Aşık Mahzuni Şerif Kimdir? Sanatı ve Eserleri (Kitapları)

Ekim 4, 2024 - Okuma süresi: 12 dakika

Âşık Mahzuni Şerif: Anadolu’nun Sesi

Giriş

Âşık Mahzuni Şerif, gerçek adıyla Şerif Cırık, Türk halk müziğinin ve edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilmektedir. 17 Kasım 1943’te Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Berçenek köyünde dünyaya gelen Mahzuni, sanat hayatına çocuk yaşta başlamış ve kısa süre içinde Anadolu’nun sesi haline gelmiştir. Eserlerinde toplumsal sorunlara ve insan haklarına değinen sanatçı, radikal söylemleriyle de dikkat çekmiştir.

Eğitim ve İlk Yıllar

Mahzuni, 12 yaşında amcası Âşık Fezali‘den saz çalmayı öğrenmeye başladıktan sonra, müziğe olan ilgisini geliştirmeye devam etti. 1956 yılında ilkokuldan mezun olan Mahzuni, ardından Elbistan‘da Lütfü Efendi Medresesi‘nde Kur’an eğitimi aldı ve tasavvuf dersleri aldı. Bu süreçte Cırık Baba ile tanışarak, ona “Mahzuni” adını aldı. 1957 yılında, Mersin’deki astsubay okuluna kaydoldu; ancak daha sonra 1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu’ndan mezun oldu. Askerlik dönemi boyunca toplumcu duruşu ve Alevilik inancıyla ilgili görüşleri nedeniyle ordudan atıldı.

Evlilik ve Sanat Hayatı

Mahzuni, 1961 yılında İtalyan kökenli Sovina isminde biriyle evlendi ve müzik kariyerine yön vermeye başladı. Kısa sürede yüzlerce plak ve kaset çıkararak Anadolu halk müziğinde önemli bir yer edindi. 24 yaşında yayımladığı “İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım” türküsü, ona büyük bir üne kazandırdı. Bu eser, halk müziği repertuarında klasikleşti ve sanatçının en bilinen eserlerinden biri haline geldi.

Toplumsal ve Siyasi Duruş

Âşık Mahzuni Şerif, Nihat Erim Hükümeti döneminde yaşanan baskılara karşı bir duruş sergileyerek “Erim Erim Eriyesin” türküsünü yazdı. Bu tür eserler, onun sosyal adalet ve özgürlük arayışındaki kararlılığını gösterir. 1964 yılında ilk plağıyla müzik piyasasına giriş yaptı. Ancak sanat hayatı boyunca birçok kez saldırıya uğradı, tutuklandı ve ağır işkencelere maruz kaldı. 1962-1968 yılları arasında yaşadığı bu zorlu süreç, onun sanatına derin etkiler bıraktı ve toplumsal sorunlara daha fazla eğilmesine neden oldu.

Dernek Başkanlığı ve Tanınması

1989 yılından itibaren Halk Ozanları Derneği‘nin genel başkanlığını üstlenen Mahzuni, 1989-1991 yılları arasında Halk Ozanları Federasyonu tarafından dünya üzerindeki en büyük üç ozandan biri olarak tanındı. “Sivas Dramı” isimli türküsü, Sivas olayları sırasında hayatını kaybedenlere ithaf edilmiştir. 1997’de Almanya’da geçirdiği beyin kanaması sonrası tedavi olmuştur.

Radikal Söylemleri ve Ölümü

Mahzuni, 2001 yılında “Elhamdülüllah Kızılbaşım vee Laikim. Ben değil yedi sülalem kızılbaştır. Bir suç varsa o da dedemdedir!” sözüyle gündeme geldi. Bu söylemi, Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından dava konusu oldu. 17 Mayıs 2002‘de Almanya’nın Köln kentinde hayatını kaybetti ve Hacı Bektaş Veli Külliyesi‘ne yakın bir yerde bulunan Çilehane‘de defnedildi.

Edebi Kişiliği

Âşık Mahzuni Şerif, edebi kişiliğiyle halk edebiyatında derin izler bıraktı. Eserlerinde özgürlük, demokrasi, barış, laiklik ve insan hakları temalarını işlemiştir. Alevi-Bektaşi geleneğine bağlı olarak, bu kültürü dünyaya tanıtmada büyük bir rol oynamıştır. Şiirlerini genellikle saz eşliğinde söyleyen sanatçı, 453 plak, 50 kaset ve 9 kitap yayımlamıştır.

Eserleri

Aşağıda, Âşık Mahzuni Şerif’in en bilinen eserlerinin bir tablosu yer almaktadır:

Eser Adı Yıl Öne Çıkan Temalar
İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım 1967 Aşk, ayrılık, özlem
Dom Dom Kurşunu 1970 Toplumsal sorunlar, adalet
Seher Vakti Elinize 1980 Sevgi, insani ilişkiler
Gidiyorum Kara Gözlüm Ağlama 1985 Ayrılık, duygusal yoğunluk

Âşık Mahzuni Şerif’in Şiirlerinden Seçmeler

İşte Gidiyorum

İşte gidiyorum çeşmi siyahım
Önümüze dağlar sıralansa da
Sermayem derdimdir servetim ahım
Karardıkça bahtım karalansa da

Cananım

Bana yücelerden seyreden dilber
Siyah kirpiklerin ok mu cananım
İnsaf et yüzünü yüzüme dönder
Istırabın sonu yok mu cananım

Ağlama

Kader böyle imiş böyle yazılmış
Gidiyorum kara gözlüm ağlama
Mezarımız gurbet ele kazılmış
Gidiyorum dudu dilim ağlama

Geri Dön

Düşündükçe kan ağlıyor gözlerim
On beşinde bahar günüm geri dön
Birbirini tutmaz oldu sözlerim
Nerdesin pirim benim geri dön

Dokunma Keyfine

 
Dokunma keyfine yalan dünyanın
İpini eline dolamış gider
Gözlerinin yaşı bana gizlidir
Dertliyi dertsizi sulamış gider

Sonuç

Âşık Mahzuni Şerif, yalnızca bir halk ozanı değil, aynı zamanda toplumsal bir eleştirmen, özgürlük mücadelesinin sesi ve kültürel bir simgedir. Eserleri, Türk halk müziğinin ve edebiyatının önemli bir parçasını oluşturmakta ve günümüzde hala dinlenip konuşulmaktadır. Onun sanatı, yalnızca müzikte değil, aynı zamanda edebiyatta da derin bir etki bırakmıştır.


Arama Anahtar Kelimeleri: Âşık Mahzuni Şerif hayatı, Âşık Mahzuni Şerif kimdir, Âşık Mahzuni Şerif eserleri, Âşık Mahzuni Şerif şiirleri, Âşık Mahzuni Şerif biyografisi.


Yorumlar

Damla16-10-2025 17:43

Aşık Mahzuni Şerif, gerçek adıyla Şerif Cırık, yalnızca bir halk ozanı değil, aynı zamanda Türkiye'nin toplumsal ve siyasi belleğinde derin izler bırakmış bir düşünür, bir aktivist ve Anadolu'nun vicdanı olarak kabul edilen bir fenomendir. 1940 yılında Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesine bağlı Berçenek köyünde dünyaya gelen Mahzuni'nin sanatı, doğduğu coğrafyanın Alevi-Bektaşi kültürü ve yoksul halkın yaşadığı zorluklarla şekillenmiştir. Bu nedenle onun deyişleri, sadece lirik birer ezgi değil, aynı zamanda birer toplumsal eleştiri, bir isyan çığlığı ve bir hak arayışı manifestosudur.

Sanat hayatına yön veren temel unsurlardan biri, onun sivri dilli ve cesur üslubu olmuştur. Mahzuni, sazını ve sözünü bir silah gibi kullanarak dönemin siyasi iktidarlarına, bürokrasiye, yolsuzluklara ve adaletsizliklere karşı korkusuzca durmuştur. "Yuh Yuh", "Han Sarhoş Hancı Sarhoş", "Ekmek Kölesi" gibi eserleri, düzenin çarpıklıklarını ve ezen-ezilen ilişkisini en yalın haliyle, doğrudan halkın anlayacağı bir dille ortaya koyar. Bu nedenle sık sık mahkemelerle, hapis cezalarıyla ve konser yasaklarıyla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde yaşadığı baskılar, sanatının ne denli güçlü ve rahatsız edici olduğunun bir kanıtıdır. Ancak o, bu baskılara rağmen hiçbir zaman susmamış, inandığı değerleri savunmaktan geri durmamıştır. Bu dik duruşu, ona "Çağımızın Pir Sultan Abdal'ı" unvanını kazandırmıştır.

Mahzuni Şerif'in sanatının diğer bir önemli boyutu ise onun insan sevgisi ve derin felsefesidir. Protest ve eleştirel kimliğinin yanında, o aynı zamanda büyük bir aşk ozanıdır. "İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım", "Merdo", "Dumanlı Dumanlı Oy Bizim Eller" gibi türküleri, sevginin, gurbetin, hasretin ve insana dair en naif duyguların en dokunaklı ifadeleridir. Onun felsefesinde insan, yaratılmışların en yücesidir ve din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın her insan değerlidir. Bu hümanist bakış açısı, eserlerinin evrensel bir nitelik kazanmasını sağlamıştır. Müziği, sade ve akılda kalıcı melodileri ile sözlerinin gücünü birleştirerek milyonlara ulaşmıştır. Bağlamayı yalnızca bir çalgı olarak değil, adeta derdini anlatan bir yoldaş olarak kullanmıştır.

Aşık Mahzuni Şerif, üretkenliğini yalnızca türkülerle ve deyişlerle sınırlamamış, düşüncelerini ve şiirlerini yazılı olarak da kalıcı hale getirmiştir. Her ne kadar onun asıl mirası yüzlerce türküsü ve plağı olsa da, eserleri kitaplarda da toplanmıştır. Bu alandaki en bilinen eseri, şiirlerini ve bazı düşüncelerini bir araya getirdiği "Dolunaya Tül Düştü" adlı kitabıdır. Bu kitap, Mahzuni'nin edebi yönünü, kelimelerle olan derin bağını ve ozanlık geleneğinin yazılı kültüre nasıl aktarılabileceğini göstermesi açısından önemlidir. Kitaplarındaki şiirler, onun türkülerinde dile getirdiği temaların bir yansımasıdır; yoksulluk, adalet, sevgi ve toplumsal eleştiri bu metinlerin de ana damarını oluşturur. Mahzuni'nin yazdıkları, onun sadece bir "çalıp söyleyen" olmadığını, aynı zamanda geleneği modern bir dille yorumlayan bir aydın olduğunu da kanıtlar.

Sonuç olarak, Aşık Mahzuni Şerif, sanatı ve eserleriyle Türkiye halkının gönlünde ölümsüzleşmiş bir değerdir. O, sazıyla haksızlığa meydan okumuş, sözüyle ezilenlerin sesi olmuş ve eserleriyle zaman ve mekan aşan bir ozan olarak tarihteki yerini almıştır. Kitapları ise, bu büyük ozanın düşünce dünyasına daha yakından bakmak ve onun felsefesini daha derinlemesine anlamak için önemli birer kaynak niteliğindedir. Onun mirası, bugün bile adalet ve eşitlik arayışında olan herkese ilham vermeye devam etmektedir.

Serap16-10-2025 17:41

Aşık Mahzuni Şerif, asıl adıyla Şerif Cırık, yalnızca bir halk ozanı değil, aynı zamanda Türkiye'nin toplumsal ve siyasi belleğinde derin izler bırakmış bir aydın, bir aktivist ve bir filozoftur. 1940 yılında Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesine bağlı Berçenek köyünde dünyaya gelen Mahzuni, Anadolu'nun Alevi-Bektaşi geleneği içinde yoğrulmuş, sazını ve sözünü halkın sesi yapmak için kullanmış, bu uğurda bedeller ödemekten çekinmemiş bir sanat abidesidir. Onun sanatı, sadece estetik bir kaygı taşımaz; aynı zamanda bir isyanın, bir arayışın ve bir vicdan muhasebesinin de dışavurumudur.

Mahzuni'nin sanatının temelini, yaşadığı toplumun sorunlarına karşı duyduğu derin hassasiyet oluşturur. O, eserlerinde yolsuzluk, yoksulluk, adaletsizlik, liyakatsizlik ve toplumsal eşitsizlik gibi konuları cesurca işlemiştir. Sazını bir silah, sözünü bir mermi gibi kullanarak, haksızlık yapanlara, halkı sömürenlere ve gücünü kötüye kullananlara karşı amansız bir mücadele vermiştir. "Yuh Yuh" gibi eserlerinde bu eleştirel tavır, ironik ve keskin bir dille zirveye ulaşır. O, sadece şikâyet eden değil, aynı zamanda çözüm yolları üzerine kafa yoran, halkı bilinçlendirmeye çalışan bir aydındır. Bu nedenle "halkın ozanı" sıfatını sonuna kadar hak etmiştir.

Siyasi duruşu, sanatından ayrı düşünülemez. Mahzuni Şerif, sosyalist ve hümanist bir dünya görüşüne sahipti. Eserleri, ezilenlerin, emekçilerin ve ötekileştirilenlerin yanında saf tuttuğunun en net kanıtıdır. Bu duruşu nedeniyle hayatı boyunca hapis cezaları, konser yasakları ve siyasi baskılar ile karşılaştı. Ancak o, inandığı değerlerden asla taviz vermedi. Hapse atıldığında dahi üretmeye devam etti; acıyı, direnişi ve umudu notalara döktü. "Yiğitler Ölmez Kolay Kolay" gibi türküleri, bu direngen ruhunun en güzel örneklerindendir.

Ancak Mahzuni'yi sadece bir protest ozanı olarak görmek, sanatını eksik tanımlamak olur. O, aynı zamanda derin bir aşk ve tasavvuf ozanıdır. "İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım" gibi ölümsüz bir eserde, beşeri aşkın en saf ve dokunaklı halini dile getirirken, aslında ilahi aşka uzanan felsefi bir derinlik de sunar. Anadolu irfanından beslenen dizelerinde insan, doğa ve evren sevgisi iç içe geçmiştir. Bağlama çalmadaki ustalığı, sade ama bir o kadar da etkileyici yorumu, sözlerinin gücünü perçinlemiştir. Müziği, mesajını en geniş kitlelere ulaştırmak için bir araçtır; süslü ve karmaşık melodiler yerine, dinleyenin doğrudan anlama odaklanmasını sağlayan yalın bir yapıya sahiptir. "Dom Dom Kurşunu", "Han Sarhoş Hancı Sarhoş", "Mevlam Gül Diyerek İki Göz Vermiş" gibi eserleri, onun ne kadar geniş bir yelpazede üretim yaptığını gösterir.

Sanatını sadece müzikle sınırlı tutmayan Mahzuni Şerif, düşüncelerini ve şiirlerini kitaplaştırmıştır. Bu eserler, onun felsefi derinliğini ve edebi yönünü daha yakından tanımak için önemli kaynaklardır. Bilinen basılı kitapları şunlardır:

* "Dolunaya Tül Düştü": Şiirlerini ve düşünsel yazılarını bir araya getirdiği önemli eserlerinden biridir.
* "İşte Gidiyorum" (Çeşm-i Siyahım): Bu isimle yayımlanan kitabında da şiirleri ve hayatına dair kesitler yer alır.
* "Acı Gurbet": Gurbet temasını ve toplumsal sorunları işlediği metinleri içerir.
* "Zindan Şiirleri": Hapishane sürecinde kaleme aldığı, direniş ve özlem dolu şiirlerinden oluşur.

Sonuç olarak Aşık Mahzuni Şerif, ozanlık geleneğini 20. yüzyılın toplumsal gerçekliğiyle birleştirerek çağdaş bir halk sanatçısı portresi çizmiştir. O, sazıyla ve sözüyle halkın vicdanı olmayı başarmış, eserleriyle kendisinden sonraki kuşaklara da ilham kaynağı olmuş ölümsüz bir sanatçıdır. Bugün hala türkülerinin milyonlarca insan tarafından söyleniyor olması, onun sanatının ve mesajının zaman ve mekân tanımayan evrensel gücünün en büyük ispatıdır.

Yorum Bırak