Fıkra, genellikle güncel, siyasi ve sosyal konular hakkında yazılan kısa yazılardır. Fıkralar, genellikle gazete veya dergilerin belirli köşelerinde yayımlanır. Batı edebiyatında bu tür yazılara “kronik” adı verilir. Türk edebiyatında fıkra türünün ilk başarılı örneğini Ahmet Rasim vermiştir. Diğer önemli fıkra yazarları arasında Peyami Safa, Necip Fazıl Kısakürek, Falih Rıfkı Atay, Osman Yüksel Serdengeçti, Hüseyin Cahit Yalçın ve Ahmet Haşim bulunmaktadır.
Bir iki ay önce, basına gün doğacağı söylentileri dolaşıyordu. Bu duruma ilişkin kalpten dua ettim ve şöyle dedim:
─ Ey geleceğin güneşi, lütfen burayı cayır cayır yakma!
Görünüşe göre dualarım kabul olmuş. Dün bana dediler ki:
─ Basına gün doğdu!
Gerçekten de hava, ilkbaharı andıran bir gelişme ile yazdan kalma bir günün tatlılığında parlıyordu. Vapurda tesadüf ettiğim genç birine sordum:
─ Doğacak dediğiniz gün bu mu?
Yeni bir gazete çıkarılacağı bilgisini veren kişi, yazar tavrı takınarak şöyle cevap verdi:
─ Ne yapalım? Bize doğan günler böyle olur. Yeni sermayeli bir gazete çıkacak, bizim maaşlarımız fırlıyor… Bir türlü otuz liradan yukarıya çıkamayan muhbir maaşı altmış, yetmişe; yazarlık maaşları iki yüz, iki yüz elliye!..
Bu örnek, Ahmet Rasim‘in fıkra türündeki ustalığını ve fıkraların kişisel yorum ve esprili dille nasıl kaleme alındığını gösterir.
Yorumlar
Türkçede fıkra kelimesi, akla ilk olarak Nasreddin Hoca gibi karakterlerin başrolde olduğu, güldürü ve nükte unsurları taşıyan kısa, mizahi anlatıları getirse de, edebi ve özellikle gazetecilik alanında çok daha farklı ve önemli bir türü ifade eder. Bu metinde ele alacağımız fıkra, gazete ve dergilerde yayımlanan, güncel olayları konu edinen ve yazarın kişisel bakış açısını yansıtan köşe yazısı anlamındaki fıkradır.
Gazeteciliğin en köklü ve etkili türlerinden biri olan fıkra, yazarın toplumsal, siyasi, ekonomik veya kültürel bir konuda, okuyucuyla sohbet edercesine kaleme aldığı kısa metinlerdir. Bu türün en temel özelliği güncellik ilkesine sıkı sıkıya bağlı olmasıdır. Fıkra yazarı, toplumun gündemini meşgul eden bir olayı, bir tartışmayı veya bir sorunu ele alır ve bunu kendi penceresinden yorumlar. Bu nedenle fıkralar, yazıldıkları dönemin sosyal ve siyasi atmosferini yansıtan önemli tarihsel belgeler niteliği de taşır. Bir fıkranın etkisi ve anlamı, çoğu zaman yazıldığı günün koşullarıyla sınırlıdır; gündem değiştikçe o fıkranın da tesiri azalabilir.
Fıkra türünün en belirgin özelliklerinden biri de üslubudur. Yazar, okuyucuyla adeta sohbet eder gibi bir dil kullanır. Bu samimi ve sıcak üslup, konuyu okur için daha çekici ve anlaşılır kılar. Bir makaleden farklı olarak, fıkra yazarının ileri sürdüğü fikirleri kanıtlama zorunluluğu yoktur. Temel amaç, bilimsel bir gerçeği ispatlamak değil, yazarın kişisel görüşlerini, yorumlarını ve duygularını etkileyici bir dille ifade etmektir. Bu nedenle fıkra, son derece subjektif bir bakış açısı yansıtır. Yazar, ele aldığı konuyu kendi dünya görüşü, birikimi ve duyarlılığı çerçevesinde değerlendirir. Bu kişisel yaklaşım, okuyucunun yazarla bir bağ kurmasını kolaylaştırır.
Dil ve anlatım açısından fıkralar, kısa, öz ve etkileyici olmalıdır. Gazete okurunun kısıtlı zamanı göz önünde bulundurularak, yazar mesajını dolandırmadan, en çarpıcı şekilde vermelidir. Bu nedenle fıkra yazarları, sık sık nüktedan bir dil, iğneleyici bir üslup veya ironiden faydalanırlar. Amaç, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda okuyucuyu düşündürmek, onda bir farkındalık yaratmak ve bazen de onu belli bir görüşe yönlendirmektir.
Fıkrayı, benzer türler olan makale ve deneme ile karıştırmamak gerekir. Aralarındaki temel farklar şunlardır:
* Makale vs. Fıkra: Makale, nesnel, ciddi ve bilimsel bir dil kullanır. İleri sürülen tezlerin mutlaka somut veriler, belgeler ve kanıtlarla desteklenmesi gerekir. Fıkra ise tamamen özneldir ve kanıtlama kaygısı taşımaz.
* Deneme vs. Fıkra: Deneme de fıkra gibi öznel bir türdür. Ancak denemede yazar, evrensel ve zamanla eskimeyen herhangi bir konuyu (aşk, ölüm, yalnızlık vb.) ele alabilir. Fıkra ise konusunu mutlaka güncel olaylardan almak zorundadır. Fıkranın ömrü gündemle sınırlıyken, iyi bir deneme yıllar sonra bile geçerliliğini koruyabilir.
Sonuç olarak, gazete fıkrası (köşe yazısı), güncel olayları yazarın kişisel ve samimi bir üslupla yorumladığı, kamuoyu oluşturmada ve düşünce dünyasını şekillendirmede önemli bir rol oynayan dinamik bir yazı türüdür. Kısa, yoğun ve etkileyici yapısıyla, modern yaşamın hızlı akışı içinde okura hem bilgi hem de farklı bir bakış açısı sunar. Bu tür, yazarın kaleminin gücünü ve entelektüel derinliğini sergilediği en önemli platformlardan biridir.
Yorum Bırak