Keçeçizade İzzet Molla, 1785 yılında İstanbul‘da dünyaya gelmiştir. Babası, Konyalı Mustafa Efendi’nin oğlu olan Muhammed Salih Efendi’dir. İzzet Molla, çok küçük yaşta babasını kaybetmiş, bu yüzden hayatının erken dönemlerinde büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Yaşadığı maddi ve manevi zorluklar onu ciddi bir bunalıma sürüklemiş, hatta intihar düşüncesine kapılmasına neden olmuştur. Tüm bu zorluklar, eğitimini de yarıda bırakmasına sebep olmuştur.
Hayatına devam ederken, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın soyundan gelen bir hanımla evlenmiş ve bu evlilikten dört çocuğu olmuştur. Ailesine olan bağlılığı ve sorumlulukları onun yaşamında önemli bir yer tutmuştur.
İzzet Molla, medrese eğitimi almış ve bu eğitim ona müderrislik ve kadılık gibi önemli görevlerde bulunma imkânı sağlamıştır. Hem dini hem de fen bilimlerinde eğitim gören İzzet Molla, bilhassa İstanbul‘da Galata Kadılığı‘na kadar yükselerek önemli bir devlet adamı haline gelmiştir. Şairlik yeteneği kadar devlet kademelerindeki başarılarıyla da dikkat çekmiştir.
1825 yılında Mekke Kadılığı‘na atanmış olan İzzet Molla, ertesi yıl İstanbul Payesi‘ne layık görülmüştür. Ancak, 1827’deki Rus Savaşı‘na karşı duruşu nedeniyle Sivas’a sürgün edilmiştir. Sürgün kararının haksız olduğu sonradan anlaşılmış ve affedilmesine dair bir ferman çıkarılmıştır; fakat bu af fermanı İzzet Molla’nın sürgün yıllarında yaşamını yitirmesinden sonra ulaşmıştır. Sürgündeyken, 1829 yılında Sivas‘ta hayata gözlerini yummuş, naaşı daha sonra İstanbul’a getirilmiş ve Mustafa Bey Mescidi‘ndeki aile mezarlığında toprağa verilmiştir.
Keçeçizade İzzet Molla, Tanzimat öncesi Divan Edebiyatı’nın son temsilcilerinden biri olarak bilinir ve edebiyat dünyasında büyük bir geçiş dönemi şairi olarak kabul edilir. Divan şiirinin zayıfladığı bir dönemde, bu edebi geleneği yeniden canlandırmış ve ona yeni bir soluk kazandırmıştır. İzzet Molla, şiirlerinde sade, açık ve anlaşılır bir dil kullanarak, klasik şiir anlayışından farklı olarak halkın anlayabileceği bir üslup benimsemiştir.
Onun üslubunda mizahın önemli bir yeri vardır. Şiirlerinde nüktedan, zeki ve hoşsohbet bir tarz göze çarpar. Şiirlerinde, halkın diline ve kültürüne ait unsurlara yer vererek, mahalli motifleri ve günlük konuşma dilini ustaca kullanmıştır. En zor anlarında bile büyük bir tevekkül ve teslimiyetle yaşamındaki felaketlerle dalga geçen bir yapısı vardır. Ayrıca Mevlevilik’e olan bağlılığı, eserlerinde Mevlana’dan sıkça bahsetmesinden anlaşılabilir.
Şiirlerinde aruz ölçüsünü büyük bir ustalıkla kullanmış olan Keçeçizade, aynı zamanda hece vezniyle yazdığı türkülerle de dikkat çeker. Özellikle mesnevi ve gazel alanında büyük başarı elde etmiş, bu türlerde kaleme aldığı eserleriyle ön plana çıkmıştır. Fuzuli, Nedim, Bağdatlı Ruhi ve Şeyh Galip gibi divan şairlerinden etkilendiği bilinen İzzet Molla, bu şairlerin izinden giderek divan şiirine yeni bir yön kazandırmıştır.
Keçeçizade İzzet Molla’nın edebi kariyeri boyunca yazdığı eserler, dönemin edebi anlayışına ve toplum hayatına dair önemli izler taşır. Onun başlıca eserleri şunlardır:
Keçeçizade İzzet Molla, divan şiir geleneği ile Tanzimat edebiyatı arasında bir köprü oluşturan önemli bir şairdir. Hem devlet adamı kimliği hem de şairliği ile dönemin önde gelen simalarından biri olan İzzet Molla, nüktedan üslubu, sade anlatımı ve derin tasavvufi düşünceleriyle edebiyat dünyasında iz bırakmıştır. Onun eserleri, mizahi ve hicivli yönüyle bugün dahi ilgiyle okunmaktadır.
Yorumlar
Başlık, ilk bakışta birbiriyle ilgisiz görünen iki unsuru bir araya getiriyor: Klasik bir Divan şairi ve modern bir eğitim materyali formatı. Ancak bu birliktelik, aslında Keçeçizade İzzet Molla'nın Türk dili ve edebiyatındaki yerini anlamak için oldukça zekice bir anahtar sunmaktadır. O, yalnızca bir şair ve devlet adamı değil, aynı zamanda Osmanlı Türkçesinin en karmaşık ve sanatsal yapılarının zirveye ulaştığı bir dönemin canlı bir dil anıtıdır.
18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başında yaşayan İzzet Molla, Tanzimat öncesi Divan şiirinin son büyük temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Sultan II. Mahmut döneminde yaşamış, hem saray çevresinde önemli görevler üstlenmiş bir devlet adamı hem de sivri dili ve güçlü kalemiyle tanınan bir şairdir. Bu ikili kimlik, onun eserlerine de yansımıştır. Bir yandan devletin çalkantılı iç yapısını, bürokratik çekişmeleri ve siyasi olayları yakından gözlemlemiş; diğer yandan bu gözlemlerini hiciv ve nükte dolu bir üslupla şiirine taşımıştır.
Edebi kişiliğinin en belirgin olduğu eseri, şüphesiz, Keşan'a sürgün edilişini anlattığı otobiyografik mesnevi Mihnetkeşan'dır. Bu eser, sadece bir sürgün hikayesi değil, aynı zamanda dönemin toplumsal yapısına, idari bozukluklarına ve insan ilişkilerine dair keskin bir eleştiridir. İzzet Molla, bu eserinde ağır ve sanatlı bir dil kullanmasına rağmen, yaşadığı sıkıntıları ve gözlemlerini samimi bir şekilde aktararak Divan şiirinin soyut dünyasından sıyrılmayı başarır. Bir diğer önemli eseri olan Gülşen-i Aşk ise Hüsn ü Aşk geleneğini takip eden alegorik bir mesnevidir ve onun tasavvufi yönünü ve estetik derinliğini gözler önüne serer.
Peki, bu denli klasik bir şairin adı neden "Türkçe Dilbilgisi Konuları ve Çözümlü Sorular" başlığıyla yan yana gelir? İşte bu noktada, İzzet Molla'nın bir "dil ustası" olarak portresi devreye girer. Onun şiirleri, Osmanlı Türkçesinin tüm gramer yapılarının, söz sanatlarının ve estetik imkanlarının bir arada kullanıldığı karmaşık birer laboratuvar gibidir. Onun bir beyitini çözebilmek, sadece kelime bilgisi değil, aynı zamanda derin bir dilbilgisi hakimiyeti gerektirir:
* Arapça ve Farsça tamlamalar: İzzet Molla, Farsça ve Arapça kökenli kelimelerle kurulan zincirleme isim tamlamalarını ve sıfat tamlamalarını ustalıkla kullanır. Bu tamlamaları doğru bir şekilde çözümleyebilmek, günümüz Türkçesiyle düşünen bir okur için ciddi bir gramer egzersizidir.
* Karmaşık Cümle Yapıları: Uzun, iç içe geçmiş ve devrik cümleler, onun üslubunun ayrılmaz bir parçasıdır. Bir cümlenin öznesini, yüklemini ve tümleçlerini doğru tespit etmek, ileri düzey bir sentaks (cümle bilgisi) analizi gerektirir.
* Mazmunlar ve Edebi Sanatlar: Divan şiirinin temelini oluşturan mazmunlar (kalıplaşmış benzetmeler) ve edebi sanatlar, anlamı katmanlı hale getirir. Bu katmanları açığa çıkarmak, sadece dilbilgisi değil, aynı zamanda metin bilgisi ve anlambilim konularında da yetkinlik ister.
Bu açıdan bakıldığında, İzzet Molla'nın divanı, ileri seviye bir dilbilgisi öğrencisi için adeta çözülmeyi bekleyen yüzlerce sorudan oluşan bir test kitabıdır. Her bir dize, bir "soru"; o dizenin yapısal ve anlamsal olarak tam analizini yapmak ise o sorunun "çözümü"dür. Onun metinleri üzerinde çalışmak, Osmanlı dönemi metinlerini okuma ve anlama becerisini geliştirmek için en etkili yöntemlerden biridir.
Sonuç olarak, başlıkta kurulan bu ilişki, aslında oldukça derin ve anlamlıdır. Keçeçizade İzzet Molla, Tanzimat ile başlayacak olan dilde sadeleşme hareketinden önceki son büyük virtüözlerden biridir. Onun eserleri, klasik dilin ve estetiğin ulaştığı son noktayı temsil eder. Bu nedenle, o sadece bir edebiyat tarihçisinin konusu değil, aynı zamanda Türk dilinin tarihsel derinliğini ve gramer zenginliğini kavramak isteyen herkes için birincil bir kaynaktır. Onun şiirleri, geçmişin dilini bugünün gramer bilgisiyle aydınlatan, zorlu ama bir o kadar da öğretici "çözümlü sorular" barındıran eşsiz bir hazinedir.
Yorum Bırak