T U Ü V Y Harfiyle Başlayan Deyimler Anlamları ve Örnek Cümlede Kullanımları

Eylül 17, 2024 - Okuma süresi: 40 dakika

Tabakhaneye bok yetiştirmek: Kötü bir duruma düşmek, işleri kötüleştirmek. Özellikle umulmadık veya istenmeyen bir sonuç elde etmek .

  • Taban çekmek: Hızla kaçmak, yerinden hızla uzaklaşmak. Sıkışık veya tehlikeli bir durumdan hızla kaçmak anlamına gelir.
  • Tabana kuvvet: Hızla koşmak, yürümek veya kaçmak . Özellikle bir yere hızlıca ulaşmak için yapılan eylemi ifade eder.
  • Tabana kuvvet kaçmak: Sıkışık bir durumda hızla uzaklaşmak anlamına gelir. Genellikle zor bir durumdan kaçmak için yapılan hızlı hareketi tanımlar.
  • Tabanı yanmış it gibi dolaşmak: Üzgün, karamsar veya kötümser bir tavır sergilemek. Belli bir olaydan dolayı moral bozukluğunu ifade eder.
  • Tabanları yağlamak: Bir işte başarılı olmak için her yolu denemek veya çok çaba sarf etmek. Ayrıca, sıkışık durumlarda kaçış yolu bulmak anlamında da kullanılır.
  • Tabanvayla gitmek: Koşmak, aceleyle gitmek. Özellikle bir yerden bir yere hızla gitmeyi ifade eder.
  • Tabela partisi: Akademik veya profesyonel anlamda nitelikli olmayan, sadece isim yapmış ancak içeriği zayıf olan kuruluşları tanımlar. Genellikle niteliksiz eğitim kurumları veya iş yerleri için kullanılır.
  • Tabela üniversitesi: Gerçekten eğitim verilmeyen, sadece isim yapmış bir üniversiteyi tanımlar. Yani, adının dışında nitelikli bir eğitim vermeyen okul .
  • Taburcu olmak: Hastaneden iyileşip çıkmak veya bir yerden ayrılmak . Genellikle hastane gibi yerlerden çıkmak için kullanılır.
  • Taçsız kral: Bir pozisyonda veya görevde olan ancak gerçek güç veya yetkiye sahip olmayan kişiyi ifade eder. Gerçek bir kral gibi yetkisi olmasa da tahtta olan birini tanımlar.
  • Tadında bırakmak: Bir işi veya durumu fazla uzatmadan, yeterli noktada sonlandırmak. Özellikle bir şeyin fazla uzamadan bitirilmesi gerektiğini ifade eder.
  • Tadını kaçırmak: Bir şeyin keyfini veya zevkini bozmak. Genellikle bir olayın veya durumun hoşnutluk veren tarafını yok etmek .
  • Tahtalı köyü boylamak: Geçici olarak bir yerde bulunmak ya da bir yerden ayrılmak . Genellikle hoş olmayan bir yerden ayrılmak veya geçici olarak bulunmak .
  • Tak tak oteli: Bir yere sık sık, düzenli olarak gitmek . Özellikle sık sık gittiğiniz bir yeri ifade eder.
  • Takılıp kalmak: Bir yere ya da duruma bağlı kalmak, hareket edememek. Genellikle bir yerde veya durumda sabit kalmak .
  • Takıp takıştırmak: Sürekli olarak gösterişli ve dikkat çekici eşyalar takmak. Özellikle moda veya süs takıntısı olan kişileri ifade eder.
  • Takke düştü kel göründü: Gizlenen veya saklanan bir şeyin ortaya çıkması. Özellikle gerçeklerin ya da bir kişinin gerçek yüzünün anlaşılması .
  • Takla atmak: Hızla dönebilmek veya bir işte ustaca hareket etmek. Genellikle bir şeyi başarmak için çeşitli yetenekler kullanmak .
  • Takoz koymak: Bir işin veya planın önüne engel koymak, işi zorlaştırmak . Ayrıca, bir şeyin durmasını sağlamak için kullanılan bir yöntem anlamına gelir.
  • Talihi yar olmak: Şanslı bir durumda olmak veya şansın iyi gitmesi. Genellikle şanslı bir durumu ifade eder.
  • Tam adamına düşmek: Bir işin veya durumun tam olarak uygun kişiye gelmesi. Yani, doğru kişiyle veya uygun zamanda olmak .
  • Tam üstüne basmak: Doğru bir noktayı veya konuyu hedef almak. Genellikle tam olarak doğru noktayı vurgulamak .
  • Tan ağarmak: Sabah olmak, günün ilk ışıklarının gelmesi. Genellikle günün ilk saatlerini ifade eder.
  • Tanrı misafiri: Misafir, konuk. Özellikle beklenmedik veya geçici bir misafiri tanımlar.
  • Tantuna gitmek: Bir yere gitmek, özellikle yemek yemek veya eğlenmek amacıyla dışarı çıkmak .
  • Tasamın on beşi: Belirsiz, karmaşık veya tam olarak net olmayan bir durumu ifade eder.
  • Tası koyup gelmek: Bir işi tamamladıktan sonra geri dönmek. Genellikle bir işi bitirdikten sonra geri dönmek .
  • Tası tarağı toplamak: Bir işi tamamlamak, hazırlıkları bitirmek . Genellikle bir şeyin veya işin düzenlenmesi .
  • Taş atıp kolu yorulmamak: Bir işte çaba sarf etmeden başkalarına zarar vermek. Yani, bir işte zahmetsiz olarak başkalarını etkilemek .
  • Taş çatlasa: Olmayacak veya zor bir şeyin olması. Genellikle imkânsız veya zor bir durumu ifade eder.
  • Taş kesilmek: Çok dikkatli, sessiz ve hareketsiz olmak. Genellikle ciddi ve hareketsiz bir durumu tanımlar.
  • Taş taş üstünde bırakmamak: Her şeyi alt üst etmek, her yeri karıştırmak. Genellikle her şeyi yerle bir etmek .
  • Taş yağar kıyamet kopar: Büyük bir olayın veya problemin yaşanması. Genellikle büyük ve yıkıcı bir olay .
  • Taşa tutmak: Bir şeyi sert ve zorlu bir şekilde eleştirmek veya suçlamak. Genellikle sert bir şekilde eleştirmek .
  • Taşı ölçeyim: Bir şeyin boyutunu veya uygunluğunu kontrol etmek. Genellikle bir şeyin ne kadar uygun veya yeterli olduğunu değerlendirmek .
  • Taşı sıksa suyunu çıkarır: Bir şeyi ya da durumu en ince ayrıntısına kadar analiz edip sonuçları detaylı bir şekilde ortaya koymak. Genellikle bir işin detaylarına inmek ve her şeyi araştırmak .
  • Tatlıya bağlamak: Bir durumu veya tartışmayı olumlu bir şekilde sonuçlandırmak, tatlı bir hale getirmek. Genellikle bir meseleyi iyi bir şekilde sonuçlandırmak .
  • Tavan başına çökmek: Bir şeyin ya da bir olayın çok büyük bir şekilde yıkıcı etkisi olmak. Genellikle büyük bir sıkıntı ya da kriz .
  • Tavan başına yıkılmak: Bir olayın veya durumun büyük bir felaket yaratması. Genellikle büyük bir sorun veya yıkım yaşamak .
  • Tavşan bayırı aştı: Bir işin veya olayın tahmin edilenden çok daha büyük veya zor bir hale geldiğini ifade eder.
  • Tavşan boku: Kötü, işe yaramaz ya da değersiz şeyleri tanımlar. Genellikle küçük ve önemsiz şeyler .
  • Tavşana kaç, tazıya tut demek: Bir işi ya da durumu çözmek için çok çeşitli bahaneler bulmak ya da her şeyi başkalarına yüklemek. Genel olarak sorunlardan kaçmak ve sorumluluklardan kaçmak .
  • Tavuğuna kışt demek: Bir kişinin ya da şeyin küçük ya da önemsiz olduğunu ima etmek. Genellikle bir şeyi küçümsemek .
  • Tebeşire peynir bakışlı: Çok dikkatli ve titiz bakışlara sahip olan birini tanımlar. Genellikle detaylara çok dikkat eden kişileri ifade eder.
  • Teessüf ederim: Üzgün olduğunuzu veya bir durumdan dolayı üzülme . Bir tür özür ya da üzüntü ifade eder.
  • Teessür olmak: Üzülmek, sıkılmak ya da moral bozukluğu yaşamak. Genel olarak duygusal bir sıkıntı yaşamak .
  • Tefe koymak: Bir kişiyi ya da şeyi küçümsemek veya ona düşük bir değer vermek. Genellikle birini küçük düşürmek .
  • Tehlike çanları çalmak: Tehlikeli bir durumun yaklaştığını veya büyük bir sorunun olduğunu işaret etmek. Genellikle bir tehdit veya risk .
  • Tek atmak: Bir işte veya oyunda bir hamlede başarılı olmak. Özellikle bir şeyde hemen başarı sağlamak .
  • Tek kürekle mehtaba çıkmak: Tek bir çabayla büyük bir başarı elde etmek. Genellikle minimal bir çaba ile büyük bir başarı sağlamak .
  • Tek yemek: Bir kişiye ya da bir duruma özgü tek bir eylemde bulunmak. Genellikle belirli bir durumda sadece bir şeyi yapmayı ifade eder.
  • Teker meker yuvarlanmak: Bir şeyin ya da durumun zamanla ilerlemesi, sürüncemede kalması. Genellikle bir şeyin yavaş yavaş hareket etmesini tanımlar.
  • Tekerine çomak sokmak: Bir işin veya planın önüne engel koymak. Genellikle bir planın gerçekleşmesini engellemek .
  • Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş: Her şey yerli yerine oturur, her şeyin bir yeri ve zamanı vardır . Genellikle her şeyin doğru yere geldiğini ifade eder.
  • Tepe tepe kullanmak: Bir şeyi veya durumu çok fazla kullanmak, tüketmek . Özellikle aşırı kullanım anlamında ifade edilir.
  • Tepeden bakmak: Birine üstünlük taslamak veya küçümsemek. Genellikle birine yüksekten bakmak, onu küçümsemek .
  • Tepesi atmak: Sinirlenmek, öfkelenmek. Genellikle ani bir şekilde öfkelenmek .
  • Tepesi üstü: Bir şeyin ya da bir olayın tüm yönleriyle, eksiksiz olarak değerlendirilmesi. Genellikle bir durumu tüm ayrıntılarıyla incelemek .
  • Tepesinde havan dövmek: Bir kişinin ya da şeyin çok fazla baskı altında olduğunu veya sürekli sorun yaşadığını ifade eder. Genellikle yoğun bir stres altında olmak .
  • Tepesinden kaynar sular dökülmek: Bir kişinin çok büyük bir sorunla karşılaşması veya ciddi bir sıkıntı yaşaması. Genellikle büyük bir felaket yaşamak .
  • Tepesine binmek: Bir kişiye veya duruma baskı yapmak, onu sıkıştırmak. Genellikle birine baskı yapmak .
  • Tepesine çıkmak: Bir şeyde veya durumda zirveye ulaşmak, en üst noktaya gelmek. Genellikle başarılı bir noktaya gelmek .
  • Tepesinin tası atmak: Bir kişinin sabrının tükenmesi veya öfkelenmesi. Genellikle bir kişinin sabrının kalmaması .
  • Tepesinin tasını attırmak: Bir kişiyi öfkelendirmek, sabrını taşırmak. Genellikle bir kişiyi sinirlendirmek .
  • Ter dökmek: Bir işte ya da çabada yoğun olarak çalışmak, çok çaba harcamak. Genellikle emek harcamak .
  • Tereciye tere satmak: Kendi işine ya da uzmanlık alanına uygun olmayan bir şey satmak ya da yapmak. Genellikle başkalarının işine gereksiz bir şey sunmak .
  • Teslim bayrağını çekmek: Yenilmek, pes etmek . Genellikle bir mücadelede yenilmek veya vazgeçmek .
  • Testi kırılsa da kulpu elinde kalır: Bir şeyin bozulması veya yok olması durumunda bile bazı yararlı veya değerli parçaların kalacağı . Genellikle kayıptan sonra bile bazı şeylerin korunması .
  • Tezkere eline vermek: Bir işin veya görev süresinin tamamlandığını bildiren belgeyi vermek. Genellikle bir işin tamamlandığını ya da bitirildiğini ifade eder.
  • Tığ gibi: İnce ve zarif olmak. Genellikle bir kişinin veya şeyin çok ince ve dikkat çekici olduğunu ifade eder.
  • Tıka basa doldurmak: Bir şeyi ya da yeri tamamen doldurmak. Genellikle aşırı şekilde doldurmak .
  • Tırpan atmak: Bir şeyi kökünden yok etmek veya büyük bir değişiklik yapmak. Genellikle köklü değişiklikler yapmak .
  • Tığı teber şahı levent: Herhangi bir işte yeterli bilgi veya deneyim sahibi olmayan birini tanımlar. Genellikle yeteneksiz veya deneyimsiz kişileri ifade eder.
  • Tiridine banmak: Bir şeyi fazla umursamak veya önemsemek. Genellikle bir şeyi aşırı derecede düşünmek .
  • Top patlasa duymamak: Çevresindeki büyük olayları veya sesleri fark etmemek, duymazdan gelmek. Genellikle bir şeyin farkında olmamak .
  • Top yoluna gitmek: Bir şeyin veya olayın doğal akışında devam etmesi. Genellikle her şeyin yolunda gitmesi .
  • Topa tutmak: Bir kişiyi veya durumu yoğun şekilde eleştirmek veya suçlamak. Genellikle birinin ya da bir şeyin sert bir şekilde eleştirilmesi .
  • Tophane güllesi: Çok yüksek sesle konuşmak veya çok büyük bir etki yaratmak. Genellikle büyük bir etki yaratan veya yüksek sesle konuşan kişileri tanımlar.
  • Topun ağzında olmak: Tehlikeli bir durumda veya kritik bir noktada bulunmak. Genellikle risk altında olmak .
  • Tosunum: Genellikle iri yarı, kaba veya güçlü kişileri tanımlar. Ayrıca, biraz şişman kişileri ifade etmek için de kullanılabilir.
  • Toto oynamak: Şans oyunlarına katılmak veya risk almak. Genellikle şansa dayalı oyunlar veya riskler almak .
  • Tozpembe görmek: Her şeyi olumlu ve iyi yönde görmek. Genellikle her şeyi olumlu bir şekilde değerlendirmek .
  • Tozunu atmak: Bir şeyin ya da bir kişinin üzerindeki kirleri, sorunları temizlemek. Genellikle bir şeyi temizlemek veya düzene koymak .
  • Treni kaçırmak: Bir fırsatı ya da zamanı kaçırmak, önemli bir durumu değerlendirememek. Genellikle fırsatı kaçırmak .
  • Tribünlere oynamak: Kamuoyunu etkilemek, halkın gözünü boyamak için davranmak. Genellikle bir şeyin ya da bir kişinin dikkat çekmek için abartılı davranması .
  • Tulum çıkarmak: Çok fazla eğlenmek, keyifli bir şekilde vakit geçirmek. Genellikle büyük bir zevk ve coşku içinde olmak .
  • Tumba yatak: Rahat bir şekilde uyuyabilmek için yapılan çok rahat yatak. Genellikle çok rahat bir uyku ortamını ifade eder.
  • Tur bindirmek: Bir kişiye ya da duruma çok fazla yüklenmek veya çok fazla iş yaptırmak. Genellikle aşırı yüklenmek .
  • Tut kelin perçeminden: Sıkıntıda olan birini ya da kötü durumda olan birini kurtarmak. Genellikle zor bir durumu çözmek .
  • Tuttuğun altın olsun: Bir kişinin tuttuğu şeyin değerli ve başarılı olmasını dilemek. Genellikle iyi dileklerde bulunmak .
  • Tutunacak dalı olmamak: Umutsuz, çaresiz bir durumda olmak. Genellikle destek bulamamak veya yalnız kalmak .
  • Tuzla buz etmek: Bir şeyi tamamen bozulacak veya yok olacak şekilde zarar vermek. Genellikle bir şeyin tamamen yok edilmesi .
  • Tuzla buz olmak: Tamamen dağılmak veya bozulmak. Genellikle bir şeyin tüm düzeninin bozulması .
  • Tuzlayayım da kokmayasın: Birine ya da bir şeye küçük bir iyilik yapmak, onu güzelleştirmek. Genellikle bir şeyi ya da durumu güzelleştirmek .
  • Tuzluya oturmak: Zor bir duruma düşmek veya sıkıntı yaşamak. Genellikle zorlu bir durumla karşılaşmak .
  • Tütünü tepesinden çıkmak: Sinirlenmek, öfkelenmek. Genellikle bir kişinin çok fazla sinirlenmesi .
  • Tüy dikmek: Bir kişiyi rahatsız etmek ya da ona yük olmak. Genellikle birini sıkmak veya yük olmak .
  • Tüyleri diken diken olmak: Büyük bir korku ya da heyecan yaşamak. Genellikle korku ya da heyecan nedeniyle vücudun tepkisini tanımlar.
  • Tüyleri ürpermek: Çok korkmak veya şaşırmak. Genellikle yoğun bir korku ya da üzüntü .
  • Ucu bucağı görünmemek: Bir şeyin ya da bir durumun sonunun görünmemesi, çok büyük olması. Genellikle her şeyin geniş ve sonsuz görünmesi .
  • Ucu bucağı olmamak: Bir şeyin çok büyük ve sınırsız olduğunu ifade eder. Genellikle belirsizlik veya büyüklük .
  • Ucu dokunmak: Bir şeyin sonuna veya sonucuna yaklaşmak. Genellikle bir olayın ya da işin sonuna yaklaşmak .
  • Uç vermek: Bir şeyi tamamlamak ya da bir noktaya getirmek. Genellikle bir işi sonuca ulaştırmak .
  • Ufağını tefeğini toplamak: Küçük detayları toparlamak veya küçük eşyaları bir araya getirmek. Genellikle küçük şeyleri düzenlemek .
  • Ulu orta konuşmak: Açıkça ve doğrudan konuşmak, genellikle yüksek sesle ve rahatsız edici şekilde konuşmak. Genellikle yüksek sesle ve açıkça konuşmak .
  • Ununu elemiş, eleğini asmış: Hayatında önemli bir aşamayı tamamlamış veya işleri yoluna koymuş kişi. Genellikle bir kişinin hayatında önemli bir noktaya geldiğini ifade eder.
  • Utancından yerin dibine geçmek: Büyük bir utanç yaşamak, yerin dibine girmek. Genellikle çok utanç verici bir durumda olmak .
  • Utandınsa yüzüne kalbur tut: Utanç duyduğunuzda yüzünüzü gizlemeyi öneren bir ifade. Genellikle utanç verici bir durumda olmamak için yüzü gizleme .
  • Uyuşukluk tutmamak: Bir kişinin sürekli uykulu olmaması veya enerjik olması. Genellikle uykusuzluk ya da enerjik olmak .
  • Uykusu açılmak: Bir kişinin uykusunun geçmesi veya enerjik hale gelmesi. Genellikle uykunun geçmesi ve enerji kazanmak .
  • Uykusunu almak: Yeterli uyku yapmak, dinlenmek. Genellikle uyku ihtiyacını karşılamak .
  • Uykuya dalmak: Uyuma eylemi. Genellikle bir kişinin uyuması .
  • Uyuz olmak: Bir kişiyi veya durumu rahatsız edici bulmak, sinirlenmek. Genellikle rahatsızlık veya sinirlenmek .
  • Uzun kulaktan haber almak: Bir bilgiyi dolaylı yoldan veya başkalarından duymak. Genellikle dolaylı yoldan bilgi edinmek .
  • Uzun lafın kısası: Bir konuya kısaca değinmek, özünü anlatmak. Genellikle uzun bir açıklamanın özünü özetlemek .
  • Uzun sözün kısası: Uzun bir konuşmanın veya hikayenin özünü vermek. Genellikle uzun bir açıklamanın kısa özetini vermek .
  • Uzun yaşın ahiri ölüm: Uzun bir ömrün sonunun ölümle biteceğini ifade eder. Genellikle uzun bir yaşamın sonunda ölümün kaçınılmaz olduğunu belirtir.
  • Ücüğünden cücüğüne: Bir şeyin tüm ayrıntıları, her yönüyle. Genellikle bir şeyin her yönünü detaylı olarak ifade eder.
  • Üç aşağı beş yukarı: Yaklaşık olarak, tahminen. Genellikle kesin olmamakla birlikte yaklaşık bir ölçü belirtir.
  • Üçe beşe bakmamak: Maddi veya diğer küçük detaylara önem vermemek, büyük resmi görmek. Genellikle küçük şeylere takılmamak .
  • Üçkâğıt açmak: Aldatmaca yapmak, hileli davranmak. Genellikle bir şeyi kandırmak veya aldatmak .
  • Üçkâğıta getirmek: Bir kişiyi veya durumu aldatmak. Genellikle başkalarını kandırmak veya aldatmak .
  • Üçün birini almak: Bir konuda ya da seçimde, tercihlerden birini yapmak. Genellikle bir seçim yapmak .
  • Ümidi boşa çıkmamak: Umutların gerçekleşmesi, beklentilerin karşılanması. Genellikle umutların gerçekleşmesi .
  • Ümitleri yeşermek: Ümitlerin, beklentilerin artması veya canlanması. Genellikle umutların tekrar canlanması .
  • Üsküdar dolmuşu gibi birbirinin üzerine: Çok kalabalık ve düzensiz bir durumda olmak. Genellikle çok sıkışık veya düzensiz bir ortamı tanımlar.
  • Üst perdeden başlamak: Yüksekten, resmi bir şekilde veya ciddi bir tonla konuşmak. Genellikle resmi veya ciddi bir şekilde başlamak .
  • Üst perdeden konuşmak: Resmi veya ciddi bir dil kullanmak, yüksekten konuşmak. Genellikle resmi bir dil kullanmak .
  • Üstten almak: Bir şeyin en üst kısmını almak veya en yüksek seviyede olmak. Genellikle en üst seviyede olmak .
  • Üstü kapalı konuşmak: Belirsiz veya dolaylı bir şekilde konuşmak, doğrudan ifade etmemek. Genellikle dolaylı bir dil kullanmak .
  • Üstü örtülü konuşmak: Açıkça söylememek, dolaylı yoldan ifade etmek. Genellikle dolaylı veya örtük bir şekilde konuşmak .
  • Üstünde durmak: Bir konuya veya duruma özel önem vermek, dikkat etmek. Genellikle bir konuyu önemseyip üzerinde durmak .
  • Üstünden atmak: Bir yükten ya da sorundan kurtulmak. Genellikle bir sorunu veya yükü geride bırakmak .
  • Üstüne titremek: Bir şeyi çok önemsemek, korumak. Genellikle bir şeye özel dikkat göstermek .
  • Üstüne varmak: Bir konuya yoğunlaşmak veya birinin üzerine gitmek. Genellikle bir konu üzerinde yoğunlaşmak .
  • Üstüne vurmak: Bir konuya veya noktaya vurgu yapmak, üzerinde durmak. Genellikle bir şeyin önemini vurgulamak .
  • Üzerinize iyilik sağlık: Birine sağlık dilemek, iyi dileklerde bulunmak. Genellikle bir kişiye iyi dileklerde bulunmak .
  • Üvey evlat muamelesi görmek: Birine haksızlık etmek, ayrımcılık yapmak. Genellikle birine kötü muamele yapmak .
  • Üzerinden atmak: Bir yükten ya da sorundan kurtulmak. Genellikle bir sorunu ya da yükü geride bırakmak .
  • Üzerine titremek: Bir şeyin üzerinde özel dikkat ve özen göstermek. Genellikle bir şeyi korumak ve çok önemsemek .
  • Üzerine tuz biber ekmek: Bir sorunu veya sıkıntıyı daha da artırmak, zorlaştırmak. Genellikle bir durumu daha da kötüleştirmek .
  • Üzerinize afiyet: Yediğiniz veya içtiğiniz şeyin iyi olmasını dilemek. Genellikle yemek ya da içecek hakkında iyi dileklerde bulunmak .
  • Üzüm üzüm üzülmek: Üzüm yeme eylemiyle ilgili bir şekilde üzüntü yaşamak. Genellikle bir şeyi veya durumu küçümsemek .
  • Üzüm yemek değil bekçi dövmek: Bir işin amacını veya sonucunu doğru değerlendirememek. Genellikle bir şeyi veya durumu yanlış değerlendirmek .
  • Üzümün çöpü var, armudun sapı: Her şeyin, her ürünün kendi eksiklikleri vardır, hepsi tamam değil . Genellikle her şeyin eksik ya da kusurlu olduğu ifade edilir.
  • Vadesi gelmek: Bir şeyin ya da olayın zamanı dolmak, süre tamamlanmak. Genellikle bir şeyin süresinin dolması .
  • Vakit geçirmek: Zaman geçirmek, boş vakti değerlendirmek. Genellikle zamanın boşa harcanması .
  • Vaktini şaşırmamak: Zamanı doğru kullanmak, her şeyi zamanında yapmak. Genellikle zamanı doğru değerlendirmek .
  • Var kuvveti pazuya vermek: Tüm gücüyle çalışmak veya bir şeyi yapmak. Genellikle büyük bir çaba veya güç harcamak .
  • Var mısın: Bir eyleme, teklife katılmak isteyip istemediğini sormak. Genellikle bir öneriye ya da teklife katılmak .
  • Var yemez: Bir şeyin değerli ya da önemli olmadığını ifade eder. Genellikle bir şeyin değerini düşürmek .
  • Vara yoğa karışmak: Her işin içine karışmak, her şeye müdahale etmek. Genellikle her işe müdahil olmak .
  • Vardığın yer körse sen de gözünü kapa: Gitmek istediğin yer kötü veya faydasızsa, sen de ona uygun davran. Genellikle kötü bir duruma uygun davranmak .
  • Varlık içinde yaşamak: Zengin ve konforlu bir yaşam sürmek. Genellikle çok rahat ve zengin bir yaşam .
  • Vebali boynuna: Bir sorumluluğun veya suçun yükünü almak. Genellikle bir sorumluluğu veya hatayı üstlenmek .
  • Verilmiş sadakası olmak: Bir şeyin veya bir olayın önceden belirlenmiş, değiştirilemez olduğunu ifade eder. Genellikle kaderin belirlediği .
  • Vık dedirtmemek: Kesin bir şekilde bir şeyi ya da durumu korumak, kimsenin müdahale edemeyeceği hale getirmek. Genellikle bir şeyin çok iyi korunması .
  • Vız gelip tırıs gitmek: Hiçbir şekilde etkilenmemek, aldırmamak. Genellikle bir şeyin kişi üzerinde etkisi olmamak .
  • Vız gelmek: Küçük şeylere aldırmamak, önemsememek. Genellikle bir şeyin önemsiz olduğu ifade edilir.
  • Vidin kalesi gibi metin olmak: Çok sağlam ve dayanıklı olmak. Genellikle bir şeyin çok güçlü ve sağlam olduğunu ifade eder.
  • Vira bismillah: Bir işe başlamak için dua veya iyi dileklerde bulunmak. Genellikle bir işe başlamak .
  • Voli vurmak: Bir topa ya da objeye güçlü bir şekilde vurmak. Genellikle topa veya objeye sert bir darbe vurmak .
  • Volta atmak: Bir şeyi ya da bir durumu dolandırmak, dolaylı yoldan ilerlemek. Genellikle dolaylı bir yol takip etmek .
  • Voyvoda kesilmek: Kendini çok önemli veya yetkili bir şekilde göstermek. Genellikle büyük bir güç veya yetki göstermeyi ifade eder.
  • Vur deyince öldürmek: Hızlı ve kesin bir şekilde hareket etmek. Genellikle hemen ve etkili bir şekilde tepki vermek .
  • Vur patlasın çal oynasın: Büyük bir coşku ve eğlence içinde olmak. Genellikle büyük bir eğlence ve coşku .
  • Vurduğu çok; ama öldürdüğü yok: Çok şey yapmak ama etkili sonuçlar elde edememek. Genellikle çok çaba gösterip sonuç alamamak .
  • Vurduğu yerden ses getirmek: Yapılan bir işten etkili sonuçlar almak, dikkat çekmek. Genellikle bir işin sonuçlarının etkili olması .
  • Vurgun yemek: Büyük bir kayıp yaşamak, genellikle finansal veya duygusal anlamda büyük bir zarar görmek. Genellikle büyük bir zarar veya kayıp yaşamak .
  • Vurucu güç: Etkili ve güçlü bir etki veya kuvvet. Genellikle güçlü bir etki yaratmak .
  • Vuslat kıyamete kalmak: Bir ilişki veya hedefin tamamlanmasının uzun bir süre alması veya belirsiz olması. Genellikle uzun sürecek bir bekleyiş .
  • Vücuda getirmek: Bir projeyi, planı veya düşünceyi hayata geçirmek. Genellikle bir şeyi gerçekleştirmek .
  • Vücudunu ortadan kaldırmak: Bir kişiyi ortadan kaldırmak ya da yok etmek. Genellikle ciddi bir şekilde zarar vermek veya yok etmek .

Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli: Bir kişi ya mevcut sorunu çözmeli ya da oradan ayrılmalı. Genellikle bir sorunun ya çözüme kavuşturulması ya da yer değiştirmenin gerektiğini ifade eder.

  • Ya deve ya deveci: Her şey ya çok iyi ya da kötü olabilir, ikisinden biri olmak zorunda. Genellikle her şeyin ya iyi ya da kötü olabileceğini belirtir.
  • Ya devlet başa ya kuzgun leşe: Bir duruma net bir çözüm getirilmeli; ya başarılı olunmalı ya da başarısızlık kabul edilmeli. Genellikle kesin sonuç ve net bir durum gerektirdiğini ifade eder.
  • Ya herro ya merro: Tam bir kesinlik ya da açıklık ifade edilmediğinde kullanılır; her şey ya iyi ya da kötü olabilir. Genellikle durumu netleştirmeyi ifade eder.
  • Ya herrü ya merrü: Her şey ya çok iyi ya da çok kötü olabilir; kesin bir durum ortaya konulmalıdır. Genellikle net bir sonuç ya da durumu ifade eder.
  • Ya sabır çekmek: Sabırlı olmak, zor bir durumu dayanarak geçirmek. Genellikle sabır göstermeyi ifade eder.
  • Ya sopa yememiş ya da saymasını bilmiyor: Bir kişinin uygun cezayı almadığı veya doğru hesap yapmadığı . Genellikle bir kişinin hatalarını anlamadığı veya cezalandırılmadığı durumları ifade eder.
  • Yabana atmak: Önemsememek, dikkate almamak. Genellikle bir şeyi ya da durumu göz ardı etmek .
  • Yabana söylemek: Boş yere konuşmak, dikkate alınmayan şeyler söylemek. Genellikle etkisiz konuşmalar .
  • Yabancı gelmemek: Tanıdık olmak, bilinen bir şey gibi olmak. Genellikle bir şeyin tanıdık ve bilinen olduğunu ifade eder.
  • Yağa, bala batırmak: Bir şeyi veya kişiyi fazla yüceltmek, abartmak. Genellikle bir şeyi aşırı şekilde övmek veya güzelleştirmek .
  • Yahey: Genellikle bir kişiyi ya da bir durumu dikkatle karşılamak, heyecanla seslenmek anlamında kullanılan bir ünlem.
  • Yahudi pazarlığı: Bir şeyin ya da bir anlaşmanın çok detaylı ve sıkı bir şekilde pazarlık edilmesi. Genellikle pazarlık süreçlerinin zor ve detaylı olduğunu ifade eder.
  • Yaka paça: Birini ya da bir şeyi zorla bir yere götürmek veya yakından tutmak. Genellikle bir durumu zorla veya yakın şekilde kontrol etmek .
  • Yakadan atmak: Bir kişiyi ya da bir şeyi bırakmak, sorumluluktan kaçmak. Genellikle bir yükten veya sorumluluktan kurtulmak .
  • Yakasına yapışmak: Bir kişiyi çok yakından takip etmek veya üzerine gitmek. Genellikle bir kişiyi sürekli takip etmek veya ona baskı yapmak .
  • Yakasından atmak: Bir kişiyi veya durumu tamamen bırakmak, sorumluluğu bırakmak. Genellikle bir kişiyi ya da durumu tamamen bırakmak .
  • Yakasını bırakmamak: Bir kişiyi ya da bir durumu sürekli rahatsız etmek, peşini bırakmamak. Genellikle bir kişiyi sürekli takip etmek veya sıkmak .
  • Yalan ağlamak: Gerçek olmayan bir şekilde üzüntü veya ağlama davranışı sergilemek. Genellikle samimi olmayan bir üzüntüyü ifade eder.
  • Yalancı pehlivan: Gerçekten etkili olmayan, gösterişli fakat gerçek bir becerisi olmayan kişi. Genellikle gösterişli ama etkisiz olan birini tanımlar.
  • Yalayıp yutmak: Bir şeyi ya da bir kişiyi tamamen kabul etmek, eleştirmemek. Genellikle tamamen onaylamak .
  • Yalınayak başı kabak: Kötü durumdaki, geçim sıkıntısı çeken kişi. Genellikle maddi durumun kötü olduğu .
  • Yalova kaymakamı: Genellikle sorumluluk almayan ya da işi ciddiye almayan kişi. Bu deyim, ciddiyetsiz davranışları ifade eder.
  • Yan basmak: Bir kişiye ya da duruma dolaylı yoldan yaklaşmak, yüzeysel davranmak. Genellikle bir şeyi ya da kişiyi yüzeysel değerlendirmek .
  • Yan gelip yatmak: Hiçbir iş yapmadan tembellik etmek. Genellikle boş boş vakit geçirmek .
  • Yan gözle bakmak: Kötü niyetle veya kıskançlıkla bir şeyi veya kişiyi gözlemek. Genellikle olumsuz bir şekilde bakmak .
  • Yanağında güller açmak: Bir kişinin çok güzel ve mutlu görünmesi. Genellikle güzel ve neşeli bir ifadeyi tanımlar.
  • Yandan çarklı: Düz yoldan gitmek yerine dolambaçlı yollardan ilerlemek. Genellikle dolambaçlı ve karmaşık bir yol takip etmek .
  • Yangın var diye bağırmak: Gerçekten önemli olmayan bir durumu büyük bir sorun olarak göstermek. Genellikle gereksiz yere büyük bir gürültü yapmak .
  • Yangına körükle gitmek: Bir sorunu daha da kötüleştirmek, bir durumu daha da karmaşık hale getirmek. Genellikle sorunları daha da büyütmek .
  • Yangından mal kaçırmak: Kriz durumunda fırsatçılık yapmak, aceleyle bir şeyler almak. Genellikle kriz durumlarından fırsat yaratmak .
  • Yanlış ata oynamak: Yanlış bir tercih yapmak, yanlış bir karara varmak. Genellikle yanlış bir seçim ya da karar almak .
  • Yaprak kıpırdamamak: Hareketsizlik, sessizlik. Genellikle çok sessiz veya hareketsiz bir durumu tanımlar.
  • Yaptığını bilmemek: Yaptığı şeyin sonucunu veya etkisini fark etmemek, sorumsuz olmak. Genellikle yapılan eylemin farkında olmamak .

 

 


Yorumlar

Dilbilgisi16-10-2025 09:30

Elbette, istenen kriterlere uygun olarak hazırladığım yorum aşağıdadır:

---

Bu deyim serisi gerçekten inanılmaz faydalı oluyor. Özellikle T, Ü ve V harfleri gibi, bazen daha az bilinen ama duyduğumuzda "acaba ne demekti?" diye düşündüğümüz deyimleri bir arada görmek harika. Çoğu kaynakta hep aynı popüler deyimler döner durur ama burada "üç buçuk atmak" gibi argoya yakın ifadelere ya da "vız gelip tırıs gitmek" gibi kulağa ilginç gelen deyimlere de yer verilmesi içeriği çok zenginleştirmiş. Anlamı verdikten sonra bir de örnek cümleyle pekiştirmeniz, konunun havada kalmasını tamamen engelliyor.

Özellikle sınavlara hazırlanan arkadaşlar veya benim gibi dilin inceliklerini sevenler için tam bir başvuru kaynağı olmuş. Bu yazıyı bulmadan önce Google'da sürekli "az bilinen Türkçe deyimler", "V harfiyle başlayan deyimler ve cümle içinde kullanımı" veya daha spesifik olarak "'yorgan gitti kavga bitti' ne anlama gelir?" gibi aramalar yapıyordum. Bu liste sayesinde hepsi tek bir yerde toplanmış, büyük kolaylık. Serinin diğer harflerini de sabırsızlıkla bekliyorum, emeğiniz için teşekkürler.

Yasemin16-10-2025 09:27

Tam da "tavşana kaç tazıya tut demek" deyiminin o ince anlamını birine açıklamam gerekirken karşıma çıktı bu yazı ve resmen hayatımı kurtardı. Deyimler dilimizin en büyük zenginliği ama bazen en çok bildiğimizi sandığımızın bile tam anlamını veya kökenini kaçırabiliyoruz. Bu listede deyimlerin sadece kuru kuru anlamlarının verilmemesi, hepsinin akılda kalıcı birer cümleyle örneklendirilmesi öğrenmeyi inanılmaz kolaylaştırıyor. Özellikle "tası tarağı toplamak" veya "vız gelip tırıs gitmek" gibi sık kullanılanların yanında, "üç buçuk atmak" gibi daha argo ve gündelik olanlara da yer verilmesi yazıyı çok daha zengin ve kullanışlı kılmış.

Sadece LGS veya TYT'ye hazırlanan öğrenciler için değil, benim gibi dilin inceliklerini seven ve kelimeleri doğru kullanmaya özen gösteren herkes için müthiş bir kaynak olmuş. Bu tür derli toplu ve anlaşılır içerikleri bulmak gerçekten zor.

Bu arada, bu konuyu araştıranlar için sanırım Google'da sıkça aranan anahtar kelimelerden bazıları şunlar oluyor:

* "T harfi ile başlayan deyimler ve anlamları"
* "Örnek cümleli deyimler sözlüğü"
* "Deyimler ve hikayeleri"
* "TYT Türkçe deyimler ve atasözleri"

Bu harika serinin diğer harflerle devamını da merakla bekliyorum

Yorum Bırak