Arapça kökenli “sohbet” kelimesi, dilimize “arkadaşça konuşma, dostça vakit geçirme” gibi anlamlarla yerleşmiştir.
Yazarların herhangi bir konudaki düşüncelerini detaylandırmadan, karşısındakine anlatıyormuş gibi samimi bir üslupla ele aldığı yazı türüne söyleşi (sohbet) denir.
Türk edebiyatında söyleşi türünde pek çok eser verilmiştir. Bazı yazarlar yazılarını kitap olarak yayımlamıştır. Öne çıkan isimler şunlardır:
Diğer önemli yazarlar arasında Cenap Şahabettin, Refik Halit Karay, Hasan Ali Yücel, Yaşar Nabi Nayır, Leyla Umar, Nuriye Akman ve Feridun Andaç yer alır.
Örnek 1: Güleryüz
Asık suratlı insanlardan hoşlandığınızı söylesem muhtemelen gülerdiniz. Aslında biraz olsun gülmenizi istediğim için böyle başladım. Gülümseme üzerine bu sohbeti somurtarak dinlemeniz hoş olmaz tabii. Karşınızdakinin kaşlarını çatarak sizi dinlediğini görürseniz konuşma isteğiniz azalır, lafı kısa kesip sohbeti bitirmeye çalışırsınız. Ama sizi güler yüzle dinleyen biriyle karşılaşırsanız konuşmanız uzar.
Güler yüz, cesaret verir. Güler yüzlü insanlar, hataları affetmeye meyillidir. Bir çocuk ilk adımlarını atmaya başladığında herkes ona güler. Çünkü onun tüm hatalarını şimdiden kabul etmişizdir. Olgun insanlar sadece çocuklara değil, herkese affedici gözle bakar. Bu dünya, kaş çatıp insanları kırmaya değmez. Güler yüzlü insanlar arasında hayat daha güzeldir.
Bazı insanlar gülmeyi yasaklamış gibidir. Gülümsemek, ciddiyetlerini bozacak diye korkarlar. Çocuklarına gülmezler, komşularına gülmezler. Kaşları hep çatık, dudakları hep sıkıdır. Gülümseyenlere ise kızarlar.
Oysa ki, gülmek insana verilen özel bir yetenektir. Hiç kahkaha atan bir hayvan gördünüz mü? Zavallılar belki de gülebilmeyi çok isterler. İnsanlar ise bu yeteneğe sahip. Neden kullanmasınlar?
Örnek 2: Sevinç Peşinde
İnsan hep büyüğe göz diker. Sahip olduğu yetmez, daha fazlasını ister. Gözüyle görüp kulağıyla duyduğu her şeyi öğrenme çabasına girer. Yorulsa da pes etmez, öğrenemediğini uydurur ve ona inanır. İnsan mutluluk peşinde koşmaz, asıl amacı öğrenmekten doğan sevinci yakalamaktır.
Savaş bitmiş olsa da insan, acılar içinde bile yeni hayaller kurar. Aya gitmeyi, yıldızlarda bizim gibi varlıklar olup olmadığını öğrenmeyi hayal eder. Zorluklar arasında bile insan aklı durmaz, sınırlarını zorlar.
Aya gitmek veya yıldızlardaki varlıklarla tanışmak ne kazandıracak? Bu sorunun cevabı insan için önemli değildir. İnsan bilmek ister, sonuçlarına aldırış etmez.
Yorumlar
Henüz hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorum Bırak