazla miktarda olan şeyler için kullanılır.
  • Birtakım: Belirli bir grup veya bazı .
  • Herhangi: Belirli olmayan, rastgele olan şeyler için kullanılır.
  • Hiçbir: Hiçbir şey veya hiç kimse .

Bu birleşik sıfatlar, günlük konuşma ve yazı dilinde sıkça karşımıza çıkar ve cümlelerde anlamı genişleten önemli yapılar olarak yer alır.

B. Birleşik Fiiller

Birleşik fiiller, bir isim veya fiilin başka bir fiille birleşmesi sonucunda oluşur. Bu birleşim sonucunda, fiiller yeni bir anlam kazanır ve dilde farklı olayları veya durumları ifade eder hale gelir.

Birleşik fiiller, dilde farklı şekillerde oluşabilir. Yardımcı fiillerle oluşturulan birleşik fiiller, bir isimle yardımcı bir fiilin birleşmesiyle meydana gelir. Yardımcı fiiller genellikle “etmek”, “olmak”, “kılmak”, “eylemek” gibi fiillerdir ve anlamca bağımsız olan kelimeleri bir araya getirir.

Örnekler:

  • Harekete geçmek: Bir eyleme başlamak anlamında kullanılan bir birleşik fiildir.
  • Karar vermek: Bir konuda net bir sonuca ulaşmak için kullanılan birleşik fiildir.
  • Yemek pişirmek: Yemek hazırlamak .
  • Rüya görmek: Uykuda hayal görmek anlamında kullanılan bir birleşik fiildir.
  • Söz vermek: Bir konuda vaat etmek .

Birleşik fiiller, günlük yaşamda sıkça kullanılan, dilin işleyişinde önemli bir yere sahip olan yapılardır.

 

 

Birleşik İsimler ve Fiiller: Farklı Kaynaşma Şekilleri

Bir dilde, sözcüklerin kaynaşarak yeni anlamlar kazanması, dilin gelişimi açısından büyük önem taşır. Bu anlam kaymaları sonucunda, en az iki kelimenin bir araya gelmesiyle birleşik isimler ve birleşik fiiller ortaya çıkar. Birleşik isimler, bir isimle bir fiilin, iki fiilin veya isim soylu sözcüklerle fiilimsilerin birleşmesiyle oluşabilir. Yansıma sözcüklerin birleşmesiyle de anlam bakımından farklı kavramlar doğabilir. Benzer şekilde, birleşik fiiller de yardımcı eylemler veya belirli kurallar çerçevesinde birleşen sözcüklerden oluşur.

4. Bir İsimle Bir Fiilin Kaynaşması Sonucunda Oluşan Birleşik İsimler

Bir isim ile bir fiilin bir araya gelerek kaynaşması sonucunda yeni anlamlar taşıyan birleşik isimler meydana gelir. Bu tür birleşik isimler, özellikle gündelik hayatımızda sıkça karşılaştığımız, teknolojik terimler veya genel kullanımda yer bulan kavramlardan oluşur.

Örnekler:

  • Bilgisayar: Çağımızın vazgeçilmez teknolojik aletlerinden biri olan bilgisayar, bilgi işlemede kullanılan bir cihazdır. “Bilgi” ve “saymak” fiilinin birleşiminden oluşan bir kavramdır.
  • Ateşkes: İki taraf arasında savaşın veya çatışmanın geçici olarak durdurulması . “Ateş” kelimesiyle “kesmek” fiilinin birleşmesinden meydana gelmiştir.
  • Ayakbastı: Bir yere ilk kez giden kişinin ödediği sembolik ücret . “Ayak” ve “basmak” fiili bir araya gelmiştir.

Bu tür birleşik isimler, gündelik hayatta sıkça kullanılır ve genellikle bir olay ya da nesneyi ifade eder.

5. İki Fiilin Kaynaşmasıyla Oluşan Birleşik İsimler

İki fiilin bir araya gelerek oluşturduğu birleşik isimler, hem fiil köklerinin anlamlarını korur hem de birlikte kullanıldıklarında yeni bir anlam kazanırlar. Bu tür birleşik isimler, dilde farklı nesneleri veya durumları ifade etmek için kullanılır.

Örnekler:

  • Çekyat: Çekip açıldığında yatak olabilen mobilya türüdür. “Çekmek” ve “yatmak” fiillerinin birleşiminden oluşur.
  • Tutkal: Yapıştırıcı madde . “Tutmak” ve “kalmak” fiilleri bir araya gelmiştir.
  • Yapboz: Parçaları bir araya getirilerek tamamlanan bir tür oyun. “Yapmak” ve “bozmak” fiilleri kaynaşarak bu kavramı oluşturmuştur.

Bu tür birleşik isimler, günlük yaşamda farklı işlevsel nesneleri ve kavramları tanımlar.

6. İsim Soylu Sözcüklerle Fiilimsilerin Bir Araya Gelmesiyle Oluşan Birleşik İsimler

İsim soylu sözcüklerle fiilimsilerin birleşmesi sonucunda yeni bir anlam taşıyan birleşik isimler ortaya çıkar. Bu tür birleşik isimler, dilde daha teknik ya da doğa olaylarını tanımlamak için kullanılır.

Örnekler:

  • Yanardağ: Lav püskürten dağlara verilen ad. “Yanan” anlamında bir fiilimsi ile “dağ” kelimesinin birleşiminden oluşmuştur.
  • Akaryakıt: Motorlu taşıtlarda kullanılan sıvı yakıt . “Akar” fiilimsi ile “yakıt” kelimesinin birleşmesinden meydana gelmiştir.
  • Atardamar: Vücuttaki kanın pompalanmasında önemli rol oynayan damarlar. “Atmak” fiilimsisi ile “damar” kelimesinin kaynaşmasından doğmuştur.
  • Günebakan: Gündüz saatlerinde güneşe yönelen bitki, ayçiçeği. “Güneş” ve “bakan” fiilimsinin bir araya gelmesiyle bu isim oluşmuştur.

Bu tür birleşik isimler, bilimsel terimlerde ya da teknik alanlarda sıkça kullanılır ve daha karmaşık olayları veya durumları ifade eder.

7. Yansıma Sözcüklerin Birleşmesiyle Oluşan Birleşik İsimler

Yansıma sözcükler, doğada ya da etrafımızda duyduğumuz seslerin taklit edilmesiyle oluşur. Bu sözcükler bir araya geldiğinde, yeni kavramları tanımlayan birleşik isimler meydana gelir.

Örnekler:

  • Şakşak: Alkış sesi anlamında kullanılan yansıma bir sözcüktür. İki kez tekrarlanan bu ses, alkışın çıkardığı sesi taklit eder.
  • Çıtçıt: Kapanıp açılabilen bir tür düğme ya da kilit mekanizmasıdır. İki kez tekrarlanan yansıma sözcüğü, mekanizmanın çıkardığı sesi ifade eder.
  • Gırgır: Mizahi, şakacı bir ortam . Yansıma bir sözcüktür ve genellikle eğlenceli bir durumu tanımlar.

Yansıma sözcükler, doğrudan duyulara hitap eden, anlamca güçlendirilmiş sözcüklerdir ve dilin zenginleşmesine katkıda bulunur.


B. Birleşik Fiiller

Birleşik fiiller, bir eylemin daha karmaşık veya özel bir durumu ifade etmesi amacıyla, iki ya da daha fazla fiilin bir araya gelmesiyle oluşan yapılar olarak bilinir. Bu fiiller, yardımcı eylemlerle veya belirli kurallar çerçevesinde oluşturulabilir. Birleşik fiillerin dilde farklı anlam katmanları vardır ve çeşitli olayları, durumları anlatırken kullanılır.

1. Yardımcı Eylemlerle Kurulan Birleşik Fiiller

İsim soylu bir sözcüğün “etmek”, “olmak”, “kılmak” gibi yardımcı fiillerle bir araya gelmesiyle oluşan birleşik fiillerdir. Bu tür fiiller, cümlede eylemi gerçekleştirme anlamı katar.

Örnekler:

  • Başarılı olmak: Bir işin sonucunda başarıya ulaşmak .
  • Teşekkür etmek: Birine teşekkür etme anlamında kullanılan bir birleşik fiildir.
  • Dert olmak: Bir durumun sıkıntı yaratması .

Yardımcı fiillerle kurulan birleşik fiiller, dilin farklı alanlarında karşımıza çıkar ve birçok eylemi ifade eder.

Not: Eğer yardımcı fiillerle birleşen kelime yabancı kökenliyse, ses düşmesi ya da türemesi olabilir. Bu durumda birleşik fiil bitişik yazılır.

Örnekler:

  • Sabretmek: “Sabır” kelimesi ile “etmek” fiilinin birleşmesi sonucu ses düşmesiyle oluşan birleşik fiildir.
  • Hissetmek: “His” ve “etmek” fiilleri arasında ses türemesi meydana gelmiştir.
  • Reddetmek: “Red” kelimesi ile “etmek” arasında ses türemesi görülür.

 

 

3. Anlamca Kaynaşmış (Deyimleşmiş) Birleşik Fiiller

Birleşik fiiller arasında yer alan anlamca kaynaşmış ya da diğer bir deyişle deyimleşmiş birleşik fiiller, kelimelerin zamanla gerçek anlamlarından uzaklaşıp mecazi anlamlar kazandığı yapıtlardır. Bu birleşik fiiller, genellikle deyim niteliğinde olup dilin zenginliğini ve ifade gücünü artıran unsurlardan biridir. Deyimleşmiş birleşik fiillerde sözcükler, tek başlarına kullanıldığında başka bir anlam ifade ederken, bir araya geldiklerinde yepyeni bir anlam kazanır.

Örnekler:

  • Kulak vermek: Dikkatle dinlemek . Bu deyimde “kulak” sözcüğü gerçek anlamından uzaklaşmış, dinlemeyi ifade eder hale gelmiştir.
  • Göz atmak: Kısa bir süre bakmak, incelemek . Burada da “göz” kelimesi inceleme anlamında kullanılmıştır.
  • Kulak asmamak: İlgilenmemek, önemsememek anlamında kullanılan bu deyim, “kulak” kelimesinin mecazi anlam kazandığı bir örnektir.
  • Abayı yakmak: Birine aşık olmak . “Aba” ve “yakmak” kelimeleri birleşip gerçek anlamlarından uzaklaşarak aşkı ifade eden bir deyim haline gelmiştir.

Bu tür deyimleşmiş birleşik fiillerde, kelimeler mecazi bir anlam kazanarak dilde çok yaygın bir kullanım alanı bulur.

Not: Yukarıda verilen örneklerde, altı çizili kelimeler kendi gerçek anlamlarından tamamen uzaklaşarak yeni anlamlar kazanmıştır.

Gerçek ve Deyim Anlamlı Kullanımlar:

Birleşik fiillerin deyimleşmesi, cümle içinde farklı bağlamlarla karşımıza çıkabilir. Aynı kelimeler, farklı kullanımlarda deyimleşmiş ya da gerçek anlamlarını korumuş olabilirler.

Örnekler:

  • Taş atmak:
    • Gerçek Anlam: Çocuk oradakilere birkaç tane taş attı.
    • Deyim Anlamı: Müdür konuşmasında sürekli bize taş attı (gizli eleştiride bulundu).

Bu örnek, aynı fiilin farklı kullanım şekilleriyle nasıl deyimleşebileceğini gösterir.


Anlam Kayması Yoluyla Oluşan Birleşik Sözcükler

Birleşik sözcükler, en az iki sözcüğün birleşerek yeni bir anlam kazanmasıyla oluşur. Bu birleşim esnasında en az bir sözcüğün gerçek anlamından uzaklaşarak anlam kayması yaşadığı sözcükler anlam kayması yoluyla oluşan birleşik sözcükler olarak adlandırılır. Bu tür birleşik sözcükler, hem gerçek anlamını hem de yeni oluşan kavramı bir arada barındırır.

Bu tür birleşik sözcükler, dilde oldukça sık rastlanır ve anlam kayması çeşitli şekillerde gerçekleşir.

1. Tüm Sözcüklerin Gerçek Anlamından Uzaklaştığı Birleşik Sözcükler

Bu tür birleşik sözcüklerde, bir araya gelen tüm kelimeler gerçek anlamlarını kaybederek yeni bir kavram ortaya çıkarır.

Örnekler:

  • Suçiçeği: Bir tür bulaşıcı hastalıktır. “Su” ve “çiçek” kelimeleri, burada gerçek anlamlarını tamamen kaybetmiştir.
  • Kuşburnu: Bir bitki türüdür. “Kuş” ve “burnu” kelimeleri gerçek anlamlarını kaybederek bitkiyi tanımlamıştır.
  • Aslanağzı: Güzel, kokusuz bir çiçek türüdür. Hem “aslan” hem de “ağız” kelimeleri, gerçek anlamlarından uzaklaşarak yeni bir bitki adı olmuştur.

2. Birinci Sözcüğün Gerçek Anlamından Uzaklaştığı Birleşik Sözcükler

Bu tür birleşik sözcüklerde birinci kelime gerçek anlamını kaybeder, ikinci kelime ise kendi anlamını korur.

Örnekler:

  • Sigaraböreği: Bir börek çeşididir. “Sigara” kelimesi gerçek anlamını kaybetmiş, “börek” ise kendi anlamını korumuştur.
  • Kuşüzümü: Çekirdeksiz küçük üzüm çeşididir. “Kuş” kelimesi burada gerçek anlamından uzaklaşmıştır.
  • Adamotu: Şifalı bir bitki türüdür. “Adam” kelimesi burada anlam kaymasına uğramıştır.

3. İkinci Sözcüğün Gerçek Anlamından Uzaklaştığı Birleşik Sözcükler

Bu tür birleşik sözcüklerde, birinci kelime kendi anlamını korur, ikinci kelime ise anlam kaybına uğrar.

Örnekler:

  • Gökkuşağı: Gökyüzünde oluşan renkli bir yaydır. “Gök” kelimesi kendi anlamını korurken, “kuşak” kelimesi anlam kaybına uğramıştır.
  • Gökyüzü: Üzerimizdeki boşluğu ifade eder. “Gök” kelimesi gerçek ken, “yüz” kelimesi anlam kaybı yaşamıştır.
  • Aşçıbaşı: Mutfakta çalışan aşçıların başında olan kişiyi ifade eder. “Aşçı” kelimesi gerçek ken, “başı” kelimesi anlam kaybına uğramıştır.

Ses Değişmesi Yoluyla Oluşan Birleşik Sözcükler

Birleşik sözcüklerin bir araya gelmesi sırasında bazen ses ya da hece değişiklikleri yaşanır. Ses düşmesi veya hece düşmesi gibi değişiklikler, bu tür birleşik sözcüklerde sıkça görülebilir.

Örnekler:

  • Pekiyi: “Pek” ve “iyi” kelimeleri birleşirken “k” sesi kaybolmuştur.
  • Niçin: “Ne” ve “için” sözcükleri birleşirken ses değişmesi yaşanmıştır.
  • Nasıl: “Ne” ve “asıl” sözcüklerinin birleşmesi sonucu ses değişikliği yaşanmıştır.
  • Sütlaç: “Süt” ve “aş” kelimeleri birleşirken hece düşmesi meydana gelmiştir.
  • Cumartesi: “Cuma” ve “ertesi” sözcükleri birleşirken ses ve hece düşmesi meydana gelmiştir.
  • Kahvaltı: “Kahve” ve “altı” kelimelerinin birleşimi sırasında ses ve hece kaybı yaşanmıştır.

Bu tür birleşik sözcükler, dilde oldukça yaygındır ve günlük hayatta sıkça kullanılır.


Tür Değişmesi Yoluyla Oluşan Birleşik Fiiller

Birleşik fiillerin bazıları, bir araya gelen sözcüklerden en az birinin çekimli fiil olmasına rağmen, birleşim sonrası isim veya sıfat haline dönüşebilir. Bu tür birleşik sözcükler, farklı birer kavrama dönüşerek dilde yer eder.

Örnekler:

  • Çekyat: “Çekmek” ve “yatmak” fiilleri bir araya gelerek mobilya türünü tanımlayan bir isim haline dönüşmüştür.
  • Gecekondu: “Gece” ismi ve “konmak” fiili birleşerek, gece vakti izinsiz inşa edilen yapı anlamına gelen bir isim haline gelmiştir.
  • Kaptıkaçtı: “Kapmak” ve “kaçmak” fiilleri birleşerek, ani ve hileli bir şekilde ele geçirilmiş eşyalar için kullanılan bir kavramı ifade eden isim haline gelmiştir.

Bu tür birleşik sözcükler, dilin esnekliğini ve anlatım gücünü artıran önemli yapı taşlarıdır.


İletişim Tanımı ve Öğeleri

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 5 dakika

İletişim: Tanım ve Öğeler

İletişim, insanların arasında gerçekleşen duygu, düşünce ve bilgi alışverişini ifade eder. Bu süreç, karşılıklı iletmeyi kapsar ve hem özeldir hem de karşılıklıdır. İletişimin temel yönleri, düşünce ve bilgi ile ilgili olan konuşma ve duygu ile ilgili olan gülümseme, susma, ağlama gibi ifadeleri içerir.

İletişim, sadece sözlü olarak değil, aynı zamanda çeşitli araçlar ve medyalar aracılığıyla da gerçekleşebilir. Resim, kitap, gazete, sinema, heykel ve mimari gibi farklı sanat ve iletişim biçimleri bu süreçte önemli rol oynar. Tarih boyunca, insanlar duman, mektup, tebrik kartı, kuş, ıslık, trafik işaretleri ve internet gibi farklı araçlar kullanarak iletişim kurmuşlardır.

İletişimin Önemi

Toplum içinde yaşayan her birey, ister farkında olsun ister olmasın, sürekli olarak iletişim halindedir. İnsanlar, duygu, düşünce ve hayallerini birbirlerine iletişim yoluyla aktarırlar. Bu nedenle, çevreyle sürekli bir iletişim içerisindedirler.

Modern iletişim çağında, insanlar çoğunlukla bilgi ve iletişim teknolojileri aracılığıyla iletişim kurarken, geçmişte iletişim ateş, duman, duvarlara çizilen resimler, kuş türleri gibi çeşitli yöntemlerle sağlanmıştır. Bu değişim, iletişim kanallarını köklü şekilde değiştirmiştir. Günümüzde iletişim, uzağı yakınlaştırdığı kadar, yakını da uzaklaştırmıştır. Örneğin, en yakınlarımızla bile yüz yüze görüşmek yerine, genellikle telefon veya diğer dijital iletişim araçlarıyla iletişim kurma eğilimindeyiz.

İletişimin Öğeleri

İletişimin altı temel öğesi bulunmaktadır:

  1. Gönderici (Kaynak Kişi): İletişimin başlangıç noktasıdır ve iletinin hazırlandığı kişidir. Gönderici, iletişimde aktif rol oynar ve genellikle “ben” veya “biz” şeklinde ifade edilir. Sınıf ortamında ders anlatan öğretmen, gönderici rolündedir.
  2. Alıcı (Okur, Dinleyici): Göndericinin mesajını alan ve çözümleyen kişidir. Sınıf ortamında öğrenciler, alıcı veya dinleyici konumundadır.
  3. İleti (Mesaj): Göndericinin alıcıya aktardığı duygu, düşünce veya bilgidir. Sınıf ortamında bu, dersin konusu veya öğretmenin iletmeye çalıştığı ana fikirdir.
  4. Kanal (Araç): İletinin iletilmesinde kullanılan araçtır. Ses dalgaları, video, internet, gazete, dergi, kitap, SMS, mail, televizyon, faks, telgraf gibi araçlar iletişimde kanal olarak işlev görür. Sınıf ortamında öğretmenin sesi ve akıllı tahtalar bu kanalları temsil eder.
  5. Bağlam (Ortam): İletişimin gerçekleştiği fiziksel veya sosyal ortamdır. Sınıflar, miting alanları, konferans salonları bu bağlamların örnekleridir.
  6. Dönüt (Geri Bildirim): Alıcının iletinin alındığını ve anlaşıldığını belirtmek amacıyla göndericiye verdiği cevaptır. İletişimde her şey, bir geri bildirim elde etmek için yapılır; diğer öğeler de bu amaca hizmet eder.

Örnek

Ahmet, (arkadaşına telefon mesajı göndererek):

— Bu akşam bize gelecek misiniz?

Mehmet:

— Evet, geleceğiz. (dönüt)

Kod (Şifre): Göndericinin, mesajını yazı, resim, rakamlar veya hareketler ile ifade etme biçimidir. Bu yöntem, iletinin anlaşılabilirliğini ve etkisini artırır.


Varsayım Cümleleri

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 5 dakika

Varsayım Cümleleri

Varsayım, gerçekte gerçekleşmemiş veya mümkün olmayan bir durumu, geçici olarak gerçekleşmiş gibi düşünme . Bu tür düşüncelerle oluşturulan cümlelere varsayım cümleleri denir. Varsayım cümlelerinde genellikle “diyelim ki”, “farz edelim”, “tut ki”, “kabul edelim” ve “düşünelim” gibi ifadeler bulunur.

Varsayım ile İlgili Açıklamalı Örnek Cümleler

Örnek 1

“Tut ki hırsızı yakaladın; şimdi ne yapacaksın, Allah aşkına?”

Bu cümlede, henüz gerçekleşmemiş bir durumu geçici olarak var sayma işlemi yapılmaktadır. Burada “tut ki” ifadesi, varsayımın başladığını belirten önemli bir işarettir. İlk kısımda “tut ki hırsızı yakaladın” ifadesi, varsayımın gerçekleştiği durumu ifade ederken, “Ne yapacaksın, Allah aşkına?” kısmı ise bu varsayımın sonuçları hakkında merak edilen noktayı ortaya koyar. Bu nedenle, bu cümle bir varsayım cümlesi olarak değerlendirilir.

Örnek 2

“Düşün ki arabanın freni bozuldu; ilk yapacağın şey ne olur?”

Bu cümlede, henüz yaşanmamış bir olayı geçici olarak gerçekmiş gibi farz etme işlemi vardır. “Düşün ki” ifadesi, varsayımı başlatan anahtar kelimedir. Burada “arabanın freni bozuldu” kısmı, varsayımsal durumu tanımlarken, “ilk yapacağın şey ne olur?” sorusu ise bu durumun ortaya çıkaracağı sonucu sorgular. Dolayısıyla bu cümle bir varsayım cümlesi olarak kabul edilir.

Örnek 3

“Kabul edelim ki öğretmenimiz sınavda oldukça zor sorular sordu; sınıfı geçebilecek misin?”

Bu örnekte, henüz yaşanmamış bir durumu gerçekleşmiş gibi kabul etme söz konusudur. “Kabul edelim ki” ifadesi, cümledeki varsayımı belirleyen anahtar kelimedir. “Öğretmenimiz sınavda oldukça zor sorular sordu” kısmı varsayımı oluştururken, “sınıfı geçebilecek misin?” ifadesi bu varsayımın sonucu hakkında merak edilen kısmı ifade eder. Bu nedenlerle cümle, bir varsayım cümlesi olarak değerlendirilir.

Örnek 4

“Diyelim ki Güneş batıdan doğdu; insanlar doğru yola dönecekler mi?”

Bu cümlede “diyelim ki” ifadesi, varsayımın yapıldığını belirten önemli bir ipucudur. Burada “Güneş batıdan doğdu” şeklindeki varsayımsal durum, “insanlar doğru yola dönecekler mi?” sorusuyla sınanmaktadır. Bu, insanların doğru yola dönüp dönmeyeceği hakkında varsayımsal bir soru ortaya koyar. Bu yüzden, bu cümle varsayım cümleleri arasında yer alır.

Örnek 5

“Farz edelim ki evini İstanbul’a taşıdın; orada geçimini sağlayabilecek misin?”

Bu cümlede “farz edelim ki” ifadesi, varsayımın başladığını belirten bir işarettir. Burada “evini İstanbul’a taşıdın” ifadesi varsayımın oluştuğu durumu tanımlarken, “oraya geçimini sağlayabilecek misin?” sorusu bu durumun sonucunu sorgular. Bu nedenle, bu cümle de bir varsayım cümlesi olarak değerlendirilir.

Örnek 6

“Diyelim ki bu olay gerçek değildir.”

Bu örnekte “diyelim ki” ifadesi, cümlenin varsayım cümlesi olduğunu belirten önemli bir anahtar kelimedir. Burada, gerçek olmayan bir durumu geçici olarak gerçek kabul etme işlemi yapılmaktadır. Dolayısıyla bu cümle de bir varsayım cümlesi olarak kabul edilir.


Yakınma Hayıflanma Sitem

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 12 dakika

Yakınma

Olumsuz bir duruma dair duyulan üzüntüyü ifade etmek, bir şekilde şikâyet etmek yakınma olarak adlandırılır. Yakınma cümlelerinde genellikle bir sızlanma veya şikâyet bulunur. Şikâyet ve yakınma, genellikle kızgınlık olmadan, bir rahatsızlık ifadesiyle dile getirilir. Bu tür cümlelerde sıkça “sanki” ve “ne yazık ki” gibi ifadeler kullanılır. Yakınma, hayıflanma ve sitem gibi benzer anlamlar taşıyan cümlelerle birlikte ele alınır, çünkü bu ifadeler de üzüntü veya rahatsızlık belirtir.

Yakınma Cümleleri ile İlgili Açıklamalı Örnekler

Örnek 1

Derse kendisini tam veremediği için soruları birlikte çözmekte zorlanıyoruz.

Bu cümlede, derse kendini tam verememe durumu şikâyet konusudur ve bu durumun sonucunda soruları çözmekte zorlanma üzüntüsü ifade edilmiştir. Yakınma, burada kişinin yaşadığı güçlük ve bu güçlüğün kaynağına yönelik bir şikâyet içermektedir.

Örnek 2

Eserlerinde sadece aydınların anlayabileceği kapalı ve sanatlı bir dil kullanmıştır.

Bu cümlede, eserin dili ve üslubu hakkında bir yakınma söz konusudur. Kapalı ve sanatlı üsluptan dolayı şikâyet edilmiştir. Burada hem üzüntü hem de şikâyet ifade edilmektedir.

Örnek 3

Sağken toplum onun değerini bir türlü anlayamadı.

Bu cümlede, kişinin yaşadığı üzüntü ve şikâyet açıkça ifade edilmiştir. Toplumun, sağlığında kişinin kıymetini anlamaması, yakınma ve sızlanma duygularını yansıtır.

Örnek 4

Çok dağınık biri olan Mustafa’nın bir gün bile eşyalarını yerine bıraktığını görmedim.

Bu cümlede, Mustafa’nın dağınık olması bir şikâyet konusudur ve eşya düzeninin olmaması yakınma anlamını taşır. Burada, yakınma anlamı ön plandadır.

Örnek 5

Dürüst yöneticilerin kıymetini bilmeyen bir toplumda yaşamaktayız.

Bu cümlede, dürüst yöneticilerin kıymetinin bilinmemesi şikâyet ve üzüntü içermektedir. Toplumun bu yöneticilerin kıymetini bilmemesi, yakınma duygusunu ortaya koyar.

Yakınma ile İlgili Örnek Cümleler

Evin bütün işlerini ben yapıyorum, o hiçbir iş yapmıyor.

Bütün yük ve sorumluluk benim üzerime düşüyor.

Bir türlü bizim seviyemize inip ders anlatmadı öğretmenimiz.

Bu lisede hâlâ okuma yazma bilmeyen öğrenciler var.

Çocukları arasında adaleti gözetmeyen bir kişidir.

Bu kadar sorumsuz, dağınık, pişkin bir öğrenci görmedim.

Oturum başkanına bir türlü sorunlarımızı iletemedik.

Hiçbir zaman söylediklerimize kulak asmazlar.


Hayıflanma

Sözlük anlamı itibarıyla esef etmek, üzülmek, ve acınmak olarak ifade edilen hayıflanma, beklenilen bir durumun gerçekleşmemesi sonucu duyulan üzüntü . Hayıflanma cümlelerinde kişi, arzulayıp gerçekleştiremediği şeyler yüzünden pişmanlık duyup kendi kendine üzülür. Bu tür cümlelerde “ne yazık“, “eyvah“, ve “heyhat” gibi ifadeler yaygın olarak kullanılır.

Hayıflanma ile İlgili Açıklamalı Örnek Cümleler

Örnek 1

Tatilimi tatil gibi geçiremedim.

Bu cümlede, tatilin beklendiği gibi geçmemesi üzüntü ve pişmanlık ifade eder. Hayıflanma, kişinin kendi kendine yaşadığı üzüntüyü dile getirmesiyle ortaya çıkar.

Örnek 2

Gençliğimi doya doya yaşayamadım.

Geçmişte yaşanmayan ve gerçekleşmeyen bir durumdan dolayı duyulan üzüntü ve pişmanlık hayıflanma anlamını taşır. Bu tür cümleler kişinin geçmişteki eksikliklerden dolayı yaşadığı üzüntüyü yansıtır.

Örnek 3

Annemi de Umre’ye götürseydim ne güzel olurdu.

Arzulanan fakat gerçekleşmeyen bir durumdan dolayı yaşanan pişmanlık ve üzüntü, hayıflanma anlamını ifade eder. Kendi kendine yaşanan üzüntü ve pişmanlık ile ilgili bir cümledir.

Örnek 4

Keşke onu özel okula yazdırsaydım.

Beklenen bir sonucun gerçekleşmemesi sonucu yaşanan pişmanlık ve üzüntü hayıflanma olarak ifade edilir. Keşke sözcüğü, pişmanlığı ve üzüntüyü dile getiren bir ipucudur.

Örnek 5

Adım gibi bildiğim bir soruyu nasıl yanlış yaparım.

Bu cümlede, bilinen bir soruyu yanlış yapmanın verdiği üzüntü ve pişmanlık, hayıflanma anlamını taşır. Kendi kendine yaşanan üzüntü bu tür bir cümleyi hayıflanma cümlesi olarak değerlendirir.

Hayıflanma ile İlgili Örnek Cümleler

Keşke babam sağken kıymetini daha çok bilseydim.

Keşke paramız varken daha güzel bir şehirde ev alsaydık.

Üniversite sınavına başka bir yayınla çalışsaydım keşke.

O soğuk kış günlerinde ne rahat giyinmişiz meğer.

Öğretmenim ders anlatırken keşke önemli yerleri deftere not alsaydım.


Sitem

Sitem, kişilere karşı kırıldığımızı, üzüldüğümüzü sinirlenmeden ifade etmektir. Sitem cümleleri, genellikle kişinin hoşnutsuzluğunu ve rahatsızlığını doğrudan ifade eder.

Sitem Cümleleri ile İlgili Açıklamalı Örnek Cümleler

Örnek 1

Yıllarca aynı yoldan yürüdük, telefonlarımıza bile çıkmıyorsun.

Bu cümlede, kişinin hoşnutsuzluğu ve kırgınlığı doğrudan ifade edilmiştir. Telefonlara çıkmama durumu, kişinin bizzat yüzüne söylenmiş bir sitem örneğidir.

Örnek 2

En yakın arkadaşın olarak buraya atandım, insan bir tebrik etmez mi?

Arkadaşının kendisine tebrik etmeme durumu, kırgınlık ve üzülme olarak ifade edilmiştir. Bu cümlede, doğrudan arkadaşına yönelik bir sitem söz konusudur.

Örnek 3

Düğünüme davet ettim bir çelenk bile göndermedin.

Bu cümlede, düğün daveti ve çelenk göndermeme durumu bir kırgınlık ve üzüntü içerir. Sitem, burada kişinin yüzüne söylenmiş bir eleştiridir.

Örnek 4

Ameliyat olduğumda aylarca hastanede yatmak zorunda kaldım. Bir kez bile olsun insan arkadaşını ziyaret etmez mi?

Burada, arkadaşının ziyaret etmemesi bir kırgınlık ve üzülme şeklinde ifade edilmiştir. Cümle, doğrudan arkadaşına yönelik bir sitem içermektedir.


Eşsesli (Sesteş) Sözcükler

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 13 dakika

Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler: Yazılışları ve okunuşları aynı, ancak anlamları farklı olan sözcükler eş sesli veya sesteş olarak adlandırılır. Bu sözcükler, ses açısından aynı olsalar da, karşıladıkları kavramlar tamamen birbirinden farklıdır. Eş sesli sözcükler, yalın halleriyle olduğu gibi ek alarak da kullanılabilirler.

Eş Sesli (Sesteş) Sözcüklere Örnekler:

  • Bahçemizden bir çiçek kopardı, gitti. (burada “gül” bir çiçek adıdır)
  • Önce şöyle bir bakış attı, sonra güldü. (burada “gül” gülmek fiilidir)
  • Senin yüzün benim yüzümden daha yuvarlaktır. (burada “yüz” bir organı ifade eder)
  • Kilolarını vermek istiyorsan akşamları yüz. (burada “yüz” yüzmek fiilidir)
  • Akşam yüz kişi bize gelmişti. (burada “yüz” bir sayıyı ifade eder)
  • Bu mevsim amcamlar bize gelecek. (burada “yaz” bir mevsimi belirtir)
  • Ben çıkarken oğlum sen yazını yaz. (burada “yaz” yazmak eylemidir)
  • Kuğular o güzelim yerde suya daldı. (burada “daldı” batmak anlamında kullanılmıştır)
  • Çocuk yok yere ağacın dal lını kırmaya çalışıyordu. (burada “dal” budak anlamındadır)
  • Arap atlar yakın eder bölgeyi. (burada “atlar” hayvan anlamında kullanılmıştır)
  • Kaleci hemen topu ona attı. (burada “attı” paslaşmak anlamındadır)
  • Ben, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim. (burada “ben” bir kişi veya fert anlamındadır)
  • Dilber benli ne gezersin bu ilde? (burada “benli” yüzdeki bir işareti ifade eder)
  • O çay ağır akar, yorgun mu bilmem. (burada “çay” dere veya ırmak anlamındadır)
  • İkindi vakti bahçede oturmuş çay içiyorlardı. (burada “çay” içilen bitkidir)
  • Bayrakları bayrak yapan üstündeki renktir. (burada “renk” sıvı akışkan madde anlamında kullanılmıştır)
  • Ben bir daha hiç kanar mıyım size canım. (burada “kanar” inanmak anlamındadır)
  • El kendi eşeğini türkü söyleyerek arar. (burada “el” yabancı anlamındadır)
  • Elini makineye kaptırdı çocukcağız. (burada “el” bir vücut parçasını ifade eder)
  • Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor. (burada “yollar” üzerinde seyredilen yer anlamındadır)
  • Haberi duyunca yoldu saçlarını kadıncağız. (burada “yoldu” çekmek veya koparmaya çalışmak anlamındadır)

Notlar:

  • Üzerinde düzeltme işareti (^) bulunan sözcükler eş sesli (sesteş) sözcükler olarak kabul edilmez. Ünlü harfler üzerinde bulunan düzeltme işareti, sesteşliği bozar. Örnek olarak:
    • Adet (tane) ile Âdet (gelenek, görenek)
    • Kar (yağış) ile Kâr (kazanç)
    • Aşık (eklem kemiği) ile Âşık (tutkun, vurgun)
    • Adem (yokluk) ile Âdem (insan)
    • Yar (uçurum) ile Yâr (sevgili)
    • Hala (babamızın kız kardeşi) ile Hâlâ (şu ana kadar)
  • Bir sözcüğün temel anlamıyla mecaz anlamı arasında sesteşlik özelliği oluşmaz. Çoğu zaman eş seslilik ile çok anlamlılık karıştırılır. Sesteş sözcüklerde anlamsal hiçbir bağ bulunmazken, çok anlamlılıkta mutlaka bir bağ vardır.

Örnekler:

  • Kara bulutlar üzerimizde dolaşıyordu.
  • Karalara bürünen kadın etrafına dikkat etmeden yürüyordu.

Yukarıda koyu yazılmış sözcükler arasında çok anlamlılık ilişkisi olduğundan, bu sözcükler eş sesli (sesteş) sözcükler olarak kabul edilmez.

  • Arkadaşım doğum gününde bunu bize aldı. (Bu bağlamda “al-“ sözcüğü gerçek anlamda, yani “satın almak” anlamında kullanılmıştır)
  • Annesini üzünce ilk işi onun gönlünü almak oldu. (Bu bağlamda “al-“ sözcüğü gerçek anlamından uzak bir anlamda kullanılmıştır. Bu iki kelime arasında sesteşlik değil, çok anlamlılık ilişkisi vardır.)
  • Ayakkabının bağı gevşek olmuş. (Temel anlamında kullanılmıştır)
  • Mustafa’nın Esma ile bir bağı kalmamış. (Mecaz anlamında kullanılmıştır)

Birinci cümledeki “bağ” ile ikinci cümledeki “bağ” arasında sesteşlik değil, çok anlamlılık ilişkisi vardır.

  • Adamın dişleri çürümüş. (Gerçek anlamında kullanılmıştır)
  • O ancak bize diş geçirebiliyor. (Mecaz anlamında kullanılmıştır)

Yukarıda yazılı “diş” sözcükleri arasında eş seslilik değil, çok anlamlılık ilişkisi vardır.

Not:

  • Eş seslilik aynı zamanda dilimizde cinas sanatını da ortaya çıkarmıştır:
    • Kalem böyle çalınmıştır yazıma
    • Yazım kışa uymaz kışım yazıma
    • Kısmetindir gezdiren yer yer seni
    • Arşa çıksan akıbet yer yer seni
  • Ortak kökler de eş sesli (sesteş) sözcükler içinde değerlendirilmez. Ortak köklerde sözcükler arasında bir anlam ilişkisi olduğundan, sözcükler arasındaki sesteşlik ilişkisi bozulur.

Örnek olarak:

  • Bir kutu boya ile bütün sınıfı boyadı.
  • Dilimizde yazılış ve söylenişlerinde bir veya birden fazla harf eksikliği olan bazı sözcükler vardır. Bu sözcükler eş seslilik özelliği taşımaz. Örnek olarak:
    • Öğle/öyle

Çok Kullanılan Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler:

  • Ak: beyaz ve akmak eylemi
  • Al: kırmızı ve almak eylemi
  • At: hayvan ve atmak eylemi
  • Ben: kişi, şahıs ve ben (siyah işaret)
  • Bin: sayı ve binmek eylemi
  • Çay: içecek ve çay (akarsu)
  • Dil: bir organımız ve dil (lisan)
  • Diz: vücut parçası ve dizmek eylemi
  • El: bir organımız ve el (yabancı)
  • Gül: çiçek ve gülmek eylemi
  • İt: köpek ve itmek eylemi
  • Kaz: kümes hayvanı ve kazmak eylemi
  • Kır: boş, geniş alan ve kırmak eylemi
  • Yar: uçurum ve yâr (sevgili)
  • Yaş: zaman kavramı ve yaş (ıslak, nemli)
  • Yaz: mevsim ve yazmak eylemi
  • Yüz: bir sayı, yüzmek fiili ve surat, çehre

Cümle Vurgusu

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 4 dakika

Cümlede Vurgunun Yeri ve Önemi

Cümlenin vurgusu, cümlenin belirli bir öğesinin önemini öne çıkarmak amacıyla kullanılan bir tekniktir. Bu vurgulama, cümlenin anlamını etkiler ve dinleyici veya okuyucunun dikkatini belirli bir noktaya çekmeyi amaçlar. Cümlede vurgunun yeri, yükleme bağlı olarak değişir ve farklı cümle türlerinde vurgulama farklı şekillerde yapılır.

1. Fiil Cümlesinde Vurgulama:

Fiil cümlelerinde, vurgu genellikle yüklemin önündeki öğede bulunur. Bu tür cümlelerde, vurgulanan öge cümlenin içindeki diğer öğelere göre yüklemin önünde yer alır ve bu yerleşim vurgulamak istediğimiz bilgiyi belirginleştirir.

Örnekler:

  • “Mehmet İstanbul’a önceki hafta gitti.” → Burada vurgulanan öge “önceki hafta” dır.
  • “Mehmet önceki hafta İstanbul’a gitti.” → Burada vurgulanan öge “İstanbul’a” dır.

2. İsim Cümlesinde Vurgulama:

İsim cümlelerinde vurgu genellikle yüklemin üzerinde bulunur. Bu tür cümlelerde, yüklem tarafından belirlenen nitelik veya bilgi, vurgulanmak istenen ana noktadır.

Örnekler:

  • “Arkadaşımın adı Ayşe’dir.” → Burada vurgulanan öge “Ayşe” dir.
  • “Bu kitap yanlış yazılmış.” → Burada vurgulanan öge “yanlış” tır.

3. Şart Cümlesinde Vurgulama:

Şart cümlelerinde vurgu, şart ifadesinde yer alır. Bu, belirli bir durumun gerçekleşmesine bağlı olarak vurgulanan bilgiyi ifade eder.

Örnekler:

  • “Şehre gitmek istersen herkesle görüşebilirsin.” → Burada vurgulanan öge “gitmek” tir.
  • “Eğer çalışırsan, başarı kesinlikle seninle olacak.” → Burada vurgulanan öge “çalışırsan” dır.

4. Soru Cümlesinde Vurgulama:

Soru cümlelerinde vurgu, genellikle soru kelimesinin üzerinde yer alır. Bu vurgulama, soru cümlesindeki belirsizliğin veya merak edilen bilginin altını çizer.

Örnekler:

  • “Neden bana inanmıyorsun?” → Burada vurgulanan öge “inanmıyorsun” dır.
  • “Bu saatte kim aradı?” → Burada vurgulanan öge “kim” dir.

Bu açıklamalar, cümlede vurgunun nasıl yerleştirildiğini ve farklı cümle türlerinde vurgulamanın nasıl yapıldığını anlamanıza yardımcı olacaktır. Her bir cümlede vurgulanan öge, cümlenin anlamını ve iletilmek istenen mesajı belirginleştirir. Başka konularda yardıma ihtiyacınız olursa bana bildirin!


Paragraf

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 64 dakika

Paragraf soruları, özellikle sınavlarda başarıya ulaşmak için vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Paragraf sorularını doğru bir şekilde çözebilmek için iki temel yol vardır ve bu iki yolun bir arada uygulanması son derece önemlidir. İlk olarak, kesinlikle iyi bir okuyucu olmak ve okumayı bir yaşam alışkanlığı haline getirmek gereklidir. İkinci olarak, paragraf sorularının çözümüne yönelik belirli teknikleri ve şifreleri bilmek, başarılı olmanın önemli bir parçasıdır.

Aşağıda yer alan konu başlıkları, paragraf sorularını doğru çözebilmeniz için dikkate alınması gereken temel noktaları içermektedir. Bu başlıklar doğrultusunda paragraf konusunu işleyeceğiz.

1. Paragraf Nedir?

Paragraf, tek bir cümleyle ifade edilemeyen bir düşünceyi aktarmak amacıyla bir araya getirilmiş, aynı amaca yönelen cümlelerin oluşturduğu bir bütündür. Yazıda anlatılmak istenen fikir veya duygu bir tek cümleyle yeterince ifade edilemediğinde, paragraf oluşturma ihtiyacı doğar. Paragraf, bir yazının satırbaşından başlayarak yeni bir satırbaşına kadar olan kısmıdır ve bu bölümde belirli bir düşünce, duygu ya da durum dile getirilir.

Paragrafı oluşturan cümleler, hem anlam hem de yapı bakımından birbiriyle uyum içinde olmalıdır. Bu uyum, paragrafın niteliğini belirleyen en önemli unsurdur. Tüm cümleler aynı konuyu işler ve ortak bir düşünceyi savunur. Paragraf içinde bir olay, zaman, mekan ve kişiler anlatılabilir. Ayrıca, beş duyunun (görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama) betimlemeleri sıkça kullanılır. Paragraf içinde, vurgulanmak istenen anahtar bir kelime bulunur ve bu kelime paragrafın en önemli ipucudur.

2. Paragrafta Yapı – Paragrafın Bölümleri

Paragraf yazısı tıpkı hikaye ya da deneme gibi giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur. Bu bölümler bir bütün olarak paragrafın anlam bütünlüğünü sağlar. Her bir cümle hem kendisinden önceki hem de sonraki cümleye bağlanır ve paragraf içinde bir akış sağlanır.

a) Giriş Bölümü (Giriş Cümlesi)

Giriş cümlesi, paragrafın ilk cümlesi olup, konunun tanıtıldığı, genel bir yargı içeren cümledir. Bu cümleler genellikle tek veya iki cümleden oluşur ve kendisinden önce gelen cümlelerle bir bağlantı kurulmaz. Ayrıca, ama, çünkü, bundan dolayı gibi bağlaçlarla başlamak, giriş cümlesi olmaya uygun değildir.

Giriş Cümlesine Uygun Örnekler

  • Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.
  • Hayatın gerçek amacı bilgi değil eylemdir.
  • Bir yanlışlık kabul edildiğinde, kazanılmış bir zaferdir.

Giriş Cümlesine Uygun Olmayan Örnekler

  • Bundan dolayı, roman toplumun önünden gitmelidir.
  • Bu sebeple, kabul edilen bir yanlışlık zaferdir.

b) Gelişme Bölümü (Gelişme Cümlesi)

Gelişme cümleleri, paragrafın konusunun detaylandırıldığı bölümdür. Yardımcı düşünceleri içeren cümleler bu bölümde yer alır. Gelişme cümleleri, konuyu çeşitli açılardan ele alır ve açıklamalar, örneklemeler bu bölümde yapılır.

c) Sonuç Bölümü (Sonuç Cümlesi)

Sonuç cümlesi, paragrafın son cümlesi olup, konunun toparlandığı ve bir sonuca bağlandığı bölümdür. Sonuç cümleleri, genellikle kısacası, özetle, bu nedenle gibi bağlayıcı kelimelerle başlar ve tek cümle olarak ifade edilir.

3. Paragrafta Konu

Paragraf içinde yazarın üzerinde en çok durduğu olay, düşünce veya durum konu olarak adlandırılır. Konu, yazarın ne anlatıyor, neden söz ediyor? sorularının cevabıdır. Paragraf yazılarında konu, genellikle ilk cümlede yer alır ve bu ilk cümle konuyu tanıtan en belirgin işarettir.

Paragrafta yer alan konu, genel bir çerçevede işlenebileceği gibi sınırlandırılarak da ele alınabilir. Örneğin, sevgi genel bir konu iken, Yahya Kemal’in İstanbul sevgisi sınırlandırılmış bir konudur.

Soru:

Bir paragrafta yazarın, toplumsal ahlak ve değişim ilişkisi üzerinde durduğunu varsayalım. Buna göre aşağıdaki soruya yanıt arayın:

Bu parçadan ahlakla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A) Ahlak, kişiden kişiye değişkenlik gösterir. B) Ahlak, bilimsel gelişmelerden etkilenmez. C) Ahlak, toplumsal ve bilimsel değişimlere göre şekillenir. D) Ahlak, sadece kültürel gelişimle değişir. E) Ahlak ilkeleri değişmez.

Bu tür sorular, metinde anlatılanları anlamaya dayalıdır. Metin içinde ahlak kavramının bilimsel ve toplumsal gelişmelerden etkilenerek değiştiği ifade edildiğinde doğru cevap C seçeneği olacaktır.

 

Bir yazıyı anlamak ve doğru çözümlemek için paragraf konusunu, yapısını ve anahtar kelimeleri anlamak gerekir. Okuyucu, bu yapıyı öğrendiğinde ve uyguladığında paragraf sorularında daha başarılı olacaktır.

 

4. Paragrafta Ana Düşünce

 

Ana düşünce, yazarın bir konu üzerinde okuyucuya iletmeye çalıştığı temel düşünce veya mesajdır. Paragraflarda ana düşünce genellikle yazının amacını ortaya koyar. Bu düşünce, özellikle mesaj kaygısı taşıyan metinlerde daha belirgin şekilde görülür. Ana düşünce, paragrafın genel anlamını şekillendiren ve okuyucuya verilmek istenen en önemli mesajı ifade eden cümledir. Tam anlamıyla bir kural olmasa da, ana düşünce genellikle açıklama yapılan paragraflarda sonuç cümlesinde yer alır. Tanık gösterilen paragraflarda ise tanık olunan olayın veya kişinin sözlerinde ortaya çıkar. Karşılaştırmanın yapıldığı paragraflarda, üstün tutulan şeyin yanında yer alırken, tartışma metinlerinde yazarın savunduğu görüşün olduğu yerde bulunur.

Ana düşünce, genellikle bir cümleyle ifade edilir. Ancak bu, her zaman böyle olmayabilir. Paragraflarda ana düşünceyi destekleyen birçok yardımcı düşünce bulunur. Yardımcı düşünceler, ana düşüncenin daha iyi anlaşılması için verilen örnekler, açıklamalar ya da ek bilgiler olabilir. Ana düşünce, kimi zaman paragrafın bütününe yayılırken, bazen yalnızca tek bir cümlede verilir. Bu yüzden ana düşünce bulunurken paragrafın bütünü göz önünde bulundurulmalıdır. Ana düşünce sorularını yanıtlarken metin dışına çıkmadan, yalnızca paragraf içinde verilen bilgileri dikkate almak gerekir. Parçanın yalnızca bir kısmını yansıtan yardımcı düşünceler ile ana düşünce karıştırılmamalıdır.

Paragraflarda yer alan “-aslında, kısacası, sonuçta, bence, özetle, kanımca, oysa” gibi ifadeler, ana düşüncenin başlangıcında yer alma olasılığı oldukça yüksektir. Eğer bir paragrafta örnek verilmişse, ana düşüncenin bu örneklerle açıklanmış olma ihtimali de oldukça fazladır. Ayrıca ana düşünceyi bulurken, kişisel düşüncelerimiz yerine paragrafta yer alan bilgiler esas alınmalıdır. Yani ana düşünceyi bulurken, kendi görüşlerimizi ya da önyargılarımızı bir kenara bırakmalıyız. Çünkü ana düşünce, yazarın bakış açısına dayanır, bizim bakış açımıza değil.

Paragraflarda birden fazla yardımcı düşünce olabilir, ancak ana düşünce her zaman tektir. Tümdengelim yöntemiyle yazılan paragraflarda, ana düşünce genellikle paragrafın başında yer alır ve paragraf boyunca desteklenir. Ana düşünce, mutlaka bir düşünceyi ifade etmeli ve açık, net bir şekilde belirtilmelidir. Anlaşılması zor ya da farklı yorumlara açık cümleler ana düşünce olamaz. Ayrıca ana düşünce, sonuç bildiren bir cümle olmalıdır. Eğer bir cümle sonuç ifade etmiyorsa, o cümle ana düşünce olarak kabul edilemez. Tümevarım yöntemiyle oluşturulmuş paragraflarda ise ana düşünce cümlesi genellikle sonda yer alır ve o cümle, paragraf boyunca anlatılanların bir özetini sunar.

Ana düşünceyi bulurken, yazarın bakış açısına dikkat etmek gerekir. Bakış açısı, yazarın konuya nasıl yaklaştığını gösterir ve bu yaklaşım, olumlu, olumsuz, destekleyici veya eleştirel olabilir. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, ana fikir cümlesi olumsuz bir bakış açısı içermez. Bazı durumlarda ana düşünce, paragrafta doğrudan verilmeyebilir. Bu durumda yazar, dolaylı anlatım, karşılaştırma veya benzetme yoluna başvurur. Böyle paragraflarda ana düşünce, metnin bütününe yayılır ve tek bir cümlede bulunmaz. Bu yüzden, bu tür metinlerde ana düşünceyi bulmak için parçanın genel anlamı dikkate alınmalıdır.

Paragraflarda Ana Düşünce İle İlgili Örnekler

Örnek 1

“Geçmişte, bir bahçıvanın yanında çalışıyordum. Bahçıvan benden, şekil vermek amacıyla bir ağaç budamamı istedi. Ağaç, kusursuz bir küre şekline sahip olmalıydı. Ben de fazla uzayan dalları kesmeye başladım. Ancak her defasında bir tarafını fazla kestim. Sonuç olarak ortaya bir küre çıktı, fakat ağaç çok küçüktü. Bahçıvan üzüntüyle, ‘Harika bir küre oldu, ama ağaç nerede?’ dedi. Aynı durum, sanatta da geçerlidir.”

Bu paragrafın ana düşüncesi: “Biçimle ilgilenirken, içeriği de korumak gerekir.”

Ana Düşünce İle İlgili Test Soruları

Soru 1

Bir alanda başarılı olabilirsiniz, ancak bu başarıya saplanıp kalmamalısınız. İnsanın görevi, yapamadığı şeyleri öğrenmeye çalışmaktır. Kendinizi geliştirme umudu, insanı hep daha ileriye taşır.

Bu parçada insanla ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sorunların çözümünde farklı yollara başvurulmalıdır.
B) Bildiklerini zenginleştirerek kendini yenilemelidir.
C) Yaşamın iyi ve kötü yanlarını keşfetmelidir.
D) Yaptıklarını değerlendirmelidir.
E) Sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmelidir.

Çözüm: Bu paragrafın ana düşüncesi, insanın kendisini sürekli yenilemesi gerektiğidir. Parçada, başarıya takılı kalmanın olumsuz olduğundan bahsedilerek gelişim vurgusu yapılmaktadır. Doğru cevap B şıkkıdır.

Soru 2

Dünyada ne kadar ararsanız arayın, benden daha evrenselini bulamazsınız. Gittiğim her memlekette, orada oturan biri gibi sayılırım. Her yerde dostluk ve kardeşlik ararım. Amacım, insanları barış ve sevgi dolu bir hayat yaşamaya teşvik etmektir.

Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisini vurgulamaktadır?

A) Farklı ülkeleri gezmeyi sevdiğini
B) Her yerde bir evi olduğunu
C) İnsanların farklılıklara saygı duyması gerektiğini
D) Dünyayı evi gibi gördüğünü
E) Her insanın bir bütünün parçası olduğunu

Çözüm: Parçanın genelinde, evrensel bir bakış açısı hakimdir. Yazar, insanların bir bütün olduğunu ve dünyayı bir ev olarak görmemiz gerektiğini vurgulamaktadır. Doğru cevap E şıkkıdır.

Ana Düşünce İle İlgili Uyarılar

  • Ana düşünce, bazı paragrafların başında yer alabilir.
  • Yazarlar, bazen yazdıkları metinlerin nereye gideceğini tam olarak bilemezler ve yazının akışı kendiliğinden gelişir.”Yazarlar genellikle, yazmaya başladıklarında kelimeler onları götürür. Bir plan ya da konu belirleseler bile, yazının sonunda nereye varacaklarını her zaman bilemezler. Sanatçı için kelimeler, yaratım sürecinde en önemli unsurdur.”Bu parçada asıl vurgulanmak istenen şudur: “Kelimeler, yazarın yaratım sürecinde nereye varacağını belirler.”
  • Bazı paragraflarda ana düşünce sonuç cümlesinde yer alabilir:”Bir sağlık personeli, yalnızca bilimsel verilerle yetinmemelidir. Halkın anlayacağı dilde konuşabilmek, sağlık hizmetinin etkili olmasını sağlar. Bu nedenle, kültürel özellikleri göz önünde bulundurarak hizmet vermek gerekir.”Bu paragrafın ana düşüncesi şudur: “Sağlık hizmetlerinde, kültürel farkındalık önemlidir.”
  • Bazı metinlerde ana düşünce, bir atasözüyle özetlenebilir:”Mustafa, daha küçük yaşlarda herkesin dikkatini çekerdi. İnsanlara olan saygısı ve sevgisiyle çevresindekilere örnek olurdu. Yıllar geçse de Mustafa’nın bu olumlu davranışları hiç değişmedi. İnsanlar, küçük yaşlarda kazandıkları olumlu alışkanlıkları hayat boyu korurlar.”Bu paragrafa ilişkin ana düşünce: “Erken yaşlarda kazanılan olumlu davranışlar, hayat boyu kalıcı olur.”

 

5. Paragrafta Yardımcı Düşünceler

Bu yazıda, paragraf içinde yer alan yardımcı düşünceleri ve ana düşünceyi belirlemede kullanılan yöntemler detaylı bir şekilde ele alınmış. Yardımcı düşünceler, ana düşünceyi destekleyen, açıklayan veya örnekleyen cümlelerdir ve genellikle paragrafın içinde yer alırlar. Bu düşünceleri anlamak ve soruları doğru cevaplamak için aşağıdaki noktaları dikkate almak önemlidir:

Yardımcı Düşünceler Nedir?

  1. Tanım ve İşlev:
    • Yardımcı düşünceler, ana düşünceyi geliştiren, açıklayan veya örneklendiren cümlelerdir.
    • Paragrafın ana fikrini somutlaştıran ve destekleyen detaylardır.
  2. Soru Kökleri:
    • Yardımcı düşünce soruları genellikle olumsuz ifadeler içerir. Soru kökleri şu şekilde olabilir: “Hangisine değinilmemiştir?”, “Hangisi çıkarılamaz?”, “Hangisine ulaşılamaz?”, “Hangisi söylenemez?”, “Hangisine varılamaz?”, “Hangisi değildir?”, “Hangisi yoktur?”.
  3. Özellikler:
    • Yardımcı düşünceler, genellikle paragraf içinde bulunur. Bu düşünceler doğrudan veya dolaylı olarak ana düşünceyi destekler.
    • Paragrafta birden fazla yardımcı düşünce olabilir. Bunlar ayrıntılar, örnekler, açıklamalar gibi farklı türlerde olabilir.

Örnek Sorular ve Çözümleri

Örnek 1:

Paragraf: Edebiyat öğretmenimizin kendine özgü bir yöntemi vardı. Büyük yazarlardan, düşünürlerden seçilmiş bir metni çoğaltır, dersten birkaç gün önce hepimize dağıtırdı. O metni hepimiz tekrar tekrar okurduk. Metnin ilginç yerlerini, yazarın dünya görüşünü, o dönemin edebiyat anlayışını bulur çıkarırdık. Derslerde öğretmenimiz düşüncelerini belirtmez, güler yüzle bizi dinler ve asıl hedefe kendi çabalarımızla ulaşmamızı sağlardı. Böylece derslerimiz tartışmalı bir şölen havasında geçerdi. Sokrat’ın, Sofokles’in, Tolstoy’un, Montaigne’in metinlerindeki bazı cümleler hâlâ belleğimdedir, bana hâlâ yol gösterir.

Çıkarılabilecek Yargılar:

  • Dersini çekici kılan
  • Konuşmaktan çok konuşturan
  • Okuyup araştırmaya yönlendiren
  • Değişik türdeki klasik yapıtları sevdiren

Çıkarılamayacak Yargı:

  • Belirli düşünce kalıplarına bağlı kalan

Çözüm: Paragrafta öğretmenin, derslerin çekici hale gelmesini sağlayan yöntemleri ve etkileri belirtilmiştir. Bu yüzden “Belirli düşünce kalıplarına bağlı kalan” yargısı, metinde belirtilen özelliklerle uyumsuzdur ve çıkarılamaz.

Örnek 2:

Paragraf: Elbette elektronik çağ önümüze yeni olanaklar getiriyor. Binlerce yıllık hafızayı teknolojinin yardımıyla çok küçük “çip”lere sığdırabilmek ve böylece bilgiye kolayca ulaşabilmek bizler için de gelecek kuşaklar için de çok önemlidir. Ama bütün bunlara karşın kitap dediğimiz nesnenin öyküsü kolay kolay sonlanmaz gibi geliyor bana. Bu durumda ben yayıncılığın iki yoldan gelişeceğini düşünüyorum. Bilgi yoğunluğu olan malzeme “e-kitaplar”da, sanatsal yoğunluğu olanlarsa çok güzel görünümlü “butik kitaplar”da toplanacak bence. Hatta giderek, kitap sahibi olmak, koleksiyonculukla eş değer sayılacak.

Çıkarılabilecek Yargılar:

  • Bilgi kaynaklarının sanal ortama taşınabileceği
  • Kitapların önemini koruyacağı
  • Kitapların biçimsel değişime uğrayacağı
  • Düşünsel ve sanatsal nitelikli kitapların birbirinden ayrılacağı

Çıkarılamayacak Yargı:

  • Teknolojideki gelişmelerin eğitim düzeyini yükselteceği

Çözüm: Paragrafta kitapların gelecekte nasıl evrileceği ve teknolojinin bu evrimdeki rolü anlatılmakta. Ancak teknolojinin eğitim düzeyini yükseltmesi konusu, metinde belirtilmemiştir.

Uygulamalı Analiz

Sorulardaki seçeneklerin paragraf içindeki yardımcı düşüncelerle karşılaştırılması gereklidir. Her seçeneği paragraftaki cümlelerle eşleştirerek, verilen bilgilerin paragrafta yer alıp almadığını belirlemelisiniz.

Bu açıklamalar, yardımcı düşünceleri tanımlama ve analiz etme konusunda yardımcı olabilir. Daha fazla örnek veya açıklama isterseniz, size yardımcı olmaktan memnuniyet duyarım!

 

6. Paragrafta Düşüncenin Akışını Bozan Cümle

 

6. Paragrafta Düşüncenin Akışını Bozan Cümle

Paragrafların dil ve anlatım bütünlüğü açısından, birbiriyle uyumlu cümlelerin arasına, konuyla ilgisi olmayan bir cümlenin eklenmesi paragraftaki anlam bütünlüğünü bozar. Bu tür cümleler, paragrafta işlenen konunun farklı bir yönünü oluşturur ve bu nedenle başka bir paragrafta bulunmalıdır. Kısacası:

Özel anlamlı bir düşünce işlenirken genellikle genel anlamlı bir cümle araya eklenir ve bu cümle, anlatımın akışını bozar. Paragrafın genelinde işlenen konu ve ana düşünceye uymayan cümleler, anlatımın akışını bozan cümlelerdir. Ayrıca, paragrafın hâkim olduğu bakış açısı da önemlidir; olumlu veya olumsuz bakış açısına sahip her cümlenin uyumlu olması gerekir. Uyum sağlamayan cümle, paragrafın akışını bozan cümledir. Her paragrafın sadece bir konuyu işlemesi gerektiği unutulmamalıdır. Bu nedenle, ana ve yardımcı düşüncelere uyum sağlamayan cümleler de paragrafın akışını bozan cümlelerdir.

Sorularda genellikle “Paragrafın akışını bozan, paragrafa uymayan, parçayla çelişen, paragrafla tutarsız cümle” şeklinde sorular çıkarılır. Paragraf tamamen okunduktan ve konu belirlendikten sonra, düşüncenin akışını bozan cümleyi bulmak daha kolay olacaktır.

Uyarı: Paragrafta düşüncenin akışını bozan cümle soruları, genellikle özel bir konu anlatılırken araya genel bir cümlenin eklenmesi şeklinde sorulmaktadır. Örneğin, Leyla ile Mecnun’un aşkının anlatıldığı bir paragrafta, bütün cümleler Leyla ve Mecnun’un aşkını içerirken, “Aşk, Türk edebiyatında en çok işlenen konulardan biridir.” şeklinde genel bir cümle yer alırsa, bu da anlatımın akışını bozar.

Paragrafta Düşüncenin Akışını Bozan Cümle Örnekleri / Test Soruları

SORU 1

(I) Çocuklar şiire pek ilgi duymaz; onlar, metinlerde geçen kelimelerin ve yansıttıkları anlamın büyüsünden çok, anlatılanlara odaklanır. (II) Çocuk şiiri denen bir türün varlığını hep sorgulamışımdır. (III) Çünkü “olay” onlar için neredeyse her şeydir. (IV) Nitekim, çocuklar için yazılmış iyi şiirleri bulup getirmeme, okutup ezberletmeme karşın, benim kızım da bu şiirlerde olayı aradığından iyi bir şiir okuru olamadı henüz. (V) Bu da bize, Borges’in de dediği gibi, şiirin öğretilemeyecek ama duyumsatabilecek bir tür olduğunu gösteriyor. (YGS)

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

ÇÖZÜM: Paragrafın genelinde işlenen konu ve ana düşünceye uymayan cümleler, anlatımın akışını bozan cümlelerdir. Bu paragrafta işlenen konu “Çocuklar şiiri şiir yapan özelliklere değil de şiirde olayı ararlar.” düşüncesidir. I, III, IV ve V. cümlelerde bu konu işlenmiştir. “Çocuk şiiri denen bir türün varlığını hep sorgulamışımdır.” cümlesi ise anlatımın akışını bozan cümledir. Doğru cevap “B” seçeneğidir.

SORU 2

(I) Romanlar vardır, daha ilk sayfasında olay örgüsünün çekim alanı içine alır okurunu. (II) Kan basıncını yükselten heyecanlar yaratır okurda. (III) Kimi romanlar da vardır, dilsel örüntüsüyle okurun aklına olduğu kadar yüreğine de seslenme yolunu seçer. (IV) Romanda özgünlük, derinlik, çok yönlülük aranır. (V) Daha doğrusu, okurun, okuma eylemine tüm varlığıyla katılımını sağlar. (VI) En yüksek coşkuları, estetik tutkulara dönüştürür. (ÖSS)

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI

ÇÖZÜM: Paragrafta bazı romanların özellikleri anlatılmakta ve bu tez savunulmaktadır. “Romanda özgünlük, derinlik, çok yönlülük aranır.” cümlesi genel bir cümledir ve paragraftaki diğer cümlelerle doğrudan bağlantılı değildir. Dolayısıyla, bu cümle paragrafın düşünce akışını bozan cümledir. Doğru cevap “C” seçeneğidir.

SORU 3

(I) XIX. yüzyılda dışarıdan gelebilecek herhangi bir salgın hastalık tehlikesine karşı karantina idaresi kurulmuş. (II) Karantina, İtalyancadan alınmış ve “kırk, kırklık, kırktan ibaret” anlamına gelen bir sözcüktür. (III) Salgın hastalık tehlikesine karşı İstanbul’dan sonra ikinci karantina idaresi 1840’ta İzmir’de kurulmuş. (IV) Önce gemiler İzmir Karantina İdaresinin bulunduğu sahilde kırk gün bekler ve yolcular barakalarda kalırmış. (V) 1846’da Mithat Paşa Meslek Lisesinin yanındaki yerde bir karantina binası inşa edilmiş ve o günden sonra semtin adı Karantina olarak kayıtlara geçmiş. (VI) 1863’te Karantina İdaresi Urla’ya taşınsa da semt sakinleri arasında bu ismin kullanımı günümüze kadar devam etmiştir. (YGS)

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI

ÇÖZÜM: Her paragrafın sadece bir konuyu işlemesi gerektiği unutulmamalıdır. Ana ve yardımcı düşüncelere uyum sağlamayan cümleler, paragrafın akışını bozan cümlelerdir. Bu paragrafta anahtar kelime “Karantina İdaresi”dir. I, III, IV, V ve VI. cümlelerde bu konu üzerinde durulmaktadır. Ancak, II. cümlede “Karantina” kelimesinin kökeni ve anlamı hakkında bilgi verilmektedir ve bu bilgi diğer cümlelerle doğrudan bağlantılı değildir. Bu nedenle, II. cümle paragrafın akışını bozan cümledir. Doğru cevap “A” seçeneğidir.

 

 

7. Paragrafın Hangi Soruya Karşılık Yazıldığını Bulma

Bir paragrafın hangi soruya karşılık yazıldığını belirlemek için önce paragrafın konusunu anlamak gerekir. Paragrafta ne anlatıldığını öğrenmek, hangi sorunun cevabı olduğunu bulmayı kolaylaştırır. Özellikle paragrafın giriş cümlesinin (ilk cümle) ilgili soru cümlesiyle dil ve düşünce açısından uyumlu olması önemlidir. Kısacası:

Bu tür sorular, genellikle paragrafın konusuyla ilgili olur. İlk cümle bu tür sorularda oldukça önemlidir. Paragrafın tümündeki ana düşünce ile soru cümlesi uyumlu olmalıdır. Soru cümlesi, paragrafın sadece bir yönünü değil, hem dil hem de düşünce açısından tümünü kapsamalıdır. Bazen yüklemin kipinden de sorunun cevabına ulaşmak mümkün olabilir.

Bazı paragraflar, “evet” veya “hayır” gibi ifadelerle başlayabilir. Özellikle tartışma anlatım tekniğinin hakim olduğu paragraflarda bu tür onay sözleri ipucu verebilir. Ayrıca, paragrafın genelinde yazarın bakış açısı da önemlidir. Eğer metin olumlu bir bakış açısıyla işlenmişse, sorunun da dil ve düşünce açısından bu olumluluğu yansıtması gerekir. Benzer şekilde, paragrafta genel bir olumsuzluk söz konusuysa, sorunun da bu doğrultuda olması beklenir.

Paragrafın Hangi Soruya Karşılık Yazıldığını Bulma ile İlgili Test Soruları

SORU 1

Yayınevlerinin tercihi her zaman romandan yana olmuştur. Yalnız bizde değil, dünya genelinde de böyle bir eğilim söz konusudur. Öyküler ise daha çok dergilerde varlıklarını sürdürmektedir. Öykü kitabı yayımlamakta direnç gösteren genç yeteneklere fırsat tanıyan yayınevleri – neyse ki – var. Şu bir gerçek ki, son beş altı yıldır durağan bir ortamda kendini tekrar eden öykü, yenilik getiremiyor. Bu durumun ne kadar devam edeceğini kestirmek zor; ancak, ardından bir yükseliş veya belki de sıçrama yaşanacağı kesindir. (YGS)

Bu metin aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak yazılmış olabilir?

A) Öykücülerin soyut konulara ağırlık verişini neye bağlıyorsunuz?
B) Yayınevleri öykü seçiminde hangi ölçütlere bağlı kalıyor?
C) Genç yazarları öykü yazmaya yönlendirmek için neler yapılabilir?
D) Türk edebiyatında romanın yükselişi karşısında öykünün konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
E) Roman türündeki kalıplaşmaya gidiş konusunda ne düşünüyorsunuz?

ÇÖZÜM: Paragrafın hangi soruya karşılık yazıldığını anlamak için önce metnin konusuna odaklanmak gerekir. Paragrafta roman ve öykü üzerine yapılan değerlendirmeler, Türk edebiyatında romanın yükselmesi karşısında öykünün konumuna dair bir değerlendirme sunuyor. Bu nedenle, “Türk edebiyatında romanın yükselişi karşısında öykünün konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu, metnin cevabı olarak uygun bir seçenek olur. Doğru cevap D seçeneğidir.

SORU 2

Benim kitabımdan önce de dil yanlışları ile ilgili kitaplar mevcuttu. Ancak, bu kitabın büyük ilgi uyandırması, konuyla ilgisiz olanların da Türkçenin sorunları üzerine düşünmelerini sağladı. Gördükleri durum hiç de hoşlarına gitmedi; dilde büyük bir yabancılaşma ve yozlaşma gözlemlediler. Bu nedenle, dil sorunlarını ele alan birçok kitap yayımlandı ve hâlâ da yayımlanmaktadır. (YGS)

Bu metin aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A) Dile ve dil bilgisine yönelik çalışmaların bu kadar öne çıkmasını neye bağlıyorsunuz?
B) Dil bilgisi kurallarının yeterince bilinmemesinin nedenleri nelerdir?
C) Yanlışların giderilmesinde, yazılanlar hangi ölçüde etkili oldu?
D) Yapılan çalışmalar Türkçenin inceliklerini ne ölçüde ortaya çıkardı?
E) Dil alanında uzmanlaşmayan kişilerin kitap yayımlamasını nasıl karşılıyorsunuz?

ÇÖZÜM: Parçada anlatılan konular arasında yazarın kendi kitabının, dil ve dil bilgisi üzerine olan ilginin artmasını sağladığına dair bilgiler yer alıyor. Paragrafta özellikle dil ve dil bilgisiyle ilgili çalışmaların ön plana çıkması ve bu konuda yazılan kitapların etkisi ele alınıyor. Bu bağlamda, “Dile ve dil bilgisine yönelik çalışmaların bu kadar öne çıkmasını neye bağlıyorsunuz?” sorusu en uygun cevap olacaktır. Doğru cevap A seçeneğidir.

SORU 3

Çok uzun zamandır tartışılan bu konuda en güzel sözü Milan Kundera söylüyor: “Roman 21. yüzyıla yakışmıyor.” Bence de roman, 21. yüzyıla uyum sağlayamıyor. Çünkü bu yüzyıldaki insanların yaşam biçimi, ne ağır eserleri okumaya ne de oturup ağır eserler yazmaya izin veriyor. (YGS)

Bu metin aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak yazılmış olabilir?

A) Günümüzde romanın öteki yazınsal türler arasındaki yeri nedir?
B) Okurların romandan beklentileri nelerdir?
C) Sizce roman neden artık hiç ilgi görmüyor?
D) Romanı öteki türlerden ayıran özellikler değişti mi?
E) Roman okumanın kendine özgü bir yöntemi var mıdır?

ÇÖZÜM: Paragraf, romanın 21. yüzyıldaki insan yaşam biçimine uymadığı ve bu nedenle ilgi görmediği üzerine odaklanıyor. Milan Kundera’nın ve yazarın görüşleri doğrultusunda, “Sizce roman neden artık hiç ilgi görmüyor?” sorusu metnin tümünü kapsayan bir soru olur. Doğru cevap C seçeneğidir.

 

8. Paragrafta Başlık

Bir paragraf, yazının konu başlığıdır ve kendine özgü bir anlam bütünlüğü taşıdığı için, her paragrafın bir başlığa sahip olması önemlidir. Başlık, paragraftaki esas noktaları ve anlatılan öğeleri göz önünde bulundurarak oluşturulur. Başlığın, uzun olmaması, konuyla uyumlu olması ve paragrafta ele alınan her şeyin genel bir kapsama sahip olması gerekir. En etkili başlığı bulmak için, paragrafın ana fikri ve konusu üzerinde durulması gerekir çünkü başlık, bu iki unsura doğrudan bağlıdır. Ayrıca, paragrafın bakış açısı da başlığın belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Başlık, paragrafta ele alınanların sadece bir kısmını temsil etmemelidir. Başlık, paragrafın başlangıcında veya sonunda yer alabilir. Konunun genelden özele sıralanması, başlık bulma sürecinde yardımcı olabilir. Özetle:

  1. Başlık, paragrafta anlatılan her şeyi en iyi şekilde özetleyen ve ana düşünceyi kapsayan bir ifadedir.
  2. Başlık, paragrafın isimlendirilmesi olduğundan ilgi çekici olmalıdır.
  3. Başlık, paragrafın tamamını kapsamalıdır.
  4. Başlıkta özlülük esastır; gereksiz ayrıntılardan kaçınılmalıdır.

Örnek 1
HAYAT VE EDEBİYAT

Hayatın en önemli özelliği samimiyettir. Bu nedenle, hayatla bağlantılı olan edebiyat, mutlaka samimi bir biçimde olmalıdır. Hayatın en gizli ve karmaşık yönlerini anlatmayan, duygularımızı tıpkı hayattaki gibi saf ve derin bir şekilde iletmeyen, acılarımızı ve felaketlerimizi açıkça yansıtmayan bir edebiyat, hayatla ilgisiz ve sahte bir edebiyat olarak kabul edilir. Böyle bir edebiyat, kelimeleri düzenleyip, onları işleyen yetenekli kişiler tarafından üretilebilir. Bu kişiler belki çok şatafatlı ve göz alıcı eserler ortaya koyabilirler. Ancak, bu sahte ürünler, düzenli kış bahçelerinde yetişen iri yapraklı, parlak renkli çiçeklere benzer.

ÇÖZÜM: Paragrafın başlığı, ana noktalar ve anlatılan konular dikkate alınarak belirlenir. Başlığın uzun olmaması, konuyla uyumlu ve paragrafın tamamını kapsaması gerekir. Paragrafa baktığımızda, iki anahtar kelime öne çıkmaktadır: hayat ve edebiyat. Bu nedenle, bu paragrafın başlığı “Hayat ve Edebiyat” olabilir.

Örnek 2
İÇİMİZDEKİ GÜZELLİKLER

Eğer gönlümüzdeki güzellik sevgi ise, beynimizin güzelliği de düşünme yeteneğimizdir. Bu yeteneği her an, her dakika kullanmalıyız. Unutmayalım ki, düşünen insan özgür insandır. Düşünme yeteneğine sahip bir kişi, birçok sorununu çözebilir ve birçok şeyi anlayabilir. Herkesi dinleyin: annenizi, babanızı, arkadaşlarınızı dinleyin. Sonrasında düşünün ve sorular sorun: Neden? Nasıl? Nerede? Ardından kararlarınızı kendiniz alın. Kararları tek başınıza aldığınızda, karşılaştığınız zorluklar ve sıkıntılar sadece size ait olur. Karar verirken sorumluluk almayı da öğrenmelisiniz. İşte bu, büyümek ve olgunlaşmak demektir; özgür insan olma yolunda atılan ilk adımdır.

ÇÖZÜM: Başlığı bulmanın en kolay yolu, konuyu ve ana fikri belirlemektir çünkü başlık, ana fikir ve konuyla doğrudan ilişkilidir. Ayrıca, paragraftaki bakış açısı da başlık belirlemede önemlidir. Başlık, paragrafta anlatılanların sadece bir kısmını yansıtabilir. Bu paragrafta, insanın içindeki güzelliklerden söz edilmektedir. Bu yüzden “İçimizdeki Güzellikler” başlığı uygun bir seçenek olabilir.

9. Tümdengelim ve Tümevarım Paragrafları

a. Tümdengelim Paragrafları

Tümdengelim paragraflarında, genel bir cümle ile başlar ve bu cümle, düşüncenin geliştirilmesi yoluyla işlenir. Takip eden cümleler, bu ana cümleyi destekler ve ayrıntılardan oluşur. Tümdengelim paragraflarında, ana düşünce cümlesi ilk cümleyi oluşturur ve sonuç cümlesi bulunmaz. Yazar genellikle ana fikri ilk cümlede sunar ve ardından bu fikri kanıtlamaya çalışır.

Örnek
Sözcüklerin gücü, kullanım şekillerine bağlıdır. Bir kelime, tek başına ses ve anlam yönünden etkileyici özellikler taşıyamayabilir. Ancak aynı kelime, cümlede diğer kelimelerle birlikte kullanıldığında etkileyici özellikler kazanır. Özetle, bir eserde anlatımın sağlamlığı, kelimelerin doğru seçimi ve yerinde kullanımına bağlıdır.

ÇÖZÜM: Bu paragraf bir tümdengelim paragrafıdır. Burada ana fikir ilk cümlede verilmiş ve ardından bu fikri destekleyen yardımcı cümleler gelmiştir. Ana cümle, paragrafın en başında yer aldığı için bu paragraf tümdengelim yöntemini kullanmaktadır.

b. Tümevarım Paragrafları

Tümevarım paragraflarında, genel bir cümle en sonda yer alır. Ana fikir cümlesi, paragrafın sonunda bulunur ve önceki cümleler, bu genel cümleyi destekleyen yardımcı düşünceler içerir. Kısacası, tümevarım paragraflarında, ana düşünce ve sonuç, paragrafın sonunda yer alır.

Örnek
Bir sabah işe giderken kırmızı ışıkta durdunuz ve aracınızı tekrar çalıştıramadınız. Bu sıradan olay için iki olasılığı değerlendirelim. İlk durumda, arkanızdaki araçların şoförleri sinirle kornaya basıyor, siz de bir kazaya yol açmamak için bu durumdan kurtulmaya çalışıyorsunuz. İkinci durumda ise, arkanızdaki araçtan inen bir taksi şoförü, diğer araçları yönlendirerek sizin aracınızı çekmenize yardımcı oluyor. Her iki durumda da, gerginlik ve telaş ortadan kalkıyor. İşte bu örnekte olduğu gibi, bir toplumun gelişmişlik düzeyini belirleyen en önemli şey, insanlar arasındaki iletişim biçimidir.

ÇÖZÜM: Bu paragrafta önce yardımcı düşünceler sıralanmıştır ve ana fikir son cümlede ifade edilmiştir. Ana düşünce, paragrafın sonunda yer aldığı için bu paragraf bir tümevarım paragrafıdır.

 

 

10. Paragrafa Cümle Yerleştirme

Paragraf sorularında bazen, paragrafa dahil edilmemiş bir cümle verilir ve bu cümlenin paragrafın anlam akışına nasıl uyduğunu belirlemeniz istenir. Bu tür sorularda, özellikle paragrafın gelişme kısmında eksik olan bir cümle ile önceki ve sonraki cümleler arasında anlam bağı kurmaya yönelik sorular sorulur. Paragrafı dikkatlice incelediğinizde, bazı noktalarda bir kopukluk hissedilebilir. Kısaca, paragrafa cümle yerleştirme, anlatımın akışını bozan veya uyumsuz olan cümleleri bulmakla ilgilidir. Uygun seçenekleri belirleyerek bu sorular doğru bir şekilde çözülebilir.

Paragrafa eklenen cümle, hem önceki hem de sonraki cümlelerle anlamsal ve dilbilgisel uyum içinde olmalıdır. Ayrıca, paragrafın genel bakış açısı da göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin, olumlu bir bakış açısına sahip bir paragrafta negatif veya nötr bir cümle uygun olmaz. Benzer şekilde, genel bir konuyu işleyen bir paragrafta özel bir cümlenin yer alması anlatım akışını bozabilir. Ayrıca, noktalama işaretleri de ipucu olabilir.

SORU 1

(I) Çağdaş Türk öykücülüğünün önemli kilometre taşlarından biri olan Sait Faik, hem kendi kuşağını hem de sonraki kuşakları derinden etkilemiştir. (II) Onun adına düzenlenen ödüllerin dağıtımı yazara yakışır bir saygınlıkla sürüyor. (III) Ama ben ilk öykülerimi yazdığım seksenli yılların başlarında bir gün bu ödülü alabileceğimin hayalini bile kuramazdım. (IV) Hatta on beş yıl sonra kitabım bu ödüle değer bulununca sevindiğim ölçüde şaşırmış ve korkmuştum. (V) Çünkü öyküye daha sıkı sarılmam gerektiğini, sorumluluklarımın arttığını biliyordum.

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangisine düşüncenin akışına göre “Böyle bir ödülle onurlandırılmayı aslında her öykü yazarı ister.” cümlesi getirilmelidir?

A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

ÇÖZÜM: Paragrafa eklenen cümle, hem önceki hem de sonraki cümlelerle anlam ve dilbilgisi açısından uyumlu olmalıdır. Burada “ama” bağlacının da kullanıldığı cümle göz önüne alındığında, “Böyle bir ödülle onurlandırılmayı aslında her öykü yazarı ister.” cümlesinin en uygun şekilde (III) numaralı cümleden sonra yerleştirilebileceği görülmektedir. Bu cümle, hem anlamsal hem de dilbilgisel olarak uyum sağlamaktadır. Dolayısıyla doğru cevap “C” seçeneğidir.

SORU 2

(I) Geçmiş çağlardan günümüze kalan büyük yapıtlar, örneğin Tolstoy’un Savaş ve Barış, Stendhal’ın Parma Manastırı, Dostoyevski’nin Budala adlı yapıtları çağlarının birer tanığıdır. (II) Ancak yazarlar bu yapıtları çağın tanığı olmak isteğiyle yazmamıştır. (III) Çağlarının havasını kendi kişiliklerinde erittiklerinden ister istemez çağın etkileri yapıtlarında belirir. (IV) Ne var ki çağına tanıklık etmenin çeşitli yolları vardır. (V) Bu yollara başvurulmadan yazılanlar bu işlevi yerine getiremez, kısa zamanda unutulur, öte yandan yaratma isteğiyle yazılan yapıtlarsa kalıcılığa ulaşır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Kızıl ve Kara’yı okuyan günümüz insanının, Napolyon çağının anlayışını bu kitapta bugün de bulması, yapıtın kalıcılığını sağlayan sanatsal ve dilsel değerinin bir göstergesidir.” cümlesi getirilebilir?

A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

ÇÖZÜM: Paragraftaki cümlelerin konularına baktığınızda, I, II ve III numaralı cümleler geçmiş çağların tanıklığını işleyen yapıtlarla ilgilidir. “V” numaralı cümle ile bu paragrafın tamamlayıcı bir örnekle zenginleştirilmesi gerektiği görülmektedir. Dolayısıyla, “V” numaralı cümleden sonra örnek vermek için uygun bir yer olduğunu belirtmek mümkündür. Doğru cevap “E” seçeneğidir.

11. Metni İki Paragrafa Bölmek

Bir metindeki her paragraf, ele alınan konuyla ilgili bir ana düşünceyi temsil eder. Metinde farklı bir düşünceye veya konuya geçiş yapıldığında, yeni bir paragrafa başlanması gerekir. Bu tür sorularda, paragraflar arasındaki geçişlerin belirlenmesi ve iki ana düşünce arasında nasıl bir ayrım yapıldığı önemlidir.

Paragrafı ikiye bölme sorularında, iki ayrı düşüncenin işlendiği kısımlar arasında ayrım yapmak esastır. İkinci paragrafın başlangıç cümlesi, genellikle bir giriş cümlesi özelliği taşımalıdır. Bu tür sorularda doğru cevabı bulmak için genellikle paragrafın ortasında yer alan cümleler dikkate alınır.

SORU 1

(I) Editör, bir yayınevinin ayrılmaz bir parçasıdır. (II) Yayımlanacak bir eseri düzenlemek, yayıma hazırlamak ve yayımlamak gibi birçok iş ve işlevi vardır. (III) Yazarın ve eserinin seçilmesinden, nasıl yayımlanacağına kadar yayımlama işinin tüm aşamalarını kapsayan zorlu bir iştir bu. (IV) Günümüzde editörlük, yayıncılık alanında kurumsallaşamamış işlerden biridir. (V) Yazarların çoğu, editörün yaptığı işi küçümseyip onu yalnızca bir düzeltmen olarak algılar. (VI) Bu yüzden editörlüğü böyle algılayan birçok yazarın yayımlanan kitaplarında yanlışlar gözden kaçırılmaktadır.

Bu metin iki paragrafa ayrılmak istenirse, ikinci paragraf hangi cümle ile başlamalıdır?

A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI

ÇÖZÜM: Bu tür sorularda, metnin ana düşüncesinin değiştiği nokta belirlenir. I, II ve III numaralı cümleler editörlüğün genel işlevlerini ve zorluklarını anlatmaktadır. IV numaralı cümle ile konu, editörlüğün kurumsal statüsü ile ilgili bir bakış açısına geçmektedir. Dolayısıyla, doğru cevap “C” seçeneğidir.

SORU 2

(I) İngiliz şairi Browning, sayfa sayfa, her kelimeyi ayrı ayrı inceleyerek sözlük okurmuş. (II) Sözlükte tavsiyeler, eğlendirici şeyler de bulurmuş. (III) Hatta bu çalışmaya romantik bir yön de katar, ay ışığında oturup bir bir çevirirmiş sözlüğün sayfalarını. (IV) Bizde sözlükler, kütüphanelerin en kuytu köşelerinde uyuklayarak ömür tüketir. (V) Günler ve geceler boyunca “Bilinmeyen bir kelime çıksın da hatırlanalım.” diye dua ederler âdeta. (VI) Sözcüklerin bu uzun ve sessiz bekleyişleri iki kapak arasında geçer.

Bu metin iki paragrafa ayrılmak istenirse, ikinci paragraf hangi cümle ile başlamalıdır?

A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI

ÇÖZÜM: Burada, metnin konu değişimi göz önüne alındığında, I, II ve III numaralı cümleler İngiliz şairinin sözlük okuma alışkanlıklarını anlatmaktadır. IV numaralı cümle ile konunun değiştiği ve bizdeki sözlük kültürü ile ilgili bir değerlendirme yapıldığı görülmektedir. Dolayısıyla, doğru cevap “C” seçeneğidir.

SORU 3

(I) Bir zamanlar geceleri oturur, anılarımı, izlenimlerimi küçük defterlere yazardım. (II) Sonra nasıl oldu bilmem, ne o küçük defterler kaldı ne de bende o sayfalara bir şeyler karalama isteği. (III) Belki de yaşamın bin bir türlü zorluğu bana bu gündelik eğlenceyi unutturdu. (IV) Yıllardan beri çeşitli günlükler okuyorum: Gide’in, Green’in… (V) Alfred de Vigny’nin “Bir Şairin Güncesi”ni okurken adeta eski günlerime dönüyorum. (VI) Onların sayfalarındaki satırlarda bana çok tanıdık gelen şeyler buluyorum.

Bu metin iki paragrafa ayrılmak istenirse, ikinci paragraf hangi cümle ile başlamalıdır?

A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI

ÇÖZÜM: Metinde, I ve II numaralı cümlelerde anlatıcının kişisel deneyimleri ve yazma alışkanlıkları ele alınmaktadır. III numaralı cümle ile bu kişisel deneyimlerin nedenleri üzerinde durulmakta, IV numaralı cümle ise başka bir konuya, güncel günlükler okumaya geçiş yapmaktadır. Bu nedenle, ikinci paragraf IV numaralı cümle ile başlamalıdır. Dolayısıyla doğru cevap “C” seçeneğidir.

 

 

13. Paragraftaki Cümlelerin Yerini Değiştirme

 

 

Paragraf düzenlemesi, cümlelerin mantıklı bir sıraya konmasını gerektirir. Bu tür sorularda, verilen cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde sıralanması istenir. Bu sürecin başarıyla tamamlanması için dil ve düşünce birliğine özen gösterilmelidir. Aşağıda bu konuda dikkat edilmesi gereken noktaları bulabilirsiniz:

  1. Giriş Cümlesi: Her paragrafın başlangıcında bir giriş cümlesi bulunmalıdır. Bu cümle, paragrafın ana fikrini veya konusunu tanıtır. Giriş cümlesi, kendisinden önce başka bir cümlenin gelmesini gerektiren bir ifade içermemelidir. Yani, giriş cümlesi bağımsız olmalı ve önceden başka bir bilgiye ihtiyaç duymamalıdır. Örneğin, “bu nedenle,” “fakat,” “ama” gibi ifadeler genellikle giriş cümlesinde bulunmamalıdır.
  2. Cümlelerin Bağlantısı: Cümleler arasında mantıklı bir geçiş olmalıdır. Paragrafın ana fikri ve destekleyici cümlelerin sıralaması, paragrafın düşünce akışını ve dil bütünlüğünü korumalıdır.
  3. Giriş ve Sonuç Cümleleri: Paragrafların genellikle bir giriş cümlesi ve bir sonuç cümlesi bulunur. Sonuç cümlesi, genellikle ana fikri özetler ve paragrafı tamamlar.
  4. Yapısal Özellikler: Paragrafın tümdengelim (genelden özele) veya tümevarım (öelden genele) yapısında olup olmadığını göz önünde bulundurun. Bu yapı, cümlelerin sıralamasında önemli bir rol oynar.
  5. Bağlayıcı Bağlaçlar: “Ama,” “fakat,” “çünkü,” gibi bağlaçların bulunduğu yerlerde cümlelerin uyumuna dikkat edilmelidir. Bu bağlaçlar, cümleler arasındaki ilişkiyi gösterir.

Örnek 1:

I. Kehribar, milyonlarca yıl boyunca bir ağacın reçinesinin katılaşmasıyla oluşur.

II. Bu malzemenin sadece iki ülkede bulunması ve gelecekte artık kalmayacağını düşünerek, bu reçinenin yurt dışına çıkarılması yasaklanmıştır.

III. Bu kıymetli reçinenin, sarılık, guatr ve stres gibi birçok hastalığa önemli ölçüde fayda sağladığı belirtilir.

IV. Doktorlar, guatr hastalarına kehribar kolyesi takmalarını önermektedir.

V. Kehribarın bu kadar uzun süre oluşmuş olması, onun fiyatını oldukça yüksek yapar.

Cümlelerin mantıklı bir bütün oluşturması için doğru sıralama şu şekildedir:

I, V, III, IV, II

Bu sıralama doğrultusunda, “D” seçeneği, yani II ile V’in yer değiştirmesi gerektiği görülür.

Örnek 2:

I. Memleketine hizmet edebilmek için ileride öğretmen olmayı hayal ediyordu.

II. İyi bir öğretmenin öncelikle iyi bir okuyucu olması gerektiğini düşünerek çevredeki tüm kütüphaneleri araştırmaya başladı.

III. Sınavı kazandıktan sonra, öğretmen olarak atanacağı okula gidip kaydoldu.

IV. Bu kütüphanelerden her hafta bir iki kitap alarak okumaya başladığında, anlama ve anlatma becerilerinin her geçen gün daha da geliştiğini fark etti.

V. Nihayetinde, iyi bir öğretmen olarak tüm hayallerini gerçekleştirdi.

Bu cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için doğru sıralama şu şekildedir:

I, II, IV, III, V

Bu sıralama doğrultusunda, “B” seçeneği, yani II ile III’ün yer değiştirmesi gerektiği sonucuna varılır.

Bu yöntemlerle, cümlelerin doğru sıralanması ve anlamlı bir bütün oluşturulması sağlanabilir. Her zaman cümlelerin mantıklı bir geçiş sağlayıp sağlamadığını kontrol etmek önemlidir.

 

 

14. Paragraf Cümlelerini Sıralama

Paragrafların düşünce akışını doğru bir şekilde anlamak, metindeki cümlelerin yerlerini belirlemek için önemlidir. Paragrafın her bir cümlesi, belirli bir düşünce sıralamasına sahip olabilir ve bu sıralama dil bilgisi ve düşünce bütünlüğü açısından uyumlu olmalıdır. Paragraflardaki genel anlamı ifade eden cümleler genellikle paragrafın başında veya sonunda yer alır; bu cümleler, genellikle paragrafin ana fikrini ortaya koyan cümlelerdir.

Örnek:

I. Evet, İzmit ve Bursa gibi büyük sanayi şehirlerini ve körfezdeki dev fabrikaları hatırlatan bir görüntü bu.

II. Sabaha karşı şehre girerken yolun solunda sis, duman ve alevler içindeki Karabük Demir Çelik Fabrikası’nın silo şeklindeki dev bacaları hafızalarımızı yokluyor.

III. Gece yollara düşüyoruz, sabahın erken saatlerinde Safranbolu’dayız.

IV. Yolda birkaç dakika seyrettiğimiz bu devasa fabrikayı geçtikten sonra Karabük şehir merkezine giriyoruz.

V. Yalnız Safranbolu’dan önce Karabük’ten kısaca bahsetmek istiyorum.

Yukarıdaki cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?

A) I

B) II

C) III

D) IV

E) V

ÇÖZÜM: Paragrafın doğru bir şekilde sıralanabilmesi için, cümlelerin mantıklı bir sıralama oluşturması gerekir. Bu durumda doğru sıralama şu şekildedir:

  1. Gece yollara düşüyoruz, sabahın erken saatlerinde Safranbolu’dayız. (III)
  2. Yalnız Safranbolu’dan önce Karabük’ten kısaca bahsetmek istiyorum. (V)
  3. Sabaha karşı şehre girerken yolun solunda sis, duman ve alevler içindeki Karabük Demir Çelik Fabrikası’nın silo şeklindeki dev bacaları hafızalarımızı yokluyor. (II)
  4. Evet, İzmit ve Bursa gibi büyük sanayi şehirlerini ve körfezdeki dev fabrikaları hatırlatan bir görüntü bu. (I)
  5. Yolda birkaç dakika seyrettiğimiz bu devasa fabrikayı geçtikten sonra Karabük şehir merkezine giriyoruz. (IV)

Bu sıralamaya göre, baştan üçüncü cümle II numaralı cümle olur. Bu da “B” seçeneğine karşılık gelir.

15. Paragrafın Şifreleri ve Paragraf Sorularını Çözme Teknikleri

  1. Soru Önce Okunmalı: Paragraf sorularında ilk olarak sorunun kendisi okunmalıdır. Sorunun olduğu bölüm koyu yazılmıştır. Sorunun okunmadan paragrafın okunması, zaman kaybına neden olabilir. Sorunun kökünü anlamadan, paragrafı birkaç kez okuma gerekliliği ortaya çıkabilir.
  2. Paragrafın Yapısı ve Bakış Açısı: Paragrafta yapı ve bakış açısı hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Giriş cümlesi genellikle anahtar cümledir ve giriş cümlesinin anlaşılması, paragraf sorularını doğru bir şekilde çözmeyi kolaylaştırır. Ayrıca, “ana fikir” ve “yardımcı fikir” kavramlarını da iyi bilmek gerekir.
  3. Anahtar Kelimeler: Paragraf okunurken önemli görülen kelime ve ifadelerin altını çizmek faydalı olacaktır. Paragraflarda belirli anahtar kelimeler ve bakış açıları bulunur.
  4. Gözle Hızlı Okuma: Paragrafları dudaklarımızla değil, gözlerimizle ve mümkün olduğunca hızlı bir şekilde okumalıyız. Bu yöntem, zihnin metni daha çabuk algılamasını sağlar.
  5. Dikkat Dağıtıcı Faktörlerden Kaçınma: Okuma sırasında su içme, parmak çıtlatma, diz sallama gibi dikkat dağıtıcı hareketlerden kaçınılmalıdır. Beynin aynı anda iki şeye yoğunlaşması dikkat dağınıklığına yol açabilir.
  6. Soru Kökleri Üzerinde Dikkat: Paragraf sorularında, özellikle yardımcı düşüncelerle ilgili sorularda olumsuz soru köklerine dikkat etmek gerekir. Olumsuzluk ekleri (“-me”, “-ma”) içeren sorular doğru bir şekilde okunmalıdır.
  7. Cevaplar Paragraftan Gelir: Paragraf sorularının cevapları genellikle paragrafın içindedir. Bu nedenle, en kolay sorular da genellikle paragraf sorularıdır. Paragraflar genellikle olay ağırlıklı olduğundan, anlamak genellikle daha kolaydır.
  8. Sözlük Kullanımı: Anlamını bilmediğimiz kelimeleri ve deyimleri öğrenmek için sözlüğe başvurmalıyız. Türk Dil Kurumunun (TDK) kaynakları en güvenilir olanlarıdır.
  9. Bolca Soru Çözme: Paragraf sorularını doğru yapmanın bir yolu da bolca soru çözmektir. Özellikle ÖSS/YGS/LYS/ALES/TYT/AYT sorularını çözmek, sınavlara daha iyi hazırlanmaya yardımcı olabilir.
  10. Önyargıları Bir Kenara Bırakma: Paragraf sorularında önyargılar ve kişisel kabuller bir kenara bırakılmalıdır. Paragraf metni nesnel bir veri olarak değerlendirilmelidir. Metnin dışına çıkmadan somut ve objektif bir düşünce yaklaşımı benimsenmelidir.
  11. Sürekli Okuma: Paragraf sorularını doğru yapmanın bir diğer yolu da sürekli okuma alışkanlığı edinmektir. İyi bir okuyucu, metni anlamada zorluk çekmez. Okuma alışkanlığı kazanmak, sınavlarda daha başarılı olmayı sağlar.
  12. Düzenli Soru Çözümü: Paragraf sorularını düzenli aralıklarla çözmek önemlidir. Süreklilik arz eden bir çalışma, başarıyı artırır.
  13. Anahtar Kelimelerle Çalışma: Paragraf sorularında yalnızca anahtar kelimeler veya kelime grupları altı çizilmelidir. Tüm paragrafın altını çizmek, çözüme katkı sağlamayacaktır.
  14. Karşıt Düşünceler: Bazı paragraf sorularında karşıt düşünceler içeren cümleler olabilir. Bu tür cümleler genellikle ayrı seçeneklerde bulunur. Diğer seçeneklerden en yakın olanı doğru cevap olabilir.
  15. Sınavın İlk Soruları: Eğer sınavda ilk sorular paragraf soruları ise, bunları çözmeden önce bilgi isteyen sorulara yönelmek faydalı olabilir. İlk dakikalardaki konsantrasyon eksikliği, paragraf soruları için dezavantaj oluşturabilir.
  16. Kalem Kullanımı: Paragraf soruları çözülürken kurşun kalem dışında kalem kullanmamaya özen gösterilmelidir.
  17. İdeal İnsan Tipi: ÖSYM, genellikle paragraflarda ideal bir insan tipini betimler. Bu ideal tip şu özelliklere sahip olabilir:
  • Akıl ve bilime önem verir.
  • Sömürü ve savaşa karşıdır.
  • Batıl inançlara ve hurafelere karşıdır.
  • Yenilikçi ve değişimi savunur.
  • Düşünce özgürlüğünü destekler.
  • Doğanın tahribatına karşı çıkar ve sanayileşmeyi eleştirir.
  • Hoşgörülü ve saygılıdır.
  • Doğa ile iç içe yaşamayı tercih eder.
  • Eğitim ve gelişmeye önem verir.
  • Her şeyin merkezine insanı alır.
  • Evrenselliği vurgular ve milliyetçilikle dengeler.
  • Okuma alışkanlığına sahiptir.
  • Müziğin birleştirici gücüne inanır.
  • Çocukluk günlerine özlem duyar.
  • Sanatın değerini bilir ve destekler.
  • Geçmişe bağlılık gösterir ve geleceğini geçmişin izleri üzerine inşa eder.
  • Sürekli iyimserdir ve küçük şeylerden mutlu olur.
  • Azimli ve kararlıdır; umutsuzluğa kapılmaz.
  1. Okuma Alışkanlığı: İyi bir okuyucu olmanın yollarından biri, sürekli okuma alışkanlığı geliştirmektir. Küçük yaşlardan itibaren okuma alışkanlığı edinmek önemlidir. İyi bir okuyucu, metinleri anlamada zorluk çekmez. Hızlı okuma teknikleri kullanmak ve aktif okuma becerilerini geliştirmek, paragraf sorularında başarıyı artırır. Uzun süreli okuma çalışmaları, sınavlarda uzun paragraf soruları için hazırlıklı olmayı sağlar.

Cümleye Hakim Olan Duygu

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 12 dakika

Cümleler, düşüncelerimizi ifade etmenin yanı sıra duygularımızı da dile getirebileceğimiz dilsel yapılar olarak işlev görür. Bu bağlamda, cümleler çeşitli duyguları ifade edebilme kapasitelerine göre farklı kategorilere ayrılabilir. İşte cümlelerin duygusal içeriklerine göre on dört ana başlık altında sınıflandırılması:

1. Yakınma (Şikayet) Cümleleri

Yakınma ya da şikayet cümleleri, bir durumdan duyulan rahatsızlığı veya memnuniyetsizliği ifade eden cümlelerdir. Bu tür cümlelerde genellikle rahatsızlık verici bir olay ya da durum dile getirilir.

Örnekler:

  • Bundan sonra nereye gitse hiç haber vermiyor.
  • On beş yaşına bastı, hâlâ derslerini düzenlemeyi öğrenemedi.
  • Ne zaman ne yapacağını bir öğrenebilse.
  • Şirin köyümüz, birkaç yıl içinde kocaman bir beton yığınına dönüştü.
  • İnsanlar, karşılaştıkları haksızlıklar karşısında seslerini çıkarmıyor.

2. Hayıflanma Cümleleri

Hayıflanma cümleleri, geçmişte yapılmayan veya kaçırılan fırsatlar nedeniyle duyulan üzüntüyü ifade eder. Bu cümlelerde geçmişteki pişmanlıklar dile getirilir.

Örnekler:

  • Öğretmenin anlatımlarını keşke not almış olsaydım.
  • Hastalanmadan önce sağlığımın değerini bilseydim.
  • Gençlikte gezip eğlenmenin tadı bambaşkaymış.
  • O zaman param varken o evi de almış olsaydım.

3. Pişmanlık Cümleleri

Pişmanlık cümleleri, yapılan bir hata veya yanlış karar sonucunda duyulan üzüntüyü ifade eder. Bu tür cümlelerde yapılan bir eylemin ardından gelen pişmanlık dile getirilir.

Örnekler:

  • Ona bu sözleri söylememiş olmayı dilerdim.
  • Bu aracı almamız bir hata oldu.
  • Buzlu yolda bu kadar hız yapmamalıydım.

Not: Hayıflanma cümleleri, geçmişte yapılmayan işlerden duyulan üzüntüyü anlatırken, pişmanlık cümleleri mevcut bir hatadan dolayı duyulan üzüntüyü ifade eder.

4. Sitem Cümleleri

Sitem cümleleri, bir kişinin hareketlerinden veya söylediklerinden dolayı duyulan üzüntü veya kırgınlığı, öfkelenmeden yumuşak bir şekilde ifade eder.

Örnekler:

  • Davet listeye beni de eklememişsiniz.
  • Bana haber vermeden sinemaya gitmişsiniz demek ki!
  • Kendisine bunca emek verdiğim kişiyi bir kez arayıp sormak gerekirdi.
  • Bir nebze de olsa mutluluğu bize çok gördünüz.
  • Buraya kadar geldiniz ama bize uğramadınız, yazık!

Not: Sitem cümleleri, doğrudan bir kişiye hitap ederken, yakınma cümleleri başkalarına duyulan rahatsızlığı anlatır.

5. Ön Yargı (Peşin Hüküm) Cümleleri

Ön yargı ya da peşin hüküm cümleleri, bir kişi veya durum hakkında önceden edinilmiş olumlu ya da olumsuz yargıları ifade eder.

Örnekler:

  • Bu işi kesinlikle başaramaz. (Olumsuz ön yargı)
  • Bu kitap, yılın en çok okunan kitabı olacak. (Olumlu ön yargı)
  • Onun suçlu olduğunu zaten başından biliyordum.
  • Bu çocuktan sana hiç hayır gelmez.
  • O takım bu yıl da şampiyon olamaz.

6. Şaşırma Cümleleri

Şaşırma cümleleri, beklenmedik bir durum karşısında hayrete düşme veya ne yapacağını bilememe duygusunu ifade eder.

Örnekler:

  • Bu kadar aniden ayrılacağını hiç tahmin etmemiştim.
  • Sınav sonucunu yüksek beklerken, düşük gelmesi şaşırttı!
  • Ne, doktor mu oldun?

7. Özlem (Hasret) Cümleleri

Özlem ya da hasret cümleleri, geçmişte yaşanan günlerin tekrar yaşanması isteğini ya da bir yeri veya kişiyi görme arzusunu dile getirir.

Örnekler:

  • Yıllardır görmediğim köyüm hâlâ gözümün önünde.
  • Ah, eski İstanbul’un o güzelliğini özledim!
  • Eskiden bayramlar çok daha neşeli geçerdi.
  • Fırsat bulabilsem onu tekrar görebilsem ne güzel olurdu.
  • Dedemin yanında olabilseydim şu an ne kadar iyi olurdu.

8. Sevinç Cümleleri

Sevinç cümleleri, istenen veya hoş bir şeyin gerçekleşmesiyle duyulan mutluluğu ve coşkuyu ifade eder.

Örnekler:

  • Yaşasın, tatil nihayet başladı!
  • Üniversiteyi kazandığı için ne kadar mutlu olduğunu anlatamam.
  • Yıllardır görmediği oğlunu görünce sevinçten havalara uçtu.

9. Üzüntü Cümleleri

Üzüntü cümleleri, bir kişinin bir olay veya başka birinin durumu karşısında çaresizlik veya üzüntü hislerini ifade eder.

Örnekler:

  • Sınavdan kötü not aldığımı görünce moralim bozuldu.
  • O güzel kadın, birkaç yıl içinde ne kadar yaşlanmış.
  • Zavallı adam, çocuklarını yetiştirmek için ne zorluklar çekti.

10. Endişe (Kaygı) Cümleleri

Endişe ya da kaygı cümleleri, olumsuz bir durumun gerçekleşme olasılığı nedeniyle duyulan kaygıyı ifade eder.

Örnekler:

  • Acaba yolda başlarına bir şey mi geldi?
  • Bu kadar bekledik ama ya gelmezse ne olacak?

11. Küçümseme Cümleleri

Küçümseme cümleleri, bir kişi veya bir olayın önemsenmemesi, küçük görülmesi .

Örnekler:

  • O da bir şey sanıyor, okulu bitirip adam olabilecek mi?
  • Bu maçı kazanıp şampiyon olacağını mı sanıyor?
  • Sen kim, sanatçı olmak kim!
  • Bacak kadar boyuyla bize meydan okuyor.

12. Azımsama Cümleleri

Azımsama cümleleri, bir şeyin miktarının yetersiz olduğunu veya az olduğunu ifade eder.

Örnekler:

  • Bir tane mi ayakkabın var?
  • Bu kadar düşük ücretle çalışmak mümkün mü?
  • Günlerdir çalışıyorsun, ne kadar az iş yapmışsın.
  • Bu kadar pasta kime yeter ki?

13. Beklenti Cümleleri

Beklenti cümleleri, gerçekleşmesi umulan veya beklenen davranışları ya da olayları ifade eder. Beklentiler bazen gerçekleşir, bazen gerçekleşmez.

Örnekler:

  • Sınavdan yüksek bir not almayı umuyorum.
  • Annem doğum günümde bana en sevdiğim oyuncağı alacak.
  • Bu sefer bizi daha sıcak karşılayacaklarını düşünmüştük. (Gerçekleşmemiş beklenti)
  • Sözde beni işe alacaktı. (Gerçekleşmemiş beklenti)

14. Yadsıma (İnkar) Cümleleri

Yadsıma ya da inkar cümleleri, yapılan bir eylemin yapılmadığını, söylenen bir sözün söylenmediğini veya gözlemlenen bir şeyin bilinmediğini ifade eder.

Örnekler:

  • Bütün bunları ben mi söyledim?
  • Kim demiş o camı benim kırdığımı?
  • Ben hiç böyle bir şey yapar mıyım?

Bu başlıklar, cümlelerin duygusal anlamlarını belirli bir düzen içinde açıklamaktadır ve dil kullanımındaki farklılıkları anlamak açısından oldukça faydalıdır.


Şaşma Anlamlı Cümleler

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 6 dakika

Şaşma Anlamlı Cümleler

Şaşma, beklenmedik bir durum karşısında duyulan hayret ve şaşkınlık duygularını ifade eder. Şaşma anlamı taşıyan cümleler, umulmadık olaylar karşısında duygu ve düşüncelerin ortaya konduğu ifadelerdir. Bu tür cümlelerde genellikle ünlem işareti ve soru anlamlı sözcükler veya “mi” soru eki kullanılır.

Şaşma ile İlgili Açıklamalı Örnek Cümleler

Örnek 1

“Bütün soruları beş dakikada nasıl yanıtladılar!”

Bu cümlede, beklenmedik bir durum söz konusudur. Genellikle bu tür durumlar normal zaman akışının dışındadır ve hızlıca çözülmüştür. “Nasıl?” soru zarfı da cümlenin şaşma anlamı taşıdığını gösterir. Dolayısıyla bu cümle, şaşma anlamlı cümleler arasında yer alır.

Örnek 2

“Kısacık boyuyla basketbol maçının yıldızı olmuş.”

Bu cümlede, basketbol gibi uzun boyun avantaj sağladığı bir sporda, “kısacık boy” ile olağanüstü bir başarı sağlanmıştır. Bu tür beklenmedik bir durum, şaşma anlamını içerir. Cümledeki “yıldız” ifadesi de bu hayreti pekiştirir.

Örnek 3

“Bu kadar yolu yürüyerek nasıl geldin!”

Cümlede “nasıl?” soru zarfı kullanılarak, uzun mesafeyi yürüyerek kat etmenin şaşkınlık yarattığı ifade edilmiştir. Bu tür bir yolculuk ve onun sonucu karşısında duyulan hayret, cümlenin şaşma anlamlı olduğunu gösterir.

Örnek 4

“Ara sokaktan yürürken kan davalısı olduğumuz kişiler birden karşımıza çıktı mı!”

Cümlede, beklenmedik bir durum olan kan davalısı kişilerin ani bir şekilde karşıya çıkması, şaşma anlamı taşır. “mı!” soru eki cümlenin şaşma anlamı içerdiğini vurgular ve beklenmedik bir durumu ifade eder.

Örnek 5

“Ah, akşam burayı mı basacaklar!”

Cümledeki “ah!” ünlemi ve “mi?” soru eki, beklenmedik bir durum karşısında duyulan şaşkınlığı ifade eder. Bu ifade, cümlenin şaşma anlamını içerdiğini gösterir ve cümle şaşma anlamlı cümleler arasında yer alır.

Örnek 6

“Nasıl başardın acaba binanın tepesine tek başına çıkmayı!”

Cümlede “nasıl?” soru zarfı kullanılarak, bir kişinin tek başına zorlu bir görevi nasıl başardığına dair şaşkınlık ifade edilmiştir. Bu tür bir başarı ve onun oluşumu olağan dışı olduğu için cümle şaşma anlamlı cümleler arasında yer alır.

Örnek 7

“Koskoca inşaatı 5 ayda nasıl bitirdiler!”

Bu cümlede, büyük bir inşaatın kısa sürede tamamlanması beklenmedik bir durumdur. “Nasıl?” soru zarfı, bu olağanüstü durumu ifade eder ve şaşma anlamını güçlendirir. Dolayısıyla bu cümle de şaşma anlamlı cümleler arasında yer alır.

Örnek 8

“Abdullah’ın adı mı o olaya karışmış!”

Cümledeki “mi?” soru eki, beklenmedik bir gelişme karşısında duyulan hayreti ifade eder. Abdullah’ın beklenmedik şekilde bir olayla ilişkilendirilmesi, cümlenin şaşma anlamını taşıdığını gösterir.

Şaşma Anlamlı Cümleler – Ekstra Örnekler

  • “Çiçekler odaya bambaşka bir hava katmış.”
  • “Yazdığı son makale bu alanda en kapsamlı çalışma olabilir.”
  • “Aracın yol tutuşu beni kendisine hayran bıraktı.”
  • “Öğrenci dediğin budur, işte!”
  • “Eser, üslubuyla klasik yapıtlar arasına girebilir.”
  • “Şiiri okuduktan sonra bütün seyirciler onu dakikalarca ayakta alkışladı.”

Not: Şaşma cümleleri, beklenmedik ve olağan dışı durumlar karşısında hayret ve şaşkınlık duygularını ifade eder. Cümlelerde genellikle soru anlamlı sözcükler veya ünlem işaretleri kullanılarak, şaşma anlamı ortaya konur.


Masal

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 4 dakika

Masal, insanların hayal gücünün zenginliklerini ortaya koyan ve gerçek dünya ile ilişkisiz olarak, olağanüstü özelliklere sahip kahramanların başından geçen fantastik olayları konu alan bir edebi türdür. Masallar, yazarları belli olmayan ve halk arasında sözlü olarak aktarılan eserler olarak bilinir. Türk edebiyatında Keloğlan Masalları, Binbir Gece Masalları gibi önemli örnekleri bulunan masallar, zengin anlatım tarzları ve fantastik unsurları ile dikkat çeker. Masal türünde eser vermiş önemli sanatçılardan bazıları Muzaffer İzgü ve Eflâtun Cem Güney’dir.

Masalın Yapısal Bölümleri:

  1. Giriş Bölümü: Masallar genellikle “Bir varmış, bir yokmuş” veya “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde” gibi tekerlemelerle başlar. Bu giriş kısmı, masalın temelini oluşturan ve dinleyiciyi masalın hayalî dünyasına hazırlayan bölümdür. Bu aşama, “döşeme” olarak adlandırılır.
  2. Ana Olay Bölümü: Masalda asıl olayların geliştiği bölümdür. Burada, kahramanların yaşadığı maceralar ve karşılaştıkları zorluklar ayrıntılı bir şekilde anlatılır.
  3. Sonuç Bölümü: Masallar genellikle “Gökten üç elma düştü” veya “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” gibi tekerlemelerle sona erer. Bu bölüm, olayların tatlı bir sonuca bağlandığı ve genellikle dileklerle tamamlanan kısımdır.

Masalın Temel Özellikleri:

  • Hayalî Mekânlar: Masallarda olaylar gerçek dünyadan bağımsız olarak hayalî mekânlarda geçer. Örneğin, Kaf Dağı, Yedi Yerin Altı gibi fantastik yerler masallarda yer alır.
  • Zamanın Belirsizliği: Masallarda zaman, genellikle belirsizdir. Olaylar, “evvel zaman içinde” gibi soyut bir zaman diliminde anlatılır.
  • Abartılı Anlatım: Masallar, olayları abartılı bir şekilde sunar. Bu abartılar, masalların fantastik doğasını vurgular.
  • Olağanüstü Kahramanlar: Masallarda sıkça olağanüstü varlıklar yer alır. Cinler, periler, devler ve ejderhalar gibi karakterler, masalların önemli unsurlarındandır.
  • Sembol Karakterler: Masallarda bazı karakterler sembolik nitelikler taşır ve belirli toplumsal rollerin temsilcisi olarak görülür. Örneğin; padişah, vezir, köylü gibi karakterler bu türün örneklerindendir.
  • Geçmiş Zaman Kullanımı: Masallar genellikle geçmiş zaman kipinde anlatılır. Bu, masalların geleneksel ve tarihî bir anlatım tarzı taşımasını sağlar.
  • Eğitici ve Öğretici Unsurlar: Masallar, genellikle eğitici ve öğretici mesajlar içerir. Ahlaki dersler ve yaşam bilgileri masallar aracılığıyla aktarılır.
  • Tekrar Edilen Unsurlar: Masallarda tekrarlara sıkça yer verilir. Örneğin, padişahın üç oğlu olması veya gökten üç elma düşmesi gibi tekrar eden unsurlar masallarda bulunur.
  • Tatlı Bir Son: Masallar genellikle tatlı bir sonla biter. İyilik ve doğruluk ödüllendirilir, kötülük ise cezalandırılır.

Masalın Unsurları:

  • Tekerleme: Masallarda başlangıçta veya sonunda kullanılan kalıplaşmış sözlerdir. “Bir varmış, bir yokmuş” veya “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” gibi tekerlemeler, dinleyicilerin dikkatini çeker ve masalın fantastik dünyasına geçiş yapmalarını sağlar.
  • Karakterler ve Varlıklar: Masallarda yer alan varlıkların bir kısmı doğaüstü özelliklere sahiptir. Cinler, periler, devler gibi karakterler, insan özellikleri taşır ve iyilik veya kötülük gibi özelliklerle tasvir edilir.
  • Yer ve Zaman: Masallarda yer ve zaman genellikle belirsizdir. Olaylar hayalî bir mekânda ve “evvel zaman içinde” gibi soyut bir zaman diliminde anlatılır.

Cümlenin İfade Ettiği Anlam Özellikleri

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 8 dakika

1. Tanım Cümleleri

Tanım cümleleri, bir varlık ya da kavramın ne olduğunu açıklayan ifadelerdir. Bu tür cümleler, genellikle “Bu nedir?” veya “Bu kimdir?” gibi sorulara yanıt verir. Tanımlar çoğunlukla nesnel olur, ancak öznel tanımlar da mümkündür.

Örnek(ler):

  • Ünlü kişilerin kendi hayat hikayelerini kaleme aldıkları yazılara otobiyografi denir. (Nesnel tanım)
  • Bir iş, oluş, durum bildiren kelimelere fiil adı verilir. (Nesnel tanım)
  • Gözler, kalpteki duyguları yansıtan birer ayna gibidir. (Öznel tanım)

2. Öneri (Tavsiye) Cümleleri

Öneri veya tavsiye cümleleri, bir sorunu çözmek ya da daha iyi sonuçlar elde etmek amacıyla öneriler ve düşünceler sunar. Bu tür cümlelerde, genellikle nasıl yapılması gerektiğine dair bilgiler verilir.

Örnek(ler):

  • Daldaki elmayı almak için bir merdiven kullanmalısın.
  • Yolculuğa çıkarken yanına bir kitap alman iyi olabilir, böylece sıkılmazsın.
  • Bu işe sabırlı bir şekilde yaklaşman daha uygun olacaktır.
  • Kilolarından kurtulmak istiyorsan, düzenli spor yapmalısın.
  • Konuyu daha iyi anlamak istiyorsan, önce konuyu tekrar et, ardından bolca soru çöz.

3. Varsayım Cümleleri

Varsayım cümleleri, gerçekleşmemiş bir olayın gerçekleşmiş gibi ya da gerçekleşmiş bir olayın hiç gerçekleşmemiş gibi kabul edildiği ifadelerdir. Genellikle “tut ki, diyelim ki, farz edelim, düşün ki” gibi ifadelerle kullanılır.

Örnek(ler):

  • Diyelim ki bu uçağa yetişemedin, ne yaparsın?
  • Bir an için rüyalarının gerçeğe dönüştüğünü düşün.
  • Tut ki puanın yetmedi ve üniversiteye giremedin, ne yapacaksın?
  • Farz et ki sınavı geçemedin, bu durumda ne yaparsın?

4. Eleştiri Cümleleri

Eleştiri cümleleri, bir eserin, bir kişinin veya bir durumun doğru ve yanlış yönlerini belirtir. Eleştiriler genelde olumlu ve olumsuz olarak iki gruba ayrılır.

Örnek(ler):

  • Konuları açık ve anlaşılır bir dille işlemiş. (Olumlu eleştiri)
  • Hakem, son maçı çok iyi yönetmiş. (Olumlu eleştiri)
  • Bu firmanın ürünleri artık eski kalitesinde değil. (Olumsuz eleştiri)
  • Bazı öyküleri, gerçek bir öykü olmaktan çok köşe yazısına benziyor. (Olumsuz eleştiri)

5. Öz Eleştiri Cümleleri

Öz eleştiri cümleleri, bireyin kendi davranışlarını değerlendirdiği ve kendi hatalarını fark ettiği ifadelerdir. Bu cümleler kişinin kendine yönelik eleştirisini içerir.

Örnek(ler):

  • Zamanı etkili bir şekilde kullanmadığım için sınavda başarısız oldum.
  • On dört yaşına geldim ama hâlâ iyi yazı yazmayı öğrenemedim.
  • Düşünmeden konuşarak arkadaşımın kalbini kırdım.

6. Uyarı Cümleleri

Uyarı cümleleri, bir kişiyi veya kişileri yanlış davranışlardan kaçınmaları için bilgilendiren ve ikaz eden ifadelerdir. Bu cümlelerde genellikle olumsuz durumlarla ilgili hatırlatmalar bulunur.

Örnek(ler):

  • Kışın zincir takmadan yola çıkma.
  • Üzerime bu kadar fazla gelme.
  • Dilini tutmayı öğrenmezsen, etrafında kimse kalmaz.

7. Tasarı Cümleleri

Tasarı cümleleri, gelecekte yapılması planlanan veya düşünülmüş olan işleri belirten ifadelerdir. Bu tür cümlelerde gelecek hedefleri veya projeler hakkında bilgi verilir.

Örnek(ler):

  • Önümüzdeki ay bir tatil planlıyorum.
  • Yeni kitabımda farklı bir konu ele alacağım.
  • Bu projenin altından başarıyla kalkmayı hedefliyoruz.

8. Tahmin Cümleleri

Tahmin cümleleri, gözlemler, sezgiler veya mevcut verilere dayanarak gelecekte olacak olayları önceden kestirmeye yönelik ifadelerdir. Bu cümleler, genellikle mevcut durumdan çıkarımlarda bulunur.

Örnek(ler):

  • Annem şu an meraktan patlıyordur.
  • Gökyüzü bulutlarla kaplı, yağmur yağma olasılığı yüksek.
  • Şu anda öğretmen muhtemelen derse başlamıştır.

9. Olasılık (İhtimal) Cümleleri

Olasılık cümleleri, gerçekleşmesi kesin olmayan bir olayın veya durumun gerçekleşme ihtimali ile ilgili ifadelerdir. Bu cümlelerde belirli bir olasılık veya ihtimal ifade edilir.

Örnek(ler):

  • Tatilde Karabük’e gidebiliriz.
  • Kim bilir, belki yarın ya da yarından da yakın bir zamanda olur.
  • Sanıyorum o konu henüz anlatılmadı.

Fark: Olasılık cümlelerinde “ikilem” yani “öyle de olabilir, böyle de olabilir” anlamı öne çıkar. Tahmin cümlelerinde ise genellikle daha kesin bir “emin oluş” havası bulunur. Olasılık cümlelerinde kesinlik yoktur, tahmin cümlelerinde ise tecrübeye dayalı bir güven vardır.

10. Abartma Cümleleri

Abartma cümleleri, bir şeyin gerçek durumundan daha fazla veya daha az olduğunu vurgulayan ifadelerdir. Bu cümlelerde genellikle bir şeyin etkisi veya miktarı aşırı şekilde anlatılır.

Örnek(ler):

  • Adam o kadar zayıf ki üflediğimizde rüzgar gibi uçar.
  • Ağlamaktan gözlerinin yaşları neredeyse kurumuştu.
  • Pire kadar boyuyla bana kafa tutuyor.

11. İkilem (Kararsızlık) Cümleleri

İkilem cümleleri, bir konu hakkında karar verememeyi ve kararsızlığı ifade eden ifadelerdir. Bu tür cümlelerde iki veya daha fazla seçenek arasında kalınır.

Örnek(ler):

  • Acaba kazağı buradan mı almalı, yoksa diğer mağazadan mı?
  • Tiyatroya mı gitsem, sinemaya mı?
  • Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık.

İsim (Ad)

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 7 dakika

Özel İsim: Evrende yalnızca bir tane bulunan, diğer varlıklardan belirgin şekilde ayrılan varlıkları ifade eden sözcüklere özel isim denir. Özel isimler, belirli bir varlığı tanımlamak için kullanılır ve bu tür isimler büyük harfle başlar. Eğer büyük harfle başlamazsa, bu sözcüklerin cins isim olarak algılanma olasılığı vardır.

Özel İsimlere Gelen Çekim Ekleri: Özel isimlere eklenen çekim ekleri, kesme işareti ile ayrılır. Örneğin: Ali’nin, Seda’nın. Bu, özel isme ait olan bir durumu veya sahipliği ifade eder.

Özel İsimlere Gelen Yapım Ekleri: Özel isimlere eklenen yapım ekleri ise kesme işareti ile ayrılmaz. Yapım eki almış bir özel isme gelen çekim ekleri de kesme işareti ile ayrılmaz. Türkçede örnek olarak, -çe yapım eki ve -de çekim eki bulunmaktadır.

Özel İsimlere Örnekler:

  • Serhat
  • Emir
  • Ömer
  • Trabzon
  • Edirne
  • Kocaeli
  • Marmara
  • Süleymaniye Camii
  • Mehmet Akif Ersoy
  • Merve
  • Aysel
  • Büyük Baba
  • Edebiyat
  • Felsefe

Cins İsim: Aynı türden varlıkların genel adlarını ifade eden isimlere cins isim denir. Cins isimler, dilin temel yapı taşlarıdır ve çeşitli varlıkları ya da kavramları temsil ederler.

Cins İsimlere Örnekler:

  • Kedi (cins isim – hayvan adı)
  • Ev (cins isim – yapı türü)
  • Çiçek (cins isim – bitki adı)
  • Kitap (cins isim – yazılı materyal)
  • Renk (cins isim – görsel nitelik)
  • Müzik (cins isim – sanat dalı)

Cins İsimlerin Özel İsim Olarak Kullanılması: Bazı cins isimler özel isim olarak kullanılabilir. Bu durumda, cins ismin ilk harfi büyük yazılır.

Örnekler:

  • Gül (cins isim – çiçek ismi) → Gül (özel isim – insan ismi)
  • Deniz (cins isim – su kütlesi) → Deniz (özel isim – insan ismi)
  • Aşk (cins isim – duygu) → Aşk (özel isim – insan ismi)

Tekil İsimler: Sadece bir tane varlığı ifade eden isimlerdir. Bu tür isimler tekil sayılır ve belirli bir varlığı karşılar.

Örnekler:

  • Köpek (tekil isim – hayvan adı)
  • Masa (tekil isim – mobilya)
  • Kalem (tekil isim – yazı aracı)

Çoğul İsimler: Aynı türden birden fazla varlığı ifade eden isimlerdir. Çoğul isimler, -ler veya -lar ekleri ile oluşturulur.

Örnekler:

  • Köpekler (çoğul isim – hayvanlar)
  • Masalar (çoğul isim – mobilyalar)
  • Kalemler (çoğul isim – yazı araçları)

Topluluk İsimleri: Çoğul eki almadığı hâlde birden fazla varlığı ifade eden isimlerdir. Bu isimler, bir grup veya topluluk anlamı taşır.

Örnekler:

  • Gönül (topluluk ismi – bir grup insanı ifade eder)
  • Sınıf (topluluk ismi – öğrenciler grubu)
  • Takım (topluluk ismi – spor oyuncuları grubu)

Somut İsimler: Beş duyudan biriyle algılanabilen varlıkları ifade eden isimlerdir. Somut isimler, fiziksel olarak var olan ve algılanabilen nesneleri temsil eder.

Örnekler:

  • Ağaç (somut isim – görme duyusu ile algılanabilir)
  • Müzik (somut isim – işitme duyusu ile algılanabilir)
  • Şeker (somut isim – tat alma duyusu ile algılanabilir)
  • Parfüm (somut isim – koku alma duyusu ile algılanabilir)
  • Soğuk (somut isim – dokunma duyusu ile algılanabilir)

Soyut İsimler: Beş duyudan biriyle algılanamayan kavramları ifade eden isimlerdir. Soyut isimler, duyularla doğrudan algılanamayan kavramları temsil eder.

Örnekler:

  • Özgürlük (soyut isim – kavramsal bir durum)
  • Üzüntü (soyut isim – duygusal bir durum)
  • Sevgi (soyut isim – duygusal bir kavram)
  • Başarı (soyut isim – başarı durumunu ifade eder)
  • Kötülük (soyut isim – etik bir kavram)

Bu tanımlar ve örnekler, dilimizde isimlerin çeşitlerini anlamada ve doğru kullanmada önemli bir kılavuz görevi görür.


Haber (Bildirme) Kipleri

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 6 dakika
Fiillerde Kip: Bir fiilin zaman vee anlam özelliklerine göre farklı eklerle değişik biçimlere girmesine fiillerde kip denir.HABER KİPLERİ

Haber kipleri, fiilin yapılma zamanını bildiren kiplerdir. Fiil kök veya gövdelerine haber kipi ekleri getirilerek yapılır. Haber kipleri beşe ayrılır;

1. Görülen (bilinen, di’li) Geçmiş Zaman

2. Duyulan (öğrenilen, miş’li) Geçmiş Zaman

3. Şimdiki Zaman

4. Gelecek Zaman
www.z-turkce.com
5. Geniş Zaman

Görülen (Bilinen, di’li) Geçmiş Zaman: Bu haber kipinde fiil, söz söylenmeden önce gerçekleşmiştir. Fiil kök veya gövdelerine -di/-dı/-du/-dü/-tı/-ti/-tu/-tü ekleri getirilerek yapılır.

› Serdar resim çizdi. → Bu örnekte “çizmek” fiili söz söylenmeden önce gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bu fiil görülen geçmiş zaman kipindedir.

“Gel” fiilinin görülen geçmiş zaman kipinde altı farklı kişiye göre çekimlenmesi

Duyulan (Öğrenilen, miş’li) Geçmiş Zaman: Bu kipte de fiil, söz söylenmeden önce gerçekleşmiştir. Ancak söyleyen, fiilin gerçekleştiğini görmemiş, başkasından duymuş ya da öğrenmiştir. Fiil kök veya gövdelerine -miş/-mış/-muş/-müş ekleri getirilerek yapılır.

› Burak uyuyakalmış. → Bu örnekte “uyuyakalmak” fiili söz söylenmeden önce gerçekleşmiş, sözü söyleyen kişi bu olayı görmemiş, birr başkasından duymuştur. Dolayısıyla bu fiil duyulan geçmiş zaman kipindedir.

“Al” fiilinin duyulan geçmiş zaman kipinde altı farklı kişiye göre çekimlenmesi

Şimdiki Zaman: Bu kipte fiil, söz söylendiği zaman gerçekleşmektedir. Fiil kök veya gövdelerine -yor eki getirilerek yapılır.

› Alperen kitap okuyor. → Bu örnekte “okumak” fiili söz söylendiği esnada gerçekleşmektedir. Dolayısıyla bu fiil şimdiki zaman kipindedir.

“Taşı” fiilinin şimdiki zaman kipinde altı farklı kişiye göre çekimlenmesi

Gelecek Zaman: Bu kipte fiil, söz söylendikten sonra gerçekleşecektir. Fiil kök veya gövdelerine -ecek/-acak eki getirilerek yapılır.
www.z-turkce.com
› Haftaya okullar açılacak. → Bu örnekte “açılmak” fiili söz söylendikten sonra gerçekleşecektir. Dolayısıyla bu fiil gelecek zaman kipindedir.

“Yap” fiilinin gelecek zaman kipinde altı farklı kişiye göre çekimlenmesi

Geniş Zaman: Bu kip genelde fiilin herr zaman yapıldığını, yapılmakta olduğunu veya yapılacağını anlatır. Tüm zamanları kapsar. Fiil kök veya gövdelerine -r eki getirilerek yapılır.

› Her sabah süt erim. → Bu örnekte “içmek” fiili geniş zaman kipindedir.

“Sev” fiilinin geniş zaman kipinde altı farklı kişiye göre çekimlenmesi

Ek Fiilin Olumsuzu Nasıl Yapılır? Örnekler

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: ~1 dakika

Ek Fiilin Olumsuz Şekli Nasıl Yapılır? Örnekler Ek fiilin olumsuz hali, “değil” kelimesi kullanılarak oluşturulur. Bu sözcük, cümlenin diğer unsurlarıyla birleşip birlikte anlam kazanır; tek başına bir öğe olarak kullanılmaz.

Örnekler:

Başarılı değilim.

Başarılı değilsin.

Başarılı değildir.

Başarılı değiliz.

Başarılı değilsiniz.

Başarılı değillerdir.

Ek Fiilin (Ek Eylem) Olumsuz Formu ile İlgili Örnek Cümleler:

Ayşe üniversitedeyken oldukça başarılıydı. (olumlu)

Ayşe üniversitedeyken oldukça başarılı değildi. (olumsuz)

Bu köyün suyu önceden çok soğuktu. (olumlu)

Bu köyün suyu önceden çok soğuk değildi. (olumsuz)


Anlam Genişlemesi

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 4 dakika

Anlam Genişlemesi

Sözcükler ilk ortaya çıktığında genellikle belirli bir nesne veya varlık için kullanılır. Ancak zamanla, toplumsal ihtiyaçlar ve değişimlerle birlikte bu sözcükler, anlam genişlemesi sürecine girer. Yani, bir sözcüğün anlamı, başlangıçtaki belirli anlamından farklılaşarak, daha geniş bir anlam yelpazesi kazanmaya başlar.

Anlam genişlemesi, genellikle toplumsal gelişmeler ve değişimlerle doğrudan ilişkilidir. Bu süreç, bir sözcüğün ilk anlamından, daha geniş bir kavramı veya yeni bir anlamı ifade edecek şekilde dönüşmesini içerir. Dolayısıyla, başlangıçta dar bir anlam taşıyan bir sözcük, zamanla daha kapsamlı ve çeşitli anlamlar kazanabilir.

Örnekler

  • “Taşıt” kelimesi, eskiden yalnızca “atlı taşıt” anlamında kullanılıyordu. Ancak günümüzde, “motorlu araçlar” anlamında kullanılmaktadır. Bu nedenle, “taşıt” kelimesinde anlam genişlemesi yaşanmıştır.
  • “Zalim” kelimesi, başlangıçta belirli bir kişinin adı olarak kullanılıyordu. Şimdi ise “sert, acımasız” anlamlarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Burada da anlam genişlemesi söz konusudur.
  • “Açık alan” terimi, eskiden sadece “orman içindeki düz ve açık yer” anlamına geliyordu. Ancak zamanla, bu terim “iş, uğraş, meslek, araştırma” gibi çeşitli alanları ifade edecek şekilde genişlemiştir.
  • “Ödül” kelimesi, geçmişte sadece “güreş başarısına verilen mükâfat” anlamındayken, günümüzde “başarıya verilen mükâfat” anlamında kullanılmaktadır. Bu örnekte de anlam genişlemesi görülmektedir.
  • “Zengin” kelimesi, başlangıçta sadece “çok yağı olan” anlamında kullanılıyordu. Şimdi ise “varlıklı kişi” anlamında kullanılmaktadır. Burada da anlam genişlemesi yaşanmıştır.
  • “Yönetici” kelimesi, geçmişte sadece “insanın baş kısmı” anlamında kullanılıyordu. Ancak zamanla, bu kelime “bir kuruluşun başındaki kişi” anlamına gelmiştir.
  • “Musluk” terimi, eskiden belirli bir su kaynağının adıydı. Günümüzde ise “su çıkış noktası” anlamında kullanılmaktadır. Burada da anlam genişlemesi yaşanmıştır.
  • “Acı” kelimesi, geçmişte sadece “tatlı olmayan” anlamında kullanılıyordu. Günümüzde ise “ıstırap, merhamet beslemek” anlamlarında da kullanılmaktadır. Bu da bir anlam genişlemesi örneğidir.
  • “Yüz” kelimesinin ilk anlamı “surat”tı, ancak günümüzde “yüzey, cephe, taraf” anlamlarında da kullanılmaktadır.

Kullanım Örnekleri

  • Yastığın yüzeyini değiştirirsen iyi olur.
  • Havuzun yüzeyi çok kirlenmişti.

Bu şekilde, anlam genişlemesi kavramı, dilin dinamik yapısının ve toplumsal değişimlerin bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Sözcükler, zaman içinde hem eski hem de yeni anlamlar kazanarak, daha geniş bir anlam yelpazesi oluşturur.


Yoğunluk, Yoğun Anlatım Nedir?

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 11 dakika

Yoğun Anlatım Nedir?

Yoğun anlatım, bir yazıda az sözcükle çok şey anlatabilme sanatıdır. Bu tür bir anlatımda, kelimelerin arkasında duygu ve düşünce zenginliği yer alır. Bir cümle veya paragraf, yüzeysel olmaktan uzak, derin ve anlamlı ifadelerle doludur. Yoğunluk içeren anlatımlar, genellikle birden fazla yorumlanabilir ve farklı anlamlar çıkarılabilir. Bu, yazının hem duygu hem de düşünce yönünden zengin olduğunu gösterir.

Bir anlatımda yoğunluk varsa, o anlatım yüzeysel kalmaz. Anlatımda tek bir düşüncenin arkasında birden fazla düşünce bulunur, yani anlatımda derinlik ortaya çıkar. Bu tür anlatımların en iyi örnekleri, atasözleri, deyimler ve özdeyişler gibi kısa fakat derin anlamlar taşıyan ifadelerdir. Yoğunluk, bir cümlenin içerdiği derin anlamlar ve çok yönlülük ile anlaşılır.

Yoğun Anlatım İle İlgili Açıklamalı Örnekler

Örnek 1

“Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.”

Bu cümlede yoğun anlatım, iki sözcük ile sağlanmıştır: “ağaç” ve “odun”. Ağaç, canlılığı, gelişimi ve üretkenliği temsil ederken, odun kuruluğu, üretimsizliği ve hareketsizliği simgeler. Necip Fazıl, bu cümle ile aslında insanlara seslenir: İnsan eğer gelişim ve yaratıcılık peşinde değilse, bir odun gibi donuk ve işlevsiz olur. Renkli ve canlı bir yaşam sürmek yerine, durağan ve anlamsız bir yaşam sürer. Bu da anlatımda yoğunluk kavramını açıklar.

Örnek 2

“Kar taneleri, birbirimize zarar vermeden de yol alabileceğimizi ne güzel anlatır.”

Bu cümlede yoğunluk, “kar taneleri” ifadesi etrafında yoğunlaşmıştır. Kar taneleri, düşene kadar birbirlerine değmeden ve zarar vermeden yol alır. Burada insanlara yapılan vurgu, insanların da aynı şekilde nezaketli ve anlayışlı olması gerektiğidir. İnsanlar, başkalarına zarar vermeden de yaşamlarını sürdürebilirler. Bu anlatımda yoğunluk, kar tanelerinin basit bir doğa olayı olmasından ziyade, insanların sosyal hayatına dair derin bir anlam taşıması ile ortaya çıkar.

Örnek 3

“İstediği yere konamayan bir kuş, havada esirdir.”

Bu cümlede yoğun anlatım, “kuş” ve “esir” kelimeleri etrafında şekillenmiştir. Kuş, özgürlüğü ve bağımsızlığı simgeler. Fakat kuş, istediği yere uçup konamazsa, o zaman özgürlüğü elinden alınmış, tutsak bir hale gelmiş demektir. Bu benzetme, insan hayatına da işaret eder: İnsan, özgürlüğünü kısıtlayan şartlar altında, tıpkı bir kuş gibi esir düşebilir. Bu cümlede anlatımda yoğunluk, kuşun simgesel olarak özgürlükle ilişkilendirilmesi ile sağlanmıştır.

Örnek 4

“Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi vardır.”

Bu cümlede yoğun anlatım, “dünya” sözcüğü üzerinden yapılmıştır. Dünya, sadece fiziksel bir mekân olarak değil, aynı zamanda insanın tüm dünya hayatına dair hırs ve arzularını simgeler. Dünyaya düşkün olan insan, sürekli olarak yeni dertler edinir. Bu cümlede, fanilik ve geçicilik vurgulanarak, insanın yalnızca bu dünyaya odaklanmaması gerektiği ifade edilmiştir. Kişinin öbür dünya için de hazırlık yapması gerektiği anlatılmaktadır. Bu da cümlenin yoğunluğunu artıran unsurdur.

Örnek 5

“Bazen bir kelebeğin ömrü kadardır hayat; ne kırmaya gelir ne de kırılmaya.”

Bu cümlede yoğun anlatım, “kelebek” sözcüğü ile sağlanmıştır. Kelebek, kısa ömürlü ve narin bir varlıktır. Hayatın da kırılgan ve geçici olduğu, insanın kimseyi kırmaması gerektiği düşüncesi bu benzetmeyle vurgulanmaktadır. İnsan hayatı, geleceği belirsiz, hassas ve anlık olabilir; bu yüzden insan, hem kendisini hem de başkalarını incitmemelidir. Bu anlatım, hayatın ne kadar kısa ve değerli olduğunu ifade eden yoğun bir anlama sahiptir.

Aşağıdaki Cümlelerde Yoğunluk İlkesi

Cümle 1

“Az şeye sahip olmanın köleliği de az olur, yaşasın asil yoksulluğum!”

Bu cümlede yoğun anlatım, “asil yoksulluk” kavramı etrafında kurulmuştur. Yoksulluk, genellikle olumsuz bir durum gibi algılansa da, burada onurlu ve özgür bir yoksulluk söz konusudur. Fazla mala sahip olmanın getirdiği yük ve bağımlılık ile mücadele etmek yerine, azla yetinen ve özgür kalabilen biri, daha bağımsız ve güçlü olabilir. Yoksulluğun asilliği, insanın hırslarına ve tutkularına kapılmaması ile ortaya çıkar. Bu cümlede, yoksulluğun olumlu bir değer haline gelmesiyle anlatımda yoğunluk sağlanmıştır.

Cümle 2

“Gerçek dostlar yıldızlara benzer; karanlık çökünce ilk onlar görünür.”

Bu cümlede yoğun anlatım, “yıldızlar” üzerinden yapılmıştır. Yıldızlar, karanlık çöktüğünde ortaya çıkar, tıpkı gerçek dostlar gibi. İnsan, zor zamanlarında gerçek dostlarını tanır, tıpkı karanlıkta yıldızların ortaya çıkması gibi. Bu benzetmeyle, dostluğun değerli ve kalıcı olduğu, sadece zorluk anlarında anlaşıldığı ifade edilmektedir. Yıldızlar ile dostlar arasındaki ilişki, derin bir anlam yoğunluğu oluşturur.

Cümle 3

“Yumuşak huylu isem kim demiş uysal koyunum; kesilir belki ama çekmeye gelmez boynum.”

Bu cümlede yoğun anlatım, “uysal koyun” ve boyun eğmek kavramları üzerinden kurulmuştur. Bir kişi, nazik ve yumuşak huylu olabilir, fakat bu onun her şeye boyun eğeceği anlamına gelmez. Kesilmek, yani her türlü zorlukla karşılaşmak mümkündür, fakat onurundan taviz vermemek, bu cümlenin yoğunluğunu artırır. Cümledeki anlatım, insanın nazik görünüşü ardında, güçlü ve dirençli bir kişilik barındırabileceğini ifade eder.

Cümle 4

“Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir.”

Bu cümlede yoğun anlatım, “hafif” ve “derin” acılar arasındaki fark ile yapılmıştır. Hafif acılar, kolayca dile getirilebilir; fakat derin ve zor acılar, ifade edilemeyecek kadar büyük ve ağırdır. Derin acılar, insanın iç dünyasında bir sessizlik yaratır ve bu sessizlik, acının ne kadar büyük olduğunun bir işaretidir. Cümlede, acının büyüklüğü ile onun dilsiz oluşu arasında kurulan ilişki anlatımda yoğunluk sağlar.

Sonuç

Yoğun anlatım, az sözcükle büyük anlamlar ifade edebilme yeteneğidir. Anlatımda yoğunluk, bir cümlenin içerdiği derinlik, duygu zenginliği ve çok katmanlı anlamlar ile ortaya çıkar. Atasözleri, deyimler ve özdeyişler gibi kısa ifadeler, anlatımda yoğunluğun en güzel örneklerini oluşturur.


Cümle Çeşitleri

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 16 dakika

Yüklemlerine Göre Cümle Çeşitleri

Eylem Cümlesi: Yüklemi, çekimli eylem olan cümlelerdir. Eylem cümlelerinde yüklem, bir eylemi, hareketi ya da oluşu ifade eder.

  • Örneğin: “Kendine iyi bakmasını bilir.” Burada “bakmasını” eylemi ifade eder ve yüklem çekimlidir.
  • Bir diğer örnek: “Bu kurumun kurallarına uymalısınız.” Burada “uymalısınız” yüklemi, bir eylemi ve gerekliliği belirtir.

Ad (İsim) Cümlesi: Yüklemi, ekeylem almış bir ad soylu sözcük olan cümlelerdir. Ad cümlelerinde yüklem, bir eylem değil, ad soylu bir ifade olabilir.

  • Örneğin: “Korkunun ecele faydası yoktur.” Burada “faydası” bir isimdir ve yüklem, ekeylemli bir ad sözcüğüdür.
  • Başka bir örnek: “Öfke baldan tatlıdır.” Yüklem “tatlıdır” bir ekeylemdir ve ad soyludur.

Yüklemlerinin Yerine Göre Cümleler (Öğe Dizilişine Göre Cümleler)

Kurallı (Düz) Cümle: Yüklemin, cümlenin sonunda bulunduğu cümlelere denir.

  • Örneğin: “Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu.” Burada “gösteren” yüklem cümlenin sonunda yer almaktadır.
  • Başka bir örnek: “Dağı başına kış gelir, insanın başına iş gelir.” “Gelir” yüklemi cümlenin sonunda bulunmaktadır.

Kuralsız (Devrik) Cümle: Yüklemin, cümlenin başında veya ortasında bulunduğu cümlelere denir.

  • Örneğin: “Bir fırtına tuttu bizi.” Burada yüklem “tuttu” cümlenin başında yer almaktadır.
  • Bir diğer örnek: “Sende olduğumun itirafıdır bu sözler.” Yüklem “itirafıdır” cümlenin ortasında bulunmaktadır.

Eksiltili Cümle: Yüklemi mevcut olan ancak tamamlanmamış cümlelerdir. Bu cümlelerde bazı ögeler eksik olabilir ve genellikle sonlarına üç nokta (…) eklenir.

  • Örneğin: “Borç vermekle, düşman vurmakla…” Cümlenin tamamlanmamış olduğunu belirten üç nokta kullanılmıştır.
  • Başka bir örnek: “Kır atın yanında duran, ya huyundan ya suyundan…”. Burada da benzer şekilde üç nokta eksik kısmı belirtir.

Anlamlarına Göre Cümleler

Olumlu Cümle: Eylemin gerçekleştiğini ya da yargının var olduğunu belirten cümlelerdir.

  • Örneğin: “Ünlü şair üç yıl önce öldü.” Burada yüklem, bir eylemin gerçekleştiğini ifade eder.
  • Başka bir örnek: “Bugün iki banka soyulmuş.” Yüklem, eylemin tamamlandığını belirtir.

Olumsuz Cümle: Eylemin gerçekleşmediğini ya da yargının bulunmadığını belirten cümlelerdir. Olumsuzluk, “-me, -ma, -sız, -siz, -mez, -maz” ekleri veya “değil” ve “yok” kelimeleri ile sağlanır.

  • Örneğin: “Bu havada dışarı mı çıkılır?” (Çıkılmaz.) Burada olumsuzluk, soru anlamıyla birlikte verilmiştir.
  • Bir diğer örnek: “Ne bir arayanı var ne de soranı.” Burada da yüklemde olumsuzluk vardır, anlam olarak yokluk ifade edilir.

Soru Cümlesi: Soru anlamı taşıyan cümlelerdir ve soru zamiri, soru sıfatı, soru zarfı ya da soru eki ile oluşturulabilir.

  • Örneğin: “Kahvaltı yapmadan işe mi gidilir?” Burada cümle soru anlamı taşır.
  • Başka bir örnek: “Bu kedi ne zaman gülecek?” Burada da soru anlamı net bir şekilde ifade edilmiştir.

Ünlem Cümlesi: Çeşitli duyguların coşkulu şekilde ifade edildiği cümlelerdir.

  • Örneğin: “Ah! Ne kadar da güzel.” Burada ünlem, duyguyu coşkulu bir şekilde ifade eder.

Emir Cümlesi: Genellikle emir kipi kullanılarak kurulan cümlelerdir ama diğer kiplerle de kurulabilir.

  • Örneğin: “Bundan sonra kimse yerinden kalkmayacak.” Burada yüklem emir kipinde olmasa da bir talimat içermektedir.
  • Başka bir örnek: “Hemen gel.” Burada yüklem doğrudan bir emir verir.

İstek Cümlesi: İstek bildiren cümlelerdir.

  • Örneğin: “Artık işimizi kendimiz yapalım.” Burada bir istek ve öneri ifade edilmiştir.
  • Başka bir örnek: “Ah bir zengin olsam.” Burada zengin olma isteği dile getirilmiştir.

Koşul (Şart) Cümlesi: Çoğunlukla şart kipi eki “-sa, -se” ile yapılan cümlelerdir ve bu cümlelerde yan cümlecik, temel cümlenin zarf tümlevi görevindedir.

  • Örneğin: “Planlı çalıştı mı başarılı olur.” Burada çalışmanın planlı olması koşulu, başarının sağlanmasına bağlanmıştır.
  • Başka bir örnek: “Haftada bir su vermek gerekir çiçeklere.” Burada su vermenin gerekliliği vurgulanır.

Yapılarına Göre Cümleler

Basit Cümle: Tek bir yüklemi bulunan ve tek bir yargı içeren cümlelerdir. Cümlenin uzunluğu basitliğini etkilemez, önemli olan yalnızca bir yüklem içermesidir.

  • Örneğin: “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.” Burada tek bir yüklem vardır.
  • Başka bir örnek: “Dün akşamki arkadaş toplantısında ilkokul yıllarımızdan söz ettik uzun uzun.” Burada da yüklem yalnızca bir tane ve cümle basittir.

Bileşik Cümle: Bir temel yargı ve onu tamamlayan en az bir yan yargıdan oluşur. Temel yargı, ana cümlenin yüklemini içeren ve yan cümleciklerin belirttiği yargıyı bağlayan cümledir.

  • Örneğin: “Minareyi çalan kılıfını hazırlar.” Burada “hazırlar” temel yargıyı belirtirken “çalan” yan cümleciktir.
  • Bir diğer örnek: “Ağladıkça dağlarımız yeşerecek.” Burada “yeşerecek” temel cümle yüklemi, “ağladıkça” ise yan cümleciktir.

Girişik Bileşik Cümle: Yan cümleciğin eylemsilerle yapıldığı bileşik cümlelerdir.

  • Örneğin: “Akacak kan damarda durmaz.” Burada yan cümlecik eylemsi ile yapılmış bir bileşik cümledir.

İç İçe Bileşik Cümle: Yapıca bağımsız bir cümlenin, başka bir cümlenin öğesi olarak yer aldığı bileşik cümledir.

  • Örneğin: “Öğrencilerden biri: ‘Bu konuyu hiç anlamadım’ dedi.” Burada iç içe geçmiş cümle yapısı bulunur.
  • Bir diğer örnek: “Gün olur, biz de gideriz buralardan.” Burada bir cümlenin başka bir cümlede öğe olarak yer aldığı bir yapı vardır.

Şartlı Bileşik Cümle: Yan cümleciğin “-sa, -se” ekiyle yapıldığı bileşik cümlelerdir.

  • Örneğin: “Yağmur yazmazsa köye gideceğiz.” Burada yan cümlecik, temel cümlenin zarf tümlevi görevindedir.

İlgi Cümlesi (Ki’li Bileşik Cümle): Yan cümleciğin “ki” bağlacıyla oluşturulduğu bileşik cümledir.

 

 

 

Cümlede Anlam Özellikleri

Doğruluk: Türkçede doğruluk, cümlenin söz dizimi kurallarına uygun olarak oluşturulmasını ifade eder. Cümlenin öğeleri arasında uyum sağlanmalı ve öğe dizilişinde mantıksal tutarlılık da gözetilmelidir. Eğer bu doğruluk sağlanmazsa, cümlede anlatım bozukluğu ortaya çıkar. Örneğin:

  • Yanlış: “Kitabı aldı, baktı.”
    • Bu cümlede anlatım bozukluğu bulunmaktadır çünkü “kitaba baktı” şeklinde düzeltilmelidir. Burada, kitaba kelimesi eylemi doğru ifade eden nesne olarak kullanılmalıdır.

Duruluk: Duruluk, duygu ve düşünceleri yalnızca gerekli ve yeterli sözcüklerle ifade etmektir. Dilin pürüzsüz kullanımı, anlama hizmet etmeyen sözcüklerin yazıdan çıkarılmasını gerektirir. Bu bağlamda örnekler:

  • “Arkadaşımla yıllarca karşılıklı mektuplaştık.”
  • “Merdivenden aşağı indim.”
  • “Sıcaklık, sıfırın altında eksi on dereceydi.”

Duruluğu bozan etmenler şunlardır:

  • Anormal şekilde süs ve özenti merakı: Gereksiz süslemeler ve aşırı özentiler dilin duruluğunu bozar.
  • Gereksiz bağlaçlar ve sözcükler: Anlamı karmaşıklaştırır ve gereksiz detaylarla doldurur.
  • Eş anlamlı veya aynı anlamı veren sözcüklerin aynı yerde kullanılması: Bu, metnin sade ve net kalmasını engeller.

Açıklık: Açıklık, anlatılmak istenen düşüncenin net ve anlaşılır bir şekilde ifade edilmesidir. Cümlede açıklığı bozan etmenler ise şunlardır:

  • Sözcüklerin ve öğelerin yerinde kullanılmaması: “Bilgi, en iyi okulda öğrenilir.” (Bu cümlede en iyi bilgi anlamı verilmek isteniyorsa, cümle açıklığı sağlamaz.)
  • Sözcük ve ek eksikliği: Anlam eksikliklerine neden olur ve netlik kaybına yol açar.
  • Sözcüğün hangi anlamda kullanıldığının belli olmaması: Örneğin, “Genç kız uzun süre annesine baktı.” ifadesi hangi anlamda kullanıldığının net olmamasına yol açar.
  • Yanlış yapılan karşılaştırmalar: “Ben, çiçeği annemden daha çok severim.” gibi yanlış karşılaştırmalar anlam karmaşasına neden olur.

Akıcılık: Akıcılık, cümlenin kolay söylenen, anlamı ve üslûbu açısından okunması ve anlaşılması kolay olan bir anlatımı ifade eder. Söyleniş, okunuş ve biraz da anlama kolaylığı, cümlenin akıcılığını belirler. Cümlelerin, sözcüklerin, hecelerin ve seslerin birbiriyle uyumlu olması, anlaşılabilirliği artırır ve metni ilgi çekici hale getirir. Tekerlemeler gibi örnekler akıcı olmayan anlatımları gösterebilir.

Not: Akıcılığın sanatlı durumu ise aliterasyondur. Bu, belirli bir sesin veya ses grubunun tekrarıyla sağlanan akıcılığı ifade eder.

Doğallık: Doğallık, anlatıcının duygu ve düşüncelerini olduğu gibi, içten ve samimi bir şekilde ifade etmesidir. Bu, yapaylık ve özentiliğin zıttıdır. Doğal bir anlatım, okuyucuya gerçek bir duygu ve dürüstlük hissi verir.

Yalınlık (Sadelik): Yalınlık, cümleyi gereksiz söz sanatlarına başvurmadan, mecazsız ve mütevazı bir biçimde anlatma şeklidir. Anlamın, az ve bilindik sözcüklerle aktarılması temeline dayanır. Anlatım, gereksiz imgelerden, mecazlardan, süslerden ve söz sanatlarından arındırılır. Yaşayan dil kullanılmazsa, sadelik sağlanamaz.

Not: Atasözleri ve özdeyişler (aforizmalar, vecizeler) yalın bir anlatıma sahiptir.

  • Örneğin: “Bilgimiz ölçüsünde özgürüz.” – Platon

Not: Pekiştirme ve kuvvetlendirme yalınlığı bozmaz.

  • Örneğin: “Geldim, gördüm, yendim.” – Napolyon

Özgünlük: Özgünlük, bir anlatımın kendine has olma ve diğerlerinden benzememe durumudur. Bu, yaratıcı ve benzersiz bir anlatım tarzını ifade eder.

Yoğunluk: Yoğunluk, özlü anlatım . Bu, az sözcükle çok ve derin anlam içeren anlatımları ifade eder. Kısa ve öz bir biçimde derin anlamlar ifade etme yeteneğidir.


Tanık Gösterme

Eylül 11, 2024 Okuma süresi: 8 dakika

Bir düşünceyi daha güçlü bir biçimde aktarmak ve inandırıcılığını artırmak amacıyla, önemli ve tanınmış kişilerin sözlerinden veya atasözlerinden yararlanma yöntemine tanık gösterme adı verilir. Yazar, ortaya koyduğu düşünceyi sağlam temellere oturtmak ve okuyucuyu ikna etmek amacıyla, o konuda uzman olan, güvenilen ve toplum tarafından kabul görmüş kişilerin görüşlerine başvurur. Bu yöntem, düşüncenin inandırıcılığını güçlendirerek, okuyucunun yazarın düşüncesine daha kolay katılmasını sağlar.

Tanık Göstermenin Temel Özellikleri

  1. Kişilerin görüşleri birebir alınıp tırnak içerisinde gösterilebileceği gibi, dolaylı anlatım yoluyla da sunulabilir. Bu da yazarın, tanık gösterilen kişinin sözünü olduğu gibi mi aktardığı, yoksa kendi anlatımına mı kattığını gösterir.
  2. Anlatımda somutlaştırma ve inandırıcılık esas alınır. Tanık gösterilen kişi veya sözü, düşüncenin daha somut ve anlaşılır olmasına katkıda bulunur.
  3. Tanık gösterilen kişi, toplum tarafından kabul görmüş, güvenilen ve o alanın uzmanı olan birisi olmalıdır. Bu, düşüncenin güvenilirliğini artırır.
  4. Yazar ile tanık gösterilen kişi, çoğunlukla aynı görüştedir. Yazar, kendi fikrini desteklemek için bu kişilerin sözlerine başvurur.
  5. Tanık gösterilen söz, genellikle tırnak işareti ile belirtilir ve doğrudan aktarılır. Ancak dolaylı anlatımla da sunulabilir.
  6. Tanık gösterme paragraflarında genellikle ana düşünce, tanık gösterilen sözde saklıdır. Paragrafa anlam kazandıran ve esas mesajı veren, bu tanık gösterilen söz olur.
  7. Tanık gösterme, yazarın kendi görüşünün doğruluğunu pekiştirmek amacıyla kullanılır. Yazar, okuyucuya kendi düşüncesinin haklılığını vurgular.
  8. Atasözleri ve özdeyişler, tanık göstermede sıkça başvurulan ifadelerdir. Bu sözler, genel kabul görmüş ve yaygın olarak bilinen, inandırıcılığı yüksek olan ifadelerdir.
  9. Tanık gösterme, çoğu zaman örneklendirme ile karıştırılabilir. Ancak aralarındaki en temel fark, tanık göstermede sözün ön planda olması, örneklendirmede ise isimlerin kullanılmasıdır. Tanık göstermede kişinin sözü aktarılırken, örneklendirmede o kişinin adı zikredilir.
  10. Tanık gösterme, sadece başkasının sözüne dayalı olmak zorunda değildir. Yazar, o kişinin kendi fikrinde olduğunu belirterek de tanık gösterme yapabilir.

Tanık Gösterme ile İlgili Örnekler

Örnek 1

Hedefi olmayan, bir şey üretmeyen bir insanın toplumda yeri yoktur. İnsanlar, ancak ortaya koyduklarıyla topluma katkıda bulunabilirler. Bir insanı değerli kılan en önemli özellik, yaratıcılığı ve üretkenliğidir. Bu yüzden insan, sahip olduğu bu meziyetle kendini göstermelidir. Yoksa, madde olarak insanın bir değeri yoktur. İşte bu noktada Necip Fazıl, “Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.” diyerek bu durumu en iyi şekilde ifade etmiştir.

Açıklama: Bu paragrafta yazar, insanın üretkenliği ve yaratıcılığı üzerinden bir düşünce ortaya koymaktadır. İnsanların topluma katkıda bulunmalarının önemini vurgulamak için Necip Fazıl‘ın sözünü tanık göstermiştir. Burada yazar, kendi düşüncesini somutlaştırmak ve inandırıcılığı artırmak amacıyla ünlü bir şairin sözünü kullanmıştır.

Örnek 2

Başarı, sadece bir kerede elde edilen bir şey değildir. Her defasında denemek ve hatalardan ders alarak ilerlemek gerekir. İnsanlar hemen her işte başarılı olamayabilir. Ancak önemli olan, başarısızlıkların ardından yeniden denemektir. Bunun üzerine Nelson Mandela, “Hayattaki en büyük zafer, asla düşmemekte değil, her düştüğünde ayağa kalkmakta yatar.” sözüyle bu düşünceyi desteklemektedir.

Açıklama: Bu örnekte yazar, insanların karşılaştıkları zorluklardan yılmadan yeniden denemeleri gerektiğini anlatmak için Mandela‘nın özdeyişine başvurmuştur. Nelson Mandela‘nın bu sözü, tanık gösterme yöntemine örnek teşkil etmektedir.

Örnek 3

İyilik yapan insanlar, nadiren yaptıkları bu davranıştan pişman olurlar. İnsanın hayatında yaptığı güzel ve yararlı işler, onu toplum nezdinde değerli kılar. Bu nedenle kimse iyilik yapmaktan geri durmamalıdır. Çünkü Voltaire, “Her insan, yapmadığı tüm iyiliklerden suçludur.” diyerek bu konuyu oldukça etkileyici bir biçimde dile getirmiştir.

Açıklama: Yazar, burada insanın iyilik yapma davranışını överek, Voltaire‘in sözüne yer vermiştir. Bu paragrafta ana düşünce, Voltaire‘in sözüdür ve tanık gösterme yöntemiyle okuyucuya aktarılmıştır. Sözün tırnak işareti içinde verilmesi, tanık göstermenin belirgin bir özelliğidir.

Örnek 4

Bir insana güzel sözler söylemek, her zaman karşımızdakinin hoşuna gider. Ancak eleştirildiğimizde, eleştiriyi yapan kişiyi pek sevmeyiz. Halbuki yapıcı eleştiriler, bizim gelişimimize katkı sağlar. İşte bu yüzden atalarımız, “Kusurlarınızı size söyleyebilecek arkadaşlar bulun.” diyerek eleştirinin önemine vurgu yapmıştır.

Açıklama: Bu paragrafta yazar, eleştirinin öneminden bahsetmektedir. Eleştirinin insan gelişimindeki rolünü anlatırken, tanık olarak bir atasözünü kullanmıştır. Yazar, bu sözü okuyucunun üzerinde daha fazla etkili olmak ve düşüncesini sağlamlaştırmak için tanık göstermede kullanmıştır.

Tanık Gösterme ile Örneklendirme Arasındaki Fark

Tanık gösterme ve örneklendirme, bazı durumlarda birbiriyle karıştırılabilir. Ancak, iki yöntem arasında belirgin farklar vardır. Tanık göstermede başkasının sözü veya özdeyişi ön plana çıkar ve yazar, bu sözü kullanarak düşüncesini destekler. Örneklendirme ise isimlerin veya olayların ön plana çıkarıldığı bir yöntemdir. Tanık göstermede tırnak işareti içerisinde aktarılan sözler, yazarın düşüncesini pekiştirmek amacıyla kullanılırken, örneklendirmede ise verilen isimler ve olaylar, düşüncenin somutlaştırılmasına hizmet eder.