Bektaşîlik, XIII. yüzyılda Kalenderîlik içinde şekillenmeye başlamış ve XV. yüzyılın sonlarına doğru Hacı Bektâş-ı Velî’nin an‘aneleri etrafında Anadolu’da ortaya çıkan bir tarikat olarak tanımlanabilir. Ahmet Yaşar Ocak’ın eserlerinde belirttiği üzere, Bektaşîlik, Osmanlı İmparatorluğu tarihi boyunca Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşundaki önemli rolü nedeniyle nüfuzunu korumuş ve özellikle siyasî rolleri ile farklı dinî inanç ve telakkileri birleştirici yapısıyla dikkat çekmiştir. Hacı Bektaş Zâviyesi’nin merkezi konumu, bu tarikatın Anadolu’daki gelişimini doğrudan etkilemiştir.
Tarihî Süreç
Bektaşîliğin tarihî gelişimi iki ana safhada incelenebilir:
Doktrin ve İnanışlar
Bektaşîliğin doktrini, tarihsel olarak iki ana devreyi kapsamaktadır:
Bektaşîlik, Osmanlı İmparatorluğu döneminde önemli bir sosyal ve dinî yapı olarak varlığını sürdürmüş, çeşitli inanç ve kültür unsurlarını bir araya getirerek zenginleşmiştir. Günümüzde de Bektaşîlik, köklü geçmişi ve etkileriyle araştırma ve ilgi konusu olmaya devam etmektedir.
Bektaşîliğin ibadet anlayışı, en köklü ve temel âyin olan âyîn-i Cem ile kendini gösterir. Bu âyin, İslamiyet’ten önce Türkler arasında oldukça yaygın olan ve evli çiftlerin katıldığı içkili dinî toplantılara dayanır. Eski Türkler’in bu âyinleri, Mâverâünnehir bölgesinde göçebe Türkmenler aracılığıyla Yesevîlik geleneğine katılmış ve Anadolu’daki Babaî çevrelerinde icra edilmeye başlanmıştır. Bu âyin dışında, tarikata giriş merasimi olan ikrar âyini de son derece önemlidir. Bu âyin, Maniheizm’deki dine kabul âyinleriyle benzerlikler taşır ve tarikata kabul edilen bireyleri eski mensuplara tanıtır.
Muharrem matemi, baş okutma ve düşkünlük gibi diğer âyinler de Bektaşîliğin ibadet anlayışını zenginleştirir. Bu âyinler sırasında saz eşliğinde nefes adı verilen ilahiler söylenir. Ayrıca, kurban kesme ve dolu içme gibi ritüellere özel dualar okunur. Bu duaların bazıları, eski Şaman dualarıyla benzerlikler gösterir; bu durum, Bektaşîlikteki Şamanizm etkilerini belgelemektedir.
Bektaşîliğin XVI. yüzyıldan itibaren kasaba ve şehirlere yayılmasıyla birlikte tekkeler ve mescidler de bu âyinlerin icra edildiği yerler haline gelmiştir. Bektaşîler, zaman zaman Sünnî İslam’ın ibadet esaslarına da riayet etmişlerdir. Bu durum, Sünnî çevrelerle olan kaçınılmaz etkileşimlerin bir sonucudur.
Bektaşîlik, teşkilât bakımından diğer tarikatlarla benzer özellikler taşır. Hacı Bektaş Zâviyesi, tarikatın organizasyonunda önemli bir rol oynamıştır. Balım Sultan bu zâviyeye liderlik yaparken, tarikatın organizasyonunu merkeziyetçi bir anlayışla düzenlemiştir. Ancak, Hacı Bektaş-ı Velî’nin soyundan geldiklerini iddia eden çelebiler ile mücerred Bektaşî dervişleri arasında bir bölünme meydana gelmiştir.
Tarikatın hiyerarşisi, Balım Sultan’ın liderliğinde tesis edilmiştir. Dedebaba, Hacı Bektaş Zâviyesi’nde oturan ve tüm Bektaşîler’in şeyhi olarak anılan kişidir. Dedebabadan sonra her tekkenin başkanlığına babalık makamı gelir. Zâviyelerdeki dervişler, çeşitli hizmetleri yerine getiren canlar olarak bilinir.
Bektaşîliğin sosyal ve iktisadî yapısı, tarikatın vakıf müesseseleriyle yakından ilişkilidir. Bektaşî zâviyeleri, devlet tarafından resmen tescil edilen vakıflara sahiptir. Yeniçeriliğin Bektaşîliğe dayanması, tarikatın iktisadi gücünü pekiştirmiştir. II. Bayezid döneminde bu vakıfların zenginleştirilmesi, Bektaşîliği ekonomik olarak güçlendirmiştir.
Tekkelerin iktisadi işlevleri, vakıf arazilerinin gelirleriyle desteklenir. Bektaşî zâviyeleri, zaman zaman büyük bağışlar alarak da maddi güçlerini artırmışlardır. Bektaşî şeyhleri, yerel halk arasında arabulucu rolü üstlenerek manevi nüfuzlarını artırmışlardır.
Bektaşîlik, tarih boyunca siyasete etkide bulunmuş bir tarikat olmuştur. Osmanlı hükümdarları, zengin vakıflarla desteklenen zâviyeleri açmışlardır. Yeniçeri teşkilatının Hacı Bektaş geleneklerine bağlanması, Bektaşîliği siyasi faaliyetlerle ilişkilendirmiştir. II. Bayezid’in Balım Sultan’ı Hacı Bektaş Zâviyesi’nin başına getirmesi, Bektaşîliğin devlet himayesinde olduğunu göstermektedir.
Yavuz Selim döneminde, Bektaşîler ile devlet arasında bir soğukluk yaşanmıştır. Ancak, II. Mahmud döneminde tarikatın ilga edilmesi sırasında, Bektaşîliğin merkeziyetçi yapısı ve iktisadi gücü sayesinde tarikat bu zor dönemi atlatmayı başarmıştır.
Bu bağlamda, Bektaşîlik, hem ibadet anlayışı hem de sosyal ve iktisadî yapısıyla Türk İslam tarihinde önemli bir yere sahiptir.