Deyimlerin Tanımı ve Özellikleri
Eylül 12, 2024 - Okuma süresi: 15 dakika
Deyimlerin Tanımı ve Özellikleri
En az iki sözcüğün bir araya gelerek oluşturduğu ve bu sözcüklerin çoğunlukla gerçek anlamlarından uzaklaşıp mecaz bir anlam kazanarak meydana getirdiği kalıplaşmış, özlü sözlere deyim denir. Türkçe, deyimler açısından oldukça zengindir ve dünya dilleri arasında en gelişmiş olanlardan biri olarak kabul edilir. Deyimler, halkın zekâsının ve deneyimlerinin birer ürünüdür. Deyimlerde, kesin yargı bulunmaz; bu nedenle öğüt vermez veya emir içermez. Ayrıca, deyim sözcüğü “de-“ fiilinden türetilmiştir ve “denmiş şey” . Deyimler, bir toplumun geçmişi, kültürü ve yaşam tarzı hakkında pek çok bilgi verir.
Deyimlere Örnekler
Acı konuşmak, adı duyulmak, ağzı laf yapan, akıntıya karşı kürek çekmek, arı kovanı gibi çalışmak, ateş bacayı sardı, sözü ağzından kaçırmak, birini başından atmak, ekmeğini taştan çıkarmak, dağılmak, vakti gelmek, feryadı koparmak, gözü kararmış, işi yolunda gitmek gibi deyimler dilimizde sıklıkla kullanılır.
Deyimlerin Özellikleri
- Deyimler kalıplaşmıştır. Bir deyimdeki herhangi bir sözcük değiştirilirse, deyim anlamını yitirir. Yakın anlamlı sözcüklerin kullanılması dahi deyimi bozabilir. Bu durumda söz grubu, deyim olmaktan çıkar.
Yanlış Örnekler:
- Atı alan İstanbul’u geçti. (yanlış)
- Atı alan Üsküdar’ı geçti. (doğru)
- O, yemeğe düşkün biridir. (yanlış)
- O, boğazına düşkün biridir. (doğru)
- Kafasını taştan taşa vuruyordu. (yanlış)
- Başını taştan taşa vuruyordu. (doğru)
- Deyimler bir durumu ya da kavramı özetler. Deyimlerle uzun uzadıya açıklamalar yapılmaz. Deyimler, var olan durumu yansıttıkları için öğüt veya direktif vermezler.
Örnek Deyimler:
- Adam yerine koymak: Bir kişiye hak ettiğinden fazla değer vermek.
- Bastığı yerde ot bitmemek: Gittiği her yere olumsuzluk, şanssızlık götürmek.
- Canını dişine takmak: Zorlu koşullarda, büyük bir özveri ile çalışmak.
- Defteri dürülmek: Bir işten ya da bir görevden uzaklaştırılmak.
- Elinden geleni ardına koymamak: Birine zarar verebilmek için her türlü kötülüğü yapmak.
- Deyimler en az iki sözcükten oluşur. Tek bir sözcükten deyim yapılmaz. Genellikle iki sözcük bir araya gelir, ancak bazı deyimler üç ya da daha fazla sözcükten oluşabilir.
Örnekler:
- Acemi çaylak: Deneyimsiz, tecrübesiz ve işlerini doğru yapamayan kişiler için kullanılan bir deyimdir.
- Elden çıkarmak: Bir şeyi satmak ya da devretmek .
- Galeyana gelmek: Aşırı bir heyecan ya da coşkuya kapılmak, duygularına hâkim olamamak.
- Gözleri kamaşmak: Hayran kalmak, bir şey karşısında etkilenmek.
- Bazı deyimler cümle yapısında olabilir. Cümle şeklindeki deyimler, genellikle halk arasında öğüt niteliği taşımayan, ancak anlamlı ve kalıplaşmış sözlerdir.
Cümle Yapısındaki Deyimlere Örnekler:
- Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.
- Şeytan görsün yüzünü.
- Çoğu gitti, azı kaldı.
- Ayıkla pirincin taşını.
- Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla.
- Yorgan gitti, kavga bitti.
- Ele verir talkını, kendi yutar salkımı.
- Ne şiş yansın ne kebap.
- Nuh der, peygamber demez.
- Deyimler genellikle mecaz anlam taşır. Deyimlerdeki sözcükler çoğunlukla gerçek anlamlarından farklı anlamlar yüklenmiştir. Bazen deyimi oluşturan sözcüklerin bir kısmı mecaz anlam taşır, bazen de tümü mecaz bir anlam kazanır.
Mecaz Anlamlı Deyimlere Örnekler:
- Bir taşla iki kuş vurmak: Çok becerikli olmak, tek bir çaba ile iki farklı sonuç elde etmek.
- Beyninden vurulmuşa dönmek: Bir olaydan ya da durumdan çok etkilenmek, şaşırmak.
- Gözüne girmek: Birinin takdirini kazanmak, beğenilmek.
- Gözden düşmek: Önceden değer verilen birinin artık sevilmemesi ya da beğenilmemesi.
- Kulak misafiri olmak: İstemeden bir konuşmayı dinlemek.
- Etekleri zil çalmak: Aşırı derecede sevinmek, mutlu olmak.
- Etekleri tutuşmak: Telaşlanmak, endişelenmek.
- Hanya’yı Konya’yı öğrenmek: Yaşanan bir olayla birlikte hayatın gerçeklerini anlamak.
- İçi cız etmek: Çok üzülmek, derinden etkilenmek.
- İliğini kurutmak: Birini fiziksel ya da ruhsal olarak yıpratmak, çok zor durumda bırakmak.
- Bazı deyimler gerçek anlamıyla kullanılır. Bu tür deyimlerde deyimi oluşturan kelimelerin taşıdığı anlam ile deyimin ifade ettiği anlam örtüşür.
Gerçek Anlamlı Deyimlere Örnekler:
- Vaktini almak: Birinin zamanını kullanmak, oyalamak.
- Çoğu gitti, azı kaldı: Bir işin büyük kısmı bitmiş, son kısmı kalmış.
- Yükte hafif, pahada ağır: Taşıması kolay fakat maddi değeri yüksek olan şeyler için kullanılır.
- Hem suçlu hem güçlü: Haksız olduğu halde kendini haklı göstermeye çalışan kişi.
- Deyimler farklı söz grupları halinde oluşturulabilir. İsim tamlaması, sıfat tamlaması, fiilimsi, ikileme ya da edat grubu şeklinde deyimler bulunabilir.
İsim Tamlaması Şeklinde Deyimlere Örnekler:
- Ekmek kapısı: Geçim kaynağı olan iş.
- Dert babası: Herkesin sıkıntılarını dinleyen ve onlara çözüm bulmaya çalışan kişi.
- Keçi inadı: İnatçı, dediğinden asla vazgeçmeyen kişiler için kullanılır.
- Dil yarası: Sözlerin insan üzerinde bıraktığı derin etki.
- Tavşan uykusu: Hafif uyku, hemen uyanabilecek kadar yüzeysel bir uyku durumu.
- Ömür törpüsü: Kişiyi yıpratan, yoran, sabrını sınayan şeyler.
Sıfat Tamlaması Şeklinde Deyimlere Örnekler:
- Yarım ağız: İstemeyerek, gönülsüz yapılan bir iş ya da söylenen söz.
- Kalın kafalı: Anlamakta güçlük çeken, zekâsı yavaş kişiler için kullanılan bir deyim.
- Açık el: Cömert, eli açık kişiler için kullanılır.
- Kara cahil: Hiçbir bilgiye sahip olmayan, eğitimsiz kişiler için kullanılır.
- Püsküllü yalan: Bariz bir şekilde büyük bir yalan söylemek.
- Taş yürek: Merhametsiz, acımasız ve katı kalpli kişiler için kullanılır.
Cümle Şeklinde Deyimlere Örnekler:
- Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.
- Şeytan görsün yüzünü.
- Çoğu gitti, azı kaldı.
- Ayıkla pirincin taşını.
- Ele verir talkını, kendi yutar salkımı.
- Bazı deyimler arasına farklı sözcükler girebilir, ancak bu deyimin anlamını değiştirmez. Bu tür kullanımlar genellikle konuşma dilinde karşımıza çıkar.
Örnek:
- Ali, ağzını her zaman hayra açan biridir.
- Deyimler, çekim ekleri ve kip alabilir. Aynı zamanda deyimlerde kişi ekleri de bulunabilir. Bu da deyimlerin esnek ve kullanışlı bir yapıya sahip olduğunu gösterir.
Örnekler:
- Bu iş benim çok vaktimi aldı.
- Orada adeta bir taşla iki kuş vurduk.
- Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla.
Deyimlerin Cümlede Kullanımı
Deyimler, cümle içerisinde anlamı kuvvetlendiren, söylenenin daha etkili ve kısa yoldan ifade edilmesini sağlayan yapılardır. İşte bazı deyimlerin cümle içerisinde kullanıldığı örnekler:
- Çocuğu genç yaşta ölünce, acısı içine işledi.
- Herkesin içinde bu konuda açık konuştu.
- Onlarla büyük bir çıkmaza düştü.
- Baklayı ağzından çıkarmak zorunda kaldı.
- Olanları duyunca adeta bir yaşına daha girdi.
- O, burnundan kıl aldırmayan biriydi.
- Deyimleri can kulağıyla dinliyorlardı.
Deyimlerin Atasözlerinden Farkı
- Atasözleri genel bir yargı bildirirken, deyimler daha çok özel bir durumu ifade eder.
- Atasözlerinde öğüt ve yol gösterme amacı varken, deyimlerde bu özellik bulunmaz.
- Atasözleri, deyimlerden daha eski bir geçmişe dayanır.
- Atasözleri genellikle cümle yapısında iken, deyimler daha az sözcükle ifade edilir ve genellikle mastar yapısındadır.
- Atasözleri bir efsane veya hikâye ile bağlantılı olabilirken, deyimlerin böyle bir arka planı yoktur.
Hatırlatma: Sınavlarda deyimlere ve deyimlerin açıklamalarına dair sorular sıklıkla karşımıza çıkar.
Yorumlar
Deyimler, bir dilin en renkli ve canlı unsurlarından biridir. Sadece kelimelerin bir araya gelmesinden oluşan yapılar değil, aynı zamanda bir toplumun kültürel birikimini, yaşayış biçimini ve hayal gücünü yansıtan minyatür hikayelerdir. Deyimlerin tanımını yapmak, onların bu çok katmanlı yapısını anlamakla başlar. En temel tanımıyla deyim, genellikle gerçek anlamından uzaklaşarak kendine özgü yeni bir anlam kazanan, kalıplaşmış söz öbekleridir. Bu tanım, deyimlerin en temel iki özelliğini barındırır: mecaz anlam ve kalıplaşmış olma.
Bir deyimin en belirgin özelliği, kelimelerin tek tek sahip olduğu anlamların toplamından farklı bir anlam ifade etmesidir. Örneğin, "göze girmek" deyimini ele alalım. Bu ifade, kelimelerin gerçek anlamıyla düşünüldüğünde, fiziksel olarak birinin gözünün içine girmek gibi imkânsız ve anlamsız bir durumu ifade eder. Ancak deyim olarak kullanıldığında, "birinin beğenisini, takdirini ve güvenini kazanmak" anlamına gelir. İşte bu, deyimlerin mecazlı anlatım gücünü ortaya koyar. Dilin sıradan anlam sınırlarını aşarak daha derin ve etkili bir ifade imkânı sunarlar.
Deyimlerin bir diğer temel özelliği kalıplaşmış sözler olmalarıdır. Bu, deyimi oluşturan kelimelerin değiştirilemeyeceği veya yerlerinin oynatılamayacağı anlamına gelir. "Etekleri zil çalmak" deyimi, çok sevinmek anlamında kullanılır. Bu deyimdeki "zil" kelimesi yerine "çan" veya "davul" kelimesini koyamayız; "etekleri davul çalmak" diye bir kullanım yoktur. Benzer şekilde, kelimelerin sırası da genellikle sabittir. Bu kalıplaşmış yapı, deyimlerin dil içinde bir bütün olarak ezberlenmesini ve kullanılmasını sağlar. Bu özellik, onları sıradan kelime gruplarından ayırır.
Deyimlerin diğer önemli özellikleri ise şunlardır:
1. En Az İki Kelimeden Oluşma: Deyimler tek bir kelimeden oluşmaz, her zaman bir söz öbeği halindedirler. "Ağzı kulaklarına varmak", "içine ateş düşmek", "pireyi deve yapmak" gibi örnekler bu durumu net bir şekilde gösterir.
2. Genellikle Mastar Halinde Bulunma: Türkçe'deki deyimlerin büyük bir çoğunluğu `-mek`, `-mak` ekiyle, yani mastar halinde biter. Bu durum, onların cümle içinde bir fiil gibi çekimlenerek kullanılmasını kolaylaştırır. Örneğin, "Dün anlattıklarıyla gönlümü aldı." cümlesinde "gönül almak" deyimi, geçmiş zaman kipiyle çekimlenmiştir.
3. Anonim Olma: Deyimler, kim tarafından ve ne zaman ilk kez söylendiği bilinmeyen, halkın ortak malı olan sözlerdir. Zaman içinde dilden dile dolaşarak topluma mal olmuşlardır. Bu nedenle söyleyeni belli değildir ve anonimdirler.
4. Atasözlerinden Farklı Olma: Deyimler sık sık atasözleri ile karıştırılır. Ancak aralarında temel bir fark vardır. Atasözleri, genellikle bir cümle şeklinde olup genel bir kuralı, tecrübeyi veya öğüdü dile getirir. Örneğin, "Damlaya damlaya göl olur" bir öğüt içerir ve yargı bildirir. Deyimler ise bir durumu, bir kavramı veya bir olayı daha etkili ve çekici bir şekilde anlatmak için kullanılan söz kalıplarıdır; öğüt vermezler, bir yargı bildirmezler. Örneğin, "hapı yutmak" deyimi, kötü bir duruma düşmeyi betimler, ancak herhangi bir ders veya öğüt vermez.
Sonuç olarak deyimler, bir dilin sadece iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda bir kültür taşıyıcısı olduğunu gösteren en güçlü kanıtlardandır. Anlatımı zenginleştirme, soyut kavramları somutlaştırma ve duygu ve düşünceleri kısa yoldan etkili bir biçimde ifade etme gibi işlevleriyle dilin estetik ve işlevsel gücünü artırırlar. Bir deyimi anlamak, sadece kelimelerin anlamını bilmek değil, aynı zamanda o dilin konuşulduğu toplumun kültürel kodlarına da vakıf olmak demektir.
Dil, yalnızca kelimelerin bir araya geldiği bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir milletin kültürünü, yaşayışını, mizah anlayışını ve dünya görüşünü yansıtan canlı bir organizmadır. Bu organizmanın en renkli ve dinamik unsurlarından biri de şüphesiz deyimlerdir. Deyimler, dilin sıradanlığının ötesine geçerek anlatıma derinlik, canlılık ve zarafet katan, kalıplaşmış söz gruplarıdır.
### Deyimin Tanımı
En genel tanımıyla deyim, en az iki sözcükten oluşan, genellikle gerçek anlamından uzaklaşarak kendine özgü yeni bir anlam kazanan ve bir kavramı ya da durumu etkileyici bir şekilde ifade etmeye yarayan kalıplaşmış söz öbekleridir. Bu tanımın her bir unsuru, deyimlerin temel özelliklerini anlamak için bir anahtar niteliğindedir. Örneğin, "göze girmek" deyimini ele alalım. Burada ne bir göz ne de o gözün içine fiziksel olarak girmek söz konusudur. Bu iki kelime bir araya gelerek "davranışlarıyla başkalarının beğenisini ve takdirini kazanmak" gibi tamamen yeni ve mecaz bir anlam oluşturmuştur.
### Deyimlerin Temel Özellikleri
Deyimlerin yapısını ve işlevini daha iyi kavramak için belirgin özelliklerini incelemek gerekir:
1. Kalıplaşmış Sözlerdir: Deyimlerin en temel özelliği kalıplaşmış olmalarıdır. Bu, deyimi oluşturan sözcüklerin değiştirilemeyeceği veya yerlerinin oynatılamayacağı anlamına gelir. Örneğin, "etekleri zil çalmak" deyimi, çok sevinmek anlamındadır. Bu deyimi "pantolonu zil çalmak" veya "etekleri davul çalmak" şeklinde değiştiremeyiz. Sözcükler ve sıraları sabittir. Bu kalıplaşmış yapı, deyimin anlam bütünlüğünü korur.
2. Mecaz Anlam Baskındır: Deyimlerin büyük bir çoğunluğu, kelimelerin gerçek anlamından tamamen sıyrılarak mecazi bir anlam kazanır. "İpe un sermek" deyimi, fiziksel olarak imkânsız bir eylemi ifade ederken, mecazi olarak "bir işi yapmamak için geçersiz bahaneler öne sürmek" anlamına gelir. Bu özellik, deyimlerin dile kattığı soyutlama gücünü ve anlatım zenginliğini gösterir. Nadiren de olsa "sır saklamak" veya "yükte hafif, pahada ağır" gibi gerçek anlamına yakın deyimler de bulunur.
3. Kısa ve Özlü Anlatım Sağlarlar: Deyimler, uzun cümlelerle anlatılabilecek bir durumu veya duyguyu birkaç kelimeyle çarpıcı bir şekilde ifade etme imkânı sunar. "Çok sinirlenerek kendini kaybetmek" gibi uzun bir ifade yerine "küplere binmek" demek, hem daha etkili hem de daha sanatsaldır. Bu kısa ve özlü anlatım özelliği, dili daha akıcı ve pratik hale getirir.
4. Genellikle Mastar Halindedir ve Cümle İçinde Çekimlenir: Deyimler genellikle bir eylemi veya durumu bildirdiği için sözlüklerde "-mek, -mak" mastar ekiyle yer alır. Örneğin: "kulak kabartmak", "göz boyamak", "baltayı taşa vurmak". Cümle içinde kullanıldıklarında ise bir fiil gibi zamana ve kişiye göre çekimlenirler. "Komşunun ne konuştuğunu anlamak için kulak kabarttı." veya "Yaptığı hatayla baltayı taşa vurduğunu anladı." gibi.
5. Kültürel ve Toplumsal İzler Taşırlar: Deyimler, ortaya çıktıkları toplumun inançlarını, geleneklerini, tarihsel olaylarını ve yaşam biçimini yansıtan birer kültürel miras niteliğindedir. Birçoğunun arkasında bir hikâye veya yaşanmışlık yatar. Mesela "pabucu dama atılmak" deyiminin kökeninin, Osmanlı dönemindeki Ahi teşkilatında kalitesiz iş yapan bir ustanın ayakkabısının, ibret olması için dükkânının damına atılması geleneğine dayandığı söylenir. Bu nedenle deyimler, sadece bir dil unsuru değil, aynı zamanda bir kültür taşıyıcısıdır.
### Deyimler ve Atasözleri Arasındaki Fark
Deyimler, sık sık atasözleri ile karıştırılır. Aralarındaki temel fark şudur:
* Deyimler, bir durumu veya kavramı betimler ve genellikle mastar halindedir. Cümle içinde bir öğe olarak kullanılırlar ve öğüt verme amacı taşımazlar. Örnek: "İçi kan ağlamak".
* Atasözleri ise tam bir cümle niteliğindedir, genel bir kuralı, tecrübeyi veya yargıyı bildirir ve ders verme amacı güder. Örnek: "Ayağını yorganına göre uzat."
Sonuç olarak deyimler, dilin estetik ve işlevsel gücünü ortaya koyan en önemli yapı taşlarındandır. Onları anlamak ve yerinde kullanmak, sadece dili doğru kullanmak değil, aynı zamanda o dilin arkasındaki kültürel derinliği ve zekâyı da kavramak demektir.
Yorum Bırak