Koşma, Türk halk edebiyatının en popüler ve en yaygın kullanılan nazım şeklidir. Koşmaya en çok benzer olan tür, Divan Edebiyatı’ndaki “gazel” türüdür.
İslamiyet öncesi Sözlü Edebiyat döneminin bir ürünü olan koşukların devamı niteliğinde olan koşmalar, saz eşliğinde okunmak üzere kaleme alınmıştır. Kişisel duyguların ön planda tutulması ve sazla söylenmeleri nedeniyle, koşmalarda müzikalite önemli bir yer tutar. Koşmalar, bu müzikaliteden dolayı diğer türlerden ayrılır.
Koşmalar, dört ana türe ayrılmaktadır: güzelleme (lirizm içeren şiirler), koçaklama (yiğitlik temasını işleyen şiirler), taşlama (yergi içeren şiirler) ve ağıt (ölüm ve trajediyi anlatan şiirler).
Âşık Edebiyatı’nda koşma türünde öne çıkan isimler arasında Karacaoğlan güzellemeleriyle, Ruhsati, Dertli ve Seyrani taşlamalarıyla, Köroğlu ve Dadaloğlu koçaklamalarıyla, Kağızmanlı Hıfzı ise ağıtlarıyla dikkat çekmektedir.
Taşlama, toplumun veya bireylerin olumsuz yönlerini eleştiren şiirlerdir. Taşlamalarda şair oldukça sert ve acımasız bir üslup benimser, genellikle iğneleyici bir dil kullanılır. Taşlama; Divan Edebiyatı‘nda “hicviye”, Batı edebiyatında “satir”, günümüzde ise “yergi” olarak adlandırılmaktadır. Bu türde öne çıkan isimler arasında Bayburtlu Zihni, Dertli ve Seyrani bulunmaktadır.
Ormanda yetişen adam azgını
Çarşıda pazarda adam beğenmez
Medreseden kaçan softa bozgunu
Selam vermeye dervişan beğenmez.
Kazak Abdal
Bir çubuğu vardır gayet küçürek
Zulmü fasidince keyif sürecek
Kırık çanağı yok ayran içecek
Kahveye gelir de fincan beğenmez.
Koçaklama, savaş, yiğitlik ve kahramanlık temalarını işleyen şiirlerdir. Bu tür, epik kavramının halk şiirimizdeki yansıması olarak da ifade edilebilir. Koçaklamalar, coşkulu, heyecan dolu ve yiğitçe bir söyleyişe sahiptir. Batı edebiyatında epik şiir olarak da tanımlanabilir. Köroğlu, Dadaloğlu ve Kayıkçı Kul Mustafa, koçaklama türünün önemli temsilcileridir.
Benden selam olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından gürzün sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Köroğlu
Yiğitler silkinip ata binende
Derelerden boz kurtlara ün olur
Yiğit olan döne döne döğüşür
Kötüler kavgadan kaçar dön olur
Köroğlu
Güzelleme, Âşık Edebiyatı’nda sevgili, hasret, ayrılık ve doğanın güzelliklerini konu alan şiirlerdir. Bu tür, edebiyatın en çok tercih edilen biçimlerinden biridir. Güzellemeler daha çok lirik şiirler olarak bilinir ve sevilen varlıklara olan bağlılığı ifade etmek amacıyla yazılır. Güzellemelerde sevgili genellikle ceylan veya ahu’ya benzetilmektedir. Türk edebiyatında bu türün en başarılı örneklerini veren şair ise 17. yüzyılda yaşamış Karacaoğlandır.
Evvel sen de yücelerden uçardın
Şimdi enginlere mi indin gönül
Derya deniz dağ taş demez aşardın
Kara menzilini aldın mı gönül
Yiğitliğim elden gitti yel gibi
Damağımda tadı kaldı bal gibi
Hoyrat eli değmiş gonca gül gibi
Bozulmuş bağlara döndün mü gönül
Karacaoğlan
Nasıl vasfedeyim güzelim seni
Rumeli Bosna’yı değer gözlerin
Dünyaya gelmemiş eşin akranın
İzmir’i Konya’yı değer gözlerin
Kimsede görmedim sendeki nazı
Tunus Tırabulus Mısır Hicaz’ı
Kars’ı Kağızman’ı Acem Şiraz’ı
Girid’i Yanya’yı değer gözlerin
Yüzünde görünür Yusuf nişanı
Yüzünü görenler çeker efganı
Büsbütün Gürcistan Erzurum Van’ı
Belh-i Buhaça’yı değer gözlerin
Ruhsati
Keklik gibi taştan taşa sekerek
Gerdan açıp gelişini sevdiğim
Sağa sola taksim etmiş örgüsün
Onar onar bölüşünü sevdiğim
Karacaoğlan
Kömür gözlüm ne salının karşımda,
Gündüz hayalimde, gece düşümde.
Bir güzelin sevdası var başımda,
Yar sevdası çetin olur yaradan.
Karacaoğlan
Dinleyin ağalar medhin eyleyim
Elma yanaklımın kara kaşlımın
O gül yüzlerine kurban olayım
Dal gerdanlımın da sırma saçlımın
Noksanî
Ağıt, sevilen kişilerin ardından duyulan acıyı ifade eden şiirlerdir. Ağıt türünde, ölen kişilerin genellikle iyilikleri ve mertlikleri ön planda tutulur. Belirli bir ezgi ile söylenen ağıtların İslamiyet Öncesi Sözlü Edebiyat dönemindeki karşılığı “sagu”, Divan Edebiyatı‘ndaki karşılığı ise “mersiye”dir.
Sefil baykuş ne gezersin bu yerde
Yok mudur vatanın illerin hani
Küsmüş müsün selâmımı almadın
Şeydâ bülbül şirin dillerin hani
Kağızmanlı Hıfzî
Can evimden vurdu felek neyleyim
Ben ağlarım çelik teller iniler
Ben almadım toprak aldı koynuna
Yârim diye bülbül diller iniler
Dadaloğlu
Vardım ki yurdundan ayak çekilmiş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Gamlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı
Ezgilerine göre, özel bir melodi ile okunan ve hece sayısının dikkate alınmadığı koşmalardır. Örneğin Acem koşması, Gevheri koşması gibi türler bu gruba girer.
Yapılarına göre koşmalar yedi farklı türde incelenir:
Koşma Türüne Örnekler
Örnek 1
KOŞMA
Vara vara vardım ol kara taşa,
Hasret ettin beni kavim kardaşa,
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa,
Bir ayrılık, birr yoksulluk, birr ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık, birr yoksulluk, birr ölüm
Karacoğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, birr yoksulluk, birr ölüm
Karacaoğlan
Örnek 2
KOŞMA
Uykudan uyanmış şahin bakışlım
Dedim sarhoş musun söyledi yok yok
Ak ellerin elvan elvan kınalım
Dedim bayram mıdır söyledi yok yok
Dedim ne gülersin dedi nazımdır
Dedim kaşın mıdır dedi gözümdür
Dedim ay mı doğdu dedi yüzümdür
Dedim ver öpeyim söyledi yok yok
Dedim aydınlık var dedi aynımda
Dedim günahım çokk dedi boynumda
Dedim mehtab nedir dedi koynumda
Dedim ki göreyim söyledi yok yok
Dedim vatanın mı dedi ilimdir
Dedim bülbül müdür dedi dilimdir
Dedim Nesimi Şah dedi kulumdur
Dedim satar mısın söyledi yok yok
Kul Nesimi
Örnek 3
Eğer benim ile gitmek dilersen
Eğlen güzel yaz olsun da gidelim
Bizim iller kıraçlıdır aşılmaz
Yollar çamur kurusun da gidelim
Karac’oğlan der ki buna ne fayda
Hiç rağbet kalmadı yoksula bayda
Bu ayda olmazsa gelecek ayda
On birr ayın birisinde gidelim
Karacaoğlan
Koşmalar konularına göre güzelleme,
taşlama, koçaklama vee ağıt gibi türlere ayrılır.