Edebiyat, sanat, politika, ticaret gibi çeşitli alanlarda yaptıkları ve yaşadıklarıyla dönemine damga vurmuş kişilerin hayat hikayesini anlatan yazı türüne biyografi denir. Bir kişinin kendi yaşamını anlattığı yazılara otobiyografi, Divan Edebiyatı’nda ise şairlerin yaşamını anlatan eserlere tezkire denilmektedir.
Türk edebiyatındaki ilk biyografi örnekleri, Divan Edebiyatı’ndaki tezkirelerdir. Şairlerin hayatlarının, eserlerinin ve değerlendirmelerinin yer aldığı bu eserlere şuara tezkiresi denir. Türk edebiyatında ilk Türkçe şuara tezkiresi, 15. yüzyılda Ali Şir Nevaî tarafından yazılan Mecâlisü’n Nefâis adlı eserdir. Osmanlı Türkçesiyle yazılan ilk tezkire ise Edirneli Sehi Bey’in Heşt Behişt eseridir.
Örnek 1: Yunus Emre
Yaklaşık olarak 1250 yılında Eskişehir’de doğan Yunus Emre, 1320 yılında yine bu şehirde vefat etmiştir. Eğitimini büyük ihtimalle Konya’da tamamlamıştır. İran, Azerbaycan, Sivas, Tebriz, Şiraz ve Şam gibi yerleri dolaşmış ve burada tasavvufi görüşlerini yaymaya çalışmıştır. Yunus Emre’nin evlenip evlenmediği ya da çocuk sahibi olup olmadığı hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Tasavvufi eğitimi üzerinde hocası Tapduk Emre’nin büyük katkıları olmuştur.
Yunus Emre, 13. yüzyılın en önemli halk şairlerinden biridir ve dünya edebiyatında da tanınan bir mutasavvıftır. Onun eserlerinde Allah’a olan inanç ve insan sevgisi ana temalardır. Duygularını ve düşüncelerini somut bir şekilde ifade etmeyi tercih eder. Hem yerel hem de evrensel mesajlar veren eserleriyle geniş kitlelere hitap etmiş, bu nedenle dili sade ve anlaşılırdır. Yunus Emre, çoğunlukla hece ölçüsü kullanmakla birlikte, aruz ölçüsünü de zaman zaman tercih etmiştir. Şiirlerinde hem dörtlük hem de beyit kullanmıştır.
Eserleri:
Açıklama: Biyografilerde kişinin doğumu, eğitimi, aile durumu gibi resmi hayatıyla ilgili bilgiler yer alırken, edebi şahsiyeti ise eserleri, üslubu, etkilendiği ve etkilediği akımlar üzerinden incelenir. Yunus Emre’nin biyografisi de bu yapıya uygun olarak yazılmıştır.
Örnek 2: Fuzuli
Fuzuli, 1483 yılında Kerbela’da doğmuş ve 1556 yılında yine Kerbela’da vefat etmiştir. 16. yüzyıl Divan Edebiyatı’nın en büyük şairlerinden biri olan Fuzuli’nin asıl adı Mehmet’tir. Kerbela’da yaşamış ve burada Arapça ve Farsça öğrenmiştir. Maddi sıkıntılar içinde geçen yaşamı boyunca büyük eserler vermiştir.
Fuzuli’nin eserleri, derin bilgi ve duygusal yoğunluğuyla öne çıkar. O, aşkı farklı boyutlarıyla ele almış ve platonik aşka büyük önem vermiştir. Fuzuli, şiiri bir ilim olarak görür ve ilimden yoksun bir şiirin temelsiz olduğunu vurgular. Su Kasidesi gibi önemli eserlerinde ilahi aşkı işlerken, dilinin sadeliği ve anlatımındaki güç dikkat çeker. Gazel ve kaside nazım biçimlerini sıkça kullanmıştır.
Eserleri:
Açıklama: Fuzuli’nin biyografisi, onun resmi yaşamıyla birlikte edebi kişiliğini de detaylı şekilde anlatmaktadır. Şiirlerinde aşk, tasavvuf ve ilahi aşk önemli bir yer tutarken, dil ve üslubu da edebi şahsiyetinin önemli parçalarıdır.
Örnek 3: Faruk Nafiz Çamlıbel
1898 yılında İstanbul’da doğan Faruk Nafiz Çamlıbel, 1973 yılında yine İstanbul’da vefat etmiştir. İlk ve orta öğrenimini Bakırköy’de tamamladıktan sonra tıp fakültesine başlamış, ancak mezun olmadan gazeteciliğe yönelmiştir. Daha sonra öğretmenliğe dönmüş ve farklı yerlerde öğretmenlik yapmıştır. 1931’de Azize Hanım ile evlenmiş ve İsmet ve Yeliz adında iki çocuğu olmuştur. Beş Hececiler arasında yer alan Çamlıbel, şair, öğretmen ve milletvekili olarak tanınır.
Faruk Nafiz Çamlıbel, Beş Hececiler’in en genç ve en başarılı şairlerinden biridir. Şiirlerinde Anadolu’yu ve memleket sevgisini işlerken, dili sade ve gösterişsizdir. Han Duvarları şiiri, Anadolu’yu en iyi yansıtan eserlerinden biridir. Lirik ve epik şiirlerde ustalaşmış, özellikle gözlem gücünü şiirlerinde etkili bir şekilde kullanmıştır.
Eserleri:
Açıklama: Çamlıbel’in biyografisi, onun hem resmi yaşamını hem de edebi kişiliğini anlatmaktadır. Şairin hayatı, eserleri ve edebi tarzı detaylı şekilde incelenmiştir.