Tunç Uyak Nedir?

Ekim 5, 2024 - Okuma süresi: 5 dakika

Tunç Uyak Nedir?

Tunç Uyak, kafiyeli kelimelerden birinin diğerinin içinde yer almasıyla oluşan bir kafiye türüdür. Tunç uyak aynı zamanda zengin kafiye grubuna girer, çünkü en az üç ses benzerliği gerektirir. Bu tür kafiyede, bir kelimenin tamamı diğer kelimenin bir parçası olarak kullanılır, böylece daha güçlü bir ses uyumu ortaya çıkar.

Tunç Uyak ile İlgili Örnekler

Örnek 1

Yokuşlar kaybolur çıkarız düze
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze

(Necip Fazıl Kısakürek)

Açıklama: İlk dizedeki “düz” kelimesi, ikinci dizedeki “gündüz” kelimesinin içinde geçtiği için bu dizelerde tunç uyak oluşmuştur. Ayrıca “-e” ekleri yönelme hal eki olduğu için redif görevindedir.

Örnek 2

Derinden ağlarsa bir anam ağlar
Ciğerden koparsa yüreği dağlar

(Anonim)

Açıklama: “Ağla” kelimesi “dağla” kelimesinin içinde geçtiği için bu dizelerde tunç kafiye bulunur. Ayrıca “-r” sesi geniş zaman eki olduğu için redif görevindedir.

Örnek 3

Bir eşek var idi zâif u nizâr
Yük elinden katı şikeste vü zâr

(Şeyhi)

Açıklama: “Zâr” kelimesi “nizâr” kelimesinin içinde yer aldığı için bu dizelerde tunç kafiye kullanılmıştır.

Örnek 4

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

(Mehmet Akif Ersoy)

Açıklama: “Tanı” kelimesi “yatanı” kelimesinin bir parçası olarak dizelerde kullanıldığı için tunç uyak oluşturulmuştur.

Örnek 5

Dalgın duyuyor rüzgârın ahengini dal dal,
Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal.

(Yahya Kemal Beyatlı)

Açıklama: İlk dizedeki “dal” kelimesi, ikinci dizedeki “sandal” kelimesinin içinde yer aldığı için bu örnekte tunç kafiye vardır.

Örnek 6

Kiminin bahtı açık Kiminin bahtı kara
Kiminin arkasında görünüyor Ankara

(Laedri)

Açıklama: “Kara” kelimesi, “Ankara” kelimesinin bir parçası olduğu için tunç kafiye oluşturulmuştur.

Örnek 7

Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı
Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı

(Faruk Nafiz Çamlıbel)

Açıklama: “Çık” kelimesi “açık” kelimesinin içinde bulunduğu için dizelerde tunç uyak kullanılmıştır. Ayrıca “-tı” ekleri görülen geçmiş zaman kipi olduğu için redif görevi görmektedir.

Örnek 8

Her şey akar su, tarih, yıldız, insan ve fikir
Oluklar çift, birinden nur akar birinden kir

(Necip Fazıl Kısakürek)

Açıklama: “Kir” kelimesi “fikir” kelimesinin içinde yer aldığı için dizelerde tunç kafiye bulunmaktadır.

Örnek 9

Bu mevsimde lerze eder bu kar
Dışarıya cümle âlem ibretle bakar

(Laedri)

Açıklama: “Kar” kelimesi “bakar” kelimesinin içinde yer aldığı için dizelerde tunç uyak kullanılmıştır.

Tunç Uyak ile Şiirde Ahenk

Tunç uyak, şiirde ses tekrarlarını daha belirgin hale getirerek ahengi güçlendiren bir kafiye türüdür. Aynı zamanda, kelimelerin iç içe geçmesiyle şairin yaratıcı gücünü ve sözcük seçimindeki ustalığını gözler önüne serer. Bu kafiye türü, klasik Türk şiirinde sıkça karşımıza çıkar.


Yorumlar

Esra16-10-2025 19:51

Tunç uyak, Türk şiir geleneğinde ahenk unsurlarını zenginleştiren, kulağa hoş gelen ve ustalık gerektiren özel bir kafiye türüdür. Zengin uyak kategorisinin bir alt dalı olarak kabul edilir ve kendine özgü yapısıyla diğer uyak türlerinden belirgin bir şekilde ayrılır. Temel tanımıyla tunç uyak, dize sonlarında kafiyeyi oluşturan kelimelerden birinin, diğer kelimenin içinde bütünüyle ve ses olarak eksiksiz bir şekilde yer almasıyla oluşur. Bu durum, kısa olan kelimenin uzun olan kelime tarafından adeta "yutulması" veya "kapsanması" olarak da ifade edilebilir.

Bu uyak türüne "tunç" adının verilmesinin ardında yatan metafor oldukça anlamlıdır. Tıpkı eritilmiş bir metalin başka bir metalle birleşerek sağlam ve ayrılmaz bir bütün olan tuncu oluşturması gibi, kısa kelime de uzun kelimenin içine ses ve anlam bakımından sarsılmaz bir şekilde yerleşir. Bu birleşme, şiire hem vurgulu ve tok bir ahenk katar hem de şairin dil hakimiyeti ve kelime dağarcığının zenginliğini gösteren bir kanıt niteliği taşır.

Tunç uyağı daha iyi anlamak için diğer temel uyak türleriyle karşılaştırmak faydalı olacaktır:
* Yarım Uyak: Dize sonlarında tek bir sesin benzeşmesine dayanır (örneğin, "taş" ve "kuş" kelimelerindeki "-ş" sesi).
* Tam Uyak: Dize sonlarında iki sesin benzeşmesiyle oluşur (örneğin, "yola" ve "kola" kelimelerindeki "-ola" sesleri).
* Zengin Uyak: Dize sonlarında ikiden fazla sesin benzeşmesiyle meydana gelir (örneğin, "istiklal" ve "celal" kelimelerindeki "-lal" sesleri).

Tunç uyak, ses benzerliği genellikle üç veya daha fazla olduğu için teknik olarak bir zengin uyaktır. Ancak onu diğer zengin uyaklardan ayıran kritik fark, seslerin rastgele bir araya gelmesiyle değil, bir kelimenin diğerinin içinde anlamlı bir bütün olarak var olmasıyla oluşmasıdır. Örneğin, "yar" ve "diyar" kelimeleri arasındaki uyak zengin uyaktır, ancak "yar" kelimesi "diyar" kelimesinin içinde bütünüyle yer aldığı için bu aynı zamanda bir tunç uyaktır.

Edebiyatımızdan verilebilecek klasik örnekler konuyu daha net bir şekilde aydınlatır. Örneğin, bir dize "Gönlümde kapanmayan bir yara" diye biterken, diğer dize "Gecelerim sensiz kapkara" şeklinde bittiğinde, "yara" kelimesi "kapkara" kelimesinin içinde tamamen mevcuttur. Bu durum, güçlü bir tunç uyak örneğidir. Benzer şekilde, Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'ndaki şu dizeleri de bu duruma örnek olarak gösterilebilir:

> *Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;*
> *Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.*
> *O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;*
> *O benimdir, o benim milletimindir ancak.*

Burada "ocak" ve "ancak" kelimeleri arasındaki "-cak" eki bir redif değil, kelimelerin köklerine ait seslerdir. Ancak daha güçlü bir örnek olarak, "ocak" kelimesi "ancak" kelimesinin içinde tam olarak yer almaz. Bu nedenle, bu örnek zengin uyak olarak sınıflandırılırken, tunç uyak için daha net örneklere yönelmek gerekir. Tevfik Fikret'in bir dizesinde geçen "...ordusuna bir er" ile diğer dizedeki "...düşerken yer yer" ifadeleri arasındaki uyak, "er" kelimesinin "yer" kelimesi içinde bulunmasıyla bir tunç uyak oluşturur.

Tunç uyağın şiirdeki işlevi sadece ses estetiği yaratmakla sınırlı değildir. Aynı zamanda anlamı da güçlendirir. Kısa kelimenin anlamı, içinde bulunduğu uzun kelimenin anlamına bir gönderme yapabilir veya onu pekiştirebilir. Bu şiirsel ustalık, şairin hem sesleri hem de anlamları ne kadar incelikli bir şekilde işlediğini gösterir.

Özellikle Divan Edebiyatı ve Halk Edebiyatı gibi geleneksel şiir anlayışlarında, ahengin ve ölçünün çok önemli olduğu dönemlerde tunç uyak gibi teknikler şairler için bir yetenek göstergesiydi. Günümüz modern şiirinde, özellikle serbest nazımda, uyak kurallarının esnetilmesiyle birlikte tunç uyağın kullanımı azalmıştır. Ancak, Türk şiirinin yapı taşlarını ve zenginliğini anlamak için tunç uyağın ne olduğunu ve nasıl bir etki yarattığını bilmek büyük önem taşır. Kısacası tunç uyak, kelimelerin sadece sesleriyle değil, bizzat varlıklarıyla birbirine kenetlendiği, güçlü ve kalıcı bir ahenk tekniğidir.

Merve16-10-2025 19:47

Tunç uyak, Türk şiir geleneğinde ahengi sağlamak amacıyla kullanılan en güçlü ve dikkat çekici kafiye türlerinden biridir. Adını, çıkardığı tok ve yankılı sesten dolayı "tunç" metalinden alan bu uyak türü, dize sonlarındaki ses benzerliğinin ötesinde, yapısal bir bütünlük sunar. Temel kuralı oldukça net ve keskindir: Uyak oluşturan kelimelerden birinin, diğer kelimenin içinde anlamlı bir birim olarak eksiksiz bir şekilde yer almasıdır. Bu özellik, onu diğer kafiye türlerinden ayırarak özel bir konuma yerleştirir.

Tunç uyağı daha iyi anlamak için onu, en çok karıştırıldığı zengin uyak ile karşılaştırmak gerekir. Zengin uyak, dize sonlarında en az üç sesin benzeşmesine dayanır. Örneğin, "kalem" ve "elem" kelimeleri arasındaki "-elem" sesleri zengin uyaktır. Ancak tunç uyakta durum daha farklıdır. Burada sadece ses benzerliği değil, bir kelimenin diğerini yutması, kapsaması söz konusudur. En bilinen örneklerden biri şudur:

> Gurbet âleminin bir yolu var ki,
> Her nereye varsan sonu duvar ki.

Bu dizelerde "var" kelimesi, ikinci dizedeki "duvar" kelimesinin içinde hem ses hem de anlam olarak bütünüyle mevcuttur. "Var" tek başına anlamlı bir kelimedir ve "duvar" kelimesinin sonunda yer alarak güçlü bir ahenk yaratır. İşte bu iç içe geçmiş yapı, tunç uyağın kimliğini oluşturur. Bu kafiye türü, bu özelliğiyle ses tekrarına dayalı ahenk unsurunu en üst seviyeye taşır.

Tunç uyağın geçerli sayılabilmesi için, içte kalan kelimenin mutlaka müstakil bir anlama sahip olması şarttır. Eğer içteki ses grubu tek başına bir kelime oluşturmuyorsa, o zaman bu uyak tunç değil, zengin uyak olarak kabul edilir. Örneğin, "keder" ve "peder" kelimeleri arasındaki "-eder" sesleri üç sesten oluştuğu için zengin uyaktır, ancak "eder" bir kelime olmasına rağmen burada bir kelimenin diğerini kapsaması durumu yoktur. Tunç uyaktaki kural, kapsayan ve kapsanan ilişkisidir.

Türk edebiyatı tarihinde tunç uyak, şairin dil üzerindeki hâkimiyetini ve kelime dağarcığının zenginliğini gösteren bir ustalık nişanesi olarak görülmüştür. Özellikle Divan edebiyatı şairleri, bu tür sanatsal ve ahenkli söyleyişlere büyük önem vermişlerdir. Ancak sadece Divan şiirinde değil, Halk edebiyatı ve modern Türk şiirinde de başarılı örneklerine rastlamak mümkündür. Örneğin, Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'ndaki şu dizeleri de bu duruma örnek gösterilebilir:

> Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı!
> Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Burada "anı" kelimesi, "yatanı" kelimesinin içinde bütün olarak yer almaktadır ve bu da bir tunç uyak örneğidir. Şair, bu kullanımıyla sadece ses uyumu sağlamakla kalmaz, aynı zamanda "anı" kelimesinin çağrışım gücünden de faydalanarak dizeye derinlik katar.

Tunç uyağın şiire kattığı en önemli unsurlar şunlardır:

1. Müzikalite ve Ahenk: Kelimenin kendi içinde tekrar etmesi, dize sonunda güçlü, yankılı ve akılda kalıcı bir müzikalite yaratır. Okuyucunun veya dinleyicinin kulağında belirgin bir etki bırakır.
2. Anlamı Güçlendirme: Kapsanan kelime (örneğin "var"), kapsayan kelimenin ("duvar") anlamını pekiştirebilir veya ona yeni bir çağrışım katabilir. Bu durum, şiirde bir anlam yoğunluğu yaratır.
3. Ustalık Göstergesi: Doğru ve yerinde bir tunç uyak bulmak, sıradan kafiyeler bulmaktan daha zordur. Bu nedenle şairin dile olan yetkinliğini ve zekâsını sergiler.

Sonuç olarak, tunç uyak, sadece bir kafiye türü olmanın ötesinde, yapısal ve anlamsal bir bütünlük sunan, şiirin ahengini ve etkisini doruk noktasına çıkaran sanatsal bir araçtır. Bir kelimenin başka bir kelimeyi kendi içinde barındırması esasına dayanan bu özel uyak, Türk şiirinin zengin ses ve anlam dünyasının en parlak örneklerinden birini oluşturur.

Yorum Bırak