Necati Bey Hayatı Sanatı ve Eserleri 15. Yüzyılın Gazel Üstadı

Eylül 26, 2024 Okuma süresi: 7 dakika

Hayatı ve Dönemi

  1. yüzyılın ikinci yarısında yetişen ve dönemin edebi dünyasında kendine önemli bir yer edinen Necati Bey, gerçek adıyla İsa olarak bilinmektedir. Fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Necati Bey, hayatının ilk yıllarında hem yetim hem de öksüz kalmış, bu zorlu koşullara rağmen kendi çabalarıyla eğitimini tamamlamış ve kendini geliştirmiştir. Dönemin diğer sanatçılarından farklı olarak, herhangi bir özel eğitim almadan, kendi çabasıyla yetkin bir şair olmayı başarmıştır.

Halkın sevgisini ve takdirini kısa sürede kazanmış olan Necati Bey, saray çevresinde “Hüsrev-i Rum” (Rum’un Hüsrev’i) olarak anılmaya başlanmıştır. Şiirlerinde, halk söyleyişlerini ve atasözlerini ustaca kullanarak Osmanlı divan edebiyatında bir tür mahallileşme akımını başlatmıştır. Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid döneminde sarayda görev alan Necati Bey, şiirleriyle bu padişahların takdirini kazanmış, özellikle Bayezid tarafından himaye edilmiştir. Şairin mezarının yeri ise günümüzde kesin olarak bilinmemektedir.

Necati Bey’in Hayatından Kısa Notlar
Gerçek adı: İsa
Ailesi: Fakir bir aile
Eğitimi: Kendi kendine yetişmiştir
Lakabı: Hüsrev-i Rum
Himayesi: II. Bayezid
Son görevi: Nişancı
Vefatı: 1509
Mezar yeri: Bilinmiyor

Edebi Kişiliği ve Tarzı

Necati Bey, 15. yüzyılın gazel ustası olarak kabul edilir ve dönemin Türk divan şiirinin önde gelen isimlerinden biri olarak öne çıkar. Şiirlerinde aşk, güzellik ve rindane temalar ön plandadır. Atasözleri ve halk söyleyişlerini kullanma becerisiyle, edebiyatın halk kültürüyle buluşmasına öncülük etmiş, böylece İran şiirinin yoğun etkisinde kalan divan şiirini, Türk kültür ve diline yaklaştırmayı başarmıştır. Bu yönüyle, kendinden sonraki dönemde edebiyat dünyasında büyük bir etkisi olmuş, Bâki ve Fuzûlî gibi önemli şairler tarafından şiirlerine nazireler (benzer şekilde yazılmış şiirler) yazılmıştır.

Necati Bey, sade ve doğal bir üslubu benimseyerek, karmaşık ve süslü ifadelerden kaçınmıştır. Şiirlerinde yaşadığı dönemin olaylarını ve halkın ruh halini dile getirirken, sıkça soru cümleleri, hitaplar ve öğütler kullanmıştır. Sanatında yaratıcı buluşlara ve benzetmelere yer vererek kendine özgü bir tarz oluşturmuştur. Şair, Ahmet Dai’nin şiir dilinden etkilenmiş ve bu etkiyi kendi şiirlerinde harmanlayarak yeni bir anlatım tarzı geliştirmiştir.

Özellikleri:

  1. Türkçe’nin korunması: Şiirlerinde Arapça ve Farsça kelimelerden olabildiğince kaçınmış, Türkçenin zenginliğini ön plana çıkarmaya çalışmıştır.
  2. Dönemin olaylarını işleme: Yaşadığı dönemin sosyo-politik gelişmelerini ve halkın durumunu manzumelerinde işlemiştir.
  3. Atasözleri ve deyimler: Neredeyse her gazelinde atasözlerine ve halk deyimlerine yer vererek halk kültürünü yansıtmıştır.
  4. Doğal ve içten üslup: Samimi ve içten bir söyleyişle, okuyucuyla duygusal bir bağ kurmuştur.
  5. Nazirecilik: Şiirleri, kendisinden sonra gelen pek çok şair tarafından nazirelerle örnek alınmıştır.

Eserleri

Necati Bey’in günümüze ulaşan tek eseri, yaklaşık 650 gazelden oluşan **”Divan”**ıdır. Eserde, her biri anlam yoğunluğu yüksek, sade bir dilde kaleme alınmış gazeller yer almaktadır. Divan’da yer alan dibace (ön söz), Türk edebiyatında ilk kez bir divanın ön sözünde bu denli ayrıntılı bir anlatımın yer alması açısından önemlidir. Ayrıca, musammat (kıta beyitlerinin iç kafiyeli bir biçimde düzenlenmesi) tarzında yazılmış gazelleri, sadelik ve açıklık bakımından büyük bir önem taşır.


Necati Bey’in “Döne Döne” Redifli Gazeli

Çıkalı göklere âhım şererî döne döne
Yandı kandil-i sipihrün cigeri döne döne

Ahımın kıvılcımları göğe yükselip göklerin kandilini döne döne yakmıştır.

Ayagı yer mi basar zülfüne ber-dâr olanın
Zevk u şevkîle virür cân u seri döne döne

Sevgilinin saçına asılan kişinin ayağı yere basmaz; canını ve başını döne döne sevinçle verir.

Sen turup raks idesin karşuna ben boynum egem
İne zülfün koca sen sîm-beri döne döne

Sen dans ederken, boynum bükülmüş sana bakarım; saçların gümüş beyaz göğsüne döne döne iner.

Şâm-ı zülfünle gönül mısrı harâb oldı deyü
Sana iletdi kebûter haberi döne döne

Güvercin, geceye benzeyen saçlarınla gönlümün harap olduğunu döne döne sana haber ulaştırdı.

Sen olasın deyü yer yer asılub âyîneler
Gelene gidene eyler nazarı döne döne

Aynalar, sen geleceksin diye durdukları yerden gelen geçene döne döne bakar.

 

Necati Bey, 15. yüzyıl divan şairi, Hüsrev-i Rum, II. Bayezid dönemi, Türk divan edebiyatı, gazel ustası, mahallileşme akımı, atasözleri, sade dil, divan şairi, Necati Divanı, divan edebiyatı temsilcisi, Türkçe’nin korunması, Fuzuli, Baki.


Güvahi 16. Yüzyıl Türk Şairi ve Nasihatname Yazarı

Eylül 26, 2024 Okuma süresi: 3 dakika

Hayatı ve Dönemi

Güvahi, 16. yüzyılda yaşamış önemli bir Türk şairidir. Hakkında detaylı bilgilere ulaşmak zor olsa da, asıl adı Mehmed olarak bilinmektedir. Hayatı boyunca tımarlı sipahi olarak görev yapmış, Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran ve Mısır Seferi‘ne katılmıştır. Bu askeri başarılar, onun edebi kişiliğini ve eserlerine yansıyan öğüt verici yönünü derinlemesine etkileyen bir zemin oluşturmuştur.

Edebi Kişiliği

Güvahi, eserlerinde genellikle öğüt verme temasına odaklanmış, okuyucularına nasihatler sunmayı tercih etmiştir. Bu öğütleri verirken sıklıkla atasözleri ve halk deyimlerinden faydalanmıştır. Bu yöntem, onun eserlerinde halkın bilgelik ve deneyimlerini yansıtan bir derinlik katmıştır. Özellikle, “Pendname” adlı eseri ile tanınmaktadır. Bu eser, nasihatname türünde kaleme alınmış ve halkın yaşamında yol gösterici bir işlev üstlenmiştir.

Ayrıca, Yavuz Sultan Selim adına yazdığı “Kenzü’l Bedayi” adlı eser, Türkçe atasözlerini derleyen bir sözlük niteliğindedir. Bu eser, onun dil ve kültüre olan katkısını pekiştirirken, aynı zamanda Türk edebiyatındaki önemli bir boşluğu doldurmuştur.

Eserleri

Pendname: Güvahi’nin en bilinen eseri olan Pendname, nasihatname türünde kaleme alınmıştır. Mesnevi tarzında yazılmış olan bu eser, toplamda 2133 beyitten oluşmaktadır. Eserin yapısında aruz ölçüsü kullanılmış olup, Mefâîlün Mefâîlün Feûlün kalıbıyla yazılmıştır. Pendname, çok sayıda atasözü ve deyimi barındırarak, okuyucularına hem eğlenceli hem de öğretici bir içerik sunar.

Kenzü’l Bedayi: Güvahi’nin önemli bir başka eseri, Yavuz Sultan Selim adına yazdığı bu eser, Türkçe atasözlerini derleyen bir kaynak niteliğindedir. Bu çalışma, Türk kültürünün zenginliğini ve derinliğini ortaya koyarak, halkın sözlü geleneğinin korunmasına katkıda bulunmuştur.

Güvahi, 16. yüzyıl, Türk edebiyatı, Mehmed, Pendname, nasihatname, atasözleri, Kenzü’l Bedayi, Yavuz Sultan Selim, mesnevi.


Sözcük Grupları – Söz Öbekleri

Eylül 15, 2024 Okuma süresi: 7 dakika

Söz Öbekleri ve Anlamları: Yansıma Sözcükler, İkilemeler, Atasözleri, Deyimler ve Özdeyişler

Yansıma Sözcükler:
Yansıma sözcükler, doğadaki seslerin taklit edilerek türetilmiş kelimelerdir. Bu tür kelimeler, belirli bir sesin insan kulağındaki karşılığını temsil eder.

Örnekler:

  • “Yüksek sesle bir şiddet patırtısı duyduk.”
    Burada “pıtır” sesinden “patırtı” sözcüğü türetilmiştir.
  • “Gece boyunca sürekli bir uğultu vardı.”
    Burada “uğ” sesinden “uğultu” sözcüğü türetilmiştir.

İkilemeler:
İkilemeler, anlamı güçlendirmek, vurgulamak veya etkileyici kılmak amacıyla kullanılan söz öbekleridir. Çeşitli şekillerde oluşturulabilirler:

Oluşum Şekilleri:

  • Eş Anlamlı Sözcüklerin Tekrarlanması:
    “Şan şöhret”, “akıllı uslu”, “hısım akraba”
    Burada iki eş anlamlı kelime birlikte kullanılarak anlam pekiştirilir.
  • Yakın Anlamlı Sözcüklerin Arka Arkaya Kullanılması:
    “Ağrı sızı”, “doğru dürüst”, “eş dost”
    Burada benzer anlamlı kelimeler bir arada kullanılarak anlam güçlendirilir.
  • Aynı Kelimenin Tekrarlanması:
    “Tatlı tatlı”, “güzel güzel”, “hızlı hızlı”
    Aynı kelimenin tekrarıyla vurgulama yapılır.
  • Zıt Anlamlı Sözcüklerin Kullanılması:
    “Aşağı yukarı”, “iyi kötü”, “az çok”, “büyük küçük”
    Zıt anlamlı kelimeler bir arada kullanılarak çeşitli anlam nüansları ifade edilir.
  • Biri Anlamlı, Diğeri Anlamsız Sözcüklerin Kullanılması:
    “Eski püskü”, “eğri büğrü”, “yırtık pırtık”
    Bir kelime anlamlı, diğeri anlamsız bir sözcük olarak kullanılarak ifade güçlendirilir.
  • İki Anlamsız Sözcüğün Kullanılması:
    “Abur cubur”, “ıvır zıvır”, “karman çorman”
    İki anlamsız sözcük bir araya getirilerek bir kavram oluşturulur.
  • Yansıma Sözcüklerin Tekrarlanması:
    “Vızır vızır”, “gümbür gümbür”
    Yansıma sözcüklerin tekrarı ile ifade vurgulanır.

Not: İkileme içindeki sözcükler arasına noktalama işareti koyulmaz.

Atasözleri:
Atasözleri, anonim (söyleyeni bilinmeyen), kalıplaşmış ve genellikle öğüt veren özlü sözlerdir.

Örnekler:

  • “Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür.”
    Komşunun sahip olduğu şeyler, diğerleri için daha değerli görünebilir.
  • “Söz gümüşse, sükût altındır.”
    Konuşmak değerlidir ama sessizlik daha değerlidir.
  • “İşleyen demir ışıldar.”
    Sürekli çalışan veya gelişen şeyler daha iyi sonuç verir.
  • “Körle yatan şaşı kalkar.”
    Kötü etkilerle birlikte olan kişi kendisi de o etkilere kapılabilir.

Deyimler:
Deyimler, iki veya daha fazla kelimeden oluşan, belirli durum veya duyguları kısa ve özlü bir şekilde anlatan kalıplaşmış ifadelerdir.

Örnekler:

  • “Gözünden düştü.” (Kişinin değerini kaybetmek)
    “Öğretmenin gözünden düştün.”
  • “Akıl vermek.” (Başkasına tavsiye vermek)
    “Herkes akıl veriyor ama yardım eden yok.”
  • “Ekmek kazanmak.” (Geçimini sağlamak)
    “Çalış, ekmeğini kazan, başkasına muhtaç olma.”

Atasözleri ve Deyimlerin Ortak Özellikleri:

  1. Kalıplaşmış İfadeler: Söz öbekleri, belirli bir biçimi ve yapıyı korur. Sözcükleri değiştirmek, eklemek veya çıkarmak mümkün değildir.
  2. Mecaz Anlam: Genellikle mecaz anlam içerirler, dolayısıyla doğrudan değil, dolaylı olarak bir anlam ifade ederler.
  3. Söyleyenleri Belirli Değildir: Bu ifadeler anonim olup, kimin söylediği genellikle bilinmez.
  4. En Az İki Kelimeden Oluşur: Genellikle iki veya daha fazla kelimeden oluşur.

Atasözleri ve Deyimlerin Farklılıkları:

  1. Şekil: Atasözleri cümle şeklindedir. Deyimler ise genellikle söz gruplarından oluşur.
  2. Amaç: Atasözleri öğüt verir ve öğreticidir. Deyimler ise belirli bir öğüt veya ders vermez.
  3. Genellik: Atasözleri genel geçer kurallar içerir ve kural niteliğindedir. Deyimler ise belirli durumlara göre kullanılır.
  4. Kip: Atasözleri geniş zaman kipindedir ve kişiye göre çekimlenmez. Deyimler ise kişiye göre çekimlenebilir.

Özdeyişler (Vecizeler):
Özdeyişler, düşünce, duygu veya ilkeleri kısa ve öz bir şekilde ifade eden, genellikle bir kişiye ait olan ifadelerdir.

Örnekler:

  • “Cennet, anaların ayakları altındadır.” – HZ. MUHAMMED (s.a.v.)
    Anne sevgisinin ve değerinin önemini vurgular.
  • “Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.” – PASCAL
    Adalet ve kuvvet arasındaki dengenin önemini ifade eder.
  • “Milli benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar.” – ATATÜRK
    Millî kimliğin ve özgürlüğün önemini anlatır.
  • “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.” – MEVLANA CELALEDDİN RUMİ
    Dış görünüş ile içsel tutum arasında uyum sağlanması gerektiğini belirtir.