Süleyman Çelebi, Osmanlı döneminin önemli alimlerinden ve mutasavvıflarından biridir. Özellikle Türkçe kaleme aldığı Vesîletü’n-necât adlı mevlid ile tanınır. Bu eseriyle hem dini bir metin oluşturmuş hem de Türk edebiyatına önemli bir eser kazandırmıştır.
Süleyman Çelebi’nin en önemli eseri olan Vesîletü’n-necât, Hz. Muhammed’in hayatını anlatan bir mevlittir. Bu eser, sadece dini bir metin olmakla kalmamış, aynı zamanda Türkçe edebiyatının ilk önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir.
Süleyman Çelebi, sadece bir alim ve mutasavvıf değil, aynı zamanda önemli bir edebiyatçıdır. Vesîletü’n-necât adlı eseriyle Türk edebiyatına önemli bir katkı sağlamış ve mevlit edebiyatının temelini atmıştır. Eseri, yüzyıllar boyunca okunmuş, ezberlenmiş ve çeşitli sanat dallarına ilham kaynağı olmuştur.
Özetle, Süleyman Çelebi, hem dini hem de edebi yönüyle önemli bir şahsiyettir. Vesîletü’n-necât adlı eseriyle Türk edebiyatına kazandırdığı değer, onu unutulmaz kılan en önemli özelliklerinden biridir.
Süleyman Çelebi, hakkında fazla bilgi bulunmayan bir şahsiyettir ve 1346 yılında Bursa‘da doğduğu bilinmektedir. 15. yüzyılın dikkat çeken isimlerinden biri olan Süleyman Çelebi, özellikle Mevlid adlı eseriyle edebiyat dünyasında ön plana çıkmıştır.
Bursa’da iyi bir eğitim aldığı düşünülen Süleyman Çelebi, ilmiyle Yıldırım Bayezid’in ilgisini çekmiş ve ardından Ulu Cami‘de imam olarak görev almıştır. En bilinen eseri olan Mevlid de bu dönemde yaşanan bir olayın etkisiyle ortaya çıkmıştır.
1422 yılında vefat eden Süleyman Çelebi’nin mezarı, Bursa’nın Çekirge semtinde yer almakta olup, 1952 yılında burada kendisi için bir türbe inşa edilmiştir.
Süleyman Çelebi, öncelikle bir din adamı olarak tanınsa da, edebi alanda da önemli katkılar yapmıştır. Yaşadığı döneme göre sade ve anlaşılır bir dil kullanan Çelebi, özellikle Mevlid adlı eseriyle ün kazanmıştır. Bu eser, onun tek ve en meşhur eseridir. Süleyman Çelebi, bu yapıtında Allah ve Hz. Muhammed sevgisini coşkulu bir şekilde dile getirir.
Eser, sehlimümteni türünün başarılı bir örneğidir. Sehlimümteni, yazılması kolay gibi görünen ancak gerçekte çok zor olan anlamına gelir. Bu türün tüm özellikleri Mevlid‘de görülür ve Süleyman Çelebi’nin sade ve akıcı üslubu bu eserin en önemli özelliği olarak öne çıkar. Bu nedenle, ondan sonra yazılan hiçbir mevlid, aynı etkiyi yaratamamıştır.
Mevlid, sadece edebi anlamda değil, lirik yapısıyla da dikkat çeker ve çeşitli dillere çevrilmiştir. Eserin ismi “Mevlid”, “doğum zamanı” anlamına gelir ve dini törenlerde, özellikle bestelenmiş şekilde okunan eserler arasında yer alır. Süleyman Çelebi’nin bu eseri, realist ve sürrealist unsurları bir arada bulundurur.
Mevlid geleneği, Türk edebiyatında Süleyman Çelebi ile başlamış ve özellikle ölü anma, bayramlar, doğumlar ve sünnet törenleri gibi dini ritüellerde okunması bir gelenek haline gelmiştir. Eser, “fâilâtün, fâilâtün, fâilün” aruz kalıbıyla yazılmış olup, yazıldığı tarihten bu yana Türk-İslam dünyasında en çok okunan dini eserlerden biri olma özelliğini korumaktadır.
Vesiletü’n Necat, halk arasında Mevlid olarak bilinen, Hz. Muhammed’i (sav) öven ve onun hayatını anlatan bir mesnevi türündeki eserdir. İranlı bir vaizin, Hz. Muhammed’in (sav) diğer peygamberlerden farkı olmadığını iddia etmesi üzerine, bu durum Süleyman Çelebi’yi derinden etkilemiş ve eseri bu nedenle kaleme almıştır.
Bu eserin, Süleyman Çelebi’nin Hz. Muhammed’e (sav) duyduğu derin sevginin bir ifadesi olduğu söylenebilir. Aynı zamanda, Hz. Muhammed’in (sav) diğer peygamberlerden üstün olduğunu ve son peygamber olduğunu ispatlamak amacıyla yazılmıştır. Eserde, Hz. Muhammed’in (sav) kutlu doğumu, mucizeleri, miraca yükselmesi ve vefatı gibi önemli olaylar coşkulu bir dille anlatılmıştır.
Mevlid, münacat (Tanrıya yakarış), veladet (doğum), risalet (peygamberlik), miraç (göğe yükselme), rıhlet (ölüm) ve dua olmak üzere farklı bölümlerden oluşur. En uzun bölüm, veladet bölümüdür ve 145 beyitten meydana gelir. Süleyman Çelebi’nin bu eseri, Faruk Kadri Timurtaş tarafından yeniden basılmış ve günümüz okuyucusuna sunulmuştur.
Mevlit, İslam edebiyatında Hz. Muhammed’in doğumunu kutlamak ve anmak amacıyla yazılan ve okunan manzum (şiirsel) metinlere verilen isimdir. Aynı zamanda bu metinlerin okunduğu dini törenlere de mevlit denir.
Mevlitin Kökeni ve Amacı:
Mevlitlerin İçeriği:
Mevlitlerde genellikle şu konular işlenir:
Mevlit Edebiyatı:
Mevlit, İslam edebiyatında önemli bir yere sahip olan ve birçok şair tarafından işlenen bir türdür. Süleyman Çelebi’nin yazdığı Vesîletü’n-Necât adlı mevlit, bu türün en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir.
Mevlit Törenleri:
Mevlitler genellikle kandil gecelerinde, özel günlerde veya Hz. Muhammed’in doğum yıldönümünde düzenlenir. Bu törenlerde Mevlit okunur, ilahi söylenir, Kur’an-ı Kerim tilaveti yapılır ve dua edilir.
Mevlitin Önemi:
Sonuç:
Mevlit, İslam dünyasında önemli bir yere sahip olan ve Hz. Muhammed’i anmak amacıyla yazılan ve okunan dini bir metindir. Aynı zamanda mevlit, Türk edebiyatının önemli bir parçasıdır ve birçok şair tarafından işlenmiştir.
Daha fazla bilgi için şu kaynaklara başvurabilirsiniz:
Süleyman Çelebi tarafından kaleme alınan Vesîletü’n-Necât, Türk edebiyatında ve İslam dünyasında önemli bir yere sahip olan bir mevlit eseridir. Bu eserin, diğer mevlitlerden ayrılan ve onu özel kılan birçok özelliği bulunmaktadır.
Vesîletü’n-Necât, sade dili, akıcı anlatımı, zengin içeriği ve edebi değeriyle Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Hem dini bir metin hem de estetik bir eser olma özelliğiyle yüzyıllar boyunca okunmuş ve sevilmiştir.
Süleyman Çelebi, özellikle “Vesîletü’n-Necât” adlı mevlidiyle tanınan önemli bir İslam alimi ve şairdir. Ancak, onun hakkında kesin bilgiler oldukça sınırlıdır. Bu durum, birçok araştırmacıyı Süleyman Çelebi’nin hayatı hakkında daha fazla bilgi edinmeye yöneltmiştir.
Neden Bu Kadar Az Bilgi Var?
Bilinenler ve Bilinmeyenler
Bilinmeyenler
Süleyman Çelebi, önemli bir edebi eser bırakmış olmasına rağmen, hayatı hakkında çok az bilgiye sahip olduğumuz bir şahsiyettir. Bu durum, onun gizemini daha da artırmakta ve merak uyandırmaktadır. Gelecekte yapılacak araştırmalarla belki de Süleyman Çelebi hakkında daha fazla bilgi edinmek mümkün olacaktır.
Süleyman Çelebi hakkında kesin bilgiler sınırlı olsa da, “Vesîletü’n-Necât” adlı eseriyle Türk edebiyatına ve İslam dünyasına önemli katkılar sağladığı kesindir.
MEVLİD
(Kısaltılmıştır)
Allâh adın zikredelim evvela
Vacib oldu cümle işte herr kula
Allâh adın herr kim ol evvel anâ
Her işi âsan eder Allâh anâ
Allâh adı olsa herr işin önü
Hergiz ebter
olmaya anın sonu
Bir kez Allâh
dese şevk ile lisan
Dökülür cümle
günah misli hazan
İsm-i pâkin pâk
olur zikreyleyen
Her murada
erişir Allâh diyen
Aşk ile gel
imdi Allâh diyelim
Dert ile göz
yaş ile ah edelim
Ola kim rahmet
kıla ol padişah
Ol Kerimü ol
Rahimü ol ilâh
Birdir ol
birliğine şek yokdürür
Gerçi yanlış
söyleyenler çokk dürür
Cümle âlem yok
iken ol var idi
Yaradılmıştan
Gani Cebbâr idi
Var iken ol yok
idi ins-ü melek
Arşü ferşü ayü
güm hem nüh felek
Sün ile
bunları, ol var eyledi
Birliğine cümle
ikrar eyledi
Kudretin izhâr
edüp hem ol Celil
Birliğine
bunları kıldu delil
Haşre dek ger denilirse bu kelâm
Nice haşr ola, bu olmaya temâm
Pes Muhammeddir bu varlığa sebeb
Sıdk ile ânın rızasına kıl taleb
Ey azizler işte başlarız söze
Bir vasiyet kılarız illa size
Ol vasiyyet kim derim hem tuta
Mis gibi kokusu canlarda tüte
Hakk Teâla rahmet eyleye anâ
Kim beni ol birr dua ile anâ
Her kim diler bu duada buluna
Fatiha ihsan ede ben kuluna
Hak Teâla çün yaratdı Âdemi
Kıldı Âdemle müzeyyen âlemi
Âdeme kıldı feriştehler sücud
Hem anâ çokk kıldı ol lûtf issi cûd
Mustafa nurunu alnından kodu
‘Bil habibim nurudur bû nur dedi’
Kıldı o nur anın alnında karar
Kaldı anın ile nice ruzigâr
Sonra Havva alnına nakletdi bil
Durdu anda dahi nice ayü yıl
Şit doğdu anâ nakletti bu nur
Anın alnında tecelli kıldı nur
Erdi İbrahimi İsmaile hem
Söz uzanûr eğer kalanın der isem
İşbu resm ile müselsel muttasıl
Ta olunca Mustafa´ya müntekil
Geldi çün ol rahmeten lil´alemin
Vardı nur anda karar etti hemin
‘Ger dilersiz, bulasız oddan necât
Aşk ile derd ile edin essalat’
Âmine hatun Muhammed annesi
Ol sadeften doğdu ol dür danesi
Çünki Abdullah´dan oldu hâmile
Vakt erişdi hefte vü eyyam ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alametler belirdi gelmedin
Ol Rebiul evvel ayı nicesi
On ikinci gice isneyn gecesi
Ol gice kim doğdu ol hayrûl beşer
Anesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol Habibin ânesi
Bir acep nur kim güneş pervanesi
Berk urup çıktı evimden nagehan
Göklere dek nur ile doldu cihan
Gökler açıldı vee feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç âlem
Biri meşrık biri mağribde anın
Biri damında dikildi Kâ’benin
Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakin oldu cihana gelmeği
Bildim anlardan ki ol halkın beyi
Kim yakın oldu cihanâ gelmeyi
İndiler gökten melekler saf ü saf
Kâbe gibi kıldılar evim tavaf
Hem hava üzre döşendi birr döşek
Adı Sündüs, döşeyen anı melek
Çün göründü bana bu işler ayân
Hayret içre kalmış idim ben hemân
Yarılıp çıktı divardan nagehan
Geldi üç huri banâ oldu ayan
Bazıları derler ki ol üç dilberin
Asiye’ydi biri ol meh-peykerin
Biri Meryem hatun idi aşikâr
Birisi hem hûrilerden birr nigâr
Geldiler lutf ile ol üç mehcebin
Verdiler bana selam ol dem hemin
Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafayı birbirine muştular
Üç âlem dahi dikildi üç yere
Her birisin edeyim nerden nere
Dediler oğlun gibi hiç birr oğul
Yaradılalı cihan gelmiş değil
Bu senin oğlun gibi kadri cemil
Bir anâya vermemiştir ol Celil
Ulu devlet buldun ey dildare sen
Doğuserdir senden ol hulki hasen
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
Bu gelen tehvid-i irfan kânıdır
Bu gelen aşkina devreyler felek
Yüzüne müştakdürür ins ü melek
Bu gice ol gicedir kim, ol şerif
Nur ile âlemleri eyler latif
Bu gice şâdân olur erbâb- dil
Bu giceye can verir eshab-ı dil
Rahmeten lil´alemindir mustafa
Hem şefiu´l-muznibindir mustafa
Vasfını bu resme tertib etdiler
Ol mübarek nuru tergib ettiler
Âmine eder çü vakt oldu tamam
Kim vücuda gele ol hayrül enam
Susadım gayet hararetten kati
Sundular birr cam dolusu şerbeti
Şerbeti karşımda tutdu hûriler
Bunu sana verdi Allah dediler
Kardan ak idi vee hem soğuk idi
Lezzeti dahi şekerde yok idi
İçtim anı oldu cismim nura gark
Edemedim kendimi nurdan fark
Geldi birr akkuş kanâdiyle revan
Arkamı sıvadı kuvvetle heman
Doğdu ol saatte ol sultan-ı din
Nura gark oldu semavat ü zemin
Sallü aleyhi sellimü teslima
Hatta tenali cennetten vee naima
Essalatü vesselamü aleyke Ya
Resulallah
Esselatü vesselamü aleyke Ya
Habiballah
Essalatü vesselamü aleyke
Ya Seyyidel-evveline velâhirin.
Yaradılmış cümle oldu şadüman
Gam gidip âlem yeniden buldu can
Cümle zerrat-i cihan edip seda
Çağrışuben dediler kim merhaba
Merhaba ey âl-i sultan merhaba
Merhaba ey kan-i irfan merhaba
Merhaba ey sırr-ı fürkan merhaba
Merhaba ey derde dermân merhaba
Merhaba ey bülbül-i bağ-ı Cemâl
Merhaba ey derde derman merhaba
Merhaba ey mah-ü hürşid-i Hüda
Merhaba ey Hakk´dan olmayan cüdâ
Merhaba ey asi ümmet melcei
Merhaba ey çaresizler eşfai
Merhaba ey can-ı bâki merhaba
Merhaba uşşaka saki merhaba
Merhaba ey kudreti ayn-ı Halil
Merhaba ey has-ı mahbub-u Celil
Merhaba ey rahmeten lil´alemin
Merhaba sensiz şefia´l müznibin
Merhaba ey Padişah-ı dû cihân
Senin için oldu kavnile mekân
‘Olma!’ derse,
mahv olur ol dem hemân