Meddah Nedir?

Ekim 9, 2024 - Okuma süresi: 5 dakika

Meddah Nedir?

Sözlükte “aşırı övgüde bulunan kişi” anlamına gelen meddah, omzunda mendil ve elinde bastonla taklitler yaparak hikâyeler anlatan halk sanatçısıdır. Meddahların sahnelediği performanslar ise “meddah oyunu” olarak adlandırılır.

Kısaca meddahlığı “tek kişilik tiyatro” olarak tanımlayabiliriz. Meddah oyunlarında sahne, perde, kostüm ya da dekor bulunmaz. Her şey meddahın zekâsı ve anlatım yeteneğiyle şekillenir.


Meddah Oyununun Özellikleri

  • Meddah gösterisi, 17. yüzyıldan sonra popülerleşmiş ve bu dönemde “meddah” terimi kullanılmaya başlamıştır.
  • Meddahlar, kahvehanelerde topluca bir araya gelen halka küçük bir sahnede oturarak hikâyeler sunar. Bu hikâyelerde halkı güldürme amacıyla çeşitli taklitler yapılır.
  • Meddah, hikâyede yer alan tüm karakterleri canlandırır ve olayları anlatır.
  • Perde, kostüm ve dekor gibi unsurlar tek kişide toplanır. Meddahın yanında sadece bir sandalye, mendil ve baston vardır.
  • Anlatılan hikâyeler genellikle halkın gerçek yaşamından alınmış olaylardır. Ancak, masal, efsane ve destanlar da meddahın repertuarında yer alır.
  • Meddahlar, dönemlerinin toplumsal ve siyasi olaylarını da hicveder. Böylece, meddahlar yaşadıkları çağın eleştirisini dolaylı bir şekilde sunan sanatçılar olarak öne çıkar.
  • Meddahın sahne aksesuarları arasında mutlaka bir mendil ve baston bulunur. Mendil, çeşitli sesleri taklit etmekte kullanılırken; baston gürültü çıkarma, tüfek veya at gibi eşyaların yerine kullanılabilir.
  • Doğaçlama önemli bir unsurdur; meddahlar sahneye çıkmadan önce hazırlık yapmaz.
  • Anlatı, genellikle klişeleşmiş “râviyân-ı ahbar ve nâkılân-ı âsar” gibi ifadelerle başlar.
  • Meddahın anlatımı yazılı bir metne bağlı değildir; hikâyeler genellikle düzyazı şeklinde aktarılır.
  • Meddah, karakterleri taklit ederken onların şive ve ağız özelliklerini kullanır.
  • Taklit yapma yeteneği meddahlığın en önemli becerisidir. İnsan ve hayvan taklitleri yapan meddah, doğayı ve cansız nesneleri de taklit eder.
  • Meddahlık geleneği usta-çırak ilişkisiyle nesilden nesle aktarılmıştır ve halk tarafından büyük ilgi görmüştür.
  • Anlatım ve oyunculuk birlikte kullanılır; meddah hem anlatıcı hem de oyuncu rolünü üstlenir.
  • Yer ve zaman sınırlaması yoktur; gösteriler günler hatta haftalar sürebilir.
  • Meddahlık, sözlü gelenek içerisinde günümüze kadar ulaşmıştır, ancak meddah hikâyeleri genellikle yazıya geçirilmediği için bugün hakkında çok az bilgiye sahibiz.
  • Tarihteki ünlü meddahlar arasında Kör Hasan, Tıfli, Borazan Tevfik ve Şair Ahmedi sayılabilir. 20. yüzyılın önemli meddahları arasında ise Sururî ve Aşkî öne çıkmaktadır.

Meddah Oyununun Bölümleri

  1. Giriş Bölümü: Oyunun başlangıç kısmıdır. Meddah, yüksek bir yere çıkarak ellerini birbirine vurur ve “Haak doktum Hak!” diyerek beyitlerle ya da tekerlemelerle hikâyeye başlar.
  2. Geçiş Bölümü: Bu kısımda meddah, hikâyedeki karakterleri tanıtır ve dikkat çekici detaylar verir.
  3. Ana Bölüm: Hikâyenin anlatıldığı en önemli bölümdür. Meddah, taklitler yaparak büyük bir heyecanla hikâyeyi anlatır ve bol bol secili cümleler kullanır.
  4. Sonuç Bölümü: Oyunun son kısmıdır. Burada kıssadan hisse verilir. Meddah, “Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola” diyerek özür diler, bir sonraki hikâyenin adını ve yerini duyurur ve oyunu bitirir.

Yorumlar

Buse16-10-2025 16:12

Meddah, kelime anlamıyla "öven, metheden" anlamına gelse de, Türk kültür tarihindeki yeri çok daha derin ve kapsamlıdır. O, basit bir hikâye anlatıcısından öte, tek başına bir ordu, bir tiyatro kumpanyasıdır. Meddahlık, bir sandalyeye oturup elindeki asa (baston) ve omzundaki makreme (büyük mendil) ile onlarca farklı karakteri canlandıran, sesini ve bedenini kullanarak bir hikâyeyi izleyiciye yaşatan bir tek kişilik tiyatro sanatıdır. Bu gelenek, modern eğlence araçlarının olmadığı dönemlerde toplumun en önemli sosyal, kültürel ve hatta haberleşme mecralarından biri olarak işlev görmüştür.

Meddahın performansı, kendine özgü ritüellerle başlar ve biterdi. Genellikle yüksekçe bir iskemleye oturan meddah, elindeki asayı üç kez yere vurarak dinleyicilerin dikkatini çeker ve "Hak dostum Hak!" diyerek söze başlardı. Bu başlangıç, anlatılacak hikâyenin sadece bir eğlence aracı olmadığını, aynı zamanda bir hakikat arayışına işaret ettiğini sembolize ederdi. Meddahın en önemli iki aksesuarı olan asa ve makreme, onun hayal gücünün bir uzantısıydı. Asa, yeri geldiğinde bir kapıyı çalmak için bir tokmak, bir at, bir kılıç, bir tüfek ya da bir saz olabilirdi. Omzundaki makreme veya mendil ise bir kadının peçesi, bir sarık, bir köylünün başlığı veya bir mektup haline bürünürdü. Bu basit aksesuarlarla yaratılan zengin dünya, meddahın taklit ve şive taklidi yeteneğiyle birleşerek izleyiciyi büyülerdi. Meddah, hikâyesindeki Laz’ı, Kürt’ü, Ermeni’yi, Rum’u, Kayserili’yi veya bir paşayı kendi şiveleri ve karakteristik özellikleriyle canlandırarak adeta sahnede bir karakterler geçidi sunardı.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde, özellikle İstanbul'daki kahvehaneler, meddahların doğal sahnesiydi. Bu mekânlar, insanların sosyalleştiği, gündemi tartıştığı ve eğlendiği merkezlerdi. Meddahlar, bu kahvehanelerde halk hikâyelerinden, destanlardan, evliya menkıbelerinden ve günlük hayattan aldıkları olayları kendilerine özgü bir üslupla harmanlayarak sunarlardı. Anlattıkları sadece masallar değildi; aynı zamanda ustaca gizlenmiş bir toplumsal eleştiri de içerirdi. Yönetimdeki aksaklıklar, rüşvet, adaletsizlik gibi konular, mizahın ve hikâyenin perdesi arkasından dile getirilirdi. Bu yönüyle meddah, halkın sesi ve vicdanı olma görevini de üstlenirdi. Performansın sonunda ise meddah, "Bu kıssadan hisse şudur ki..." diyerek hikâyenin ana fikrini özetler, dinleyicilere ahlaki bir ders verirdi. Genellikle anlatısını, "sürçülisan ettiysek affola" gibi bir ifadeyle bitirerek anlattıklarının bir kurgu olduğunu belirtir ve olası bir siyasi tepkiden kendini korurdu.

Meddahlık geleneğinin kökleri, İslamiyet öncesi Türk toplumlarındaki ozanlık geleneği ve şamanist ritüellere kadar uzanır. Zamanla İslam kültüründeki "kıssahanlık" (dini hikâye anlatıcılığı) ile birleşerek kendine özgü formuna kavuşmuştur. Ancak Tanzimat Dönemi ile birlikte Batılılaşma hareketleri ve Batı tarzı tiyatro anlayışının yaygınlaşması, meddahlık geleneğini zayıflatmaya başladı. Sinema, radyo ve televizyon gibi modern kitle iletişim araçlarının ortaya çıkmasıyla birlikte kahvehanelerdeki o eski sosyal doku da değişti ve meddahlar dinleyicilerini yavaş yavaş kaybetti.

Bugün meddahlık geleneği, eski popülerliğini yitirmiş olsa da tamamen yok olmamıştır. 2008 yılında UNESCO tarafından "İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası" listesine dâhil edilerek koruma altına alınmıştır. Münir Özkul, Erol Günaydın gibi usta sanatçılar bu geleneğin modern izlerini taşımış, günümüzde ise tek kişilik gösteri yapan bazı sanatçılar meddahlığın anlatı ve performans tekniklerinden ilham alarak bu kadim sanatı yaşatmaya çalışmaktadır. Meddah, sadece bir hikâye anlatıcısı değil, aynı zamanda bir toplumun hafızası, eleştirmeni ve eğlence kaynağı olarak Türk kültüründeki eşsiz yerini korumaktadır.

Yorum Bırak