İrsal ve Mesel
İrsal, “göndermek” anlamına gelirken mesel, “atasözü” anlamında kullanılmaktadır. İrsali mesel, yazıda ya da sözde bir atasözü ya da özlü söz kullanma sanatıdır. Bu sanatın amacı, fikirleri daha güçlü ve inandırıcı hale getirerek, dinleyiciyi ya da okuyucuyu etkilemek, aynı zamanda düşünceyi daha anlaşılır kılmaktır.
Örnek 1:
“Deme olmaz küçüktür büyük,
Damlaya damlaya göl olur zira.”
Açıklama: Bu dizelerdeki “Damlaya damlaya göl olur.” atasözü, düşüncenin güçlendirilmesi amacıyla kullanılmıştır. Böylece irsali mesel sanatı oluşturulmuştur.
Örnek 2:
“Allah’a sığın şahs-ı halimin gazabından,
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir.”
(Ziya Paşa)
Açıklama: Şair burada sakin görünen insanlardan korkulması gerektiğini vurgulamaktadır. “Yumuşak huylu atın çiftesi pektir.” atasözü, şairin düşüncesini pekiştirmek için kullanılmıştır. Bu da irsali mesel sanatına örnek teşkil etmektedir.
Örnek 3:
“Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”
(Ziya Paşa)
Açıklama: Bu dizelerde şair, kişinin gerçek değerini yaptığı işlerle belirleyeceğini ifade etmektedir. “Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz.” atasözü kullanılarak düşünce güçlendirilmiş ve irsali mesel sanatı ortaya çıkmıştır.
Örnek 4:
“Eğer olsa derler kelin merhemi,
Sürer kendinin başına ol emi.”
(İzzet Molla)
Açıklama: “Kel kişi merhem bulsa önce kendi başına sürer.” atasözü burada şairin düşüncelerini desteklemek için kullanılmıştır. Bu da irsali mesel sanatının bir örneğidir.
Örnek 5:
“Ey güzellik göğüne hurşid olan yakma bizi,
Yerde kalmaz çün bilirsin dûd-ı âhı kimsenin.”
(Necâtî)
Açıklama: Şair, sevgiliyi güneşe benzetip, sevgilinin kendisini yakmamasını dilemektedir. Dizeler “Kimsenin ahı yerde kalmaz.” atasözü ile tamamlanmıştır. Bu da irsali mesel sanatının bir örneğidir.
Örnek 6:
“Cihân-ârâ cihan içindedir arayı bilmezler,
O mâhiler ki deryâ içtedir deryâyı bilmezler.”
(Hayalî Bey)
Açıklama: Bu beyitte, “Balık denizin içinde yaşar ama denizi bilmez.” atasözü ile düşünce örneklendirilmiştir. Bu da irsali mesel sanatına bir örnek teşkil eder.
Örnek 7:
“İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah,
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah.”
(Ziya Paşa)
Açıklama: Şair, doğru kişilere Allah’ın yardım edeceğini vurgulamak için “Allah doğruların yardımcısıdır.” atasözünü kullanmıştır. Bu söz, irsali mesel sanatının bir örneğidir.
Örnek 8:
“Meseldir, gülşen-i âlemde bir gülle bahar olmaz.”
(İzzet Molla)
Açıklama: Büyük işler, tek bir kişinin kararıyla değil, çoğunluğun katılımıyla olur. Bu düşünceyi pekiştirmek için “Bir gülle bahar gelmez.” atasözü kullanılmıştır ve irsali mesel sanatı ortaya çıkmıştır.
Örnek 9:
“Kirpikleri uzundur yârin hayâle sığmaz,
Meşhur bir meseldir mızrak çuvala sığmaz.”
(Hevâî)
Açıklama: Şair sevgilinin kirpiklerinin hayal edilemeyecek kadar uzun olduğunu söylemektedir ve bu durumu “Mızrak çuvala sığmaz.” atasözü ile desteklemiştir. Bu da irsali mesel sanatının bir örneğidir.
Örnek 10:
“Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir,
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötekdir.”
(Ziya Paşa)
Açıklama: Şair burada öğütle yola gelmeyeni azarlamak, azarla da uslanmayanı dövmek gerektiğini ifade etmektedir. Bu düşünceyi güçlendirmek için atasözlerine başvurulmuş ve irsali mesel sanatı kullanılmıştır.
İrsali mesel sanatı, atasözleri veya özlü sözlerle desteklenen düşünceleri daha etkili bir şekilde sunmak için kullanılan güçlü bir ifade yöntemidir. Bu sanat, hem Türkçe hem de Arapça ve Farsça gibi dillerdeki özlü sözlerden faydalanarak, etkileyici bir anlatım sağlar.
Yorumlar
İrsalimesel, Türk ve Doğu edebiyatlarında sıkça başvurulan, anlatımı güçlendirmek, fikri pekiştirmek ve söze bilgelik katmak amacıyla kullanılan önemli bir edebî sanattır. Kelime kökeni olarak Arapçadan gelen "irsal" (gönderme, getirme) ve "mesel" (atasözü, örnek, deyiş) kelimelerinin birleşiminden oluşur. Bu sanat, en genel tanımıyla, bir düşünceyi kanıtlamak veya daha etkili kılmak için dize veya cümle içinde atasözü, deyim veya halk arasında yaygın olarak bilinen hikmetli bir söz kullanmaktır. Edebiyatımızdaki diğer adı ise Darb-ı mesel'dir.
Bu sanatın temel amacı, soyut bir düşünceyi, herkes tarafından bilinen ve kabul görmüş bir halk deyişiyle somutlaştırmak ve evrensel bir geçerlilik kazandırmaktır. Yazar veya şair, kendi bireysel düşüncesini, toplumun ortak aklının ve tecrübesinin bir ürünü olan atasözüyle destekleyerek sözünün ikna ediciliğini artırır. Bu durum, okuyucu veya dinleyici üzerinde daha derin bir etki bırakır. İrsalimesel, yalnızca bir süsleme sanatı değil, aynı zamanda anlamı yoğunlaştıran ve metne kültürel bir derinlik katan işlevsel bir yöntemdir.
İrsalimesel sanatının başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için kullanılan atasözü veya deyimin, metnin genel akışına ve anlamına doğal bir şekilde entegre edilmesi gerekir. Aksi takdirde, metne zorla eklenmiş gibi durur ve estetik değerini yitirir. Bu sanat, özellikle Divan Edebiyatı'nda Nabi, Ziya Paşa, Bâkî gibi büyük şairler tarafından ustalıkla kullanılmıştır. Onların eserlerinde irsalimesel, sadece bir beyitin içinde değil, bazen bir gazelin veya kasidenin bütününe yayılan bir felsefenin taşıyıcısı olmuştur.
### İrsalimesel Sanatı Örnekleri
İrsalimesel sanatını daha iyi anlamak için edebiyatımızdan bazı somut örneklere bakmak faydalı olacaktır:
1. Nabi'den bir beyit:
> *Balık baştan kokar bunu bilmemek*
> *Seyrânî gafilin ahmaklığından*
Bu beyitte şair, bir toplumdaki bozulmanın üst mevkilerden başladığını ifade etmek için halk arasında yaygın olarak kullanılan "balık baştan kokar" atasözünü doğrudan kullanmıştır. Bu sayede düşüncesini güçlü bir kanıta dayandırmıştır.
2. Ziya Paşa'nın meşhur *Terkib-i Bend*'inden bir beyit:
> *Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir*
> *Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir*
Ziya Paşa, bu beyitte öğütle yola gelmeyen birine nasıl davranılması gerektiğini aşamalı olarak anlatırken, ikinci dizede adeta bir kural haline gelmiş olan "tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" sözünü kullanarak fikrini kesin ve sarsılmaz bir dille ifade etmiştir. Bu söz, Paşa'nın bu beyti sayesinde daha da yaygınlaşarak günümüzde de kullanılan bir deyiş haline gelmiştir.
3. Bâkî'den bir örnek:
> *Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal*
> *Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş*
Bu beyitte şair, insanın bu dünyada kalıcı olan tek şeyin güzel bir isim, hoş bir anı (hoş bir sada) bırakmak olduğunu vurgular. İkinci dize, "Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş", zamanla bir atasözü niteliği kazanmış ve evrensel bir gerçeği dile getiren hikmetli bir söze dönüşmüştür. Şair, kendi düşüncesini bu veciz ifadeyle ölümsüzleştirmiştir.
4. Günlük dilden ve modern metinlerden bir örnek:
> *"Çocukların eğitimi konusunda ailelere büyük görev düşüyor, ne de olsa herkesin bildiği gibi ağaç yaşken eğilir."*
Bu cümlede, çocuk eğitiminin erken yaşlarda başlaması gerektiği fikri, herkes tarafından bilinen "ağaç yaşken eğilir" atasözüyle desteklenerek daha etkili hale getirilmiştir.
Sonuç olarak, irsalimesel (darb-ı mesel), sözün gücünü toplumun ortak hafızasından ve bilgeliğinden alan, anlatıma derinlik, kanıtlanabilirlik ve kalıcılık katan çok önemli bir edebi sanattır. Bir düşünceyi sadece ifade etmekle kalmaz, onu yüzyılların tecrübesiyle damıtılmış bir özdeyişle mühürleyerek okuyucunun zihninde kalıcı kılar. Bu yönüyle irsalimesel, dilin ve kültürün en zengin unsurlarını bir araya getiren bir köprü işlevi görür.
İrsalimesel, kelime anlamı olarak "mesel getirme" veya "örnek verme" anlamına gelir ve edebiyatımızdaki en işlevsel ve yaygın edebî sanatlardan biridir. Edebiyat terimi olarak, bir düşünceyi daha etkili, kanıtlanabilir ve akılda kalıcı kılmak amacıyla, şiir veya düzyazı içinde, herkes tarafından bilinen bir atasözü (darb-ı mesel), vecize veya hikmetli söze yer verilmesidir. Bu sanat, ifadenin gücünü, halkın ortak hafızasında yer etmiş, doğruluğu ve bilgeliği nesiller boyu kabul görmüş kalıplaşmış bir sözden alır. Bu yönüyle sadece bir süsleme sanatı değil, aynı zamanda metne didaktik (öğretici) bir derinlik katan ve yazarın savunduğu fikri okuyucu nezdinde meşrulaştıran güçlü bir araçtır.
Sanatın temel amacı, soyut bir fikri, somut ve halk tarafından benimsenmiş bir bilgelik kalıbıyla desteklemektir. Şair veya yazar, kendi bireysel düşüncesini ifade ederken, "Bakın, bu sadece benim görüşüm değil, atalarımızın da dediği gibi bu böyledir" diyerek tezini toplumsal bir bilgeliğe dayandırır. Bu durum, metnin ikna ediciliğini artırır ve okurun anlatılan fikre daha kolay inanmasını sağlar. Özellikle Divan Edebiyatı'nda hikemî (bilgece) tarzın öncüsü olan Nâbi gibi şairler tarafından sıklıkla kullanılmıştır. Çünkü bu tarzın temel hedefi, estetik zevkin yanı sıra okuyucuya öğüt vermek ve onu doğru yola sevk etmektir. İrsalimesel, bu hedefe ulaşmada en etkili yöntemlerden biri olarak öne çıkar.
İrsalimeselin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için kullanılan atasözü veya vecizenin, metnin genel akışına, anlamına ve özellikle şiirde vezin ve kafiye düzenine kusursuz bir şekilde entegre edilmesi gerekir. Atasözü, mısra içinde eğreti durmamalı, sanki o mısra için özel olarak söylenmiş gibi doğal bir uyum sergilemelidir. Çoğu zaman bir beytin ikinci mısraında yer alarak, ilk mısrada ortaya atılan düşünceyi bir mühür gibi onaylar ve pekiştirir.
### İrsalimesel (Darb-ı mesel) Örnekleri
Edebiyatımızda bu sanatın sayısız başarılı örneği bulunmaktadır. Bu örnekler, sanatın nasıl işlediğini ve metne nasıl bir güç kattığını açıkça göstermektedir:
1. Nâbi'den:
* *Allah'a sığın şahs-ı halîmin gazabından*
* *Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir.*
Bu beyitte Nâbi, yumuşak huylu, sabırlı bir insanın öfkesinden sakınmak gerektiğini öğütler. Bu fikrini desteklemek için ikinci mısrada herkes tarafından bilinen "Yumuşak huylu atın çiftesi pektir" atasözünü kullanır. Bu atasözü, ilk mısradaki soyut uyarıyı, halkın gözünde canlandırabileceği somut ve güçlü bir imgeyle kanıtlar. Atasözünün kullanımı, nasihati unutulmaz kılar.
2. Ziya Paşa'dan:
* *Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz*
* *Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.*
Ziya Paşa, Terkib-i Bend'inde bir insanın değerinin sözleriyle değil, yaptıklarıyla ölçülmesi gerektiğini vurgular. İlk mısra, aslında doğrudan doğruya bir atasözü niteliği taşıyan "Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz" ifadesidir. Bu hikmetli söz, kişinin aklının ve mertebesinin, ortaya koyduğu eserlerde gizli olduğu düşüncesini mükemmel bir şekilde özetler ve kanıtlar.
3. Bağdatlı Rûhî'den:
* *Cihân-ârâ cihân içindedür arayı bilmezler*
* *O mâhîler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler.*
Burada şair, insanların içinde yaşadıkları dünyanın veya sahip oldukları nimetlerin değerini bilmediklerini söyler. Bu felsefi düşünceyi, "Derya içinde olup deryayı bilmemek" deyişiyle somutlaştırır. Tıpkı denizin içindeki balıkların, denizin ne olduğunun farkında olmaması gibi, insanların da kendi varoluşsal durumlarından habersiz olduğunu etkileyici bir örnekle anlatır.
4. Laedrî (Anonim):
* *Kirpikleri uzundur yârin hayâle sığmaz*
* *Eski meseldir, mızrak çuvala sığmaz.*
Bu beyitte şair, sevgilisinin kirpiklerinin uzunluğunu ve güzelliğini abartılı bir dille anlatır. Bu güzelliğin hayallere bile sığmayacak kadar belirgin olduğunu ifade ettikten sonra, bu durumu kanıtlamak için "Mızrak çuvala sığmaz" atasözünü kullanır. Nasıl ki mızrak gibi büyük ve sivri bir nesne çuvala gizlenemezse, sevgilinin güzelliği de o kadar aşikârdır ki gizlenemez, saklanamaz demektedir.
Sonuç olarak irsali mesel, bir metne yalnızca estetik bir değer katmakla kalmaz, aynı zamanda onu kolektif bilinç ve halk bilgeliğiyle birleştirerek daha derin, evrensel ve ikna edici bir boyuta taşır. Bu sanat, şairin veya yazarın dehasını, halkın binlerce yıllık tecrübesiyle harmanlayarak ölümsüz metinler yaratmasına olanak tanır.
Yorum Bırak