Tardiye Nedir? Ve Örnekleri

Eylül 23, 2024 - Okuma süresi: 6 dakika

Tardiye Nedir?

Tardiye, kökeni Arapçaya dayanan bir terimdir ve dilimize de bu kökten geçmiştir. Divan Edebiyatı’nda yer alan nazım şekillerinden biri olan tardiye, muhammes nazım biçiminin özel bir versiyonudur. Şekil ve konu açısından kendine has özellikleri ile muhammesten ayrılmaktadır.

Tardiye’nin Diğer İsimleri

Tardiye, bazen “tard u rekib” olarak da adlandırılmaktadır. Eski dönem mesnevilerinde, şairler eserlerindeki tekdüzeliği aşmak amacıyla olayların kahramanlarının ağızlarından zaman zaman murabba veya gazel gibi manzumeler kaleme almışlardır. Bu tür manzumelere de tardiye denilmektedir.

Tardiye Nazım Şeklinin Özellikleri

Tardiye, belirli bir aruz kalıbı ile yazılır; genellikle “Mef’ûlü / mefa’îlün / faûlün” şeklinde bir yapı sergiler. Burada muhammesten ayrılan en belirgin özellik, tardiye sadece tek bir kalıpla yazılmasına karşın, muhammes aruzun tüm kalıplarıyla yazılabilmektedir.

Tardiye’deki temel kafiye, bentlerin yalnızca beşinci dizelerinde yer alırken, bu durum da onu muhammesten farklı kılan diğer bir yönüdür. Bu nazım biçimi, Divan Edebiyatı’nın beş dizeden oluşan bentlerine sahiptir. Her bir bendin ilk dört dizesi arasında kafiye ilişkisi bulunur.

Türk Edebiyatındaki Yeri

Türk edebiyatında pek sık kullanılmayan bir nazım biçimi olan tardiye, yine de önemli eserlerde kendine yer bulmuştur. Nedim, Divanı‘nda Sadrazam Damat İbrahim Paşa’yı öven 12 bentlik bir tardiye yazmıştır. Divan şiiri içerisinde tardiye nazım şeklinin en güzel örneklerini veren isimlerden biri ise Şeyh Galip’tir. Onun “Hüsn ü Aşk” eserinde dört tardiye bulunmaktadır.

Bu eserler, tardiye nazım biçiminin duygusal derinliğini ve estetik yapısını ortaya koyarak, Türk edebiyatının zenginliğine katkıda bulunmuştur. Tardiye, geçmişle bugün arasında bir köprü kurarak, edebi mirasımızın kıymetini bir kez daha hatırlatmaktadır.

 

Tardiye Nazım Şekli ile İlgili Örnekler


Örnek 1

Hoş geldin eyâ berîd-i cânân
Bahşet bana birr nüvîd-i cânân
Cân ola fedâ-yı iyd-i cânân
Bî-sûd ola mı ümîd-i cânân
Yârin bize birr selâmı yok mu

Ey Hızr-ı fütâdegân söyle
Bu sırrı edip ıyân söyle
Ol sen bana tercemân söyle
Ketm etme yegân yegân söyle
Gâm defterinin tamâmı yok mu

Yâ Rabb ne intizârdır bu
Geçmez nice rûzgârdır bu
Hep gussa vü hârhârdır bu
Duysam ki ne şîve-kârdır bu
Vuslat gibi birr merâmı yok mu

Çıkdım ser-i dâra hem-çü Mansûr
Âvâzım ezân-ı nefha-i sûr
Gal kıldı gülûmu şâh u mansûr
Oldum sipeh-i belâya mahsûr
Ol pâdişehin peyâmı yok mu

Kâm aldı bu çarhdan gedâlar
Ferdâlara kaldı âşinalar
Durmaz mı o ahdler vefâlar
Geçmez mi bu etdiğim duâlar
Hâl-i dilin intizâmı yok mu

Dil hayret-i gâmla lâl kaldı
Gâlib gibi bî-mecâl kaldı
Gönderdiğim arz-ı hâl kaldı
El’an birr ihtimâl kaldı
İnsâfın o yerde nâmı yok mu

Şeyh
Galip

Örnek 2

Hoş geldin eyâ Hidiv-i Ekrem

Lutfunla gönüller oldu hurrem

Şâd oldu mekâriminle âlem

Her gûne meâsirin dem-â-dem

Ârâyiş-i arsa-i cihandır

Nedim

 

 

Örnek 3

Bir şaha esîr oldu kim dil

Her bendesi Kahramân-Kâtil

Gamzeyle sitemde la’li yek-dil

Bîgâne nigâhı kana mâil

Tîr-i gamı câna âşinâdır

 

 

Dîvân-ı kazâsı zulm-bünyâd

Lerzende-i bîm-i cânı cellâd

Her kûşede bang-i dâd u bî-dâd

Gavgâ-yı kıyâmet âh u feryâd

Mahşer mi yâhud bu Kerbelâ’dır

Şeyh Galip


 


Yorumlar

Gül17-10-2025 12:50

Tardiye, kelime anlamı olarak "kovma, uzaklaştırma, reddetme" gibi manalara gelen Arapça kökenli bir sözcüktür. Edebiyatımızda ise, özellikle Divan şiiri geleneğinde sıkça karşılaşılan, anlamı güçlendirmeye ve okuyucuyu şaşırtmaya dayalı sofistike bir edebî sanattır. Sanatın temel mantığı, şairin bir dize veya beyitte önce bir düşünceyi, bir hükmü ya da bir beklentiyi dile getirdikten hemen sonra, bu düşünceyi daha güçlü, daha çarpıcı ve genellikle beklenmedik bir ifadeyle reddetmesi, düzeltmesi veya bir üst seviyeye taşımasıdır. Bu yönüyle Tardiye, basit bir düzeltme eyleminden çok daha fazlasını ifade eder; okurun zihninde kurulan ilk algıyı yıkarak yerine çok daha etkili bir anlam inşa etme sanatıdır.

Sanatın işleyişi genellikle iki aşamalı bir yapıya dayanır. İlk aşamada, okuyucunun kolayca kabul edebileceği, sıradan veya bilinen bir yargı sunulur. İkinci aşamada ise, genellikle "yok", "hayır", "belki", "hatta", "asla" gibi ifadelerle başlayan bir karşı çıkış veya düzeltme gelir. Ancak bu karşı çıkış, ilk fikri tamamen geçersiz kılmaktan ziyade, onu yetersiz bularak anlamı yüceltme ve derinleştirme amacı güder. Şair, "Aslında durum bu değil, çok daha fazlası" diyerek okuyucunun beklenti ufkunu aniden genişletir. Bu ani geçiş, şiire hem dinamizm katar hem de vurgulanmak istenen asıl fikrin okurun zihninde kalıcı bir iz bırakmasını sağlar.

Tardiye sanatının en bilinen ve en başarılı örneklerinden birini 17. yüzyılın büyük şairi Nâbi vermiştir. Peygamber Efendimiz (SAV) için yazdığı meşhur naatında yer alan şu beyit, Tardiye'nin nasıl bir anlamı güçlendirme aracı olduğunu mükemmel bir şekilde gösterir:

> *Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ'dır bu*
> *Nazargâh-ı ilâhîdir Makâm-ı Mustafâ'dır bu*

Günümüz Türkçesiyle:
> *(Ey ziyaretçi!) Edebi terk etmekten sakın, zira burası Allah'ın sevgilisinin (Hz. Muhammed'in) beldesidir.*
> *Burası Allah'ın nazar ettiği yerdir, (Hz.) Mustafa'nın makamıdır.*

İlk dizede Nâbi, son derece güçlü bir uyarıda bulunur: Medine'ye, Hz. Muhammed'in bulunduğu topraklara girerken edebe riayet edilmesi gerektiğini söyler. Bu, zaten başlı başına önemli ve saygıdeğer bir tespittir. Ancak şair bu tespitle yetinmez. İkinci dize, ilk dizedeki fikri reddetmez, aksine onu daha da ileri bir seviyeye taşır. Buranın sadece "Allah'ın sevgilisinin beldesi" olmakla kalmadığını, aynı zamanda doğrudan "Allah'ın baktığı yer" (Nazargâh-ı ilâhî) ve "Hz. Mustafa'nın makamı" olduğunu belirterek, ilk dizede kurulan saygı atmosferini ilahi bir boyuta taşır. Okur, ilk dizedeki uyarının sebebini ikinci dizede çok daha ulvi bir gerekçeyle anlar. İşte bu, Tardiye sanatının zirve örneklerinden biridir; ilk fikir reddedilmemiş, aksine kat kat yüceltilmiştir.

Bir başka klasik örnek ise Fuzûlî'den gelir. Şair, kendi aşkının büyüklüğünü anlatırken Mecnun'u bir referans noktası olarak kullanır, ancak hemen ardından bu referansı küçümseyerek kendini öne çıkarır:

> *Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var*
> *Âşık-ı sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var*

Günümüz Türkçesiyle:
> *Bende Mecnun'dan daha fazla âşıklık yeteneği var.*
> *Asıl sadık âşık benim, Mecnun'un ise sadece adı var.*

Burada Fuzûlî, ilk dizede kendisini aşk konusunda Mecnun ile kıyaslayarak ondan üstün olduğunu iddia eder. Bu, bir fahriye (övünme) örneğidir. Ancak ikinci dize, Tardiye sanatıyla bu övünmeyi bambaşka bir seviyeye çıkarır. İlk dizedeki "Mecnun'dan daha yetenekliyim" fikrini adeta yetersiz bulur ve "Hayır, durum sadece bu değil. Asıl âşık benim, Mecnun ise bu alanda sadece şöhreti olan, içi boş bir isimden ibarettir," der. Bu ifade, ilk dizedeki kıyaslamayı bir kenara iterek Mecnun'u tamamen denklem dışı bırakır ve şairin iddiasını mutlak bir gerçeğe dönüştürmeye çalışır. Bu, okur üzerinde güçlü bir şaşırtma etkisi yaratır.

### Tardiye, İstidrak ve Rücu Sanatlarından Farkı

Tardiye, anlamı düzeltme veya değiştirme işlevi nedeniyle bazen İstidrak ve Rücu gibi diğer edebi sanatlarla karıştırılabilir. Ancak aralarında önemli nüanslar vardır:

* İstidrak: "Ama", "fakat", "lakin" gibi bağlaçlarla yapılır. Bir düşünceyi söyledikten sonra, ondan doğabilecek bir yanlış anlaşılmayı düzeltme amacı güder. Tardiye'deki gibi şaşırtıcı ve anlamı katlayıcı bir etki hedeflemez, daha çok bir açıklama veya düzeltme işlevi görür.
* Rücu: "Geri dönme" anlamına gelir. Şair, söylediği bir sözün yetersiz veya zayıf olduğunu düşünerek ondan vazgeçer ve yerine daha güçlü bir ifade koyar. Bu vazgeçiş genellikle "yok", "öyle değil" gibi net ifadelerle yapılır. Tardiye'de ise ilk fikir tamamen yanlışlanmaz; genellikle bir basamak olarak kullanılır ve onun üzerinden daha yüce bir anlama sıçranır.

Sonuç olarak Tardiye, sadece bir söz sanatı olmanın ötesinde, şairin okurun zihinsel sürecine doğrudan müdahale ettiği, beklentileri yönetip onları aniden yıkarak yeni ve daha güçlü bir anlam evreni kurduğu sofistike bir tekniktir. Şiire derinlik, zarafet ve unutulmaz bir etki kazandıran bu sanat, kelimelerin gücünü kullanarak sıradan bir ifadeyi nasıl zirveye taşıyabileceğinin en güzel kanıtlarından biridir.

---
İlgili Arama Terimleri:

* Tardiye sanatı nedir
* Tardiye örnekleri divan edebiyatı
* Nabi Tardiye beyti
* Edebi sanatlardan Tardiye ve açıklaması
* Tardiye ve istidrak farkı

Esra17-10-2025 12:48

Tardiye, kelime kökeni olarak Arapça "tard" (طرد) yani "kovma, uzaklaştırma, sürme" fiilinden türemiş bir terimdir. Ancak edebiyattaki anlamı, bu kök anlamının tam tersi bir psikolojiyi ve niyeti barındırır. Divan Edebiyatı başta olmak üzere klasik Türk edebiyatının zarif ve nükte dolu sanatlarından biri olan tardiye, en basit tanımıyla, bir kişiyi şaka yollu, sevgi dolu bir sitem ile azarlama veya kovma eylemidir. Görünürde bir öfke, bir şikâyet, bir dışlama vardır; fakat metnin derinliğinde ve asıl amacında tam bir muhabbet, özlem ve davet gizlidir.

Bu sanatın temelinde yatan en önemli unsur, samimiyettir. Tardiye, ancak aralarında çok derin bir dostluk, sevgi veya saygı bağı bulunan kişiler arasında gerçekleşebilir. Aksi takdirde, bu nazik sitem kolaylıkla hakarete veya gerçek bir kovmaya dönüşebilir. Şair, tardiye yazdığı kişiye aslında "Senden o kadar eminim, aramızdaki bağ o kadar kuvvetli ki, sana en sert sözlerle sitem etsem bile bunun bir sevgi gösterisi olduğunu anlarsın," demektedir. Bu yönüyle tardiye, kelimelerin yüzeydeki anlamlarının ötesine geçerek, bağlam ve niyet üzerinden anlam kazanan sofistike bir iletişim biçimidir.

### Tardiyenin Özellikleri

Tardiyeyi diğer edebi sanatlardan, özellikle de hiciv sanatından ayıran temel özellikler şunlardır:

1. Niyet: Hicvin amacı, bir kişiyi veya durumu yererek küçük düşürmek, toplum nezdinde itibarını sarsmak ve ona zarar vermektir. Niyet tamamen kötücül ve yıkıcıdır. Tardiyede ise niyet tam tersine yapıcıdır. Amaç, sevilen bir dostun hatasını latife (şaka) yoluyla düzeltmesini sağlamak, özlemi dile getirmek veya onu bir yere davet etmektir.
2. Üslup: Hicivde dil keskin, acımasız ve aşağılayıcıdır. Küfür ve hakaret içerebilir. Tardiyede ise üslup, sert görünmekle birlikte zekice kurgulanmış bir nükte ve şaka perdesiyle örtülüdür. Okuyucu veya muhatap, satır aralarındaki sevgiyi ve samimiyeti kolaylıkla hisseder.
3. Muhatap: Hiciv, genellikle düşman veya sevilmeyen kişilere yöneltilirken; tardiye, her zaman çok sevilen, saygı duyulan bir dosta, sevgiliye veya hamîye (koruyucu, patron) yazılır.

### Divan Edebiyatından Klasik Bir Tardiye Örneği: Nef’î

Tardiye sanatının Türk edebiyatındaki en meşhur ve en mükemmel örneğini, hiciv sanatının da en büyük ustası olan Nef’î vermiştir. Nef'î'nin, yakın dostu ve dönemin hekimbaşı olan Gevherî'ye yazdığı tardiye, bu sanatın tüm inceliklerini barındırır. Rivayete göre Nef'î, dostu Gevherî'yi defalarca evine davet etmiş ancak Gevherî bir türlü gelememiştir. Bunun üzerine Nef'î, sitemini dile getiren şu meşhur kıtayı kaleme almıştır:

> *Bize bir taze musâhib yine peydâ olmuştur*
> *Sana meyl eylemezüz anı Hudâ yâr etsün*
> *Gelmesen de bir işin eksik olur mı yâ hû*
> *Var a hekim senin gibi bir herife kim muhtâç*

Bu dörtlüğün günümüz Türkçesiyle açıklaması şöyledir:
1. *Bize yine yeni bir sohbet arkadaşı bulundu.*
2. *Sana artık ilgi göstermeyiz, Allah onu bizim yoldaşımız etsin.*
3. *Hey! Sen gelmesen bir işimiz eksik mi kalır sanki?*
4. *Git be hekim, senin gibi bir herife kimin ihtiyacı var ki?*

İlk bakışta bu dizeler, son derece kaba, kırıcı ve dostluğu bitiren ifadeler gibi durmaktadır. Özellikle "senin gibi bir herife kim muhtâç" dizesi, tam bir kovma ifadesidir. Ancak metnin bütünündeki nükte ve şairin Gevherî ile olan yakınlığı bilindiğinde, bu şiirin aslında tam bir özlem ve davet çığlığı olduğu anlaşılır. Nef'î, aslında şunları demektedir: "Dostum, o kadar uzun zamandır gelmiyorsun ki, sensizliğe dayanmak için kendimize yeni bir arkadaş bulduk. Artık sana ihtiyacımız yokmuş gibi davranıyoruz. Ama bu halimizden anlamalısın; gel artık! Senin yerini kimse dolduramaz ve sana çok muhtacız." İşte bu, görünenin tam tersini söyleyerek asıl niyeti ifade etme sanatı, tardiyenin zirvesidir.

### Tardiye ve Modern Yansımaları

Tardiye, sadece Divan Edebiyatı'na özgü bir sanat değildir. Günlük hayatta, modern ilişkilerde de sıkça kullandığımız bir iletişim biçimidir. Örneğin, uzun süredir aramayan bir arkadaşımıza, "Nerelerdesin be mübarek, yüzünü unuttuk!" dediğimizde, bu cümlenin altında yatan "Seni çok özledim, lütfen görüşelim," mesajı, tam bir tardiye örneğidir. Benzer şekilde, bir annenin eve geç gelen çocuğuna "Beyefendi sonunda teşrif edebildiler!" demesi, görünürdeki bir azarlamanın ardında yatan endişe ve sevgiyi barındıran modern bir sitemdir.

Sonuç olarak tardiye sanatı, kelimelerin gücünü ve insan ilişkilerinin derinliğini gösteren eşsiz bir örnektir. Bir kovma eyleminin, nasıl olur da en içten davetlerden biri haline gelebileceğini kanıtlar. Bu sanat, bir yandan zekâ ve nükte gerektirirken, diğer yandan da ancak ve ancak sağlam temellere dayanan bir sevgi ve güven ortamında var olabilir. Sert kabuğun altındaki tatlı meyve gibi, tardiyenin de azarlayan sözlerinin ardında sımsıcak bir dostluk ve özlem yatar.

---
İlgili Arama Terimleri:

* Tardiye sanatı nedir ve örnekleri
* Nef’î tardiye şiiri açıklaması
* Divan edebiyatı sanatları
* Hiciv ve tardiye arasındaki farklar
* Edebiyatta sitem ve latife

Yorum Bırak