Zengin uyak (zengin kafiye), dize sonlarında iki ya da daha fazla sesin bir araya gelmesiyle oluşan uyak türüdür. Özellikle Divan şiirinde sıklıkla kullanılan bu uyak türü, bir uzun ünlü ile bir sessizin birleşmesiyle de meydana gelir. Uzun ünlüler, iki ses olarak kabul edildiği için bir ünsüzle kullanıldıklarında zengin uyak ortaya çıkar.
Örnek 1
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak
O benimdir, o benim milletimindir ancak
(Mehmet Akif Ersoy)
Açıklama: “-cak” ekleri üç sesten oluştuğundan ve sadece yazılışları aynı olduğu için bu ekler zengin uyak olarak değerlendirilir.
Örnek 2
Baygın bir titremeyle bilinçsiz akar dere,
Sahillerde çocuklar uzanmış çimenlere.
(Orhan Seyfi Orhon)
Açıklama: “-ere” ekleri üç sesten oluşmakta ve yalnızca yazılışları aynı olduğu için bu ekler zengin kafiyedir.
Örnek 3
Uçun kuşlar uçun, doğduğum yere,
Şimdi dağlarında mor sümbüller vardır.
Ormanların içinde serin bir dere,
Dikenler arasında sarı güller vardır.
(Rıza Tevfik Bölükbaşı)
Açıklama: “-ere” ekleri yazılışları aynı ve üç sesten oluştuğu için zengin uyak kategorisindedir.
Örnek 4
Ertesi gün, gün doğmadan başlar yolculuk
Soğuk bir mart sabahı, her nefes buz tutar bir soluk
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
Açıklama: “Yolculuk” ve “soluk” kelimelerindeki “-luk” ekleri üç sesten oluştuğundan zengin uyak olarak kabul edilir. Eklerin işlevleri de aynı olsaydı redif olacaktı, ancak burada görevleri farklı.
Örnek 5
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir gün bakacaksın gökyüzüne ağlayarak…
(Ahmet Haşim)
Açıklama: “Yaprak” ve “ağlayarak” kelimelerindeki “-rak” ekleri üç sesten oluştuğu ve yazılışları aynı olduğu için zengin kafiyedir.
Örnek 6
Dünyaya indirsem perdeleri kapalı,
Gözyaşlarım dökülse Nuh tufanına eş bir olasılı.
(Necip Fazıl Kısakürek)
Açıklama: “-alı” ekleri üç sesten oluştuğu ve farklı görevlerde kullanıldığı için zengin kafiyedir.
Örnek 7
Bin bahçeli beldemizi yad ellere bıraktık,
Artık gölgesinde sığınacak bir ağacım yok artık.
(Kemalettin Kamu)
Açıklama: “Bıraktık” ve “artık” kelimelerindeki “-tık” ekleri üç sesten oluştuğu ve aynı görevde olmadıkları için zengin uyak oluşturur.
Örnek 8
Miskin Yunus zavallı halde
Baştan ayağa yara içindeyim
Dost beldesinden uzak avareyim
Gel gör beni aşk nasıl perişan etti beni.
(Yunus Emre)
Açıklama: “-are” ekleri yazılışları aynı ve üç sesten oluştuğu için zengin kafiyeyi oluşturur. “-im” ekleri de yazılış ve işlev olarak aynı olduğundan rediftir.
Örnek 9
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü süründün çok, kalk ayağa, Sakarya!
(Necip Fazıl Kısakürek)
Açıklama: “Angarya” ve “Sakarya” kelimelerindeki “-arya” ekleri farklı işlevlerde olduğu ve yazılışları aynı olduğu için zengin uyak olarak değerlendirilir.
Örnek 10
Can bedenden ayrılacak,
Tükenmez baca, yanmaz ocak
Selam olsun kucak dolusu dostlara
Dostlar beni hatırlasın…
(Âşık Veysel)
Açıklama: “-cak” ekleri üç sesten oluştuğu ve sadece yazılışları aynı olduğu için zengin kafiye oluşturur.
Örnek 11
Bilmem ki onun adını kim saklar?
Besbelli soğuk topraklar.
Açıklama: “Saklar” ve “topraklar” kelimelerindeki “-lar” eki çoğul eki gibi görünse de, “topraklar” kelimesinde “-lar” çoğul eki değil. “-aklar” ekleri üç sesten oluştuğu ve yazılışları aynı olduğu için zengin uyak kabul edilir.
Örnek 12
Bir noktada birleşmiş vatanın dört köşesi
Gurbet çeken gönüller sarılmıştı ocağı.
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
Açıklama: “-cağ” ekleri üç sesten oluştuğu ve sadece yazılışları aynı olduğu için zengin uyak oluşturur.
Not: Bir uzun ünlü (â, î, û) ve bir sessizin birleşmesi de zengin uyak olarak kabul edilir. Bu uzun ünlüler genellikle Arapça ya da Farsça kökenli kelimelerde bulunur.
Örnek 1
Kim bu cennet vatanı uğruna vermez ki canını
Sıkarsan toprağı, fışkırır şehit kanı.
Tüm varımı alsın da Yaradan,
Tek bir vatanımdan beni ayırmasın bu dünyada can.
(Mehmet Akif Ersoy)
Açıklama: “-ân” ekleri uzun ünlü içerdiği için iki ses kabul edilir ve bir sessizle birleştiğinde zengin uyak oluşturur.
Örnek 2
Şöyle olmuş aşk kadehi dosttan sarhoş
Duvara vurmuş güneş, kendisi perişan bir baş.
(Baki)
Açıklama: “-âş” ekleri uzun ünlü içerdiğinden ve bir ünsüzle birleştiğinden zengin uyak olur.
Örnek 3
Bir güzellik bağladı sevgilinin beli
Bağın etrafı hep menekşe ile çevrili.
(Baki)
Açıklama: “-âr” ekleri uzun ünlü ve sessiz harf ile birleştiği için zengin uyak oluşturur.
Yorumlar
Zengin uyak, Türk şiir geleneğinde ve genel olarak edebiyatta, mısra sonlarında en az üç sesin benzeşmesine dayanan bir kafiye türüdür. Adından da anlaşılacağı gibi, ses benzerliğinin zenginliği ve yoğunluğu ile diğer uyak türlerinden ayrılır. Şiire güçlü bir ahenk, müzikalite ve ritim katan bu uyak türü, şairin dil üzerindeki hâkimiyetini ve sanatsal yetkinliğini göstermesi açısından da önemli bir ölçüttür.
Zengin uyağın temel kuralı, uyaklı kelimelerin sonlarında yer alan seslerin üç veya daha fazla sayıda aynı olmasıdır. Bu sesler ünlü veya ünsüz olabilir. Yarım uyakta (tek ses benzerliği) ve tam uyakta (iki ses benzerliği) görülen basit ses tekrarlarının ötesine geçerek, okuyucunun kulağında daha kalıcı ve etkileyici bir tını bırakır. Bu durum, şiirin sadece anlam katmanında değil, aynı zamanda ses katmanında da derinleşmesini sağlar.
Zengin uyağı daha iyi anlamak için somut örnekler üzerinden gitmek en doğrusudur. Örneğin, Necip Fazıl Kısakürek'in "Kaldırımlar" şiirindeki şu dizelere bakalım:
> Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
> Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum.
> Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
> Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.
Burada "çocuğum" ve "yolculuğum" kelimeleri arasındaki uyak incelendiğinde, `-ocuğum` seslerinin (o-c-u-ğ-u-m) tamamen aynı olduğu görülür. Toplamda altı seslik bu benzerlik, zengin uyağın güçlü bir örneğidir ve dizelere çarpıcı bir bütünlük kazandırır.
Zengin uyak, kendi içinde özel bir tür olan tunç uyağı da kapsayabilir. Tunç uyak, uyaklı kelimelerden birinin diğerinin içinde tamamen yer alması durumudur. Örneğin, Yahya Kemal Beyatlı'nın bir dizesinde geçen:
> Bursa'da bir eski cami avlusu,
> Küçük şadırvanda şakırdayan su.
Burada "su" kelimesi, "avlusu" kelimesinin içinde tamamen geçmektedir. `-su` iki sesten oluştuğu için bu örnek tam uyak gibi görünse de, tunç uyağın daha belirgin olduğu "yara" ve "Ankara" gibi kullanımlarda ses sayısı üçü aştığında, bu durum aynı zamanda bir zengin uyak olarak kabul edilir. Örneğin, “kalbimdeki bu yara / sensiz geçen her gün Ankara” gibi bir kullanımda, `-ara` sesleri tunç uyak oluştururken aynı zamanda üç ses benzerliğiyle zengin uyak niteliği de taşır.
Zengin uyağın Türk edebiyatındaki kullanımı, özellikle Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati dönemlerinde zirveye ulaşmıştır. Bu dönem şairleri, şiirde biçimsel mükemmelliğe ve müziğe büyük önem verdikleri için zengin uyağı ustalıkla kullanmışlardır. Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin gibi isimler, aruz vezninin ritmini zengin uyaklarla destekleyerek şiirlerine unutulmaz bir ahenk katmışlardır. Onlar için zengin uyak, sadece bir süsleme unsuru değil, aynı zamanda "sanat için sanat" anlayışının bir yansıması ve şiirsel ifadenin vazgeçilmez bir parçasıydı.
Zengin uyak kullanmak, şair için ciddi bir çaba gerektirir. Anlam bütünlüğünü bozmadan, yapaylığa düşmeden ve sırf kafiye olsun diye kelime seçmeden üç veya daha fazla ses benzerliğine sahip kelimeler bulmak, şairane bir ustalık gerektirir. Başarılı bir şekilde kullanıldığında, zengin uyak şiirin duygusal yoğunluğunu artırır, anahtar kelimelere vurgu yapar ve şiirin hafızada kalıcılığını sağlar.
Sonuç olarak, zengin uyak; teknik bir terim olmanın ötesinde, şiirin ses ve anlam dünyasını zenginleştiren, ona derin bir müzikalite ve estetik değer katan güçlü bir sanatsal araçtır. Bir şiirde zengin uyakla karşılaşıldığında, şairin sadece bir hikâye anlatmadığı, aynı zamanda kelimelerin sesleriyle adeta bir beste yaptığı anlaşılmalıdır. Bu nedenle zengin uyak, şiirin ruhuna işleyen en etkili ahenk unsurlarından biri olarak kabul edilir.
Yorum Bırak