Sehi Bey, Anadolu edebiyatında önemli bir yere sahip olan ilk tezkire yazarlarından biridir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, Fatih Sultan Mehmet döneminde Edirne‘de doğmuştur. Kanuni Sultan Süleyman‘ın padişah olmasıyla birlikte, Sehi Bey Edirne’de vakıf işleriyle ilgilenmek üzere görevlendirilmiştir. Bununla birlikte, hayatının son otuz yılı boyunca yalnızlık içinde yaşamış ve bu dönemde edebi çalışmalara yönelmiştir.
Sehi Bey, Divan-ı Hümayun kâtipliği görevinde bulunmuş ve Edirne‘de Daru’l-hadis mütevelliği yapmıştır. 1548 yılında Edirne’de vefat etmiştir. Sehi Bey’in yaşamı ve çalışmaları, onun edebiyat sahasındaki katkılarını anlamak açısından oldukça önemlidir.
Şiirleri pek fazla ilgi görmemiş olsa da, Sehi Bey’in edebiyat dünyasındaki en önemli katkısı tezkire yazarlığıdır. En bilinen eseri, “Sekiz Cennet” anlamına gelen “Heşt Behişt” adlı tezkiredir. Bu eser, sade bir Türkçe ile yazılmış olup, dönemin şairleri hakkında kısa ve öz bilgiler sunmaktadır. Ayrıca, Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış ilk tezkire olma özelliğini taşır.
Sehi Bey, eserini oluştururken Ali Şir Nevai‘den etkilenmiş ve onun “Mecalisün Nefais” adlı eserini örnek almıştır. Bu durum, Sehi Bey’in edebi gelişiminde ve eserlerinde kullanılan dilin sade yapısında büyük bir rol oynamıştır.
Heşt Behişt: Bu eser, Anadolu’da yazılmış ilk şairler tezkirelerinden biridir. Sehi Bey‘e büyük bir üne kavuşturan bu eser, 200’den fazla şair hakkında bilgiler sunmaktadır. Eser, 14. yüzyıldan itibaren yetişmiş olan şairlerin hayatlarına ve eserlerine dair kısa özetler içermektedir. Sekiz bölüme ayrılmış olan bu eser, sade bir dil kullanılarak yazılmıştır.
Heşt Behişt’te yer alan şairler, mesleklerine ve görevlerine göre sıralanmış ancak bu sıralamada belirli bir düzen izlenmemiştir. Sehi Bey, bu eserinde şairleri konu edinirken, okuyucunun anlamasını kolaylaştıracak bir dil tercih etmiştir. Ali Şir Nevai’nin eseri ile benzerlik taşıyan bu çalışma, Reşit Rahmeti Arat tarafından yayımlanmıştır.
Sehi Bey, Anadolu sahasındaki ilk tezkire yazarı olarak Türk edebiyatında önemli bir yer edinmiştir. Eserleri, sadece dönemin edebi hayatını yansıtmakla kalmayıp, aynı zamanda sonraki nesillere de ışık tutan bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Sehi Bey, Heşt Behişt, tezkire, Anadolu, Ali Şir Nevai, edebi kişilik, Osmanlı Türkçesi, Divan-ı Hümayun, Edirne.
Yorumlar
Türk edebiyatı tarihinde bazı eserler, yalnızca içerikleriyle değil, aynı zamanda türlerinin ilk örneği olmalarıyla da anıtsal bir değere sahiptir. Sehi Bey tarafından kaleme alınan Heşt Behişt, tam da bu nitelikte bir eserdir. 16. yüzyılda yazılan bu çalışma, Anadolu sahası Türk edebiyatının ilk şair tezkiresi olma unvanını taşır ve kendisinden sonraki yüzyıllar boyunca devam edecek olan köklü bir geleneğin temelini atar. Sehi Bey'in bu öncü rolünü ve eserinin önemini anlamak için öncelikle "tezkire" türünün ne anlama geldiğini kavramak gerekir.
Tezkire, kelime anlamıyla "zikredilenlerin toplandığı yer" demektir ve edebiyat bağlamında biyografik bir antoloji işlevi görür. Bu eserlerde, belirli bir dönemde yaşamış şairlerin hayatları, sanatsal kişilikleri, edebi yetenekleri hakkında bilgiler verilir ve şiirlerinden örnekler sunulur. Dolayısıyla tezkireler, günümüzün edebiyat tarihçiliği, biyografi yazımı ve şiir antolojisi çalışmalarının Divan edebiyatındaki karşılığıdır. Bu eserler, yazıldıkları dönemin edebi çevresini, şairler arasındaki ilişkileri, sanat anlayışını ve hatta sosyal yapısını anlamak için paha biçilmez birerincil kaynak niteliğindedir.
Sehi Bey’den önce Türk edebiyatında tezkire yazılmamış mıydı? Yazılmıştı, ancak Anadolu sahasında değil. Çağatay Türkçesiyle yazan büyük şair ve devlet adamı Ali Şir Nevai’nin 15. yüzyılda kaleme aldığı Mecâlisü'n-Nefâis adlı eseri, tüm Türk dünyasındaki ilk şair tezkiresidir. Sehi Bey, bu önemli eserden ilham almış ve onu model alarak Anadolu'daki şairleri bir araya getiren bir çalışma yapma ihtiyacı hissetmiştir. Bu durum, aynı zamanda 16. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu'nda edebi ortamın ne denli geliştiğini, kendine özgü bir kimlik kazandığını ve artık kendi tarihini yazma olgunluğuna eriştiğini gösteren önemli bir işarettir.
Sehi Bey'in eseri Heşt Behişt, Farsça "Sekiz Cennet" anlamına gelir. Bu isimlendirme, eserin yapısı hakkında da ipucu verir. Eser, bir mukaddime (önsöz), sekiz bölüm (her birine "behişt" denir) ve bir hatimeden (sonuç) oluşur. Sehi Bey, bu sekiz bölümü şairleri belirli bir hiyerarşiye göre tasnif ederek oluşturmuştur. Bu tasnif, dönemin toplumsal yapısını yansıtır:
1. Dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman
2. Şehzadeler ve hanedan mensubu şairler
3. Vezirler, beylerbeyleri ve devlet büyükleri
4. Ulema sınıfından gelen şairler (kazaskerler, müderrisler)
5. Sanatlarını meslek edinmiş şairler
6. Alfabetik sıraya göre diğer şairler
Bu yapı, eserin sadece bir şairler listesi olmadığını, aynı zamanda dönemin sosyal ve kültürel kodlarını da barındırdığını gösterir. Sehi Bey, her şair hakkında bilgi verirken oldukça özgün bir üslup kullanır. Şairin adı, mahlası, doğum yeri gibi temel bilgilerin yanı sıra, onun kişiliği, sanatı ve şiirinin gücü hakkında subjektif ama eleştirel değerlendirmeler yapar. Bu değerlendirmeler, dönemin edebi zevkini ve bir şairden ne beklendiğini anlamamızı sağlar. Her biyografinin sonuna eklediği örnek beyitler ise eseri bir antolojiye dönüştürür ve bahsi geçen şairin üslubunu doğrudan görme imkânı tanır.
Sehi Bey'in mirası, kendisinden sonra gelen tezkire yazarları için bir yol açmasıdır. Onun başlattığı bu gelenek, Latifi, Aşık Çelebi, Kınalızade Hasan Çelebi gibi isimler tarafından devam ettirilmiş ve Osmanlı edebiyatının en verimli türlerinden biri haline gelmiştir. Eğer bugün yüzlerce Divan şairinin hayatı ve eserleri hakkında bilgi sahibiysek, bunu büyük ölçüde Sehi Bey'in attığı bu ilk adıma borçluyuz. Heşt Behişt, Anadolu sahasında Türk edebiyatının kendi hafızasını oluşturma yolundaki ilk ve en önemli girişimidir ve bu yönüyle Divan edebiyatı külliyatı içinde yeri doldurulamaz bir konuma sahiptir.
Yorum Bırak