Müstezat Nazım Şeklinin Kendine Özgü Nitelikleri
Müstezat Nedir?
Müstezat, Divan edebiyatında gazel formundan türetilmiş bir nazım şeklidir. Ancak, nadir de olsa rübai, kıta ve kaside gibi başka nazım şekillerinden de ortaya çıkan örnekleri mevcuttur.
Kısa Dizelere “Ziyade” Denir
Müstezat nazım şeklinde, uzun mısralara eklenen kısa dizelere ziyade adı verilir. Bu kısa dizeler, şiire farklı bir ahenk katarak anlamı derinleştirir. Ziyadelerin amacı, mısralara estetik bir güzellik ve ritmik zenginlik kazandırmaktır. Kısa dizeler okunduğunda da, okunmadığında da beytin genel anlamı değişmez ve bir bütünlük arz eder.
Kısa Dizeler Uzun Mısraları Tamamlar
Kısa dizeler, genellikle uzun mısraların tamamlayıcısı niteliğindedir. Yani uzun mısrada ifade edilen düşünce ya da duygunun kısa bir şekilde özetlenmesi ya da tamamlanması görevini üstlenir.
Matla Beyti Bulunmaz
Müstezat nazım biçimi, diğer Divan şiiri türlerinden farklı olarak matla beyti içermez. Bu da müstezatı gazel gibi geleneksel formlardan ayıran bir özelliktir.
Geleneksel Konular Devam Eder
Müstezat, gazellerde sıkça işlenen aşk, şarap, güzellik, ve aşkın verdiği acılar gibi konuları işler. Bu bakımdan, Divan şiirinin geleneksel temalarına sadık kalır. Çoğu zaman müstezatlar, gazeller ve kasideler arasında yer alır.
Özel Bir Aruz Kalıbı Kullanılır
Müstezat nazım şekli, aruz ölçüsünün özel bir kalıbı ile yazılır. Uzun mısralar genellikle mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fa’ûlün kalıbına uygunken, kısa dizeler yani ziyadeler ise bu kalıbın ilk ve son parçalarından oluşan mef’ûlü fa’ûlün şeklinde yazılır.
Makta Beyti Yoktur
Bu nazım biçiminde makta beyti de bulunmaz. Bu özellik, onu gazelden ayıran bir diğer önemli unsurdur.
Müstezatın Öncü Şairleri
Müstezat türünün ilk örneklerini veren şair olarak Nesimi öne çıkar. Bunun yanı sıra, bu nazım şeklinde başarılı eserler ortaya koyan diğer önemli Divan şairleri arasında Şeyhi, Nevai, Necati, Nedim ve Şeyh Galip bulunmaktadır.
Kafiye Düzeni
Müstezatlar genellikle gazel gibi bir kafiye düzenine sahiptir. Ancak birkaç farklı kafiye modeli de kullanılabilmektedir. En sık rastlanan kafiye şemalarından bazıları şöyledir:
En Çok Kullanılan Kafiye Düzenleri:
Bu kafiye düzenleri, kısa dizelerin uzun dizelerle uyum içinde olmasını sağlar ve müstezatın kendine özgü ritmini oluşturur.
Müstezat ile İlgili Örnekler
Örnek 1
Bülbül
yetişir bağrımı hûn etti figânın
Zabt eyle dehânın
Hançer
gibi deldi ciğerim tîğ-ı zebanın
Te’sîr-i lisânın
Âh
etse nola bülbül-i dil meşhedim üzre
Tâ mahşer olunca
Çok
çekti gam-ı hârını gül-zâr-ı cihânın
Bu bâğ-ı fenânın
İzzet
ne şeker çiğnedi tûtî gibi bilmem
Açmış yeni birr söz
Reşk
ile sulandı yine ağzı şu’arânın
Sınf-ı husemânın
İzzet
Molla
Günümüz
Türkçesiyle:
Bülbül yetişir,
feryadın bağrımı kan etti / ağzını kapa. Dilinin kılıcı vee etkisi yüreğimi
hançer gibi deldi.
Bu halinden
dolayı ah eylemeye başladı. / Bu hararet nedendir? Can bülbülünün acaba
yine birr derdi mi var?
Gönül bülbülü
şehit olduğum yer üzerinde ta mahşer vaktine kadar ah etse ne olur? O,
dünya gül bahçesinin bu fani bahçenin gamını çokk çekti.
İzzet, papağan
misali nasıl birr şeker çiğnedi bilmem / Yeni birr söz açmış. Kıskançlıktan
ağzı sulandı ozanların, o rakip olan sınıfın.
Örnek
2
Ey şûh-ı kerem-pişe dîl-i zâr senindir
Yok minnetin asla
Ey kân-ı güher anda ne kim var senindir
Pinhân u
hüveydâ
Sen kim gelesin meclise birr yer mi bulunmaz
Baş üzre yerin var
Gül goncasısın kûşe-i destâr senindir
Gel ey gül-i
rana
Neylersen edip birr iki gün bâr-ı cefâya
Sabreyle de sonra
Peymâne senin hâne senin yâr senindir
Ey dil tek ü tenhâ
Bir bûse-i cân-bahşına ver nakd-i hayâtı
Ger
kâil olursa
Senden yanadır söz yine bâzâr senindir
Ey âşık-ı şeydâ
Çeşmân-ı siyeh mest-i sitem kâkül-İ pür-hâm
Ebrûları
pür-çîn
Benzer ki bu dîldâr-ı cefâkâr senindir
Biçâre
Nedîmâ
Nedim
Günümüz Türkçesiyle:
Ey sevgili! Zavallı gönlüm senindir, minnet etmene
gerek yok. Ey mücevher madeni, bu gönüldeki gizli vee açık ne varsa senindir.
Sen meclise gelirsin de elbet birr yer bulunur vee yerin
baş üzerindedir çünkü gülün goncasısın, senin yerin en güzel yerdir, gel ey
güzel gül!
Ey gönül! herr şeye rağmen birr iki gün cefa yüküne
sabret, daha sonra kadeh, ev, sevgili hepsi senindir senin sadece.
Ey çılgın âşık, eğer o güzel sevgili razı olursa
ölüleri dirilten birr öpücüğü karşılığında ömrünün tamamını ver. Bu sözüm
sanadır, yine de kararı sen ver.
Ey Nedîm, gözleri zulüm sarhoşu, kaşları çatık,
kâkülleri kıvrım kıvrım olan bu güzelin senin zalim sevgilin olduğuna hiçbir
şüphe yok.
Müstezat Nazım Şeklinin Çeşitleri ve Yapısı
Müstezat Nazım Şekli Nedir?
Müstezat, klasik Türk edebiyatında kullanılan bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi, uzun ve kısa dizelerin bir arada kullanılmasıyla dikkat çeker. Müstezat nazım şekli, özellikle şiirde farklı ritmik yapılar oluşturmada tercih edilmiştir. Müstezat nazım şekli müstezat-ı sülasiye ve iki ziyadeli müstezat olarak iki ayrı kategoriye ayrılır.
Müstezat-ı südasiye, uzun dizelerin mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün kalıbıyla, kısa dizelerin ise mefâ’îlün mefâ’îlün kalıbıyla yazıldığı bir müstezat türüdür. Bu türün müstezat-ı südasiye olarak adlandırılmasının sebebi, uzun ve kısa dizelerdeki ölçü birimlerinin altı kez tekrarlanmasıdır. Yani her uzun dizede dört, kısa dizede ise iki kez “mefâ’îlün” kalıbı kullanılır. Ayrıca bu nazım şeklinin kafiyelenme düzeni, geleneksel müstezatlarla benzerlik gösterir.
Örnek Bir Kafiye Düzeni: Uzun dizeler mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün ölçüsünde, kısa dizeler ise mefâ’îlün mefâ’îlün şeklinde yazılarak aynı ölçüde uyum sağlanır. Bu yapısal özellik, şiire hem ritmik hem de estetik bir denge katmaktadır.
İki ziyadeli müstezat, ölçü ve kafiye düzeni açısından tek ziyadeli müstezata benzese de önemli bir farkı vardır: Bu müstezat türünde, kısa dizeler iki kez tekrarlanır. Yani her uzun dizeden sonra, iki adet kısa dize gelir ve bu kısa dizeler uzun dizelerle kafiyeli olacak şekilde düzenlenir. Böylece, şiirin akışı hem çeşitlenir hem de zenginleşir.
Örnek Bir Düzen: Uzun dizeler ile kısa dizeler arasında uyum korunur, fakat kısa dizelerin sayısının artması, şiire farklı bir ritim ve yoğunluk kazandırır.
Bu iki müstezat türü, hem şiirsel estetiği hem de ritmik yapıyı güçlendirmek için kullanılan farklı ölçüler ve kafiye düzenleriyle dikkat çeker. Müstezat-ı sülasiye ve iki ziyadeli müstezat, klasik Türk şiirinde özgün bir yer tutmakla birlikte, şiir severlere zengin ve çeşitli bir edebi deneyim sunar.
Örnek
Hey hey ne acâib bezemiş hüsn ile Bârî
Bu sûret-i yâri
Bu nakş-ı nigân
Her ehl-i nazar kim göre tahsîn ola kârı
Bu
çeşni ü izan
Kalmaya karârı
Ry mutrib-ı dil-keş ele al çeng ü rebâbı
Çâk eyle hicabı
Ref’ eyle nikâbı
Ey sâki-i mevh-veş taşa çal şîşe-i ârı
Sun câm-ı ukârı
Def’ eyle humârı
Uşşâkı katâr eyledi aşk içre Muhammed
Ol şâh-ı mümecced
Ol matlab-ı maksad
Ey üştür-i dil sen olagör pîş-i katârı
Çok
aşk ile bârı
Ye derd ile hârı
Yorumlar
Divan edebiyatı, zengin nazım biçimleri ve kendine özgü estetik anlayışıyla Türk şiirinin temel taşlarından birini oluşturur. Bu geleneğin en zarif ve ahenkli formlarından biri de müstezat nazım biçimidir. Kelime anlamı itibarıyla Arapçada "ziyadeleşmiş, artmış, eklenmiş" manasına gelen müstezat, isminden de anlaşılacağı üzere, mevcut bir yapıya eklemeler yapılarak oluşturulmuş özel bir formdur. Esasen, Divan şiirinin en popüler nazım biçimi olan gazel'den türetilmiştir ve onun estetik imkanlarını genişletme arayışının bir ürünüdür.
Müstezatın temel yapısını anlamak için gazeli bilmek gerekir. Gazel, genellikle 5 ila 15 beyitten oluşan, ilk beytinin mısraları kendi arasında, diğer beyitlerin ikinci mısraları ise ilk beyitle kafiyeli (aa, xa, xa, xa...) bir nazım biçimidir. Müstezat ise bu gazel yapısını alır ve her mısranın sonuna, o mısranın anlamını tamamlayan ve veznini takip eden kısa bir mısra daha ekler. Bu eklenen kısa ve anlamca bağlı mısralara "ziyade" adı verilir. Dolayısıyla bir müstezat beyti, iki uzun ve iki kısa olmak üzere aslında dört dizeden oluşur. Bu yapı, şiire hem görsel olarak bir hareketlilik hem de işitsel olarak farklı bir ritim ve müzikalite katar.
### Müstezatın Temel Özellikleri
Müstezatın karakteristik yapısını belirleyen temel unsurlar şunlardır:
1. Gazelden Türeme: Müstezat, yapı ve kafiye şeması itibarıyla bir gazel iskeletine sahiptir. Uzun mısralar, tıpkı bir gazelde olduğu gibi aa, xa, xa, xa... şeklinde kafiyelenir. Ziyadeler ise genellikle kendi aralarında veya bağlı oldukları uzun mısralarla uyumlu bir ses bütünlüğü oluşturur. Bu yönüyle, "ziyadeli gazel" olarak da tanımlanabilir.
2. Uzun ve Kısa Mısraların Birlikteliği: Formun en ayırt edici özelliği, her uzun mısranın ardından gelen kısa bir ziyade mısradır. Bu yapı, şiire adeta bir "eko" veya "yankı" etkisi kazandırır. Uzun mısrada ifade edilen duygu veya düşünce, kısa mısrada pekiştirilir, özetlenir veya tamamlanır. Bu durum, şiirin anlamsal derinliğini artırır.
3. Aruz Vezni Uyumu: Divan şiirinin tamamında olduğu gibi müstezat da aruz vezni ile yazılır. Buradaki ustalık, hem uzun mısranın hem de ziyadenin aynı aruz kalıbının farklı parçalarından oluşmasıdır. Genellikle uzun mısralar, aruzun "Mef’ûlü Mefâ’îlü Mefâ’îlü Fe’ûlün" gibi yaygın bir kalıbıyla yazılırken, ziyade mısralar bu kalıbın son veya ilk cüzü olan "Mef’ûlü Fe’ûlün" gibi daha kısa bir parçasıyla yazılır. Bu metrik uyum, şiirin okunmasındaki ahengi ve ritmik akışı sağlar. Ziyade, vezin bakımından asla başıboş bir ekleme değildir; aksine, ana mısranın bir parçası gibidir.
4. Anlam Bütünlüğü: Ziyade mısra, sadece vezin ve kafiye olarak değil, anlam olarak da kendisinden önceki uzun mısraya sıkı sıkıya bağlıdır. Uzun mısrada başlayan bir cümlenin yüklemi, bir tamlamanın devamı veya bir betimlemenin son fırça darbesi ziyadede yer alabilir. Bu nedenle ziyade, tek başına bir anlam ifade etmekten çok, ana mısrayı tamamlayan bir unsur olarak işlev görür.
5. Konu Çeşitliliği: Müstezatlar, konu bakımından gazellerle benzerlik gösterir. Aşk, sevgili, güzellik, şarap, tabiat, tasavvuf, ayrılık acısı (hicran) ve felekten şikayet gibi lirik ve bireysel temalar ağırlıktadır. Şair, bu nazım biçiminin sunduğu ritmik imkanları kullanarak duygularını daha etkili ve ahenkli bir şekilde ifade etme fırsatı bulur.
### Edebiyatımızdaki En Bilinen Müstezat Örneği: Nedim
Müstezat denildiğinde akla gelen ilk isim, şüphesiz Lale Devri'nin büyük şairi Nedim'dir. Onun müstezatları, bu türün en başarılı ve estetik açıdan en olgun örnekleri olarak kabul edilir. Nedim, bu formu kullanarak İstanbul'un neşesini, zarafetini ve kendi coşkun ruh halini şiirine büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. En meşhur müstezatı şöyledir:
> Ey şûh-ı kerem-pîşe dil-i zâr senindir
> *Yok minnetin aslâ*
> Ey kân-ı güher anda ne kim var senindir
> *Pinhân ü hüveydâ*
Bu beyitte, ilk ve üçüncü mısralar uzun, ikinci ve dördüncü mısralar ise ziyade'dir. Modern Türkçeyle anlamı şöyledir: "Ey cömertlik huyu edinen güzel, bu inleyen gönül senindir / *Asla bir minnetin (başa kakman) yoktur*. Ey mücevher madeni, orada gizli veya açık ne varsa hepsi senindir / *Gizli ve açık olan her şey*." Görüldüğü gibi, "Yok minnetin aslâ" ziyadesi, sevgilinin cömertliğini vurgularken; "Pinhân ü hüveydâ" ziyadesi, gönüldeki her şeyin sevgiliye ait olduğunu pekiştirir. Ziyadeler, hem anlamı güçlendirmiş hem de şiire eşsiz bir müzikalite katmıştır.
### Müstezatın Dönüşümü: Serbest Müstezat
Müstezat, klasik yapısıyla Divan edebiyatında varlığını sürdürürken, 19. yüzyılın sonlarında Tanzimat ve Servet-i Fünun dönemlerinde önemli bir dönüşüm geçirmiştir. Özellikle Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin gibi şairler, bu formun katı aruz kurallarını esneterek serbest müstezat adını verdikleri yeni bir biçim geliştirmişlerdir.
Serbest müstezat, klasik müstezattaki uzun ve kısa mısraların düzenli sıralanışını ortadan kaldırır. Şair, duygu ve düşüncesinin akışına göre mısra uzunluklarını serbestçe değiştirir. Bir beyitte birden fazla uzun veya kısa mısra bulunabilir, aruzun farklı kalıpları bir arada kullanılabilir. Bu yenilik, Türk şiirini hece vezni ve serbest şiire hazırlayan en önemli adımlardan biri olmuştur. Klasik müstezatın ahenginden ilham alan ancak kurallarını yıkan bu form, modern Türk şiirinin doğuşunda bir köprü görevi görmüştür.
Sonuç olarak müstezat, Divan şiirinin estetik arayışlarının ve biçimsel zenginliğinin en güzel örneklerinden biridir. Gazelin sağlam yapısı üzerine eklenen ziyadelerle hem anlamı derinleştiren hem de şiire benzersiz bir ahenk katan bu nazım biçimi, Nedim gibi ustaların elinde zirveye ulaşmış ve daha sonra serbest müstezat formunda modern şiire ilham kaynağı olmuştur.
***
* Divan edebiyatı müstezat örnekleri
* Müstezat nazım biçimi özellikleri
* Nedim müstezat şiiri ve anlamı
* Serbest müstezat nedir
* Ziyade mısra ne demek
Divan edebiyatının zengin ve estetik dünyasında, şairlerin hem kurallara bağlılıklarını hem de yaratıcılıklarını sergiledikleri pek çok nazım biçimi bulunur. Bu biçimlerden biri olan müstezat, kelime anlamıyla "artırılmış, çoğaltılmış" demektir ve ismini yapısından alır. Temelde bir gazel formunun genişletilmesiyle oluşturulan bu nazım biçimi, hem klasik dönemde hem de modern Türk şiirine geçişte önemli bir rol oynamıştır.
### Müstezat'ın Temel Yapısı ve Kökeni
Müstezat'ı anlamanın en kolay yolu, onu bir gazelin üzerine inşa edilmiş bir yapı olarak düşünmektir. Bilindiği gibi gazel, beyitlerle kurulan ve genellikle "aa, xa, xa, xa..." şeklinde kafiyelenen bir nazım biçimidir. Müstezat ise bu klasik gazel yapısını alır ve her bir dizesinin (mısra) altına, o dizeyle anlamsal ve ritmik olarak bağlantılı, daha kısa bir dize ekler. Bu kısa dizelere "ziyade" (fazlalık, ek) adı verilir.
Yani, standart bir müstezat beyti şu şekilde görünür:
* Uzun dize (mısra-ı dıraz)
* Kısa dize (ziyade veya mısra-ı kasîr)
* Uzun dize
* Kısa dize
Bu yapı, şiire hem görsel hem de işitsel bir hareketlilik katar. Uzun dizede ifade edilen duygu veya düşünce, hemen altındaki kısa ve vurgulu ziyade ile pekiştirilir, tamamlanır veya ona bir nüans eklenir. Ziyade, uzun dizenin adeta bir yankısı, bir özeti veya keskin bir yorumu gibidir.
### Müstezat'ın Teknik Özellikleri
Müstezat, sadece şekilsel bir eklemeden ibaret değildir; kendine has katı kuralları olan teknik bir yapıya sahiptir.
1. Aruz Vezni: Divan şiirinin temelini oluşturan aruz vezni, müstezat için de vazgeçilmezdir. İşin en teknik kısmı da buradadır. Uzun dizeler, gazelde kullanılan yaygın aruz kalıplarından biriyle yazılır. Eklenen kısa dize olan ziyade ise rastgele bir uzunlukta değildir. Ziyade, kendisinden önce gelen uzun dizenin aruz kalıbının belirli bir parçasını (genellikle son cüzünü veya tef'ilesini) tekrar eder. Örneğin, uzun dize "Mef’ûlü / Fâ’ilâtü / Mefâ’îlü / Fâ’ilün" kalıbıyla yazılmışsa, ziyade genellikle "Mef’ûlü / Fâ’ilün" gibi bu kalıbın bir bölümüyle yazılır. Bu durum, şiirde ahenkli bir ritim ve matematiksel bir düzen oluşturur.
2. Kafiye Şeması: Klasik bir müstezatta kafiye düzeni de gazele benzer. Uzun dizeler kendi aralarında, gazelde olduğu gibi (aa, xa, xa...) kafiyelenir. Kısa dizeler olan ziyadeler ise ya kendi aralarında ayrı bir kafiye düzeni oluşturur (bb, cb, db...) ya da bağlı oldukları uzun dizelerle kafiyeli olabilirler.
3. Anlam Bütünlüğü: Her ne kadar ziyade "fazlalık" anlamına gelse de, anlamsal olarak asla fazlalık değildir. Aksine, uzun dizede başlayan anlamı tamamlamak, vurguyu artırmak veya bir karşıtlık yaratmak gibi önemli işlevleri vardır. Ziyade olmadan uzun dize genellikle eksik kalmaz ama ziyade ile birlikte anlam derinleşir ve estetik bir boyut kazanır.
### Klasik Dönemden Bir Müstezat Örneği: Nedim
Divan edebiyatının en zarif şairlerinden Nedim, müstezat türünün en bilinen örneklerinden birini vermiştir. Bu örnek, formun nasıl işlediğini açıkça gösterir:
* *Ey şûh-ı kerem-pîşe dil-i zâr senindir*
* *Yok minnetin aslâ*
* *Ey kân-ı güher anda ne kim var senindir*
* *Pinhân ü hüveydâ*
(Ey cömertlik huyu olan güzel, bu inleyen gönül senindir / Asla minnetin yoktur)
(Ey mücevher madeni, orada gizli ve açık ne varsa hepsi senindir)
Bu beyitte, uzun dizeler "senindir" redifi ve "-âr" tam kafiyesiyle kendi aralarında kafiyelidir. Kısa dizeler olan "Yok minnetin aslâ" ve "Pinhân ü hüveydâ" ise uzun dizelerdeki anlamı güçlendirir. Sevgiliye sadece gönlünün değil, içindeki her şeyin ait olduğu, hem de bunu hiçbir karşılık beklemeden yaptığı vurgulanır. Aruz kalıbı ve anlam arasındaki uyum, müstezatın estetik zirvesini temsil eder.
### Müstezat'ın Evrimi: Serbest Müstezat ve Modern Şiire Etkisi
Müstezat, klasik formuna sıkı sıkıya bağlı kalmamış, zamanla büyük bir dönüşüm geçirmiştir. Bu dönüşümün en önemli durağı Servet-i Fünûn dönemidir. Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin gibi şairler, Divan edebiyatının katı kurallarından sıkılmış ve şiire yeni bir soluk getirmek istemişlerdir. Bu arayışlarında müstezat formunu bir basamak olarak kullanmışlardır.
Serbest Müstezat adını verdikleri bu yeni biçimde, klasik müstezatın kuralları esnetilmiş veya tamamen yıkılmıştır:
* Uzun ve kısa dizelerin sıralaması bozulmuştur. Bazen bir uzun dizeden sonra birkaç kısa dize, bazen de birkaç uzun dizeden sonra bir kısa dize gelebilmiştir.
* Uzun ve kısa dizeler arasındaki katı aruz kalıbı bağı koparılmıştır. Şairler, farklı aruz kalıplarını aynı şiir içinde serbestçe kullanmışlardır.
* Kafiye düzeni serbestleşmiş, bazen hiç kullanılmamıştır.
* Dize uzunlukları, şairin duygu ve düşüncesinin akışına göre serbestçe değişmiştir.
Bu yenilikler, şiirde anlamın ve ritmin, şeklin önüne geçmesini sağlamıştır. Tevfik Fikret'in "Sis" veya Cenap Şahabettin'in "Elhân-ı Şitâ" gibi şiirleri, serbest müstezatın en başarılı örnekleridir. Dize kırılmaları, farklı uzunluktaki mısralar ve serbest ritim, Türk şiirini hece vezni ve aruzun katı sınırlarından kurtararak serbest şiire giden yolu açmıştır. Bu nedenle Serbest Müstezat, Divan şiiri ile modern şiir arasında estetik bir köprü olarak kabul edilir.
Sonuç olarak müstezat, gazele eklenen kısa dizelerle başlayan, aruz ve kafiye kurallarına sıkı sıkıya bağlı bir Divan Edebiyatı nazım biçimiyken; zamanla bu kuralları yıkarak Türk şiirinde modernleşmenin ve serbestleşmenin öncüsü haline gelmiş, son derece dinamik ve önemli bir formdur.
---
İlgili Google Aramaları:
* Müstezat gazel farkı
* Serbest Müstezat özellikleri
* Divan Edebiyatı nazım biçimleri
* Tevfik Fikret müstezat örnekleri
Yorum Bırak