Şemsettin Sami, 1871 yılında İstanbul’da memur olarak kariyerine başlamıştır. Bu süreçte, adını duyuracak olan “Taaşuk-ı Talat ve Fitnat” romanını parça parça yayımlamış, böylece edebiyat dünyasına önemli bir giriş yapmıştır. 1876 yılında kurduğu Sabah Gazetesi, hızlı bir şekilde popülarite kazanarak dönemin en çok okunan yayınlarından biri haline gelmiştir.
Sami, II. Abdülhamit döneminde, ömrünün sonuna kadar kalacağı Teftiş-i Askeri Komisyonu’nun kâtipliğine atanmış, bu görev sürecinde birçok önemli eseri Türkçeye kazandırma fırsatı bulmuştur. Bu dönemde Sefiller ve Robinson Crusoe romanlarını Türkçeye çevirerek, edebiyatın çeşitli alanlarında aktif bir şekilde yer almıştır.
Şemsettin Sami, dilci ve araştırmacı kimliği ile ön plana çıkmış, Türkçenin geliştirilmesi için büyük çaba harcamıştır. Türkçeyi sadeleştirme ve öğretme konusundaki gayretleri, onu Osmanlıcılıkla birlikte Türk dili konusunun en önemli savunucularından biri haline getirmiştir. Türkçe’nin etimolojisi üzerine yaptığı çalışmalar, dilin daha anlaşılır hale gelmesine katkı sağlamıştır.
Sami, dilin sadeleşmesi gerektiğine inanarak, Türkçenin kökenlerine inmek için Çağatayca gibi eski kaynaklardan faydalanmayı önermiştir. Dil alanında gösterdiği üstün başarıları nedeniyle II. Abdülhamit tarafından İftihar Madalyası ile ödüllendirilmiştir.
Sami’nin en önemli eserlerinden biri olan “Taaşuk-ı Talat ve Fitnat,” edebiyatımızda ilk yerli roman kabul edilir. Eser, görücü usulü ile evlenme ve bunun trajik sonuçları üzerine odaklanırken, kadının toplumsal konumunu da sorgular. Roman, toplumsal normlara karşı bir eleştiri niteliği taşır ve Talat ile Fitnat’ın aşkı etrafında kölelik ve cariyelik konularına değinir. Eserin tefrika süreci ise Hadika Gazetesi‘nde gerçekleşmiştir.
Şemsettin Sami’nin eserleri sadece romanla sınırlı kalmamış, sözlük ve tiyatro gibi farklı alanlarda da önemli katkılarda bulunmuştur. Aşağıda onun en önemli eserleri listelenmiştir:
| Eser Türü | Eser | Açıklama |
|---|---|---|
| Roman | Taaşuk-ı Talat ve Fitnat | Türk edebiyatının ilk yerli romanı, görücü usulü evliliği ele alır. |
| Sözlük | Kamus-ı Türki | İlk Türkçe sözlük, Arapça ve Farsça kelimeleri içerir. |
| Sözlük | Kamus-ı Fransevi | Fransızca-Türkçe sözlük, Fransa’da ilgi görmüştür. |
| Sözlük | Kamus-ı Arabi | Arapça-Türkçe sözlük, dil tarihimiz için önemli bir eser. |
| Ansiklopedi | Kamus-ı Alam | Tarih ve coğrafya alanında altı ciltlik sözlük. |
| Oyun | Besa Yahut Ahde Vefa | Yemin ettiği için oğlunu öldüren babanın trajedisini konu edinir. |
| Oyun | Gave | Şehname’den uyarlanan tiyatro eseri. |
| Oyun | Seydi Yahya | Endülüs tarihine odaklanan bir tiyatro yapıtı. |
| Çeviri | Robinson Crusoe | İngilizce eserin Türkçeye çevirisi. |
| Çeviri | Sefiller | Victor Hugo’nun eserinin Türkçeye çevrisi. |
Sami, Türkçenin sadeleşmesini savunarak Arapça ve Farsça kelimelerin dilimizden atılması gerektiği düşüncesini geliştirmiştir. “Lisan-ı Türki” adlı makalesinde bu görüşünü açıkça dile getirmiştir.
Şemsettin Sami, Türk edebiyatı ve dili üzerinde bıraktığı derin etki ile anılmaktadır. Edebiyat alanındaki katkılarının yanı sıra, Türk dilinin geliştirilmesi ve sadeleşmesi için gösterdiği çaba, onun kalıcı bir miras bırakmasını sağlamıştır. Ayrıca, edebi eserlerinin yanı sıra sözlük çalışmaları da dilimize önemli katkılar sunmuştur. Bu sayede, Türk dili ve edebiyatı alanında köklü bir değişim sürecine öncülük etmiştir.
Şemsettin Sami hayatı, Şemsettin Sami kimdir, Şemsettin Sami eserleri, Şemsettin Sami Taaşuk-ı Talat ve Fitnat, Şemsettin Sami dil çalışmaları
Yorumlar
Şemsettin Sami, 19. yüzyıl Osmanlı aydını denildiğinde akla gelen ilk isimlerden biridir; ancak onu sadece bir "aydın" olarak tanımlamak, üstlendiği devasa misyonu ve bıraktığı mirası hafife almak olur. O, kelimenin tam anlamıyla modern Türk dilinin ve düşüncesinin temellerini atan bir kültür mimarı ve dil mühendisidir. Tanzimat Dönemi'nin getirdiği yenilik rüzgarlarını en verimli şekilde kullanan Şemsettin Sami, çok yönlü kişiliğiyle dil, edebiyat, ansiklopedi ve tiyatro gibi pek çok alanda silinmez izler bırakmıştır.
Onun en büyük ve kalıcı eseri, şüphesiz dil alanındaki çalışmalarıdır. Osmanlı Türkçesinin, özellikle aydın zümre arasında Arapça ve Farsça kelimelerin yoğun etkisi altında halktan koptuğu bir dönemde, Şemsettin Sami dilde sadeleşme ve Türkçülük fikrinin en güçlü savunucularından biri olmuştur. Bu fikrin teoride kalmayıp pratiğe dökülmesinin en somut kanıtı, hazırladığı anıtsal sözlüklerdir. _Kamus-ı Türki_, onun başyapıtı olarak kabul edilir. Bu eser, o güne dek hazırlanmış sözlüklerden temel bir farkla ayrılır: Amacı sadece kelimelerin anlamını vermek değil, aynı zamanda Türkçe kökenli kelimeleri ön plana çıkarmak, yaşayan dili esas almak ve Türkçenin kendi içindeki zenginliğini göstermektir. Eserin önsözü, adeta bir dil manifestosu niteliğindedir. Burada, dilin milli kimliğin temel taşı olduğunu ve yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması gerektiğini vurgular. Bu yaklaşımıyla, Cumhuriyet Dönemi'nde gerçekleştirilecek olan Dil Devrimi'nin fikri zeminini on yıllar öncesinden hazırlamıştır. Sadece Türkçe ile yetinmemiş, Batı dillerine olan hakimiyetini _Kamus-ı Fransevi_ (Fransızca-Türkçe / Türkçe-Fransızca Sözlük) ile, Doğu dillerine olan vukufiyetini ise _Kamus-ı Arabi_ ile ortaya koymuştur.
Edebiyat sahasında ise Şemsettin Sami, bir başka "ilk"e imza atarak modern Türk edebiyatının başlangıç noktasını oluşturmuştur. 1872 yılında yayımladığı _Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat_, teknik anlamda ilk Türk romanı olarak kabul edilir. Eser, Batılı roman tekniği açısından bazı acemilikler taşısa da, işlediği konu itibarıyla döneminin ilerisindedir. Görücü usulü evliliğin trajik sonuçları, kadınların eğitim hakkı gibi toplumsal meseleleri ele alarak edebiyatın sadece estetik bir uğraş olmadığını, aynı zamanda bir toplumsal aydınlanma aracı olabileceğini göstermiştir. Bu roman, kendisinden sonra gelecek Namık Kemal ve Ahmet Mithat Efendi gibi yazarlara yol açan bir kilometre taşıdır. Tiyatro alanında ise _Besa yahut Ahde Vefa_ gibi oyunlarıyla, modern tiyatronun Osmanlı'da kök salmasına katkıda bulunmuştur.
Şemsettin Sami'nin aydınlanmacı kimliğinin bir diğer zirvesi, altı ciltlik dev eseri _Kamusü'l-A'lâm_'dır. Bu eser, Türkiye'de hazırlanmış ilk genel ansiklopedi olma özelliğini taşır. İçerisinde tarih, coğrafya, biyografi gibi pek çok alandan maddeler barındıran bu ansiklopedi, Osmanlı aydınının ve halkının dünya hakkında sistematik ve güvenilir bilgiye ulaşmasını sağlayan bir hazine niteliğindeydi. Tek başına böyle bir projeyi hayata geçirmesi, onun entelektüel kapasitesinin ve çalışma azminin ne denli olağanüstü olduğunun bir kanıtıdır.
Sonuç olarak, Şemsettin Sami'yi anlamak, modern Türkiye'nin kültürel kodlarını anlamaktır. O, bir dilin sadece iletişim aracı olmadığını, bir milletin hafızası, kimliği ve geleceği olduğunu herkesten önce fark etmiş bir vizyonerdir. Yaptığı her çalışma –sözlük, roman, ansiklopedi– aynı büyük amaca hizmet ediyordu: Batı'nın bilgisiyle donanmış, ancak kendi milli kimliğine ve diline sıkı sıkıya bağlı bir modern Türk toplumu yaratmak. Bu nedenle Şemsettin Sami, sadece bir yazar veya dilbilimci değil, aynı zamanda medeniyet projesinin en önemli işçilerinden biridir.
Yorum Bırak