EMPRESYONİZM (İZLENİMCİLİK) TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
Eylül 21, 2024 - Okuma süresi: 4 dakika
Giriş
Empresyonizm, 19. yüzyılın sonlarına doğru doğmuş ve resim, müzik, edebiyat gibi çeşitli sanat dallarında etkili olmuş bir akımdır. Bu akım, dış dünyanın sanatçı üzerindeki izlenimlerini yansıtmayı hedefler. Sanatçıların varlıklar üzerinde bıraktığı etkiler, bu akımın en temel öğelerinden biri olarak kabul edilir. Bu bağlamda, sanatçılar iç dünyalarını eserlerinde ifade etme yoluna gitmişlerdir. Aynı zamanda, empresyonizm, sembolizmin bir evresi olarak değerlendirilebilir ve gerçeküstücülüğe (sürrealizm) zemin hazırlayan bir aşama niteliğindedir.
Empresyonizm Akımının Özellikleri
- Dış dünyadan alınan izlerin, iç dünyaya yansıması ve bu yansımalar aracılığıyla sanat eseri oluşturulması savunulmuştur.
- Sanatçıların dış dünyadan gördüklerini doğrudan aktarabilmesi imkânsızdır; bu nedenle sanatçı, aklında oluşturduğu hayalleri, etkileyici bir kompozisyon içinde bir araya getirerek anlatır.
- Doğayı olduğu gibi tasvir etmek yerine, edinilen izlenimleri aktararak bir anlatım geliştirmeyi hedeflerler. Çünkü duyularımız, dış dünyayı bize gerçek haliyle değil, değişmiş bir görünümle iletir.
- “Sanat için sanat” anlayışını benimseyerek edebiyatın toplumsal işlevine karşı çıkarlar.
- Sanatçılar, çevrelerindeki dış dünyaya kayıtsızdır; anlatılanlar, dış dünyanın değil, bu dünyanın hayaldeki izlenimleridir.
- İçsel duygulara ve duyularla elde edilen izlenimlere odaklanmışlardır.
- Gerçekçilik ve nesnellik önemsenmez; öznellik ve kişisel yorumlar ön plandadır.
- Hayal gücüne ve soyut tasvirlere geniş yer verilir.
- Anlam kapalılığı önemli bir unsurdur.
- Işık ve renk kaynaklı görsel izlenimler, şiirsel anlatımda büyük bir yer tutar.
- Her sanatçı, kendi izlenimlerini ve duygularını eserlerinde yansıttığı için ortaya çıkan edebi eserler, sanatçının kişiliğini de yansıtır.
- Empresyonizmde önemli olan, objenin kendisi değil, uyandırdığı izlenimlerdir; bu nedenle bu akıma “İntibacılık” da denilmektedir.
- Duyguların ve özgürlüğün sembolü olarak görülen bu akım, etkileyici bir üslup benimsemiştir.
- Empresyonistler, sembolizmin bazı özelliklerini taşırlar; bu nedenle sembolist sanatçılar da bu akımın izlerini taşır.
- Şiir, kısa hikaye ve tek perdelik manzum oyun gibi kısa eserler tercih edilmiştir.
Dünyadaki Temsilcileri
R. Marie Rilke, Arthur Rimbaud, Paul Verlaine ve James Joyce, empresyonizmin önemli temsilcilerindendir.
Türk Edebiyatında Empresyonizm
Türk edebiyatında, bu akımın etkisiyle eser veren sanatçılar sınırlıdır. Ancak, Ahmet Muhip Dıranas ve Cahit Sıtkı Tarancı gibi yazarların eserlerinde bu akımın izleri görülebilir. Sembolizm ile olan benzerlikleri nedeniyle, Ahmet Haşim ve Cenap Şahabettin gibi sanatçılar da izlenimci bir çizgide eserler vermişlerdir.
Türk Edebiyatındaki Temsilcileri
Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Haşim ve Cenap Şahabettin, Türk edebiyatında empresyonizmin önemli temsilcileri olarak öne çıkmaktadır.
Yorumlar
Empresyonizm, ya da Türkçe adıyla İzlenimcilik, 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da ortaya çıkan ve sanat tarihinde bir devrim niteliği taşıyan bir akımdır. Geleneksel sanat akademilerinin katı kurallarına, idealize edilmiş konularına ve pürüzsüz yüzeylerine bir tepki olarak doğmuştur. Akımın temel felsefesi, nesnelerin kendisini değil, o nesnelerin sanatçının gözünde bıraktığı anlık izlenimi ve ışığın yarattığı etkileri tuvale aktarmaktır. Bu, sanatta odağın nesnel gerçeklikten öznel algıya kaydığı ilk büyük adımlardan biridir.
Akımın adı, Claude Monet'nin 1872 tarihli "Impression, soleil levant" (İzlenim, Gündoğumu) adlı tablosundan gelmektedir. 1874'te açılan ilk sergilerinde bu tabloyu gören eleştirmen Louis Leroy, alaycı bir dille bu gruptan "İzlenimciler" olarak bahsetmiş, ancak sanatçılar bu ismi benimseyerek akımın adı haline getirmişlerdir.
Empresyonizmin temel özelliklerini anlamak, modern sanatın doğuşunu anlamak için kritik öneme sahiptir:
1. Işık ve Renk Vurgusu: Empresyonistler için en önemli unsur ışıktır. Onlara göre bir nesnenin rengi sabit değildir; günün saatine, mevsime, hava durumuna ve çevresindeki diğer nesnelerden yansıyan renklere göre sürekli değişir. Bu nedenle, bir nesnenin "gerçek" rengini değil, belirli bir andaki ışık altında görünen rengini resmetmeye çalıştılar. Bu arayış, siyah rengin paletten dışlanmasına yol açtı. Gölgelerin siyah olmadığını, aksine çevredeki renklerin daha koyu tonlarından veya tamamlayıcı renklerden oluştuğunu savundular. Renkleri tuval üzerinde karıştırmak yerine, saf ve parlak renkleri küçük fırça darbeleriyle yan yana kullanarak optik bir karışım elde etmeyi hedeflediler. Bu teknik, izleyicinin gözünde daha canlı ve titreşimli bir renk algısı yaratır.
2. Kısa ve Görünür Fırça Darbeleri: Geleneksel resimde fırça izleri titizlikle gizlenirken, Empresyonistler tam tersini yaptı. Kısa, kalın ve enerjik fırça darbeleri, akımın en belirgin görsel özelliğidir. Bu teknik, hem ışığın yüzeylerdeki anlık parıltılarını ve yansımalarını yakalamak hem de sahnenin dinamizmini ve anlık olma hissini vurgulamak için kullanıldı. Resme yakından bakıldığında bu fırça darbeleri dağınık görünse de, uzaktan bakıldığında bir bütün oluşturarak sahneyi canlandırır.
3. Gündelik Hayat ve Modern Konular: Empresyonistler, akademik sanatın tercih ettiği mitolojik, tarihi veya dini konuları terk ettiler. Bunun yerine, kendi yaşadıkları dönemin modern yaşamının gündelik sahnelerine odaklandılar. Paris'in kalabalık bulvarları, kafeler, tiyatrolar, kırsal manzaralar, nehir kenarında piknik yapan insanlar, yelkenliler ve tren istasyonları gibi konuları işlediler. Bu, sanatı daha ulaşılabilir ve hayatın içinden bir olgu haline getirdi.
4. Açık Havada Resim (Plein Air): Empresyonistlerin en devrimci pratiklerinden biri, atölyenin kapalı ortamından çıkarak doğrudan doğada, "plein air" (açık hava) tekniğiyle resim yapmalarıdır. Bu, o dönemde yeni geliştirilen tüpte boya sayesinde mümkün oldu. Sanatçılar, tuvallerini ve boyalarını yanlarına alarak manzarayı veya sahneyi doğrudan gözlemleyebildiler. Bu sayede, ışığın ve atmosferin sürekli değişen etkilerini anında yakalama fırsatı buldular. Monet'nin aynı manzarayı (örneğin Rouen Katedrali'ni veya saman yığınlarını) günün farklı saatlerinde defalarca resmetmesi, bu ışık ve atmosfer takıntısının en net örneğidir.
5. Kompozisyonda Anlık ve Asimetrik Yaklaşım: Fotoğraf sanatının yükselişinden etkilenen Empresyonistler, kompozisyonlarında daha spontane ve anlık bir his yaratmaya çalıştılar. Asimetrik düzenlemeler, kadrajın kenarından kesilmiş figürler ve beklenmedik bakış açıları kullanarak, sanki o an tesadüfen yakalanmış bir fotoğraf karesi hissi verdiler. Bu, geleneksel sanatın dikkatle kurgulanmış ve dengeli kompozisyon anlayışına tamamen zıttı.
Önde gelen temsilcileri arasında Claude Monet, Pierre-Auguste Renoir, Edgar Degas, Camille Pissarro, Alfred Sisley ve Berthe Morisot gibi isimler yer alır. Her biri akımın temel ilkelerine bağlı kalsa da kendi özgün tarzlarını geliştirmiştir. Sonuç olarak Empresyonizm, sadece bir teknik veya üslup değil, dünyaya yeni bir bakış açısıydı. Gözün anlık algısını, anın geçiciliğini ve ışığın şiirsel gücünü kutlayarak sanatta kalıcı bir devrim yarattı ve kendisinden sonra gelen Post-Empresyonizm, Fovizm gibi birçok modern sanat akımının yolunu açtı.
Yorum Bırak