Natüralizm (Doğalcılık): Doğanın Soğuk Gerçekliği
Natüralizm ya da diğer adıyla Doğalcılık, 19. yüzyılın sonlarında realizm akımının bir devamı olarak ortaya çıkan, ancak daha sert ve bilimsel bir bakış açısıyla şekillenen bir edebiyat ve sanat akımıdır. Natüralist sanatçılar, doğayı ve insanı, her türlü romantik duygudan arındırarak, tamamen bilimsel ve objektif bir şekilde ele almayı hedeflemişlerdir. Bu akım, insanın doğuştan getirdiği genetik özellikler, çevresel koşullar ve toplumun birey üzerindeki etkileri ile kaderinin nasıl belirlendiği üzerinde durur.
Bilimsel Yöntem ve Deneysel Yaklaşım: Natüralizm, bilimsel yöntemlere büyük önem verir. Darwin‘in evrim teorisi, Comte‘un pozitivizm felsefesi ve bilimsel determinizm bu akımın dayandığı temel felsefi kavramlardır. Natüralist yazarlar, tıpkı bir bilim insanı gibi, hayatı deneysel bir yaklaşımla gözlemleyip, insanın çevresel ve kalıtsal faktörlerle nasıl şekillendiğini irdelemeye çalışmışlardır.
Kaderci Bir Bakış Açısı: Natüralistlere göre insanın hayatı büyük ölçüde doğuştan getirdiği biyolojik özellikler ve yaşadığı çevre tarafından belirlenir. Birey, içinde bulunduğu koşulların dışına çıkamaz, bu yüzden özgür irade kavramı pek geçerli değildir. İnsanın kaderi büyük ölçüde belirlenmiştir.
Toplumsal Gerçekliğin Sert Tasviri: Natüralist sanatçılar, toplumdaki en çarpıcı, çirkin ve karanlık gerçekleri tüm çıplaklığıyla eserlerine taşımışlardır. Fakirlik, hastalık, alkolizm, suç, ahlaki çöküntü ve toplumsal eşitsizlik gibi konular natüralizmin temel temaları arasındadır. Realizm gibi gerçekliği anlatma kaygısı vardır, ancak natüralizm, gerçeği daha sert, daha acımasız bir biçimde sergiler.
İnsan, Hayvan ve Doğa Üzerine Vurgular: Natüralist eserlerde insanlar genellikle içgüdüleriyle hareket eden, sosyal ve biyolojik birer varlık olarak ele alınır. Bu eserlerde insan, doğanın bir parçası olarak betimlenir ve doğanın güçleri karşısında aciz kalır.
Sanatın Toplumsal İşlevi: Natüralistler, sanatın toplumu yansıtmak ve toplumsal gerçekleri sorgulamak gibi bir görevi olduğuna inanmışlardır. Bu yüzden eserleri sadece birer estetik ürün olarak değil, aynı zamanda toplumu eleştiren ve sorunlarını ortaya koyan bir araç olarak görmüşlerdir.
Émile Zola:
Natüralizmin en önemli temsilcisi, hiç şüphesiz Émile Zola‘dır. Zola, insanı ve toplumu bilimsel bir deney gibi ele alarak yazdığı romanlarında, özellikle işçi sınıfının zorlu yaşamını, alkolizmi, toplumsal eşitsizlikleri ve bireylerin bu koşullar karşısında nasıl çaresiz kaldıklarını işlemiştir. Zola’nın ünlü romanları arasında Germinal, Nana ve Meyhane (L’Assommoir) bulunur.
Guy de Maupassant:
Natüralist edebiyatın bir diğer önemli ismi, kısa öyküleriyle tanınan Guy de Maupassant‘tır. Maupassant, bireyin toplumsal ve psikolojik koşullara nasıl yenik düştüğünü, doğal içgüdülerine teslim olduğunu ve doğanın birey üzerindeki kaçınılmaz etkisini işler.
Theodore Dreiser:
Amerikan edebiyatında natüralizmin önemli bir temsilcisi olan Theodore Dreiser, insanın sosyal ve ekonomik çevre tarafından nasıl şekillendiğini ve çaresizliğini ele alan romanlarıyla tanınır. En bilinen eserlerinden biri Carrie‘dir.
Jack London:
Jack London, insanın doğa karşısındaki mücadelesini en iyi anlatan yazarlardan biridir. Vahşetin Çağrısı ve Beyaz Diş gibi eserlerinde, insanın ve hayvanların doğal içgüdülerine vurgu yapar. London, insanı doğanın sert koşullarında hayatta kalmaya çalışan bir canlı olarak ele alır.
Hüseyin Rahmi Gürpınar:
Türk edebiyatında natüralizmi benimseyen en önemli yazarlardan biri Hüseyin Rahmi Gürpınar‘dır. Hüseyin Rahmi, eserlerinde toplumun alt kesimlerinde yaşayan insanların yaşam mücadelesini, ahlaki çöküntülerini ve çaresizliklerini işlemiştir. Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç gibi romanları bu anlayışla kaleme alınmıştır.
Nabizade Nazım:
Türk edebiyatında natüralizmin bir diğer temsilcisi olan Nabizade Nazım, özellikle Zehra adlı romanıyla bu akımın Türk edebiyatındaki önemli örneklerinden birini vermiştir. Eserde kıskançlık, ahlaki çöküntü ve psikolojik çöküntüler natüralist bir bakış açısıyla ele alınmıştır.
Natüralizm, sanatta gerçeği acımasızca sergileyen bir bakış açısı sunarak toplumsal sorunlara dikkat çekmiştir. İnsanların içinde bulunduğu koşulların onların kaderini nasıl şekillendirdiğini göstermesiyle, daha büyük toplumsal farkındalık yaratmış ve edebiyatın toplum üzerindeki etkisini artırmıştır. Natüralizm, sanatın sadece bir güzellik aracı olmadığını, aynı zamanda toplumun aynası olduğunu hatırlatmış, sanatçılara yeni bir misyon kazandırmıştır.
Yorumlar
Natüralizm (Doğalcılık), 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da ortaya çıkan ve edebiyat başta olmak üzere sanatın çeşitli dallarını derinden etkileyen bir akımdır. Temelde realizmin (gerçekçilik) bir ileri aşaması olarak kabul edilse de ondan daha radikal, bilimsel ve felsefi bir temel üzerine kurulmuştur. Natüralizm, insanı ve toplumu bilimsel bir nesnellikle, adeta bir laboratuvar deneyi gibi ele almayı hedefler. Bu akımın merkezinde, insan davranışlarının ve kaderinin özgür iradeyle değil, kontrol edilemeyen iç ve dış güçlerle şekillendiği fikri yatar.
### Natüralizmin Felsefi Temelleri ve Özellikleri
Natüralizmin temelini pozitivizm ve determinizm felsefeleri oluşturur. Auguste Comte'un pozitivist düşüncesi, bilginin yalnızca gözlemlenebilir ve deneye dayalı olgularla elde edilebileceğini savunur. Natüralistler bu anlayışı sanata uyarlayarak, bir yazarın da bir bilim insanı gibi hareket etmesi gerektiğini öne sürerler. Yazar, toplumun bir parçasını ele almalı, karakterlerini bu ortam içinde gözlemlemeli ve olayların neden-sonuç ilişkilerini hiçbir duygusal müdahalede bulunmadan, olduğu gibi aktarmalıdır.
Bu akımın en temel ilkesi ise determinizmdir. Determinist anlayışa göre, insan kararlarında ve eylemlerinde özgür değildir. Bireyin kaderini belirleyen üç temel faktör vardır:
1. Soyaçekim (Kalıtım): Bireyin genetik olarak ailesinden aldığı fizyolojik ve psikolojik özellikler. Alkolizm, delilik, şiddete eğilim gibi özelliklerin nesilden nesile aktarıldığına inanılır. Karakterlerin davranışları, büyük ölçüde bu biyolojik mirasın bir sonucudur.
2. Çevre (Sosyal Ortam): Bireyin içinde doğup büyüdüğü sosyal, ekonomik ve kültürel koşullar. Yoksulluk, eğitimsizlik, ahlaki çöküntü içindeki bir mahalle gibi faktörler, karakterin gelişimini ve geleceğini kaçınılmaz bir şekilde belirler.
3. İçgüdüler (Anlık Durumlar): İnsanın biyolojik yapısından gelen ve anlık kararlarını etkileyen temel dürtüler (açlık, cinsellik, hayatta kalma mücadelesi vb.). Natüralistlere göre insan, medeni bir varlık olmaktan çok, bu temel içgüdülerle hareket eden biyolojik bir organizmadır.
Bu felsefi temelden hareketle natüralist eserlerin başlıca özellikleri şöyle sıralanabilir:
* Gözlemci ve Nesnel Yazar: Natüralist yazar, olaylara müdahale etmeyen, yorum yapmayan, karakterleri yargılamayan bir gözlemci konumundadır. Amacı, hayatın acı ve çirkin gerçeklerini bir bilim insanının soğukkanlılığıyla ortaya koymaktır.
* Toplumun "Alt" Tabakalarına Odaklanma: Realistler genellikle orta sınıfın yaşamını konu alırken, natüralistler determinist ilkeleri en çıplak haliyle gösterebilmek için toplumun en alt katmanlarına yönelirler. Fabrika işçileri, madenciler, fahişeler, alkolikler, suçlular gibi hayatın zorlukları altında ezilen, çevre ve kalıtımın kurbanı olmuş karakterler sıkça işlenir.
* Çirkinliğin ve Kötülüğün Estetiği: Natüralizm, idealize edilmiş güzellik anlayışını reddeder. Hayatın içinde var olan şiddet, hastalık, ahlaksızlık, çürüme gibi olguları tüm çıplaklığıyla ve ayrıntılarıyla betimlemekten çekinmez. Bu nedenle natüralist eserler genellikle karamsar, kasvetli ve sarsıcı bir atmosfere sahiptir.
* Sade ve Gerçekçi Dil: Sanatlı, süslü bir üsluptan kaçınılır. Karakterler, kendi sosyal sınıflarına ve eğitim düzeylerine uygun bir dille konuşturulur. Bu nedenle eserlerde sıkça sokak ağzı, argo ve küfürlü ifadelere yer verilir.
* "Deneysel Roman" Anlayışı: Akımın kurucu ismi Émile Zola, bu kavramı ortaya atmıştır. Ona göre roman, bir nevi sosyal laboratuvardır. Yazar, belirli kalıtsal özelliklere sahip bir karakteri belli bir sosyal çevreye yerleştirir ve bu koşulların karakter üzerindeki etkilerini bir deney gibi gözlemler.
### Başlıca Temsilcileri
Natüralizm denildiğinde akla gelen ilk ve en önemli isim, akımın teorisyenliğini de yapmış olan Fransız yazar Émile Zola'dır. Zola, "Deneysel Roman" adlı makalesinde akımın poetikasını ortaya koymuş ve bu ilkeleri *Rougon-Macquart* adını verdiği 20 ciltlik roman serisinde uygulamıştır. Bu seride, İkinci İmparatorluk döneminde bir ailenin birkaç kuşağını soyaçekim ve çevre koşulları ekseninde incelemiştir. Serinin en bilinen romanları arasında maden işçilerinin yaşam mücadelesini anlatan "Germinal" ve bir fahişenin yükseliş ve düşüşünü konu alan "Nana" bulunur.
Fransız edebiyatında Zola'nın yanı sıra Guy de Maupassant ve Goncourt Kardeşler (Edmond ve Jules de Goncourt) de natüralist eserler vermiş önemli isimlerdir. Maupassant, özellikle kısa öykülerinde insan psikolojisinin karanlık yönlerini ve toplumsal baskının birey üzerindeki etkilerini determinist bir bakış açısıyla işlemiştir.
Natüralizm, Fransa dışında da yankı bulmuştur:
* Amerika Birleşik Devletleri: Stephen Crane (*The Red Badge of Courage*), Jack London (*The Call of the Wild*, *Martin Eden*) ve Theodore Dreiser (*Sister Carrie*) gibi yazarlar, Amerikan toplumunun gerçeklerini ve bireyin doğa ve toplum karşısındaki acizliğini natüralist bir yaklaşımla ele almışlardır.
* Türkiye Edebiyatı: Türk edebiyatında natüralizmin en önemli temsilcisi Hüseyin Rahmi Gürpınar'dır. Gürpınar, eserlerinde İstanbul'un kenar mahallelerindeki yaşamı, batıl inançları ve toplumsal ahlak anlayışını gözlemci bir tavırla, genellikle mizahi bir dille ele almıştır. Akımın teorik altyapısını ise Osmanlı aydını Beşir Fuad tanıtmıştır. Nabizâde Nâzım'ın "Karabibik" romanı da köy gerçekliğini ele almasıyla ve determinist unsurlar barındırmasıyla natüralizme yakın duran ilk eserlerden sayılır.
Sonuç olarak natüralizm, edebiyata bilimsel bir yöntem getirme iddiasında olan, insanı biyolojik ve sosyal koşulların bir ürünü olarak gören radikal bir akımdır. İnsanın iradesini ve ahlaki sorumluluğunu ikinci plana atarak, onu yöneten karanlık güçlere odaklanması, edebiyatta hem büyük bir çığır açmış hem de yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. Ancak sunduğu cesur ve filtresiz toplum portreleriyle kendisinden sonraki edebiyatı derinden etkilemeyi başarmıştır.
---
* natüralizm akımı özellikleri nelerdir
* Émile Zola deneysel roman
* realizm ve natüralizm farkları
* Türk edebiyatında doğalcılık temsilcileri
* determinizm ve edebiyat ilişkisi
Yorum Bırak