Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri)
Ekim 7, 2024 - Okuma süresi: 8 dakika
Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri)
Göktürk Yazıtları, MS 720-735 yılları arasında yazılmış olan, Türk dilinin ve tarihinin bilinen en eski edebi belgeleridir. “Ebedi, sonsuz taş” anlamına gelen Bengü Taşlar adıyla da anılırlar.
Bu eserler, Göktürklerin ünlü hükümdarı Bilge Kağan dönemine aittir ve Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adına dikilmiş taşlardan oluşur. Bu anıtların çevresinde sadece dikilitaşlar değil, aynı zamanda yüzlerce heykel, balbal, taş yollar, su kanalları, kaplumbağa heykelleri ve sunak taşları da bulunmaktadır.
Yazıtlarda, Göktürklerin bağımsızlık mücadelesinde Çinlilerle yaptıkları savaşlar, bu savaşların ardından devleti yeniden nasıl kurdukları anlatılmaktadır. Türk milletine birlik ve beraberlik içerisinde yaşamaları gerektiği vurgulanmaktadır.
Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri) Özellikleri
- En Eski Türkçe Kaynağı: Göktürk Yazıtları, Türkçenin bilinen ilk yazılı belgeleridir.
- Tarihi Bilgiler: Abideler, Türk tarihi ve toplum yaşamı hakkında önemli bilgiler sunar.
- Milli Alfabe: Türkler tarafından oluşturulmuş bir alfabedir.
- Yazım Biçimi: Metinler yukarıdan aşağıya ve sağdan sola doğru yazılmıştır.
- Alfabe: Göktürk alfabesi 38 harften oluşur; 25 sessiz, 4 sesli ve 9 birleşik harf bulunur.
- Sözcük Ayırma: Genellikle iki nokta ile sözcükler ayrılmıştır.
- Dil Özelliği: Göktürk Yazıtları, yabancı etkilerden uzak, arı bir Türkçe ile yazılmıştır.
- Edebi Dil: Anıtlarda aliterasyon, benzetmeler, atasözleri ve deyimler gibi edebi unsurlar kullanılmıştır.
- Çift Dilli Yazıtlar: Taşların bir yüzünde Çince, diğer yüzlerinde ise Göktürk alfabesiyle yazılar bulunmaktadır.
- Tarih Işığı: Doğu Göktürklerin tarihine ışık tutmaktadır.
- İlk Türkçe Metin: “Türk” kelimesinin geçtiği ilk Türkçe metin olma özelliği taşımaktadır.
- Öz Eleştiri: Yazıtlar öz eleştiri niteliğindedir.
- Edebiyat Türleri: Söylev, anı ve tarih türlerinin ilk örneklerini içerir.
- Şiirsel Anlatım: Yazıtlar, düzyazı şeklinde şiirsel bir anlatımla oluşturulmuştur.
- Din ve Din Dışı Konular: Hem dini hem de din dışı konuları işlemektedir.
- Geçmişe Dönüş: II. Göktürk devleti döneminde dikilmiş olmasına rağmen yazıtlarda I. Göktürk devletinin tarihi anlatılmaktadır.
- Önemli Anıtlar: Orhun Nehri kıyısında birçok dikili taş bulunsa da üç tanesi oldukça önemlidir.
- Yazar: Kitabelerin yazarı Yollug Tigin’dir.
- Çözüm: 1893 yılında Danimarkalı Thomsen anıtların yazısını çözmüş, Alman bilgini Radloff ise yazıtların çevirisini yaparak dünyaya tanıtmıştır.
- Coğrafi Konum: Göktürk Yazıtları, günümüzde Moğolistan sınırları içinde yer almaktadır.
Önemli Anıtlar
1. Tonyukuk Anıtı (MS 720-725)
- Tarih: 731’de yazılıp dikilmiştir.
- Yazar: Bilge Tonyukuk.
- İçerik: Tarih ve anı özellikleri taşır. Sade bir dil kullanılmıştır. Çince ile Türkçe arasında, Çinlilerle yapılan savaşlar ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi anlatılmaktadır. Bilge Tonyukuk’un savaşlardaki yetenekleri vurgulanmıştır.
2. Kültigin Anıtı (MS 732)
- Yazar: Yollug Tigin.
- İçerik: Söylev özellikleri taşır. Bilge Kağan’ın ağzından devrin tarihi, Kültigin’in kahramanlıkları, ölümü ve cenaze töreni anlatılmaktadır.
3. Bilge Kağan Anıtı (MS 735)
- Yazar: Yolluğ Tigin.
- İçerik: Bilge Kağan öldükten sonra onun anısına dikilmiştir. Kültigin Anıtı ile benzer içerik ve türe sahiptir.
Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri) Örnekleri
Örnek 1
Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Acıksan tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Öyle olduğun için seni beslemiş olan kağanının sözünü almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin.
Örnek 2
Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, içindeki millet hep bana tabidir. Bunca milleti hep düzene soktum. O şimdi kötü değildir. Türk kağanı Ötüken ormanında otursa ilde sıkıntı yoktur.
Örnek 3: Eski Türkçe
Üze kök teŋri asra yagız yer kılıntukda ekin ara kişi oglı kılınmış kişi oglınta üze eçüm apam bumın kagan iştemi kagan olurmuş.
Örnek 3: Türkiye Türkçesi
Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında insanoğulları yaratılmış. İnsanoğullarının üzerine atalarım dedelerim Bumin Hakan İstemi Hakan tahta oturmuş.
Göktürk Yazıtları, Türk tarihi ve kültürü açısından son derece önemli belgeler olup, dilin gelişiminde ve Türk kimliğinin oluşmasında büyük bir rol oynamıştır. Bu yazıtlar, yalnızca edebi bir değer taşımakla kalmaz, aynı zamanda Türk milletinin tarihi mücadelesini ve değerlerini de gözler önüne serer.
Yorumlar
Türk tarihinin ve edebiyatının ilk yazılı belgeleri olarak kabul edilen Göktürk Yazıtları, ya da daha yaygın bilinen adıyla Orhun Abideleri, sadece taşa kazınmış harflerden ibaret değildir. Bu anıtlar, bozkırın ortasında yükselen bir milletin hafızası, siyasi manifestosu ve gelecek nesillere bıraktığı ölümsüz bir vasiyettir. Günümüz Moğolistan sınırları içerisinde, Orhun Irmağı vadisinde bulunan bu abideler, 8. yüzyılda İkinci Göktürk Kağanlığı döneminde dikilmiştir.
Bu anıtların bilim dünyası tarafından keşfi ve sırlarının çözülmesi de kendi içinde macera dolu bir hikayedir. 13. yüzyılda tarihçi Cüveyni tarafından varlıklarından bahsedilmiş olsa da, modern anlamda keşfedilmeleri 18. yüzyılda İsveçli subay Strahlenberg sayesinde olmuştur. Ancak asıl bilimsel keşif, 1889 yılında Rus coğrafyacı Nikolay Yadrintsev tarafından gerçekleştirilmiştir. Bulunan bu gizemli yazıtların hangi dilde yazıldığı ve ne anlattığı uzun süre bir sır olarak kalmıştır. Bu sır perdesini aralayan isim ise Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen olmuştur. Thomsen, 1893 yılında, çift dilli (Çince ve Göktürkçe) metinlerden yola çıkarak ve stratejik bir dehayla "Tengri", "Türk" ve "Kül Tigin" gibi kelimeleri çözerek alfabeyi deşifre etmiş ve Türk tarihinin bu en önemli hazinesinin kapılarını aralamıştır.
Göktürk Yazıtları denildiğinde akla üç büyük anıt gelir: Vezir Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan adına dikilen anıtlar.
1. Tonyukuk Anıtı (MS 725): Bu anıt, diğerlerinden farklı olarak, bizzat Bilge Kağan'ın akıl hocası ve başveziri olan Tonyukuk tarafından hayattayken diktirilmiştir. Bu nedenle bir anı-hatırat niteliği taşır. Tonyukuk, kendi ağzından İlteriş Kağan ile birlikte devleti yeniden nasıl kurduklarını, Çin'e ve diğer kavimlere karşı verdikleri mücadeleleri, stratejik dehasını ve siyasi öngörülerini anlatır. Metin, daha sade, daha askeri ve stratejik bir dille yazılmıştır. Tonyukuk'un tecrübeleri, bir devlet adamının gözünden olayların canlı bir kaydıdır.
2. Kül Tigin Anıtı (MS 732): Göktürklerin efsanevi komutanı, Bilge Kağan'ın küçük kardeşi Kül Tigin’in ölümü üzerine ağabeyi tarafından diktirilmiştir. Bu anıt, bir ağıt, bir kahramanlık destanıdır. Yazıtın büyük bölümünde Bilge Kağan konuşur ve kardeşinin yiğitliklerini, savaşlardaki kahramanlıklarını ve devlet için yaptığı fedakarlıkları büyük bir edebi ustalıkla anlatır. Bu anıtın yazarı, Bilge Kağan'ın yeğeni olan Yollıg Tigin'dir. Yollıg Tigin, bu metinle birlikte Türk edebiyatının ismi bilinen ilk yazarı unvanını kazanmıştır.
3. Bilge Kağan Anıtı (MS 735): Bilge Kağan'ın ölümünden sonra oğlu tarafından diktirilen bu anıt, Kül Tigin anıtındaki metinlerin birçoğunu tekrarlamakla birlikte, önemli eklemeler içerir. Bu anıt, Bilge Kağan'ın kendi ağzından milletine yaptığı bir sesleniştir. Adeta bir siyasi vasiyetname niteliğindedir. Kağan, tahta geçtiğinde milletin ne kadar dağınık ve fakir olduğunu, onları nasıl toparladığını, açları doyurup çıplakları giydirdiğini anlatır. Devletin nasıl yönetilmesi gerektiği, Türk milletinin birliğini nasıl koruyabileceği üzerine öğütler verir.
Bu yazıtların içeriği, onları sadece birer tarihi belge olmaktan çıkarıp, bir devlet felsefesi metnine dönüştürür. Anıtlarda öne çıkan en temel mesaj, birlik ve beraberliktir. Bilge Kağan, Türk beylerinin ve halkının Çin'in (yazıtlardaki adıyla Tabgaç) tatlı sözlerine ve ipekli kumaşlarına aldanarak dağılmasının, esarete düşmelerinin acısını defalarca dile getirir. Bu, gelecek nesillere yönelik en önemli uyarıdır: "Türk milleti, bir olursan, dirliğin olur; ayrılığa düşersen, yok olursun."
Yazıtlarda, ideal bir Türk Kağanı portresi çizilir. Kağan, Tanrı tarafından "kut" verilerek görevlendirilmiştir. Ancak bu görev, sınırsız bir egemenlik değil, millete hizmet etme sorumluluğudur. Kağanın temel vazifesi, "aç bodunı tok kılmak, çıplak bodunı ton kılmak" (aç halkı doyurmak, çıplak halkı giydirmek) ve devleti "töre"ye yani yazısız kanunlara göre yönetmektir. Kağan ile halk (bodun) arasındaki bu karşılıklı sorumluluk ilişkisi, eski Türk devlet anlayışının temelini oluşturur.
Dil ve üslup açısından ise Göktürk Yazıtları, işlenmiş, gelişmiş ve edebi bir dilin varlığını kanıtlar. Göktürk (Orhun) alfabesi ile yazılan metinlerde, tekrarlara dayalı paralel anlatımlar, aliterasyonlar ve zengin bir kelime dağarcığı göze çarpar. Dil, son derece yalın, keskin ve etkilidir. Duygular ve düşünceler, hiçbir aracıya gerek duymadan, doğrudan ve güçlü bir şekilde ifade edilir. Bu yönüyle yazıtlar, Türk hitabet sanatının da zirve örneklerindendir.
Sonuç olarak, Göktürk Yazıtları; Türk adının geçtiği ilk metinler, Türk dilinin en eski yazılı anıtları, bir devletin kuruluş ve kurtuluş mücadelesinin destanı, bir milletin siyasi ve sosyal ideallerinin manifestosudur. Onlar, binlerce kilometre uzakta, bozkırın sessizliğinde duran taşlar değil, 1300 yıl öncesinden bugüne seslenen, Türk milletine kimliğini, dilini ve tarih bilincini hatırlatan ölümsüz birer bilgedir.
*
İlgili Google Aramaları:**
* Göktürk Yazıtları'nda ne yazıyor?
* Orhun Abideleri nerede ve kim tarafından yazıldı?
* Bilge Kağan'ın Türk milletine seslenişi
* Göktürk alfabesi harfleri ve anlamları
Türk tarihinin, dilinin ve edebiyatının en temel yapı taşı, adeta bir tapu senedi niteliğindeki Göktürk Yazıtları veya bilinen diğer adıyla Orhun Abideleri, günümüzden yaklaşık 1300 yıl önce, 8. yüzyılın başlarında dikilmiş anıtlardır. Bu anıtlar, yalnızca birer mezar taşı olmanın çok ötesinde, bir devletin kendi halkına bıraktığı siyasi bir manifesto, bir tarih dersi ve gelecek nesillere yönelik güçlü bir uyarı metnidir. Moğolistan'daki Orhun Nehri vadisinde bulunan bu yazıtlar, Türk adının geçtiği ilk yazılı metinler olmaları ve Eski Türkçe'nin en eski ve en gelişmiş örneklerini barındırmaları açısından paha biçilmez bir değere sahiptir.
Bu anıtlar temel olarak üç büyük lider adına dikilmiştir: Vezir Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan. Her biri, kendi döneminin olaylarını, savaşlarını, başarılarını ve en önemlisi de devlet felsefesini anlatan eşsiz birer kaynaktır.
Kronolojik olarak ilk dikilen anıt, bilge devlet adamı ve başkomutan Vezir Tonyukuk'a aittir (yaklaşık 720-725). Bu yazıt, diğer ikisinden farklı olarak, bizzat Tonyukuk hayattayken kendisi tarafından diktirilmiştir. Bu nedenle metin, daha çok bir hatırat niteliği taşır. Tonyukuk, II. Göktürk Devleti'nin (Kutluk Devleti) kuruluşunda oynadığı kilit rolü, İlteriş Kağan'a nasıl katıldığını, Çin'e karşı verilen bağımsızlık mücadelesindeki stratejilerini ve devlet yönetimindeki tecrübelerini birinci ağızdan anlatır. Tonyukuk'un metni, askeri deha ile devlet aklının birleştiği, tecrübeye dayalı bir bilgelik sunar.
İkinci anıt, 731 yılında hayatını kaybeden kahraman komutan Kül Tigin anısına, ağabeyi Bilge Kağan tarafından 732'de diktirilmiştir. Bu yazıt, Kül Tigin'in yiğitliğini, savaşlardaki kahramanlıklarını ve devlet için yaptığı fedakarlıkları destansı bir dille anlatır. Metnin yazarı, bizzat Bilge Kağan'ın kendisidir ve bu anıtta sadece kardeşine duyduğu derin üzüntüyü değil, aynı zamanda Türk milletinin geçmişte düştüğü hataları ve bu hatalardan nasıl ders çıkarılması gerektiğini de vurgular. Bu yazıt, bir ağıt olduğu kadar, aynı zamanda bir kahramanlık destanıdır.
En kapsamlı ve en bilinen anıt ise 734'te ölen Bilge Kağan adına, oğlu tarafından 735 yılında diktirilmiştir. Bu yazıt, Kül Tigin anıtının bir devamı niteliğindedir ve içerik olarak ona çok benzer. Ancak burada odak noktası, Bilge Kağan'ın kendi hükümdarlık dönemidir. Bilge Kağan, tahta geçtiğinde dağınık ve fakir olan Türk boylarını nasıl bir araya getirdiğini, devleti nasıl güçlendirdiğini, "aç milleti doyurduğunu, çıplak milleti giydirdiğini" anlatır. Bu metin, ideal bir Türk hükümdarının (Kağan) sahip olması gereken sorumluluk bilincini ortaya koyar. Kağan, halkına karşı bir baba gibidir; onun görevi sadece yönetmek değil, aynı zamanda halkının refahını sağlamaktır.
Bu yazıtların içeriği, salt bir tarih anlatımından çok daha derindir. Temelde yatan ana mesaj, milli şuur ve birliktir. Bilge Kağan, defalarca "Türk Milleti" ifadesini kullanarak, dağınık boyları tek bir kimlik altında birleştirmeyi hedefler. Geçmişte Çin'in "tatlı sözlerine, yumuşak ipeklilerine" kanarak öz benliklerini kaybettiklerini, devletlerini yitirdiklerini ve esarete düştüklerini acı bir dille hatırlatır. Bu, gelecek nesillere yönelik en büyük uyarıdır: Dış güçlerin entrikalarına ve kültürel asimilasyonuna karşı uyanık olmak. Bu nedenle yazıtlar, bir öze dönüş çağrısıdır.
Yazıtların dili ve üslubu da en az içeriği kadar önemlidir. Kullanılan dil, Göktürk alfabesi (Orhun alfabesi) ile yazılmış olan Eski Türkçedir. Bu alfabe, 38 harften oluşan, sağdan sola yazılan ve Türkçenin ses yapısına son derece uygun, özgün bir yazı sistemidir. Metinlerdeki dil, son derece sanatsal, akıcı ve güçlü bir söylev (hitabet) niteliğindedir. Kısa ve vurucu cümleler, aliterasyonlar, paralellikler ve tekrarlar, metnin etkileyiciliğini artırır. Bu durum, o dönemde gelişmiş bir yazılı edebiyat geleneğinin varlığına işaret eder.
Yazıtların bir diğer önemli yönü ise içerdiği evrensel devlet felsefesidir. Devletin bekası için yöneticilerin fedakarlığı ("gece uyumadım, gündüz oturmadım"), halka hesap verme sorumluluğu ve adaletin önemi gibi kavramlar, modern devlet anlayışıyla bile paralellikler gösterir. Kağan, gücünü ilahi bir kaynaktan, Tengri'den (Gök Tanrı) aldığını belirtse de, meşruiyetini halkına hizmet ederek kazandığını açıkça ifade eder.
1889'da Nikolay Yadrintsev tarafından keşfedilen ve 1893'te Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen tarafından şifreleri çözülerek okunan Göktürk Yazıtları, o günden beri Türkoloji çalışmalarının temelini oluşturmaktadır. Onlar, bozkırın ortasında taşa kazınmış, zamana direnen bir bilgelik anıtı, Türk milletinin ortak hafızası ve kimliğinin sarsılmaz bir kanıtıdır. Sadece bir milletin geçmişini aydınlatmakla kalmaz, aynı zamanda evrensel değerler üzerinden tüm insanlığa seslenirler.
---
* Orhun Abideleri'nde ne yazıyor?
* Göktürk alfabesi özellikleri
* Bilge Kağan'ın Türk milletine mesajı
* Tonyukuk Yazıtı'nın önemi
Yorum Bırak