Gazel Türü ve Özellikleri
Divan Edebiyatı’nda Fuzuli, Baki, Nedim, Şeyh Galip ve Taşlıcalı Yahya Bey gibi ünlü şairler, gazel türünün en tanınmış temsilcilerindendir. Gazel, bu edebi formun ustalarının eserlerinde kendini en iyi şekilde gösterir.
Gazel, nazım birimi olarak beyiti kullanır. Her beyit, bağımsız bir anlam birimi oluşturur ve gazel içinde lirizmin ön planda olduğu bir yapı sergiler. Gazellerde genellikle aşk, sevgi, içki, kadın güzellikleri gibi temalar işlenir. Bununla birlikte, felsefi ve öğretici konuları da ele alan gazeller vardır. Özellikle, aşk ve kadın temaları gazellerde sıkça işlenen konulardır. Kadın konulu gazellerde, şairler sevgiliden sık sık yakınır, merhamet talep ederler ancak bu isteklerine ulaşmakta genellikle başarısız olurlar. Sevgili, bu tür gazellerde genellikle merhametsiz ve zalim olarak tasvir edilir.
Gazeller tematik olarak şu kategorilere ayrılabilir:
Örneğin, Fuzuli‘nin gazelleri genellikle “âşıkane” olarak değerlendirilirken, Baki‘nin gazelleri “rindane” olarak bilinir. Nâbî‘nin eserleri ise “hâkimane” gazel örnekleri arasında yer alır.
Gazeller, konuları itibariyle halk edebiyatındaki koşma türüne benzerlik gösterir. Gazellerin isimlendirilmesi, genellikle rediflerine ya da ilk mısralarına göre yapılır. Her beyitte farklı bir konu işlenebilir ve beyitler arasında konu birliği aranmaz.
Bir gazel, 5 ile 15 beyit arasında olabilir. Ancak, genellikle 5 ile 9 beyit arasında olan gazeller yaygındır. Daha fazla beyitten oluşan gazellere “mutavvel gazel” denir. Gazeller, aruz ölçüsü ile yazılabilir ve canlı, akıcı bir üslupla kaleme alınır.
Gazelin uyak düzeni şu şekildedir: “aa/ba/ca/da…”. İlk beyit kendi içinde uyaklıdır, sonrasındaki beyitlerde ise ilk dize serbest bir şekilde yazılır, ikinci dize ise birinci beyit ile uyaklıdır.
Gazelin ilk beyti, “matla” olarak adlandırılır ve gazelin son beyti “makta” olarak bilinir. İlk beyitten sonra gelen beyite “hüsn-i matla”, maktadan önceki beyite ise “hüsn-i makta” denir. Gazelin en dikkat çeken ve en güzel beyti, “beytü’l gazel” ya da “şah beyit” olarak anılır. Bu beytin yerinin ya da sırasının önemi yoktur.
Gazelin tüm beyitlerinde aynı konu işlenmişse, bu tür gazellere “yek-ahenk” gazel denir. Bu gazeller, hem kafiye hem de vezin açısından bütünlük gösterir ve anlam bakımından da bir bütünlük arz eder. Eğer tüm beyitler aynı söyleyiş özelliğine sahipse, buna “yekavaz” gazel denir. Dize ortalarında iç uyak bulunan gazellere ise “musammat gazel” denir.
İki şairin birlikte veya beyit beyit gazel söyledikleri eserler, “müşterek gazel” olarak adlandırılır. Arapça, Farsça ve Türkçe karışık olarak söylenen gazellere ise “mülemma gazel” denir. Sonu tamamlanmamış veya beyit sayısı beşin altında kalan gazellere “natamam gazel” denir. Bir şairin aynı vezin ve kafiyeyle yazdığı diğer gazellere “tanzir” denir, ters anlamda yazılan gazellere ise “nakize” gazel denir.
Gazeller, geçmişte bestelenerek de okunmuştur. Bazı gazeller, özellikle bestelenmek amacıyla yazılmıştır ve bu gazelleri belirli bir makamda seslendiren kişilere “gazelhan” denir. Şair, genellikle son iki beyitte takma adını (mahlasını) kullanır. Bu beyitler “mahlas beyti”, “taç beyit” ya da “tahallüs” olarak adlandırılır. Mahlas beytinden sonra birkaç beyit eklenerek bir kişinin övüldüğü gazellere ise “müzeyyel gazel” denir.
Gazel ile İlgili Örnekler
Örnek 1
Beni candan usandırdı cefâdan yâr
usanmaz mı Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i
yanmaz mı
Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd ider ihsân
Niçin kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı
Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı
Gül-i ruhsârına karşu gözümden kanlı akar su
Habîbüm fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı
Gamım pinhân dutardım ben dediler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı
Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
Günümüz Türkçesiyle:
Beni canımdan usandıran sevgili, cefa
etmekten sevgili usanmaz mı? Âhımdan felekler yandı, hâlâ dileğimin
istediğime kavuşamayacak mıyım?
Sevgili bütün aşk hastalığına
yakalananların dertlerine çare bulur da benim derdime niçin çare bulmaz, yoksa
benim hasta olmadığımı mı sanır?
Ayrılık gecesinde canım yanar, gözlerimden
kanlı yaşlar akar. Feryadım halkı uykusundan uyandırır da kara bahtımı
uyandıramaz mı?
Gül yanağına karşı benim gözümden kanlı
yaşlar akar. Sevgilim, bu gül mevsimidir, bu mevsimde sular bulanık akmaz mı?
Ben kederimi gizli tutuyordum fakat git
bunu sevgiline söyle dediler ama söylediğim zaman, acaba o vefasız olan sevgili
buna inanır mı, inanmaz mı?
Benim sana birr ilgim, meylim yoktu; aklımı
başımdan sen aldın. Beni kınayan bu gafil kişi, senin bu güzelliğini gördüğü
zaman beni kınadığı için utanmaz mı? (utanacaktır)
Fuzulî çılgın birr âşık olduğundan herkesin
diline düşmüştür. Sorun ona, bu ne biçim sevgidir; bu sevdadan ne zaman
usanacak?
Örnek 2
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş
sana
Mey süzülmüş şîşeden ruhsâr-ı âl olmuş sana
Bûy-i gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu
Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana
Sihr ü efsûn ile dolmuşdur derûnun ey kalem
Zülfü Hârut’un demek mümkin ki nâl olmuş sana
Şöyle gird olmuş Fireng-istan birikmiş birr yere
Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana
Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
El-amân ey dil ne müşkil-ter suâl olmuş sana
Sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın
Kendin aldırdın gönül noldun ne hâl olmuş sana
Leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden
Lâ’lin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana
Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş birr hayâl olmuş sana
Nedim
Örnek 3
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın
görmüşüz
Biz neşâtın da gamın da rûzgârın görmüşüz
Çok ta mağrur olma kim meyhane-i ikbâlde
Biz hezâran mest-i mağrurun humârın görmüşüz
Top-i ah-i inkisare pây-dâr olmaz yine
Kişver-i câhın nice sengin hisârın görmüşüz
Bir huruşi ile eder bin hâne-i ikbâli pest
Ehl-i derdin seyl-i eşg-i inkisârın görmüşüz
Bir hadeng-i can-güdâz-ı âhdır sermayesi
Biz bu meydanın nice çapük-süvârın görmüşüz
Bir gün eyler dest-beste pay-gâh-ı cay-gâh
Bî-adet mağrûr-i sadr-i i’tibârın görmüşüz
Kâse-i deryûzeye tebdil olur cam-ı murâd
Biz bu bezmin Nâbiyâ çokk bâde-hârın görmüşüz
Nâbî
Örnek 4
Nâm u nişane kalmadı fasl-ı bahardan
Düşdi çemende berg-i dıraht i’tibârdan
Eşcâr-ı bâğ hırka-i tecrîde girdiler
Bâd-ı hazân çemende el aldı çenârdan
Her yaneden ayağına altun akup gelir
Eşcâr-ı bâğ himmet umar cûy-bârdan
Sahn-ı çemende durma salınsın sebâyile
Âzâdedir nihâl bugün berg ü bârdan
Bâkî çemende hayli perîşân imiş varak
Benzer ki birr şikâyeti var rûzgârdan
Bâki
Örnek 5
Sun sâgarı sâkî bana
mestâne disünler Uslanmadı gitti gör o dîvâne disünler
Peymânesini herr kişi doldurmada bunda
Şimden gerü bu meclise mey-hâne disünler
Dil hânesi yık koma taş üstüne birr taş
Sen yap anı iler ana vîrâne disünler
Gönlünde senin gayr ü sivâ sureti n’eyler
Lâyık mı bu kim Kâ’be’ye büt-hâne disünler
Yahyâ’nın olup sözleri hep sırr-ı mahabbet
Yarân işidüb söyleme yabane disünler
Şeyhülislam Yahya
Musammat Gazel Örneği
Kamu bimarına canan /
devayı dert eder ihsan
Niçin kılmaz bana derman /
beni bimar sanmaz mı?
Not: Musammat
gazelde dizelerin ortasına da uyak yerleştirilir. Bu beyitler ortadan ayrıldığı
için dörtlük gibi de düşünülebilir. Yukarıdaki beyit musammat gazele güzel bir
örnek oluşturur.
Yorumlar
Divan edebiyatının en yaygın ve en sevilen nazım biçimlerinden biri olan gazel, köken olarak Arap edebiyatına dayansa da en parlak dönemini Fars ve Türk edebiyatlarında yaşamıştır. Kelime anlamı "kadınlarla sevgi üzerine sohbet etmek, söyleşmek" olan gazel, isminden de anlaşılacağı üzere lirik şiirin zirvesidir ve temel konusu aşk, güzellik, sevgi ve şaraptır. Ancak bu dar çerçeve, zamanla tasavvufi, felsefi (hikemî), övgü ve yergi gibi daha geniş konuları da içine alacak şekilde genişlemiştir.
Gazelin biçimsel özellikleri, onu diğer nazım biçimlerinden ayıran temel unsurlardır. Bu özellikler katı kurallara bağlıdır ve gazelin estetik yapısını oluşturur:
1. Nazım Birimi ve Beyit Sayısı: Gazelin nazım birimi beyittir. Beyit, aynı ölçüde yazılmış iki dizeden oluşan birimdir. Bir gazeldeki beyit sayısı genellikle 5 ila 15 arasında değişir. Beş beyitten az olan gazellere "nâ-tamam" (eksik), on beşten fazla olanlara ise "mutavvel" (uzun) gazel denir.
2. Uyak Düzeni (Kafiye Şeması): Gazelin en belirgin özelliklerinden biri uyak düzenidir. Uyak düzeni (kafiye şeması) aa, xa, xa, xa... şeklindedir. Yani, ilk beyitin iki dizesi kendi arasında kafiyelidir. Sonraki beyitlerin ise ilk dizeleri serbest, ikinci dizeleri ilk beyitle kafiyeli olur. Bu yapı, şiir boyunca aynı sesin bir nakarat gibi tekrar etmesini sağlayarak müzikaliteyi artırır. Kendi içinde kafiyeli olan ilk beyite matla beyti (doğuş, başlangıç beyti) denir.
3. Ölçü: Gazel, Divan şiirinin genelinde olduğu gibi aruz ölçüsüyle yazılır. Aruz, hecelerin uzunluk ve kısalık (açık-kapalı) değerlerine dayanan ritmik bir sistemdir ve gazelin ahengini sağlayan en önemli unsurlardan biridir.
4. Konu Bütünlüğü: Gazelde genellikle beyitler arasında konu bütünlüğü bulunmaz. Her beyit, kendi içinde bir anlam bütünlüğüne sahip, bağımsız bir birimdir. Bir beyitte ayrılık acısından bahsedilirken, bir sonraki beyitte sevgilinin güzelliği övülebilir. Bu durum, her beytin bir mücevher gibi tek başına parlamasına olanak tanır. Ancak, bütün beyitleri aynı konuyu işleyen gazeller de vardır. Bu tür gazellere yek-ahenk gazel denir. Eğer bir gazelin bütün beyitleri aynı güzellikte ve güçte ise, bu gazele de yek-avaz gazel adı verilir.
Gazelin yapısal unsurları kadar, içerisindeki özel beyitler de önemlidir:
* Matla Beyti: Gazelin ilk beyitidir ve kafiye düzenini (aa) belirler. Şiirin giriş kapısıdır.
* Makta Beyti: Gazelin son beyitidir. Makta beyti, şairin mahlasının (takma adının) geçtiği beyittir. Bu, şairin şiire attığı bir nevi imzadır. Örneğin Fuzûlî'nin, "Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır / Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı" beytinde kendi adını anması gibi.
* Beytü'l-gazel (Şah Beyit): Bir gazelin en güzel, en anlamlı ve en etkileyici beytine verilen isimdir. Şah beyit, gazelin herhangi bir yerinde bulunabilir ve okuyucunun veya eleştirmenlerin takdirine bağlıdır.
Gazel, içeriği bakımından temelde lirik bir şiir türüdür. İşlenen aşk, hem dünyevi ve beşerî bir aşk (beşerî aşk) hem de Allah'a duyulan ilahi bir aşk (ilahi aşk) olabilir. Divan şairi için sevgili, ulaşılması zor, güzelliğiyle âşığını yakan, bazen acımasız ve vefasız bir varlıktır. Âşık (şairin kendisi) ise bu aşk yüzünden sürekli acı çeken, sabreden ve sevgilisinin lütfunu bekleyen sadık bir kul gibidir. Şarap, kadeh, saki gibi unsurlar hem gerçek anlamlarıyla bir zevk meclisini hem de tasavvufta ilahi aşk sarhoşluğunu, mürşidi ve vahdet-i vücûd felsefesini simgeler.
Sonuç olarak gazel, sadece belirli kurallara göre yazılmış bir şiir değildir; aynı zamanda Fuzûlî, Bâkî, Nedîm, Şeyh Gâlib gibi ustaların elinde bir duygu ve düşünce evrenine dönüşmüş, estetik değeri yüksek, derinlikli bir sanat eseridir. Klasik Türk şiirinin ruhunu ve estetiğini anlamak için gazeli ve onun incelikli dünyasını kavramak esastır.
Yorum Bırak