Mayakovski (1894-1930)

Eylül 14, 2024 - Okuma süresi: 4 dakika

Mayakovski (1894-1930)

Vladimir Mayakovski’nin Hayatı ve Eserleri

Vladimir Mayakovski, 1893 yılında Gürcistan’ın Kutais kenti yakınlarındaki Bağdadi köyünde dünyaya gelmiştir. Gürcü geleneklerine uygun bir ailede doğmuş ve büyümüştür. Henüz on yaşındayken babasını kaybetmiş olan Mayakovski, ailesiyle birlikte Kutais şehrine taşınmış ve burada eğitimine devam etmiştir. Kutais Lisesi’nde gösterdiği başarılar, öğretmenlerinin sanatsal yeteneklerine olan ilgisini artırmış ve onu özel olarak desteklemişlerdir.

1906 yılında Moskova’ya taşınan Mayakovski, burada büyük bir yoksulluk içinde yaşamaya başlamıştır. Moskova’da tekrar okul hayatına devam etmiş, ancak burada felsefeye olan ilgisi Marksizm’e olan merakını da beraberinde getirmiştir. Derslerden giderek uzaklaşan Mayakovski, yavaş yavaş siyasete yönelmiş ve okulda geçirdiği süre boyunca çeşitli propagandalara katılmıştır.

Siyasi faaliyetleri nedeniyle birçok kez okuldan uzaklaştırılmış ve üç kez tutuklanmıştır. 1908 yılında Bolşevik Partisi’ndeki faaliyetlerinden ötürü evi polisler tarafından basılmıştır. Gizli belgeler içeren bir belgeyi yutan Mayakovski, polisler tarafından bilinmeyen bir yere götürülmüş ve hapis cezasına çarptırılmıştır.

Hapis yıllarından sonra Moskova Resim ve Heykel Okulu’na kaydolmuş olan Mayakovski, 1911 yılında fütürist hareketin bir parçası olmuş ve toplumsal fütürizm akımına bağlı bir şair olarak tanınmıştır. Bu dönemde ilk şiirlerini yayımlamış ve 1915 yılında yayımladığı “Pantolonlu Bulut” destanı ile büyük bir üne kavuşmuştur. Şiiri, ünlü yazar Maksim Gorki tarafından övgüyle karşılanmıştır.

1917 Bolşevik Devrimi’ni coşku ve sevinçle karşılayan Mayakovski, devrim sonrası film senaryoları yazmış ve bazı filmlerde rol almıştır. Devrimin yayılmasında etkili bir figür olarak tanınan Mayakovski, iç savaş döneminde sanatını propaganda afişlerinde kullanarak devrimci sloganlar üretmiştir. Lenin’in Mayakovski’nin dobra dobra konuşmalarını beğenmesi ve propaganda çalışmalarında ondan faydalanması, şairin Bolşoy Tiyatrosu’nda Lenin’in şiirini okumasına neden olmuştur.

Mayakovski, 1925 yılında İzvestia gazetesinin muhabiri olarak ABD, Küba, Meksika ve Fransa’yı ziyaret etmiştir. Şair, oyun yazarı, film ve tiyatro aktörü olarak birçok yetenek sergilemiş ve halkın kullandığı dil ile yazdığı şiirlerle tanınmıştır. Dünya edebiyatında önemli bir yer edinmiş ve Türk edebiyatında Nazım Hikmet üzerinde büyük bir etki bırakmıştır.

Ancak, Mayakovski’nin Rus bürokrasisine yönelik eleştirileri, rejim tarafından hoş karşılanmamış ve yurt dışına çıkma vizesi alamamıştır. Aşkının karşılıksız kalması ve derin yalnızlık duygusu, şairi büyük bir bunalıma sürüklemiştir. Tüm bu zorluklar karşısında dayanamayarak 14 Nisan 1930’da Moskova’da silahıyla intihar ederek hayatına son vermiştir. Kısa ömründe sanat ve politikayı bir arada yürütmüş, büyük bir mücadele ve farklı bir sanat anlayışıyla dikkatleri üzerine çekmiştir.

En Önemli Eserleri:

  • İnsan
  • Pantolonlu Bulut
  • Tahtakurusu

Yorumlar

Damla16-10-2025 19:37

Vladimir Mayakovski, Rus şiirinin ve avangart sanatın en sarsıcı ve trajik figürlerinden biridir. Onu sadece bir şair olarak tanımlamak, bir volkanı sadece bir tepe olarak adlandırmak kadar yetersiz kalır. Mayakovski, Rus Fütürizmi'nin gürleyen sesi, Ekim Devrimi'nin en ateşli ozanı ve bürokrasiye karşı en keskin yergilerin sahibiydi. Sanatı, hayatı gibi, aşırı uçlarda gezinen, devasa bir enerjiyle dolu ve nihayetinde kendi ağırlığı altında ezilen bir yapıttı.

Mayakovski'nin sanatsal kimliğinin temelinde, geleneksel estetiği reddeden Rus Fütürizmi yatar. Fütüristler, geçmişin sanatını "çöpe atmayı" savunuyor, makinenin, hızın, şehrin ve sokağın dinamizmini yüceltiyorlardı. Mayakovski bu akımın en önde gelen temsilcisi oldu. Şiirlerinde kullandığı kırık dizeler veya "merdiven dize" yapısı, sadece görsel bir yenilik değil, aynı zamanda şiirin ritmini, vurgusunu ve tonlamasını belirleyen işlevsel bir araçtı. Bu yapı, şiirlerinin yüksek sesle, bir miting alanında kitlelere okunması için tasarlanmıştı. Dilinde ise aristokratik salon diline karşı sokak ağzını, argo ve hatta kendi yarattığı neolojizmleri (yeni kelimeler) cesurca kullanırdı. En bilinen erken dönem eserlerinden "Pantolonlu Bulut" (Облако в штанах), bu isyanın manifestosu gibidir: içinde hem karşılıksız bir aşkın acısını, hem de yaklaşan toplumsal devrimin habercisi olan bir öfkeyi barındırır.

1917 Ekim Devrimi ile birlikte Mayakovski, sanatını tamamen devrimin hizmetine adadı. O, sanatın fildişi kulelerde yapılan bir uğraş değil, kitleleri harekete geçiren bir propaganda (ajitprop) aracı olduğuna inanıyordu. Bu dönemde yazdığı ajitasyon şiirleri, oyunlar ve senaryoların yanı sıra, en somut katkılarından biri ROSTA Pencereleri projesiydi. Bunlar, okuma yazma oranının düşük olduğu bir toplumda, güncel politik olayları, basit çizimler ve çarpıcı sloganlarla anlatan devasa posterlerdi. Mayakovski, bu posterlerin hem metinlerini yazıyor hem de çizimlerini yapıyordu. Kendini "devrimin davulcusu" olarak görüyordu ve şiiriyle yeni Sovyet insanını ve toplumunu inşa etmeye çalışıyordu. "Vladimir İlyiç Lenin" gibi destansı şiirleri, bu adanmışlığın en anıtsal örnekleridir.

Ancak devrimin ilk coşkulu yılları geçtikten sonra, Mayakovski'nin eserlerinde derin bir hayal kırıklığı ve eleştiri tonu belirmeye başladı. Devrimin ideallerinin yerini alan bürokrasi, yozlaşma ve küçük burjuva alışkanlıkları, onun en büyük hedefi haline geldi. Özellikle "Tahtakurusu" (Клоп) ve "Hamam" (Баня) gibi satirik oyunlarında, yeni Sovyet rejiminin içindeki çürümelere, liyakatsiz yöneticilere ve anlamsız protokollere acımasızca saldırdı. Bu eleştirel tavrı, onu giderek Sovyet edebiyat çevrelerinde yalnızlaştırdı. Bir zamanlar devrimin sesi olarak alkışlanan şair, artık "anlaşılmaz" ve "zararlı" olmakla suçlanıyordu.

Mayakovski'nin hayatındaki bir diğer belirleyici unsur ise Lili Brik'e olan saplantılı ve fırtınalı aşkıydı. Bu aşk, onun en lirik ve kişisel şiirlerine ilham kaynağı oldu. Ancak bu ilişki, geleneksel kalıpların dışında, karmaşık ve çoğu zaman acı vericiydi. Hem politik hayal kırıklıkları hem de kişisel yaşamındaki bu çözümsüz gerilim, onu yavaş yavaş bir çıkmaza sürükledi.

30 Nisan 1930'da, henüz 36 yaşındayken intihar ettiğinde, geride bıraktığı notta şu sarsıcı dizeler yer alıyordu: "Aşk sandalı hayatla tosladı parçalandı." Bu son, onun hem kişisel trajedisinin hem de bir sanatçının idealizmi ile sistemin acımasız gerçekliği arasındaki çatışmanın bir özetidir. Mayakovski, sadece bir dönemin şairi değil, aynı zamanda sanatın ve politikanın, bireysel tutkunun ve toplumsal ütopyanın iç içe geçtiği, 20. yüzyıl şiirinin devlerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Onun şiiri, bugün bile gücünü, samimiyetini ve isyan ruhunu korumaktadır.

Yorum Bırak