Latin Harflerini Kullanan Dillerdeki Özel İsimlerin Yazımı
- Latin harflerini kullanan dillerdeki özel isimler, orijinal biçimleriyle yazılır ve bu yazım biçimi değiştirilmez. Bu durum, kişisel adlar ve yer adları için de geçerlidir. Örneğin, müzik dünyasında önemli bir yere sahip olan Beethoven, edebiyatın önde gelen isimlerinden Byron, İspanyol yazar Cervantes, ünlü Fransız besteci Chopin, Rumen şair Eminescu, Grimm kardeşlerin yazdığı masallar, Antik Roma şairi Horatius, Fransız oyun yazarı Molière, ünlü İtalyan besteci Puccini, Fransız filozof ve yazar Rousseau, ve İngiliz edebiyatının büyük ismi Shakespeare gibi adlar, yazılışlarıyla aynen korunur. Ayrıca, Bologna, Buenos Aires, New York, Nice, Rio de Janeiro, Karlovy Vary, Latium, Loire, Vaasa, Wuppertal gibi yer adları da aynı şekilde yazılır. Ancak, bu tür Batı dillerindeki isimlerin okunuşları Türkçeye çevrilmek istenirse, bu durum ayraç içinde gösterilebilir: Shakespeare (Şekspir) gibi.
- Tarihsel süreç içerisinde dilimize yerleşmiş olan bazı Batı kökenli kişi ve yer adları, zamanla Türkçenin fonetik yapısına uygun hale getirilmiştir. Bu özel adlar artık Türkçeye özgü söyleniş biçimleriyle kullanılmaktadır. Örnek olarak; Napolyon, Şarlken, Şarl (Demirbaş Şarl) gibi kişi adları, Türkçeye uyarlanmış biçimleriyle kullanılır. Benzer şekilde, Atina, Brüksel, Cenevre, Londra, Marsilya, Münih, Paris, Roma, Selânik, Venedik, Viyana, Zürih gibi şehir adları da Türkçe fonetik yapısına uyum sağlamıştır. Hollanda, Letonya, Lüksemburg gibi ülke adları da bu duruma örnek gösterilebilir.
- Yabancı özel isimlerden türetilen akım adları, Türkçenin fonetik yapısına uygun bir şekilde yazılır ve telaffuz edilir. Örneğin; Dekartçılık, Epikürcülük, Kalvenci, Kalvencilik, Kalvenizm, Kartezyenizm, Lüterci, Lütercilik, Marksçılık, Marksist, Marksizm gibi terimler, kişilerin ya da akımların Türkçeleşmiş halleriyle anılır. Bu terimler, ilgili kişi ya da akımın felsefesini ve düşünce sistemini tanımlar.
- Batı dillerinde ayrı yazılan yer adları, Türkçede de ayrı yazılmaya devam edilir. Bu tür yer adlarının yazımında orijinal form korunur. Örnekler arasında; Buenos Aires, Frankfurt am Main, Freiburg im Breisgau, Hyde Park, Mont Blanc, New Orleans, New York, Rio de Janeiro, San Marino, Wiener Neustadt, Titov Veles gibi yerleşim yerleri gösterilebilir. Bu şekilde yazıldığında, hem dilbilgisel hem de tarihsel doğruluğun korunmasına dikkat edilir.
Arapça ve Farsça Kökenli Özel İsimlerin Yazımı
Arapça ve Farsça kökenli kişi ve yer adları, Türkçenin ses ve yapı özelliklerine uygun bir biçimde yazılır ve telaffuz edilir. Bu özel isimler zamanla Türkçede yerleşmiş ve kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. Örneğin; Ahmet, Bedrettin, Fuat, Mehmet, Necmettin, Nizamettin, Ömer, Rıza, Saadettin gibi kişi adları, Türkçeye uyarlanmış halleriyle bilinir. Benzer şekilde; Cezayir, Fas, Filistin, Mısır, Suudi Arabistan, Bağdat, Cidde, Erdebil, Halep, İsfahan, İskenderiye, Medine, Mekke, Şam, Şiraz, Tahran, Tebriz, Trablusgarp gibi yer adları da Türkçe fonetik yapıya uygun hale getirilmiştir. Bu adların seslendirilişi Türkçede basitleştirilmiştir ve yaygın olarak bu şekilde kullanılır.
Yunanca Özel İsimlerin Yazımı
Yunanca özel adlar yazılırken, Yunan alfabesindeki harflerin ses değerleri dikkate alınarak Türk harfleri kullanılır. Böylece bu adlar orijinal sesleriyle Türkçeye aktarılmış olur. Örneğin; Homeros, Herodotos, Euripides, Pindaros, Solon, Sokrates, Aristoteles, Platon, Venizelos, Karamanlis, Papandreu, Onasis gibi isimler, Türkçedeki karşılıklarıyla yazılır. Ancak bazı özel isimler, zamanla Türkçede farklı biçimlerde yerleşmiştir. Örneğin; Herodotos, Sokrates, Aristoteles, Platon, Pythagoras, Eukleides gibi adlar, Türkçede sırasıyla Herodot, Sokrat, Aristo, Eflatun, Pisagor, Öklid olarak bilinir ve bu biçimleriyle kullanılır.
Rusça Özel İsimlerin Yazımı
Rusça özel isimler, Rus alfabesindeki harflerin ses değerlerine uygun olarak Türk harfleri ile yazılır. Bu isimler yazılırken, Türkçenin ses özellikleri göz önünde bulundurulur. Örneğin; Bolşevik, Brejnev, Çaykovski, Çehov, Dostoyevski, Gogol, Gorbaçov, İlminskiy, İlyiç, Katayev, Klyaştornıy, Malov, Mendeleyev, Prokofyev, Puşkin, Şolohov, Tolstoy, Yeltsin gibi kişi adları, Türk harfleri ile yazılmış halleriyle kullanılır. Aynı şekilde; Moskova, Omsk, Orenburg, Petersburg, Volga, Yenisey gibi yer adları da Türkçeye uyarlanmış biçimleriyle yer alır.
Uzak Doğu Dillerindeki Özel İsimlerin Yazımı
- Çince özel isimler, Türkçeye yerleşmiş biçimleriyle kullanılır. Bu adların Türkçe yazımında orijinal ses özelliklerine sadık kalınır. Örneğin; Huangho, Kanton, Nankin, Pekin, Şanghay gibi isimler, Türkçede bilinen halleriyle yazılır. Çin kültüründe soyadı, kişisel addan önce gelir ve soyadları genellikle tek heceli olur. Küçük adlar ise bir ya da iki heceden oluşur. Bu tür adlar yazılırken, heceler arasına kısa çizgi konur: Sun Yat-sen, Lin Yu-tang gibi. Ancak Konfüçyüs gibi yaygın olarak bilinen özel isimler bitişik yazılır.
- Japonca özel adlar da Türkçede yerleşmiş biçimleriyle yazılır. Bu adların yazımında Türkçenin ses özellikleri korunur. Örneğin; Tokyo, Hiroşima, Nagazaki, Osaka, Kyoto gibi yer adları ve Hirohito, Kayako Hayashi, Sbuishi Kato, Masao Mori gibi kişi adları Türkçeye uyarlanmış biçimleriyle yazılır.
Türk Devletleri ve Topluluklarındaki Özel İsimlerin Yazımı
Türk devletleri ve topluluklarındaki kişi ve yer adları, Türkçede yerleşmiş biçimleriyle yazılır. Bu adlar, Türkçenin fonetik özelliklerine uygun hale getirilmiştir. Örneğin; Azerbaycan, Özbekistan, Taşkent, Semerkant, Bakü, Bişkek gibi ülke ve şehir adları, Türkçeye uyarlanmış halleriyle yazılır. Aynı şekilde; Abdullah Tukay, Abdürrauf Fıtrat, Bahtiyar Vahapzade, Baykonur, Cafer Cebbarlı, Cemal Kemal, Cengiz Aytmatov, İslam Kerimov, Muhtar Avazov, Osman Nasır gibi kişi adları da Türkçede bilinen halleriyle yazılır ve bu şekilleriyle kullanılır.
Yorumlar
Türkçede yabancı özel adların yazımı, sıkça kafa karışıklığına yol açan ve üzerinde dikkatle durulması gereken bir imla konusudur. Globalleşen dünyada farklı dillerden isimlerle her gün karşılaşmamız, bu konunun önemini daha da artırmaktadır. Türk Dil Kurumu'nun (TDK) belirlediği kurallar, bu alanda bir standart oluşturmayı hedefler ve temel ilke, orijinal yazılışlarına sadık kalmaktır. Ancak bu ana ilkenin uygulanmasında çeşitli alt kurallar ve istisnalar mevcuttur.
Temel kural, Latin harflerini kullanan dillerden alınan özel adların, o dildeki özgün biçimleriyle yazılmasıdır. Bu kural, ismin evrensel tanınırlığını korumak ve anlam karmaşasını önlemek için kritik bir öneme sahiptir. Örneğin, İngiliz yazar William Shakespeare, Fransız filozof Jean-Jacques Rousseau veya Alman besteci Ludwig van Beethoven isimleri, kendi dillerindeki imlalarıyla Türkçeye aktarılır. Aynı şekilde New York, Bordeaux, Manchester gibi şehir adları da orijinal halleriyle yazılır. Bu adlarda herhangi bir harf değişikliği veya Türkçeleştirme yapılmaz.
Bu konudaki en önemli ve en sık hata yapılan nokta ise bu isimlere eklerin getirilmesi meselesidir. Yabancı özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri, kesme işareti (') ile ayrılır. Ekin hangi ses uyumuna göre geleceği ise kelimenin Türkçe okunuşuna göre belirlenir. Yazılışa göre değil, okunuş esastır. Bu, en temel ayrımdır. Örneğin, Fransızca "Bordeaux" kelimesi "Bordo" şeklinde okunur. Bu nedenle bu isme yönelme eki getirildiğinde "Bordeaux'ya" şeklinde yazılır, "Bordeaux'e" değil. Benzer şekilde, "Washington" kelimesi "Vaşingtın" olarak telaffuz edildiği için ek "Washington'dan" şeklinde gelir. "Shakespeare" ismi "Şekspir" diye okunduğundan, alacağı ek "-'in" olur: Shakespeare'in eserleri. Sondaki sessiz harflerin okunmadığı durumlarda da bu kural geçerlidir. Örneğin, "Descartes" ismi "Dekart" diye okunduğu için gelen ek de buna uygun olarak "Descartes'a" şeklinde yazılır.
Ancak her kuralda olduğu gibi, burada da önemli bir istisna vardır: yerleşik biçimler. Yüzyıllar boyunca dilimize girmiş ve Türkçenin ses yapısına uyum sağlayarak halk arasında yaygınlaşmış bazı yabancı özel adlar, artık Türkçeleşmiş kabul edilir. Bu isimler, okundukları gibi yazılırlar ve ek alırken kesme işaretiyle ayrılmaları gerekmez (özel isim oldukları için ekler yine de kesme işaretiyle ayrılır fakat kelime kökü Türkçeleşmiş halidir). Örneğin, "London" yerine Londra, "Paris" yerine Paris (okunuşu yerleşmiş), "Wien" yerine Viyana, "Moskva" yerine Moskova kullanırız. Benzer şekilde, tarihî şahsiyetlerden "Charles Quint" için Şarlken kullanımı yerleşmiştir. Bu tür yerleşik isimlere ek getirilirken, Türkçeleşmiş biçimleri esas alınır: Londra'nın, Viyana'da, Moskova'ya.
Latin alfabesi dışındaki alfabeleri (Kiril, Arap, Çin, Japon vb.) kullanan dillerden gelen özel adlar için durum farklıdır. Bu isimler için genellikle Türkiye'de yaygın olarak kabul görmüş transkripsiyon (yazı çevirimi) kuralları uygulanır. Yani, ismin o dildeki okunuşu, Türk alfabesindeki harflerle yazıya dökülür. Rus yazar Dostoyevski (Достоевский), Japon yönetmen Akira Kurosawa (黒澤 明) veya Çinli filozof Konfüçyüs (孔夫子) bu duruma örnektir. Bu şekilde Türkçeye aktarılan isimler, artık Türkçe bir kelime gibi muamele görür ve ekler, son hecenin okunuşuna göre kesme işaretiyle eklenir: Dostoyevski'nin, Kurosawa'dan.
Sonuç olarak, yabancı özel adların yazımında tutarlılık sağlamak için birkaç temel adımı takip etmek gerekir: İlk olarak, ismin Latin alfabesi kullanan bir dilden mi geldiğini belirlemek. Eğer öyleyse, orijinal yazılışını korumak. Ardından, ek getirirken kelimenin Türkçe telaffuzunu esas almak. Son olarak, dilimizde yerleşik hale gelmiş istisnai kullanımları ve Latin alfabesi dışındaki diller için uygulanan transkripsiyon yöntemlerini bilmek. Bu kurallara hakim olmak, yazı dilinde tutarlılık ve anlaşılırlık için vazgeçilmezdir.
Yorum Bırak