Realizm (Gerçekçilik), 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da ortaya çıkan ve Romantizm akımının aşırı duygusallığına, hayalciliğine ve öznelliğine bir tepki olarak doğan bir sanat ve edebiyat akımıdır. Temel amacı, hayatı, insanı ve toplumu olduğu gibi, herhangi bir idealleştirme veya abartıya kaçmadan, nesnel bir bakış açısıyla yansıtmaktır. Realistler için sanat, hayata tutulmuş bir ayna gibidir; bu ayna, iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin ne varsa tarafsız bir şekilde göstermelidir. Bu akım, yalnızca edebiyatı değil, aynı zamanda resim ve felsefeyi de derinden etkilemiştir.
Realizmin doğuşunda 19. yüzyılın bilimsel ve felsefi gelişmelerinin büyük payı vardır. Özellikle Auguste Comte'un geliştirdiği Pozitivizm felsefesi, realist sanatçıların ilham kaynağı olmuştur. Pozitivizm, gerçek bilginin yalnızca deneye ve gözleme dayanan somut verilerle elde edilebileceğini savunur. Bu düşünce, realist yazarların toplumu ve insanı bir bilim insanı titizliğiyle gözlemlemesine, veri toplamasına ve eserlerini bu gözlemler üzerine kurmasına yol açmıştır. Sanatçı, artık ilham perilerini bekleyen bir dahi değil, laboratuvarında çalışan bir bilim insanı gibi görülmeye başlanmıştır. Aynı şekilde, Determinizm düşüncesi de realist eserlerde sıkça işlenir; buna göre, insanın karakteri ve kaderi, büyük ölçüde soyaçekim ve içinde yaşadığı çevrenin koşulları tarafından belirlenir.
Realizm Akımının Temel Özellikleri
Realist bir eseri diğerlerinden ayıran temel nitelikler şunlardır:
1. Gözlem ve Nesnellik: Realizmin temel taşıdır. Yazar, olayları ve kişileri kendi duygu ve düşüncelerini katmadan, bir gözlemci gibi aktarır. Kişiliğini gizler ve okuyucuya yorum yapma fırsatı tanır. Amaç, gerçeği olduğu gibi sunmaktır.
2. Sıradan İnsanlar ve Gündelik Hayat: Romantizmin olağanüstü kahramanları ve egzotik mekanlarının yerini, toplumun her kesiminden sıradan insanlar ve onların gündelik sorunları alır. Köylüler, işçiler, küçük burjuvalar ve onların yaşam mücadeleleri, realist romanların ana konusunu oluşturur.
3. Ayrıntılı Betimlemeler (Tasvirler): Realist yazarlar, karakterlerin psikolojisini ve sosyal durumunu daha iyi yansıtabilmek için mekan ve çevre tasvirlerine büyük önem verir. Ancak bu betimlemeler, Romantizmdeki gibi süslü ve estetik amaçlı değildir. Aksine, işlevseldir; karakterin yaşadığı ortam, onun kişiliğinin bir parçası olarak görülür ve bu nedenle detaylı bir şekilde anlatılır.
4. Neden-Sonuç İlişkisi: Olaylar tesadüflere veya ilahi müdahalelere değil, mantıksal bir neden-sonuç ilişkisi zincirine bağlanır. Her olayın bilimsel bir açıklaması vardır.
5. Sade, Açık ve Süssüz Dil: Sanatlı ve abartılı bir anlatımdan kaçınılır. Dil, gerçeği en yalın ve doğrudan şekilde ifade etme aracı olarak kullanılır. Kahramanlar, kendi sosyal statülerine ve eğitim düzeylerine uygun bir dille konuşturulur.
6. Toplumsal Eleştiri: Realistler, toplumu bir laboratuvar gibi incelediklerinden, eserleri genellikle dönemin sosyal ve politik sorunlarına, ahlaki yozlaşmaya ve sınıf çatışmalarına dair örtük bir eleştiri barındırır.
Dünya ve Türk Edebiyatında Realizmin Temsilcileri
Realizm, dünya edebiyatına ölümsüz eserler kazandırmıştır.
* Fransız Edebiyatı: Akımın doğduğu yer olması nedeniyle en güçlü temsilcileri barındırır. Stendhal (*Kırmızı ve Siyah*), Honoré de Balzac (*Goriot Baba*), Gustave Flaubert (*Madame Bovary*) ve Guy de Maupassant öne çıkan isimlerdir. Flaubert'in *Madame Bovary* adlı eseri, realizmin başyapıtı olarak kabul edilir.
* Rus Edebiyatı: Realizm, Rus edebiyatında özellikle psikolojik derinlikle birleşerek zirveye ulaşmıştır. Lev Tolstoy (*Savaş ve Barış*, *Anna Karenina*), Fyodor Dostoyevski (*Suç ve Ceza*, *Karamazov Kardeşler*), Anton Çehov (öykü ve oyunlarıyla) ve İvan Turgenyev (*Babalar ve Oğullar*) bu akımın en büyük ustalarıdır.
* İngiliz ve Amerikan Edebiyatı:Charles Dickens (*Oliver Twist*), George Eliot ve Mark Twain (*Huckleberry Finn'in Maceraları*) bu akımın önemli temsilcilerindendir.
Türk edebiyatında ise Realizm, Tanzimat Dönemi'nin ikinci yarısından itibaren etkili olmaya başlamıştır.
* Recaizade Mahmut Ekrem'in yazdığı Araba Sevdası, yanlış Batılılaşmayı eleştirmesi ve kahramanı Bihruz Bey'in gerçekçi tasviriyle Türk edebiyatındaki ilk realist roman kabul edilir.
* Samipaşazade Sezai, *Sergüzeşt* romanı ve *Küçük Şeyler* adlı öykü kitabıyla realizme önemli katkılar sunmuştur.
* Türk edebiyatında Batılı anlamda realizmin kurucusu ve en büyük ustası ise Servetifünun Dönemi sanatçısı Halit Ziya Uşaklıgil'dir. *Mai ve Siyah* ve *Aşk-ı Memnu* adlı romanları, güçlü tekniği, psikolojik tahlilleri ve nesnel anlatımıyla realizmin doruk noktalarıdır.
* Cumhuriyet Dönemi'nde ise Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Memduh Şevket Esendal ve Sabahattin Ali gibi pek çok yazar, realist çizgide eserler vermeye devam etmiştir.
Yorumlar
Realizm (Gerçekçilik), 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da ortaya çıkan ve Romantizm akımının aşırı duygusallığına, hayalciliğine ve öznelliğine bir tepki olarak doğan bir sanat ve edebiyat akımıdır. Temel amacı, hayatı, insanı ve toplumu olduğu gibi, herhangi bir idealleştirme veya abartıya kaçmadan, nesnel bir bakış açısıyla yansıtmaktır. Realistler için sanat, hayata tutulmuş bir ayna gibidir; bu ayna, iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin ne varsa tarafsız bir şekilde göstermelidir. Bu akım, yalnızca edebiyatı değil, aynı zamanda resim ve felsefeyi de derinden etkilemiştir.
Realizmin doğuşunda 19. yüzyılın bilimsel ve felsefi gelişmelerinin büyük payı vardır. Özellikle Auguste Comte'un geliştirdiği Pozitivizm felsefesi, realist sanatçıların ilham kaynağı olmuştur. Pozitivizm, gerçek bilginin yalnızca deneye ve gözleme dayanan somut verilerle elde edilebileceğini savunur. Bu düşünce, realist yazarların toplumu ve insanı bir bilim insanı titizliğiyle gözlemlemesine, veri toplamasına ve eserlerini bu gözlemler üzerine kurmasına yol açmıştır. Sanatçı, artık ilham perilerini bekleyen bir dahi değil, laboratuvarında çalışan bir bilim insanı gibi görülmeye başlanmıştır. Aynı şekilde, Determinizm düşüncesi de realist eserlerde sıkça işlenir; buna göre, insanın karakteri ve kaderi, büyük ölçüde soyaçekim ve içinde yaşadığı çevrenin koşulları tarafından belirlenir.
Realizm Akımının Temel Özellikleri
Realist bir eseri diğerlerinden ayıran temel nitelikler şunlardır:
1. Gözlem ve Nesnellik: Realizmin temel taşıdır. Yazar, olayları ve kişileri kendi duygu ve düşüncelerini katmadan, bir gözlemci gibi aktarır. Kişiliğini gizler ve okuyucuya yorum yapma fırsatı tanır. Amaç, gerçeği olduğu gibi sunmaktır.
2. Sıradan İnsanlar ve Gündelik Hayat: Romantizmin olağanüstü kahramanları ve egzotik mekanlarının yerini, toplumun her kesiminden sıradan insanlar ve onların gündelik sorunları alır. Köylüler, işçiler, küçük burjuvalar ve onların yaşam mücadeleleri, realist romanların ana konusunu oluşturur.
3. Ayrıntılı Betimlemeler (Tasvirler): Realist yazarlar, karakterlerin psikolojisini ve sosyal durumunu daha iyi yansıtabilmek için mekan ve çevre tasvirlerine büyük önem verir. Ancak bu betimlemeler, Romantizmdeki gibi süslü ve estetik amaçlı değildir. Aksine, işlevseldir; karakterin yaşadığı ortam, onun kişiliğinin bir parçası olarak görülür ve bu nedenle detaylı bir şekilde anlatılır.
4. Neden-Sonuç İlişkisi: Olaylar tesadüflere veya ilahi müdahalelere değil, mantıksal bir neden-sonuç ilişkisi zincirine bağlanır. Her olayın bilimsel bir açıklaması vardır.
5. Sade, Açık ve Süssüz Dil: Sanatlı ve abartılı bir anlatımdan kaçınılır. Dil, gerçeği en yalın ve doğrudan şekilde ifade etme aracı olarak kullanılır. Kahramanlar, kendi sosyal statülerine ve eğitim düzeylerine uygun bir dille konuşturulur.
6. Toplumsal Eleştiri: Realistler, toplumu bir laboratuvar gibi incelediklerinden, eserleri genellikle dönemin sosyal ve politik sorunlarına, ahlaki yozlaşmaya ve sınıf çatışmalarına dair örtük bir eleştiri barındırır.
Dünya ve Türk Edebiyatında Realizmin Temsilcileri
Realizm, dünya edebiyatına ölümsüz eserler kazandırmıştır.
* Fransız Edebiyatı: Akımın doğduğu yer olması nedeniyle en güçlü temsilcileri barındırır. Stendhal (*Kırmızı ve Siyah*), Honoré de Balzac (*Goriot Baba*), Gustave Flaubert (*Madame Bovary*) ve Guy de Maupassant öne çıkan isimlerdir. Flaubert'in *Madame Bovary* adlı eseri, realizmin başyapıtı olarak kabul edilir.
* Rus Edebiyatı: Realizm, Rus edebiyatında özellikle psikolojik derinlikle birleşerek zirveye ulaşmıştır. Lev Tolstoy (*Savaş ve Barış*, *Anna Karenina*), Fyodor Dostoyevski (*Suç ve Ceza*, *Karamazov Kardeşler*), Anton Çehov (öykü ve oyunlarıyla) ve İvan Turgenyev (*Babalar ve Oğullar*) bu akımın en büyük ustalarıdır.
* İngiliz ve Amerikan Edebiyatı: Charles Dickens (*Oliver Twist*), George Eliot ve Mark Twain (*Huckleberry Finn'in Maceraları*) bu akımın önemli temsilcilerindendir.
Türk edebiyatında ise Realizm, Tanzimat Dönemi'nin ikinci yarısından itibaren etkili olmaya başlamıştır.
* Recaizade Mahmut Ekrem'in yazdığı Araba Sevdası, yanlış Batılılaşmayı eleştirmesi ve kahramanı Bihruz Bey'in gerçekçi tasviriyle Türk edebiyatındaki ilk realist roman kabul edilir.
* Samipaşazade Sezai, *Sergüzeşt* romanı ve *Küçük Şeyler* adlı öykü kitabıyla realizme önemli katkılar sunmuştur.
* Türk edebiyatında Batılı anlamda realizmin kurucusu ve en büyük ustası ise Servetifünun Dönemi sanatçısı Halit Ziya Uşaklıgil'dir. *Mai ve Siyah* ve *Aşk-ı Memnu* adlı romanları, güçlü tekniği, psikolojik tahlilleri ve nesnel anlatımıyla realizmin doruk noktalarıdır.
* Cumhuriyet Dönemi'nde ise Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Memduh Şevket Esendal ve Sabahattin Ali gibi pek çok yazar, realist çizgide eserler vermeye devam etmiştir.
Yorum Bırak