Deneme Nedir?
Deneme, yazarın kişisel görüşlerini ve düşüncelerini özgür ve samimi bir şekilde ifade ettiği bir yazı türüdür. Bu türde, yazar genellikle kendi bakış açısını, duygularını ve düşüncelerini paylaşır. Denemenin en tanınmış ismi dünyada Fransız yazar Montaigne’dir. Türk edebiyatında ise deneme türünün önemli isimlerinden biri Nurullah Ataç’tır. Diğer dikkate değer Türk deneme yazarları arasında Ahmet Haşim, Suut Kemal Yetkin, Falih Rıfkı Atay, Melih Cevdet Anday, Mehmet Kaplan ve Cemil Meriç gibi isimler bulunmaktadır.
Denemenin Özellikleri:
Örnek Deneme:
“İnsan, gördüğü şeyleri her zaman aynı şekilde görmez. Şu anda arkamdaki kitaplıkta duran vazoyu hayalimde canlandırmak istiyorum. O vazonun nasıl bir şey olduğunu hatırlamaya çalışıyorum; rengi ve desenleri nasıl bir görünüşe sahipti, bilmiyorum. Sorular zihnimde genişledikçe, o vazonun varlığından bile şüphe etmeye başladım. Çevremizdeki nesneler kaybolduğunda, onların yokluğunu aniden hissedecek kadar bizimle olan ve yaşamımıza dokunan şeyleri çoğu zaman görmekten uzağız. Ancak bazı anılar, bilinmez nedenlerle, gördüğümüz halde göremediğimiz bir şeyi hatırlamamızı sağlar ve tüm düşüncelerimizi onun etrafında şekillendirir.” (Suut Kemal Yetkin)
Bu tür yazılar, kişisel görüşlerin ve deneyimlerin samimi bir biçimde paylaşıldığı ve okuyucuya yazarın iç dünyasını yansıttığı metinlerdir.
Bu açıklama ve örnekler, denemenin temel özelliklerini ve uygulama biçimlerini daha ayrıntılı ve özgün bir şekilde sunmaktadır.
Yorumlar
Edebiyat dünyasının en özgür, en kişisel ve belki de en cesur alanlarından biri olan deneme, yazarın herhangi bir konudaki duygu, düşünce ve gözlemlerini kesin sonuçlara varma zorunluluğu olmadan, samimi bir üslupla kaleme aldığı bir yazı türüdür. Adını, türün kurucusu kabul edilen Fransız yazar Michel de Montaigne'in 16. yüzyılda yayımladığı "Essais" (Denemeler) adlı eserinden alır. "Essai" kelimesinin Fransızcadaki kök anlamı "denemek, teşebbüs etmek"tir. Bu etimolojik köken, türün temel felsefesini de özetler: Yazar, bir konuyu bilimsel bir kesinlikle kanıtlamak yerine, o konu etrafında düşünsel bir gezintiye çıkar, kendi zihninin labirentlerinde dolaşır ve okuru da bu serüvene davet eder.
Denemenin en belirgin özelliği öznellik ve samimiyettir. Bir makalenin aksine, denemede yazarın kişiliği, dünya görüşü, ruh hali ve entelektüel birikimi metnin her satırına siner. Yazar, "ben" dilini kullanarak okurla doğrudan bir bağ kurar. Bu, adeta bir arkadaşla yapılan entelektüel bir sohbet gibidir. Konu sınırlaması yoktur; bir karıncanın yürüyüşünden evrenin sırlarına, yalnızlık hissinden toplumsal bir olaya kadar her şey bir denemenin konusu olabilir. Önemli olan, konunun kendisinden çok, yazarın o konuya nasıl yaklaştığı, hangi pencerelerden baktığı ve zihninde nasıl bir yolculuk yaptığıdır. Bu yüzden deneme, kanıtlama zorunluluğunun olmayışı ile diğer düşünce yazılarından keskin bir şekilde ayrılır. Amaç, bir tezi ispatlamak değil, bir düşünceyi farklı yönleriyle irdelemek, sorular sormak ve okurun zihninde yeni kapılar aralamaktır.
Türk edebiyatında deneme türü, özellikle Cumhuriyet döneminde büyük bir gelişim göstermiştir. Batılı anlamda ilk örnekleri Tanzimat ve Servet-i Fünun dönemlerinde görülse de, türün kimliğini bulması ve ustalarını yetiştirmesi Cumhuriyet ile birlikte olmuştur. Bu alanda akla gelen ilk ve en önemli isimlerden biri Nurullah Ataç'tır. Ataç, kendine has üslubu, devrik cümleleri ve dildeki özleşme çabalarıyla Türk denemeciliğine yeni bir soluk getirmiştir. Onun yazıları, sadece bir konuyu işlemekle kalmaz, aynı zamanda dilin sınırlarını zorlayan birer edebi metin niteliği taşır. Suut Kemal Yetkin, Sabahattin Eyüboğlu, Melih Cevdet Anday ve Salah Birsel gibi isimler de Türk edebiyatında deneme türünün en güçlü temsilcileri arasında yer alarak bu alanı zenginleştirmişlerdir. Onların kaleminde deneme, hem bir düşünsel özgürlük alanı hem de estetik bir haz kaynağı haline gelmiştir.
İyi bir deneme, dağınık bir düşünce yığını değildir. Her ne kadar serbest bir yapısı olsa da, kendi içinde bir bütünlüğü, akıcılığı ve mantıksal bir kurgusu vardır. Yazar, düşüncelerini bir orkestra şefi gibi yönetir; farklı fikirleri bir araya getirir, aralarında köprüler kurar ve sonunda okuru tatmin edici, düşündürücü bir noktaya ulaştırır. Yazarın üslubu, kelime dağarcığının zenginliği ve gözlem gücü, denemenin kalitesini belirleyen en önemli unsurlardır.
Sonuç olarak deneme, bilginin katı ve soğuk yüzü yerine, düşüncenin sıcak ve yaşayan tarafını temsil eder. Kalıplaşmış yargıları sorgulayan, okuru kendi zihin yolculuğuna çıkmaya teşvik eden ve yazarla okur arasında samimi bir köprü kuran bu tür, günümüzün hızlı ve yüzeysel bilgi akışı içinde derinleşmek ve "düşünmenin tadını çıkarmak" için eşsiz bir sığınaktır. Montaigne'in de dediği gibi, "Ben kendimi anlattığım kadar bir konuyu anlatmıyorum." Deneme, en nihayetinde insanın kendi zihnini keşfetme ve bu keşfi okurla paylaşma sanatıdır.
Yorum Bırak